Header Ads

Header ADS

Seçimlere katılmalı mı – Parlamenter mücadele üzerine- Kısaca

Mesaj olarak gelen bu soruların sayısının oldukça artması ve yakında uzun bir süre internetten yoksun olmam olasılığı nedeniyle, “adam cevap bile vermiyor” yanlış anlaşılmasına neden vermemek için kısa bir yazı ile cevap vermek gerekli oldu.

“Parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalıyız, ama bir devrim için parlamenter tarzda değil; güçlü bir parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalı, iktidarsız (güçsüz) bir “parlamentoda” devrim için değil""

Seçimlere katılıp katılmama konusu bir ülkenin özgül şartlarına, mücadelenin içinde bulunduğu sürece ve güçler dengesine bağımlı bir konudur. Yani ezbere tavır belirlenecek bir konu değildir.

Nasıl ki sosyalizm bir hamlede gerçekleştirilebilecek bir “durum” değil, uzun bir dönemi kapsayan, ileri geri adımlar atılmasını gerektiren bir “süreç” ise, sosyalizm için mücadele de “tek bir hamle” mücadelesi değil, her verili durumlarda öne çıkan sorunlarla baş edilmesi gereken, adım-adım ilerleyen bir “süreci” kapsar. Bu süreç içinde istisnasız her “mücadele biçimi” kullanılabilir. Marksist Leninistler “terör” dahil hiçbir mücadele biçimini reddetmezler. Ancak Lenin’in sayısı iki bine ulaşan, Stalin’in bini aşan yazı ve yazışmalarından sadece birkaçını okuyup ezberleyip her duruma uygun reçete gibi ele alıp uygulamak, onları okuma yerine sol maskesi arkasındaki burjuvazinin Leninizm’i yorumlamalarını okuma hastalığı, kişiyi ya sağa- reformizme, ya da sola-sol çocukluk hastalığına itecektir ve maalesef ki yaygın olan da budur.  Yani içinde bulunduğumuz dönemde hâkim olan, Lenin’in “her şeyi zaten bildiğini zanneden ve okumaya araştırmaya gerek duymayan en kötü komünisttir” sözleriyle vurguladığı, ta tepelere kadar çıkan “kötü komünistliktir.” * Lenin, Gençlik Birliklerinin Görevleri

Lenin’in yazılarını okuduğumuzda ilk gözümüze çarpması gereken onun değerlendirmelerinin “dönemlere” bağımlı olarak yapılmış olduğudur. Yani mücadele biçimlerindeki farklılık sadece ülkelerden ülkeye farklı değil, aynı zamanda dönemlerine göre de farklılıklar taşır.  Lenin bu dönemleri 

1) Örgütlenme Yılları, 

2) Devrimin hazırlık yılları, (canlanma)

3) Devrim yılları, 

4) Gericilik yılları, 

5) Emperyalist Dünya Savaşı yılları ve 

6) ikinci devrim yılı olarak ayırır.   İste bu farklılıkları görmeyen ve bilmeyen, ya da bildiği halde çarpıtanlar, Lenin’in söylemlerinin “çelişkili” olduğu iddiasını öne sürerler. Bir diğer taraftan da Lenin’in devrim yıllarındaki söylemlerini alıp “gericilik yıllarına” şablonca uygulamaya çalışan sol-sapmalar, ya da Lenin’in “gericilik dönemindeki” söylemlerini alıp “devrim dönemine” şablonca uygulamaya çalışan reformist pratiklere şahit oluruz.  Lenin ise, parlamento özelinde, gericilik yıllarında “devrim” çağrısı yapanlarla olduğu gibi, “devrim döneminde” parlamento çağrısı yapanlarla eşit şekilde dalga geçmiştir.

Yani alınacak tavırda belirleyici olan her şeyden önce içinde bulunduğu donemi doğru değerlendirmektir. Bunu yaparken de Lenin’in "Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? Hayır, sınıf bilinçli bir işçi kendisine sosyal-demokrat adını verir, çünkü bu iki mücadele arasındaki ilişkiyi kavrar. Demokrasi yolundan, siyasal özgürlük yolundan geçmeksizin sosyalizme giden bir yol olmadığını bilir" sözleri akıldan çıkarılmamalıdır. (1) Çünkü yine Lenin’in sözleriyle ““Marksist için sorun, sadece iki aşırı ucun her birinden de kaçınmaktır”. (2) Özellikle Devrim döneminde parlamento çağrısı, parlamento için mücadelenin gerekli olduğu dönemde devrim çağrısı yapan, yani devrim diye bir sorunu olmayan Troçkist sapmalardan kaçınmak gerekir.

Dönemler arasındaki, özellikle gericilik ve devrim dönemleri arasındaki farklar göz önünde bulundurulursa, Lenin şu sözleri vurgulamaya değer ve güncel niteliktedir; “"Demokratik mücadelenin koşulları ile sosyalist mücadelenin koşulları neden aynı değildir? Çünkü işçilerin bu iki mücadelenin her birinde mutlaka farklı müttefikleri olacaktır. Demokratik mücadele, işçiler tarafından burjuvazinin bir kesimiyle birlikte yürütülür, özellikle küçük burjuvazi ile. Öte yandan, sosyalist mücadele, işçiler tarafından burjuvazinin tamamına karşı yürütülür.” (1)

Görüldüğü gibi “hangi dönemde” olduğumuzun tespiti sadece alınacak tavır açısından değil, aynı zamanda “ittifaklar” konusunda da belirleyici niteliğe sahiptir. Engelsin sözleriyle “" Marksizm bizden sınıf ilişkilerinin ve her tarihsel duruma özgü somut özelliklerin kesinlikle tam ve nesnel olarak doğrulanabilir bir analizini gerektirir.” (3)

Reformistlerin “devrim” diye bir sorunu yoktur, onlar “reformlar” için mücadele eder ve mücadeleyi bununla sınırlandırırlar. Sol sapmalar, “reformlar” için mücadeleyi, yani demokratik mücadele sürecini reddeder ve yine Engelsin belirttiği gibi onlar, "... 'Biz komünistiz'..  'çünkü biz, amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz” (4) tavrını -yani anarcho-Trockist tavrını- alırlar. Marksist Leninistler acısından Lenin’in vurguladığı gibi “her duruma uyan bir reçete biçiminde bir genel kural bulmaya kalkışmak saçmadır. Her özel durumda doğru yolu bulabilmek için kafayı işletmek gerekir." (5) Leninistler “reformlar” için mücadeleyi, yani demokratik mücadeleyi ve görevleri sosyalist mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak görürler. Bunu Türkiye özgülüne uygular ve Lenin’in gerici bir dönemde söylediği “" Sosyalistlerin…Şu andaki görevi otokrasiyi alaşağı etmek olduğuna göre, Sosyal-Demokrasi, demokrasi uğruna savaşta öncü olarak davranmalıdır ve dolayısıyla, salt bu nedenle bile, nüfusun tüm demokratik unsurlarına her desteği vermeli ve onları müttefikler olarak kazanmalıdır "sözlerini vurgularsak konumuza gelmeden belirli bir temel oluşturmuş oluruz. (6)

Lenin “Marksizm, mücadele biçimleri sorununun kesinlikle bir tarihsel incelenmesini talep eder. Bu sorunu, somut tarihsel durumdan ayrı olarak ele almak, diyalektik materyalizmin temel ilkelerine bir ihanet hatasıdır” derken bu “dönemleri”, şartları ve durumu göz önünde bulundurmadan, ezberci bir yaklaşımın bir ihanet olduğunu vurguluyordu. Yani önümüzdeki “sorun”, basit bir sorun değil, kişi, örgüt ve partileri, yaklaşımları nedeniyle ihanete kadar götürecek bir sorundur. (7)

Daha Ekim devriminden bir yıl kadar kısa bir zaman önce Lenin parlamento mücadelesini reddeden Levi için “"Levi'nin parlamentarizme saldırması ne kadar aptalca! Aptal!! Ve bir de "Sol"!! Tanrım, insanların kafasında ne kadar karışıklık var" (8) diyordu.  Şimdi bu alıntı, içinde bulunan özgül dönemi ele almadan yapılır ve her döneme uygulanırsa, reformizm'in batağına saplanılmış olunur.

Ayni, ama ters şekilde, Lenin Bordiga’yı eleştirisinde sol-sapmaya değiniyordu. "Yoldaş Bordiga, burada İtalyan Marksistlerinin bakış açısını savunmak istemiş gibi görünüyor, ancak diğer Marksistlerin parlamenter eylemler lehine ileri sürdükleri argümanların hiçbirine yanıt veremedi.” (9)

Sol-sapma genellikle (istisnalar kesinlikle vardır) anarcho-Trockizmden etkilenmiş bir anlayış, ezbercilik ve şablonculuk içinde olmuştur. Lenin’in ayni eleştirideki su sözleri seçimlere katılma- parlamento konusunun odağını vurgular;

“Bordiga her devrimci krizin bir parlamenter krizle eşlikte olduğunun farkında değil mi? Parlamento tarihin bir gelişiminin ürünüdür ve burjuva parlamentosunu dağıtacak güçte olamadığımız sürece onu yok edemeyiz. Özgül tarihi koşullar altında, burjuva topluma ve parlamentarizme karşı mücadele, sadece burjuva parlamentonun bir üyesi olarak verilebilir. Durumun bu olmadığını iddia edemezsin, eğer buna karşı çıkmak istiyorsan, bunu yaparak tüm dünyadaki devrimci gelişimin tecrübesini silmek zorunda kalacaksın. "

Bu, Rusya örneğinde de görülecekti. Biz Proletaryanın zaferinden sonra bile, geri proleterlere bu Meclisten kazanacak hiçbir şeyleri olmadığını kanıtlamak için Kurucu Meclisi toplamak zorundaydık. İkisi arasındaki farkı kavramaları için Sovyetleri ve Kurucu Meclis'i somut olarak karşı karşıya koymamız ve Sovyetleri tek çözüm olarak göstermemiz gerekiyordu. "(9)

Yukardaki Lenin’in bu değerlendirmesi sol-sapmalar tarafından her zaman göz ardı edilmiş ve taraftarlarından saklanılmıştır.

Reformistlerden farkı Lenin şöyle vurguluyor;

"Sosyal-demokratlar (Bolşevikler) parlamentarizmi proletaryayı aydınlatmanın ve eğitmenin ve onu bağımsız bir sınıf partisi içinde örgütlemenin araçlarından biri olarak; işçilerin kurtuluşu için siyasi mücadelenin yöntemlerinden biri olarak görüyorlar. Bu Marksist bakış açısı, bir yanda sosyal-demokrasiyi burjuva demokrasisinden ve diğer yanda anarşizmden kökten ayırır... Sosyal-Demokratların Duma kampanyasına katılımı, diğer partilerinkinden oldukça farklı bir yapıya sahiptir. Onlardan farklı olarak biz bu kampanyayı başlı başına bir amaç, hatta çok önemli saymıyoruz. Onlardan farklı olarak bu kampanyayı sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi kılıyoruz."(10)

Marksist-Leninistlerin Parlamentonun kullanımı ilkesi zorunluluğunu savunması, kullanımın tamamen belirli bir durumun belirli koşullarına bağlı olduğu ilkesinden ve bunun somut değerlendirilmesinden hareket eder. Farklı bir durumda, örneğin, Lenin şöyle diyordu;

" Sosyal-demokratlar olarak, parlamentarizmi proleter mücadelenin bir silahı olarak kullanmanın ilkesel olarak zorunluluğunu elbette kabul ettik. Ama mesele, sosyal-demokratların mevcut koşullarda," Parlamento” bizim Duma'mız gibi bir "parlamentoda”, sosyal-demokratların mevcut koşullarda yer almalarının kabul edilebilir olup olmadığıdır. İşçi örgütleri tarafından seçilen Sosyal-Demokrat milletvekilleri olmadan bir parlamento grubu oluşturmak kabul edilebilir mi? Bize göre kabul edilemez." (11)

Lenin, devrimci durumun olmadığı yerde parlamentarizm karşıtlığını "aptallık" olarak adlandırdığı gibi, devrimci durumun olgunlaştığı ve isyanların başladığı donemde parlamentarizmi savunmayı da "aptallık" olarak adlandırmıştır.

 "Parlamenter aptallığa", Millerandcılığa ve Bersteincılığa karşı çıkmak genel olarak meşru ve gerekli olarak kabul edilmektedir…kimsenin ciddi bir şekilde ayaklanmadan bahsetmediği bir dönemin söylemlerini, tüm devrim taraftarların önderliğini düşünüp konuştuğu, ayaklanmanın zaten başlamış olduğu bir duruma saçma bir şekilde uygulanıyor ...” (12)

Aslında Lenin’in yukardaki kısa söylemi Türkiye özgülünü ve sol sapma yaklaşımları net bir şekilde açıklıyor. 

Lenin, Otzovistleri eleştirirken, bunu açıkça ortaya koyuyordu:

"Bolşevik söylemlerin ve sloganların parçalarını ezberlemişsin ama onlardan anladığın şey kesinlikle sıfır...” (13)

Maalesef ki Türkiye’de kimi grup ve genel olarak küçük burjuvanın yaklaşımı, kendi “hızlı solcu” duygularını tatmin etme yönünde olan ezberci bir içerikte. Türkiye’deki somut şartla r ve somut durum ne? Türkiye devrimci mücadele acısından “hangi dönem” süreci içinde; gericilik, örgütlenme, ayaklanma, devrim?

Lenin Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in Ocak 1919 Konferansı'nda Alman burjuva parlamentosu, Kurucu Ulusal Meclis seçimlerine katılmayı savunmalarını, haklı olarak değerlendiriyordu. Ama bundan farklı olarak Rusya dönemi açısından, ““Rus devriminin mevcut durumunun belirgin özelliği, nesnel koşulların parlamentarizm için kararlı, parlamento dışı bir mücadeleyi ön plana çıkarmasıdır” diyordu ve şöyle sonuçlandırıyordu; “Böyle bir zamanda “parlamento” muhalefet partileri, tamamen ve açıkça gerici partilerden daha tehlikeli ve zararlı olabilir: bu önerme, yalnızca diyalektik olarak düşünmekten tamamen aciz olanlar açısından mantığa aykırı gelebilir. " (14)

Görüldüğü gibi Marksist Leninistlerin Parlamento ve seçimler konusunda tek ve mutlak bir görüşü yoktur ve olamaz, bu Marksizmin diyalektiğine ve ruhuna aykırı olur.  Yani her parlamentoya karşı çıkan “hızlı solcu değil”, aslında gerici ve ihanet içinde olabileceği gibi, her parlamento mücadelesini savunan da “reformist” değildir.  Belirleyici olan nihai hedef olarak “ne için” mücadele edildiğidir. Lenin’in özetlemesiyle:

 “Parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalıyız, ama bir devrim için parlamenter tarzda değil; güçlü bir parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalı, iktidarsız bir “parlamentoda” devrim için değil"" (15)

Nüfusun (yanılıyor olabilirim) yüzde 60’inin gerici olduğu, yüzde 90’indan fazlasının Parlamentodan umut beklediği -yani öznel şartların var olmadığı- Türkiye gibi bir ülkede devrimci bir “parlamento” mücadelesine karşı çıkmanın Marksizm Leninizm ile bağdaşabileceğine inanmıyorum. " Eğer "milyonlarca" proleter, genel olarak parlamentarizmden yana olmalarının yanında, aynı zamanda açıkça "karşı-devrimci" iseler" diyor Lenin, "parlamentarizmin siyasi bakımdan zamanını doldurmuş olduğunu" nasıl söyleyebiliriz!?...”  Ve devam ediyor;

…Almanya'daki Komünistler için parlamentoculuk elbette “siyasi olarak ömrünü doldurmuştur; ama -bütün mesele şu ki- bizim için ömrünü doldurmuş olanı, bir sınıf için, kitleler için ömrünü doldurmuş bir şey olarak görmemeliyiz. İşte burada yine "Solların" nasıl akıl yürütmeleri gerektiğini bilmediklerini, bir sınıfın partisi olarak, kitlelerin partisi olarak nasıl hareket edeceklerini bilmediklerini görüyoruz. Sizler kitlelerin düzeyine, sınıfın geri katmanlarının düzeyine düşmemelisiniz. Bu tartışma götürmez. Onlara acı gerçeği söylemelisiniz. Onların burjuva-demokratik ve parlamenter önyargılarını ne ise -olduğu gibi- söylemekle yükümlüsünüz. Ama aynı zamanda, tüm sınıfın (yalnızca komünist öncünün değil) ve tüm emekçi halkın (yalnızca ileri unsurlarının değil) sınıf bilincinin ve hazırlığının gerçek durumunu ayık bir şekilde izlemelisiniz." (16)

Hızlı solcuların vurguladığı “parlamentonu mücadelesi tarihe karışmıştır” iddiası ve genel olarak yaklaşımı doğru olan birkaç teorisyenin de “geriye dönüş (Faşizmden Cumhuriyete) savunulmaz” iddiası ile ilgili olarak Lenin şöyle diyordu;

“Tarihsel ve politik olarak modası geçmiş parlamenter mücadele biçimlerine her türlü dönüş, kesinlikle reddedilmelidir…” diyor Alman Komünistleri. Bu, gülünçlüğe kadar varan iddialı bir tonla söylenmektedir ve besbelli ki, yanlıştır. Parlamentarizme "dönüş"! Yoksa Almanya'da şimdiden Sovyet cumhuriyeti mi var? Sanırım ki, hayır. O halde "dönüş"ten nasıl söz edilebilir? Bu, boş laf değil midir?" (16)

Türkiye’nin içinde bulunduğu “dönem” göz önüne alınır ve Lenin’in şu değerlendirmeleriyle karşılaştırılırsa, konu hakkında daha derin bir bilgiye sahip olunabilir.

"" Sovyet Cumhuriyetinin zaferinden birkaç hafta önce bile, giderek bu zaferden sonra bile burjuva demokratik bir parlamentoya katılmak, devrimci proletaryaya zarar getirmek şöyle dursun, ona, bu parlamentoların niçin dağıtılması gerektiğini geri kalmış yığınlara daha kolaylaştırma olanağını sağlamakta, bu dağıtışın başarısını ve burjuva parlamentarizminin "siyasi tasfiyesini" kolaylaştırmaktadır.”

Biz Bolşevikler, en karşı-devrimci parlamentolara katıldık ve tecrübe göstermiştir ki, bu katılma, özellikle Rusya'da birinci burjuva devriminden sonra (1905), burjuva devrimini hazırlamak için (Şubat 1917) ve sonra da sosyalist devrimi hazırlamak için (Ekim 1917) devrimci proletaryanın partisine sadece yararlı değil, zorunluydu da. "" (16)

Özellikle okuma tembelliği ve birkaç klasik okuduktan sonra “her şeyi biliyorum, daha fazla okumama gerek yok” tavrı ve Batılı burjuva revizyonist içerikli yazıları okuma ve böylece de “entelektüel” görünme bulaşıcı hastalığı nedeniyle Sovyet tarihi bile incelenmemektedir. Bırakın aylar öncesini, “gericilik yıllarını”, Ekim devriminden aylar ve hatta bir hafta önce dağıtılan bildirilerde Bolşevikler, kitleleri “seçimlere katılmaya ve Bolşevik adaylara oy vermeye çağırıyordu.

Sol çocukluk hastalığı, küçük burjuva entelektüel “bilgiçlik” taslamalar, aslında bunların ne kadar “bilgisiz” “pasif eğilimli” olduğunun ve gerçeklerden ne kadar uzak olduklarının göstergelerini seriyor ortaya. Lenin bu “hızlı sol” söylemler arkasına saklanan pasifler üzerine şöyle diyordu;

"Parlamenter oportünizmi lanetlemekle ve parlamentoya katılmayı reddetmekle yetinerek "devrimci duygusunu" ifade etmek pek kolaydır. Ama, çok kolay olduğu içindir ki, bu davranış, çetin olan, çok çetin olan bir sorunu çözüme bağlayamaz."

"En sert, en amansız ve en uzlaşmaz eleştiriler parlamentarizme ya da parlamenter eyleme karşı değil, devrimci olarak parlamento seçimlerinden ve parlamento kürsüsünden yararlanmayı bilmeyen liderlere karşı ve hele bundan yararlanmak istemeyen liderlere karşı yöneltilmelidir." (16)

Yani asıl eleştirilmesi gerekenler, içinde bulunan dönemi, güçler dengesini, somut şartları ve durumu göz önüne almadan ezberci bir şekilde başka bir döneme ve duruma ait değerlendirmeyi bir şablon gibi kullanmaya çalışan, emekçi kitleleri etkileyecek olaylara ilgisiz ve pasif kalmayı tercih edenler olması gerekir.

"Bizim taktiklerimiz farklıdır” diyordu Lenin. “Biz her reformdan ... ve her yasal kurumdan yararlanırız. Ama biz onları, yığınların devrimci bilincini ve devrimci savaşımını geliştirmek için kullanırız.". (17)

Örnek olarak Lenin farklı dönemleri ve farklı yaklaşımları vurguluyordu;

" "1905-07 devrim yılları, birbirini izleyen Parlamenter ve parlamenter olmayan mücadele biçimlerinin, parlamentoyu boykot ve katılma taktiklerinin, legal ve illegal mücadele biçimlerinin kullanılması, aynı zamanda bunların karşılıklı ilişkileri ve bağları- bütün bunlar olağanüstü zenginlikte bir içeriğe damgasını vurdu."

1905 in “genel provası" olmadan, 1917 Ekim Devriminin zaferi imkânsız olurdu." (17)

Ve Türkiye gündemine uyan şu açıklamayla devam ediyor;

"Partimizin konferansı, parti adına resmî açıklamalar yapmaya başladığında- kurucu meclisli bir burjuva cumhuriyetinin, kurucu meclis siz bir burjuva cumhuriyetinden daha iyi olduğunu; ama "işçi ve köylülerin" cumhuriyetinin, Sovyet cumhuriyetinin her türlü burjuva demokratik parlamenter cumhuriyetten daha iyi olacağını söyledik. Böylesine kapsamlı, ihtiyatlı ve uzun hazırlıklar olmadan, Ekim 1917'de zafere ulaşamaz veya bu zaferi pekiştiremezdik. " (18)

“Canlanma dönemine“ değinen Lenin, “Eğer Bolşevikler, doğru taktikleri izleyip de illegal çalışmayı, inatla üzerinde durdukları 'yasal olanaklar’ dan yararlanma ile birleştirmemiş olsalardı, bunu asla başaramazlardı. Azılı gerici Duma'ya seçimlerde Bolşevikler işçi seçmenlerin tam desteğini kazandılar" diyordu. (18)

Savaş dönemi içinse “"Son derece gerici bir "parlamento"ya sahip olan yasal parlamentarizm, devrimci proletaryanın partisi Bolşeviklere en yararlı hizmeti yaptı” diyordu. (18)

Kısacası, içinde bulunan dönem, durum ve şartlara bağımlı olarak parlamentonun kullanımı sosyalist devrim mücadelesi için bir araç olmuştur ve olmaya devam edecektir. Önemli ve belirleyici olan bu kullanıma “yaklaşım”; nihai bir amaç mı yoksa nihai amaç yolunda bir araç köprüsü olarak mı görüldüğüdür.

Lenin, RCPB'nin Olağanüstü 7. Kongresi'nde “Hiçbir şekilde burjuva parlamenter kurumlara kesinlikle değer vermediğimiz izlenimini vermemeliyiz…. Burjuva parlamentarizminin tamamen anarşist bir inkârı için yolu açık bırakamayız(19) diyordu. Ezbercilerin çok tekrarladığı “ahır” konusundaki vurgulaması da önemlidir;

“Devrimin yeniden yükselişe geçmesi için parlamento-dışı propaganda, ajitasyon ve örgütlenme araçları neredeyse yok gibi ya da çok güçsüz olduğundan (“ahırın içinde bile) bir parlamenter üs ün (oluşturulması), çok büyük bir siyasi öneme sahipti."(20)

Lenin’in dikkat edilmeyen en önemli değerlendirmelerinden birisi (dönem değişti, ya da Rusya farklı kılıfları altında) onun şu sözleridir;

 "Deneyim kanıtladı ki, proleter devrimin bazı çok önemli sorunlarında, tüm ülkeler kaçınılmaz olarak Rusya'nın yaptığını yapmak zorunda kalacaklar."(18)

Rusya devrim tarihini (burjuva, revizyonist değil) birinci kaynaklardan okuyanlar kitlelerin parlamenter hayalciliğinin varlığını göz önünde bulunduran sosyalist mücadelede parlamenter mücadelenin bir araç olarak gerek kitleleri eğitme ve gerekse onları örgütleme, harekete geçirme anlamında ne kadar önemli rol oynadığını kolayca görebilirler.

Bu anlamda Türkiye’de seçimlere katılma ve parlamentoyu kullanma tamamen var olan ve ülke içinde pratik mücadele veren, somut durumu ve şartları yakından takip eden önderliklerin yaptıkları somut değerlendirmelere bağımlı olarak ele alınacak bir karardır. “Parlamento için mücadele reformist bir mücadeledir” yaklaşımı ne kadar yanlış ise- sol sapma, sosyalist mücadeleyi de parlamenter mücadeleyle sınırlandırmak da o kadar yanlıştır- sağ sapma.  Lenin Inessa Armand'a yazdığı mektupta “genel olarak temsili kurumlara katılmayı reddetmek bir saçmalıktır; reddetmemiz gereken durumlar vardır” (8) diyordu. Yani konuya ezberci, her duruma uyan bir reçete ile yaklaşım Marksist Leninist bir yaklaşım olamaz.

Kişisel olarak Türkiye’nin somut durumu hakkındaki bilgilerim direk değil dolaylı olduğu için konu hakkında yapacağım değerlendirme “genel” olmanın üzerine çıkamaz. Genel olarak “gerici dönem” içinde olsa bile “canlanma” dönemlerinde seçimlere katılmanın en önemli nedeni kendi gücü hakkında somut nicelik bir veri elde etmekten, parlamentoya devrimci demokratları sokmaya kadar uzanan bir içeriğe ve amaca sahip olabilir. Bu nedenle “devrimci durum” olmadığı, seçimleri başarısız kılacak bir boykot uygulayacak güçte olunmadığı sürece seçimlere katılmamak, mücadeleyi ve emekçi kitlelerin kaderini burjuvaziye ve burjuva liberallere terk etme pratiğine bırakmak anlamına gelir. Kitlelere ulaşacak, onlara gerçekleri açıklayabilecek her fırsat, her platform kullanılmak zorundadır. Özel durumlar haricinde, genel olarak devrimci durum varsa parlamenter mücadele reddedilir, devrimci durum yoksa parlamenter mücadele devrimci demokrasi mücadelesi yolunda kullanılır.

Erdogan A

Aralık 27, 2022

Lenin ve Stalin'den Okunması gereken yazılar Marksist Leninist Konular ve Okunması Gereken Yazılar kitabında her konuyla ilgili olarak toparlanmıştır.

Notlar

Lenin;


(1) Küçük-Burjuva ve Proleter Sosyalizmi

(2) Taslak Programımızın Eleştirisine Cevap

(3) Taktik Üzerine Mektup

(4) Hiç Uzlaşma olmayacak mı?

(5) "Sol" Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı

(6) Rusya Sosyal Demokratlarının Bir Protestosu

(7) Gerilla Savaşı

(8) Inessa Armanda mektup

(9) Parlamentarizm Üzerine Konuşma

(10) Sosyal Demokratlar ve Seçim Anlaşması

(11) Birlik Kongresi Delegelerinin Eski “Bolşevik” Gruba Ait Partiye İtirazı

(12) Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği

(13) Otzovizm ve Tanrı-İnşa Etme Taraftarları Fraksiyonu

(14) Kadetlerin Zaferi ve İşçi Partisinin Görevleri

(15) A.V. Lunaçarskiye mektup

(16) Burjuva Parlamentolarına Katılmalı mıyız?

(17) R.S.D.L.P.'nin Brüksel Konferansına ve C.C. Delegasyonuna C.C.'nin Raporu

(18) Bolşevizm Tarihinin Başlıca Aşamaları

(19) RCPB'nin Olağanüstü 7. Kongresi

(20) Partimizin Hataları

(20) Partimizin Hataları

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.