Header Ads

Header ADS

Devrimci Demokrasi ve Ayaklanma Üzerine - Lenin

 Marksist Leninist Konular ve Okunması Gereken Yazılar

En Çok Kafa Karışıklığı olan Marksist Leninist Konular ve  Okunması  gereken Yazılar

--> İçindekiler sayfası ve PDF indirme bağlantısı 

ML Devrimciler arasında ezbercilik ve devrimci lafazancılık, ML teorilerin özgül pratiğe "somut" bir şekilde indirgenememesinin bir başka yan ürünüdür. Doğru teorilerden yanlış pratik yaklaşım ve sonuçlar çıkartılmasının temel nedeni "teorilerin" soyut da kalması, özgül şartlara ve duruma somut strateji getirmekten yoksunluk ve kitleler tarafından anlaşılabilir içerikte bir stratejinin formüle edilip ortaya koyulamamasıdır.

Marksizm, biçimlerle değil, şeylerin özüyle ilgilidir - yine de biçimlerin önemini inkâr etmez. Önemli olan devrimin biçimi, partinin ya da iktidarın adı değil, sınıfsal özüdür. Bir iktidar yapısını “Halk İktidarı”, “Halk Demokrasisi” veya “İşçi Demokrasisi” olarak adlandırmak, onun sınıfsal özünü belirlemez. “Halk Demokrasisi” adı verilen bir iktidar, işçi sınıfının iktidarı olabilirken, “İşçi demokrasisi” olarak adlandırılan bir başka iktidar da bir burjuva iktidarı olabilir. Belirleyici olan, iktidarı ya da iktidardaki çoğunluğu elinde tutan sınıfın hegemonyasıdır. Adlandırmanın hem Sosyalistler hem de Burjuvazi için taktiksel nedenleri olabilir. Stalin’in, Bulgaristan’da "Emek partisi "kurulması konusundaki şu sözleri bu yaklaşıma bir örnek olarak ele alınabilir;

" "İşçi sınıfını ve diğer emekçi kesimleri asgari program temelinde birleştirmeniz gerekir, ve sonradan azami programın zamanı gelecektir. Köylüler işçi partisini kendisine yabancı görürler, ama Emek Partisini kendilerinin olarak göreceklerdir. Bunu yapmanızı ciddi bir şekilde öneriyorum. (...) Parti karakter olarak Komünist olacaktır, ama geniş bir tabana sahip olacak, ve içinde bulunan döneme elverişli bir kamuflaj olacak.” Stalin, Dimitrov'un Günlükleri, 2 Eylül 1946

Kullanılan isim in önemi , devrimci mücadele yolunda daha geniş kitleleri kucaklamayı ve onların desteğini sağlayacak, iktidarı ayakta tutmayı sağlayabilmesi ile bağlantılı olarak ele alınabilir. “Bir Marksist, sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini terk etmemelidir.” (*) kuralından hareket eder, ama devrimciler "işçi sınıfının orta sınıf ve özellikle köylülüğün sempati ve desteğini sağlamadan iktidarı elinde tutamayacağının ve hatta, "orta sınıfın en azından tarafsızlaştırılmadan iktidarı ele geçirmeyi ciddi bir şekilde düşünemeyeceğinin " bilincindedir.**
 *Lenin, Taktik Üzerine Mektuplar,

** Stalin, Orta tabaka Sorunu

"Halk İktidarı" sloganına en sıcak bakacak olan kesim, reformistler, parlamentodan hala büyük ümitler bekleyen küçük burjuva kesim olacaktır. Çünkü onlara göre "Halk İktidarı" var olan sistem içinde demokratik hak ve hürriyetleri sağlayacak, ve amacı sistemin korunması ve "iyileştirilmesi" ile sınırlı olacaktır. Buna karşın akrabaları, sol oportünistler, aşırı sol sloganların arkasına saklanarak, “Halk Demokrasisi”ni reformist olarak nitelendirecekler.

Bununla birlikte, terimlere yaklaşım, sözlükten, ansiklopediden veya uydurulmuş bir anlamdan alınan sözlük anlamlarında değil, terimlerin tarihsel bağlamı ve tarihsel, Marksist Leninist teorik kullanımında olmalıdır. Aksi takdirde, ulaşılan sonuçların bir “teorisyen!!” olarak Marksizm Leninizm’in ABC'si ile hiçbir ilgisi olmayacaktır. Bir sol!! dergi teorisyeni; “Devrimci Demokrasi, orta burjuvazinin tepkisidir” diyor. Proleter devrim, dünyanın birçok ülkesinde demokratik devrim ve işçi-köylü diktatörlüğü ile kopmaz bir bağa sahiptir. Bu, “orta burjuva tepkisi” değil, Lenin'in dediği gibi;

“Devrimci demokrasi, yani esas olarak proletarya ve Sosyal-Demokrasi”…“Devrimci demokrasiden, Sosyal-Demokrasinin tüm demokratik programını kabul eden, hiçbir devrimci önlemden geri durmayan tutarlı ve sağlam demokratik akımlar kastedilmektedir ama açık Sosyal-Demokrat sınıf bilincinden yoksundur”. Yani Devrimci demokrasinin “orta burjuvazi” ile hiçbir ilgisi yoktur, ancak esas olarak sosyalistlerin devrimci demokrat akımlarla ittifakıdır.”

Açıktır ki, belirtilen bazı istisnalar dışında, "Halk Demokrasisi"nin genel kullanımı, bir şekilde seçimleri ve özellikle de parlamentonun temel amacımız olan "devrimci demokrasi" ayaklanmasıyla bağlantılı olarak -ki bu temel görevdir- "köprü olarak kullanılmasını” içeren stratejik bir içeriğe sahiptir - tartışılacak asıl konuda budur.

Alıntıların da göstereceği gibi, tarihsel olarak “Halk Demokrasisi” terimi, anti-faşist ve anti-emperyalist savaşlar yürüten yerlerde, burjuvazinin pılını pırtını toplayıp kaçtığı, diğerlerinde biçimsel olarak yeni tip proleter iktidarın bir parçası veya destekçisi olan ülkeler için kullanıldı. “Halk Demokrasisi”, bazılarında proletarya ve köylülerin diktatörlüğü, bazılarında ise anti-emperyalist burjuvazi, köylüler ve işçiler arasında bir ittifak olarak görüldü. Her biri sınıfsal içeriğine göre farklılıklar taşıyordu.

27 Ocak 1918'de Finlandiya Sosyal Demokrat Partisi liderlerinin çağrısına yanıt olarak Finlandiya'da bir devrim başladı, burjuva hükümetini devirdi ve iktidarı işçilerin eline verdi. 29 Ocak'ta Finlandiya'da Halk Temsilcileri Konseyi şeklinde devrimci bir hükümet kuruldu.” Lenin, RCP(B.)'nin Olağanüstü Yedinci Kongresi'nde yaptığı konuşmada Finlandiya'dan bahsederken şunları söylüyordu:

"Paris Komünü'nün ve Alman sosyal-demokrasisinin uzun yıllara dayanan gelişiminin omuzlarında durduğumuz için, Sovyet iktidarını yaratırken ne yaptığımızı açıkça görmemizi sağlayan koşullara sahibiz. Sovyetlerde var olan tüm hamlığa ve disiplin eksikliğine rağmen - bu, ülkemizin küçük-burjuva doğasının bir kalıntısıdır tüm bunlara rağmen yeni tip devlet halk kitleleri tarafından yaratılmıştır. Haftalarca değil, aylardır, tek bir şehirde değil, birkaç ulusun yaşadığı muazzam bir ülkede bu devlet çalışıyor. Bu tip Sovyet iktidarı, Sovyetlerin olmadığı ama her halükârda yeni bir iktidar tipinin, proleter iktidarın olduğu her bakımdan farklı bir ülke olan Finlandiya'ya yayıldığı için değerini göstermiştir.”

Lenin'in Sovyetlerin proletarya diktatörlüğünün tek biçimi olmadığı yönündeki ulaştığı sonuç daha sonra tam olarak doğrulandı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, bir dizi Avrupa ve Asya ülkesinde yeni bir proletarya diktatörlüğü biçimi ortaya çıktı. Buna, emperyalizmin zayıfladığı ve güçler dengesinin sosyalizm lehine döndüğü bir zamanda sosyalist devrimin belirgin gelişimini yansıtan “halk demokrasisi” deniyordu.

Kominform, bu çağın özgünlüğünü şöyle açıklıyordu;

Sovyetler Birliği'nin II. Dünya Savaşı'ndaki dünya çapındaki tarihi zaferi sonucunda faşist Almanya'nın ve militarist Japonya'nın yenilgisi, halk demokrasisi ülkelerinin yükselişi ve dünya emperyalizminin güçlerinin zayıflaması, bağımlı ülkelerde ve sömürgelerde ulusal kurtuluş mücadelesinin yeni güçlü yükselişi ve tüm sömürgeci emperyalizm sisteminin krizini ağırlaştıran, bir ülkeyi harekete geçiren en önemli faktörleri oluşturdu. Kominform No. 2 (218), 9 Ocak 1953

 II. Dünya Savaşı'nda Sovyet Ordusu faşist Almanya ve emperyalist Japonya'nın emperyalist kampını daha da zayıflattı ve işçi sınıfının yürüttüğü devrimci mücadeleye ve emperyalizme karşı ulusal kurtuluş hareketine yeni bir ivme kazandırdı. Orta ve Güneydoğu Avrupa'nın birçok ülkesinde halk demokrasisi sistemi kuruldu. Asya'da Kore Halk Cumhuriyeti ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti ortaya çıktı. “Kominform No. 9 (173), 29 Şubat 1952

Bu anlamda Bulgaristan önemli bir örnektir. Savaşın sonunda Bulgaristan'daki komünistler parlamentoda çoğunluğu ele geçirdiler. Stalin bu istisnayı ve bu durumda “Halk iktidarının” işçi sınıfı diktatörlüğünün başka bir biçimi olduğunu şöyle açıklar;

" Proletarya Diktatörlüğünün iki biçimi biliniyor. Birincisi Marks ve Engels in Paris Komününde gördüğü ve öne sürdüğü gibi, proletaryanın çoğunlukta olduğu demokratik Cumhuriyet, Proletarya Diktatörlüğünün en iyi biçimi...Lenin bizim şartlarımıza uygun olan Sovyet biçimini formüle etti. Burada, Rusya da Sovyet biçiminin en uygun biçimi olduğu kanıtlandı. İşçi sınıfının iktidarı ayaklanma yoluyla değil de, dışardan yardımla (Sovyet Ordusu) ele geçirildiği sizin ülkenizde, iktidarı ele geçirmek kolay oldu; Siz Sovyet biçimi olmadan, geriye Marks ve Engels in modeline dönebilirsiniz. Siz kapitalizmden Sosyalizme geçişi Halk Demokrasisi ile sağlayabileceksiniz.  Halk Demokrasisi Proletarya Diktatörlüğü rolünü oynayacaktır.

Kapitalistler ve Toprak ağaları, bize karşı 4 yıl boyunca savaştılar, siz de savaşsız teslim oldular ve kaçtılar. "Stalin, Dimitrov'un Günlükleri 6 Aralık 1948

Bağlamı ve farklılıkları açıklayan Kominform şunları söylüyordu:

Stalin yoldaş bunun, “Kapitalist olmayan bir iktidara, daha doğrusu Çin'in sosyalist gelişimine geçiş olacaktır” dedi. Çin'deki devlet iktidarı, proletarya diktatörlüğü değildir ve bu yönüyle, bu demokrasinin proletarya diktatörlüğünün işlevlerini yerine getirdiği Avrupa Halk Demokrasisi ülkelerindeki devlet iktidarından farklıdır. Çin Halk Demokrasisinin diktatörlüğü, işçi sınıfının, köylülerin, küçük-burjuvazinin, ulusal-burjuvazinin ve diğer yurtsever demokratik unsurların işçi ve köylü ittifakına dayalı ve işçi sınıfın önderlik ettiği Halkın Demokratik Birleşik Cephesi'nin devlet gücüdür. Çin Halk Demokrasisinin bu aşamadaki görevi, tarım reformu yapmak, işçi sınıfı ve köylülüğün ittifakını pekiştirmek, yüz milyonlarca insanı aktif siyasi hayata çekmek, ülkenin ekonomik rehabilitasyonunu ve sanayileşmesini sağlamak, kamu mülkiyetinin temelini güçlendirmek ve genişletmek, ekonomiyi restore etmek ve geliştirmek, emekçilerin yaşam standardını yükseltmek ve kültür devrimini gerçekleştirmektir. Çin Merkezi Halk Hükümeti, ülkenin emperyalist saldırganlığa karşı savunmasını inşa ediyor.” Kominform, 29 Eylül 1950

Halk Demokrasilerinde işçi sınıfı birliğinde tarihsel başarılar da kazanıldı: birleşik işçi sınıfı partileri, birleşik sendikalar, birleşik kooperatifler, gençlik, kadın ve diğer örgütler kuruldu.

Bu işçi sınıfı birliği, Halk Demokrasilerinde ekonomik ve kültürel ilerlemede elde edilen başarılarda, işçi sınıfının Devletteki öncü rolünü güvence altına almada ve çalışan kitlelerin maddi refahında köklü bir iyileşmede belirleyici bir rol oynamıştır ” Kominform Toplantısı tarafından kabul edilen karar, Kasım 1949

Bununla birlikte, “Çin'deki halkın demokratik devlet iktidarının doğası, yakın zamanda sömürge olan bu ülkedeki koşullar tarafından tanımlanıyor. Şu anda Çin'in emekçi halkı, aracı proletarya diktatörlüğü olan Sosyalizmi inşa etme göreviyle doğrudan karşı karşıya değil." “Kominform, 29 Eylül 1950'den

Lenin, Olağanüstü Tüm Rusya Demiryolları Kongresi'nde yaptığı konuşmada, bunun önemini vurguluyor, ancak ayrımını da net bir şekilde yapıyordu

“Devrimin en başından, Nisan 1917'den beri, Sovyetlerin Kurucu Meclis'ten çok daha yüksek, çok daha mükemmel ve amaçlı bir demokrasi biçimi - bir emekçi halkın demokrasisi- olduğunu açıkça ve direk olarak söylüyoruz. Kurucu Meclis bütün sınıfları birleştirir, yani aynı zamanda sömürücü sınıfları, mülk sahibi sınıfları. Dolayısıyla burjuvazi ve eğitimlerini halk pahasına, sömürülenler pahasına alan ve halkı kapitalistlere katılmak için terk edenler. ilminin en büyük kazanımlarını, halkı ezmek ve işçi sınıfına karşı savaşmak için bir araca dönüştürme anlamına gelir. Kendi payımıza, çalışan ve sömürülen sınıflarda bir devrim patlak verdiğinde, devletteki tüm iktidarın onların örgütlerine gideceğini ilan ediyoruz. Bu demokrasi biçimi, eskisinden kıyaslanamayacak kadar yüksektir. Sovyetleri hiçbir parti icat etmedi. Sovyetleri hiçbir partinin icat edemeyeceğini çok iyi biliyorsunuz. Bu 1905 devrimiyle hayata döndürüldü.

Marksistler somut koşulların ve durumların değerlendirilmesinden yola çıktıkları ve sınıflar arası ilişkilerin analizinde gerçek zemini bırakamayacakları için, mevcut koşullar altında “Halk Demokrasisi”nden bahsetmek, istisnai bağlamında olduğu gibi değil, “Devrimci Demokrasi” bağlamı içinde, bazı olası istisnalar dışında, tüm ülkelerde, sosyalist devrime bir aşama ve bir köprü olarak ele alınmalıdır.

Rus devrim tarihini inceler, Lenin'in yazılarını ve “Bolşevizm Tarihinin başlıca aşamalarındaki “tarih, proleter devrimin bazı çok önemli sorunlarında, tüm ülkelerin kaçınılmaz olarak Rusya'nın yapması gerektiğini kanıtlamıştır” öngörüsünü hesaba katarsak, diyalektik olarak bağlantılı, kesintisiz evreleri şu şekilde kabul edebiliriz; “ayaklanma -devrimci demokrasi” ve ardından “Devrimci Demokrasi – ayaklanma – sosyalist devrim”.

Kendi içinde ve kendi başına bir “son” olarak herhangi bir “demokrasi” -ön eki - Marksizm Leninizm’den bir sapmadır, Proletarya Diktatörlüğünün - Sosyalizmin reddidir. Tüm ön ekli “demokrasi” kavramları, sınıf ve sınıf iktidarı bağlamında ve sosyalist devrimi hedefleyip hedeflemediği bağlamında ele alınmalıdır.

“Kontrol fikri ve bu kontrolün ne zaman ve kimden etkileneceği sorusuyla uğraşırken,” diyor Lenin,

“bir an için bile, sadece sınıf yönetimi olan modern devletin sınıf karakterini unutmamak gerekir. “Devrimci demokrasi” kavramına da benzer bir sınıf analizi uygulanmalı ve bu analiz toplumsal güçlerin gerçek dengesine dayanmalıdır.” (P501)

Kavram, reformistlerin kullanımından farklı olarak Marksist Leninistler tarafından sınıfsal bağlamı içinde kullanılmalıdır. “Devrimci Demokrasi”nin bir icat değil, devrimin ilerlediği kapitalizm ile sosyalizm arasında bir aşama olduğunu açıklayan Lenin şöyle devam ediyor;

“Burada insanların tamamen yanlış anlamalarını ve onu tamamen reddettiklerini gizlemek için hakkında bu kadar çok konuştukları bu devrimci demokrasi nedir? Tüm Rusya Sovyetler Kongresi'nde devrimci demokrasiden bahsetmek ve bu kurumun karakterini, sınıf bileşimini ve devrimdeki rolünü karartmak… Bu, Ruslar tarafından icat edilmeyen, devrim tarafından geliştirilen bir devlet türüdür, çünkü devrim başka hiçbir şekilde kazanamaz… Bize Rusya'da sosyalizmin getirilip getirilemeyeceği ve genel olarak konuşursak, bir kerede radikal değişiklikler yapılıp yapılamayacağı soruluyor. Hepsi boş konuşma yoldaşlar. ... Dünyanın hiçbir yerinde saf sosyalizme dönüşen saf kapitalizm yoktur, ve savaş zamanında da olamaz. Ama arada bir şey var, yeni ve eşi görülmemiş bir şey... Eğer "devrimci" demokrasiden bahsetmek istiyorsanız, o zaman bu kavramı kapitalist bir bakanlığın altındaki reformist demokrasiden ayırmalısınız.” (P485)

Mevcut dünyamızın gerçekleri ışığında bazı temel yönlere değinelim.

Kurucu meclisli bir burjuva demokratik sistemin var olmadığı ülkelerde önemi.

Marksizm Leninizm diyalektik bir bütünlük içinde ele alınmalı ve somut koşullara uygulanmalıdır. Mücadelenin biçimleri, araçları ve yöntemleri ile devrime giden yol her ülkede farklılık gösterecektir; feodal veya yarı feodal yapının ve/veya otokrasinin hüküm sürdüğü yerde, faşizm, kurucu meclisli bir burjuva demokratik devletin hüküm sürdüğü yerden farklı olacaktır. Ve en önemlisi, herhangi bir zamanda bir ülkenin o verili anındaki devrimin nesnel ve öznel koşullarının varlığına bağlıdır.

Lenin, Bolşevizm tarihinin ana aşamalarını özetlediği yukarıda bahsi geçen makalesinde önemi vurgulayarak ve karşılaştırma yaparak; " Tecrübe kanıtlamıştır ki," der " proleter devriminin çok önemli bazı sorunlarında, bütün ülkeler kaçınılmaz olarak Rusya'nın yaptığını yapmak zorunda kalacaklar " der ve yazısını şöyle bitirir;

“Bugün Avrupa ve Amerika'da karşılaşacağımız görüşlerin tersine, Bolşevikler, parlamenter mücadeleye ve (gerçekte) burjuva cumhuriyetine ve Menşeviklere karşı zafere ulaşan mücadelelerine büyük bir ihtiyatla başladılar; ve bu mücadele için hazırlıklar hiçbir şekilde basit değildi. Sözü geçen bu dönemin başlangıcında, hükümetin devrilmesi çağrısında bulunmadık, ama Sovyetlerin kompozisyonunda ve düşünce yapısında önceden değişiklikler olmadıkça, hükümeti devirmenin olanaksız olduğunu açıkladık. Burjuva parlamentosunun, kurucu meclisin boykotunu ilan etmedik -1917 Nisan Parti Konferansını takiben, parti adına resmî açıklamalar yapmaya başladığında - kurucu meclisli bir burjuva cumhuriyetinin, kurucu meclissiz bir burjuva cumhuriyetinden daha iyi olduğunu; ama "işçi ve köylülerin" cumhuriyetinin, Sovyet cumhuriyetinin her türlü burjuva demokratik parlamenter cumhuriyetten daha iyi olacağını söyledik. Eğer böylesine detaylı-eksiksiz, dikkatli-tedbirli ve uzun süreli hazırlığımız olmasaydı, Ekim 1917 de, ne zaferi kazanabilir, ne de zaferi sağlamlaştırabilirdik. (P94)

Ve Lenin aşağıdaki eleştirisinde, sosyalist devrimin tek bir savaş olmadığını, her türlü sorun için bir dizi savaşı kapsayan bir süreç olduğunu ve her birinin devrimci bir şekilde formüle edilmesi gerektiğini vurgular.

“Parabellum'un söylediklerinden, sosyalist devrim adına, demokrasi alanında tutarlı bir devrimci programı küçümseyerek reddettiği anlaşılıyor. Bunu yapmakta yanlış. Proletarya, demokrasi yolu olmadan, yani demokrasiye tam etki vererek ve en kararlı terimlerle formüle edilmiş demokratik talepleri mücadelesinin her adımını birbirine bağlam lamadan zafer kazanamaz. Sosyalist devrimi ve kapitalizme karşı devrimci mücadeleyi tek bir demokrasi sorununa sığdırmak saçmadır… Kapitalizme karşı devrimci mücadeleyi, tüm demokratik taleplerde devrimci bir program ve taktikle birleştirmeliyiz: cumhuriyet, milis, memurlar, kadınlar için eşit haklar, ulusların kendi kaderini tayin hakkı vb. Kapitalizm olduğu sürece, bu taleplerin hepsi - ancak bir istisna olarak ve o zaman bile eksik ve çarpık bir biçimde gerçekleştirilebilir. Halihazırda elde edilmiş demokrasiye dayandırarak ve onun kapitalizm altındaki eksikliğini açığa vurarak, Hem kitlelerin yoksulluğunun ortadan kaldırılması hem de tüm demokratik reformların eksiksiz ve kapsamlı bir şekilde kurulması için gerekli bir temel olarak kapitalizmin yıkılmasını, burjuvazinin mülksüz-leştirilmesini talep ediyoruz.

Bu reformların bir kısmı burjuvazinin devrilmesinden önce, bir kısmı bu devirme sürecinde, bir kısmı da ondan sonra başlatılacaktır. Toplumsal devrim tek bir savaş değil, ancak burjuvazinin mülksüzleştirilmesiyle sona eren her türlü ekonomik ve demokratik reform sorunu üzerine bir dizi savaşı kapsayan bir süreçtir. Bu nihai amaç uğruna, demokratik taleplerimizin her birini tutarlı bir şekilde devrimci bir şekilde formüle etmeliyiz. Belli bir ülkenin işçilerinin, tek bir temel demokratik reform tam olarak gerçekleştirilmeden bile burjuvaziyi devirmeleri oldukça olasıdır. Bununla birlikte, proletaryanın, en tutarlı ve kararlı devrimci demokrasi ruhuyla eğitilerek buna hazırlanmadığı sürece, tarihsel bir sınıf olarak burjuvaziyi yenebilmesi düşünülemez.” (P426)

Lenin , "hemen devrim", "yarın devrim", ya "ihtilal ya hiçbir şey" vs., gibi sol çocukluk hastalığı lafazanlığının tam tersine, devrimin belirli süreçler gerektirdiğine, bu süreç içinde somut şartların değerlendirmesine bağımlı olarak stratejini somut olarak belirlenmesi gerektiğine işaret ederek söylediği  "Sloganları ezbere öğrenmek yeterli değildir (devrimci) onları uygulayacak uygun ortamı değerlendirmeyi - tespit etmeyi öğrenmelidir "*  sözleri, somut gerçeklere dayalı değerlendirmeler yapılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. * Lenin, Bolşevizm Karikatürü

Rusya devrim tarihine ve Lenin'in değerlendirmelerine, dünyanın geçmiş ve yakın tarihine baktığımızda, burjuvazinin hiçbir zaman barışçıl bir şekilde iktidarı bırakmayacağını, devrimin ara aşamalar olmadan tek bir hamlede gerçekleşmeyeceğini rahatlıkla anlayabiliriz. Bazıları otokrasinin devrilmesinden, kurucu meclis, devrimci demokrasi ve sosyalist devrim aşamalarından geçmek zorunda kalabilir, bazıları ise devrimci demokrasi sürecinden sosyalist devrime geçebilir.

Özellikle gelişmemiş, bağımlı ülkeler için Stalin ve Lenin, demokratik bir cumhuriyetin bir aşama olarak gerekliliğini ve parlamentoyu bir araç olarak kullanmanın önemini vurgulamaktadır:

Stalin;

Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir demokratik cumhuriyette sağlanır, elbette ki, kapitalizm koşullarında ne kadar sağlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün savunucuları, sosyalizme [geçişte] en iyi "köprü" olarak, bir demokratik cumhuriyetin kurulması için mutlaka çaba gösterirler.” Stalin ,Anarşizm mi Sosyalizm mi?

Lenin;

“"Eğer "milyonlarca" proleter, genel olarak parlamentarizmden yana olmalarının yanında, aynı zamanda açıkça "karşı-devrimci" iseler, "parlamentarizmin siyasi bakımdan zamanını doldurmuş olduğunu" nasıl söyleyebiliriz!? “ (S599)

Ancak bu, Marksist Leninistlerin demokratik bir cumhuriyeti sosyalizme bir alternatif olarak değil, nesnel ve öznel koşulların olmadığı ve emekçi kitlelerin sosyalizme alternatif olarak eğitilmesi gereken geri, otokratik ülkelerde bir alternatif olarak gördükleri anlamına gelir. Bununla birlikte, ileri kapitalist ülkelerde, mevcut koşullar göz önüne alındığında, tek alternatif ayaklanma yoluyla sosyalizmdir - devrimci duruma bağlı olarak bazılarında diğerlerinden daha fazla, bir “devrimci demokrasi” aşaması gerekli olabilir.

Mevcut “parlamentoların” çoğuna gelince - hepsi olmasa da , otokrasinin devrilmesinden sonra bir ayaklanmanın ardından kurulan parlamentolar – ML önderlik altında yürütülmediği ve çoğunluk elde edilmedikçe - yine de burjuvazinin “domuz ahırı” olarak kalacaktır. “Yalnızca devrimci bir orduda örgütlenmiş silahlı halk” diyor Lenin, “çarın ordusundaki tüm düzgün ve dürüst unsurları kendi tarafına çekmiş, çarın güçlerini alt etmiş ve çarın otokratik hükümetinin yerine geçici bir devrimci hükümeti geçirmiştir. .... Bütün bu ajitasyonun sloganı şu olacaktır: ayaklanma, bir devrimci ordunun derhal savaş mangaları ve birliklerinin oluşturulması, çarlık yönetiminin devrilmesi ve bir halk kurucu meclisi toplayacak bir geçici devrimci hükümetin kurulması. ” (P166)

Ve Duma'yı karakterize ederek;

“Devlet Dumasının halk temsilinin bir komedisi olduğunu söylemiştik. Halkın egemenliği teorisi açısından bu kuşkusuz böyledir.

Günümüz Rusya'sında önümüzde, öneminden henüz bahsetmediğimiz üç politik teori var. Bunlar: 1) Çarın halkla istişare teorisi …… 2) Çar ile halk arasında bir anlaşma teorisi… 3) Halkın egemenliği teorisi (Sosyal-Demokrasi programı, genel olarak devrimci demokrasinin programı).” (P166)

Herhangi bir ülkenin somut durumuna göre basit bir ifadeyle, eğer kitlelerin çoğunluğu hala parlamentodan umut bekliyorsa ve aynı zamanda karşı-devrimcilerse ve otokrasi hüküm sürüyorsa,  bu yerlerde, asgari düzeyde bir “halk kurucu meclisi” kurmak için çaba sarf edilmelidir. Eğer Kurucu meclis” varsa veya öznel koşullar olgunsa, sosyalist devrime köprü olarak “Devrimci Demokrasi”nin kurulması için parlamento dahil tüm demokratik fırsatlar kullanılmalıdır. Eğer hem nesnel hem de öznel koşullar mevcutsa doğrudan sosyalist devrime geçiş için mücadele verilir. Herhangi verili bir anda, minimum ve maksimum hedefler belirlenmeli, aşamalar, öznel umutlara, dileklere ve devrimci lafazan beklentilere göre değil, somut durumun somut değerlendirmesine göre belirlenmelidir.

Seçimleri ve parlamentoyu tek yol olarak gören "Halk Demokrasisi" gerçekçi olabilir mi?

İlk sorunun şu olması gerekir; sadece seçimlerle mecliste çoğunluk sağlanabilinir mi? Her şeyden önce teknolojik ilerlemeleri ve günümüz teknolojisini ve bunların sahipliğini ve denetimini elinde tutanları ve onların düşünceleri manipüle etme, oy satın alma ve seçimlerde diğer hileleri kullanma güç ve yetenekleri, seçimlere ve seçim sonuçlarına emperyalist müdahaleleri göz önünde bulundurursak; böyle bir iddia ileri sürmek çocukça olur.

Bir istisna olarak seçimlerle Parlamentoda çoğunluk sağlansa bile, onu sosyalist bir parlamentoya, sosyalist iktidara dönüştürme imkânı var mı? İstisnalar olabilir mi? Elbette, tarihin gösterdiği gibi, ML'lerin bölgesel bir savaş sonucunda veya faşizme karşı bir ayaklanma sonucunda parlamentodaki çoğunluğu ele geçirmesi gibi istisnalar olabilir. Marksist Leninistler istisnalar olabileceğini inkâr etmezler. Ama unutmayalım ki Marksistler strateji ve taktiklerini beklentilere ve istisnalara göre değil, genel kurallara göre belirlerler. Ülkeye ve duruma uygun genel ilkelere göre örgütlenme ve yetki alma stratejisi, istisnai durumlarda iktidarın ele geçirilmesini ve iktidarda kalmasını tehlikeye atmaz, aksine kolaylaştırır.

Başka bir ayaklanmayı içinde barındıran bir ayaklanmayla elde edilen bir kurucu meclis örneği olarak Lenin şöyle diyor;

“Rus proletaryası şu anda Rusya'daki nüfusun bir azınlığıdır. O, ancak yarı-proleterler, yarı-mülk sahipleri kitlesiyle, yani kentli ve kırsaldaki küçük-burjuva yoksulları kitlesiyle birleşirse büyük, ezici çoğunluk haline gelebilir. Olası ve arzu edilen devrimci-demokratik diktatörlüğün toplumsal temelinin böyle bir bileşimi, elbette, devrimci hükümetin bileşimini etkileyecek ve kaçınılmaz olarak, devrimci demokrasinin en heterojen temsilcilerinin onun içinde katılımına, hatta baskın olmasına yol açacaktır. Bu konuda herhangi bir illüzyona kapılmak son derece zararlı olacaktır.

Eğer o içi boş söylemlerle çenesi düşük Troçki şimdi (ne yazık ki Parvus'la yan yana) “Bir Gapon Baba sadece bir kez ortaya çıkabilir”, “ikinci bir Gapon için yer yoktur” diye yazıyorsa, bunu sırf bir geveze olduğu için yapıyor. Rusya'da ikinci bir Gapon için yer olmasaydı, gerçekten "büyük", tamamlanmış bir demokratik devrime yer olmazdı." (P146)

Tarihin kanıtladığı gibi, genel olarak parlamentoda çoğunluk, ancak bir ayaklanma veya her bir özel koşula göre farklı ülkelerde farklı biçim ve düzeylerde çok aşamalı ayaklanmalarla ilgili olarak sağlanabilir.

Devrimci demokrasi ve devrim mücadelesi, mevcut sistemin sınırları içinde ancak yasal yollarla yürütülebilir anlayışı bir yanılsamadır, reformist bir aldatmacadır.

Lenin, "yasal çalışmanın bir saatini bile kaybolmasına müsaade etmeyin" diyerek yasal çalışmasının önemini vurgularken, reformizme batmama konusunda uyarır;

"İşçi sınıfının partisi, yasal faaliyeti bırakmadan ama bir an için bile onu abartmadan, 1912-14'te yaptığı gibi, yasal çalışmayı yasadışı çalışmayla birleştirmelidir." Lenin, Siyasal Durum, Dört Tez

Anayasal demokrasi mücadelesi de dahil olmak üzere, Devrimci Demokrasi ve sosyalist devrim için mücadele, yalnızca yasal yollarla yürütülemez, çünkü başarısı, temelde yasadışı olarak örgütlenebilecek çeşitli derecelerde bir tür ayaklanmaya bağlıdır.

Önce ayaklanma ve Devrim kavramlarının bir özetini verdikten sonra bu soruları inceleyelim.

İsyan ve Devrim arasındaki fark

Lenin, silahlı ayaklanmayı özel bir siyasi mücadele biçimi olarak görür.

"Bir halk devrimi, "diyor Lenin, "önceden planlanamaz. Ayaklanma, eğer onu hazırlayanlar kitleler üzerinde etkiye sahipse ve durumu doğru tahmin edebiliyorlarsa... planlanabilir." (S101)

Bu birbirine bağımlı iki kavram, genelde ve Türkiye özelinde eşit anlamlı bir şekilde kullanılmaktadır. Sonuç olarak, “Devrim” ve “Strateji” kavramları her zaman “soyut”, muğlak kalıyor, ne söyleyenin ne de işiten onu somut bir temele oturtarak kavranamıyor.

Ayaklanma bir mücadele biçimidir ve Devrim'in gerçekleşmesine kadar uzanan bir köprü görevi görür. Ayaklanma olmadan bir devrim düşünülemez - her zaman istisnaların olasılığını inkâr etmeden.

Demokratik Mücadele - Ayaklanma olmadan “Halk Demokrasisi” olabilir mi?

Tarihe, özellikle yakın dönemdeki olaylara bakacak olursak, bir tür ayaklanmanın desteği olmadan (devrimci demokrasi için) parlamentoda çoğunluğun elde edilmesinin mümkün olmadığını gösterir. Lenin, 1905'te Bundcuları eleştirirken şöyle söylüyordu;

 "Bir ayaklanmanın yardımı olmaksızın bir kurucu meclisin kurulması, Bund'un yoldaşlarının bile fark ettiği gibi, yalnızca burjuva dar kafalılarına layık bir fikirdir"(S191)

Lenin, "Siyasi Durum" başlıklı kısa makalesinde, "ayaklanmanın amacı, ancak Parti programımızı yürürlüğe koymak amacıyla, iktidarı yoksul köylüler tarafından desteklenen proletaryaya devretmek olabilir" diye açıklıyor. (P503)

Otokratik bir hükümet, bir ayaklanma veya bir ayaklanmayı takip eden seçim ile devrilebilir, ancak bu, mutlaka parlamentoda çoğunluğu veya “Devrimci Demokrasiyi” garanti etmez.

“Halk Demokrasisi” ayaklanma olmadan kendini koruyabilir ve Sosyalizme köprü olabilir mi?

Lenin'in yukarıda vurguladığı gibi, “Halk Demokrasisi” olarak parlamentoda çoğunluğu sağlamak, korumak, pekiştirmek ve geçiş köprüsünü kesintisiz sağlamak için yeni yasal ve yasadışı örgütlenmeleri ve faaliyetleri gerekli kılar.

Nasıl ki ayaklanma, “halk iktidarı”, “Devrimci Demokrasi” adı altında devrimcilerin çoğunluğunu sağlayacak bir parlamentonun aracı olacaksa, Devrimci Parlamento da köprüyü tamamlamak için yeni bir ayaklanmanın aracı olarak görülmelidir. Başka bir deyişle, "Devrimci Demokrasi"nin Gücü - parlamenter köprü, mücadele biçimi - nihai bir hedef olarak görülemez. Ayaklanmadan parlamentoya, parlamentodan (yeni) ayaklanmaya - köprü kesintisiz bir inşa olarak görülmelidir. .

Lenin, Rusya'daki dönemi değerlendirirken şöyle söylüyordu;

" "Geçici Devrimci Hükümet ayaklanmanın bir aracıdır. Başarı kazanmış bir halk ayaklanmasından doğan geçici devrimci hükümet, mantıksal ve tarihi tecrübe olarak , başarıdan çok uzak, ya da tamamıyla başarılı olmamış bir ayaklanmanın bir aracı olarak Geçici bir Devrimci Hükümete sahip olmanın olası olduğunu göstermiştir.” (P191)

Lenin bu sözleri şöyle özetler:

"Geçici bir devrimci hükümet, bir ayaklanmadan sadece "doğmaz", aynı zamanda onu (ayaklanmayı) yönlendirir."

Ayağı yere basmayan, güncel somut şartların değerlendirilmesi yapılmadan, ve bu temelde somut strateji ortaya konulmadan atılan, soyut "ihtilal", "devrim" sloganlarının devrimci mücadeleye hizmet etmediğini tarih kanıtlamıştır. Troçki'nin (ayrı olarak ele alınacak olan) görüşünün aksine, Devrim tepeden inme bir askeri darbe değildir. Bugünlerde kitleleri kucaklamayan, kitlelerle güçlü bağları olmayan, bu bağlamda hiçbir şey yapmayan, devrimin "kendiliğinden" veya uzaydan bazı "süper adamlar" tarafından mucizevi bir şekilde gerçekleşeceğine dair belirsiz yanılsamayı yayan, buna rağmen  “Şimdi Devrim”, “Ya şimdi ya asla”, “ya ​​hep ya hiç” sloganlarını duymak oldukça yaygın.

Gerçek şu ki, yalnızca devrim değil, hareketi devrime taşıyan ayaklanmalar, ister kurucu demokrasi olsun ister devrimci demokrasi olsun, her aşamada kitlelerin kararlı katılımını ve parlamentodan yararlanmayı gerektirir.

Lenin'in dediği gibi;

"" Geçici Devrimci bir hükümetin yardımı olmadan bir ayaklanma, ne bütün halkın bir ayaklanması olabilir, ne de başarılı bir ayaklanma olabilir. " (P191)

Başka bir deyişle ayaklanma, yalnızca iktidarı elde etmenin değil, onu korumanın ve sosyalist devrime taşımanın da önemli bir bileşenidir. Ve ayaklanma kitleler demektir.

Ayaklanma koşulları ve hazırlık

Devrimcilerin mücadele koşullarını değerlendirmeleri, yeni mücadele biçimlerini, pratik geçerliliklerini ve gerçekleşme olasılıklarını incelemeleri ve ardından kitlelerin bu temelde eğitilmesi gerekliliğinden bahseden Lenin şöyle söylüyor;

" Eğer bir ayaklanma hazırlamak gerekliyse, bu hazırlık, halkı silahlı bir ayaklanmaya çağıran, devrimci bir ordunun oluşturulması, ve geçici bir devrimci hükümetin kurulması sloganlarının açıklanması ve yaygınlaştırılmasının zorunluluğunu da içinde taşımalıdır. " (P191)

Örneğin Türkiye'de olduğu gibi bir yanda "Kendiliğindencilik", diğer yanda kitleleri "kahramanların" kuyruğuna takılacak bir "sürü" olarak görenler, soyut ayaklanma ve devrim sloganlarını öne çıkarsalar da, kitlelerden kopukluğun kaçınılmaz sonucu olarak uygulamadan yoksun oluyorlar. Atılan bir sürü  “çekici” aşırı sol sloganlara rağmen, somut pratik gerçekte desteklenen şey pasiflik, boyun eğme, umutsuzluk, bozgunculuk ve kendi kendini yok etme pratikleridir - bu pratiklerde, sonuçta kitlelere yansıyor ve parlamenter yanılsamayı güçlendiriyor. Mevcut koşulları yansıtmayan bu tür soyut sloganlar, devrimci hareketlerin halk kitlelerinden soyutlanmasını derinleştirmekte ve (tam da karşı çıktıklarını iddia ettikleri)  parlamenter yanılsamayı güçlendirmektedir.

Lenin'in Merkez Komitesine yazdığı mektupta ayaklanmanın üç koşulunu özetliyor:

"Başarılı olması için ayaklanma bir komploya değil, bir partiye değil, ama öncü sınıfa dayanmalıdır. Bu birinci nokta. Ayaklanma halkın devrimci kabarışına (mücadelenin yükselişine)  dayanmalıdır. Bu da ikinci nokta. Ayaklanma,  halkın öncü saflarının etkinliğinin en yüksekte olduğu, düşman ve saflarının bocalamada olduğu, ve devrimin güçsüz, kararsız, çelişki dolu dostlarının saflarının en güçlü olduğu bir yükselen devrim tarihindeki dönüm noktasına dayandırılmalıdır. Bu da üçüncü nokta.

Ayaklanma sorununu ortaya koymada, bu üç koşul Marksizm’i Blankicilikten ayırır. “(P523)

Lenin, verilen somut koşullara dayanarak Ayaklanmanın hazırlanmasında iki önemli noktaya dikkat çeker;

"Birincisi, bir ayaklanma hazırlama görevi, hazırlanmakta olan ya da nerdeyse hazırlanmış olan ayaklanmanın zamanından önce  (prematüre) başlamasını engellemeyi de içinde taşımalıdır.

 "İkinci olarak, şimdi kendiliğinden gelişen ayaklanma, onu hazırlamak için amaçlı ve planlı çalışmamızı geride bırakıyor...başarılı bir ayaklanmanın bütün siyasi görevleri ve siyasi ön şartlarını açıklama ve yayma görevini hızlandırma göreviyle daha da fazla yükümlüyüz...şartları, biçimleri, ön şartları, görevleri ve ayaklanma araçlarını açıklayarak... kaçınılmaz olan ayaklanmalar daha düzgün ve hızla başarılı ve zafere ulaşan bir ayaklanmaya dönüşebilecektir. (P191)

Ayaklanmanın ve devrimin soyut, aşırı sol söylemlerle, kitlelerden izole hareketlerle hayata geçirilemeyeceği açıktır. Tam tersine, ayaklanma araştırma ve analiz temelinde stratejik taktiklerin belirlenmesini gerektirir. Halka karşı bir sorumluluk taşır; mesele, emekçilerin çıkarlarıyla kumar oynamaları ve ayakları yere basmayan “soyut” sloganlar kullanarak mücadele etme meselesi değildir. Lenin'in dediği gibi;

"Biz Marksistler, her zaman, yığın güçlerinin ve sınıf ilişkilerinin titiz hesaplamasını yaparak, herhangi bir savaşım biçiminin yerinde olup-olmadığını belirlemekle gurur duymuşuzdur. Bir ayaklanma her zaman yerinde değildir demişizdir; kitleler arasında bunun ön koşulları var olmadıkça bir kumardır." (P563)

Türkiye de, gelinen yerde ayaklanmanın şartları var mı sorusuna cevap; kimi şartları ile ilgili olarak, "Evet",  kimisi için, özellikle buna önderlik edebilecek örgütlülüğün ve hazırlığın olmadığı somut gerçekliliği nedeniyle "Hayır” olacaktır. Aslında " Evet" i oluşturan şartlar, "Hayır’ı oluşturan şartları , "evet "e doğru değiştirme yönünde hazır ve acil sorumluluk taşıyan cinste siyasi görevleri ortaya seriyor.

"Biçim", ya da "isim” belirleyici değildir. "Koalisyon", "Cephe", "Birlik" vs., gibi "Köprü" anlayışı temelinde oluşturulacak bir cephe, tarihsel sorumluluğu ve kendiliğinden yükselişleri bir ayaklanma gücüne dönüştürme görevini üstlenebilir. Yalnızca “seçimlerin hiçbir değişiklik getirmeyeceği” ve pasif kalmanın öznel koşulları olumlu yönde değiştirmeyeceği argümanını öne sürmek, değil, görünür pratik ve aktif bir devrimci cephe inşa etme denemeleri, bu değişimi getirebilecektir. Lenin'in dediği gibi;

“Bizim işimiz, demokratik yükselişi teşvik etmek, yeni Rusya'da yeni bir şekilde büyüyen yeni devrimci demokrasiyi teşvik etmektir. Liberallere rağmen güç toplamayı ve kazanmayı başaramazsa, İlerlemecilerin ve Kadetlerin seçimlerdeki hiçbir “zaferi” Rusya'daki fiili durumda ciddi bir değişiklik getirmeyecektir…

Bizim görevimiz, proletarya arasında devrimci Sosyal-Demokrat çalışmalarımızı yoğunlaştırmak ve yasadışı Sosyal-Demokrat İşçi Partisini güçlendirmektir.” (P402)

Güçlü bir öncü liderliğin olduğu bir ülkenin “ittifak” biçimlerini olmayanla karşılaştıramaz, kopyalayamaz ve olmayan bir ülkeye uygulayamazsınız. Her bir ülkede nesnel ve öznel koşullar farklılık gösterir, dolayısıyla “ittifakların” yapısı da farklılık gösterir.

Somut Koşullar ve Olası İttifaklar

Her verili bir nesnel ve öznel somut duruma dayalı olarak, her asgari, acil hedefin değişen ittifakları olacaktır. Asgariden azamiye hızlı ve kesintisiz bir şekilde geçebileceği bir durum olabileceği gibi, asgariden ara aşamaya geçiş durumu da olabilir. Her ülkeye ve duruma uyan tek bir şablon yoktur, her biri kendi özel koşullarına göre belirlenir – elbette ki genelle bağlantılı olarak.

Herhangi bir koşulda ittifak türü ne olursa olsun, Stalin, herhangi bir devrimin başarısı için hayati önem taşıyan demokratik görevlerin önemiyle ilgili önemli bir faktöre dikkat çeker. “Orta tabaka sorunu, kuşkusuz işçi devriminin temel sorunlarından biridir” diyor ve devam ediyor;

 “Orta tabaka, köylülük ve küçük kentli emekçilerdir. Onda dokuzu orta tabakalardan oluşan mazlum milletler de bu kategoriye konulmalıdır. Gördüğünüz gibi, ekonomik statüleri onları proletarya ile kapitalist sınıf arasında orta yere koyan tabakalardır. Bu tabakaların göreli önemi iki koşul tarafından belirlenir: birincisi, bu tabakalar mevcut devletlerin nüfusunun çoğunluğunu veya her halükârda büyük bir azınlığı oluşturur; ikincisi, kapitalist sınıfın proletaryaya karşı ordusunu topladığı önemli yedekleri oluştururlar. Proletarya, özellikle bizim Cumhuriyetler Birliğimiz gibi bir ülkede, başta köylülük olmak üzere orta tabakanın sempatisini ve desteğini görmedikçe iktidarı elinde tutamaz. Bu tabakalar en azından nötralize edilmemişse, kapitalist sınıftan henüz kopmayı başaramamışsa ve bunların büyük bir kısmı hâlâ sermayenin ordusu olarak hizmet ediyorsa, Proletarya, iktidarı ele geçirmeyi ciddi olarak düşünemez bile." Stalin, Ekim Devrimi ve Orta Tabaka Sorunu

Stalin'in değerlendirmesini hiç unutmadan, Lenin'in değerlendirmelerinden yola çıkarak farklı koşullarda tipik ittifakların bir özetini verelim.

1- Otokratik, faşist sistemlere karşı ittifaklar

Otokratik sistemlere karşı ittifak değişken nitelikte olacak ve kaçınılmaz olarak en geniş sınıf katmanlarını kucaklayacaktır.

Özellikle Türkiye örneği - şu anda eşi benzeri görülmemiş bir tarihsel tekelleşme dönemi yaşıyor. Somut durum, ittifaklar ve “burjuvazi içindeki çelişkilerden yararlanma” konusunda Lenin'in otokrasi değerlendirmesine değinmek önemlidir;

" otokrasi burjuvaziye en vahşi sömürü biçimlerini uygulaması için fırsatlar verir, ama öte yandan üretici güçlerin yaygınlaşarak gelişmesi ve eğitimin yaygınlaşmasının önüne binlerce engel koyar, böylece yalnızca küçük burjuvaziyi değil, bazen büyük burjuvaziyi bile kendine karşı ayaklandırır. " Lenin, "Siyasi Ajitasyon ve "Sınıf Bakış Açısı"

"Ayaklanma koşulları" ile ilgili olarak, otokrasi altında hoşnutsuzluk ve muhalefet genişler ve olgunlaşmasında zirvesine ulaşır. Marksist Leninistler, ML ile çelişen ve onları kitlelerin hoşnutsuzluğuna kayıtsız bırakan soyut "sınıf bakış açısı" ile aşırı sol söylemlerle bu hoşnutsuzluğa ve muhalefete göz yumamaz ve kayıtsız kalamazlar.

Otokrasiye, sistemin yaratacağı muhalefete ve devrimcilerin buna karşı tavrına ilişkin olarak Lenin, “sınıfsal bakış” açısından şunları özetliyor;

"" Otokrasi, burjuvaziye onu sosyalizmden koruma garantisi (?) verir ama halk haklarından yoksun olduğu için bu koruma zorunlu olarak bir polis şiddeti sistemine dönüşür ve tüm halkın nefretini kazanır…Bir Sosyal-Demokrat’ın hoşnutsuzluk ve başkaldırmalar karşısında kayıtsız kalmasına izin vermeyen tam da “sınıf bakış açısıdır. “ Lenin, “Siyasi Ajitasyon ve “Sınıf Bakış Açısı”

(......devam kitapta)

Otokratik sistemlere karşı yürütülen mücadele, çoğunlukla sosyalist devrimin (asgari) minimal, demokratik görevlerini kapsadığından, başta köylülük olmak üzere çeşitli ittifaklara sahip olacaktır.

  2- “Devrimci Demokrasi” İttifakları

Ancak Devrimci demokrasiyi hedefleyen ittifaklar, yalnızca güçlü bir öncü partinin varlığına bağlı olarak, devrimci demokratlarla ittifaktan ibarettir.

Lenin bunu şöyle açıklıyor;

“İlk aşama. Sosyal-demokratlar, seçimler için teorik hazırlıkları yapıyorlar. Sağ ve Sol kanatların en önde gelen temsilcileri görüşlerini dile getiriyorlar... Bolşevikler tamamen sosyal-demokrat bir seçim listesinden yana çıkıyorlar, ancak devrimci demokratlarla anlaşmaları da dışlamıyorlar.” (P329)

(......devam kitapta)

İttifakın sınıfsal içeriği, bir “demokrasinin” sınıfsal doğasını belirler. Lenin “Karar, bu fikri bu kadar belirsiz olma yerine açıkça ifade etmelidir “ diyor, ” çünkü karar, devrimci demokrasi ile liberal-monarşist demokrasi arasında ayrım yapamayan yeni Iskra'nın temel hatasını yansıtıyor.” (P220)

3- Farklı aşamalardaki ittifakların genel olarak karşılaştırılması

'Bize göre, savaşın inanılmaz yüklerini ve sefaletlerini hafifletmek ve ayrıca savaşın insanlarda açtığı korkunç yaraları iyileştirmek için devrimci demokrasiye ihtiyaç var…Böyle bir aygıtı yalnızca biz yaratabiliriz, çünkü uzun kapitalist "okul eğitimi" ile disipline edilmiş sınıf bilinçli işçilerimiz, bir işçi milisi oluşturabilecek ve onu kademeli olarak tüm halkı kucaklayan bir milis haline getirebilecek işçilerimiz var…Sınıf bilincine sahip işçiler önderlik etmelidir, ancak yönetim işi için, emekçilerin ve ezilenlerin büyük bir çoğunluğunu orduya alabilirler.” (P542)

(......devam kitapta)

4- Sosyalist devrim ittifakları

Sosyalist devrim söz konusu olduğunda işçi sınıfı yalnızdır. Öncü komünist partisi tarafından yönetilen proleter ve yarı proleter kitlelerden oluşur. “Sovyet İktidara” ve “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganlarının kullanımındaki farklılık, her ikisinde de ittifakların sınıfsal özüne işaret ediyordu. Lenin bunu farklı yazılarında açık bir şekilde açıklar.

(... devam kitapta) 

Sonuç

Terimlerin kullanımı sözlük anlamlarında değil, tarihsel bağlamında ve terimlerin tarihsel, Marksist Leninist teorik kullanımında olmalıdır. Tarihsel olarak, “Halk Demokrasisi” kavramı, Doğu Avrupa'da yaşanan istisnai bir “proletarya diktatörlüğü” biçimine atıfta bulunur. Burjuva demokratik devrimlerini tamamlamış veya tamamlama sürecinde olan ülkeler için “Halk Demokrasisi”nin kullanımı sınıf bağlamında farklılık göstermektedir. Sınıf bağlamında ayrım yapabilmek için- artık Sovyetlerin “Kızıl Ordusu” gibi bir güç olmadığından - “Devrimci Demokrasi”nin kullanılması daha uygun olabilir.

Tarih, sosyalist devrimin -bazı istisnalar dışında- bir sıçrayışta başarılamayacağını kanıtlamıştır. Sosyalist Devrim Dünya ülkelerinin çoğu için geçerli olan ara evrelerden geçmesi gerekir - ki bu evrelerden birisi demokratik evre veya evrelerdir. Lenin, “Siyasi bir devrimi gerçekleştirmenin en büyük ve en iyi “araçlarından” biri olarak devrimci bir hükümetin önemini anlamadaki başarısızlığı gösterir” diyordu.

"Bund'un burada Iskra’ ya öykünerek (yani, herhangi bir hükümet olmadan, hatta geçici bir hükümet olmadan da idare edebiliriz!) yaptığı gösteriş değersiz "liberalizm", katıksız anarşist liberalizmdir." Lenin, Kendiliğinden Üretim Teorisi

Emperyalistlerin herhangi bir ülkeye müdahale için gerekçe yaratmakta zorlanmadığı gerçeğini sürekli yaşıyoruz. Lenin'in ve özellikle Stalin'in "devrimler" ile bağlantılı olarak "müdahale" konusundaki taktik uyanıklığı ve önerileri bugün de geçerlidir. Kitleler içinde aktif çalışma olmaksızın, geniş kitlelerin aktif katılımından, devrimci demokrasiden ve sosyalist devrimden bahsetmek sadece bir yanılsama, aşırı sol Troçkist varyasyonların lafazanlığı olarak kalır.

"Demokrasi sorununa Marksist çözüm," diyor Lenin,

“proletaryanın, burjuvaziye karşı sınıf mücadelesinde, onu devirmeye hazırlanmak ve kendi zaferini güvence altına almak için tüm demokratik kurumları ve özlemleri kullanmasıdır. “(P430)

Her aşamanın, tamamen mevcut koşullara, güç dengesine, devrimci durumun varlığına veya yokluğuna ve verili gündemde asgari veya azami hedef olup olmadığına bağlı olarak kendine özgü ittifakları olacaktır. İttifaklar sorunu koşulların farklı olduğu başka bir ülkeden kopyalanamaz. Öznel koşulların olgunlaştığı bir ülkenin devrime giden yolu, mücadele araç ve yöntemleri -parlamento kullanımı da dahil olmak üzere- ne öznel ne de nesnel koşulların bulunmadığı başka bir ülkeye kopyalanamaz. Birincisinde parlamentonun kullanımını büyük olasılıkla reddedilecek, ikincisinde reddedilmeyecek, bunlar her farklı durumlara bağımlı olarak ittifakların karakterini belirliyor.

İttifakların karakteri otokrasiye karşı mücadele için geniş kapsamlı olacakken, demokratik mücadele için daha az, devrimci demokrasiye yönelik mücadele için sadece proletarya ve devrimci demokratlar ve sosyalist devrim için sadece proletarya olacaktır.

Mevcut koşullardan izole edilen mücadele biçimi ve demokratik kurumun kullanımı belirleyici bir rol oynayamaz. Herhangi bir verili zamanda önemli ve belirleyici olan şey, ittifakların önderliği ve sınıf karakteri altında şekillendiği amaçtır. Aynı şekilde, devrimin biçimi değil, sınıfsal özü önemlidir. Devrime yönelik ayaklanmalar, belirli zamanlardaki özel koşullara göre farklı biçimlerde ve ittifaklarda olabilir. Halk İktidarı kavramı (adı ne olursa olsun) onu soyuttan somuta getiren, insanların anlayacağı şekilde ayakları yere basan bir bağlama sahip olmalıdır. “Halk İktidarı”na giden yol, planlı ayaklanmaların ardından bir ayaklanmanın ve bir devrimci hükümetin – Devrimci Demokrasinin – kurulması aşamalarından geçer. Bu, tek başına nihai hedef olarak değil - ki bu reformizmdir - başka bir ayaklanma ile köprüyü sosyalist devrime dönüştürmenin bir aracı olarak alınmalıdır. Lenin'in değerlendirmelerine göre, o zamanlar ve özellikle şimdi kanıtlanmış olan ayaklanma -> parlamentoda çoğunluk- > ayaklanma -> sosyalist devrim, özellikle mevcut koşullar göz ardı edilmeden izlenebilecek genel yol gibi görünmektedir.

Erdogan A

Kaynak; Lenin, Stalin - On People's Democracy

Konuyla İlgili Yazılar

Örgütlenme yılları (1903 öncesi)

Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri 1897 - S64

Devrime hazırlık yılları (1903-05)

Bolşevizm Tarihinin Başlıca Aşamaları – S94

Devrim yılları (1905-07)

İki Taktik, 14 Şubat 1905 – P101

Üçüncü Parti Kongresi'nin Toplanması, 28 Şubat 1905 -S113

Üçüncü Kongre Kararlarının Genel Planı, Şubat 1905 – S117

RSDİP Üçüncü Kongresi, Nisan 1905 – S125

Sosyal-Demokrasi ve Geçici Devrimci Hükümet, Nisan 1905 – P146

Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği, Haziran-Temmuz 1905 – P156

Bulygin Duma'sının Boykotu ve Ayaklanma, 16 Ağustos 1905 - P162

Çarın ve Halkın tekliği ve Halkın ve Çarın Birliği”, 29 Ağustos 1905 – P166

Sosyal-Demokrasinin Köylü Hareketine Karşı Tutumu, 14 Eylül 1905. – P178

Kendiliğinden Oluşum Teorisi, 14 Eylül 1905 – P191

Moskova'da Siyasi Grev ve Sokak Çatışmaları, 17 Ekim 1905 -P199

Devrimci Ordu Birliklerinin Görevleri, Ekim 1905 – P210

P. B. Axelrod'un Broşürü, Halk Duması ve İşçi Kongresi Üzerine, Ekim 1905 – P216

İskra Taktiklerinde En Yeniler veya İsyanın Yeni Teşviki Olarak Sahte Seçimler, 17 Ekim 1905 – P220

Moskova Olaylarından Dersler, 24 Ekim 1905 – P245

Küçük-Burjuva ve Proleter Sosyalizmi, 7 Kasım 1905 – P258

Devlet Duması hakkında Bolşevik Karar, 9 Mayıs 1906 – P269

Köylü veya “Trudovik”, Grup ve RSDİP, 11 Mayıs 1906 – P281

“Partisiz” Boykotçuların Asılsız Argümanları, 1 Temmuz 1906 - P 286

Fırtınadan Önce, 21 Ağustos 1906 – P293

Sosyal Demokratlar ve Seçim Anlaşmaları, Ekim 1906 – P300

Petersburg'daki Sosyal Demokrat Seçim Kampanyası, 21 Ocak 1907 – P329

Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi Beşinci Kongresi, Mayıs 1907 – P341

Stalin, Gelişmiş Proletarya ve Beşinci Parti Kongresi, 1907 – P358

Stalin, Muddle..., 10 Nisan 1907 – P362

Gericilik yılları (1907–10).

Bolşevizmin karikatürü, 4 Nisan 1909 – P365

Canlanma yılları (1910–14)

Duma İçinde ve Dışında Sosyal Demokrat Çalışmanın Sloganları ve Örgütlenmesi, 8 Aralık 1911 – P381

Stolypin “İşçi” Partisi Kampından, 8 Aralık 1911 – P395

Dördüncü Duma Seçim Kampanyası ve Devrimci Sosyal-Demokratların Görevleri, 8 Mayıs 1912 – P402

Çin'de Demokrasi ve Narodizm, 15 Temmuz 1912 – P408

Uluslararası Sosyalist Büro'ya Rapor, “Dördüncü Duma Seçimleri”, 20 Kasım 1912 – P417

Çin'de Partilerin Mücadelesi, 28 Nisan 1913 – P423

Birinci Emperyalist Dünya Savaşı Yılları (1914–17)

Karl Marx, Marksizm’in Açıklaması ile Kısa Bir Biyografik Taslak, 1914

Devrimci Proletarya ve Milletlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkı, 16 Ekim 1915– P426

P. Kievsky (Y. Pyatakov) 1916 - P430'a yanıt

Rusya'da ikinci devrim (Şubat-Ekim 1917)

Demokrasinin İlkelerinden Üzücü Bir Sapma, 10 Mayıs 1917 – P438

Petrograd Şehri R.S.D.L.P.(B.) Konferansı, 14 Nisan 1917 – P441

İşçilerden Yürüyüş Çalmak, 6 Mayıs 1917 – P444

Savaş ve Devrim, 14 Mayıs 1917'de Verilen Bir Ders – P448

Güçlü Devrimci Hükümet, 19 Mayıs 1917 – P479

Ekonomik Düzensizlik Sorunu Üzerine Küçük-Burjuva Duruşu, 31 Mayıs 1917 – P482

İşçi ve Asker Vekilleri Sovyetleri Birinci Tüm Rusya Kongresi, 3-24 Haziran 1917 – P485

Birinci Petrograd Atölye Komiteleri Konferansında Yapılan Konuşma, 31 Mayıs 1917, 16 Haziran 1917 - P 501

Siyasi Durum (Dört Tez), 10 Temmuz 1917 – P503

Stalin, Moskova Konferansının Sonucu, 17 Ağustos 1917 – P507

Stalin, Komplo Devam Ediyor, 28 Ağustos 1917 – P510

Stalin, İkinci Dalga, 9 Eylül 1917 – P515

Marksizm ve Ayaklanma, RSDİP Merkez Komitesine Mektup (B.), 13 Eylül 1917 – P523

Sahtekarıcılık Kahramanları ve Bolşeviklerin Hataları, 22 Eylül 1917 – P531

Bolşevikler Devlet İktidarını Elinde Tutabilir mi? Ekim 1917 – P542

Yaklaşan Felaket ve Bununla Nasıl Mücadele Edilir, Ekim 1917 - P548

Devrimden sonra (Ekim 1917 -)

Devrimci Lafazanlık, 21 Şubat 1918 – P563

Moskova Partisi İşçi Toplantısı, 27 Kasım 1918 – P578

Burjuva Parlamentolarına Katılmalı mıyız? 1920 – P599


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.