Suriye'nin çöküşünü alkışlamak; Revizyonistlerin tutumunun teşhiri
Ukrayna ve
"kendi kaderini tayin hakkı" örneğine benzer şekilde, bilinçli ve
bilinçsiz olarak, safsata yoluyla burjuvazinin kampına kaçışlarını gizlemeye
veya haklı çıkarmaya çalışanlar her zaman olacaktır. (1) Suriye'nin çöküşü
üzerine az sayıda ‘da olsa kimi partinin, örgütün ve bireyin değerlendirmeleri,
onların özündeki revizyonist karakterlerini göstermiştir.
Sosyalizm ile kapitalizm arasındaki ideolojik mücadelenin kaçınılmaz olması gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, "sosyalist", "komünist" maskelerinin ardına gizlenmiş “Marksist-Leninist”, Revizyonist ve düpedüz burjuva değerlendirmelerin ortaya çıkması beklenen bir sonuçtur. Suriye örneğinde, bazı "komünist" partiler, örgütler ve bireyler, değerlendirmelerinde NED'i (National Endowment for Democracy) "sosyalistleri"ni geride bıraktı. Milyarlarca ABD doları doğrudan ABD hükümeti ve onun sivil CIA , NED gibi kurumlar ve STK'lar tarafından anti-komünist propaganda için dağıtılırken; bu türden değerlendirmelerin olması da beklentiler içindedir.
Suriye hükümetinin
(emperyalistler tarafından Suriye Rejimi olarak adlandırılıyor ve yukarıda
bahsedilen herkes tarafından bu tanımlama yankılanıyor) çöküşünü alkışlamanın
Marksizm, Leninizm ile hiçbir ilgisi yoktur, ancak burjuva kampın içinde bir
burjuva sözcüsü olarak olmasa bile, bu yaklaşım burjuva kampına geçişin bir
göstergesidir.
Lenin'i
incelediğimizde, Suriye Hükümeti'nin çöküşünü "alkışlamanın" ve
"harika bir şey" olduğunu iddia etmenin hiçbir durumda ML ile bir
ilgisi olmadığını, ancak Leninizm’in özüyle çeliştiğini göreceğiz.
Bir ulus-devlet içinde
Leninizm’in arkasına saklanan zeki ve lafazanlar,
kendi argümanlarını desteklemek için Lenin'in teorilerini çarpıtıyorlar.
Lenin'den yapılan alıntıyı gerekçe olarak kullanıyorlar, ancak bir başka
Leninist temel teoriyle bir kez daha çelişiyorlar. Lenin'den şu alıntıyı yapıyorlar;
"Gerici sınıfların emperyalizme karşı mücadelesini
desteklemeyeceğiz; Gerici sınıfların emperyalizme
ve kapitalizme karşı ayaklanmasını desteklemeyeceğiz." (2)
Bu alıntı,
emperyalizm yanlısı olanlar ve dünyadaki her türlü anti-emperyalist mücadeleye
karşı olanlar için oldukça yaygın bir alıntıdır. "Gerici
sınıf"ı genelleştirdikleri için, bu sadece feodalleri değil, aynı zamanda
tekelci öncesi kapitalistleri ve tekelci kapitalistleri de içine alır, bu
sayede ister Latin Amerika'da, ister Afrika'da ya da Asya'da olsun,
anti-emperyalist mücadeleleri inkar ederler.
Okurların teorik
bilgisinin yetersiz ya da az olmasına dayanarak, Lenin'in makalesinde
"emperyalizm"i ekonomik anlamıyla, "tekelci kapitalizm" anlamında
kullandığı gerçeğini gizliyorlar. Gizledikleri ikinci gerçek, Lenin'in
kapitalizm öncesi ya da sonrası kapitalizmin var olduğu bir ülkede ulusların
kendi kaderini tayin hakkı konusuna atıfta bulunarak bir ülke içinde bir
"ayaklanma"dan bahsetmesidir . Şöyle diyor;
"Ekonomik
olarak emperyalizm tekelci kapitalizmdir. Tam tekel elde etmek için,
yalnızca iç pazarda (belirli bir devletin) değil, aynı zamanda tüm
dünyadaki dış pazarlarda da tüm rekabetin ortadan kaldırılması gerekir.
Bu
yeni ekonominin, tekelci kapitalizmin (emperyalizm tekelci
kapitalizmdir) siyasal üstyapısı, demokrasiden siyasal gericiliğe geçiştir.
Ulusal kendi kaderini tayin hakkı , siyasi
bağımsızlık demektir. Emperyalizm bu bağımsızlığı ihlal etmeye çalışır, çünkü
siyasi ilhak genellikle ekonomik ilhakı daha kolay, daha ucuz, daha rahat, daha
az zahmetli hale getirir. "(3)
Bu tür lafazanlar,
bilinçli ya da bilinçsiz olarak, "ulus" ve "ulus-devlet"
terimlerini karıştırırlar ve bu, makalenin tüm bağlamını okuyup anlamak yerine,
özenle ve islerine yarar şekilde seçildiğinde bu terimler kolayca
karıştırılabilir.
Şimdi Lenin'in
makalesinin alıntılarını özenle seçtikleri paragrafın tamamını okuyalım;
Ulusal
bir ayaklanmanın bastırılmasına neden "biz" "aktif olarak
direnmek" zorundayız? P. Kievski, yalnızca bir neden ileri sürüyor: "...
Böylece amansız düşmanımız olan emperyalizme karşı savaşmış olacağız."
Bu argümanın tüm gücü, güçlü "ölümlü" kelimesinde yatmaktadır. Ve bu,
onun güçlü argümanlar yerine güçlü sözlere olan tutkusuyla uyumludur -
"burjuvazinin titreyen bedenine bir kazık çakmak" ve benzeri gibi
kulağa hoş gelen ifadeler Alexinsky de çiçek açıyor.
Ancak
bu Kievsky argümanı yanlıştır. Kapitalizm kadar emperyalizm de bizim
"ölümcül" düşmanımızdır. Bu böyle. Bununla birlikte, hiçbir
Marksist, kapitalizmin feodalizme kıyasla ilerici olduğunu ve emperyalizmin tekel-öncesi
kapitalizme kıyasla ilerici olduğunu unutmayacaktır. Bu nedenle,
desteklememiz gereken şey emperyalizme karşı her mücadele değildir.
Gerici sınıfların emperyalizme (tekelci kapitalizme) karşı
mücadelesini desteklemeyeceğiz; Gerici sınıfların emperyalizme (tekelci kapitalizm) ve kapitalizme
karşı ayaklanmasını desteklemeyeceğiz.(2)
Bu analizciler
Suriye örneğinde hangi "gerici sınıftan" bahsediyor? Lenin'e göre,
Tekelci kapitalizm, tekelci öncesi kapitalizme kıyasla politik olarak
gericidir, Feodalizm, kapitalizm ve
tekelci kapitalizme kıyasla politik olarak gericidir . Gerçekten
Suriye'deki "gerici sınıfa" mı karşı, yoksa en gerici olanı, kendisini
şeriat yasalarına sahip radikal bir dini ideoloji olarak ortaya koyan
feodalizme mi karşı? Suriye'de çöken devlet yapısı "tekelci
öncesi", kapitalist bir karaktere sahipti. Suriye'de “var olmayan” yeni
"hükümet" şimdi daha da kötü karakterli bir "feodal" yapıya
sahip. Dolayısıyla bu analizciler,
pratikte kapitalizme karşı feodalizmin başarısını "alkışlıyorlar".
Bu tutumun Marksizm-Leninizm ile bir ilgisi olabilir mi? Yakın bile değil.
O zaman bunlar neyi
alkışlıyorlar?
Bir ulus-devletin emperyalist dış güçlere karşı savaşı durumunda
Onlar, ya
ultra-emperyalizmin bir savunucusu olarak emperyalizmin başarısını ve/veya
Suriye'deki anti-emperyalist mücadelenin yenilgisini alkışlıyorlar.
Suriye Hükümeti'nin
çöküşü, cihatçıların "isyanının" doğrudan bir sonucu değildir.
Bu, emperyalist burjuvazinin nitelendirdiği gibi bir "devrim"
değildir. Delillerin ortaya koyduğu gibi, 300 cihatçı, 30.000 Suriye askeri
tarafından korunan bir şehre yürüyerek girdi. Suriye ordusu büyük ölçüde Irak
ve Lübnan'a kaçarken, Şam'a kadar hiçbir direniş olmadan "yürümeye"
devam ettiler. Çöküş, her biri farklı gündemlere sahip olan ve bir
"çıkar evliliği" koalisyonu oluşturan emperyalistlerin ustaca
plan ve uygulamalarının bir sonucuydu.
Bu anlamda
Suriye'nin çöküşünü alkışlayanlar aslında sosyalist maskesi arkasına saklanan emperyalizm
yanlısı kuklalardır. Kullandıkları alıntı, bir ülke içindeki duruma
ve Marksist Leninistlerin tutumuna atıfta bulunur. Emperyaliste karşı bir
ulus-devlet söz konusu olduğunda Marksist Leninistlerin tutumunun ne olması
gerektiğini görelim. Burada Lenin'den alıntılayan Stalin’in sözlerini vurgulayalım;
"Emperyalist
baskı koşulları altında bir ulusal hareketin devrimcikarakteri , hareketin içinde proleter unsurların
varlığını, hareketin devrimci ya da cumhuriyetçi bir programının varlığını,
hareketin demokratik bir temelinin varlığını zorunlu olarak ön koşulmaz.
Afganistan Emiri'nin Afganistan'ın bağımsızlığı için yürüttüğü
mücadele, Emir ve ortaklarının monarşist
görüşlerine rağmen, emperyalizmi zayıflattığı, parçaladığı ve zayıflattığı için
nesnel olarak devrimci bir mücadeledir" (4)
Esad'ın tanımlaması
bir "diktatör" idi, bu yüzden yenilgisi "neşeli",
"harika bir olaydır” iddiaları
özünde emperyalizm yanlısıdır ve Marksizm-Leninizm ile hiçbir ilgisi yoktur.
Stalin'in
yukarıdaki alıntıyı takip eden değerlendirmesi, çarpıcı bir şekilde, bu
iddiaları ve iddia sahiplerini gerici olarak tanımlamaktadır.
"Aynı
nedenlerle, Mısırlı tüccarların ve burjuva aydınlarının Mısır'ın
bağımsızlığı için yürüttükleri mücadele,
Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenine ve burjuva
unvanına rağmen, sosyalizme karşı olmalarına rağmen, nesnel olarak
devrimci bir mücadeledir;
oysa Britanya "İşçi"
Hükümeti'nin Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttüğü mücadele, aynı
nedenle, proletarya kökenine ve hükümet üyelerinin proleter sıfatına
rağmen, sosyalizmden "yana" olmalarına rağmen, gerici bir
mücadeledir. " (4)
Yeterince açık mı?
Açıktır ki, safsata
yoluyla, özneleri karıştırarak, alıntıları bağlamından kopararak,
burjuvazinin kampına kaçışlarını gizlemeye ya da haklı çıkarmaya çalışıyorlar.
NED'in beslediği "sosyalistlerden" böyle bir tezahürat beklenilir, ne
de olsa onlar "iş" yapıyorlar ve emperyalistlerin hizmetinde
profesyoneller. Ne var ki, emperyalistlerin başarısını alkışlamak Marksist
Leninistlerin görevi değildir.
"Tezahürat
yapan" ve Suriye'nin çöküşünü "harika bir olay" olarak
nitelendiren hiç kimse ya da hiçbir bir oluşum Marksist Leninist, hatta çoğu
durumda sosyal demokrat bile olamaz.
Suriye'nin çöküşü
emperyalizme vurulan bir darbe değil, anti-emperyalist mücadeleye vurulan bir
darbedir.
Kısa vadede
Suriye'nin çöküşünden kazançlı çıkanların orta ve uzun vadede kaybedenler
olması muhtemeldir. Özellikle bölgede yaşayan ve çöküşü alkışlayanlar, belki de
en büyük kaybedenler olacaktır. Suriye'nin anti-emperyalist ve laik halkı bir
gün bu karanlıktan aydınlığa çıkacaktır. Bekleyip göreceğiz ama çok uzun süre değil.
Erdoğan A
29 Aralık 2024
Bangkok
(2) Lenin "Reply to P. Kievsky" chapter 5, 1916, 'Monism And Dualism'
(3) Lenin, A Caricature of Marxism and Imperialist Economism - What Is Economic Analysis?
Hiç yorum yok