Header Ads

Header ADS

Israil Filistin çatışması üzerine - Kısaca

Ukrayna savaşı ile ilgili olduğu gibi, Batı Medyasında  İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin haberler başından beri unutma-atlamalar, çarpıtmalar ve sansasyonel yalanlarla dolu.

Hamas saldırısının temel nedenlerini şu aşamada tespit etmek mümkün değildir. Kaçınılmaz olarak çok sayıda varsayım ve açıklama var ve bunlardan bazıları “komplo teorileri” olarak etiketleniyor. Böylesine ciddi bir olayın başlangıç aşamasında “komplo teorileri” yoktur, yalnızca varsayımlar vardır. Birden fazla varsayımın ve muhtemelen çoğu varsayımın bir kombinasyonunun bir dereceye kadar geçerliliğinin olması kuvvetle muhtemeldir. Batı Medyası tek taraflı anlatımıyla ya olası tüm nedenleri reddedip “komplo teorileri” olarak etiketliyor ya da İsrail-Filistin meselesinin tarihini atlayıp  olaya “Hamas saldırısı”nın başlangıcından yola çıkıyor.

Dikkatleri Ukrayna savaşından uzaklaştırmak ve Batı Anlatı ve fantezilerinin çöküşünü engellemek amacıyla bu olayın planlanmış ya da kışkırtılmış olabileceğini varsaymak bir komplo teorisi değildir. Ancak tek başına asıl neden olarak bu varsayım Gazze'nin tarihini göz ardı eder, ırkçı İsrail rejimini meşrulaştır ve Hamas'ın ve Filistin halkının gerçek gücünü küçümser. Gazze yarım asırdır Filistinliler için açık bir hapishanedir. Gazze'nin gıda ve elektriği İsrail'in kontrolü altında; bu kontrol, her zaman yerel halkın ölmesine değil hayatta kalmasına yetecek bir orandaydı. Ezilenlerin ve sömürülenlerin bir gün bir şekilde zalime karşı ayaklanması kaçınılmaz bir sonuçtur.

Batı medyasının tamamı “İsrail'in meşru müdafaa hakkı”nı tekrarlıyor, ancak Filistinlilerin “meşru müdafaa hakkından” hiç bahsetmiyor. Filistin'in işgal edilmiş bir toprak olduğu ve Filistinlilerin İsrail'in hapsedilmiş iç nüfusundan oluştuğu göz önüne alındığında, onların işgale karşı ve özgürlükleri için direnme ve savaşma konusunda reddedilemez hakları vardır. Bu anlamda İsrail, “meşru müdafaa hakkını” meşrulaştıran bir dış güce karşı “kendini savunmuyor”. Dışarıdan gelen işgalci bir güce karşı kendisini savunan Filistin halkıdır. Batı Medyası tarihi gerçekleri görmezden gelip olayları çarpıtıyor.

Batı Medyası ve onların Asya ve diğer yerlerdeki vekil medyası, “çocukların başları kesildi” gibi yalan olduğu ortaya çıkan  iddiaları tekrarlamaktan utanmıyor, ancak İsrail'in konutları bombalamasını meşrulaştırıyor ve bombalanan binaların enkazı altındaki çocuklardan hiç söz etmiyor. İsraillilerin kendilerinden Kibbutz'da Hamas tarafından değil kendi güçleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler var.

Batı medyası Ukrayna savaşında olduğu gibi mitler ve yanılgılar yaratıyor, birini abartıyor, diğerini haber bile yapmıyor. İsrail güçlerinin, silahlarının ve askeri araçlarının Gaza Sinir'ına  konuşlandırıldığını bildiriyorlar ve Hamas'ın saklandığını ve kaçtığını ima ediyorlar. Bu yörede İsrail tanklarının ve kuvvetlerinin imhasını gösteren, yayınlanan ancak bilinen sosyal siteler tarafından yasaklanan çok sayıda video var. Lübnan sınırındaki videolar Israil gözlem noktalarının, uyduların ve füze sahalarının yok edildiğini gösteriyor. Bazı İsrailli liderlerin tüm ırkçı söylemlerine rağmen hâlâ Gazze'ye saldırı başlatıp burayı “moloz haline”, “çadır şehrine çevirmediler”. Saldırıya hazır olmayı bekliyor olmaları mümkündür. Ancak bu içinde bulundukları durumdan “gururlarını, şöhretlerini zedelemeden kurtaracak bir çıkış” bekleme içinde oldukları olarak da değerlendirilebilir . Gazze'ye yönelik bir işgal girişiminin, bir şehir gerilla savaşının İsrail'e  hem askeri hem de politik olarak son derece pahalıya mal olacağı tüm liberal ve hatta muhafazakar siyasi ve askeri uzmanların ortak görüşü. Bu, gündemdeki sorunun dikkate alınması gereken yalnızca bir tarafıdır. Ayrıca son yıllarda İsrail'i yenilgiye uğratan ve utanç içinde bırakan Hizbullah'ın tepki göstermesi, savaşı daha da karmaşık hale getirmesi , ve diğer ülkelerin de katılımıyla tırmanmaya hazır hale getirecek şekilde savaşa katılması ihtimali de yüksektir.

Çin bir süre sessiz kaldıktan sonra kendi uyarısını açık ve net bir şekilde yaptı, Rusya ise ateşkes ve soruna uzun vadeli çözüm örgütlemeye hazırlanıyor. Kim bilir belki de İsrail hem işgal için saldırmayı, hem de Rusya'nın -daha doğrusu BRICS'in- barış girişiminin yardımıyla “utançtan kurtaracak bir çıkış”ı bekliyor olabilir. Tarihin gösterdiği gibi İsrail hiçbir çekince göstermeyen, savaş suçlarını, insan hakları ihlallerini umursamayan bir ülke. Ancak bu kez karadan işgal hareketinde biraz çekince gösteriyor, BRICS ve diğer ülkelerin “barış” girişimiyle örtüşecek şekilde bir planlama düşünüyor olabilir. Bu plan olası bir felaketten “yüz kurtarıcı” bir şekilde çıkış olacaktır.

ABD'nin ve Batı'nın Neo-Kon'ları ise hala illüzyonlarla dolu bir fantezi dünyasında yaşıyorlar. Hala Rusya'nın Ukrayna'da yenilebilir olduğuna, Rusya'nın çökeceğine, Çin ve Rusya (ve Kuzey Kore) ittifakını bozabileceklerine inanıyorlar. Afrika ve Asya ülkelerinin yanı sıra Orta Doğu ve Arap ülkelerinde de güvenilirliklerini kaybetmiş ve büyük oranda izole edilmiş durumda olmalarına rağmen İsrail-Filistin sorununda da aynı yanılgıyı taşıyorlar. Suudi Arabistan ve Mısır ile yaptıkları tüm “şantaj” ve “rüşvet” içeren utanç verici nitelikte görüşmeler reddedildi.

Savaşın başından itibaren Batı ve Ukrayna'nın Rusya'yı yenemeyeceğini  çünkü bu sadece Rusya'yı değil, Çin'i, Kuzey Kore'yi, İran'ı ilgilendiren bir savaş ve er ya da geç “Kolektif Batı”, yani ABD dikkatleri kaybedilen Sadece Batı'nın değil ABD'nin de silah ve mühimmat stokunu tüketen Ukrayna savaşından uzaklaştırmanın bir yolunu bulacağını söylemiştik.  Çin ve Kuzey Kore'yi bir kenara bırakalım, Rusya tek başına tüm Batı'nın toplamından daha fazla silah ve mühimmat üretiyor. Bu nedenle, Neo-Konlar dışında hemen hemen herkesin bu gerçeğe işaret etmesi ve yeni savaş cepheleri açılmaması için uyarı çağrısında bulunması şaşırtıcı değildir.

Neo-Konlar kendilerini illüzyonlarla dolu bir fantezi dünyasının içine hapsetmişler ve bu dünyanın dışına çıkmayı imkansız görüyorlar. İsrail-Filistin çatışmasına ilk yaklaşımları onları zaten diğer ülkelerden izole etti. Bundan sonra yapacakları şey, dünya kamuoyunda onların düşüşünü kolaylaştırmaktan başka işe yaramayacaktır.

Bir diğer “komplo teorisi” ise bu “provokasyonun” arkasında Rusya'nın olduğu yönünde. Rusya'nın mevcut İsrail-Filistin çatışmasından kazandığı ve muhtemelen daha da fazla kazanacağı doğru. Ancak Rusya'nın Ukrayna savaşından dikkatlerin dağıtılmasına ihtiyacı yoktu. Yine savaşın başında belirttiğimiz gibi, savaşı uzatmak, yavaş ama emin adımlarla Ukrayna ordusunu yok etmek Rusya'nın stratejisi dahilindedir. Stratejileri esas olarak ve öncelikle toprak peşinde koşmak değil, yavaş yavaş Ukrayna ordusunu yok etmek, bunun devamında ve kaçınılmaz olarak toprak ele geçirmek. Bu strateji devam etmekte. Belirttiğimiz bir başka Rus stratejisi de dünya nüfusuna ve hükümetlere Batı'dan ne kadar farklı olduklarını, pratikte Batılı zorbalarla karşı karşıya kalan diğer ülkelere ne kadar benzediklerini göstermekti. Tüm göstergeler bu stratejinin Rusya için iyi sonuç verdiğini gösteriyor. İsrail-Filistin çatışmasına yönelik tavırlarıyla Batı'yı ve onların ikiyüzlülüğünü açığa vurmak ve kendilerine daha fazla sempati kazandırmak için dev bir adım atıyorlar. Rusya'nın “barış planı”na karşı Batı'nın oyunları ne olacak, hatta BM'ye gidecek mi, BM'deki Batı buna nasıl tepki verecek, hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Evet Filistin saldırısı ve buna verilen tepkiler Rusya'nın çıkarına oldu. Bu bir komplo teorisi değil, bir gerçektir. Ancak bu, Rusya'nın bunda bir rolü olduğu anlamına gelmiyor çünkü Rusya açısından bunun için bir neden yoktu.

Batı Medyası'nın haber ve anlatıları inandırıcılığını çoktan kaybetmiş durumda. Onlar gazetecilik etiğinden, ahlakından yoksun Neo-Konların propaganda aracı haline geldiler. Özellikle haber söz konusu olduğunda yalan makinesine dönüştüler. Başından beri İsrailli “sivillerin” öldürüldüğüne dair sansasyonel haberlerin çoğu çürütüldü. Birinin çocuğunun öldürülmesini kınayan, diğerinin çocuklarının kitlesel katledilmesini gizleyen ya da alkışlayan ikiyüzlülere dönüştüler.

Batı Medyası savaş çığırtkanı haline geldi ve her türlü savaşı kazanacakları yanılsaması içindeler. Ya dünyadaki değişiklikleri göremiyorlar ya da kendilerine zarar verecek şekilde gerçekleri görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.

İsrail-Filistin çatışması tırmanıp komşu ülkelere sıçrayacak mı? Mümkün ama pek olası değil çünkü Kolektif Batı'nın başka bir cephede yeni bir savaş yürütecek askeri, hatta ekonomik gücü kalmadı. Rusya, 50 yılı aşkın İsrail yanlısı tavrını doğru zamanda, doğru yerde değiştiriyor gibi görünüyor. Bu da onların hiçbir bölgesel savaşı kenardan izlemeyecekleri anlamına geliyor. Yalnızca Neo-Konlar böyle bir risk almaya ve kendi kendini yok etmeye cesaret edebilirler. Batı'nın ve İsrail'in çatışmayı dondurmak için "durumu kurtaracak" (yani gururları ve şöhretleri zedelenmeden) güvenli bir çıkış fırsatı araması daha muhtemeldir.


Erdoğan A

17 Ekim 2023

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.