"Aşırı sol" yorumların ve eleştirilerin arkasına saklanan küçük burjuva, kendini beğenmiş ikiyüzlüler
Koalisyonu ve
seçimleri analiz etmek ve değerlendirmek benim buradaki konum değil. Burada demokratik
bir mücadelenin ne kadar küçük olursa olsun başarısını, ona saldıran ve
küçümseyenlerin ikiyüzlülüğünü ifşa etmeye çalışacağım .
Burjuvazinin
hizmetindeki safsatacılar ve demagoglar, ultra-sol sloganların ardına
saklanarak demokratik mücadeleyi hiçe sayıyor ve her demokratik kazanımı
küçümsüyorlar. Lenin açıkça şöyle
diyordu ;
"Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi unutabilir mi, ya da önceki uğruna sonrakini unutabilir mi? Hayır, sınıf bilinçli bir işçi, iki mücadele arasındaki ilişkiyi anladığı için kendisine Sosyal Demokrat der. Sosyalizme giden yolda demokrasiden, siyasal özgürlükten geçtiğini, bundan başka bir yolun olmadığını bilir."(1)
Bu küçük burjuvalar
Sosyalizmin tek hamlede devrimle bir gecede inşa edildiği fikrine sahipler veya
bu fikrin propagandasını yapıyorlar . Sosyalizm bir hayal ürünü değildir. Sosyalizm bir durum değil -belirli bir anda
durgun bir konum- çok uzun bir süreçtir. Bu gerçeği anlamayarak, Afrika'dan
Latin Amerika'ya kadar her anti-emperyalist mücadeleye, her demokratik
mücadeleye ikiyüzlü bilgiç yorumlarla saldırıyorlar. "Bağımlı ülkelerdeki
ulusal hareketin... kurtuluş yolundaki her adımı... emperyalizme bir
buharlı çekiç darbesi , yani şüphesiz devrimci bir adımdır” sözlerinde kendisini
bulan Leninist değerlendirmeyi seçici bir şekilde göz ardı ediyorlar. (2)
Sri Lanka seçim
sonuçlarına yönelik ikiyüzlü eleştiriler, çoğunlukla liderliğe yöneltilen
"şovenizm" suçlamasında kendini gösteriyor .
Marksist
Leninistler azınlıklara hak ve kendi kaderini tayin hakkını tanırken, hiçbir
ülkede yalnızca burjuva elit sınıf azınlığa hak ve kendi kaderini tayin hakkını
tanımazlar.
"Haklar"
konusu tüm azınlıklar için geçerlidir, "kendi kaderini tayin
hakkı" "ulus" karakterine sahip azınlıklarla ilgilidir ,
"ulus devlet" ile değil - ki bu “bağımsızlık" konusuyla
ilgilidir. Bir "ulus"un siyasi bağımsızlığı, ulusu sınırları
içinde zorla tutan baskıcı "ulus-devlet"ten bağımsızlığını
kazanmasıyla ilgilidir. Bir "ulus-devlet"in bağımsızlığı,
dışsal bir sömürgeci, emperyalist güçten bağımsızlık kazanmasıyla ilgilidir.
Bütün azınlıkların
kendi kaderini tayin hakkı yoktur ama bütün sömürgeler ve neo-sömürgeler
bağımsızlık hakkına sahiptir.
İşte bu
farklılıklar konusundaki kafa karışıklığı , kişiyi bir ulus-devletin, vekil
ve/veya faşist bir devlet bile olsa, "kendi kaderini tayin hakkını"
savunmaya itiyor.
"Ulus"
olma temel niteliğini taşımayan bir azınlığın kendi kaderini tayin hakkını talebini
desteklenmesinin nedeni de aynı kafa karışıklığıdır.
Aynı kafa
karışıklığı, bir "ulus"un kendi kaderini tayin hakkını reddederken ,
o "ulus"un içinde bulunduğu "ulus-devlet" için bu hakkı
savunmaya itiyor insanı.
Ancak çoğu durumda
bu kafa karışıklığından değil şovenizmden veya emperyalist burjuvazinin
ve onun iç uşaklarının çıkarlarına bilinçli olarak hizmet etmekten kaynaklanır.
Bu kendini beğenmişlik ve çifte standart, demokratik ilerlemeyi başka
bir ülkede şovenist olarak etiketlerken, kendi ülkelerindeki
"ulusların" kendi kaderini tayin hakkını reddetmekte kendini gösterir.
Benzer şekilde, bu ikiyüzlülük, kendi ülkesine ve kendi ülkesindeki
mücadeleye odaklanmamak , bunun
yerine diğer ülkeleri ve demokratik ve anti-emperyalist mücadeleleri
eleştirmek ve tamamen onlara odaklanmakta kendini gösterir. Bu ikiyüzlülük , anti-emperyalist
savaşlar yürütmüş ve bağımsızlıklarını kazanmış sosyalist ve/veya sosyalist
yönelimli ülkelerin eleştirilmesiyle daha da ileri gider .
Bu küstah, bilgiç
ikiyüzlüler, kendi ülkelerinde anti-faşist,
anti-emperyalist cepheler bile örgütlemekten aciz iken , emperyalist boyunduruktan
kurtulmuş, ülkelerinde sosyalizmi inşa etmek için mücadele edenlere vaaz- akıl
veriyorlar .
Küba tartışması
sırasında, bir Kübalı yoldaş aslında bu küçümseyici yaklaşımı doğru yerine
koymuştu. Şöyle demişti;
“ Enternasyonalist komünistlerden gelen her
eleştiriyi, mevcut durum ve koşullara uygun olduğu ölçüde değerlendiriyor ve
ciddiye alıyoruz. Aynı şekilde, bunların her birinin kendi ülkelerindeki
mücadelelerinde -mümkün olan en kısa sürede- içtenlikle ve candan başarılar
diliyoruz. Çünkü kendi ülkelerinde burjuva hükümetini devirmeleri ve
sosyalizmi inşa etme yolunda atacakları adımlar, bizim buradaki başarımızı
kolaylaştıracak ve hızlandıracaktır . Aynı zamanda, sosyalizmi kurmak için
atacakları siyasal, toplumsal ve ekonomik adımlar, iç ve dış baskılara karşı
takınacakları tavırlar, aldıkları önlemler ve başarılar, sadece bize değil,
başkalarına da "canlı" örnekler sunacaktır.” (3)
Yani bu demektir ki
; diğer ülkeleri, özellikle de anti-faşist, anti-emperyalist mücadele veren
veya vermiş ve sosyalizmi inşa etmeye çalışan ülkeleri eleştirmek ve onlara
odaklanmak yerine, kendi ülkenizdeki kendi sorunlarınıza odaklanın .
“
Kendi ülkelerinde, faşist diktatörlüğün ve gericiliğin yıllardır egemen olduğu
ciddi bir (teorik ve pratik) önderlik, ciddi bir örgütlenme, hatta ciddi bir
mücadele -yani sosyalizmin inşasının ön koşulu olan siyasi iktidarı ele geçirme
mücadelesi- gösteremezken, siyasi iktidarı elinde bulunduran bir ülkeyi,
iktidarı ele geçirdikten sonraki mücadele dönemi sorunlarından bilgiççe ve
küstahça eleştirmek, ahmaklıktır.” (3)
Onların
ikiyüzlülüğünün “Leninizm’in enternasyonalizmi” ile hiçbir ilgisi yoktur. Lenin şöyle diyordu;
“ Sadece
tek ve bir gerçek enternasyonalizm vardır ve o da, kendi ülkesindeki
devrimci hareketin ve devrimci mücadelenin gelişmesi için tüm kalbiyle
çalışmak ve istisnasız her ülkede (propaganda, sempati ve maddi yardım yoluyla)
bu mücadeleyi, yalnızca bu çizgiyi desteklemektir."” Proleter
enternasyonalizmi, işçi sınıfının ve partisinin “bir ülkede mümkün olan en
üst düzeyde, tüm ülkelerde devrimin gelişmesi, desteklenmesi ve uyanışı için
” özverili mücadelesi olmaya devam etmektedir.
(4)
“Enternasyonalizm”
adına yapılan çoğu aşırı sol yorumda gördüğümüz şey, mücadele eden ve
mücadelelerinde ilerleme kaydeden her ülkenin “eleştirisine” dayanır. Bu “eleştiri” lerin en çok yapıldığı- kaynağı
olan ülkelerde gördüğümüz şey, bu ülkelerde, yani kendi ülkelerinde ciddi
bir mücadelenin olmamasıdır. Bazılarında gördüğümüz şey, kendi
ülkelerinde kendi kaderini tayin hakkının reddedilmesi ve “ayrılıkçı”
olarak etiketlenmesi, ancak diğer ülkelerde “kendi kaderini tayin
hakkının” savunucusu olmalarıdır.
Bu, şovenizmin
eleştirisi kisvesi altında gizlenmiş şovenizm uygulamasıdır .
“Aşırı solculuk”
ve aşırı sol sloganlar ve yorumlar maskesi ardında gizlenmiş pasifizm
uygulamasıdır .
Erdoğan A
9 Eylül 2024
Tayland
Notlar
* Janatha Vimukthi Peramuna (JVP Sri Lanka), 71 Sahodrathwa Sansadaya (71 Kardeşlik Derneği), Aluth Parapura (Yeni Nesil), Aluth Piyapath (Yeni Kanatlar), Ethera Api, Kitle Rehberlik Sanatçıları, Kamu Hizmeti İçin Kamu Görevlileri (PSPS), Janodanaya, Ulusal Bhikkhu Cephesi, Ulusal Aydınlar Örgütü, Ulusal Sendika Merkezi, Dabindu Kolektifi, Sri Lanka Komünist Partisi (Alternatif Grup), Toplumsal Adalet İçin Üniversite Öğretmenleri, Toplumsal Adalet İçin Doktorlar, İlerici Kadınlar Kolektifi, Samabhimani Kolektifi, Husmata Husmak, Birleşik Sol Güç, Tüm Seylan Emlak İşçileri Sendikası
(2) Stalin, Leninizm’in
temeli
(3) Ezbere
öğrenilmiş teorilerle Küba hakkında nutuk çekmek - Küba'nın somut koşulları ve
durumu hakkında
(4) Lenin,
“Proleter Devrim ve Dönek Kautsky”
Hiç yorum yok