Header Ads

Header ADS

Ezberlenmiş Teorilerle Küba Üzerine Ahkam Kesmek – Küba’nın somut şartları ve durumu üzerine

Temel Teorilerin pratiğe uygulanabilirliği ve uygulanış biçimi, özgün somut şartlara ve durumlara bağımlıdır. Bu “uygulanabilirlik” şartlarının ve durumların yaratılması Sosyalist Mücadelenin görevleri içindedir. Nasıl ki siyasi iktidarı ele geçirme zorunluluğu teorisinin pratiğe uygulanışı her ülkede, her şartta, her durumda aynı değilse ve süreci de farklılıklar taşıyacak ise, siyasi iktidar ele geçirildikten SONRA da teorilerin pratiğe uygulanması biçim ve süreci farklılıklar taşıyacaktır. 

Sanayisini oluşturmuş, tarımını makineleştirmiş bir ülkede siyasi iktidarı ele geçirdikten sonraki sosyalist ekonomi yönünde atılacak adımlar ile, sanayisi hiç gelişmemiş, tarımı henüz makineleşmemiş bir ülkede siyasi iktidarı ele geçirdikten sonraki atılacak adımlar gerek içte ve gerekse dış ilişkilerde şartlar ve durumlar nedeniyle birbirinden farklılıklar taşıyacaktır. Kimi ülkede temel ihtiyaçların karşılanması için kapitalist ülkelerle, onlara gerektiğinde tavizler vererek ticaret yapma zorunluluğu doğacak, kimisi kendi-kendine yeterli olacak, ticaret ilişkilerinde taviz vermek zorunda kalmayacaktır.

Aynı şekilde kendisine ambargo uygulanmayan ve uygulanan iki ülke arasında farklar olacağı gibi, kendisine abluka -yani ambargonun askeri olarak ve yaygın bir şekilde her ülkeyi ve şirketi yaptırımlar la buna zorunlu kılarak-   uygulanan bir ülke ile, diğerleri arasındaki teorileri pratiğe uygulama şart ve durumları birbirinden farklı olacaktır. Açlıktan kırılan halkını bundan kurtarmak için “tavizler” vermek zorunda kalan bir ülkeyi “tavizci”, “uzlaşıcı” vb., gibi ezberlenmiş ve sloganlaştırılmış sol lafazanlıklarla eleştirmek, yapıcı değil yıkıcı niteliktedir, nihai sonuçta -özelde ve genelde- burjuvaziye hizmettir.

Bu temel gerçekleri göz ardı edip, ezberlenmiş teorilere dayanılarak eleştiri yapmak, bir Marksist Leninist’in değil, sonuç olarak burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden sol lafazanların işi olabilir.

Küba’yı incelemeden, somut ve gerçekçi bilgiler elde etmeden, bilgiç, Hızlı! Sol, ayakları somut şartlara, somut duruma ve gerçek zemine basmayan ezberlenmiş teorilerle Küba’yı eleştirmek, sadece küçük burjuva “ahkam kesmek” olabilir.

Marksist Leninistler eleştirilerini verili konu üzerine analizler yaparak oluştururlar. Yapılan Analizlerin "somut gerçeğe" ve ayağının "gerçek zemine" basması Marksist Leninistler için bir sorumluluktur.  Sağ ve sol sapma akrabalığı her zaman verili konuyu ele almada, ya verili ülkenin iç ve dış somut durum ve şartlarıyla ilgisi olmayan, ya da- ve çoğunlukla- bu somut durum ve şartlara hiç bakmadan, eklektizm ile, ezberden öğrenilmiş, aşırı sol ifadelerle, sloganlarla eleştiri yapma yönteminde bulur kendini. Halbuki, "bir Marksist,sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini terk etmemelidir...bir Marksist, bir durumu değerlendirmek için, olabilecek olandan değil, gerçek olandan hareket eder. " (1) "Sloganları ezbere öğrenmek yeterli değildir (Marksist) onları uygulayacak uygun ortamı değerlendirmeyi- tespit etmeyi öğrenmelidir" (2)  bir Marksist "sorunun kesinlikle bir tarihsel incelenmesini talep eder...sorunu, somut tarihsel durumdan ayrıolarak ele almak, diyalektik materyalizmin temel ilkelerine bir ihanet hatasıdır." (3) 

Küba eleştirilerinin temel olarak ele alınması gereken tarihsel ve güncel somut şartları ve durumu nedir?

Sosyalizm yolunu ve hedefini seçen her Siyasi İktidarın gündemi içinde, temel ihtiyaçların giderilmesi anlamında ekonomik olarak kendi kendine yeterli olma amaç ve hedefi vardır. Bugün Küba yiyecek ihtiyacının % 70ini ithal ediyor- nedenlerini ileride görebileceğimiz gibi, kimi zaman buna da gücü yetmiyor. Bu Küba İktidarının beceriksizliğinden, ya da uyguladıkları politikaların yanlışlığından mı kaynaklanıyor? Yoksa “aç bırakma” ve boyun eğdirme, tavizler alma politikasını, hatta taviz alana kadar açlıktan kırılma yaşayan ülkenin 10 kilometre uzağına tonlarca tahıl yüklü gemilere demir attıran emperyalist politikanın bir sonucumu (ABD'nin Hindistan'a uyguladığı tarihi pratik)?  ABD 60 yıldır Küba’ya açlık politikasını “abluka” yolu ile Küba'nın tarım sektörünü diz çöktürmek için kullandı, bu politika ise Küba’nın temel yiyecek gereksiniminde kendi kendine yeterli olma yeteneğinin gelişmesinin önünde en büyük engeli oluşturdu. ABD’nin uyguladığı abluka, tarımı geliştirmek için gerekli olan araç, gereç, gübre, yakıt, sulama malzemeleri ve ilgili teknolojilerin eksikliğini sürekli bir sorun haline dönüştürdü. Küba’nın tarım sektörünün olası potansiyeline ulaşabilmesini sürekli olarak engelledi. Tarım ve çiftçilik makineler kullanımı yerine genellikle insan ve hayvan gücüne dayandığı için, mahsul verimi ve genel olarak üretkenlik en asgari ölçeğe düşüyor. Bu nedenle de Küba'nın ekilebilir arazisinin yarısından fazlası ekilemiyor. Araç ve gereç, makine kıtlığı, süreklilik taşıyan yiyecek kıtlığına dönüştü.

2019'da Trump yönetimi, Küba'nın petrol ihtiyaçlarını daha da fazla kesintiye uğratmak için yeni önlemler alarak, dünyanın dört bir yanında Küba'ya yakıt taşıyan şirketlere ve gemilere yaptırım uyguladı. Verilen istatistiğe göre, O yıl, yakıt kıtlığı nedeniyle Küba 12.399 hektar pirinç dikemedi, yani 195.000 ton gıda üretilemedi.

Şimdi “Küba Kapitalistlerle” ticaret yapıyor, “Kapitalistlere taviz” veriyor” diye “ahkam kesenler” acaba Küba’nın bu durumda ne yapmasını bekliyorlardı? Ya da Küba ne yapmalıydı ki bu “ahkam kesme eleştirilerine” taraf olmasın? Temel eleştirileri tek tek ele aldığım bir diğer geniş yazıda da vurguladığım gibi bu eleştirilerin somut şartlar açısından ayakları yere basmaması bir yana, teorik olarak da tutarsız çünkü özellikle gelişmekte olan sosyalist bir ülke için ticaret yasak değil, zorunluluktur, kaçınılmazlıktır. Lenin Sovyetlerde benzer eleştirilere cevap verirken şunları söylüyordu;

“Büyük ölçekli sanayinin yavaş da olsa sürekli rehabilitasyonunu sağlamak için aç gözlü yabancı kapitalistlere yem atmaktan çekinmemeliyiz, çünkü sosyalizmin inşası açısından, proletaryanın ekonomik temelini onaracak ve onu vurgunculuk yapmak yerine kararlı bir proletaryaya dönüştürecek büyük ölçekli sanayinin rehabilitasyonu için makineler ve malzemeler elde etmek için yabancı kapitalistlere yüz milyonlarca fazla ödeme yapmak şu anda bizim avantajımızadır…Proletaryanın bir handikap olduğunu inkâr etmek saçma ve gülünç olur. 1921’e gelindiğinde, dış düşmana karşı mücadeleden sonra, karşı karşıya olduğumuz ana tehlike ve en büyük belanın, geriye kalan birkaç büyük işletmenin sürekli çalışmasını sağlayamamak olduğunu anladık.

Temel şey budur. Böylesine bir ekonomik temel olmaksızın, işçi sınıfı siyasi iktidarı sıkı bir şekilde elinde tutamaz. “ (4)

Eleştirinin teorik olarak sol lafazanlık la “ahkam kesme” olduğunu Lenin’in bu ve buna benzer bir sürü konuşması kanıtlar. Unutulan gerçek ise Küba’nın bu ticareti bile yapamadığıdır, çünkü Küba ile ticaret büyük ölçüde ABD ablukası nedeniyle yıllardır engelleniyor. Yani “kapitalistlere taviz veriliyor” eleştirisinin de derecesi ve önemi anlamında ayakları somut gerçeğe basmadığı gibi, teorik olarak da ezberci sol lafazanlığı aşmayan nitelikte. Lenin bu konudaki eleştirilere de şöyle cevap veriyordu;

“Tavizler korkulacak bir şey değildir. İmtiyaz sahiplerine birkaç fabrika vermenin ve büyük kısmı kendi elimizde tutmanın korkunç bir tarafı yoktur. Şüphesiz ki, Sovyet iktidarının mülkünün büyük kısmını tavizler şeklinde dağıtması saçma olurdu. Bu taviz değil, kapitalizme dönüş olur. Tüm devlet işletmelerinin mülkiyetini elinde tuttuğumuz ve verdiğimiz tavizleri ve onlara verdiğimiz koşulları ve ölçeği tam ve kesin olarak tarttığımız sürece tavizlerde korkulacak bir şey yoktur. Büyüyen kapitalizm kontrol ve denetim altında olacak, siyasi iktidar ise işçi sınıfının ve işçi devletinin elinde kalacak. İmtiyazlar şeklinde var olacak sermaye, kooperatifler ve serbest piyasa aracılığıyla kaçınılmaz olarak büyüyecek sermayenin bizim için korku teşkil edecek bir yanı yok.

Köylülüğün durumunu geliştirmeye ve iyileştirmeye çalışmalı ve bunun işçi sınıfına fayda sağlaması için büyük çaba göstermeliyiz. Büyük ölçekli sosyalist sanayinin çok daha hızlı rehabilitasyonu için ulusal ekonomimizi planlarken, köylü çiftçiliğini ve yerel ticareti geliştirmek için yapılabilecek her şeyi, tavizler vererek, tavizler olmadan olduğundan daha hızlı bir şekilde yapabileceğiz.” (5)

Özellikle Küba’nın sanayisinin olmadığı, tarım ve yiyecek sorunu olduğu somut gerçeğini de göz önünde bulundurursak, samimi olarak anlamak isteyenler açısından Lenin’in açıklamaları bu eleştirilerin safsata lığını görmek için yeterlidir.

Küba’da tarımın gelişmesinin önüne engeller koymak, Kübalıları aç bırakmak, ABD emperyalistleri tarafından ellerinde var olan en önemli silahlardan birisi olarak görülüyor. 1962'den 2000'e kadar Amerika Birleşik Devletleri, Küba'ya ABD gıda satışını tamamen yasakladı. 1990 başlarında, Küba’nın ticaret yapabildiği, ablukayı aşan Sovyetlerin dağılmasıyla, çoğu yumuşama beklerken, ABD Küba’ya uyguladığı ablukayı daha da sıklaştırdı. Elde edilmek istenen sonuç, Küba çapında, büyük ölçekte ve yaygın yetersiz beslenme sorununun doğurmaktı. Ama tüm bunlara rağmen Küba ayakta kaldı ve yeni yiyecek kaynakları buldu. Bu Küba’yı aç bırakarak boyun eğdirme stratejisinin başarısız olması ve ABD tarım ve gübre uluslararası şirketlerin Küba pazarına girebilmek için hükümeti zorlamasıyla, ABD 2000 yılında belirli gıda satışlarına izin veren bir istisna yarattı. Ancak “istisna” nın içindeki, Küba’dan “peşin ve nakit “ödeme yapması zorunluluğu, şirketlerin Küba’ya kredi vermesinin yasaklanması, bu “istisna”nın da baskı politikasının bir parçası olduğu gerçeğini ortaya koydu. Bu nedenle Küba, yiyecek ihtiyaçları için coğrafi olarak daha uzak pazarlara daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kaldı. Verilen istatistik rapora göre sadece 19 Nisan'dan Mart 2020'ye kadar bu uzak Pazar ticareti Küba'ya 430 milyon dolar ilave maliyete neden oldu.

Ticaret temel ve ekonomik ve sosyal zorunlu harcamalardan sonra geriye kalan bir sermaye ve banka ilişkilerini gerektirir. Zaten sırf sosyal amaçlarla kullanılan vergilerin dışında Küba’nın ikinci en önemli gelir kaynağı Turizmdir. Bu nedenle Amerikan emperyalizminin Küba’yı aç bırakma ve bu yolla siyasi iktidarı iflas ettirme temelindeki ablukası, yaygın bir şekilde Küba Turizmini hedef almıştır. (Bu arada bazı eleştirenler de dahil, çoğunun bilmediği gerçek, ABD'den Küba’ya gitmek yasaktır ve resmi olarak “yasak” olmadan önce de Küba’ya seyahate herkesin göze alamayacağı yasal ve ekonomik riskler taşıyan maddeler vardı)

Küba Turizmi Küba’da yaklaşık her 10 işten 1'ini yaratıyordu yani yarım milyon civarında iş. İstatistiklere göre 2000 yılında 2 Milyar dolardan ve 2017 yılında 3.3 Milyara çıkan Turizm geliri, düşüşe geçerek 2019 da 2000 yılındaki gelire, 2,5 milyara kadar düştü. Salgının en çok etkilediği sektörlerden biri turizm oldu. 2020'de Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu (ECLAC), COVID-19'un küresel turizm üzerindeki etkilerinin 2008 mali krizinin yol açtığı etkilerden daha büyük olacağını tahmin etmişti. Aralık 2020'nin sonunda Küba, 2019'da gelenlere kıyasla uluslararası ziyaretçi sayısında %74,6'lık bir düşüş yaşadı. Şubat 2021'e kadar, bir önceki yılın Ocak ve Şubat rakamlarına göre %95,5'lik bir düşüş yaşandı.  Bu düşüşleri sadece devletin gelirindeki düşüş olarak değil, işlerini kaybedenler ve turizmden gelir sağlayanların da kaybı olarak görmeliyiz. Aradaki tek fark, Kübalı işini kaybetse de ne ev kirası ne sağlık masrafı ne de temel yiyeceklerini karşılama sorunu yok, sistem bunları karşılıyor. Ancak bu gelir düşüşü, ablukanın engellemesine ilave olarak, yiyecek ithali sorununu da büyüttü.

Ticaret -ihracat, ithalat- söz konusu olunca, kaçınılmaz olarak bağlantısı olan Bankacılık- Mali operasyonlar, Amerikan emperyalist ablukanın en önemli hedeflerinden birisi olduğunu vurgulamak gerekir.

Hemen hemen bütün (ABD) yerli ve yabancı bankalar ve finans kuruluşları Amerikan Hükümetinin para cezaları ve misillemelerinden kaçınmak için genellikle Küba’nın ticari işlemlerine katılmayı ve veya benzer başka banka hizmetler sağlamayı reddediyorlar. Dünyanın bankalar arasındaki yüksek hızlı işlemlerini sağlayan en önemli sistem, SWIFT (Dünya Çapında Bankalar arası Finansal Telekomünikasyon Derneği) adı verilen dev, ABD’nin hâkim olduğu bir finansal mesajlaşma ağıdır. Yani SWIFT, bir ülkedeki bankaların başka bir ülkedeki bankalara para transfer etme yöntemidir. SWIFT aracılığıyla yapılan küresel işlemlerin yüzde kırkı Amerikan dolarıdır. Bu transferler ABD bankaları aracılığıyla onaylanmadan geçmesi gerektiği için, Amerikan Hükümetine bu transferler ve bankalar üzerinde yasal yargı yetkisi veriyor. Bu, Amerikan Hükümeti’nin tüm uluslararası transfer işlemlerinin neredeyse yarısına hâkim olduğu ve bu hakimiyeti kendi dış politikasının hizmetinde kullanabileceği anlamına gelir. Bu nedenle, Küba’nın ticaret yapmak için SWIFT aracılığıyla üçüncü ülkelerle finansal işlemler gerçekleştirme çabaları genellikle engelleniyor ve en basit ve hayati işlemler bile Küba açısından son derece karmaşık hale geliyor.

ABD'den Küba’ya sadece ABD de yaşayan Kübalılar, aile ve akrabalarına para havale edebiliyordu – ki bu da Küba açısından önemli bir gelirdi. Ancak, Küba’yı açlıktan boğmaya çalışan ABD hükümeti 2019 yılında bunu da kısıtlamayı hedef alan bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre gönderilen miktar dört ayda bir bin dolar yani ayda 250 dolarla sınırlandırıldı. Aile dışında kalan, “akrabalara” gönderilen paralar yasaklandı. Bu yasanın yürütülmesini kolaylaştırmak için, ABD hükümeti gönderilen havaleleri alan Küba finans kurumu Fincimex'i kara listeye aldı, böylece ABD bankalarının Fincimex’e havale ödemeleri göndermesi yasaklanmış oldu. Bir başka yan etki olarak ABD'den Küba'ya tek havale ödeme sağlayıcısı olan Western Union'ın Küba genelinde 407 ofisi kapandı, bir başka iş alanı kayboldu.

Amerikan emperyalistlerinin ablukasının hedef aldığı ve ABD uluslararası tekelci İlaç sanayisinin göz diktiği en önemli alan ise Küba sağlık, araştırma ve ilaç sanayi.

Zaten genelde katı olan abluka, bu alanda farklı aşamalardan ve zikzaklardan geçti. 1964'ten 1975'e kadar ABD'den Küba'ya her türlü ilaç, tıbbi ekipman, malzeme ve teknoloji satışı yasaklanmıştı. ABD İlaç Sanayisinin çıkarları hesaba katılarak – ve temel olarak onların istek ve onaylarına bağımlı kalarak- 1975'te Küba ile “ Özel Lisans” la bu alanda ticaret ilişkisi kurma olanağı sağlandı. Ancak bu “özel Lisans “almanın önüne koyulan engeller, sadece Uluslararası tekellerin aşabileceği nitelikte bürokratik engellerdi. Amaç Küba tıp sanayisinin tekeller tarafından yutulabilmesinin yolunu açmaktı. Tarihin de kanıtladığı gibi, Küba bu oyuna gelmedi, ihtiyacı için başka ülkelerle ilişkilere girdi. Buna karşılık, ABD abluka şartlarını değiştirerek neredeyse Küba’ya Tıp araç, gereç ve malzeme satılmasını dünya çapında engelleme yoluna girdi. Eğer ABD dışında üretilmiş herhangi bir tıbbi metanın değerinin %10'undan fazlası ABD kaynaklı parçalardan, bileşimlerden veya teknik işlemlerden kaynaklanıyorsa, Amerika Birleşik Devletleri bu Tıbbi metanın satışını yasaklayabiliyordu.  ABD ilaç ve tıp tekellerinin küresel pazara hükmettiği gerçeğinden, diğer ülkelerdeki ilaç ve tıp sanayisi “yaptırımlardan” çekincesinden Küba ile bu alanda ilişkiye girmekten kaçınıyordu.  Acımasızlık daha da ileri giderek, Küba’yla ilişkiye giren kimi şirketler satın alınmaya başlandı. Küba, daha önce alışveriş yapmış olduğu İsviçreli şirketlerden- IMT Medical AG ve Acutronic Medical Systems AG- hayat kurtaran mekanik pulmoner vantilatör satın almaya çalıştığında reddedildiğinde, bu şirketlerin ABD merkezli bir şirket tarafından satın alındığını öğrendi.

Görüldüğü gibi Küba’nın durumu normal görülebilecek, alışılagelmiş, diğer ülkelere benzemeyen bir niteliğe sahip. Yineleyelim; Bilgiç, Hızlı Sol, ayakları somut şartlara, somut duruma ve gerçek zemine basmayan ezberlenmiş teorilerle Küba’yı eleştirmek, sadece küçük burjuva “ahkam kesmek” olabilir.

Unutulan en önemli gerçek dünyanın en büyük -hadi şimdilerde ikinci diyelim- ekonomisine sahip olan ABD, diğer güçlü ve güçsüz ekonomilere sahip ülkeleri de zorlayarak ekonomisi gelişmemiş küçücük -ama yenilmemekte ve teslim olmamakta ısrarlı, kararlı- bir ülkeye 60 yıldır abluka uyguluyor.

Küba Dışişleri Bakanı Rodriguez’ in verilerine göre abluka nedeniyle Nisan 2019 ile Aralık 2020 arasında Küba 9,1 milyar dolar (ayda 436 milyon dolar) kaybetti. Şimdiki fiyatlar bazında altmış yılda birikmiş zararlar 147,8 milyar doları aşıyor ve altının fiyatına karşı, 1,3 trilyon doları aşıyor."

Dış etkenlerle olumlu yönde gelişmeyen şartlar Küba’nın yeni önlemler ve yeni kararlar almasını zorunlu kılıyor. Teoriler bu şartları belirlemez, bu şartlar teorilerin uygulanış biçimlerini belirler. Sovyetlerde de olduğu gibi, somut duruma ve edinilen tecrübelere dayanılarak gerektiğine kimi alanda geri adımlar, kimi alada ileri adımlar atmak zorunda kalına bilinir -ki abluka altındaki Küba açısından bu göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Küba'nın devrimci zaferinin 62. yıl dönümü, 1 Ocak'ta hükümetin, daha fazla verimlilik ve daha fazla üretimi teşvik etmek için para sistemini yeniden organize eden, çift para birimi modelini ortadan kaldıran kapsamlı bir ekonomi politikası uygulaması bu yönde atılan adımlardan birisi. Açıklamaya göre, bu değişim tüm devlet çalışanlarının gelirlerinde ve emekli maaşlarında önemli ve ihtiyaç duyulan bir artışı içeriyor.

Her ne kadar da bu konuda Küba hakkında yakın bilgisi olan dahil olduğum enternasyonalist bir grup yoldaşın çekinceleri olsa da somut şartları ve durumu, alınan kararın diyalektik bağlantıları bu kararı alanlardan (yüzlerce uzman ve beyin) daha iyi ve derinlemesine bilme imkânımız yok. Bu durumda bu konuda “teorik temelde” eleştiri öne sürmek, ukalalık olmanın dışında, enternasyonalist anlayışa saygısızlık olur. Özellikle Küba hakkında gerek iç ve gerek dış etkenler konusunda somut ve doğru bilgilere sahip olmadan, sırf ezberlenmiş ve sloganlaştırılmış teorilere dayanarak Küba’yı şu veya bu konuda, ayağı gerçek zemine basmadan eleştirmek, küçük burjuva ukalalığı aşmayan ahkam kesme niteliğini aşamaz.

Bu yazıyı ve önceki Küba hakkındaki yazıları yazarken bazı konuları konfirme ettiğim Kübalı Komünist yoldaş, e-mektubunu şöyle bitiriyordu;

Bizler enternasyonalist komünistlerden gelen her eleştiriyi var olan durum ve şartlara uygunluğu ölçüsünde değerlendirir ve ciddiye alırız. Aynı şekilde her birinin kendi ülkelerindeki mücadelelerinde -olası en kısa zamanda- başarılarını en içten ve tüm samimiyetle dileriz. Çünkü, onların kendi ülkelerindeki burjuva iktidarlarını yıkmaları ve sosyalizmin inşasına adım atmaları bizim buradaki başarımızı kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda sosyalizmi kurma yönünde attıkları siyasi, sosyal ve ekonomik adımlar, iç ve dış baskılara karşı tutumları ve aldıkları önlemler ve başarıları, sadece bize değil, diğerlerine de “canlı” örnekler sunacaktır.”

Bitirirken, bu yoldaş sanırım sosyalizmin inşası sürecini yaşayan bir komünistin kültürü nedeniyle hak edenlere bile az bile olsa kırıcı olacak biçimde söylem oluşturmayan birisi. Faşizmin, Kapitalizmin altında ve içinde yaşayan bir Marksist Leninist olarak, özellikle Türkiyeli bazı  “eleştirmenlere”  hiç çekinmeden söyleyeceğim şey şu olacaktır; faşist diktatörlüğün, gericiliğin yıllardır hâkim olduğu kendi ülkelerinde ciddi bir (teorik ve pratik) önderlik, ciddi bir örgütlenme, ciddi bir mücadele bile gösteremezken – ki bu daha sosyalizm inşasının ön şartı olan iktidarı ele geçirilmesi mücadelesidir - iktidarın ele geçirilmesinden sonraki dönem mücadelesi üzerine, iktidarı ele geçirmiş bir ülkeyi, bilgiççe ve ukalaca, ayağı gerçeklere basmayan bir şekilde eleştirmenin adı “ahkam kesmedir. İktidarı ele geçirme mücadele sürecinde olan benzer ülkelerin Marksist Leninistleri "deneme-öğrenme" pratiklerini paylaşırlar ve bu temelde olumluya yöneltici eleştiriler öne sürerler, bu enternasyonalist dayanışmadır. Ancak henüz iktidarı ele geçirmemiş, bu süreç ile ilgili hiçbir pratik tecrübeye sahip olmadan, iktidarı ele geçirmiş ve devamındaki süreci yaşayan bir ülkeyi, hele bir de o ülkenin somut şartları ve durumunu göz önüne almadan yapılan "eleştiri" nin adı ukalalıktır. Ahkam kesmek kolaydır, pratik zordur. Leninist yol lafazanlık değil, eylem gerektirir. Enternasyonalistlik engelleyici, suçlayıcı değil, yapıcı ve ilerletici olma sorumluluğunu beraberinde getirir.  Eleştiri sosyalizm için, daha iyi ve doğru yönde etkilemek için yapılır, sosyalizm ideal ve yolunda gidenleri karalamak için değil. Çünkü bu sadece özelde Küba'nın değil, genelde dünya devrimci mücadelesinin çıkarını ilgilendirir.

Hem iktidarın ele geçirilmesinden önce hem sonrasında büyük tecrübesi olan Stalin bu enternasyonalist tavrın örneğini Yunanistan KP'nin politikası konusunda yapılan gizli toplantıda kendisinin düşüncesinden farklı olan diğer yorumları dinledikten sonra "o zaman beklemekte yarar var. Belki siz haklısınız" diyor ve benzer bir konudan şu örneği veriyordu; "Çinlilerin kapasite güçlerinden de emin değildim ve onlara Chiang Kai-Shek le geçici anlaşma yapmalarını önermiştim.  Onlar ise halkın onları desteklediğini ve savaşa devam edeceklerini söylediler. Biz de sadece ihtiyaçlarının ne olduğunu sorduk. Onlar haklı çıktı, biz yanlış.  Belki bunda da biz yanlış çıkacağız. Ancak, sizin emin bir şekilde tavır almanızı istiyoruz ".

Sorun yapıcı eleştiriler ve o ülkenin Marksist Leninist'lerine ve onların analizlerine ve kararlarına saygı duyma enternasyonalist anlayış ve tavır sorunudur. Sorun, iktidarın ele geçirilmesi konusunda bile -soyut değil, somutta- belirginleşmiş bir düşünceye ve tecrübeye sahip değilken, iktidarı ele geçirmiş, 60 yıldır inşa mücadele ve tecrübesi olan bir ülkenin Marksist Leninist'lerine "akıl verme" küçük burjuva ezberci tavrıdır.

28 Temmuz 2021

Enternasyonalist Marksist Leninistlerin katkısıyla;
Erdogan A

Data, Kaynak; Liberation News; Chris Banks, Statista.com, Havana Times, Granma

Notlar;

(1) Lenin, Taktik Üzerine Mektuplar

(2) Lenin Bolşevizm’in bir karikatürü

(3) Lenin, Gerilla Savaşı

(4) Lenin, Tenth All-Russian Conference of the R.C.P.(B.)

(5)  Lenin, Report on the Tax in Kind

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.