Parti yıkıcılığına karşi mücadele sermayeye karşı mücadelenin ayrılmaz parçasıdır
EMEP Başkanlık Kurulu Açıklaması Ağustos '97
Partimizde kuruluş sürecinde ortaya çıkan ve partililerimizce bilinmez olmayan "Kayseri-Kırşehir" sorunu, geçtiğimiz hafta içinde olgunlaştı ve çözüldü.
Çözüm; partinin, program ve tüzüğü de içinde olmak üzere üzerinde hareket ettiği temel ve taktik platformuyla sürekli tartışma halinde olan ve bu tartışmayı didişmeye dönüştüren, parti disiplinini hiçe sayarak kendilerine ayrıcalıklı bir konum isteyen ve bunu uygulamaya koyan parti karşıtı unsurların partiden çıkarılmaları şeklinde oldu.
.......
Adı geçen kişiler, kuruluş sürecinin başından beri, parti platformunu, bu platforma hayat veren açık kitle partisi ve başta işçi sınıfı olmak üzere emek yığınlarının politik parti olarak örgütlenme istek ve ihtiyacını anlamadılar. Partimiz, uzun süre sorunu, basit bir anlama ve kavrama yetersizliği sorunu olarak ele aldı; Parti materyallerinin yardımıyla pratik içinde çözümünü öngördü. Genel merkezimiz, diğer iliere ayıramadığı zamanı, koşulları zorlayarak defalarca bu iki ile ayırdı; merkez yöneticilerimiz birçok kez bu illere gidip toplantılar düzenledi. Sonunda görüldü ki, sorun basitçe bir anlayışsızlık sorunu değildir; iflah olmaz boyuttadır. Ve gereken yapıldı. Parti; disiplin tanımaz ve iflah olmaz parti karşıtlarıyla, parti platformunu benimsemeyen hatta onu aşağılayan ve konumlarını partiye dayatmaya yeltenen "tartışmacılar"la, emeğin talepleri yerine kendi taleplerini, emek yığınlarının politik örgütlenmesi için çaba gösterme yerine bitmez, tükenmez iç tartışma zorlamasını geçirmeye çalışan ayak bağlarıyla birlikte olamazdı. Olamayacağı sonuna kadar zorlanan hoşgörüye karşın, pratik olarak ve inkar edilemeyecek zorunluluk olarak, ortaya çıktı. İş, Kayseri parti binaında genel merkez yöneticisinin düzenlediği toplantıya sloganlı, yumruklu, sandalyeli saldırı düzenlemeye kadar vardırıldı.
Bu kişiler, parti programı ortaya konulmadan önce, partinin sosyalist bir parti olması gerektiği üzerine tartışma açmaya yeltendiler. Partinin girişimci önderlerini, "sağda-solda" söylediklerini iddia ettikleri sözlerinden "alıntılar" yaparak partinin sosyalist niteliğine karşı olmakla suçladılar. Kimsenin bir kaygıya kapılmasına gerek olmayan, başka türlüsünün mümkün olmadığı böyle bir konuda kuşku yayıp hayali bir sorun üzerinden tartışma yoluna girdiler.
Böyle bir kaygının yersiz olduğu görüldü, biliniyor.
İş yapmayı değil ama tartışmayı pek seviyorlardı. Program da tartışılacak bir şey bulamadıysalar da, yenilenen programda bazı bölümlerin olmayışma saldırıp asıl "oklarını" tüzüğe yönelttiler. Ankara'da yapılan -gündemin saptırıldığı- iller toplantısı ve o tarihte partinin GYK üyesi olan sözkonusu kişilerden birinin organ üyesi olarak yaptıkları ve bu nedenle uyarıldığı bir genelge ile örgüte bildirilmişti. O tarihte bu kişi de, organda yapabileceği eleştirilerini organ dışında ulu orta yapması nedeniyle "organ üyesi olmaya layık olmadığını" kabul etmiş ve bunu Kayseri 'de üye toplantısında açıklamıştı. "Tartışılmaya" çalışılan, programın açık tutumuna rağmen, hala, partinin sosyalizmle ilişkisi olup olmadığıydı. Partimizin Maoculuk 'la suçlanmasına kadar ileri gidilmiş; "yakalanmış" bir platform (iller toplantısı) "değerlendirilerek" tüzük ve "aday üyelik" tartışması açılmıştı.
Tüzükte "aday üyelik" yoktu! Nasıl olurdu ? Her işçi partiye· mi alınacaktı? "Parti programını benimseyen işçi"nin parti üyesi olmasının ön görülmesine saldırıp Lenin'in "her grevci işçi"nin Bolşevik Partiye alınmasına yönelttiği eleştiriyi örnek gösterip, partiyi Menşeviklikle eleştirmeye giriştiler. Bu "eleştiri"yi çokça uyarıya rağmen ulu orta her yerde yapmaya yöneldiler. Parti disiplinine uymak, demirden disiplinli bir parti isternek ve böyle bir partinin üyesi olmak sözkonusu olduğunda Bolşevizm akıllanna gelmedi; ama Marksistler ve profesyonel devrimcilerden ibaret olmayan, emek yığınlarının politikleştirilmesi ve değişip dönüştürülmesini amaçlayan emeğin açık kitlesel partisi olan partimizi, kitabi bir tarzda ve kıyaslanmaması gereken bir yönüyle bir yeraltı partisi olan Bolşevik partisi ile kıyaslayarak, ona Menşevik damgası vurmaya yeltendiklerinde elleri titremedi . "Menşevizm" ve "sağ oportünizm" suçlaması yapıyorlardı; ancak Emeğin Partisi 'ni bir başka partiyle karıştırarak ve onun bazı özelliklerini Emeğin Partisi 'ne yüklerneye çalışarak, aslında Menşevizmin çoğu özelliklerinin yanı sıra ondan da kötüsü olan legal Marksizmin hemen bütün özelliklerini üstlerinde taşıyorlardı.
İşçi kitle partisini ihtiyaç haline getiren koşul lara ve ileri işçi kitlesinin politik bir parti olarak örgütlenmeye başlamasına rağmen, "öncü parti" kavramı üzerinde oynamak, anlayışsızlık ya da ayınazlığın temel bir yönü kılındı . Emeğin Partisi, ileri işçi kitlesinde ortaya çıkan ve işçi sınıfının ana kitlesini kucaklamaması için hiç bir neden olmayan politik parti olarak örgütlenmc ihtiyacına yanıt mı olacaktı; yoksa yanlızca sınıf bilinçli (sosyalist), Marksizmi özürusemiş dar bir azınlığın mı örgütü olacaktıtartışılmaya çalışılan buydu. Markistlerin örgütlü olup olmadığına bakılmaksızın saptınlarak tartışma konusu edilen, Emeğin Partisi 'nin Marksistlerin örgütü olması gerektiğine ilişkin, parti platformunu reddeden, seçkinci, mücadeleci işçiyi dışlayan darcılıktı.
Taleplerine sahip çıkan mücadcleci işçi üye olur mu, olmazmı? ihraç edilenler, değişip dönüşme yoluna giren mücadeleci işçiden korku duyuyorlardı. Partinin sınıf bilinci edinerek dönüşmekte olan mücadeleci işçiyi kucaklamasının, partideki salt tartışmacı, işten kaçan konuıniarına zarar vereceği, lafazanlık ve "devrim ve parti ağalığı"nı olanaksızlaştıracağı açıktı.
Geleneksel solculuğun temel hastalıklarından olan "Iafazan ve tepedenci yöneticilik" teori ve pratiğini terkedilmemesinde ayak diretiliyordu.
Başlıca ihtiyaç, Marksistlerin değil, emek yığınlannın örgütlenmesiydi. Gevezelik olarak anlaşılan, "tartışmacılık"la ve "içedönük çekişmeler"le oyalanılmayacak, dar bir çevre içinde "yöneticilik" oynanmayacak, emek yığınlarına gidilecek ve yığınlar partiye kazanılacaktı. Ne bu ne de birim çalışmasına dayanan ve emek yığınlarının taleplerinden hareket eden politik mücadele geliştirilmesine ilişkin parti yaklaşımının, işçi sınıfının ana kitlesini harekete geçirmenin tek yolu olduğu bir türlü aniaşılmak istenmedi. Darlık yüceltilerek darcılık yapıldı; işçiler marksist oluneaya kadar ancak "aday üye" olabilecekleri, aksi halde partinin sosyalist karakterini kaybedeceği · ulu orta iddia edildi.
Sosyalist karakteri yitirme tehlikesi olarak görülecek kadar işçilerden duyulan korkuyla Emeğin Partisi Platformunun kabul edilip savunulabilmesi mümkün değildi. Nitekim mümkün olmadı. Sözü edilen kişiler başlangıcından beri hiç birleşemedikleri parti platformundan giderek savruldular. Bu savruluşa, her benzer durumda olduğu ve olacağı gibi "devrimci" kılıflar geçirme çabası içine girdiler: "Bolşevizm", "Parti sağ opotünizme kayıyor", "Menşevizm tehlikesi" vb., vb ...
Parti platformunu anlama ve onunla birleşmeye çalışma yerine, onu ulu orta eleştinne ve disiplini ayaklar altına alma yoluna girdiler; ne organ tanıdılar ne alt organ-üst organ ilişkisi, ne azınlık-çoğunluk.
Organ dışı davranma ve tartışma konusunda çok kez uyarıimalarına rağmen, tutumlarını değiştinnediler. Partiye kitleler içinde açık eleştiriler yöneltme disiplinsizliği ve yıkıcılığını, her zaman demirden disiplini savunmuş olan Lenin'e dayandınnaya yeltendiler.
Parti genelgeleri ve materyalleri ile daima poJemik yaptılar, parti direktifleri ile genelgelerini uygulamak yerine yalnızca tartışıp eleştirdiler. "Yüzbin üye mi olurdu!", "Bağış kampanyası yürütülemezdi !", "Bu kadar kısa zamanda ilçelerde örgütlenmek mümkün değildi !", "İlçe ve Belde çizelgeleri ile uğraşarak parti kırtasiyeciliğe batıyordu!", "Birim Örgütlenmesi Nedir broşürü yanlıştı !" vb. vb ... Alternatif bir "Birim Örgütlenmesi" broşürü kaleme aldı ihraç edilenlerden biri. Geleneksel solculuğun bu metnini yalnızca örgütlenmede esa almakla kalmadı, el altından komşu bölgelere göndererek ö.nerdi.
Laf ve poJemik üretmeele üstlerine yoktu. Her şeyi biliyorlardı ve partiyi "sağ oportünizm tehlimesi"nden "kurtarma" misyonuna soyundular.
En son suçladıkları "Demokratik Türkiye" kampanyası ya da ileri sürülen taktik platformumuz oldu. Anlamadan demek uygun düşmüyor. Bile bile ve sanki mümkün olduğu ileri sürülüyormuş gibi "ordunun demokratikleşemeyeceği" üzerinden deınagoji yaptılar. Bunu, akıllarınca, parti platformuyla dalga geçmenin aracı olarak kullanmaya kalkıştılar.
Kayseri 'deki saldırgan tutumu ise, ll. madde olarak di llerine doladıkları sorun üzerinden tamamen kötü niyetle gerekçelendirmeye çalıştılar.
Kongre hazırlıklarını yönlendirmek üzere kaleme alınan "Kongrelerde Dikkat Edilmesi Gereken Konular" başlıklı yazının ll. maddesi o güne kadar İller tarafından partiden yapılan ihraçların yetkisizliği nedeniyle geçersiz sayıldıklarına ilişkindi. Kongreleri içe dönük tartışmalar ve hele kişisel tartışmalar kürsüsü olmaktan bütünüyle çıkarmaya yönelik ve kesinlikle bir "af yasası" olmayan bu madde, çekiştirilerek, "namussuzlar partiye dolduruluyor" demagojisine malzeme edildi. Maddeden amaçlanan kuşkusuz hemen hepsi kendi yolunu tutmuş ihraç edilmişlerin durumunu yeniden tartışma konusu yapmak ve "itibar iadesi'' sağlamak değildi. Kongrelerin neyi amaçlaması gerektiğini düşünmeyi lüks bulacak kadar parti platformundan uzaklaşmnış olanlar ise, kararlarını önceden vermişlerdi ve niyetleri kötüydü. Üst organa herhangi bir görüş iletip eleştiride bulunmadan bu madde
ve dolayısıyla parti talimat yazısına karşı imza kampanyası başlattılar.
Burada 1 1. maddenin içerik olarak doğru ya da yanlış olmasının hiçbir önemi yoktur. Parti talimatları uygulanmak içindir, karşısında imza toplanmak için değil. Uygularız, varsa eleştirilerimizi de organlar aracılığıyla iletiriz. Bir partili için doğru yöntem budur.
Öte yandan, parti merkezinin hiç yanlış yapmayacağı kuşkusuz düşünülemez. Yanlış talimat vb. 'ne karşı, uygulamak ve organlar aracılığıyla eleştirisini iletmek tutumu, doğru olduğu kadar düzeltici rol de oynar. Hiç yapılmayacak olan ise, parti belgelerine karşı uluorta davranmak, aleyhine imza vb. kampanyası açmaktır. Bu, parti suçu ve yıkıcılığıdır.
Bu parti suçunu soruşturmaya giden Merkez görevlisinin savunma isteme amaçlı görüşme isteğine, "görüşmek istemiyorum" yanıtı verilerek uyulmadı. Genel üye toplantısında ise Merkez görevlisinin açış konuşmasına bile tahammül edilmeyerek açık saldırıya geçildi.
***
Platformundan teori ve pratikte bu kadar koptukları partimizden ayrılma ve kendilerine ve görüşlerine uygun bir parti arama ya da kurma ise hiç akıtiarına gelmedi. Parti içinde ikinci bir çizgi oluşturmaya çalışmayı daha "hesaplı" gördüler. Aralarında bir ahbap çavuş birliği kurmayı ve partiye karşı birbirlerini kollama tutumu geliştirmeyi ihmal etmediler. Parti içinde bir hizip bile oluşturamayacakianna bakmadan üst perdeden atıp tutmayı marifet saydılar. Herhalde oyun oynandığını sanıyorlardı; ya da tersini bile bile karıştırdılar. "Azınlık hakları"ndan olarak değişik bir çizgiyi savunabilecekleri bu partilerden birine gitmeleri, herhalde kendileri açısından en uygunu olacaktır.
***
Parti gönüllü birliktir. Demirden disiplini bu gönüllülük üzerinden var ol ur. Ve her şeyden önce bir irade birliğidir. Birden fazla iradenin varlığıyla bağdaşmaz. Sistemli ve sürekli hale dönüşen platform eleştirilerinin irade birliğini mümkün olmaktan çıkaracağı, nitekim çıkardığı ortadadır.
Kimse kimseyi zorla partide tutmamaktadır, tutmamıştır. Programı ve tüzüğü de içinde olmak üzere parti platformuyla birleşmemiş olmanın doğal sonucu istafa ya da ihraçtır. Devrimci bir parti, kendisini ve platformunu tartışmalı kılarak var olamaz. Parti içinde parti platformu karşıtlığının doğal ve demokrasinin gereği sayılması, liberal ve liberal-solcu partilerde karşılanır bir durumdur.
ihraç edilenler, olanca "sağ oportünizm" ve "Menşevizm" suçlamalarına karşın, Menşevik ve liberaldirler. Partimizden kendi parti karşıtı görüşleri için demokrasi ve tartışma özgürlüğü ve bu tür bir "özgürlük"ün organı olacak bir yayın organı istemişlerdir. Devrimci bir partide, parti karşıtlığı için ayrıcalık ve bunun demokrasi adına savunulması kabul edilebilir bir şey değildir.
Partimizde bütün üyeler eşittir. Gönüllülük esası üzerinden biraraya gelen partililerimiz genel merkez yöneticisi ya da düz üye olmasına bakılmaksızın aynı haklardan yararlanırlar. Ancak bu hakların arasında parti karşıtlığı, parti platformunu uluorta eleştirme özgürlüğü yoktur. Demokrasi adına bunun istenmesi, ayrıcalık istenmesidir: Yıkıcılık ayrıcalığı !
14. Parti Kongresi 'ne Rapor' unda Stalin şunları söylemişti : "Parti içinde demokrasi nedir? Kimin için demokrasi? Eğer demokrasiden, devrimden kopmuş birkaç aydının bitip tükenmez gevezeliklere daima, kendi yayın organlarına vb. sahip olma özgürlüğü anlaşthyorsa bôyle bir demokrasiye ihtiyacımız yok. Çünkü bu, büyük çoğunluğun iradesini hiçe sayan ufacık bir azınlık için demokrasidir. Ama eğer demokrasiden anlaşılan, partili kitlelerin inşa çalışınarnızla ilgili sorunları karara bağlama özgürlüğü, partili kitlelerin eylemliliğin yükseltilmesi, onları partinin yönetimine çekmek, onlarda partinin efendileri oldukları duygusunu geliştim1ek ise, böyle bir damokrasiye sahip bulunuyoruz. ihtiyacımız olan demokrasi budur ve biz bunu herşeye rağmen yolumuzdan şaşmadan geliştireceğiz."
Evet nedir demokrasi? Üç-beş parti eleştirmeninin tartışma ve yıkıcı lık özgürlüğü mü? Yoksa somut taleplerinden hareketle emek yığınlarını harekete geçirme ve onlarla birleşme çalışmamızda en doğru yönelimler, tarz ve kararlara ulaşmak üzere canlı gençler ve işçilerin önünün sonuna kadar açık olduğu bir parti içi yaşantı mı? Bizde tartışma olmadığını parti yıkıcısı olmayan kim söyleyebilir? Bırakalım partililerimizin kararlara katılmasını, Kongrelerimizi işçi ve emek kurultayları olarak yapmaya çalışıyoruz. Ama parti karşıtı dört kişinin istediği emek yığınlarını kucaklamak, parti kürsülerini emek kürsüleri haline getirmek ve bunun sorunlarını tartışmak· değildir. Kongrelerimizi de "aday üyelik" vb. türü parti platformu eleştiriciliğinin kürsüleri olarak kullanmak üzere, parti genelgelerine rağmen kararlar almışlardı .
Partimiz kuşkusuz demokratik bir işleyişe sahiptir. Merkeziyetçilik bu demokratizmi tamamlar. Bizde yönetici görevlere seçimle gelinir. İçinde olduğumuz Kongre sürecinde yaptığımız budur. Organlar içinde azınlık çoğunluğa uyar. Öte yandan alt organlar üst organiara ve bütün örgüt, Kongre dışında, GYK'ya bağlıdır. Ancak söylendiği gibi , bu bağlılık zora dayalı değildir, gönüllüdür. Demokratizm adına parti eleştirmenliğine imtiyaz talep etmek yerine gönüllü birliği ayrılık olarak gerçekleştirmek ... (orijinal metninden okunamadı) engellenemez hakkıdır. Demokrasiyi böyle anlamak yerine ayrıcalık dayatması olarak yorumlamak, olacak ve kabul edilebilecek şey değildir.
Partimizde, kuşkusuz demokrasi geçerlidir. Biz tartışmayı da bilir ve mutlak bir ihtiyaç olarak kabul ederiz. Devrimci bir partinin başka türlü ilerlemesi bir yana var olması bile mümkün değildir. Ancak bu, her şeyi , bütün görevleri, bütün işi gücü bir yana koyup tartışmacılık hastalığına kapılmak demek olmadığı gibi; irade birliğini bozmak değil gerçekleştirmek içindir, parti faaliyetini engellemek değil geliştirmek içindir. Bu nedenle organlarda olur ve kendini tatminle ilgisi yoktur. Tartışma gündeminde neyin olacağını ise, şunun ya da bunun değil emeğin ihtiyaçları belirler. Platformumuz ve tartışma gündemlerimiz, "kendimiz"in ihtiyaçlarının ürünü olamaz.
Ve dönüp dönüp platformumuzu tartışamayız! Parti platformu temelinde yapacaklarımızı tartışmalıyız. Bunun yolu da bellidir ve tüzüğümüzde yazılıdır.
Parti platformunu benimsemeyip sürekli eleştirenierin neden buna rağmen partide kalmayı sürdürdüklerini anlamak zor değildir:
Bütün "solcu" iddialara karşın, savunulan parti anlayışı , liberal bir parti anlayışıdır.
Tarihi özetlenen tartışmacılık ve ihraç edilen uygulayıcılarının niteliği, açıklananlardan anlaşılmış olmalıdır.
Geleneksel solcu bir çevrecilikten öteye geçmemekte ısrar; geniş emek yığınlarıyla birleşme, bunun gerektirdiği görevleri sıkı bir çalışmayla yüklenme ve geleneksel alışkanlıklardan kopmada ayak direyici tutum ihraç edilenlerin karakteristik özellikleri durumundadır.
Partimizin görevi, emeğin yığınsal politik örgütü olarak gelişmek ve sermaye egemenliğine son vererek emeği iktidar yapmaktır.
Emeğin kitlesel politik örgütlenmesini yaratmak, bunun için emek yığınlarını kucaklamak, bu amaçla kendimizin değil emeğin taleplerirden yola çıkmak ve merkezinde emek hareketinin olduğu toplumsal bir muhalefet yaratmak ya da bir çevre olmak, kendi içinde ve kendine dönük tartışıp didişmek, örgüt kurmak için sadece Marksistleri aramak ve bununla yetinmek, bu çevrenin "yönetici" ya da ağası olmak. Bu ikisinden biri . Ve bilelim ki, bu ikisi birbirini dışlar, birbirine karşıdır.
Biz, emeğin ve taze güçlerinin önünü açarak, partimizi sürekli yenileyip emeğin kitlesel politik örgütünü kurarak sermayeye ve egemenliğine karşı yürüyoruz. Engel çıkarılan budur. Bütün "demokrasi" ve ayrıcalık taleplerinin, bütün tartışmacılık, parti karşıtlığı, disiplin tanımazlık ve yıkıcılığın hedefi budur.
Parti platformu ve çalışmasının önünü kesmek, sermayenin işidir. Partiyi tartışmaya yeltenmek, onun sermaye ve egemenliğini hedef alan platformu didiklemek disiplin tanımaz parti aleyhtarl ığı , kuşkusuz sermayenin işine yarar. Bu kesindir. Bir diğer kesin olan şey ise, ihraç edi lenlerin sermayeye alet olduklarıdır.
Lenin'in "Sol Komünizm"deki ünlü sözü bilinir: "Proletaryanın partisinin demir disiplinini azıcık da olsa zayıflatan kimse, gerçekte, proJetaryaya karşı burjuvazi ye yardım etmektedir. "
Parti tartışılabilir değildir. Zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan işçi sınıfının, partisi , tek silahıdır.
Bize gerekli olan, herşeyden önce parti fikri ve partili pratiktir. Parti değerlerini, partiye bağlılığı yüksek tutmaktır. Ne organ çalışmasından vazgeçilebilir, ne demir disiplinden ne de yığınlaşmadan. Partili olan, kuşkusuz parti platformunu benimsememezlik edemez. Bu, sadece tüzük hükmü olması açısından zorunlu değildir. Başka türlü irade ve eylem birliği sağlanamayacağı ve irade ve eylem birliği olmadan parti olunamayacağı için de koşulsuz bir zorunluluktur. Parti iradesine, parti yasalanna ve talimatlanna, organ ... (orijinal metinden okunamadı) ikirciksiz ve kaçarnağa yeltenmeden uymayanların partide işi olmadığı kesindir.
Parti platformu ve değerlerinin tartışılabilir olduğunu sanan ve ağız ucuyla "uyuyorum" demelerine rağmen "platformu tartışma özgürlüğü"nü kullanarak parti disiplinini çiğneyenler, partiden atı ldılar.
"Bardağı taşıran damla" olan Kayseri 'deki parti toplantısına saldırı karşısında alınan ihraç kararlarının kaldırılması, Kırşehir il yönetimi tarafından koşul olarak ileri sürüldüğü için bu il yönetimi de tümüyle görevden alındı. Başlı başına bu bile, parti fikri ve değerlerinin tartışılır kılınma girişiminin örneği olarak kabul edilebilir deği ldir. Parti, herhangi türden koşulları kabullenerek parti olamaz. Buna yeltenmenin ne demokrasi ile ne de parti fikri ve partililikle ilgisi olamaz.
Bir süredir parti yıkıcılığını meslek edinen ve ihraç edilen dört kişi, iki ilde parti fikri ve değerlerinde tahribata yol açarak, özellikle bazı genç unsurları parti karşıtı tutumianna alet ettiler. Bu genç unsurları elbette kazanmaya çalışacağız. Ancak parti platformu, yasaları, değerleri ve disiplininden bir iğne başı taviz vermeden. Herkesin önüne açık ve net olarak parti ve parti karşıtlığı arasında seçme yapması gerekliliği konmaktadır.
Kayseri 'de İ l Yönetimi görev başındadır; görevinin gereğini yapmaktadır. Kırşehir'de ise bugünkü olumsuz durumun üstesinden gelerek "partisiz kalmak" ayıbını temizlemek görevi Kırşehirli partililere ve Emek Gençliği 'ne düşüyor. Partili olma bilinciyle ve parti değer ve yasalarını yüksekte tutarak Kırşehirli partililerimiz ve gençlerimiz önünde sonunda bu işin üstesinden geleceklerdir.
Partililer, bütün örgüt,
Parti karşıtlığı ve yıkıcılığına aman verilemez. Herkes, adı geçen kişilerle bütün ilişkilerini · kesecek ve iflah olmazları iknaya yönelik herhangi bir tartışma yürütülmeyecektiL Bu şimdiye kadar yapılmıştır.
İflah olmazlar bir "hizip" bile oluşturamayacak durumdadır. Partimiz için ciddi bir tehlike teşkil etmiyorlar. Ancak bundan, yıkıcılığın önemsenmemesi sonucu çıkarılamaz. Bu durum, parti platformu, parti yasa ve değerleri ve parti disiplini açısından bir eğitim fırsatı olarak değerlendirilmelidir.
Sınıflı toplumlarda parti yıkıcılığına varan savrulma ve parti platformuyla birleşmeme ya da ondan kopma eğilimi anormal değildir. İşçi sınıfı ve emekçiler kadar parti de sınıfa yabancı unsurlarla genel olarak sermaye egemenliği koşullarıyla kuşatılmıştır. Bu koşulların etkisi altındadır ve bununla her gün her saat savaşmak zorundadır. İçine yabancı unsurların sızması ve çeşitli partililerin sermaye ve egemenliği koşullarından etkilenerek savrulmaları olağanüstü bir durum değildir. Gerekli olan, bu tür savrulma eğilimleri karşısında uyanık ve amansız olmak ve bu tür önemli gelişmeleri, her gün her saat gerçekleşmesi gereken yenilenme ve yeniden ve yeniden partiye kazanmak, parti platformunu sağlaıniaştırma yönünde değerlendirmektir.
Bu bilgilendirme yazısının amacı da budur.
Hiçbir partili ve parti yöneticisinin dört kişinin ihracı ile noktalanan gelişme nedeniyle partinin gündeminin saptınlmasına izin vermeyeceğinden eminiz. Bu sorunun tartışılmasına kuşkusuz dalmayacağız. Emeğin yığınsal hareketlendirilmesi ve politik eyleminin geliştirilmesi olan işimizi yapacak, bunun saptınlmasına izin verilmeyecek, yıkıcılığın mahkum edilmesini işimizin gereğince yürütülebilmesi için zorunlu bir eğilim olarak ele alacağız.
Ya Parti Ya Hiç Bir Şey!
Her Şey Parti İçin!
Her Şey Devrim İçin!
Sermaye Mezara Emek İktidara!
Başkanlık Kurulu/ Ağustos '97
Hiç yorum yok