ABD’nin çöküş dalgaları Türkiye’yi nereye sürükleyecek; ikili oyuna devam mı yoksa bir tarafa yamanma mı?
Elimizde henüz her gelişme üzerine somut veriler olmadığı için burada ancak gelişmeler bağlamında bir fikir yürütebiliriz.
Türkiye’deki “hanedan” yıllarca Rusya ve ABD arasında ikili bir siyaset uyguladı. Suriye’deki gelişmeler Hanedan açısından siyasetini belirli bir yörüngeye oturtması için bir dönüm noktası haline geldi. Güneyinde “dini” anlatılarla İslam liderliği sahte politikası, özellikle İran’ın ABD- Israil’e karşı gösterdiği direnci ve Israil’e uğrattığı inkar edilemez yenilgi nedeniyle İslam dünyasında itibarinin büyük bir şekilde artması, Erdoğan’ın ise İslam ülkelerinde hiçbir kredisi kalmaması ve medyada alay konusu haline gelmesi, Türkiye’yi doğusuna, Kafkaslara ve Orta Asya’ya, “Türk birliği” politikasına yöneltmeye zorlamış olabilir. Ayni zamanda, ABD-Israil ile Suriye üzerine bir pazarlığın, karşılığında Türkiye’nin Ermenistan ve Azerbaycan yoluyla Orta Asya’ya direk ulaşımının sağlanması anlaşması olabilir. ABD-Batının “anlaşmalarına” ne kadar sadik oldukları, ne kadar sözlerine güvenilirlik olabileceği defalarca kanıtlanmış gerçeğine, bu “önerinin” gerçekleşmesinin ancak Rusya’nın pahasına olabilirliği ve buna Rusya’nın izin verip vermeyeceği sorusunu da ilave etmek gerekir.
Paşinyan’ın Kiliseyi "tarihsel dönemlerden bu yana yabancı nüfuz ajanı olarak hareket etmekle" suçladığı Ermenistan’da Başpiskopos Mikael Adjapahyan'ın Anayasal düzenin devrilmesini açıkça talep ettiği suçlamasıyla tutuklanması protestolara neden olmuştu. Bu protestolar, Prag’daki Turkiye-Ermenistan-Azerbaycan görüşmelerinden sonra Paşinyan’ın ülkeyi ortak bir Azeri-Türk himayesine dönüştürmeye hazır olduğu yönündeki görüşler ve endişeler nedeniyle daha da yoğunlaştı. Buradaki asil endişe bu “üçlü ittifakın” "Zanjezur Koridorunun“ Rusya’nın 2020’den bu yana var olan kontrolüne karşı ve ona rağmen açılabileceği gerçeğinden kaynaklanıyor. Çünkü Moskova'nın arabuluculuğunda 2020'de imzalanan Ermenistan-Azerbaycan ateşkesi, Azerbaycan'ın iki yakasını birbirine bağlamak amacıyla Ermenistan'ın güneyindeki Syunik Eyaleti'nde Rus kontrolünde bir koridor oluşturulmasını (Zengezur Koridoru) öngörüyordu. Ruslar, Hanedan ’in bu koridoru ABD-Batı’nın da plan ve desteğiyle Orta Asya’ya direk bağlantı kurmak, cihatçılarını, silah yardımlarını, ve MOSSAD dahil tüm ajan ve provokatörleri bu yoldan oralara aktarmak ve Rusya’nın Orta Asya’daki nüfusunu ortadan kaldırmak amacında kullanabileceği öngörüsü nedeniyle bu koridoru elinde tutuyor.
ABD-Israil’in bir kuklası haline gelen Azerbaycan hanedanlığı Türkiye’nin de yardımı ile bu koridoru Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanabileceği düşüncesinden kaynaklanıyor. Bu koridorun Rusya’nın kontrolü olmadan açılıp açılamayacağı konusu aslında bu son gelişmelerin arka planında yatan temel nedenlerden birisi olabilir.
Nasıl ki Israil ABD’yi (ABD’nin çıkarlarına uygun olduğu sürece) kendi amaç ve planları içine çekiyorsa, görünüşe göre, Israil’in önerileriyle Azerbaycan da Türkiye’yi kendi amaç ve planları içine çekiyor gibi görünüyor, özellikle bu Türkiye’deki hanedanın da çıkarlarıyla uyum içindeyse. Aslında daha büyük resme bakarsak Azerbaycan’ın yörede “söz sahibi” bir güç olma arzusu, Türkiye’nin Orta Asya’ya kolay ulaşım ve etki alanını Türkik ülkelere yayma arzusu ve ABD’nin Rusya ve Cin’i abluka altına alma stratejik çıkarlarıyla tamamen uyum içinde. Bu anlamda akla gelen ilk soru bu “niyetin” gerçekten arka planında olan ABD-Israil mi yoksa Turkiye-Azerbaycan’ mı olduğu sorusu olması gerekir. Çünkü ABD gerek ülkelerin gerekse halkların kendi çıkarlarına ters kararlar ve tavırlar aldırmak konusunda, tarihi olarak kanıtlanmış eşsiz tecrübeye sahip emperyalist bir ülkedir.
Rusya ve Azerbaycan arasında son günlerde yaşanan olaylar gerçekte İran’da yakalanan MOSSAD ajanlarının bir kısmının Azeri olmasından kaynaklanıyor. Araştırma sonuçlarına göre Rusya’da nükleer taşıma uçaklarının IHA’larla vurulması ile Iranda IHA’larla önde gelen bilim adamları ve askeri komutanların öldürülmesi, hava savunma silahlarına saldırılar birbirine oldukça benzerlikler taşıdığı yönünde. *
Oldukça iyi olan Rusya Azerbaycan ilişkilerinin Rusya’ya karşı enformasyon savaşı yürüten Azerilerin tutuklanması* gibi bir nedenle aniden tersine dönüşmesi, Ermenistan’ın Turkiye yoluyla Fransız-ABD himayesine geçmesi Kafkaslarda yeni bir savaşın tamtamlarını çalabilir.
Her ne kadarda, şimdiki durumda, ne ABD’nin ne de Fransa’nın gerek askeri gerekse ekonomik olarak Kafkaslarda bir savaş yürütmesi olasılığı yok denecek kadar az olsa da, işin içine Türkiye girince bu olasılık artmakta. Bu dinamiğe Rusya’ya sınır olan Kazakistan, Hazar Denizi ülkeleri Özbekistan ve Türkmenistan ve onların alacakları tavır hesaba katılırsa, bu gelişmeler ve Zengezur Kanalı’nın kontrolü konusu Rusya açısından en az Ukrayna kadar bir “varoluş “ sorunu olma niteliğini taşımakta.
Sonuç
Türkiye 'de ki iktidarın halkın çıkarlarını göz ardı ederek sermayenin çıkarları doğrultusunda iki blok arasında dans etme politikası, gerek Türkiye ve gerekse dünya halkları açısından oldukça tehlikeli bir yönde hızla ilerlemektedir. Yeni gelişmeler Türkiye'nin "kendi blokunu kurma" hayalci (ya da sahte-ona empoze edilmiş) pratiği içinde olduğu yönünde. Bu Türkiye'nin, çaresizlik içinde olan, ABD-Batı saldırgan ve savaşçı emperyalist blokuna omuz verme yönünde ilerlediğine işaret etmektedir. Türkiye'nin bu yönde bilinçli ya da bilinçsiz ABD ile birlikte yol almış olduğu olasılıklar içindedir.
İktidarın "Küçük emperyalist" hayalleri Türkiye'yi yeni bir Ukrayna'ya çevirme olasılığını da aşan oldukça tehlikeli bir duruma doğru itebilir. Çünkü Ukrayna'nın tersine Türkiye, NATO üyesidir ve ABD askeri üslerine konukluk etmektedir. Yani Türkiye, Rusya'ya (ve İran'a) karşı Kafkaslarda ateşlenecek herhangi bir ABD vekil savaşında topun ağzında olacaktır. Önceki kimi yazı ve yorumlarda da vurguladığım gibi "PKK ile anlaşma" Türkiye'nin küçük emperyalist hayallerinin bir parçasıdır. Ancak Türkiye'deki iktidar o hayallerinin aslında, planlama ve uygulamada essiz tecrübelere sahip olan ABD "büyük emperyalistin” planlarının bir parçasına dönüşeceğinin farkında değil gibi görünüyor. Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan "ittifakı” yönünde atılan adımlar, bunun olasılığı ve Iran ve Irak Kürt oluşumlarının Azerilere "birliktelik" , "ittifak" çağrıları, Azerbaycan'ın Irana saldırıda Israil'e yardımları, Rusya ile aniden gelişen gerginlikler tesadüfi, kendiliğinden gelişmeler değildir.
En son Gazze'de soykırıma ortaklığı, ve anlaşma toplantıları sürerken İran’a saldırısıyla, doruğuna ulaşan dünya genelinde hiçbir güvenirliği ve inanılırlığı kalmayan, gerek Ukrayna ve gerekse Israil-Iran savaşları nedeniyle misil ve mühimmat envanteri tehlikeli derecede azalmış, gerekse yüzlerce bölgelere dağılarak askeri gücü zayıflamış olan, ABD açısından Türkiye planlanan vekil savaşın askeri üssü olarak paha biçilmez bir değere sahiptir.
Özellikle gelinen yerde ABD kendi askerini tehlikeye atmadan, başka halkların evlatlarını kullanarak savaş yürütmekte olduğu tarihi gerçeğini hesaba katarsak, bir NATO üyesi olan ve ABD üslerinin var olduğu Türkiye'nin hayalci pratikleri, Türkiye halklarının ve bütün komşu halklarının felaketini getirebilecek adımlar atma yönünde.
Bu nedenle, NATO dan çıkma ve Türkiye'deki ABD üslerinin kapatılması talepleri en acil karaktere sahip taleplerin başında gelmektedir. Türkiye'deki tüm demokrat ve devrimcilerin, bu yönde pratikte birlik sağlaması önemi küçümsenmeyecek hayati bir konudur.
Erdogan A
2 Temmuz 2025
*Azeri ve Rusya arasındaki çatışmanın nedeninin Rusya'daki Azeri mafyası olduğu haberi, bunun ardındaki temel nedenler için sadece bir sis perdesidir. Bu çete üyelerinin yalnızca Ukrayna UVA'larını Rusya'daki saldırılar için transfer etmedeki olası rolü değil, Ukrayna'nın devam eden desteğidir. İran'ın hava savunma sistemlerine ve askeri ve bilimsel liderlerine yönelik saldırılarda Azeri topraklarının kullanılması bir dönüm noktası olmuştur. Rusya her zamanki gibi sakindi ancak Azerilerin (ve Türkiye'nin) bu eylemlerine karşı hesaplı bir şekilde davranıyordu. Son olaylar ve Azeri ihanetinin doğrulanması, Rusya'yı dolaylı eylemlerde bulunmaya zorlamış gibi görünüyor; Ukrayna'daki petrol rafinerilerini (Azerbaycan'dan gelen petroller) bombalamak ve Azeri çetelerini tutuklamak. Daha sonraki gelişmeler kesinlikle Türkiye'yi ve onun ikiyüzlü politikasını ve uygulamalarını ve Rusya'nın bu ikiyüzlülüklere karşı eylemlerinin derecesini içerecektir.

Hiç yorum yok