ABD ve Batı, Afganistan’ı “kurtarmadan” önce - Afganistan Kadınları ve önderleri
Önce vurgulanması gereken gerçek, Afganistan da kadın hakları, ABD işgaliyle birlikte gelmedi, ABD’nin Afganistan’da Cihatçıları ve Taliban’ı örgütleme, destekleme, ve harekete geçirmesiyle yok oldu.
Afganistan’da kadın hakları mücadelesi, kadın hakları kazanımı, 1950lere kadar geri gider. Bu mücadele yüzlerce geç kadın önderlerden ikisine ve Afganistan’ın geçmiş tarihine göz atmak bu gerçeği görmek için yeterlidir.
Bu Afgan Kadın mücadelesine imza atan isimlerden birisi, Kabil Eyaletindeki Guldara'da reformist babanın kızı olan, Anahita Ratebzaddır.
DOAW'ın diğer üyeleriyle birlikte Anahita Ratebzad, 8 Mart 1965'te Kabil'de Afganistan'daki Uluslararası Kadınlar Günü'nün ilk kutlamasını gerçekleştiren protesto yürüyüşünü düzenleyenlerdendi.
Khadija Ahrari ile birlikte, 1965-69 Eğitim Bakanı, 1987'de Afgan Kadın Konseyi Başkanı olan Masuma Esmati Wardak, ve 1963'te Eğitim Bakanlığı'na katılmadan önce 1962'ye kadar Kadın Sosyal Derneği'nin genel müdürlüğü yapan, Roqia Abubakr ile sol siyasete adım attı.
Ratebzad 1965 yılında, Afganistan Demokratik Halk Partisi'nin (PDPA) Parcham grubunun oluşmasına yardımcı oldu. Kadın hakları konusundaki siyasi görüşleri ve Marksist siyasi ideolojisi, onu özellikle diğer siyasi partiler ve güçler arasında oldukça tartışmalı bir figür haline getirdi.
28-29 Nisan 1978 Darbesi'ne giden günlerde, Ratebzad Makroyan'daki dairesinde ev hapsinde tutulurken, Karmal Ghulam Dastagir Panjşeri, Nur Muhammed Taraki ve Saleh Mohammad Zeary hapsedildi ve diğer PDPA önde gelen üyeler (Khalq ve Parcham) yeraltına inmişti. PDPA'nın Halk kanadı iktidarı ele geçirip Taraki Cumhurbaşkanı olunca, Sosyal İşler Bakanı olarak göreve atandı.
Ratebzad, 28 Mayıs 1978 tarihli Kabil New Times başyazısında şunları söylüyordu:"Kadınların en temel hak olarak sahip olması gereken ayrıcalıklar, eşit eğitim, iş güvenliği, sağlık hizmetleri ve ülkenin geleceğini inşa etmek , sağlıklı bir nesil yetiştirmek için özgür zaman ... Kadınları eğitmek ve aydınlatmak artık hükümetin yakından ilgilendiği bir konudur."
Ratezbad 1978-1980 arasında Belgrad büyükelçisi olarak görev yaptı. Parchamites'e karşı bir tasfiye başlatan Hafızullah Amin'in iktidara gelmesiyle görevinden alındı.
Sovyetlerin Afganistan'ı işgal etmesi ve Parcham kanadı tarafından iktidarın ele geçirilmesinden sonra, Eğitim Bakanı (1980-1981) olarak atandı ve PDPA'nın Politbüro'sunun daimî üyesi oldu. Bu pozisyonda Yüksek ve Mesleki Eğitim, Bilgi ve Kültür ve Halk Sağlığı dahil olmak üzere çeşitli Bakanlıkları denetleme sorumluluğunu yüklendi.Sovyet Rusya da kapitalizme dönüşümün resmileştirilmesinin hazırlıklarının yapıldığı 1986'da Sovyet tavsiyesi üzerine Karmal'ın yerine, sol geçmişinden ve Marksist söylemden uzaklaşmayı amaçlayan Muhammed Necibullah'ın geçmesinden sonra, Ratebzad görevlerinden alındı ve Politbüro'dan çekildi. DOAW başkanlığına Firuzah Wardak getirildi
Anahita 1980 lerde Afgan Demokratik Kadın örgütüne Uluslararası destek ararken, ABD ve Batı Cihatçı örgütleri eğitiyor, hazırlıyor ve destekliyordu.
1986'dan sonra ABD destekli Cihatçıların faaliyetlerinin kadınlara ve ilerici sivillere karşı dönüştüğü yıllarda, Mayıs 1992'ye kadar Afganistan'da kaldı. Ratebzad ve ailesinin bazı üyeleri, çatışmalar sırasında Mücahitlerden kaçmak zorunda kaldı. 1995'te Bulgaristan'ın Sofya kentine gitti ve bir yıl sonra siyasi sığınma talebinde bulunduktan sonra Almanya'nın Lünen kentine yerleşti. Ratezbad 82 yaşında böbrek yetmezliğinden öldü. Kalıntıları Afganistan'a götürüldü ve Kabil'deki Shohada-e-Sa'alehin'e gömüldü.
Genç yaşta suikaste kurban giden önemli diğer kadın önderi Meena Keshwar Kamal dir. (Şubat, 1956 – Şubat, 1987) Bilinen ve anlaşılır nedenlerle, Emperyalistlerin ve gericilerin bu suikastın “Marksist solcular” tarafından yapıldığı dedikodusunu yaymaları, suikastın Mücahit gericiler, Hizb-e-İslami Gulbuddin tarafından, yapıldığı gerçeğini gizleyemedi.
Kesşvar, 1977'de Kabil Üniversitesi'nde öğrenciyken, kadınlar için eşitlik ve eğitimi teşvik etmek amacıyla oluşturulmuş örgüt olan Afganistan Kadınları Devrimci Derneği'ni (RAWA) kurdu ve bu örgüt "Afganistan'da yoksun ve susturulmuş kadınların sesini duyurmaya" Amerikan işgali süreci içine kadar aktif olarak devam etti .
Kadın haklarının Demokratik Cumhuriyet'in gündeminin üst sıralarında yer almasına rağmen, Keşvar Afganistan'da kadınların yoksunluğunda çok büyük değişiklik olmadığı gerçeğiyle, 1979'da hükümeti zorlayıcı kampanya yürüttü ve desteği seferber etmek için okullarda toplantılar düzenledi ve 1981'de iki dilli bir dergi olan Payam-e-Zan'ı (Kadınların Mesajı) başlattı.
Keşvar aynı zamanda, mülteci çocuklara ve annelerine yardım etmek için hem hastaneye yatış hem de pratik becerilerin öğretimini sunan “Watan Okulları” kurdu.
Afganistan’da kazanılmış kadın hakları, Afgan genç kadınların ve onların önderlerinin kanıyla kazanılmış haklardı. Bu haklar ABD’nin Cihatçıları destekleme süreci içinde ve onların (eski) kuklaları Taliban döneminde zorla gasp edilmiştir.
Bu tarihi gerçeğin üzerini kapatarak, sanki "Afganistan’da kadın hakları ABD işgaliyle kazanıldı, şimdi ABD gidiyor ve Taliban bu hakları yok edecek" imaj ve anlayışını yaratmak, tam da burjuvaziye uygun bir hipokratlıktır. Bu Propagandaları bilinçsiz olarak kucaklayan, ve yaygınlaşmasına, daha etken hale gelmesine çanak açan “sol”, bu tavırlarıyla mücadeleci Afgan kadınlarına ihanet içine düşmektedir.
Agustos 2021
Hiç yorum yok