Header Ads

Header ADS

Kirov Suikastı: Devlet Komplosu mu Terörizm mi?

STALIN: BİR SİYAH EFSANENİN TARİHİ VE ELEŞTİRİSİ

Domenico Losurdo

2. Bolşevikler: İdeolojik Çatışmadan İç Savaşa 

Kirov Suikastı: Devlet Komplosu mu Terörizm mi?

Başından beri, Ekim 1917'de iktidarı ele geçiren liderlik grubu, en önemli iç ve dış siyasi sorunlar etrafında derinden bölünmüş olduğunu kanıtlıyor. Ancak Lenin hayattayken ortaya çıkan bu bölünme, karizmatik liderin vefatından sonra aşılmaz hale gelir. Çatışma siyasi-ideolojik alandan izole kalacak mı?

SBKP'nin cephe hattı lideri, 1 Aralık 1934'te Leningrad'da komünist bir genç olan Leonid Nikolaev tarafından ofisinin ön kapısında vurularak öldürüldü. Sergei M. Kirov davasıyla ilgili olarak, “suikastın Stalin tarafından düzenlendiği ve onun polis ajanları tarafından yürütüldüğü konusunda hiçbir şüphe yoktur” diye yazılabilecek zamanlar çoktan geride kaldı.204

Gizli Rapor'da yer alan hesap ve imalar, 1990'ların ortasında zaten güçlü şüpheler uyandırmıştı.205 Ancak şimdi bir Rus araştırmacının, The Black Book of Communism'in editörleri olan Stéphane Courtois ve Nicolas Werth tarafından Fransızca olarak yayınlanan çalışmasından faydalanabiliriz.

Mümkün olabilecek en anti-Stalinistkişiliğin bilgileriyle sunulan bir araştırmamız var önümüzde. Ve yine de, suikastın arkasında büyük bir komplo olduğunu inkar ederken,SBKP'nin Yirminci Parti Kongresi'ne sunulan Gizli Raporda yer alan veya gündeme getirilen açıklamayı paramparça ediyor.

Kruşçev'in raporu, bir sürü ayrıntılarda bir şekilde "doğru" olmadığını kanıtlıyor; aynı zamanda Raporun yazarı “'halkların' babasının' destekçileri arasında psikolojik bir şok yaratmak için güçlü argümanlara ihtiyacı olduğunu biliyordu”; böylece, “Stalin'in Kirov'a karşı komplosu bu ihtiyaca mükemmel bir şekilde cevap verdi”206

Lider ile meslektaşı arasında var olan gerçekten iş birliğine dayalı ve dostane ilişki, Rus tarihçi tarafından Kirov hakkında yazılan açıklamada açıkça ortaya çıkıyor:

Bu açık adam entrikalara, yalanlara ya da hilelere düşkün değildi. Stalin, Kirov la ilişkilerinin temeli olan bu karakter özelliklerini takdir etmiş olmalıydı. O sırada onu tanıyanlara göre, Kirov aslında Stalin'e itiraz etme ve onun güvensiz ve kaba ruhunu yumuşatma yeteneğine sahipti. Stalin içtenlikle onunla ilgilendi ve ona güvendi. Balık tutmayı ve avlanmayı seven Stalin, sık sık yakaladığı hayvanlardan Kirov’ a taze balık ve et gönderirdi. Stalin, Kirov'a o kadar güveniyordu ki,onu sık sık saunaya davet ediyordu; bu, yalnızca bir başka yaşayan adama, kişisel muhafızlarının başı olan General Vlassik'e verilen bir “onur”du.207

Başka bir Rus tarihçinin araştırmalarının da onayladığı gibi, sonuna kadar bu ilişkiyi bozacak hiçbir şey olmadı. Arşivlerde,ikisi arasında siyasi bir bölünme veya rekabet olduğunu gösteren hiçbir şey yok. Bu teori, Kirov'un Leningrad yönetimine konsantre olmak için yalnızca "partinin en yüksek örgütsel organı" olan “Politbüro'nun faaliyetlerine düzensiz olarak katıldığı gerçeğinden “ daha da gülünçtür.208

Ancak “Kirov ve Stalin arasındaki rekabet fikrinin hiçbir temeli yokken”209 Troçki'nin tepkisi ise şu soruları gündeme getiriyor:

Hem iç hem de dış cephedeki sağ-kanat siyasi sapma, proletaryanın en sınıf bilinçli kesimlerini alarma geçiremedi [...]. Özellikle bürokrasiye yakın yaşayan ve onun keyfiliğini, ayrıcalıklarını ve gücünü kötüye kullanmasını gözlemleyen gençler de derin bir huzursuzluk yaşıyor. Bu atmosferde Nikolaev'in silahı ateşlendi [...]. Parti içindeki mevcut rejime, sorumsuz bir bürokrasiye ve sağa sapmaya karşı çıkmak istemiş olması kuvvetle muhtemeldir.210

Troçki’nin açıklamasında Kirov’a saldırıyı yapana duyulan sempati veya anlayış şeffaf ve Kirov'a yönelik küçümseme ve nefret açıkça görülüyor. Troçki, onu Kremlin'deki diktatörün bir kurbanı olarak görerek, yas tutmak şöyle dursun, onu "Leningrad'ın yetenekli ve ilkesiz diktatörü, örgütündeki tipik bir kişilik" olarak sınıflandırıyor.  Ve eklemeye devam ediyor:

"Kirov, acımasız sömürge yöneticisi, bizde merhamet uyandırmaz."212

“Kurban”, bir süre için devrimcilerin gazabına ilham vermiş bir kişiydi:

Yeni teröre başvuranlar ne eski yönetici sınıflar ne de kulaklardır. Son birkaç yılda teröristler, komünist partinin gençlik örgütünün saflarında, yalnızca Sovyet gençleri arasından toplandılar.213

En azından şu anda -1935 ile 1936 arasında- Kirov'a yapılan saldırı hiçbir şekilde bir kurgu olarak tartışılmıyor. Evet, “bütün bürokrasinin” her şeyi sömürebileceği belirtiliyor, ancak aynı zamanda aşağıdan yükselen “her bürokratın terör karşısında titrediği” de memnuniyetle vurgulanıyor.214

“Sınıf mücadelesi ve devrim tecrübesi” olmamasına rağmen, “gizli mücadeleye girme, savaşmayı öğrenme ve geleceğe hazırlanma” eğiliminde olan bu gençler umut veriyor.215

Troçki, egemen seçkinlerin üyeleri arasında korku salmaya başlamış olan Sovyet gençliğini, yaklaşan yeni devrime katılmaya çağırıyor. Bürokratik rejim, İhanete Uğrayan Devrim'in ana paragrafının başlığında zaten kınandığı gibi, “gençliğe karşı bir savaş” yürütmüştür. Şimdi mazlum, zalimi devirecek:

Herhangi bir devrimci parti, önce yükselen sınıfın genç neslinden destek bulacaktır. Siyasi yaşlılık, gençliği taşıma kapasitelerinin kaybıyla ifade edilir [...]. Menşevikler, işçi sınıfının daha yüksek ve daha olgun katmanlarından desteklerini aldılar ve bu nedenle kibirlendiler ve Bolşevikleri küçük gördüler. Olaylar, hatalarını acımasızca gösterdi: Belirleyici anda, gençler olgun ve hatta yaşlı erkekleri sürükledi.216

Bu, tekrarlanmaya yazgılı bir diyalektiktir. Başlangıçtaki biçimler ne kadar olgunlaşmamış olursa olsun, zulme karşı bir isyanın her zaman olumlu bir değeri vardır. Troçki, Kirov'a yönelik küçümsemesini ve nefretini açıkladıktan sonra şunları ekliyor:

Onu öldüren kişiye karşı tarafsız kalıyoruz, çünkü amacını bilmiyoruz. Nikolaev'in, Kirov tarafından hakları çiğnenmiş işçilerin intikamını almak amacıyla bilinçli olarak silahını ateşlediğini öğrenseydik, hiç tereddüt etmeden teröriste taziyelerimizi sunarız. “İrlandalı teröristler” veya diğer ülkelerin teröristleri gibi “Rus” teröristler de saygıyı hak ediyor.217

Aslında, Paris'te bu gruplar iyi organize edilmişti; "Sovyet topraklarında belirli sayıda terörist saldırı" gerçekleştirmede başarılı oldular. Belgrad'da benzer gruplar faaliyet gösteriyordu: Kasım 1934 sayısında, aylık yayınları, “Sovyet ulusunun liderlerini devirmek” amacıyla “terör silahını kullanmanın” faydalı olduğunu belirtti. Suikaste uğrayacak liderler listesi arasında Kirov'un kendisi de vardı. Ancak, bu soruşturmalar ilerleme kaydetmedi, Sovyet yetkililer daha sonra sol muhalefet yönüne bakmaya başladı.218

Gördüğümüz gibi, yeni soruşturma öncülüğünü haklı kılan ve doğrulayan Troçki'dir ve o, Sovyet gençliğinin devrimci şevkini vurgulamayı bırakmıyor, ancak şiddete başvuranların kesinlikle yenilmiş, teslim olmaya yakın bir sınıf olmadığını ve olamayacağını da açıklıyor:

SSCB'deki bireysel terörizmin tarihi, ülkenin genel evrim aşamalarını güçlü bir şekilde karakterize ediyor. Sovyet iktidarının şafağında, Beyazlar ve sosyalist devrimciler, iç savaş bağlamında terörist saldırılar düzenlediler. Eski mülk sahibisınıflar restorasyon için tüm umutlarını kaybettiğinde, terör durdu. Kulakların yakın zamana kadar devam eden saldırıları yerel bir nitelik taşıyordu; rejime karşı bir isyanla savaştılar.
En son terörizm, ne eski yönetici sınıflardan ne de zengin köylülerden desteğini almıyor. En yeni nesil teröristler, yalnızca Sovyet gençliğinden, komünist gençlik kanadından ve partiden ve sıklıkla parti liderlerinin çocuklarından gelmektedir.219

“Ekim Devrimi ve daha sonra tarımın kolektivizasyonu ile süpürülen eski yönetici sınıflar pes ederken, aynı şey devrimin kahramanları olan proletarya için değil, Stalinist bürokrasi tarafından geçici olarak engellenen ve ezilen proletarya için geçerlidir. Korkması gereken ikincisidir: Sovyet gençliğinin Kirov'a yönelik saldırısı ve terörizmin artması, Sovyet iktidarını gasp edenleri çevreleyen ve taciz eden izolasyonun ve “düşmanlığın” belirtileridir.”220

Troçki'nin bireysel terörizmingerçekten etkili olmadığını hemen açıklığa kavuşturduğu doğrudur. Ama o kadar da inandırıcı olmayan ve muhtemelen fazla inandırıcı olmadan söylenen bir sınıflandırma.Bu arada, SSCB'deki mevcut koşullar altında, bu kaçınılmaz bir olgudur:

“terörizm, Bonapartizm’in trajik sonucudur.”221

Üstelik, Troçki açısından bu sorunu çözememekle birlikte,

“bireysel terörizm, bürokrasi ile geniş halk kitleleri ve özellikle gençler arasındaki düşmanlığın ciddiyetini karakterize ettiği için yine de bir semptom olma önemine sahiptir”.  Ne olursa olsun, kitle bir “patlama” için yükseliyor, yani bu  “Stalinist rejime”, “II. Nicholas önderliğindeki rejimin” aynı kaderini vermeye yazgılı“ siyasi bir tufandır”.222

Terörizm, Darbeler ve İç Savaş

Romanov hanedanının çöküşünden önce, baskının ağır darbelerine rağmen her zaman kendilerini yeniden kurmayı başaran örgütler tarafından desteklenen uzun bir dizi saldırı geldi. Troçki'ye göre, benzer bir süreç, bürokrasi tarafından tamamlanan "ihanete" tepki olarak SSCB'de gelişiyordu. Onu tehdit eden, bireysel terör eylemleri değil, başka bir büyük devrimin öncülleridir:

Tüm göstergeler, olayların kültürel tanıtım tarafından motive edilen popüler güçler ile bürokratik oligarşi arasındaki bir çatışmaya yöneldiğine inanmamıza neden oluyor. Bu kriz barışçıl bir çözüme izin vermiyor [...]; ülke açıkça bir devrime doğru gidiyor.223

Ufukta belirleyici bir iç savaş beliriyor ve “iç savaş atmosferinde bazı zalimlerin öldürülmesi artık bireysel terör sorunu değil”; her halükarda, “Dördüncü Enternasyonal, “tarih tarafından zaten mahkûm edilmiş bir hizbi” ortadan kaldırmaya yönelik olan, Stalinizm’e karşı ölümüne bir mücadeleyidesteklemektedir.224

Gördüğünüz gibi, Kirov'a yönelik saldırı, eski rejimi deviren güçler arasında bir iç savaş hayaleti uyandırıyor. Gerçekte bu hayalet, kurulduğu andan itibaren Sovyet Rusya tarihini bir gölge gibi takip etmektedir. Buharin tarafından Alman emperyalizmine bir teslimiyet ve proleter enternasyonalizmine ihanet olarak yorumlanan Brest-Litovsk barışını sabote etmek, bir an için, o ana kadar Bolşeviklerin tartışmasız lideri olan adamı, en azından bir süreliğine iktidardan uzaklaştıracak bir tür darbe fikrini barındırıyor.

Lider olarak sahip olduğu muazzam prestije rağmen, Lenin hayattayken zaten açığa çıkmış olsa da, Bolşevik liderlik grubunun bölünmesi ve aynı devrimci blok içinde iç savaş hayaleti, devamındaki yıllarda tam bir şekil aldı. Anti-Stalinist muhalefetin içinden ve eski inancın amansız bir nefrete dönüştüğü komünist hareketin kaçaklarından gelen önemli tanıklıkta açık bir şekilde görünen şey budur.

Bakalım Boris Souvarine, Ekim Devrimi'nden yaklaşık on yıl sonra SBKP'de yaratılan durumu nasıl tanımlıyor:

Muhalefet, minyatür hiyerarşisi, Politbürosu, merkez komitesi, bölgesel ve yerel temsilcileri, sahadaki grupları, katılım kotaları, notları ve yazışma kuralları ile tek parti içinde kendi örgütünü gizli bir parti olarak kurmayı düşünüyor.225

Beklentiler sadece siyasi bir çatışma değil, aynı zamanda askeri bir çatışmaydı. İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra, o zamanlar Alman komünist hareketinin önde gelen isimlerinden ve 1922'den 1924'e kadar Komintern başkanlığının üyesi olan Ruth Fischer'in anıları Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlandı. Moskova'da kurulan “totaliter rejime” karşı SSCB'deki “direniş” örgütüne kendi zamanında nasıl katıldığını açıklıyor.

 Bu 1926'da. “Bir yıl önce Stalin'den koptuktan sonra, Zinoviev ve Kamenev Troçki'ye yaklaştı:iktidarı ele geçirmek için “blok”u örgütlediler. Daha sonra “Vladivostok”a ve Uzak Doğu'ya kadar uzanan gizli bir ağ geliştirirler: haberciler gizli parti ve devlet belgelerini dağıtır, şifreli mesajlar iletir, silahlı muhafızlar gizli toplantıların güvenliğini sağlar. “Bloğun liderleri kesin adımlar için hazırlıklar yaptı”; Stalin'le olan çatışmanın ancak "şiddet" ile çözülebileceği varsayımına dayanarak, Moskova'nın eteklerinde bir ormanda, "darbeyi" desteklemeye istekli "o ordu birliklerinin rolü" ile başlayarak "programlarının askeri yönünü" derinlemesine analiz etmek amacıyla bir araya geldiler.” Fischer şöyle devam ediyor:

Bu, iki askeri lider olanTroçki ve Lashevich (kısa süre sonra, tasfiyelerden önce ölen Savaş komiser yardımcısı) arasında tartışılması gereken, çoğunlukla teknik bir soruydu. Kızıl Ordu komiser yardımcısı olarak hâlâ uygun bir yasal pozisyonda olduğundan, Lashevich, Stalin'e karşı askeri harekatı planlamakla görevlendirildi.226

Ertesi yıl, Ekim Devrimi'nin onuncu yıldönümünü kutlamak için yapılan sokak gösterileri bu bağlamda okunmalıdır: Moskova ve Leningrad'dan “parti hiyerarşisini boyun eğmeye zorlamak” için “diğer sanayi merkezlerine” yayıldılar.227

O yıllarda Avrupa'da, Sovyet Rusya'da devam eden siyasi savaşın ciddiyeti hiç kimse için bir sır değildi:

 “Stalin ile Troçki arasındaki mücadelenin tarihi, Troçki'nin iktidarı ele geçirme girişiminin tarihidir [. ...], başarısız bir darbenin tarihidir.” Hâlâ “muazzam bir popülariteye” sahip olan Kızıl Ordu'nun parlak organizatörü kesinlikle yenilgiyi kabul etmedi: “Şiddetli polemik, alaycı ve gözü pek gururu onu ordunun, halk kitlelerinin ve genç komünistlerin eski Leninist muhafızlara ve partinin yüksek din adamlarına karşı asi ruhunun desteklediği bir tür kırmızı Bonaparte yaptı.” Evet, "Kremlin'in üzerine yükselen fitne dalgası ilerliyor."228

Moskova'da bulunan ve en üst düzeyde makamlarla görüşen yazar Curzio Malaparte, Ruth Fischer, yani anti-Stalinist muhalefetin yetkili bir temsilcisi tarafından doğrulanan 1927 gerilimlerine ilişkin bir okuma sunuyor:

Rus Devrimi'nin onuncu yıldönümü kutlamalarının arifesinde, Troçki'nin hapsedilmesi hoş olmayan bir tepkiye yol açacaktır [...]. Troçki'nin devlet iktidarını ele geçirmek için seçtiği fırsat bundan daha iyi olamazdı. İyi bir taktikçi gibi, gölgelerde kaldı. Bir despot olarak görünmemek için Stalin onu tutuklamaya cesaret edemezdi. Buna cesaret ettiğinde çok geç olacak, diye düşündü Troçki. Devrimin onuncu yıldönümünde ışıklar kapandığında, Stalin artık iktidarda olmayacaktı.229

Bilindiği gibi, bu planlar başarısız oldu ve partiden ihraç edilen Troçki, kendisini önce Alma Ata'ya sonra da Türkiye'ye transfer etmek zorunda gördü. Orada “Sovyet konsolosluğu yetkilileri” yazar olarak ona 'telif hakları' için 1.500 dolar ödüyorlardı.230

Troçki'nin bir destekçisi, tarihçisi ve biyografi yazarı tarafından onaylandığı üzere,231 “gülünç bir miktar” olmasına rağmen, 231 bu jest, çelişkiyi daha fazla keskinleştirmemeye yönelik bir girişim olarak okunabilir.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.