Header Ads

Header ADS

Ukrayna Sorunu- Değerlendirme sonuçlarının özeti

İlgili Makale ve eleştiriler PDF İndir

Ukrayna sorununun değerlendirilmesine ilişkin tartışmaların özeti ve sonuçları, (aşağıdaki) ilgili makalelere ve eleştirilere verilen yanıtlara dayanmaktadır.

Ukrayna'daki savaşa yaklaşımın, Marksizm Leninizm ile Liberalizm arasında, idealist soyutlamacı ve diyalektik yaklaşım arasındaki sınır çizgisini yavaş ama emin bir şekilde çizdiğini belirtmek önemlidir.

Marks ve Engels her zaman Marksist öğretimin bir dogma değil, bir eylem rehberi olduğunu söylerler ve en iyi ihtimalle, yalnızca somut ekonomik ve politik koşullar tarafından zorunlu olarak değiştirilmesi gerekecek olan genel görevleri özetlemeye muktedir olan 'formüllerin' ezbere öğrenilmesi ve tekrar edilmesiyle haklı olarak alay ederdi. Bir Marksist'in gerçek hayatın, somut gerçeklerin farkına varması ve dünün bir teorisine bağlı kalmaya devam etmemesi gerektiği şeklindeki tartışılmaz gerçeği kavramak zorunludur."(1) Genel ilke ve kuralları, belirli bir durumda alınacak taktiklerin ve tavırların belirlenmesi için reçete formülleri olarak uygulama pratiği, Marksizm'e ve onun diyalektiğine ihanettir. "Siyasette bazen son derece karmaşık- ulusal ve uluslararası- ilişkilerin ele alınması gerekebilir, ama her durumda işe yarayacak bir tarife ya da genel bir kural uydurmak saçma olur. Her ayrı durumda durumu analiz edecek beyine sahip olmak gerekir.” (2) "Marksizm, sınıflar arasındaki ilişkinin ve her tarihsel duruma özgü somut özelliklerin kesinlikle kesin ve nesnel olarak doğrulanabilir bir analizini gerektirir." (3) "Sınıf ilişkileri", rekabet halindeki tekelci-kapitalist sınıflar arasındaki ilişkilerle sınırlı değildir, onların işçi sınıflarıyla doğrudan ilişkilerini kapsar. Tekelci kapitalistlerin ilişkilerindeki ve çatışmalarındaki siyasi amaçları, işçi sınıfının yaşamında ve mücadelesinde her zaman etkili olacaktır. “Somut siyasi hedefler somut koşullarda belirlenmelidir. Her şey görecelidir, her şey akar ve her şey değişir.” (4)

Ukrayna örneğinde de somut durum, bu ayrı savaşın somut bir değerlendirmesini gerektirir. Her savaşa yaklaşım, “savaşların” genelleştirilmesine ve hepsine reçete bir şekilde uygulanmasına dayanamaz. Meseleyi somut olarak ele almak, “dönemi” incelemek ve o “döneme” uyan formülü uygulamak demek değildir. Böyle bir görüşe sahip olmak," der Lenin, "her şeyi bir saçmalığa indirgemek ve her ayrı savaşın somut bir analizi yerine gülünç bir klişe uygulamak olur." (5)

Marksist diyalektik yöntem, "hazır şemaların” ve soyut formüllerin kullanılmasını yasaklar. Diyalektik yöntem, her şeyden önce, her şeyi kendi başına değil, her zaman başka şeylerle karşılıklı bağlantıları içinde düşünmemizi talep eder. (6) "Gerçek diyalektik", diyor Lenin, "tüm somutluğu içinde bir sürecin kapsamlı ve ayrıntılı bir analizi yoluyla ilerler. Diyalektiğin temel tezi şudur: soyut gerçek diye bir şey yoktur, gerçek her zaman somuttur.” (7) Çünkü komünistlerin stratejisi, taktikleri ve tavırları işçi sınıfının ve onların mücadelesinin çıkarlarından türer ve Marks'ın "bunlar her zaman ve her yerde bir bütün olarak hareketin çıkarlarını temsil ederler" ilkesi tarafından yönlendirilir. (8) Siyasette hata yapmamak, kendini boş hayalciler konumunda bulmamak için proletaryanın partisi, faaliyetlerini soyut "insan aklının ilkeleri" temelinde kurmamalıdır, ama toplumun maddi yaşamının somut koşulları temelinde kurmalıdır.” (9)

Üzülerek söylemek gerekir ki, Ukrayna'daki savaş konusuna yönelik ezici çoğunluk yaklaşım ve tutum belirlemesi, en iyi ihtimalle eklektik bir formül uygulamasına, daha da kötüsü ABD-NATO saldırgan emperyalizmini yatıştırmaya dayanmaktadır. "Bir Marksist için," diyordu Lenin, "savaşın doğasını açıklamak, savaşa karşı tutumu sorununu karara bağlamak için gerekli bir ön hazırlıktır. Ancak böyle bir açıklama yapabilmek için, her şeyden önce, söz konusu savaşın nesnel koşullarını ve somut durumlarını belirlemek zorunluluktur. Savaşı, onun gerçekleştiği tarihsel ortamda düşünmek gerekir, ancak o zaman kişinin ona karşı tavrını belirleyebilir. Aksi takdirde ortaya çıkan yorum materyalist değil eklektik olacaktır.” Tarihsel koşullara, sınıfların ilişkisine ve benzerine bağımlı olarak, savaşa karşı tutum farklı zamanlarda farklı olmalıdır. (10)

Savaş çığırtkanlığı yapan saldırgan emperyalist ABD-NATO tarafından desteklenen ve Rus emperyalizminin işgal girişiminden oluşan Ukrayna'daki savaş, her savaş için hazır reçetelerle tanımlanan ve değerlendirilen tipik bir savaş değildir. Lenin'in "reçete" değerlendirmelerine karşı dediği gibi; “Savaşlar son derece farklı, çeşitli, karmaşık bir şeydir. Onlara genel bir kalıpla yaklaşılamaz”, her savaşın somut bir analizi yapılmalıdır. (11)

Değerlendirme Sürecinin Sonuçları;

1-Analizin Sonuçları

a) “Birleşmiş Milletler Teşkilatı, eşit haklara sahip ulusların bir dünya örgütü olmaktan çıkıp, bir saldırı savaşının aracına dönüştürülmüştür. Gerçekte, Birleşmiş Milletler Örgütü artık bir dünya örgütü değil, Amerikalılar için bir örgüt olarak ve Amerikan saldırganlığını kabul edilebilir bir şey olarak değerlendiren bir örgüttür... Birleşmiş Milletler Örgütü bir savaş aracına, yeni bir dünya savaşı başlatmanın bir aracına dönüştürüldü. Birleşmiş Milletler Örgütü'nün saldırgan çekirdeği, saldırgan Kuzey Atlantik Paktı'nı oluşturmuştur. (12) 1950'lerden bu yana geçen ve günümüz tarihi, bu gerçeği, aksini iddia etmeye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamaktadır.

b) Yeni ortaya çıkan ekonomik ve askerî açıdan güçlü emperyalist Rusya ve Çin ittifakı, bazılarının iddia ettiği gibi “gevşek” bir ittifak içinde değildir- bu somut bir değerlendirmeden çok arzuya uygun düşüncedir. Hayati çıkarları onları bu ittifak içinde birbirine sıkıca bağlıyor. Çin ekonomik olarak dünyada bir numara olma yolundayken, askeri alanda “saldırgan” olma yapısında geride kalıyor. Çin askeri sanayisi ve gelişimi en başından beri her zaman “saldırıya" değil “savunmaya” odaklamıştı. Çin, askeri üretimini ve yapısını saldırı amaçlı- ancak yine de kısa menzilli- olarak geliştirmeye daha yeni başladı. Bu nedenle Çin, genel olarak saldırı askeri yeteneklerinde diğerlerinden geride kalırken, “savunma” askeri yeteneklerinde hepsini geride bırakıyor. (Özellikle uydu kontrol ve ele geçirme, GPS, İletişim yayınını bozma-etkisiz hale getirme gibi belirleyici alanlarda)

Rusya ise savunma ile birlikte saldırı silah gücüne de sahip. Bu nedenle ikisinin ittifakı konvansiyonel savaşta yok edilemez bir güç haline gelmiş oluyor.

Rusya ve Çin'in şu anki nitelendirmesi “askeri saldırgan”, “savaş kışkırtıcısı” emperyalist değildir. Onların bir asır öncesine uzanan uzun bir “sömürgeci” tarihleri yok, tam tersine Çin yarım asırlık bir sömürgeydi ve uzun ve ona çok pahalıya mal olan bir “anti-emperyalist savaştan” doğmuştu. 

En azından şu anda, ne Rusya'nın, özellikle de Çin'in ekonomisi “silahlanma, silah sanayisi odaklı” değil, ama ABD-NATO’nun ekonomisi askeri sanayi odaklı. Çin ve Rusya'nın mevcuttaki çıkarları savaşla uyumlu değil, barışla uyumlu.

1951'de ABD-NATO'yu saldırgan bir pakt, bir savaş aracı, yeni bir dünya savaşı olarak tanımlayan Stalin, şöyle diyordu:

“Yeni bir savaşa ilgi duyan saldırgan ulusların, uzun bir süre boyunca savaşa hazırlık yapan ve bunun için güç biriktiren uluslar olarak, genellikle yeni bir savaş için gücü olmayan barışsever uluslardan daha iyi hazırlanmış olmaları ve olacağı gerçeğidir. Bu doğaldır ve anlaşılır. Bu, söylemek gerekirse, tarihin bir kanunudur ve bu gerçeğin görmezden gelinmesi tehlikelidir. (13)

Emperyalizm gerici olmaya devam etti ve saldırganlığın ve saldırgan savaşların kaynağı olmaya devam ediyor. Ancak bu, her emperyalist ülkenin her durumda ve her zaman saldırgan savaşlar için eşit derecede donanımlı olduğu ve/veya çıkarlarının her zaman saldırganlık ve savaşlarla örtüştüğü anlamına gelmez. Gündemdeki durumda ABD-NATO, (askeri olarak) saldırgan, savaş çığırtkanlığı yapan emperyalistlerin bloğunu oluşturuyor. Rusya ve Çin (askeri olarak) saldırgan olmayan emperyalist blok. Bu gerçeği ezberlenmiş genel teorilerle gölgede bırakmak ve bunun “ekonomik” ve “askeri” bağlamlarını birbirine karıştırmak, (askeri olarak) saldırgan emperyalistlerin çıkarları yönünde oynanan tehlikeli bir oyun olacaktır.

c) Yatıştırma- taviz verme politikası, (uzun süredir) saldırgan olmayan Rusya ve Çin'in politikası olmuştur. ABD'nin Ukrayna'ya kadar ulaşan NATO kuşatma uygulamaları ve Ukrayna'nın “NATO’laştırılması” ile birlikte Rus halkının çoğunluğu oluşturduğu Donbass'a yönelik saldırıların artması, Rusya'nın bu yatıştırma-taviz verme politikasına son vermesini tetikledi.

Görünüşe göre, bu yatıştırma politikası yakın zamanda sahneye geri dönmeyecek gibi görünüyor. Japonya'nın Rus adalarını geri alması konusuyla ilgili ABD-NATO provokasyonları, Rusya'nın yatıştırma politikasına dönmesini zorlaştıracak.

ABD-NATO'nun Güneydoğu Asya'daki ve özellikle Tayvan'daki benzer saldırgan, savaş çığırtkanlığı politikası ve uygulamaları, Çin'in yatıştırma politikasını da köşeye sıkıştırıyor.

Rus ordusunu doğuya, batıya ve güneye dağıtmak, Çin'i Güneydoğu Asya ve Tayvan meseleleriyle meşgul etmek, ABD-NATO'nun Rus-Çin ittifakını bozmak için değilse de zayıflatmak için uyguladığı bir stratejidir.

“Bir savaşın karakteri ve başarısı, esas olarak savaşa giden ülkenin iç rejimine bağlıdır, bu savaş, söz konusu ülkenin savaştan önce yürüttüğü iç politikanın bir yansımasıdır. “(14) Bu nedenle, savaştan çok önce izlenen politikalar incelenmeden, kendisinden önceki politikalarla bağlantısı anlaşılmadan, savaş değerlendirilemez. ABD'nin iç politikası, yayılmacı ve savaş çığırtkanı politikasına kitlelerin rıza gösterilmesi manipülasyonu konusunda kimsenin bir yanılsaması olduğunu sanmıyoruz. ABD-NATO, Rusya-Çin blokunu çeşitli şekillerde zorlama yoluyla ekonomik olarak kendi tekeline bağımlı kılmak için değilse bile, onlardan en fazla tavizi koparmak için onları köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.

Fyodorov ve ortak yazarlar, “Sosyal çelişkilerin karakteri ve çözülme biçimleri ekonomik ilişkilere bağlıdır” diyordu. “Ekonomik sistem, savaşların ortaya çıkması için koşullar da dahil olmak üzere tüm sosyal, politik ve ideolojik ilişkileri nihai olarak belirler.” (15)

 “Savaş siyasetin devamıdır” sözleri doğrudur, ama bu genellemeyi ortaya atmak, her emperyalistin her verili zamanda takip ettiği “siyaset”in doğasını anlatmaz. Burjuva ideologları ve oportünistler siyaset ve savaş arasındaki bağı gizlemeye çalışıyorlar.

ABD-NATO siyaseti ile 1950'lerden beri savaş kışkırtıcılığı ve tacirliği yapıyor. ABD-NATO'nun aynı siyaseti ve provokasyonları ile Avrupa'da ve Asya'da, bir dünya savaşı ihtimali Rusya-Çin tarafından değil, ABD-NATO tarafından yaklaştırılıyor ve tırmandırılıyor.

d) Ukrayna özelindeki sorun bir “bağımsız ülke” meselesi değildir. Ukrayna 2014'teki faşist darbeyle birlikte ABD-NATO saldırgan emperyalizminin bir uzantısı haline geldi. “Siyasi alanda” diyor Lenin, “emperyalist savaş, emperyalistlerin bakış açısından, savaş müttefiki olarak siyasi olarak bağımsız ama mali açıdan bağımlı küçük bir ulusa sahip olmanın bazen çok daha avantajlı olduğunu gösterdi.” (20) Nasıl ki emperyalistler açısından “vatan savunulması söz konusu olmazsa, bu tip ülkeler için; “vatan savunması”, küçük ülkeler de emperyalist savaşlarda anavatanlarını savunamazlar.” (16)

Dolayısıyla, savaşı doğru bir şekilde emperyalist bir savaş olarak değerlendiren, ancak Ukrayna’nın “anavatanı savunma” hakkına sahip “bağımsız küçük bir ulus” olduğundan bahsedenler, Leninist olmaktan çok uzaktır, ama Marksizm Leninizm ve Marksizm’in diyalektiğine ihanet etmekten hiç de uzak değiller.

e) Barış çığlıkları; “Barış için” haykırışları, Batı'nın ve onların liberallerinin, “sol” tarafından hatta bazı sözde ML solu tarafından bile kuyrukçuluğu yapılan bir ikiyüzlülüğüdür. Bunların hepsi, ABD-NATO emperyalizminin bir kuklası olan Ukrayna'da son sekiz yıldır iç savaş devam ederken oldukça sakindiler. Hepsi bu nesnel siyasi durumu, bu emperyalist gerçeği gizlemeye oldukça yoğun çaba harcıyorlar. Onlar Emekçi kitleleri kandırmaya, onların dikkatlerini başka yöne çekmeye çalışıyorlar. Komünist ve anti-faşist katliamlarını sürdüren, emperyalizmin, neo-Nazizm'in kuklası da olsa “küçük ulus için barış” gibi ikiyüzlü sözleri tekrarlıyorlar.

“İlhaksız barıştan” bahsediyorlar, ama gerçekte ilhak ABD-NATO tarafından uzun zaman önce zaten gerçekleşmiş durumda. Eğer herhangi bir ML, Donbass bölgesinin bağımsızlığını Rusya tarafından “ilhak” olarak görürse, bu, ezilen, katledilen azınlık uluslarının kendi kaderini tayin hakkının reddi olur. Bu, kendi emperyalist hükümet blokunun “ilhakını” meşrulaştıran ve bu ilhakı savunan şövenist bir ifade olurdu. Lenin bu pratiğin özünü şöyle tanımlıyordu;

Çünkü emperyalist rakipleri tarafından ilhakların ifşa edilmesi, tüm rüşvetçi gazetecilerin, sosyalist olarak gösteri yapanlar da dahil olmak üzere, tüm emperyalistlerin doğrudan endişesi, doğrudan işidir, halkı kandırmak, emperyalist amaçlarını süslemek için “kendi” emperyalist burjuvazilerine yardım etmektedir. (17)

Ve detaylı bir şekilde bunu şöyle açıklıyordu;

Kapitalistlerin yüksek tekel kârları almaları, işçilerin belirli kesimlerine ve bir süre için oldukça önemli bir azınlığa rüşvet vermelerini ve onları belirli bir ulusun burjuvazisinin safına diğerlerine karşı kazanmalarını ekonomik olarak mümkün kılar. ... Dünyanın bölünmesi için emperyalist uluslar arasındaki düşmanlıkların yoğunlaşması bu dürtüyü artırmaktadır. Ve böylece, emperyalizm ile oportünizm arasındaki o bağ yaratılır.

Bu tür bir "iyimserlik" hakkında yanılsamalar yaşamamalıyız. Bu Oportünizm açısından iyimserliktir; oportünizmi gizlemeye yarayan iyimserliktir. (18)

Bu nedenle, savaşı ya anti-emperyalist bir savaş- Rusya ile Ukrayna arasındaki bir savaş- ya da sadece sözde emperyalist savaş- ABD-NATO bloku ile Rusya-Çin arasında- savaş olarak sonuçlandıran şovenizm ve oportünizm doğrultusunda bu kadar çok “değerlendirme” olması tesadüf değildir. Bunlar anti-emperyalist savaşı gizlenmiş haliyle değerlendiriyor ve bu yönde söylemlerde bulunuyorlar, emekçi kitlelerin ve hem özelde hem de genel olarak dünya çapındaki çıkarları için askerî açıdan saldırgan ve saldırgan olmayan zorunlu değerlendirmeyi göz ardı ediyorlar.

2- Değerlendirmenin Sonucu

“Bizler devrimci Marksist-Leninistleriz ve her zaman ekonomik ve politik durumun ve onun gelişme eğilimlerinin doğru bir bilimsel analizinden yola çıkarız. Nesnel durumu değerlendirirken tüm öznelciliği ve onun keyfiliğini reddederiz. Eğer bizler “Marksistler olarak öznelciliği reddediyorsak, bunun nedeni kendimizi nesnel gelişimin köleleri olarak görmemiz değildir. Hayır, biz kendimizi proletaryanın zaferini hızlandırmak için tarihin aktif devrimci aracı olarak görüyoruz.” (19)

Mekanik eşitleme ve bir değerlendirmeyi otomatik olarak şu ya da bu emperyalist “yanlısı” olarak etiketlemek, herhangi bir Marksist Leninist’in değil, küçük burjuva, liberallerin çıkarımıdır.

Genel olarak, Marksist Leninistler kapitalistleri feodalizme karşı desteklediklerinde, bu onları kapitalizm yanlısı yapmaz, veya kapitalistlere karşı tekelci kapitalistleri desteklediklerinde, bu onları emperyalizm yanlısı yapmaz,  veya otokratik faşist bir hükümet biçimine karşı popülist bir burjuva demokrasisini tercih ettiklerini ilan ettiklerinde, bu onları burjuva demokrasisi yanlısı yapmaz, ya da ABD-NATO emperyalizminin saldırganlığına karşı direnişlerinde İran gibi rejimleri desteklediklerinde, bu onları gerici rejimler yanlısı yapmaz, veya ABD-NATO emperyalistlerinin Afganistan'daki yenilgisini memnuniyetle karşıladıklarında, bu onları Taliban yanlısı yapmaz. Bunlar liberallerin ya da kendi duruşlarına uygun teorileri ezberleyen, onları sloganlaştıran ve her durumda bir “formül” olarak kullananların yaptığı mekanik eşitlemelerdir. Bunun Marksizm’in diyalektiğinin uygulanmasıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Bütün bu duruşlar, emekçi kitlelerin çıkarları ve mücadelenin hızlandırılması düşünülerek mücadelelerinin çıkarları tarafından yönlendirilir ve bunlardan türetilir. Bu nedenle, değerlendirme ve belirleme için emekçilerin çıkarları esas alınmadan bir duruşun doğru değerlendirilmesi mümkün değildir. Bazı istisnalar dışında hemen hemen tüm açıklamalar bu gerekliliği göz ardı etmektedir. Onlar “Sınıf ilişkilerinden” alıntı yapıyorlar, ancak birbirleriyle çatışan, savaşan emperyalistler arasındaki sınıf ilişkilerine odaklanıyorlar, onlarla emekçi kitleler arasındaki “sınıf ilişkilerini” tamamen göz ardı ediyorlar.

Özelde Ukrayna'da ve genel olarak emekçi halkın ve onların mücadelelerinin çıkarları söz konusu olduğunda sorunlar ve bu sorunların önemi nelerdi ve şimdi bunlar nelerdir?

Özelde Ukrayna'da ve genel olarak dünyadaki emekçi kitlelerin çıkarlarına dayalı olarak konuyu ele almak için belirlenmiş seçenekler nelerdir?

Bu yönde bazılarının konuya tamamen batılı çıkarlar doğrultusunda değindiği, öncesinde, şimdi ve sonrasında yaşanan ve yaşanacak olan tüm korkunç şeyler için Rusya'yı suçladığı birkaç değerlendirmeden başka bir değerlendirme görmedik.

Neo-Nazi oluşumlardan, Rus dilini yasaklayan neo-Nazi yasalardan, komünistlerin ve anti-faşistlerin sekiz yıl boyunca katledilmesine kayıtsız kalarak ve şimdi “kendi kaderlerine kendileri karar versinler” demek, olsa olsa ayağı gerçeklere basmayan, neo-Nazileri yatıştıran, daha da kötüsü sevindirici olan ütopik bir söylemdir, çünkü bu söylem sekiz yıldır devam eden iç savaş gerçeğini gizliyor ve bunun mucizevi bir şekilde kendiliğinden durmasını bekliyor. Marksist Leninist olmak zorunda değil- ABD-NATO'nun yakın tarihine küçük ülkelerle ilişkilerinde bakan aklı başında herkes bu yaklaşımın saçmalığını ve hayalciliğini kolaylıkla görebilir.

Bu nedenle, Ukraynalı emekçilerin çıkarları, hükümet, ordu ve polis dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere, neo-Nazi yapısının ve neo-Nazi örgütlerinin yıkılmasıyla tanımlanabilir. Bundan başka, Ukraynalı emekçi kitlelerin çıkarlarına hizmet edecek ve hizmet edebilecek geçerli bir seçenek yoktu ve hâlâ da mevcut değil.

Özelde Ukrayna'nın ve genel olarak dünya emekçi kitlelerinin çıkarları, herhangi bir şekilde veya biçimde hiçbir NATO bağlantısı olmayan bir Ukrayna ile uyumludur – ülkesinde yabancı askeri personeli olmayan tarafsız bir ülke.

Bizler Savaşın siyasi amaçlarını sonuçlarıyla karıştırmıyoruz, bir savaşın karakterini sonuçlarından yargılayıp tanımlamıyoruz ve ilerici sonuçları olan tüm tarihi olaylara haklı savaşlar olarak bakmıyoruz. Ve Rusya'nın siyasi amacının, emekçi kitlelerin siyasi amaçlarıyla aynı olduğu yanılsaması içinde değiliz. Ancak, bir savaşın emekçi kitlelerin çıkarları ve mücadeleleriyle ilgili sonuçlarını göz ardı edemeyiz. Bu bizim temel yönergemizdir- genelin çıkarları, bu durumda her ikisi de aynı çizgide olan özelin çıkarlarıyla çelişse bile.

Bu nedenle, Rusya'nın emperyalist ve yayılmacı politikalarını kınarken, Rusya'nın devam eden neo-Nazi saldırılarını ve katliamlarını durdurmaya ve (muhtemelen) Ukrayna'nın bölgede ABD-NATO emperyalizmi tarafından daha fazla ve daha büyük saldırıların hazırlıkları için askeri bir üs haline gelmesini önlemeye yönelik müdahalesini memnuniyetle karşılıyoruz.

Şovenist, oportünist ve liberal iddiaların aksine;

Ukrayna'daki savaşın 1. Dünya Savaşı'na hiçbir benzerliği yoktur, çünkü o savaş tüm savaşan ülkelerin askeri olarak saldırgan olduğu emperyalist bloklar arasında bir savaştı. Ama bu savaş, savaşan ülkelerde saldırgan olmayan ve saldırgan emperyalistlerin olduğu Nazizm de dahil olmak üzere 2. Dünya Savaşı ile çok fazla paralelliği var. İçinde kendini Stalinist olarak tanımlayanların olduğu bu 2'inci dünya savaşı benzerliğini “o savaş Sovyetlere karşı savaştı” diye es geçenler Stalin’in şu değerlendirmesini gözden kaçırmışlar acelecilikten ve ezbercilikten.

"İkinci Dünya Savaşı, SSCB ile bir savaş olarak değil, kapitalist ülkeler arasında bir savaş olarak başladı. Neden? Birincisi, çünkü sosyalist bir ülke olarak SSCB ile savaş, kapitalizm için kapitalist ülkeler arasındaki savaştan daha tehlikelidir; çünkü kapitalist ülkeler arasındaki savaş yalnızca belirli kapitalist ülkelerin diğerleri üzerindeki üstünlüğünü sorgularken, SSCB ile savaş kesinlikle kapitalizmin kendisinin varlığını sorgulamasıdır. (21)

Ukrayna'daki savaş, zaten her yıl tırmanmaya devam etmekte olan silahlanma “tırmanmasına” neden olmadı.

Ukrayna'daki savaş, Rusya sınırındaki ülkeleri NATO ittifakına katılmaya veya katılmayı düşünmeye itmedi, uzun süredir bu zaten onların çalışmaları içindeydi.

Ancak, Yoldaş Lana M'nin işaret ettiği gibi, bu savaşın sonucuna bağlı olarak, aslında NATO'ya katılan komşu ülkeler için -büyük olasılıkla Rusya'nın müdahalesi korkusu nedeniyle- böyle bir karara karşı artan halk direnciyle caydırıcı bir rol oynayabilir.

Ve dünya genelinde, ABD-NATO'nun bir savaş karşısında herhangi bir ülkeyi sırf kendi rahatı için terk ettiğini pratikte görünce, Çin'e karşı ABD-NATO kuklası rolü oynama arzusunda olan Tayvan'ı bile etkileyebilir ve onu soruna barışçıl bir çözüm aramaya zorlayabilir.

Benzer şekilde, büyük olasılıkla yalnızca ABD'nin müttefiklerini en son “terk edişinden” ders çıkaran Japon halkının direnişiyle- Japonya'yı Rusya ile Adalar sorunlarına barışçıl çözümler arama konusunda bile etkileyebilir.

Nihai sonuçları görmeden somut bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken, özellikle de eğer savaş, Nazilerden ve NATO'dan arındırma içeriğinde barışla sonuçlanmasıyla yakında sona ererse ve Rusya ordusunu Ukrayna'dan çekerse, o zaman genele etkisi konusunda daha somut değerlendirme yapılabilir.

Ukrayna Özelinde, sonuçlar ne olursa olsun -son 8 seneye göre- olumlu etkileri olacaktır. Genel olarak, somut bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken, ama bu da olumlu görünüyor.

Erdoğan A

Tartışmalar için- Marksist Leninist Grup

Mart 2022

Sonuç için İlgili Makaleler

İlk makale

Ukrayna Özelinde Emperyalizm

İkinci Makale

Ezberciliğin kendisini Troçkizm’in kucağında bulduğu yer - Ukrayna'daki savaşa yaklaşım.

Üçüncü Makale

Ukrayna sorununa ilişkin değerlendirme ve sonuçlandırma hakkında- MLC'den Hari K yoldaşa yanıt

Dördüncü Makale - 

“Komünizmin Savunmasında” (IDC) nin bildirisi üzerine; Ukrayna'daki emperyalist savaşa karşı komünistlerin tutumu

 

Notlar

(1) Lenin-Devrimimizde Proletaryanın Görevleri

(2) Lenin, Sol Komünizm

(3) Lenin, Taktik Üzerine Mektuplar

(4) Lenin, Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği

(5) Lenin, Marksizm’in Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm

(6) Maurice Cornforth, Materyalizm ve Diyalektik Yöntem

(7) Lenin, Bir Adım İleri, İki Adım Geri

(8) Marks ve Engels, Komünist Manifesto

(9) Sovyetler Birliği Komünist Partisi Tarihi (B)

(10) Lenin, Proletarya ve Savaş Üzerine Ders”

(11) Lenin'den Inessa Armand'a

(12) Stalin, "Pravda" Muhabiriyle Söyleşi 17 Şubat 1951,

(13) Stalin, Barış ve Güvenlik Sorunu –

(14) Lenin, Doğu Halklarının Komünist Örgütlerinin İkinci Tüm Rusya Kongresine Konuşması

(15) Fyodorov, Byely, Koztov, Marksizm-Leninizm Savaş ve Ordu Üzerine

(16) Lenin: G. Y. Zinoviev’e

(17) Lenin, Uluslararası Sosyalist Komiteye ve Tüm Sosyalist Partilere Çağrı İçin Tezler

(18) Lenin, Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması, Bir Popüler Anahat

(19) O.W. Kuusinen, ECCI 13 üncü Plenumundan

(20) Lenin, Uluslararası Sosyalist Komiteye ve Tüm Sosyalist Partilere Çağrı İçin Tezler

(21) Stalin; Sovyetler Birliği'nde Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, 1952

 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.