Tarihten ders çıkarmayanlar; “Hayaleti” yaratanlara “kurtarıcı” olarak sarılma pratiği
Tarihten ders çıkart(a)mayanlar, kendilerini “hayaleti” yaratanlara “kurtarıcı” olarak sarılma ölümcül hata pratik sonucundan kurtaramazlar.
İnsanları susturmak,
korkutmak, aldatmak, zihinsel ve fiziksel olarak köleleştirmek için bir
“hayalet” ve “hayalete” karşı kendisini, yani “kurtarıcıyı” yaratma
pratiği, emperyalizmin ve egemen sınıfların tarih boyu uyguladığı taktik
olmuştur. Bu taktik günümüzde de farklı ama daha deneyimli, daha yaygın ve maskeli
biçimlerde genelde ve özelde devam etmekte, kendisine sosyal demokratlar ve
hatta soldan da “ittifaklar”, “ortaklar” bulma başarısını bile gösterebilmekte. Bu yaratılan
“hayalet”, günümüzde kimi özelde olduğu gibi, “somut ve gerçek”
olabildiği gibi (örneğin CIA ve MOSSAD tarafından yaratılan DAESH vb.,), geçmişten
bugüne hala devam eden (kendileri için somut ve gerçek ama halklar açısından)
“ soyut ve yalan” (örneğin Komünizm) olabiliyor. Her şarta, duruma ve ülkeye bağımlı olarak , belirleyici
olan “hayaletin” kimler olduğu ve en önemlisi “kimler” tarafından “yaratıldığı”, ve “kimlerin” kendisini “kurtarıcı” ilan ettiğidir.
Eğer Emperyalizmin diğer ulus ve halklarla olan ilişkileri “karakterlerinde “ özsel bir değişiklik olamayacağını biliyor ve inanıyorsak, ortaya çıkan gizli belgeler ışığında, 50 küsur sene öncesine dönüp emperyalizmin tarihi bir pratiğini örneklemekte yarar var.
Komünizm “hayaletinin” yaygın bir şekilde yapıldığı “soğuk savaş” dönemlerinde, 1965 yılında, Endonezya Komünist Partisi (PKI) niceliksel olarak dünyadaki üçüncü en büyük parti idi. Kendilerine 30 Eylül Hareketi adını veren bir grup altı generali kaçırıp öldürdü. Suçu komünistlere atılan olay, Endonezya'nın güçlü hükümdarı Suharto'nun yükselişine ve ardından gelen kitlesel kan dökülmesine yol açtı. Genel Tarihçilerin verilerine göre, 1965-1966'da, askeri destekli İslami gençlik ve para-militer gruplar, ülke genelinde 500.000 ila bir milyon “şüpheli” görülen komünisti katletti.
İngiliz
emperyalizmi
Ortaya çıkan
belgeler ışığında, İngiliz emperyalizminin katliamda
oynadığı belirleyici rol üzerine Guardian’ın haberine göre;
İngiltere, Başkan
Sukarno'nun 1963'ten itibaren eski sömürgelerinin Malaya federasyonu
kurulmasına yönelik düşmanlığına yanıt olarak Endonezya'ya karşı propaganda
saldırısını başlattı. İngiltere tarafından düzenlenen bu propaganda
kampanyası, 20. yüzyılın savaş sonrası en acımasız katliamlarından
birinde çok önemli bir rol oynadı ve şok edici yeni kanıtlar ortaya
çıktı.
İngiliz yetkililer,
1960'larda önde gelen Endonezyalıları "komünist kanseri"
"kesmeye" teşvik etmek için gizlice kara propaganda yürüttüler. Küçük bir ekip, Endonezyalı göçmenler
tarafından hazırlandığı iddia edilen ve ordu generalleri de dahil olmak üzere
önde gelen ve nüfuzlu kişileri hedef alan bir haber bülteni hazırladı. Ayrıca
Malezyalılar tarafından Endonezya'ya yayın yapan siyah bir radyo istasyonu
sağlandı.
Bu yakın zamanda
gizliliği kaldırılan Dışişleri Bakanlığı belgeleri, İngiliz
propagandacılarının, ordu generalleri de dahil olmak üzere
anti-komünistleri gizlice PKI'yi ortadan kaldırmaya teşvik ettiğini
gösteriyor.
1965'te Dışişleri
Bakanlığı'nın bilgi araştırma departmanından (IRD) uzman propagandacılar,
Sukarno rejimini baltalamak için “siyah propaganda” yapmak üzere Singapur'a
gönderildi. Devamında, Ekim 1965'te katliamlar başlayınca İngiliz yetkililer
“PKI ve tüm komünist örgütlerin” “yok edilmesi” çağrısında bulundular. “Komünist
liderler serbest kaldığı ve taraftarlarının cezasız kalmasına izin
verildiği sürece” ulusun tehlikede olacağı konusunda uyardılar.
1965'in ortalarına
gelindiğinde operasyon tüm hızıyla devam ediyordu, ancak Komünistlere
atfedilen darbe girişimi, olaylar üzerinde gerçek bir etki yaratma şansını
sağladı. Darbe, General Suharto tarafından hızla bastırıldı ve daha sonra
Sukarno'dan kademeli olarak iktidarı ele geçirmeye ve o zamanlar komünist
olmayan dünyanın en büyük komünist partisi olan PKI'yi tasfiye etmeye başladı.
Darbe girişiminin
ardından Singapur'a gelen Dışişleri Bakanlığı propaganda uzmanı Norman
Reddaway'in Djakarta'daki İngiliz büyükelçisine yazdığı mektup, "Kasaplıkların
generallerin teşvikiyle yapıldığını gizleme" politikasının,
generallerin "bizim için yaşlı-eski çeteden daha faydalı olacağı"
ümidiyle olduğunu ortaya koyuyor. Propagandacılar, “PKI ve temsil ettiği her
şeyin” “tamamen ortadan kaldırılması” çağrısında bulundular. Takip eden
haftalarda, darbe girişimiyle ilgisi olan sözde PKI üyesi ve diğer
solculara yönelik katliamlar bütün takımadalara yayıldı.
Reddaway, Sukarno'nun
düşüşünü Britanya'nın en büyük propaganda zaferlerinden biri olarak
görüyordu. Yıllar sonra yazdığı bir mektupta şunları söylüyordu;
“Sukarno'nun gözden düşmesi kısa sürede
başarılı oldu. Confrontasi bize yılda yaklaşık 250.000.000 sterline mal
oluyordu. Altı ay içinde IRD araştırmaları ve teknikleri tarafından minimum
maliyetle karşılandı ve ortadan kaldırıldı.”
Profesör Scott
Lucas'a göre, gizliliği kaldırılan belgeler, savaş sonrası İngiliz dış
politikasında ve denizaşırı operasyonlarında “IRD ve siyah propagandanın nasıl
merkezi olmaya devam ettiğini gösteriyor”. “Bu, etki açıkça kabul edilemese
bile, Britanya için etkiyi yansıtmak için nispeten ucuz bir yoldu.”
ABD emperyalizmi
Bir dizi başka haber ve yazılarda değinilen, ABD de ortaya
çıkan -yüzlercesi hala gizli tutulan- 39 belge, Endonezya tarihinin ve ABD
Endonezya ilişkilerinin en önemli ve çalkantılı bölümlerinden biriyle ilgili; Jakarta
ve Washington arasındaki bağların kademeli olarak çökme yönünde olması, Endonezya
ve İngiltere arasında Malezya'nın oluşumu konusunda düşük seviyeli bir savaş, Endonezya
Ordusu ile Endonezya Komünist Partisi arasında artan gerilim, Endonezya Devlet
Başkanı Sukarno'nun artan radikalleşmesi. Bu nedenlerle Ordu ile PKI
arasında bir çatışmayı kışkırtmayı amaçlayan ABD gizli operasyonlarının yaygınlaştırılması
pratikleri ile ilgili.
Belgeler ABD
yetkililerinin olayın ölçeği ve ciddiyetinin, ABD destekli askeri diktatör
Suharto önderliğinde, 1965-66 Endonezya ordusu ve müttefik paramiliter gruplar tarafından
toplu hapis, işkence, tecavüz ve imhaların tamamen farkında olduklarını
doğruluyor. Lyndon B. Johnson yönetimi, otoriter vahşetine rağmen doğal bir
Soğuk Savaş müttefiki olarak gördüğü Suharto, Endonezya'nın Hollanda
sömürgeciliğine karşı bağımsızlık mücadelesinin kahramanı Sukarno'yu ABD
destekli bir askeri darbeyle devirdikten sonra iktidara geldi.
Jakarta'daki ABD
Büyükelçiliğinin, Suharto'nun güvenlik güçlerine, gözaltına alınan veya avlanan
binlerce şüpheli komünistin, işkenceye bile alınmadan hemen “kurşuna dizileceklerin
listesini” sağladığı ve ardından toplu halde katledildiği zaten
biliniyordu. Yeni yayınlanan belgeler, sağcı generallerin Jakarta'da
sıkıyönetim ilan etmesi ve solcu ve diğer muhalefeti ezmeye çalışırken sivil
özgürlükleri ciddi şekilde bastırması konusunda ABD'li yetkililerin coşkulandığını
ortaya koyuyor.
21 Aralık 1965'te,
büyükelçilik birinci sekreteri Mary Louise Trent'in Dışişleri Bakanlığı'na
gönderdiği ve 100.000 sivilin yok edildiğini tahmin eden bir telgraf,
katliamdan "10 kısa hafta içinde meydana gelen harika bir değişim"
olarak söz etti.
Büyükelçiliğin
siyasi ilişkiler görevlisi Edward E. Masters'ın Kasım 1965 tarihli bir raporu,
silahlı gençlik gruplarının PKI mahkumlarını toplu infazlar yoluyla
nasıl “barındırma” ve “besleme”
konusundaki “ temel sorunu” çözdüğünü onaylıyordu. Raporda, yalnızca Orta Java eyaletindeki
62.000 cinayete atıfta bulunularak, "Pek çok il, PKI mahkumlarını infaz
ederek veya yakalanmadan önce onları öldürerek bu sorunu başarıyla çözüyor
gibi görünüyor” deniliyordu.
Gizliliği
kaldırılan belgelerin gösterdiği gibi, büyükelçilik yetkilileri "gerçek
ölü sayısı 100.000'e mi yoksa 1.000.000'a mı yakın olduğunu açıkça bilmiyoruz"
diye telgraf çektikten sonra bile , Washington soykırıma göz yumdu,
Suharto'ya yüz milyonlarca dolar yardım ve silah verdi. Soykırım sırasında
öldürülen Endonezyalıların sayısı 500.000'den bir milyona kadar değişiyor.
Bundan on yıl sonra, Endonezya takımadalarının en doğu ucunda yer alan Doğu Timur,
Portekiz'den bağımsızlığını kazandıktan sonra, Başkan Gerald Ford ve dışişleri
bakanı Henry Kissinger, Suharto'ya on yıllar sonra Endonezya'da yaşanacak ikinci
soykırıma yeşil ışık yakmak için Jakarta'ya gitti. Bunu, birbirini izleyen
ABD yönetimleri tarafından desteklenen acımasız bir istila ve çeyrek yüzyıllık
bir işgal izledi. 1989'a gelindiğinde ABD destekli Endonezya kuvvetleri,
toplam 700.000 nüfustan 200.000 kadar Doğu Timurlu'yu katliamlar, açlık
ve hastalık yoluyla öldürmüştü.
Tarih emperyalist
ülkelerin çıkarları doğrultusunda katliamlara, soykırımlara sadece sessiz kaldığını
değil aynı zamanda bunları planladığı ve desteklediği, çoğu durumda kendisinin
bizzat uyguladığını itiraz edilemeyecek bir şekilde kanıtlamaktadır. Bunları
uygulamaya geçirmek, kabulünü ve onaylanmasını sağlamak için öncesinde ve
devamında kullandığı taktiksel yöntem soyut -günümüzde daha çok somut- “hayalet”
yaratmak ve kendisini bu “hayalete” karşı , “kurtarıcı” ilan ederek
dolaylı ya da dolaysız, aktif katılımını gerçekleştirmek olmuştur.
“Hayalet” Irakta olduğu gibi “kimyasal silah” hayali olabilir, Endonezya’da
olduğu gibi “komünizm” tehlikesi olabilir, Suriye’de olduğu gibi, kendi
oluşturup, eğittikleri, silahlandırdıkları, harekete geçirdikleri “DAESH
vb., “ biçiminde olabilir. Belirleyici olan “hayaletin” yaratılması
ve kendilerinin bu hayalete karşı “kurtarıcı “ olarak sunulması, ve planlanan
pratiğin en az muhalefet görerek, ve hatta (kendi çıkarına ters olduğunu
göremeyenler ile) “ortaklar” oluşturarak yaşama uygulanmasıdır. Bu nedenle
Tarihten ders çıkart(a)mayanlar, kendilerini “hayaleti” yaratanlara “kurtarıcı” olarak sarılma ölümcül hata
pratik sonucundan kurtaramayacaklardır. Bu
türden “ortaklıkları” gerekli ve ilerici olarak sunan “sol” lar, emekçi halklardan
tecrit olmaya, yıkılmaya ve tarihin çöplüğüne atılmaya mahkumdur.
Erdogan A
17 Ekim 2021
Hiç yorum yok