Afganistan ve Emperyalistlikten vazgeçen emperyalizm!!
Bir emperyalist ülke, amacına ulaşmadan ya da yenilmeden, daha utanç dolu yenilgilere düşeceği hesaplaması olmadan, emperyalist-liğini bırakıp çekip gider mi? Tarihte bunun bir örneği var mı?
Önce "amacına ulaşma" konusuna açıklık getirmek ve bu bağlamda hiç bir emperyalist ülke, işgal ettiği bir ülkeyi bırakıp gider mi ye cevap bulabilmek için, Afganistan'ın yer altı ve yer üstü "değeri" konusuna değinmek gerekir. (Stratejik konumu, ayrıca değinilmesi gereken bir başka önemli konu)
Afganistan'ın ekonomik durumu, Afrika'daki "zengin ama çok fakir" ülkelere benzerlik taşıyor. Yapılan araştırmalara göre, Afganistan'daki kullanılmayan mineral kaynaklarının 2020'de ki değeri 1 trilyon ila 3 trilyon dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. Toplamda, farklı mineralleri içeren maden sahalarının sayısının en az 1400 civarında olduğu belirtiliyor. Tahminler, ülkedeki petrol yataklarının, çoğunlukla Cevizcan ve Belh illerinde olmak üzere 3,8 milyar varil civarında olduğunu gösteriyor.
Yine Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırmaları tarafından yapılan takibi araştırmalar, ülkenin kuzey bölgesinde önemli ölçüde kullanılmayan kaynaklara sahip olduğunu gösterdi. Çalışmalar, yaklaşık 1.596 milyon varil keşfedilmemiş ham petrol olduğunu ve keşfedilmemiş doğal gaz yataklarının yaklaşık 444 milyar metreküp olduğunu tahmin ediyor. Bu keşfedilmemiş yatakların çoğu, Afgan-Tacik Havzası ve Amu Derya Havzası olmak üzere iki havzada yer almaktadır.
Ülkedeki petrol üretimi, 2009 yılında Çin ve Afganistan, madencilik endüstrisi işbirliği konusunda ülkenin Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) ile bir anlaşma tasarlamasından ve 2011 de resmi olarak imzalanmasının ardından Ekim 2012'de başlamıştı.
Bu 2009 anlaşması içindeki projeler arasında aynı yıl tekrar faaliyete geçen bir bakır madenide vardı.
Raporlara göre, Afganistan önemli bakır yataklarına sahip. Tarihsel olarak bakır, Herat, Farah, Kandahar, Kapisa ve Zabul gibi Afgan eyaletlerinde bulunuyor. Ancak, artan şiddet nedeniyle, işgalden sonra 2006'da faaliyette olan bakır madenleri kalmamıştı. Şiddet döneminden sonra, güneydoğu Afganistan'da Aynak ve Jawkhar gibi yerlerde bakır madenciliği yeniden başladı. China Metallurgical Group olarak bilinen bir Çinli firma, 2006 yılında Aybak, Samangan bakır projesine öncülük etmek için hükümetten bir kamu ihalesini kazandı. Aybak bölgesindeki bakır yataklarının tahmini değeri 88 milyar dolar civarında. Dünyadaki tüm mevduatların içinde Aybak'taki mevduatın en büyük ikinci olduğuna inanılıyor.
Aynen bakırda olduğu gibi, altın madenciliği ancak 2006 yılında başlamıştır. Takhar Eyaleti ve Badakhshan Eyaleti gibi yerlerde altın yatakları bulunmaktadır. Gazne ilinde yaklaşık 50 milyar dolar değerinde ek altın ve bakır yatakları da bulunmaktadır. Altının yanı sıra, ülkenin Bamyan Eyaleti gibi yerlerde önemli demir cevheri yatakları var. Diğer mineraller arasında lityum, mermer (her yıl ihracat yoluyla yaklaşık 15 milyon dolar gelir), nadir mineraller (henüz değeri bilinmeyen), uranyum ve diğerleri bulunmakta.
UNODC'nin bildirdiğine göre, afyon üretimi için tahmin edilen en yüksek seviyesi, çiftçiler tarafından yapılan satışlarda yaklaşık 1,4 milyar dolar veya Afganistan'ın GSYİH'sının yaklaşık %7'si değerinde olan 9,900 ton olarak belirlendi.
Şimdi hangi emperyalist ülke bu trilyonlarca değerdeki kaynaklara sahip bir ülkeyi işgal ettikten sonra, kendi rızasıyla, elini kolunu sallayıp terk eder?
Bilgi teknolojisinin geliştiği çağda ülke insanlarının, hiç duymadıkları, bilmedikleri bu bilgilere sahip olmaları, onları doğru ya da yanlış, tavır almaya itmesi kaçınılmazdır.
Özellikle çatışma ve işgal nedeniyle bu kaynakların kullanılamamasına ilave olarak, yaşamlarını kolaylaştıracak projelerinde aynı nedenle askıya alınması, tabanda bir hareketlenmenin kaynağı olması da kaçınılmazdır.
Bu dönem içinde ülke ekonomisinin gelişmesi açısından önemli olan Türkmenistan-Afganistan-Pakistan Hindistan gaz boru hattı veya TAPI inşaatı siyasi istikrarsızlık nedeniyle 1990'larda durdurulmuştu. Yakın zamanda yeniden gündeme alındı. Aynı şekilde Özbekistan ve Pakistan'ı Mazari-Sharif ve sonunda Kabil ve Peşaver üzerinden birbirine bağlayan milyarlarca dolarlık bir demiryolu inşaatı projesi askıya alınmıştı.
Çatışma ve işgal nedeniyle zaten genel olarak, ülke yüzölçümünün %15'inden daha azı ekilebilir iken ve bunun bile tarım ülke ekonomisinin ana itici gücü olmasına rağmen, tarım aynı nedenlerle çeşitli zamanlarda düşüşlerle karşılaşmıştır. Ülkedeki toplam ekilebilir arazinin sadece %6'sının kullanılıyor olması, bunun da düşüşlere uğraması, kimi yerde çözümü en karlı olan haşhaş üretimine yöneltmiştir. (Haşhaş deyince herkesin aklına ilk önce sokakta satılan uyuşturucu gelir, ancak hastanelerden yüzlerce çeşit ilaçlarda kullanıma kadar sayısız kullanım alanı vardır) Bu nedenle çiftçiler sadece haşhaşı yetiştirmekle kalmadı, morfin ve eroine rafine edilmiş afyon sakızı çıkarmaya yöneldiler. Bu alanda da derin su kuyularına elektrik sağlamak için, işgalcilerden fayda gelmeyince, Çin'e, Çin yapımı güneş panellerine döndüler ve bugün yaygın bir şekilde tarımın dışında bir sürü alanda kullanılmakta.
İşgalin ve işgalcilerin kaynakların kullanılması önünde engel olmasına ilave olarak, kullanılan kaynaklarında geliştirilmesi ve verimleştirilmesi önüne engeller çıkarması, kaçınılmaz olarak bir gün mutlaka muhalefeti yaratacak ve güçlendirecekti, ve bu da gerçekleşti- ortada bu muhalefete önderlik yapacak başka bir güç olmadığından toto Talibana vurdu.
İki gün öce yayınlanan ABD nin, sermayenin ve sanayinin ciddi dergisi Forbes şunları söylüyordu;
"ABD yenilgisi, cihatçı düşmanlara Orta Doğu'nun istikrarsızlaştırılması girişimlerini tetikleyebilecek önemli bir moral artışı sağladı." "ABD'nin Afganistan'daki yenilgisi, zaten sınırlı olan ABD güvenilirliğini ve jeostratejik avantajını baltalamakla tehdit ediyor. Taliban'ın yükselişiyle birlikte bölgenin enerji altyapısı ve doğal kaynakları, ABD'nin Taliban rejimini kovaladığı 2001 yılından bu yana hiç olmadığı kadar tehlikede.
Çin Dışişleri Bakanlığı, Temmuz ayı sonlarında Taliban'ın üst düzey siyasi lideri Molla Abdul Ghani Baradar'ı ağırladı. O zamandan beri devlet medyası, Pekin'in ABD'nin bıraktığı boşluğu doldurma taahhüdünün altını çizdi. Bu, Çin'i ekonomik kalkınmada rol oynamaya davet eden Taliban tarafından memnuniyetle karşılandı. Orta Asya'da Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) kapsamında altyapı projelerine önemli miktarda sermaye yatırdı. Taliban'ın halihazırda devam etmekte olan Kuşak ve Yol programlarını kesintiye uğratmak isteyeceğine inanmak için hiçbir neden yok. Ve gelecek şimdiden müzakere ediliyor. Afganistan ve Çin, prensipte, ABD birliklerinin geri çekilmesiyle ilgili güvenlik durumu konusundaki belirsizliğe rağmen, BRI işbirliğini derinleştirmeyi kabul etti.
Anahtar, Taliban kontrolündeki Afganistan'ı da içerecek olan Çin-Pakistan koridoru gelişimi olacak. Çin'in, madencilik projelerini hızlandırmak için ödenen telif hakları ve vergiler yoluyla Taliban kontrolündeki Afganistan'ın birincil mali destekçisi olması şaşırtıcı olmamalı."
"Kraldan fazla Kralcı olmak" söylemine uygun olarak, ABD'nin çekilmesine baştan beri karşı olan ABD sermayesi, ABD'nin "çekilmesini" "yenilgi" olarak değerlendirirken, "hızlı" solcuların!! bunu duymak bile istememeleri, üzerinde düşünülmesi gerekecek kadar ilginçtir.
Burada "teoriye" de girmeye niyetim yok, çünkü teorik olarak da yaklaşımların ayağı yere basmıyor.
Eğer ABD hükümeti, sermayenin bir kısmının karşı gelen ısrarlarına rağmen milyarlarca dolarlık teçhizatı, aracı, gereci ve hatta ciddi bilgi kaynaklarına sahip bilgisayarları geride bırakarak, sırf ajanlarını ve askerlerini toparlayıp ülkeyi boşaltıyorsa, bu Pentagonun-askeriyenin hesaplamalarının ulaştığı sonuca dayanan bir karardır. Yani ortada "yenilginin" ve " daha da utanç verici bir yenilgi durumuna düşmemenin neden olduğu bir "çekilme" vardır- ne anlaşma ne de amaçlarına ulaşma diye bir neden yok. Görünüşe göre ekonomik anlamda ipler direk ya da Pakistan yoluyla, Çinin elinde ve ABD ye, yayınlarda da görüldüğü gibi Afganistan üzerine "anlaşma" teklif eden Çin, tersi değil.
Sonuç olarak, Marksizm Leninizm adına, ezberci ve öznel yaklaşımlarla, "bu yenilgi değil," "bu anlaşmalı bir çekilme" ve benzeri argümanların, argümanı desteklemek için ortaya sürdüğü somut hiç bir veri yok, var olan veriler, tam tersini gösteriyor. Ancak hiç bir şey, özellikle ekonomi ve siyaset ile ilgili konularda, durağan değildir, içinde bulunan şartlara ve gelişmelere bağımlı olarak var olan güçlenebilir ya da stratejik ortaklıklardaki değişimlere bağımlı olarak yön değiştirebilir.
İşgal altındaki bir ülkenin gelişmesinin ilk adımı önünde engel olan duvar yıkılmıştır. Bu duvarı kimin yıktığı, nasıl yıktığı, neden yıktığı, duvarın yıkılmış olduğu gerçeğini değiştirmez. Devamında yeni bir duvar örülür mü, yoksa gelişme sağlanır mı, bunlar ikincil sorunlardır ve o ülkenin halkının kendi vereceği karara ve alacağı tavırlara bağlıdır. Dışarıdan yapılacak tek şey o halkın olumlu yönde gelişen tavırlarını desteklemektir, "müdahale" çağrıları değil.
Erdogan A
Agustos 2021
Hiç yorum yok