Header Ads

Header ADS

Ukrayna Özelinde Emperyalizm

İlgili Makale ve eleştiriler PDF İndir

Marksist Leninistlerin Rus İstilasına Karşı Tutumu Üzerine


“İçinde bulunduğumuz dönemde savaşların meşru ve haklı olup olmadığına SADECE proletaryanın ve onun kurtuluş mücadelesinin bakış açısından yaklaşılabilir …Marksist-Leninistler her savaşa savaşan tarafların sınıfsal amaçlarına bağımlı olarak somut bir tavır alırlar. Pasifist ideolojinin savunucuları, sadece “barış çağrılarının” savaşların mücadelesiz olarak ortadan kaldırılmasına yol açtığını savunurlar. Bu nedenle pasifist ideoloji militaristler için tehlikeli değildir, gerici sınıflar tarafından kitlelerin uyanıklığını köreltmek için kullanılabilir." Fyodorov

Bu çalışma ve makale aslında Rus işgalinden önce başlamış ve emperyalizmin tanımına ve verili her somut duruma göre, 1'inci Dünya Savaşı ve 2'nci Dünya Savaşı'ndan örnekler ve Lenin ve Stalin'den alıntılarla, her birine karşı tutum farklılığı üzerine odaklanmıştı. Mevcut gelişmeyle birlikte, Marksist Leninist duruşun belirlenmesinde- “görünüşle” “ikna etme” çabasından başka kayda değer hiçbir değeri olmayan veriler ve tarihle makaleyi doldurmak yerine, güncel konu üzerine Marksist Leninist duruşu belirlemek için sorunun özüne odaklanmak amacıyla mümkün olduğunca özetlemeye karar verdim. Makale, dünyanın çeşitli yerlerinden bir grup Marksist Leninist arasındaki uzun “beyin fırtınası” ve tartışmaların nihai ürünüdür.

**

Profesyonel bir gazeteciden, güncel bir olay hakkında yorum yapmakta aceleci davranmaya çalışması doğaldır. Çünkü onun geçim kaynağı gazeteciliktir.  Ancak iyi bir gazeteci bile yorumunu tamamlamadan önce konuyu, tarihini ve gelişimini araştırır. Bir açıklama, rapor için ne kadar az zaman harcanırsa, konu o kadar genelleşir ve suçlu ile masum, haklı ile haksız arasındaki farkı bulanıklaştıracak şekilde “dengeli” hale gelir ve yorumda (burjuva) “siyasi olarak doğru” olma eğilimi artar.

Marksist Leninist yazarlar, ML gazeteleri için analizciler, açıklamalar vb., söz konusu olduğunda, bu pratik, Lenin'in “Bir Aptalın Acelesi Hız Değildir” değerlendirmesine girer. Acelecilik, belirli bir konuda çok genel olmakla sonuçlanır, konu özelinde, somutta olamaz. Bu yaklaşım ise, kafa karışıklığına neden olur ve belirli bir konuyu ve konunun gerçeklerini göz ardı eden biçimde teorilerin sloganlaştırılmasını teşvik eder. Marksist Leninistler doğruyu söylemekten korkmazlar, aksine burjuva anlamda “dengeli” ve “politik olarak doğru” olma eğilimi olmadan gerçeği olduğu gibi söylemek onların görev ve sorumluluğudur. Bunun tersini yapmak, Marksizm Leninizm değil, en kötü liberalizm olacaktır.

Bir yanda “acelecilik” ve bunun kaçınılmaz sonuçları, diğer yanda “reçeteci” yaklaşım nedeniyle, “emperyalizm ve Ukrayna özelinde” ilgili tipik yazı ve ifadelerde eksik olan şey, herhangi bir olaya teorilerin sloganlaştırılmış genel ilkeleriyle değil, yaklaşımın somut gerçeklere dayalı olması gerektiği Marksist Leninist ilkedir. “Genelde” doğru olan, “özel olarak” doğru olmayabilir. Bu nedenle, Lenin bizi her zaman genel teorilerin ilkelerine göre hareket etmememiz, bir ayağımızın her zaman özel durum ve durumun gerçeklerine basıyor olması gerekliliği konusunda sürekli uyarmıştı.

Teorinin genel ilkelerine bağımlı olarak çoğu makale doğru, ancak hemen hemen hepsi Lenin'in bu uyarılarını unutmuş.

Teorilerin ezbere dayalı genel ilkelerine dayalı olarak bir durumu analiz etmemeliyiz, analizler işçi sınıfının ve onların mücadelesini çıkarlarını temel alarak ve akılda tutarak somut durum temelinde yapılmalıdır. Her durumda ve her koşulda tüm emperyalistleri aynı sepete koymak diyalektik değil mekaniktir. Bir durumda baş düşman, saldırgan küçük emperyalist Türkiye olabilir, bir başkasında (aslında çoğu durumda) ABD-GB-İsrail ekseni olabilir, bir başkasında Çin veya Rusya olabilir, vb. Her bir olay ve durum nesnel olarak incelenmeli ve o durumdaki baş düşman belirlenmelidir. Lenin'in 1. Dünya Savaşı'na yaklaşımını ve saldırgan emperyalist(ler)e fayda sağlayacak hiçbir şey yapmama uyarısını ve Stalin'in 2. Dünya Savaşı'na yaklaşımını hatırlayalım.

Herhangi bir ülkedeki herhangi bir durumda baş emperyalist düşman olan savaş çığırtkanlığı yapan saldırganı belirlemek Marksist Leninist’lerin sorumluluğu içindedir. “Saldırganlık” gerçeğini belirlemek ve söylemek, ötekini emperyalist olmaktan kurtarmaz, bu belirtme diğer “emperyalizmine” taraf olmak anlamına gelmez. Bu şekilde etiketlenme korkusu, analizcilerini ve yorumcularını daha genel olmaya ve herhangi bir spesifik durumda hepsini aynı sepete koymaya zorluyor. Her özgül için sloganlaştırılmış genel teorileri tekrarlamak, Marksizm Leninizm’e ve Marksizm’in diyalektiğine ihanettir.

Somut bir durumu sadece “politik olarak doğru” olmak veya “dengeli bir yaklaşıma sahip olmak” için analiz etmek liberalizmin en kötü türüdür. Bir özgülde, neler olup bittiğini ve dahil olan ana tarafların kimler olduğunu tespit etmeye yönelik herhangi bir analizin, yola çıkmak için birden fazla noktası olacaktır, ama belirli bir zamanda belirli bir sorun için tutumumuzu belirlemede yola çıkış, istisnasız her zaman, tek bir temel yola çıkış noktasına sahiptir: işçi sınıfının ve onların mücadelelerinin çıkarları.

Emperyalizmin herhangi bir ayrım gözetmeksizin tüm spesifik olaylara “reçete” olarak durmadan alıntılanan “tanımı” konusuna girmeyeceğim. Bu özgül durumda, Rusya'nın emperyalizmin tanımı gereği, emperyalist bir ülke olduğu gerçeğine kimse itiraz etmiyor. Ancak bu tanımlama, yalnızca Ukrayna'da değil, genel olarak dünya genelinde emekçi insanların ve onların mücadelelerinin çıkarları göz önünde bulundurularak bu özel durum için tavrımızı belirlemek için her şeyi açıklıyor ve bize bütün resmi ve verileri sağlıyor mu? Hayır sağlamıyor. Tanım gereği “emperyalistleri” belirlemek hem Ukrayna özelinde hem de dünya genelinde bu belirli durumda baş düşmanın belirlenmesi olmadan kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey ifade etmez. Çoğu durumda olduğu gibi, bu özel durumda da Marksist Leninistler, Ukrayna'da, Donbass'ta ve genel olarak dünya genelinde emekçi halkın çıkarlarının nerede olduğu sorularını yanıtlamak zorundadır. Bunu yapmak için, söz konusu ülkenin, savaşa taraf olan emperyalist ülkelerin tarihini, ülke içindeki mevcut siyasi sistemi ve emperyalist ülkelerin savaş oyunu oynadığı ülkenin egemen sınıf doğasını incelememiz gerekiyor. Hangi emperyalist bloğun diğer(ler)ine savaşı zorladığını belirlemek için nesnel olarak inceleme yapmalıyız. Her ne kadar da savaşların türünü olası sonucuna göre değil, o spesifikteki sınıfsal özüne ve amaçlarına göre belirlesek de bu spesifikteki “sonuç”, hem Ukrayna özelinde hem de dünya genelinde emekçi kitlelerin çıkarları ve onların çıkarları için hayati derecede önemlidir. Bu nedenle emekçi halkların çıkarları sorunu özellikle bu özgülde tüm analizlerde incelenmeli ve dikkate alınmak zorundadır.

Ukrayna’daki Somut durumu özellikle bu yönleriyle inceleyelim; 1) Ukrayna'da ordu ve polis de dahil olmak üzere Neo Nazi siyasi iktidarı ve Neo Nazi milislerin varlığı, 2) Donetsk ve Lugansk bölgelerinde Nazi rejimi yıkılana kadar hiç durmayan ve asla durmayacak olan emekçi halka, komünistlere ve anti faşistlere yapılan Nazi saldırılarına karşı güvenlik ve emniyet sorunları. Ve diyalektik olarak bağlantılı, genel olarak Ukrayna ile ilgili temel konular; 1) Ukrayna'nın NATO ile hizalanması- ve ABD askeri araçlarının ve personelinin Rusya sınırına yerleştirilmesi, 2) Ukrayna'dan sonra diğer sınır ülkelerinin NATO ile hizalanması ve ABD askeri araçlarının ve personelinin Rusya sınırlarına yerleştirilmesi. Marksist Leninistlerin güncel sorundaki tavrının tespiti, bu sorunların dünya savaşı ihtimalinin tırmanması, gerilmesi, azalması, emekçi halkların çıkarlarının ve mücadelelerinin nerede olduğunun tespiti ile bağlantılı olarak yapılacak tahliline ve tavrın ne olması gerektiği konusunda bu temele dayanmaktadır. Teorilerin ezbere dayalı genel ilkelerine değil, temel çıkarlar göz önünde bulundurularak somut durumun değerlendirilmesine dayalıdır.

Ukrayna Özeli

Hemen hemen tüm değerlendirmeler, Ukrayna'nın tüm kurumlarda, Orduda, Poliste Nazilerle birlikte Nazi seven bir siyasi güce ve bir Nazi milis gücüne sahip olduğu gerçeğini gözden kaçırıyor. Neo-Nazi Ukrayna’nın ABD-NATO'nun savaş çığırtkanlığı yapan saldırgan emperyalizminin vasalı olmaya hazır olması, daha sonra ele alacağımız başka bir yön. Bu nedenle, Rus işgali karşısında Ukrayna'da "Barışçıl Çözüm" çığlıkları, faşizmle, özellikle onun Nazi biçimiyle- Rus işgali olsun veya olmasın- barışçıl bir çözüme ulaşılabileceğine dair liberal ütopyanın bir yansımasıdır. Tarihte, herhangi bir Nazi siyasi iktidarı ile bir tane “barışçıl çözüm” örneği olmamıştır ve olamaz- (en azından Marksist Leninist bakış açısından).

Ne yazık ki, Ukrayna'daki duruma ilişkin hemen hemen tüm değerlendirmeler ve soyut sloganlaştırma, Rus emperyalist işgalinden önce "Ukrayna barışçıl bir ülkeydi" varsayımından veya aldatmacasından kaynaklanmaktadır. İşin aslı şudur ki, Ukrayna'da savaş, yıllardır ve özellikle son 8 yıldır anti-faşistlerin topluca katledildiği, diri diri yakıldığı, kanlı ve acımasız bir şekilde devam etmektedir. Anti-faşistler kendi özerk bölgelerini kurduktan sonra şeklini değiştiren, Naziler ve anti-Faşistler arasında bir iç savaş vardı ve hala devam ediyor. Özerkleşme, Nazilerin anti-faşistleri bombalamalarını, öldürmelerini ve katletmelerini durdurmadı.

İşgalden önce Ukrayna'da "barışçıl bir durum" varmış gibi göstermeye çalışmak ve "barışçıl çözüm" çağrısı yapmak bir yanda kitleleri aldatma, diğer yanda kendini kandırmadır. Bu, faşizmle barışçıl olunabileceğine inandıkları gibi, Ukrayna sorununa "barışçıl bir çözüm" olabileceğine inanan liberallerin ve liberal eğilimleri olanların bir yanılsamasıdır. Herhangi bir "barışçıl çözüm" ancak Nazi hükümetinin ve Nazi milislerinin yok edilmesinden sonra konuşulabilir.

Emekçi kitlelerin ve onların mücadelesinin çıkarları, Ukrayna'daki Nazi rejiminin yıkılmasıyla doğrudan ve hayati bir şekilde bağlantılıdır.

Donbass

Benzer şekilde, Donbass bölgesindeki emekçi kitlelerin ve onların mücadelesinin çıkarları, Nazi rejiminin yıkılmasına ve milislerinin yok edilmesine bağlıdır. Bu sonuç olmadan, yalnızca Donbass ve Ukrayna'da değil, Avrupa'da ve Çin'e ve ötesine kadar barışçıl bir çözüm olamaz.

Emperyalizm ve savaş

Savaş kışkırtıcı saldırgan emperyalist ABD-NATO tarafından desteklenen Ukrayna neo-Nazileri ve Rus emperyalizminin işgal girişiminden oluşan Nazi-Ukraynasın'daki savaş, her savaş için hazır reçetelerle tanımlanan ve değerlendirilen tipik bir savaş değildir. Lenin'in "reçete" değerlendirmelerine karşı dediği gibi; “Savaşlar son derece çeşitli, farklı, karmaşık bir şeydir. Onlara genel bir kalıpla yaklaşılamaz”, her savaşın somut bir analizi yapılmalıdır. (Lenin'den Inessa Armand'a)

Fyodorov, " emperyalistler, toprak ve uygulanan silahlı mücadele araçları bakımından sınırlı olan yerel savaşlara her zamankinden daha sık başvuruyorlar " diye öngörüyordu. Ve Lenin'in “küçük” emperyalist savaşlara ilişkin değerlendirmesinin “bugün hâlâ geçerli olduğunu” hatırlatıyordu.

Lenin'in bu değerlendirmesi, onların (küçük emperyalist savaşların) özünü ve toplumsal ilerleme için oluşturdukları tehlikeyi anlamaya yardımcı olur. Küçük bir emperyalist savaş, ölçeği ve içerdiği savaşın teknik araçları açısından sınırlı olmayan bir dünya savaşına dönüşebilir. ABD egemen çevrelerinin resmi bir doktrini olan yerel bir savaşta saldırgan askeri eylemlerin yoğunlaştırılması stratejisi, kaçınılmaz olarak askeri çatışmaların uzamasına yol açmakta ve bir dünya savaşı tehlikesini ağırlaştırmaktadır."

Hiçbir Marksist Leninist, bir dünya savaşının emekçi kitlelerin çıkarına olduğunu iddia edemez. İşgalden önceki durum ve şimdiki durum bu ilişkiler göz önünde bulundurularak incelenmelidir. Marksist Leninistlere düşen sorumluluk, hangi durumda dünya savaşını tırmandıran bir faktör ya da gerilimi azaltan bir faktör oynayacağını incelemek ve anlamaktır.

Fyodorov, " proletaryanın devrimci hareketinin çıkarları ve onun kapitalizme karşı mücadelesi çıkarları, savaşlar da dahil olmak üzere tüm uluslararası olayların ana kriteri haline gelmiştir. Çağımızda savaşların meşruiyetine ve adaletine SADECE proletaryanın bakış açısından yaklaşılabilir " diyordu.  

ABD-NATO

ABD-NATO'nun savaş çığırtkanlığı ve askeri saldırganlığın ana itici gücü olduğu Marksist Leninistler için bir sır değildir. Bu nedenle, yalnızca belirli bir ülkede değil, ABD'de olduğundan daha fazla askeri personeli olan yurt dışındaki üslerle, tüm dünyada 3. Dünya Savaşı için “tırmandırıcı” bir rol oynuyor.

Ukrayna örneğinde, Rusya'nın herhangi bir direnişi olmadan Ukrayna'nın NATO'ya uyum sağlamasının yalnızca ABD-NATO'yu değil, diğer Rus sınır ülkelerini de neo-Nazi NATO'ya uyum sağlamaya teşvik edeceği çok açık ve tartışılmaz bir gerçektir. Unutmayalım, faşist devleti kuran ve ABD sınırında Meksika veya Kanada'da Nazi milislerini eğiten Rusya değildir. Rusya'nın Batı'daki en uzun sınırında bulunan ABD'dir. Afganistan'da, Libya'da, Suriye'de ve Afrika'da, hatta Asya'da diğerleri üzerine savaşı zorlayan, saldırgan olan Rusya değildi. Ama ABD-NATO'ydu. Sınırlarında bir NATO ittifakı ve Rusya'nın tüm sınırlarında ABD-NATO askeri üslerinin ve kişisel personelin varlığı, gerilimi azaltma değil, yalnızca tırmanma rolünü oynayabilir. Mevcut aşamada, güvenlik çıkarları ve askeri gücü Rusya'nınkiyle bağlantılı olduğu gerçeğinden, kişi Çin'i hesaba katmadan Rusya’yı düşünemez, düşünülemez. Bu da -Tayvan ile Güney ve Doğu Çin Denizi üzerinde devam eden provokasyonlara bakmadan- Çin'in Rusyayla ilgili olarak müdahalesi anlamına gelir. Bu da sonuç olarak (Dünya savaşı) “tırmanma”sı anlamına gelir.

NATO'nun Ukrayna'daki varlığının dünya savaşında tırmandırıcı bir rol oynayacağı tartışılmaz bir gerçektir. Ve böylece, (emperyalist niyetler ne olursa olsun) bunu önlemeye yönelik herhangi bir girişim hem Ukrayna özelinde hem de genel olarak emekçi halkların ve onların mücadelelerinin çıkarlarıyla uyumludur.

Alman emperyalist saldırganlığı karşısında, Izvestia'nın 18 Mart 1938 tarihli makalesi, diğer Emperyalist Güçleri, artan saldırganlığı durdurmayı ve yeni bir dünya katliamının artan tehlikesini ortadan kaldırmayı amaçlayan pratik önlemler almaya çağırıyordu."

Tutum Üzerine

Bir Marksist için savaşın doğasını açıklığa kavuşturmak, onun savaşa karşı tutumu sorununa karar vermek için gerekli bir ön hazırlıktır. Ancak böyle bir açıklığa kavuşturma için, her şeyden önce, söz konusu savaşın nesnel koşullarını ve somut durumlarını belirlemek zorunluluktur. Savaşı, gerçekleştiği kendi tarihsel ortamında düşünmek gerekir, ancak o zaman kişi o savaşa karşı tavrını belirleyebilir. Aksi takdirde ortaya çıkan yorum materyalist değil eklektik olacaktır.

Tarihsel koşullara, sınıfların ilişkisine vb., bağlı olarak, savaşa karşı tutum farklı zamanlarda farklı olmalıdır. (Lenin, Proletarya ve Savaş Üzerine Ders)

Emperyalistler arasındaki rekabet ve çatışmada savunma konumunda bulunan Rusya'nın önceden bir savaş ya da savaşı tırmandırmak gibi bir niyetinin olmadığı ve olamayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Savaş, askerî açıdan saldırgan emperyalist ABD-NATO aracılığıyla Rus emperyalistleri üzerine “zorlandı”.

İşte yine Lenin'in küçük savaşların daha büyük savaşların kapılarını kolayca açabileceğini belirten küçük savaşlar değerlendirmesi. Bu tür savaşlarda, savaşan grupların -küçük ya da büyük- ilerici ya da gerici anlamında “niteliği”, değişen koşullarda her grubun aldığı “taraf”a göre kolaylıkla değişebilir. (Suriye örneğinde olduğu gibi). Lenin, askerî açıdan saldırgan emperyalist(ler)e karşı tavrı konusunda netti – “Sosyalistler asla saldırgan emperyalistlere fayda sağlayacak veya onların saldırganlıklarını kolaylaştıracak hiçbir şey yapmazlar.”, 2. Dünya Savaşı sırasında Stalin de Lenin'i takip etti. Ve üstelik, Stalin'in Hindistan KP'sine verdiği yanıt, belirli bir durumda ML tutumunda çok açıktı- mevcut durumu analiz edin, baş düşmanı belirleyin.

Dünya halklarının şu anki baş düşmanı neo-Nazi ABD-GB-İsrail emperyalist bloğudur. ABD nin ekonomik ve siyasi olarak gerilemesi, onun askeri saldırganlığını arttırmakta ve Rus-Çin emperyalist bloğu ile bir dünya savaşını tırmandırmaktadır. Alman saldırgan emperyalizmi karşısında diğer emperyalist güçlerin diyalektik bağlantısı ve eleştirisi ile ilgili değerlendirmelere bakalım.

Mart 1939'da Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin On Sekizinci Kongresi'ne sunduğu raporda Stalin, Hitlerci saldırganlığın büyümesinin nedenlerini analiz ederek şunları söylüyordu:

"Başlıca neden, saldırgan olmayan ülkelerin, özellikle İngiltere ve Fransa'nın çoğunluğunun, toplu güvenlik politikasını, saldırganlara karşı toplu direniş politikasını reddetmesi ve bir müdahale etmeme, bir tarafsızlık pozisyonu almasıdır. " JV Stalin, Merkez Komitesinin Çalışmaları Üzerine SBKP (B) On Sekizinci Kongresine Rapor

Nazi sistemini, genelde Neo-Nazi ABD-NATO blokunu besleyen ve güçlendiren bu saldırganlık ve provokasyon karşısında Rusya'nın kendi çıkarları açısından “tarafsız” olması mümkün değildi. Benzerlik olarak, Stalin, İngiliz ve Fransız emperyalistlerine atıfta bulunarak şöyle diyordu;

"Müdahale etmeme politikası, saldırganlığa göz yummak, savaşın dizginlerini serbest bırakmak ve dolayısıyla savaşı dünya savaşına dönüştürmek anlamına gelir. Müdahale etmeme politikası, saldırganların hain işlerine engel olmamak için bir şevk, bir arzuyu ortaya koyar. ” Stalin, SBKP'nin On Sekizinci Kongresi (B), Stenografik Rapor, 1939

Almanya'nın 65 milyon nüfusa sahip olduğunu ve üzerlerinde askeri kısıtlamalar olduğunu unutmayalım. Şu anda emin değilim ama sanırım 100 bin civarında askeri personel ve askeri sanayi yasağı ile sınırlıydı. Ancak Nazilerin tırmanmasıyla güç kısıtlamaları kaldırıldı ve diğer emperyalist ülkelerin mali sermayesinin de yardımıyla Sovyet Rusya'yı yok etmek amacıyla askeri bir güce dönüştürüldü. Ne zaman ki Sovyetlerin Almanya'yı yenebileceğine tanık oldular, o zaman Sovyetleri durdurmak için anti-faşist ittifaka katıldılar. Emperyalist yapıları ve amaçları değişmedi, ancak “ilerici” bir siyasi içeriğe sahip olan bu verili savaşta ekonomik, politik ve sosyal faktörler belirleyici rol oynadı. Aynı zamanda emperyalistler faşizmin tamamen ortadan kaldırılmasını önleyerek emperyalist doğalarını kanıtlamışlar ve işgal altındaki küçük ülkelerdeki halkların kurtuluş hareketinin gelişmesini engellemişlerdi.

Bu bağlamda, Lenin'in savaşlar hakkındaki değerlendirmesini hatırlayalım ve Fyodor'un belirttiğine dayanarak onun üzerinde düşünelim:

“Tekel öncesi burjuvazinin yürüttüğü ilerici savaşların her zaman saldırgan haksız eğilimler de sergilediğini akılda tutmak önemlidir; bazen bunlar o kadar önemli hale geldi ki, savaşın toplumsal karakterini değiştirdi, onu bir kurtuluş savaşından bir saldırgan savaşına dönüştürdü. Bugün bile kapitalist ülkeler belirli koşullarda ilerici savaşlar yürütebilir, ancak burjuva politikalarının emperyalist eğilimleri her zaman kendini gösterir.”

Emperyalizmin sadece teorik “tanımına” dayanmak ve bunların her durumda ve koşulda aynı beklenen sonuçlar doğuracağı ve aynı olduğunu iddia etmek, Marksizm Leninizm’in ruhuna ve diyalektiğine ihanettir.

Hiçbir alternatif sunmadan, soyut sloganlar atarak, ezberlenmiş "reçeteleri" değerlendirmelere dayandırmak oldukça kolaydır. Ancak bu, emekçi kitlelerin ve onların mücadelesinin çıkarlarına yardımcı olamaz. Her zaman, her durumda emekçi insanların çıkarlarının nerede yattığını araştırmak ve belirlemek gerekliliktir.

Marksist Leninistler için her değerlendirme ve tavır, emekçi kitlelerin ve onların mücadelesinin çıkarlarını göz önünde bulundurmalı ve bu çıkarlardan türemelidir. Diğer her şey, tüm ezberlenmiş sloganlar ikincildir ve diyalektik olarak buna bağlıdır.

Mevcut değerlendirmelerin ve duruşların çoğu soyut sloganlara ve emperyalizme karşı genel bir duruşa dayanmaktadır. Görünüşe göre hiçbiri Ukrayna'da ve genel olarak dünya genelinde temel sorunların ne olduğunu belirlemek için bir çalışma yapmamış. Özeldeki konuları genelden ayırma ya da geneli verili özelden ayırma bir "sol çocuk hastalığı" alışkanlığıdır. O yüzden ezbere soyut sloganlar atmak dışında hiçbiri temel sorunları göremiyor -hatta görmek için çabalamıyor- ve bunlara bir çözüm önermiyorlar.

Lenin'in dediği gibi, "Uyuz acı veren bir hastalıktır. Ve insanlar devrimci lafazanlığın uyuzuna kapıldığında, bu hastalığın sadece görüntüsü bile dayanılmaz acılara neden olur."

Bugünkü “saldırgan” suçlamaların benzerliği açısından burada Fyodorov'dan alıntı yapmak önemlidir;

SSCB'yi suistimal etmeye devam eden ve onu bir "Doğu" cephesi yaratmak için saldırgan olarak nitelendiren İngiliz ve Fransız yönetici çevreleri, bir "Doğu" cephesinin ortaya çıkmasının savaşın gelişiminde radikal bir dönüş anlamına geldiğinin farkında değiller- Hitler tiranlığına karşı bir dönüş, demokrasi için bir zaferden yana bir dönüş.

Amerika Birleşik Devletler Hükümeti, Faslıların protestolarına ve yetkisi Fas'a kadar uzanan Fransa Petain Hükümeti'nin doğrudan askeri karşı koymasına rağmen askerlerini Kazablanka'ya çıkardığında haklı mıydı? Şüphesiz haklıydı.

Sorun Rusya'nın emperyalist olup olmadığı değildir. Asıl sorun, yapılan hareketin Ukrayna, Donbass bölgesi emekçi kitlelerinin ve onların mücadelesinin çıkarları için olup olmayacağı ve sonuçlanıp sonuçlanacağıdır.

Benzer bir durumda, Rusya-Gürcistan savaşında Garbis Altınoğlu, Marksist Leninist'in tavrını şöyle özetlemişti;

" İşçi sınıfının devrimci öncüleri ve tutarlı demokrat ve enternasyonalistler nüfuz alanları, hammaddeler, pazarlar ve askeri-siyasal üstünlük için yürütülmekte olan bu emperyalistler arası çatışmada ilke olarak taraf olamazlar. Onlar, savaşın kapitalizmin ve emperyalizmin doğasında var olduğunu ve gerçek ve kalıcı barışın ancak proleter devrimlerinin dünya ölçeğinde zaferi ve kapitalist-emperyalist sistemin yıkılmasıyla ortadan kalkabileceğini ve Kafkasya krizinin de ancak işçi sınıfının devrimci partilerinin önderliğinde ve proleter enternasyonalizmi bayrağı altında yürütülecek bir savaşımın ilerlemesi ve zaferiyle çözülebileceğini bilirler.

Öte yandan onlar, ABD ve NATO’nun, ya da daha açık bir anlatımla ABD-İsrail-Britanya neo-faşist ekseninin en saldırgan bloku oluşturduğu, dünya işçi sınıfı ve halklarının baş düşmanı olan bu blokun saldırı savaşlarının esas kışkırtıcısı ve yürütücüsü olduğu ve dolayısıyla bu eksenin zayıflatılması, izole edilmesi ve etkisizleştirilmesinin işçi sınıfı ve halkların ana görevi olduğu gerçeğini de asla görmezden gelemezler.

Rejimlerinin gerici ve emperyalist niteliklerine rağmen Rusya ve Çin halihazırda savunma konumundadırlar ve onların, ABD-NATO ekseninin kendilerini kuşatma, geriletme ve izole etme çabalarına karşı yaptıkları girişimler ve karşı-ataklar bugünkü taktiksel evrede mevcut barışın korunmasına hizmet etmekte ve nükleer silahların da kullanılacağı yeni bir dünya savaşının patlak vermesini zorlaştırmaktadır.

Dolayısıyla işçi sınıfının devrimci öncüleri ve tutarlı demokrat ve enternasyonalistler, emperyalist ve yayılmacı politikalarını mahkûm etmekle birlikte Rusya’nın ABD-İsrail-Gürcistan ekseninin giriştiği saldırıyı püskürtmesini memnunlukla karşılarlar."

Ukrayna'daki savaş, bilinçli olarak Rusya'ya dayatılan ABD-NATO askeri saldırganlığının kaçınılmaz bir sonucudur. Ukrayna'nın Nazi yapısını, Nazi milislerini ve Donetsk ve Beyaz Rusya'ya yönelik saldırgan politikasını ve dünya savaşı olasılığını artıran ABD-NATO ordusunun Rusya sınırındaki uzantısı olma arzusunu göz önünde bulundurarak; Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin yan işlevleri Marksist Leninistler tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

“Politik ilerici içeriğin” bir başka aşırı örneği

“Savaşlar,” diyor Lenin, “son derece farklı, çeşitli, karmaşık bir şeydir. Onlara genel bir kalıpla yaklaşılamaz. "

Fyodor, “Savaşın siyasi içeriği, toplum yaşamında oynadığı tarihsel rolü belirler. Siyasi içeriğine bağımlı olarak, savaşlar toplumun gelişimi üzerine ilerici veya gerici bir etkiye sahip olabilirler. Lenin'in savaşın siyasi içeriği ilkesini teorik ve pratik açılardan bu kadar değerli kılan işte bu ayrımdır” diyor ve devam ediyor;

Savaşların Siyasi içeriği ve adil ve adaletsiz olarak ikiye ayrılması organik olarak birbirine bağlıdır. Antagonist toplumlardaki tarihsel fenomenlerin tüm ahlaki değerlendirmeleri, sınıf-politik bir anlama sahiptir. Bu nedenle, bir savaşın ahlaki-politik özelliği, onun sınıfsal doğasını ifade eder. Karakteristik keyfi değildir, her savaşın somut tarihsel koşullarda oynadığı nesnel rolü yansıtır. Haklı savaşlar, savaşan tarafların ilerici veya gerici, özgürleştirici veya saldırgan amaçlarıyla haksız olanlardan ayırt edilir.”

Hepimiz biliyoruz ki, Suriye'deki savaş, – ABD-NATO tarafından örgütlenmiş, beslenmiş, önderlik edilmiş, militarize edilmiş ve onlar tarafından eğitilmiş- kaos yaratmak ve onlara bölgeyi işgal etmeleri ve petrol zengini bölgeleri ilhak etmelerinde kapıyı açmaları için salıverdikleri IŞİD, ABD-NATO stratejisinin ürünü ve sonucuydu.

US-NATO’nun SDG'ye verdiği desteğin bölgedeki uzun vadeli stratejisinin bir parçası olduğunu da hepimiz biliyoruz. Soru şu: IŞİD'e karşı Rojava Devrimi, ABD-NATO'nun desteği olmadan mümkün olabilir miydi? Cevabın “HAYIR” olduğunu hepimiz biliyoruz. Rojava devrimi ilerici midir? Evet devrimcidir. Her ne kadar Lenin'in “küçük emperyalist savaşlarında” değişim olasılığının açıklandığı gibi sonradan karakteri değişmiş olsa da hiçbir Marksist Leninist’in bu soruya olumsuz yanıt verebileceğini sanmıyorum.

Emperyalistlerin sinsi, saldırgan amaçları olduğunu bilmelerine rağmen, hiçbir Marksist Leninist bu desteğe karşı çıkmazdı. Savaş çığırtkanlığı yapan, askerî açıdan saldırgan emperyalist savaşın “siyasi ilerici içeriği” Rojava'yı yaşama taşıdı. Marksist Leninistler, ABD-NATO askeri saldırganlarının özelde bölgenin ve genel olarak dünyanın emekçi halkları için taşıdığı tehlikeyi süslemeden, göz ardı etmeden Rojava'yı memnuniyetle karşıladılar.

ABD-NATO güçlerini “Koalisyon ortakları” olarak adlandıran, ancak Donbass'taki benzer durumda, Bundist ideolojileri nedeniyle “Kahrolsun Rus emperyalizmi ve işgali” diye bağırmaları şaşırtıcı değil. Konumuz bu olmasa da değerlendirmelerin ve görüşlerin çoğunun ya öznel olduğunu ya da nesnel ve Marksist Leninist değil öznel yaklaşımdan kaynaklandığını göstermek açısından bu önemlidir.

Diğer ilgili konulara da kısaca değinelim

Barışçıl Çözüm

"Barışçıl Çözüm" çığlığı, faşizmle özellikle Nazi biçimiyle barışçıl bir çözüme ulaşılabileceğine dair liberal ütopyanın bir yansımasıdır. Ukrayna'daki duruma ilişkin hemen hemen tüm değerlendirmeler ve soyut sloganlaştırma, Rus emperyalist işgalinden önce "Ukrayna barışçıl bir ülkeydi" varsayımından veya aldatmacasından kaynaklanmaktadır. İşin aslı, Ukrayna'da savaş yıllardır ve özellikle son 8 yıldır komünistlerin ve anti-faşistlerin topluca katledildiği, yakıldığı kanlı, acımasız bir şekilde devam etmektedir. Anti-faşistler kendi özerk bölgelerini kurduktan sonra şeklini değiştiren, Naziler ve anti-Faşistler arasında bir iç savaştı. Bu, Nazilerin komünistleri ve anti-faşistleri bombalamasına, öldürmesine, katletmesine engel olmadı.

İşgalden önce Ukrayna'da "barışçıl bir durum" varmış gibi göstermeye çalışmak ve "barışçıl çözüm" çağrısı yapmak bir yanda aldatma, diğer yanda kendini kandırmadır. Bu, faşizmle olabileceğine inandıkları gibi, Ukrayna sorununa "barışçıl bir çözüm" olabileceğine inanan liberallerin ve liberal eğilimleri olanların bir yanılsamasıdır. Herhangi bir "barışçıl çözüm" ancak Nazi hükümetinin ve Nazi milislerinin yıkılmasından sonra konuşulabilir.

Savaş Karşıtı- Rusya Karşıtı gösteriler

Gösterilerin çoğu, faşistlerin ve faşist destekçilerin komünistleri ve anti-faşistleri faşist olarak etiketlediği soğuk savaş dönemi propaganda taktiklerinin yeniden canlanması gibi görünüyor. Mükemmel yazılmış pankartlar ve sloganlarla iyi organize edilmiş bu gösteriler, açıkça görülüyor ki, bu gösteriler söz konusu ülkelerin yönetici sınıfları tarafından organize ediliyor ve destekleniyor.

Açıklama ve gösterilere gelince;

Amerikan ve Büyük Britanya Marksist Leninistleri açısından, "Rus İstilası" ve "Rus emperyalizmi”ne odaklanarak Rusya'yı mahkûm etmek ve ABD-GB emperyalizminin mahkûmiyetine sadece "sözde hizmet" vermek şovenizmin göstergesidir. Bu tür gösteriler ve açıklamalar ilerici değil, gerici olarak kabul edilir, çünkü dünya halklarının baş düşmanlarını ve Ukrayna'daki kışkırtıcı, savaş kışkırtıcılarını ve Nazi destekçilerini gizliyor.

Bu özel durumda ABD-İngiltere-İsrail eksenine odaklanan Rus Marksist Leninistleri için Rus emperyalizmini göz ardı etmek şovenist olarak değerlendirilecek ve dolayısıyla bu tür gösteriler ilerici değil gerici olacaktır. Şimdiye kadar Rus komünistleri ve anti-faşistler çoğunlukla doğru tavrı sergilediler.

Avrupa ülkeleri için Marksist Leninistler, baş düşmanları NATO'ya odaklanacak ve NATO'dan çekilmeyi ve NATO'nun dağılmasını talep edeceklerdir. Rusya'ya odaklanan ancak NATO'yu hariç tutan herhangi bir gösteri ilerici değil gerici olacaktır.

Sadece iki tarafla da doğrudan ilişkisi olmayan ülkelerin Marksist Leninistleri konuyu eşit bir şekilde ele alabilirler. Ancak dünya halklarının baş düşmanını ve (en azından şu anda) savaş çığırtkanlığı yapan, savaşı tırmandırıcı olan ABD-NATO emperyalizmini vurgulamayı asla unutmadan. Hiçbir şey durağan değildir, diğerlerinin şimdikilerin yerini alacağı bir zaman gelebilir veya bu tür durumlar olacaktır. Ama bizler şimdiki duruma ve şartlara göre hareket eder ve tavrımızı ona göre belirleriz.

Gösteriler sadece savaşa karşı oldukları için "ilerici" olarak kabul edilemezler- ML savaşlara karşı değil, belirli savaş türlerine karşıdırlar- veya sadece "barış" çağrısı yaptıkları için ilerici olarak kabul edilmezler- kiminle barış? NATO ile, Nazi siyasi iktidarı ve Ukrayna'daki Nazi milisleri ile mi? Aynı kişiler Suriye'de IŞİD'le "barış" çağrısında bulunuyordu ve bazıları hala buna devam ediyor.

Sonuç

Marksizm Leninizm'de temel ilkeler dışında hiçbir şey siyah ve beyaz değildir. “Emperyalizm” ve “emperyalist savaş” tanımını ezberlemek ve bunu her duruma uygulamak “uyuz” hastalığının göstergesidir. Marksizm’in diyalektiğini uygulayabilenler için, Lenin'in "A Caricature of Marksizm and Emperyalist Economism’ deki sözleri “siyah mı beyaz mı” konusunda çok şey anlatıyor; “Emperyalizm, kapitalizm kadar bizim “ölümcül” düşmanımızdır. Bu böyle. Bununla birlikte hiçbir Marksist, kapitalizmin feodalizme kıyasla ilerici olduğunu ve tekel öncesi kapitalizme kıyasla emperyalizmin ilerici olduğunu unutmayacaktır.”

Fyodor'un belirttiği gibi, “emperyalistler, toprak ve uygulanan silahlı mücadele araçları bakımından sınırlı olan yerel savaşlara her zamankinden daha sık başvuruyorlar. Bu tür savaşlar yaparak dünyanın farklı yerlerindeki konumlarını güçlendirmeye ve emekçilerin devrimci kurtuluş hareketini zayıflatmaya çalışıyorlar.

Yakın tarihe bakıldığında, hepsi olmasa da çoğu “yerel Savaş'lar", ABD-NATO tarafından başlatılmış ve ciddi bir direniş göstermeden yürütülmüştür. Bunlar o ülkelerin alt-üst yapısını yerle bir etmişler, insanları beyin göçüne zorlamışlar, onları ekonomik ve sosyal olarak Orta Çağ'a göndermişler – Libya örneğinde ise, Afrika kıtasının ekonomik ve sosyal refah açısından en gelişmiş ülkesi olan bu ülkeyi kölelik çağına göndermişlerdir.

Sınır ülkeleri dışında Rusya'nın (ve dolaylı olarak Çin'in) ABD-NATO serbestçe-saldırganlık yolculuğuna dur demek için sahneye çıktığı ilk ülke Suriye oldu. Bu müdahale hiçbir şekilde demokrasi veya kurtuluş için değil, ABD-NATO askeri yayılmacılığının savaş, işgal, ilhak ve yağma yoluyla hem Rusya'nın hem de Çin'in varlığına gerçek bir tehdit haline gelmesini önlemek içindi. Güç dengesindeki herhangi bir ciddi değişiklik, yalnızca zayıf olanın varlığını tehlikeye atmakla kalmaz, aynı zamanda nükleer savaş olasılığını da artırarak milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atar. ABD emperyalizmi dünya arenasında geriliyor olsa da ekonomik ve askeri gücü hala sağlam ve dolayısıyla saldırgandır. Rusya ve Çin emperyalist bloğu şu anda savunma konumunda. Savunma konumları kaçınılmaz olarak ve gizlice dünya savaşına ve ABD-NATO bloğunun saldırganlığına karşı dengeleyici bir rol oynuyor.

Ukrayna örneğinin, %25'ini aşan Rus nüfusu ve bu nüfusa Nazi hükümeti ve milisleri tarafından yıllarca süren baskı ve katliamlar nedeniyle Rus emperyalizmine çok daha yakınlığı vardır. Kendi içinde bu gerçek ve savaşın onlara “zorlanmış” olması, Rusya'nın işgal girişimini kelimenin burjuva anlamıyla bile “meşru” ve “haklı” kılmaktadır. Ancak bu, Rusya'nın (ve Çin'in) ABD'nin Ukrayna'da kendisine “savaşmaya zorlayacağını” beklemediği anlamına gelmiyor. Muhtemelen Rusya ve Çin'in kara ve deniz sınırlarına yakın dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür provokasyonların ve saldırganlığın devam edeceğini biliyorlardı ve biliyorlar.

Yoldaş Garbis'in değerlendirmesini ele alıp, yeniden anlamlaştırıp bu özgüle uygularsak; “Marksist Leninistler, ABD-İsrail-İngiltere neo-faşist ekseninin en saldırgan bloğu oluşturduğu ve işçi sınıfının ve dünya halklarının baş düşmanı olan bu bloğun, saldırganlık savaşlarının baş kışkırtıcısı ve yürütücüsü olduğu somut gerçeğinden, işçi sınıfının ve halkların temel görevinin bu Faşist US-NATO eksenini zayıflatmak, yalıtmak ve etkisiz hale getirmek olduğunu asla göz ardı edemezler.

Rejimlerinin gerici ve emperyalist doğasına rağmen, Rusya ve Çin zaten savunmada ve ABD-NATO ekseninin onları kuşatma, gerileme ve tecrit etme çabalarına karşı girişimleri ve karşı saldırıları, günümüzün taktik aşamasında mevcut barışın korunmasına hizmet etmekte, nükleer silahların da kullanılacağı yeni bir dünya savaşının başlamasını zorlaştırmaktadır.

Bu nedenle, işçi sınıfının devrimci öncüsü ve tutarlı demokratlar ve enternasyonalistler, Rusya'nın emperyalist ve yayılmacı politikalarını kınarken, ABD-NATO saldırılarını püskürtmesini ve bölgede ABD-NATO ekseninin yeni saldırı hazırlıklarını engellemesini memnuniyetle karşılarlar."

İkinci Dünya Savaşı'nın tahribatının hatıralarının hâlâ hüküm sürdüğü Avrupa'nın Marksist Leninistleri, ülkelerindeki insanları NATO'ya karşı harekete geçirmeye odaklanmalı ve hükümetlerini NATO üslerini ve ABD askerlerini bu ülkelerden çıkarmaya zorlamalılar. Çünkü ABD, NATO'yu Rusya sınırındaki ülkeleri kapsayacak şekilde genişletmeye çalışıyor ve bu da daha yeni savaşların onlar üzerine “zorlanacağı” için, Avrupa halkının yeniden yıkımını getirecek sonuçlar doğuracaktır.

Erdoğan A
MLG den yoldaşların katkılarıyla

Şubat-Mart 2022

Fyodorov, " Marksizm-Leninizm- Savaş ve Ordu Üzerine "den alıntılar

İlgili bir sonraki Makale: Ezberciliğin kendini Troçkizm'in kucağında bulduğu yer- Ukrayna'daki savaşa yaklaşım.

Ukrayna Üzerine Not – Devam eden tartışmalara dayalı olarak güncelleme

Nazi Almanyası dönemiyle paralellik

Ukrayna olaylarına farklı bakış açıları ve duruşların olması kaçınılmazdır. Belirli bir olayö gelişme üzerinde her zaman değişen bakış açıları ve duruşlar olacaktır. Bu Marksizm Leninizm'dir ve Marksist Diyalektiğin uygulanmasına dayanan ve dahası, Marksist Diyalektiğin uygulamasını göz ardı eden analizlerde farklılıklar olacaktır.

Değerlendirmeler samimi ve eksiksiz olduğu ve Marksist Leninist teorilere ve Marksizm'in diyalektiğinin uygulanmasına dayandığı sürece, her birinin içinde bir miktar doğruluk olacaktır, ancak bu, hepsini doğru kılmaz. Çoğu durumda, bir veya ikisinin kombinasyonu, alınacak tavrın analizinde ve belirlenmesinde doğru olacaktır.

Oportünistlerin, değerlendirmelerinde ve tavır belirlemelerinde Batı medyası propaganda ve yorumlarından yoğun olarak etkilenen kitlelerin hâkim olan bakış açısını dikkate almaları kaçınılmaz bir beklentidir. Oportünist gerekçeleriyle "Barış" ve "Savaş karşıtlığı" gibi sivil toplum kuruluşlarının ve sivil kuruluşların görüş ve yaklaşımlarını dikkate almak zorunda kalacaklardır.

Ancak gerçek Marksist Leninist analizciler, bu öznel, kalıplaşmış görüş ve duruşların hiçbirine dikkat etmezler. Onların yola çıkış nedeni takipçilerini ve popülerliklerini artırmak amacıyla birini veya diğerini memnun etmek değildir. Eldeki sorunu yalnızca tek bir çıkarı göz önünde bulundurarak incelerler: Emekçi kitlelerin çıkarları ve bu özelde ve genel olarak onların dünya genelindeki mücadelelerinin çıkarları.

Bu nedenle objektif olmaları gerekir. Özelde ve genel olarak somut şartları ve durumu, geçmiş ve yakın tarihi, ilgili savaşan ülkelerin karakterini incelemeli ve emekçi kitlelerin çıkarları ve mücadeleleri söz konusu olduğunda- sadece o özelde değil, genel olarak dünya çapında, neyin tehlikede olduğunu belirlemelidirler.

Marksist Leninistler için özelin çıkarları her zaman genelin çıkarlarına tabidir.

Bu, bazı durumlarda özel için yararlı olanın, "genel olarak dünya" halkları için yararlı olanla çelişebileceği anlamına gelir. Bu gibi durumlarda, "genel çıkarlar" Marksist Leninistler için öncelik haline gelir.

Bir ay kadar süren beyin fırtınası ve tartışma sırasında, şimdi dünya ölçeğinde olduğu gibi, ilk görüşler de değişti. Temel sonuçlar şunlardı: 1) Bu çatışmadaki gerçek -gizli- saldırgan, özellikle ABD-Batı emperyalizmidir çünkü (Lenin'in tanımıyla), Rusya'ya "savaş zorlamıştır". 2) Dünya genelindeki bu çatışmanın baş düşmanı, savaş kışkırtıcı saldırgan ABD-NATO'dur.

Bir dereceye kadar anlaşmazlık işgal girişiminin kendisindeydi.

Soru şuydu: "Herhangi bir ülkede bir Neo-Nazi hükümetine ve askeri-sivil Nazi milislerine sahip olmak askeri müdahale için bir mazeret midir?"

Cevaplar, "Bu tamamen varsayımsal bir sorudur ve mevcut koşullar ve durum bilinmeden ve emekçilerin çıkarlarının nerede olduğu bilinmeden "evet" veya "hayır" olarak cevaplanamaz". Verili bu şartlar ve durumda soru "herhangi bir ülke" değildir. Ezilen, katledilen bir azınlığa sahip, aynı zamanda müdahale eden ülkenin de halkının var olduğu komşu bir ülkedir.

Bu konudaki hâkim görüşlerden tek farklı görüş, Nazi Almanya'sı öncesi ve Nazi Almanya'sı dönemindeki gelişmelerin "paralelliği" idi.

Bazılarımız, ben dahil, dünyadaki mevcut şartları ve durumu - ABD-NATO savaş çığırtkanlığının neo-Nazi karakteriyle, ırkçı, askerî açıdan kışkırtıcı ve saldırgan politikayla- Nazi dönemiyle "paralellik" olarak görüyoruz.

Herhangi bir duruma dayalı olarak, saldırgan ve saldırgan-olmayan emperyalist ülkeler arasında askeri anlamda bir ayrım yapıyoruz. Her durum ve koşulda hepsini aynı sepete koymuyoruz. Rusya'nın ve Çin'in emperyalizmini onların taktiksel savunma pozisyonu döneminde (sadece askeri anlamda) görüyoruz. ABD-NATO'yu askerî açıdan saldırgan emperyalistler olarak görüyoruz. Ve bu nedenle, mevcut somut durum ve koşullarda, Rus emperyalizminin Ukrayna'ya askeri müdahalesini, Bolşeviklerin tanımladığı gibi, içinde "ilerici siyasi içerik" bulunan emperyalist bir eylem olarak memnuniyetle karşılıyoruz- sadece Ukrayna'da özellikle Neo-Nazilere karşı değil, ama - dünya savaşını geciktirme, gerilimi azaltma olasılığı ile, dünya genelinde savaş kışkırtıcı saldırgan ABD-NATO emperyalizmine karşı 

Rusya'nın bu müdahalesi (her ne kadar hiçbir zaman Rus emperyalizminin amacı olmasa da) emekçi kitlelerin çıkarları ve hem özelde hem de genel olarak onların mücadeleleriyle tamamen uyumludur.

4 Mart 2022

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.