Türkiye’ de Troçkist Örgütler- Marksist Bakış
MARKSİST BAKIŞ
İlk sayısı Aralık 2004’te çıkan Marksist Bakış dergisinin, Ankara’da iki, İstanbul’da ise bir dergi bürosu var. 2009 Nisan ayında “Sürekli Devrim Hareketi” ilan edildi. İnternet sitelerinin
başlığı da “Sürekli Devrim Hareketi ”dir. Marks, Engels ve Lenin’in yanına Troçki’nin de resmi konulmuştur. Bu tabii ki
Troçki’yi de klasik, usta olarak gördükleri anlamına gelmektedir.
Marksist Bakış’ın yanında; İşçinin Yolu (15 günlük gazete) ve Marksist Liseliler (dergi) dergileri de çıkarılmaktadır.
troçkist gruplar arasında belirli farklılıklar olmasına rağmen, birçok konuda ortak paydaları da var. Birçokları Lenin ile Stalin
arasına Çin Şeddi çekmekte ve Lenin mirasının Troçki tarafından üzerlenildiği safsatalarını yaygınlaştırmaktadırlar.
Marksist Bakış şöyle diyor:
“Nasıl zamanında Marks ’ın devrimci öğretisinin içini boşaltıp
yarattıkları ‘ulusal-Alman 'Marksizm'i ile işçileri eğitenler(l)
Lenin’e hakaretler savurarak Marksizmin gerçek devamcılarının kendileri olduğunu dillerine doladılarsa, Stalin ve şürekası da Menşevizmi Leninizm, Leninizmi de Menşevizm olarak yutturmaya çalışırken, Ekim devriminin mirasına sahip çıkan Troçki’ye akıl almaz iftiralar, kara çalmalar, ‘hain ’suçlamaları yöneltmekten, onu ve takipçilerini katletmekten geri kalmadılar.
Burada tarihsel olgular açıkça çarpıtılıyor. Troçki 1903 sonlarında Menşevik olmuştu. 1904-1905 yılında Menşeviklerden ayrılıp ekonomist Martinov’la bir araya gelmişti. Lenin’i savunduğunu söyleyenlere Lenin ile cevap verelim. Lenin Troçki hakkında şunları yazıyordu:
“...Troçki, Menşeviklerin peşinden koşuyor ve özellikle tantanalı laflara sarılıyor. (...)
Bolşevizmin Menşevizme karşı mücadelesinde, olgun olmayan proletarya üzerinde nüfuz uğruna mücadeleyi gören teori hiç de yeni değildir. Bu teoriye 1905'ten (hatta belki de 1903’ten) beri liberal basının sayısız kitap, broşür ve makalesinde rastlıyoruz. Martov ve Troçki, Alman yoldaşların önüne Marksist renklere boyanmış liberal görüşler koyuyorlar. (...)
Menşevizmin ve Bolşevizmin ‘proletaryanın derinliklerinde sağlam kökler saldığı ’na inanmak, bir ‘yanılsama ’dır, diyor Troçki. Troçkimizin ustası olduğu, kulağa hoş gelen ama boş laflara bir örnektir bu. Menşeviklerle Bolşevikler arasındaki görüş ayrılıklarının kökleri ‘proletaryanın derinliklerinde’değil, Rus devriminin ekonomik içeriğinde yatmaktadır. Martov ve Troçki bu içeriği görmezden gelerek, böylece kendilerini Rusya ’da Parti içi mücadelenin tarihsel anlamını kavrama olanağından mahrum ediyorlar. Söz konusu olan, görüş ayrılıklarının teorik formülasyonlarının proletaryanın şu ya da bu katmanlarına ‘derinlemesine ’ nüfuz edip etmediği değildir; asıl mesele, 1905 Devrimi’nin ekonomik koşullarının, proletaryayı sadece işçilerin yaşam standardı sorununda değil, aynı zamanda tarım sorununda da, devrimin bütün politik sorunlarında liberal burjuvaziye karşı düşmanca bir ilişki içine sokmuş olmasıdır. Rus devrimindeki akımların mücadelesinden ‘sekterlik’, ‘kültürsüzlük ’ vs. tabelacıkları dağıtarak söz etmek, ama proletaryanın, liberal burjuvazinin ve demokratik köylülüğün temel ekonomik çıkarları hakkında tek söz söylememek, vülger muhabirler seviyesine düşmek demektir. (...)
Bu gerçekten de ‘dizginsiz ’ laf salatası, liberalizmin ‘ideolojik etkisi ’nden başka birşey değildir. Hem Martov hem de Troçki, burjuva devrimini gerçekleştirmekte olan Rusya’yı, bu devrimleri çoktan kapatmış olan Avrupa ile kıyaslayarak, farklı türden tarihsel dönemleri aynı kefeye koyuyorlar. (...)
Martov ’u artık tasfıyeciliğin bir lideri sayıyoruz, o tasfiyecileri adeta Marksist sözlerle ne kadar ‘maharetle ’savunuyorsa o kadar tehlikelidir. Fakat Martov, 1903-1910 yılları arasında işçi hareketi içindeki bütün akımlara damgasını vuran görüşleri açıkça ortaya koyuyor. Troçki ise sadece kişisel yalpalamalarını gösteriyor, başka bir şey değil. O 1903’te Menşevikti, 1904’te Menşevizmden uzaklaştı ve 1905’te yine, ama bu kez ultra-devrimci lafızlarla gösteriş yaparak Menşeviklere döndü; 1906’da bir kez daha Menşevizme sırt çevirdi; 1906 yılının sonlarında Kadetlerle seçim anlaşmaları yapmayı savundu (yani fiilen bir kez daha Menşeviklerle bir oldu) ve 1907 ilkbaharında Londra Parti Kongresi ’nde, kendisiyle Rosa Luxemburg arasındaki farkın ‘politik eğilim farkından çok, bireysel nüans farkı olduğu ’ndan sözetti. Troçki bugün bir fraksiyonun, yarın bir başka fraksiyonun düşünsel donatımını aşırır ve o nedenle kendisini iki fraksiyonun üzerinde gösterir. Troçki teoride hiçbir hususta Tasfiyeciler ve Otzovistlerle hemfikir değildir, buna karşılık pratikte ‘Golos’ve ‘Vperyod’cularla her hususta hemfikirdir. ” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 3, İnter Yayınları, s. 469-486J
Troçki ise, Stalin’e saldırdığı gibi daha önceleri Lenin’e saldırıyordu. Troçki 1904 yılında yazdığı “Politik Görevlerimiz” adlı yazının IV. Bölümünde Lenin’e şöyle saldırıyordu:
“Lenin ve destekçileri bir bütün olarak toplumun ya da Partinin gelişiminin yasaklanamayacağı gerçeğini reddettikleri ölçüde yenilgilerinin nedenlerini de anlamayacaklar. ”(...)
“Partimizin gerici kanadının başının, Lenin yoldaşın, Sosyal Demokrasiyi tanımlarken, Partimizin sınıf karakterine teorik bir saldırı oluşturacak biçimde Jakobenizmin bir karikatürüne özgü taktiklere başvurması bir tesadüf değil, karakteristik bir konumlarııştır. Evet, teorik bir saldırı, Bernstein ’ın ‘eleştirel ’ görüşlerinden daha az tehlikeli değil. ” ( ...)
“Yoldaş Lenin eğer kendisinin yegane ilke olarak -utanmaz (şayet kusursuz değilse) bir ilke- benimseyip yaydığı slogandaki gibi ‘iki adım ’ geri atmak istemiyorsa, kendi tanımı doğrultusunda bir adım ileri atması ve bundan kaynaklanan bütün sonuçları kabullenmesi ve Partili yoldaşlarına yeni kartvizitini yollaması gerekecektir. ” ( ...)
“Ya, burjuva-devrimci demokrasisiyle (Jakobenizm) proleter demokrasisi arasında kurduğun köprüyü tamamlayacaksın, Marksizmi terk ederek burjuva liberalizmiyle proleter sosyalizmi arasında bir köprü kuran liberaller gibi, ya da seni bir teorik saldırıya sevk eden pratikten cayacaksın. Ya biri/ya öteki Yoldaş Lenin!” (www.marksist.org)
Lenin’e saldıran Troçki, Lenin’i partinin “gerici kanadının” temsilcisi olarak görüyor! Lenin’in sosyal demokrasiyi tanımlaması Jakobenizmin bir karikatürü imiş! Lenin’in görüşleri revizyonizmin babası Bernstein’in görüşlerinden daha tehlikeli imiş! Lenin, buıjuva demokrasisi ile proleter demokrasi arasında bir köprü kurmuş vb. Troçki açıkça Lenin’e küfrediyor. Troçki, daha sonra aynı argümanlarla Stalin’e saldırıyordu.
Menşevizmi kim savunuyor? Lenin’den aktardığımız alıntıları yorumlamaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Lenin’in Troçki hakkında yaptığı onlarca değerlendirme var. Troçki asla bir Bolşevik değildi. O sadece rüzgâr kimin arkasından esiyorsa onunla hareket eden bir konumdaydı. Bolşevik-Menşevik ayrışmasında Menşeviklerden taraf olan Troçki bir süre sonra da kendisinin hizipler üstü olduğunu iddia ederek Menşeviklerden ayrılmıştır. Bu süre içinde Alman oportünistleriyle birlikte Troçki, Bolşeviklere karşı da savaşa devam etmiştir. Lenin her zaman Troçki’nin güvenilmez biri olduğunu söylemiştir. Lenin’in Stalin hakkında yaptığı bir siyasi eleştiri var mı? Stalin, yanlış bir çizgi savunuyorduysa bunun tarihsel kökleri Lenin döneminde yok muydu? Lenin’in “vasiyet”inde Stalin hakkında söylediği “aşırı kaba" olduğu dışında bir eleştiri var mı? “Vasiyet ”te de söylenen siyasi bir eleştiri değil. Oysa Lenin “vasiyet ”inde Troçki’yi bolşevik olmamakla eleştirmiştir. Lenin, yaşamı boyunca Troçki’nin yanlışlarına karşı mücadele etmiştir.
Marksist Bakış dergisi şöyle yazıyor:
“Sovyet sisteminin ilkeleri neden uygulanamadı? Aynı zamanda Ekim Devrimi’nin yenilgisi anlamına gelen bu süreç, dünya devrimi dalgasının yenilgisiyle başladı. Ekim Devrimi’nin önderleri Rusya’da devrimin yalnız başına uzun süre ayakta kalamayacağının farkındaydılar.
Lenin: En küçük bir şüphe duyulmamalıdır ki gerçekleştirdiğimiz devrim, eğer tek olmaya devam ederse, eğer başka hiçbir ülkede devrimci hareket olmazsa, amaçladığı zafere ulaşamayacaktır...Bütün bu zorluklar karşısında tek kurtuluşumuz, tekrar söylüyorum, tüm Avrupa ’yı kapsayan bir devrimdir. Başka bir yerde de Lenin bu düşüncesini şöyle ifade eder: Yalnız tek bir ülkede değil bir ülkeler sisteminde yaşıyoruz ve Sovyetler Cumhuriyeti ’nin emperyalist devletler ile yan yana uzun bir süre varolacağı düşünülemez. Sonunda ya biri ya da öbürü kazanmak zorundadır. ”
Marksist Bakış ve bütün troçkistlerin yaptığı gibi Troçki’yi Ekim Devrimi’nin önderi olarak görüyorlar.
Üç ay önce partiye alınan Troçki bir anda Ekim Devrimi’nin lideri oluveriyor!
Troçki’nin görüşlerini biliyoruz. O, geri bir ülkede proletaryanın iktidarı ele geçirebileceğini, ancak dünya devrimi gerçekleşmediği koşullarda tek ülkede sosyalizmin inşa edilemezliğini savunuyordu. Marksist Bakış, Lenin’in de böyle düşündüğünü ve kaynağını vermediği Lenin’den alıntılar yapıyor.
Lenin’in hiç bir zaman Troçki’nin savunduğu görüşleri savunmadığını biliyoruz. Aksine Lenin tek ülkede sosyalizmin inşa edilmesinin olanaklı ve mümkün olduğunu savunuyordu. Lenin devlet, sosyalizm ve komünizm üzerine yaptığı teorik değerlendirmelerde her zaman sosyalizmin tek ülkede inşa edilebileceğini, bunun geri bir kapitalist ülkede bütün zorluklarına rağmen mümkün olduğunu belirtmiştir.
Bolşevikler, Ekim Devrimi’nden hemen sonra devrimin Avrupa’da yayılacağım ve Avrupa proletaryasının ileri ülkelerin bir kısmında iktidara geleceğini umuyorlardı. Özellikle Almanya’da proletaryanın iktidara geleceğini düşünüyorlardı. Bu bir beklentiydi. Ama bu beklenti gerçekleşmedi. Lenin, sosyalizmin nihai zaferi anlamında kesin zaferinin asla tek ülkede gerçekleşemeyeceğini söylüyordu. Sosyalizmin nihai zaferi ile bir ülkede sosyalizmin inşa edilmesi farklı şeylerdir, troçkistlerin kavramadığı tam da bu noktadır. Onlar Lenin’in sosyalizmin nihai zaferi bağlamında söylediklerinden yola çıkarak, Lenin’in tek ülkede sosyalizmin inşa edilemeyeceği tezini savunduğunu iddia ediyorlar.
Bu Lenin’in açıkça çarpıtılmasıdır. Lenin’in savunmadığı görüşlerin Lenin’e maledilmesidir. Lenin 1923’te şöyle yazıyordu:
“Sosyalizmi kurmak için belli bir kültür seviyesi gerekiyorsa (ki bu belli ‘kültür seviyesi ’nin ne olduğunu kimse söyleyemez,), neden önce bu belli seviye için koşulları devrimci yoldan elde etmekle işe başlayıp, ondan sonra, işçi-köylü iktidarı ve Sovyet düzeni temelinde, diğer halklara yetişmeye koyulmayalım?(...)
Sosyalizmi kurmak için - diyorsunuz- uygarlık gerekiyor. Çok iyi. Fakat neden önce ülkemizde, uygarlığın çiftlik beyleri ve Rus kapitalistlerini kovmak gibi önkoşullarını yaratıp, daha sonra sosyalizm yürüyüşüne başlayamayalım? Bilinen tarihsel düzende bu tür değişikliklerin uygunsuz ya da imkansız olduğunu hangi işe yaramaz kitapta okudunuz? ’’ (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 6, İnter Yayınları, s. 528)
Devam edelim, troçkist Marksist Bakış şöyle yazıyor:
“İç savaştan sağ çıkmayı başaran işçi devletini önemli bir tehlike daha bekliyordu: şehirleri beslemek istemeyen köylüler. Yeni Ekonomik Politika (NEP) ile birlikte köylülere istedikleri tavizler verildi; özel sektörün bir serbest pazar oluşturmasına imkan sağlandı. Şehirlere gıda arzını artırmak için girişilen bu politikanın bedeli, işçi sınıfının gücünün mülk sahipleri lehine azalması ve bürokrasinin hem partide hem de işçi devletinde konumunun hızlı bir şekilde güçlenmesi oldu. Devrim ülkesinde canlanan serbest piyasa, para merkezli ilişkileri ve değerleri üst düzeyde tetikliyordu. NEP zenginleri esip gürlerken başkentin sokaklarında geceleri fahişeler devrimden sonra yeniden görülmeye başlanmıştı. Para, güç, imtiyaz, ayrıcalık ilişkilerinin hızla kendine yeni alanlar açtığı NEP dönemi bürokrasinin güçlenmesine en elverişli şartları yaratıyordu. Bu, kürklü hanımlar, , fraklı beyefendiler ile koltuk sahibi bürokratların el ele yürüdükleri bir dönemdi. ”
Savaş Komünizmi’nden NEP’e geçişe ilişkin X. Parti Kongresi önemli kararlar alır. Parti Kongresi kararında, teslim yükümlülüğü yerine ayni verginin geçirilmesinden söz ediliyordu. Besin maddelerindeki ayni vergi, teslim yükümlülüğü temelindeki vergiden daha azdı. Savaş Komünizmi, şehir ve kırdaki kapitalist unsurların kalesini baskınla, cepheden saldırıyla ele geçirme teşebbüsüydü. Lenin, biraz geri çekilme, kuvvet topladıktan sonra yeniden saldırıya geçip kalenin kuşatılmasını öneriyordu. Lenin XI. Parti Kongresi’nde, geri çekilmenin sona erdiğini açıklayıp, “Özel sermayeye karşı taarruza hazırlanın ” şiarını attı.
NEP, Lenin döneminde başlayan ve 1928’lere kadar sürdürülen bir politikadır. NEP ekonomik alanda kapitalizmin kontrollü gelişmesine izin veren bir politikanın adıydı. Lenin, NEP’ten ilk başta herşeyden önce kapitalistlerin, tüccarların ve Kulakların yararlanacağını biliyordu. NEP politikası köylülükle işbirliğini korumak ve sağlamlaştırmak için tavizler verilmesi anlamına geliyordu. Çünkü köylülük, hakim şartlar altında meta satışı olmadan, kapitalizmin belli bir canlanması olmadan varolamazdı. Köylülükle işbirliği ticaretten başka bir yolla gerçekleştirilemezdi.
Köylülükle ancak bu yolla işbirliği sağlamlaştırılabilinir ve sosyalist ekonominin temelleri atılabilinirdi.
Tavizler sorununa Lenin böyle yaklaştı. Lenin bu politika ile ilgili olarak şöyle yazıyordu:
“Son olarak bu politikanın komünizm bakış açısıyla nasıl uyum sağladığı ve komünist Sovyet iktidarının serbest ticaretin gelişimini teşvik etmekle nasıl bağdaştığı sorununa değinmek istiyorum. Komünizmin bakış açısından bu iyi midir? Bu soruyu yanıtlamak için, köylü ekonomisinde gerçekleşmiş olan değişiklikleri dikkatle izlemek gerekir. Başlangıçta, çiftlik sahiplerinin egemenliğine karşı tüm köylülüğün taarruzu söz konusuydu. Gerek yoksul köylüler gerekse de Kulaklar çiftlik sahiplerine karşı aynı ölçüde yürüdüler, elbette ki farklı niyetlerle: Kulakların hedefi, toprağı çiftlik sahiplerinin elinden alıp, üzerinde kendi ekonomilerini geliştirmekti. Burada Kulaklarla yoksul köylülerin farklı çıkarları ve çabaları ortaya çıktı. Bu çıkar farklılıkları Ukrayna ’da şimdi de bizdekinden çok daha net görülüyor. Yoksul köylülük, arazilerin çiftlik sahiplerinden /başkalarının eline -ÇN.y geçişinden doğrudan çok az yararlanabildi, çünkü bunun için ne materyale ne de alet edavata sahipti. Ve böylece, yoksul köylülüğün, el konulan arazileri Kulakların gaspetmesine izin vermemek için örgütlendiklerini görüyoruz. Sovyet iktidarı bizde ortaya çıkan Köy Yoksulları Komiteleri ’ni ve Ukrayna ’da ortaya çıkan Yoksul Köylü Komiteleri ’ni destekliyor. Sonuç ne oldu? Sonuç, orta köylülerin kırda ağırlıklı unsur haline gelmeleri oldu. (...)
Bir yanda Kulak, öte yanda yoksullaşma doğrultusundaki uçlar azaldı ve nüfusun çoğunluğu orta köylülerin düzeyine yaklaşmaya başladı. Eğer köylü ekonomimizin üretkenliğini artırmak istiyorsak, ilk planda orta köylüleri hesaba katmak zorundayız.
Komünist Partisi de politikasını buna uygun olarak şekillendirmek zorundaydı. (...)
Yani köylülüğe karşı değişen politika, açıklamasını, bizzat köylülüğün durumunun değişmiş olmasında bulmaktadır. Köy daha orta köylü hale gelmiştir ve üretici güçlerin geliştirilmesinde bunu hesaba katmak zorundayız. ” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 9, înter Yayınları, s. 184-185)
Görüldüğü gibi NEP politikası, serbest ticaretin yapılması, alt yapıda kapitalizmin canlanmasına izin verilmesi, üretici güçlerin geliştirilmesi, ülkedeki ürün miktarının artırılması ve köylülükle işbirliğinin sağlanması politikasıdır. Lenin, köylülüğe verilen tavizlerden spekülatörlerin, kapitalistlerin, Kulakların yararlanacağını biliyordu. Ama meselenin özü itibariyle spekülatörlere ve Kulaklara verilen tavizler değildi. Çünkü genelde NEP ve özelde ticaretten, yalnızca kapitalistler ve Kulaklar değil, aynı zamanda devlet ve kooperatif organları da yararlanıyordu. Ticareti sadece kapitalistler ve Kulaklar değil, devlet organları ve kooperatifler de yapıyordu. Devlet organları ve kooperatifler, ticaret yaparak, özel ticaret üzerinde üstünlük kazanıyorlardı. Böylelikle Sovyet sanayisi köylü ekonomisiyle birleştiriliyordu. Bir köylü ülkesinde orta köylü kazanılmadan sosyalizmin inşası mümkün değildi. Bu politika Leninist bir politikaydı. Marksist Bakış, NEP dönemini eleştirecekse önce Lenin’i sorgulamalıdır.
Ama biz Troçki ve takipçilerinin köylülük konusundaki yaklaşımlarını biliyoruz.
Troçki’ye göre; proletarya diktatörlüğü sosyalist önlemler almaya başladığında, köylülüğün tamamıyla çatışmaya girmelidir! Troçki, köylülükle proletarya arasında büyük çatışmalar çıkacağını ve proletarya diktatörlüğünün, Avrupa sosyalist devrimi gerçekleşmezse ayakta kalamayacağını söylüyordu! Troçki, köylülüğün (kır proletaryası ve yoksul köylülüğün) de sosyalizm mücadelesine kazanılmasına karşı çıkıyordu.
O şöyle diyordu:
“Böyle yapmakla proletarya, yalnızca, devrimci mücadelesinin ilk aşamaları boyunca kendisini destekleyen tüm burjuva gruplarla değil, kendisiyle işbirliği yaparak iktidara geldiği köylülüğün geniş kitleleriyle de düşmanca bir çatışmaya girecekti. ” (Troçki, 1905, Önsöz, Tarih Bilinci Yayınları)
Troçki’ye göre köylülük baştan sona sosyalizme karşıdır.
Şöyle devam ediyor Marksist Bakış:
“Ekim ’in iki lideri bu sefer de bürokrasiye karşı büyük bir işbirliği yapacaklardı. Lenin ’in hastalığı ve ardından ölümü bu işbirliğinin yaşama geçmesini engelledi. Troçki, Lenin olmadan açık kavgayı başlatacak ve Bolşevizmi ve Sovyetleri savunmak için Sol Muhalefeti örgütleyecekti. ”
Troçki’nin Ekim Devrimi lideri olmadığını daha önce yazdık.
1898’de RSDİP’in kuruluşu, şekillenişi, yürüttüğü mücadele, geçirdiği aşamalar, parti çizgisinin oluşturulması vb. bağlamında Troçki’nin rolü nedir? Üç ay önce partiye alınan birisi nasıl oluyorda bir anda Ekim Devrimi’nin lideri oluveriyor? Lenin ölmeseymiş, Troçki ile “büyük işbirliği ” yapacakmış ve bürokrasiye karşı mücadele edeceklermiş!!! Lenin’in ölümü ile Troçki yalnız kalmış ve “Bolşevizmi ” savunmak için harekete geçmiş!!!
Diğer tarafta ama gerçekler var. Troçki’nin en önemli özelliklerinden biri onun ilkesiz olması, bugün söylediğinin tersini yarın aynı bağnazlıkla savunabilmesidir.
1918’den Lenin’in ölümüne kadar olan dönemde, Troçki ile Lenin arasında görüş ayrılıkları devam eder. Bu dönemde en önemli ayrılık noktaları köylülere karşı tavır ve çalışma tarzı konusunda çıkar. Troçki köylük bölgelerde “derhal kollektifleştirme, her türlü özel mülkiyete derhal el koyma”, ülkenin sanayisini kalkındırmak için köylülerden alınacak artık değerin artırılmasını savunuyordu.
Köylülere karşı gerekirse şiddet kullanılmalıydı. Böyle bir politika nüfusunun çoğunluğunu köylülerin oluşturduğu Rusya’da, işçi sınıfını bir anda tecrit eder, devrimi yenilgiye götürürdü.
Ama Troçki “saf proleter devrimi” teorileri içinde bu objektif durumu görmüyordu. Parti köylük bölgelerde özel mülkiyete izin veren yeni ekonomik politika programını (NEP) kabul edince, parti yöneticilerini “ihanetle” suçlayacak kadar ileri gidiyordu.
Troçki’nin bu dönem içinde geliştirdiği çalışma tarzı ise, her şeyi kararnamelerle çözmeye çalışan bürokratik bir çalışma tarzıydı. Lenin bu konuda Troçki için “O kendini beğenmiştir. Kararnamelerle yönetmeye ise de meraklıdır" der.
Şimdi Troçki’nin “Sol Muhalefet ”i nasıl örgütlediğine bakalım.
Troçki Lenin’in hastalanması ve ölümüyle birlikte Bolşevik Parti’ye karşı açıktan ve hizipçi savaşımına hız verdi.
Lenin’in ölümünden hemen önce yapılan (16-18 Ocak 1924) XIII. Parti Konferansı’nda troçkist muhalefet kendisini açıkça ortaya koyuyordu. Zor dönemlerde Troçki ya partiyi terkediyor veya karşı cepheden partiye saldırması ile biliniyordu. 1923 Sonbaharinda Almanya ve Bulgaristan’daki devrim yenilgiye uğramış ve ülke içinde ekonomik sıkıntılar yaşanıyordu. Lenin, hasta yatağında yatıyordu. Tam da bu dönemde Troçki, Bolşevik Parti’ye karşı saldırıya geçti. Troçki, parti içindeki tüm anti- Leninist unsurları etrafında topladı ve muhalif bir platform ortaya çıkarttı. Platforma “46 Muhalifin Açıklaması ” adı verildi.
Açıklamalarında, ciddi bir iktisadi kriz doğacağı ve Sovyet iktidarının yıkılacağı kehanetinde bulundular. Muhalefet, bu durumdan çıkış yolu olarak parti içinde hiziplere ve gruplaşmalara özgürlük talep ediyordu.
“4 6 ’lar Platformu ”nun hemen ardından, Troçki’nin, Parti kadrolarına yazdığı bir mektup devreye sokuldu. Bu mektupda Troçki daha önce bilinen eski Menşevik görüşlerini tekrarlıyordu. Bu iki belge troçkistler tarafından Parti üyelerinin tartışmasına sunuldu, troçkistler açıkça partiye meydan okuyor ve parti içinde genel bir tartışma açılmasını istiyorlardı. Parti bu isteği kabul etti ve parti içinde genel bir tartışma açıldı. Bu genel tartışma sonrasında troçkistler parti içinde ağır yenilgi aldılar. Sadece üniversite ve devlet dairelerindeki hücrelerin küçük bir kısmı, troçkistler lehinde oy kullandı.
Ocak 1924’te XIII. Parti Konferansı toplanır. Konferans, troçkist muhalefeti mahkum eder. Konferansın aldığı kararlar, daha sonra XIII. Parti Kongresi ve Komintern V. Kongresi tarafından da onaylanır.
Şimdi biraz geriye dönelim. SBKP(B)’de, parti merkez komitesi başta olmak üzere yönetici organlar parti kongresinde seçilir. Kongre, Merkez Komitesi’ne, bir dahaki kongreye kadar partiyi yönetme yetkisini verir. Parti üyeleri, parti merkez komitesinin ve yönetici organların çalışmalarını ve çizgisini onaylamıyorsa, kongrede, parti yönetici organlarının değiştirilmesi mücadelesini verir. En yüksek organ parti iradesini temsil eden Parti Kongresi’dir. Parti içi demokrasi gereği kongrenin çoğunluğu parti yönetici organlarını seçer. Parti azınlığı, çoğunluğun seçimine saygı duymalı ve kabul etmelidir. Azınlık partiye kendi görüşünü zorla dayatamaz. Parti içi demokrasi azınlığın çoğunluğa uymasını da ifade eder.
Stalin parti içi demokrasi hakkında şöyle diyor:
“İşçi sınıfının aktivitesinin yükseltilmesinden sözettim, işçi sınıfının milyonluk kitlelerinin iktisadımızı inşa eserine, sanayimizi inşa eserine çekilmesi gerektiğinden söz ettim. Ancak işçi sınıfının aktivitesinin yükseltilmesi ciddi ve büyük bir görevdir. İşçi sınıfının aktivitesini yükseltebilmek için, herşeyden önce, Partinin kendisi aktifleştirilmelidir. Bizzat Parti, sağlam ve kararlı biçimde Parti-içi demokrasi yolunu izlemeli, örgütlerimiz, Partimizin kaderini biçimlendiren Parti üyelerinin geniş kitlelerini inşa sorunlarımızın tartışılmasına çekmelidir. Bu olmadan işçi sınıfının aktifleştirilmesinden hiç söz edilemez. ” (Stalin, Eserler, Cilt 8, İnter Yayınları, s. 127-128,)
Parti içi demokrasinin anlamı budur. Troçki ve takipçilerinin parti içi demokrasi anlayışı, Leninist parti teorisini inkar eden, parti içinde fraksiyonların ve grupların varlığını öngören, partiyi hiziplerin “at koşturduğu ” bir tartışma kulübüne çeviren anlayıştır.
Troçki, şöyle diyordu:
“Parti yaşamında gerçek bir özgürlük, tartışma özgürlüğü, parti çizgisini kolektif biçiminde ve de gruplar aracılığıyla oluşturma özgürlüğü olmaksızın, bu partiler asla belirleyici bir devrimci güç haline gelemeyeceklerdir. ” (Troçki, Lenin’den Sonra Üçüncü Enternasyonal, s. 137)
Parti içerisinde Troçki’nin tartışma özgürlüğünü temel alması doğrudur. Partinin aldığı her karar üzerine, pratik eylemi zedelemediği sürece son noktaya kadar tartışılmalıdır. Ancak bu
tartışma özgürlüğü nasıl olacaktır? Troçki tartışma özgürlüğü sloganını çarpıtıyor ve onu hizipler özgürlüğü sloganına dönüştürüyor.
Troçki’nin bundan çıkardığı sonuç; tartışma özgürlüğü grup ve hizip özgürlüğüdür!
Parti, bir tartışma ve düşünce kulübü değildir. Parti aldığı kararları yaşama geçiren bir sınıf örgütüdür. Karar alınmadan önce parti içinde sonuna kadar tartışılır, görüşler çatışır, pozisyonlar netleşir. Geniş tartışma ertesinde Parti Kongresi bu tartışmalar ışığında karar alır. Ancak demokrasi gereği azınlık, çoğunluğun aldığı karara uymak zorundadır.
Karar alındıktan sonra partinin tümü, kararı yanlış bulan azınlık da, kararın hayata geçirilmesi için üzerlerine düşen görevleri yapmak zorundadır. Parti içi demokrasinin ve parti üyeliğinin temel kıstaslarından biri budur.
Lenin’in ölümü Troçki ile yapacağı ittifakı engellemiş! İddia bu idi. Şimdi bir de Lenin’in ne dediğine bakalım.
Lenin, 1921’de partinin X. Kongresi’ne parti içi gruplarla ilgili karar taslağı yazar. Bu taslak kongrede kabul edilir ve karara bağlanır.
Bu kararın 6. maddesi şöyledir:
“Bu yüzden Parti, şu ya da bu platformda oluşturulmuş olan (örneğin 'İşçi Muhalefeti’, ‘Demokratik merkeziyetçilik’grupları vs. gibi) istisnasız tüm grupların feshedilmiş olduğunu açıklar ya da derhal feshedilmelerini emreder. Bu Kongre kararının yerine getirilmemesi, Parti ’den kesin ve derhal ihracı gerektirir. ” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 9, İnter Yayınlan, s. 160)
Lenin’in parti içindeki gruplar hakkında sunduğu ve Parti Kongresi’nde onaylanan kararın bir bölümü budur. Lenin’in önerdiği ve X. Parti Kongresi’nin aldığı karardan Troçki memnun değildir. Parti içinde grupların ve hiziplerin olmaması, partinin irade ve eylem birliğine sahip olması Troçki’yi rahatsız ediyordu. Troçki bu rahatsızlığından dolayı parti içinde gruplara özgürlük istiyordu. Yani partinin platformunun dışında başka platforma sahip, kendi yönetimi ve ilkeleri olan gruplar partinin içerisinde varolacak!
Parti bir irade ve eylem birliği değil, gruplar toplamı veya hizipler karmaşası olacak! Troçki’nin
parti içi demokrasiden anladığı, partinin tasfiye edilmesi anlamına gelen, onu bir hizipler toplamına indirgeyen demokrasi budur. Troçki’nin savunduğu parti modeli, parti içinde hizipler ve gruplar olacak, bu hizip ve gruplar, parti kararlarına karşı kendi platformları ile ortaya çıkacak, partinin irade ve eylem birliğinin ortadan kaldırıldığı bir parti modelidir. Lenin, parti içi gruplardan bahsederken şunları söyler:
“Parti içinde ve tüm Sovyet çalışmasında sıkı bir disiplin sağlamak ve her türlü fraksiyonculuğun bertaraf edilmesinde en büyük birliği sağlamak için Kongre MK’yı, disiplin ihlali veya fraksiyonculuğun yeniden canlandırılması ya da ona gözyumulması hallerinde, Parti ’den ihraca varana dek tüm Parti cezası önlemlerini, MK üyelerine karşı ise adaylık konumuna indirme ve en uç önlem olarak hatta Partiden ihraç cezasını uygulamakla yetkili kılar. ” (Lenin, Seçme Eserler, Cilt 9, İnter Yayınları, s. 160)
Lenin’in görüşleri ve X. Parti Kongresi’nin kararı kısaca böyledir. Lenin ile Troçki arasında Parti meselesinde de nitel bir farkın olduğu açıkça ortada. X. Parti Kongresi’nin aldığı karar var. Bu karara rağmen, Troçki “46’lar Platformu ”nu açıklıyor, partiye karşı cepheden saldırıya geçiyor ve partinin genel bir tartışma açmasını istiyor. X. Parti Kongresi’nin kararına göre Troçki’nin derhal partiden atılması gerekiyor. Fakat troçkistlerimizin çokça eleştirdiği Stalin, X. Parti Kongresi kararına rağmen Troçki’yi partiden atmıyor ve genel tartışma önerisini kabul ediyor.
Troçkistlerin iddia ettiklerinin tersine Stalin önderliğindeki Merkez Komitesi, Troçki ve muhalefet üzerinde amansız bir baskı uygulamadı. Muhalefetle her tartışmayı, parti birliğini güçlendirme çalışmasına dönüştürdü. Çünkü Merkez Komitesi muhalefetin gittiği hizipçi yoldan döneceğini, partinin ve proletaryanın çıkarlarını savunacağını düşünüyordu. XIII. Parti Kongresi ertesinde Leningrad’lı bir grup Troçki’yi partiden ihraç etme başvurusunda bulundu. Leningrad il komitesi Troçki’yi partiden ihraç eden bir karan kabul etti. Merkez Komitesi çoğunluğu bu kararla hem fikir değildi. Leningrad il komitesi, yürütülen mücadeleden sonra ikna edildi. Bir süre sonra Leningrad’lılar bu defa Kamanev ile birlikte Troçki’nin Politbüro’dan derhal ihracını istedi. Ancak Stalin ve MK çoğunluğu Kamanev ve Zinovyev ile aynı görüşte değildi ve Troçki’nin ihracı engellendi.
Troçki’nin atılmasını, bir yıl sonra Troçki’nin yanında saf tutan Kamanev ve Zinovyev istiyordu ama Stalin engelliyordu.
Ne ilginç değil mi?
İşte Troçki’nin Lenin’in hastalığı esnasında başladığı, Marksist Bakış’ın “Bolşevizmi ve Sovyetleri savunmak için Sol Muhalefeti örgütle”diği tarihi gerçek böyleydi. Uzun uzun anlatmamızın nedeni de, gerçekleri çarpıtan troçkistlerin gerçek yüzünü birkez daha ortaya koymaktır.
Marksist Bakış’ın savunduğu diğer troçkist argümanlar üzerinde burada durmayı gerekli görmüyoruz. Çünkü Troçkizm üzerine yazdığımız yazılarda bunlara zaten değindik. Aynı şeyleri yeniden tekrarlamanın gerekli olmadığını düşünüyoruz.
Türkiye’ de Troçkist Örgütler- Marksist Bakış
Hiç yorum yok