Header Ads

Header ADS

Zorunlu Stalin - 3

Bruce Franklin
Bugüne kadar, dünyadaki Troçkistler Çin devrimiyle hala sadece "Stalinist bir bürokrasi" olarak alay ediyorlar. Çinlilerin kendileri, belirli noktalarda Stalin'in bazı yanlış taktik tavsiyelerde bulunduğunu kabul ediyorlar, ancak bu hataları her zaman tanıdığını ve düzelttiğini ve onlar hakkında öz eleştiri verdiğini de hemen ardından ekliyorlar. Stalinin genel teorisi, dünya devrimci hareketinin genel liderliği ve sağlam dayanak alanı ve sağladığı temel maddi destek olmadan devrim yapamayacaklarına inanıyorlar. Dolayısıyla, gerçekten geçerli olan tek büyük eleştiri anti-Komünistlerden gelir, çünkü Stalin olmasaydı, en azından Çinlilere göre, Komünistler kazanamazdı.

Stalin'in İspanyol İç Savaşı'ndaki rolü de "sol" dan ateş altında. Yine, ipuçlarını Troçki ve George Orwell gibi profesyonel anti-komünist ideologlardan alan birçok “sosyalist”, Stalin'in Loyalistleri sattığını iddia ediyor. Benzer bir eleştiri, Stalin'in 1940'ların sonlarında Yunan partizanlarına ilişkin politikaları hakkında daha sonra ele alacağımız politikalar hakkında da eleştiriliyor. Bu "sol" eleştirilere göre, Stalin içsel gelişim ve "Büyük Rus İktidarı" ile meşgul olması nedeniyle bu mücadelelerin hiçbirini "umursamadı". Meselenin basit gerçeği, her iki durumda da Stalin'in dünyadaki popüler güçleri destekleyen tek ulusal lider olması ve bunu kendi kampındaki inatçı muhalefet ve dünyada önde gelen saldırgan güçlerin askeri saldırı tehlikeleri karşısında yapmış olması. (1930'ların sonunda Almanya ve İtalya, on yıl sonra ABD).
SSCB, Stalin'in politikalarını izleyerek 1930'ların ortalarında modern bir sanayi ülkesi haline geldiği için, İspanyol Loyalistlerine Nazi modelleri kadar gelişmiş olan Sovyet tankları ve uçakları gönderebildi. SSCB dünya devrimci güçlerinin lideri olduğu için, birçok ülkeden komünistler, Mussolini'nin faşist birliklerine ve İspanya Cumhuriyeti'ni işgal eden Condor Legion gibi çatlak Nazi güçlerine direnen Uluslararası Tugayları örgütleyebildiler. Loyalistler için verilen bu uluslararası destekle telaşa kapılan kapitalist güçler, onu durdurmak için ortak eylem planladılar. Mart 1937'de GeIluany , İtalya, Fransa ve Büyük Britanya savaş gemileri, İspanya kıyılarında birlikte polislik yapmaya başladı. Bir İngiliz girişimiyle hareket eden bu ülkeler, 1937'nin sonlarında Sovyetler Birliği'ni, "müdahale etmeme" olarak adlandırdıkları bir politikayı uygulayarak yalıtmak ve İngiliz Muhalefetinin lideri olarak Lloyd George, faşistleri açık destek vermek için bir blok oluşturdular. Mussolini İngiliz planını destekledi ve Bolşevizmi Avrupa'dan sürmek için bir 'kampanya' çağrısında bulundu. Stalin'in proleter devrimcileri gibi görünen aristokratların hâkim olduğu kendi dış işleri bakanlığı kapitalist güçlerin yanında yer aldı. 29 Ekim 1937 tarihli New York Times, "Rus inatçılığını" temsil eden "inatçı" Stalin'in nasıl uymayı reddettiğini açıklıyor: "Joseph Stalin ve İngiliz planını kabul etmek isteyen Dış Komiser Maxim Litvinoff arasında bir hafta boyunca bir mücadele sürüyor." Stalin silahını bırakmadı (vazgeçmedi) ve Sovyetler Birliği, Franco'nun uluslararası statüsünü bir savaşçı olarak kabul etmeyi reddetti ve İspanya'nın adil bir şekilde seçilmiş hükümetine yardım etmeye tamamıyla hakkı olduğunda ısrar etti, ve acı sona kadar devam etti.

İspanya İç Savaşı, Mihver devletlerinin dünya çapındaki emperyalist amaçlarının sadece bir parçasıydı. Japonya Asya'yı fethetmeye devam ediyordu. Kızıl Ordu onları Sibirya'dan kovduktan sadece dokuz yıl sonra, Japon kuvvetleri 1931'de Mançurya'yı; ve devamında Çin'i tamamen işgal etti.

Etiyopya 1936'da İtalya'ya düştü. Birkaç ay sonra Almanya ve Japonya 1937'de İtalya'nın da katıldığı Anti-Komintern bir anlaşma imzaladılar. 1938'de Almanya Avusturya'yı işgal etti. Almanya'yı ve "Kızıl tehdit dünyasını" ortadan kaldırma sözü veren Hitler, şimdi neredeyse Sovyetler Birliği'ne karşı kararlı vuruşunu başlatmaya hazırdı.

Diğer büyük kapitalist güçler olayı karışık duygularla incelediler. Bir yandan, özellikle bu işin faşist uluslar tarafından yapılıp, Komünist tehdidin hemen ve tamamen sona erdirildiğini görmekten daha iyi bir şey arzulamazlardı. Öte yandan faşizmin, küresel amaçları, Fransa, İngiltere ve ABD'nin hegemonyasına meydan okumak olan zayıf-emperyalistlerin ideolojisi olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklardı. Şimdi bu yayılmacıların amaçlarını kontrol etmek için mi hareket etmeliydiler yoksa Batı Avrupa yerine Sovyetler Birliği'ne ve Asya ve Afrika'daki Avrupa sömürgelerine karşı hareket etmelerini umarak, onların kontrolsüz gelişmelerine izin vermeliymi diler?

1938'de bu iki alternatiften daha iyi yönde bir cevap buldular. Çekoslovakya'nın Sudetenland bölgesini vererek Hitler'i yatıştırırlardı. Bu sadece Nazilerin kapitalist dostlarının batıya saldırmasını engellemekle kalmayacak, aynı zamanda doğuya doğru son fiziksel engelleri, Çek Sudetenland dağlarını da ortadan kaldıracaktı. Bütün bu mantık, nazikçe ama kesin olarak Nazileri doğuya doğru çevirdiklerini ve hatta Nazileri bu yönde biraz dürttüklerine işaret ediyor. Şimdi tek yapmaları gereken beklemekti ve faşist güçler ve Sovyetler Birliği birbirlerini harap ettikten sonra, kalan parçaları toplayabilirlerdi. Bu yüzden 30 Eylül 1938'deki Münih anlaşmasını kendileri için "zamanımızda barış" ın garantisi olarak selamladılar.

Stalin, eğer Avrupa kapitalist ülkelerinden herhangi birisinin bu çabada Sovyetler Birliği ile ittifaka girerse,  Çekoslovakya'yı Nazilere karşı askeri olarak savunmayı teklif etmişti. İngilizler ve Fransızlar, bunu  tuzak olarak gördüklerinden, Sovyetler Birliği'nin Münih'e bile katılmasına izin vermeyi reddederek, ittifaktan kaçındılar. Şimdi geri adım attılar ve Kızılların yok edilmesini izlemek için kendinden memnun beklediler. Beklemek için uzun süreleri yoktu. Birkaç ay içinde Almanya, tüm Çekoslovakya'yı ele geçirerek, yıkılan cumhuriyetin parçalarını müttefikleri Polonya ve Macaristan'a verdi.

Mart 1939'un ortalarında Naziler Bohemya ve Moravya'yı işgal etmişti, Macarlar Karpatho- Ukrayna'yı ele geçirdi ve Almanya resmen Memel'i ilhak etti. O ayın sonunda Madrid düştü ve tüm İspanya faşistlere teslim oldu. 7 Mayıs'ta Almanya ve İtalya resmi bir askeri ve siyasi ittifak ilan ettiler. Sovyetler Birliği'nin imhası için sahne hazırlandı.

Dört gün sonra, 11 Mayıs 1939'da ilk saldırı geldi.

Mançurya'nın  Japon ordusu tarafından  işgal edilmesiyle başlayan  çatlak, Sovyetler Birliği'ne uzandı. 1939'daki Sovyet-Japon savaşı tarih kitaplarımızdan çıkartılmıştır, ancak bu savaş, Batı'daki Naziler ve faşistleriyle İngiliz-Fransız işbirliğiyle birlikte, Stalin'in bir diğer büyük "suçları" ndan olan Ağustos 1939 Sovyet-  tarihli Alman saldırganlık paktı içeriğinde şekillendirilmiştir.

Stalin, Emperyalist Eksenin temel amacının Sovyetler Birliği'ni yok etmek olduğunu ve diğer kapitalist ulusların bu planla bağlantılı olduğunu kavradı. Er ya da geç ana Eksen saldırısının SSCB'nin batı cephesine geleceğini de biliyordu. Bu arada, Sovyet kuvvetleri Japon işgalcilerini savuşturmak için doğuya yönlendiriliyordu. Kapitalist uluslardaki komünist sempatizanları, özellikle de entelektüelleri dehşete düşüren ve hayal kırıklığına uğratan Nazi Almanyası ile saldırganlık paktı aslında Stalin'in hayatının ve belki de diplomatik tarihin en parlak stratejik hareketlerinden biriydi. Sovyet bakış açısından beş şeyi başardı: 

(1) Nazi saldırısına hazırlanmak için zaman kazandı, bu nedenle saldırı iki yıl ertelenmiş oldu; 

(2) Kızıl Ordu'nun iki cephede savaşmak zorunda kalmadan Japon işgalini parçalamaya odaklanmasına olmasına olanak verdi; üç ay içinde Japonları kesin bir şekilde yendiler; 

(3) Sovyetler Birliği'nin Beyaz Rusya ve Ukrayna'nın Rus İç Savaşı sırasında Polonya tarafından işgal edilen ve şu anda Polonya askeri diktatörlüğü tarafından işgal edilen bölgeleri geri almasına olanak verdi; bu, yaklaşmakta olan Nazi istilasının Kızıl Ordu tarafından savunulan daha geniş bir alandan geçmesi gerektiği anlamına geliyordu; 

(4) iç savaştan önce Rusya'nın bir parçası olan Estonya, Letonya ve Litvanya'nın Sovyet Cumhuriyetleri olarak SSCB'nin bir parçası olmasına olanak verdi; bu, yaklaşan Nazi saldırısının Leningrad'ı hemen geçemeyeceği anlamına geliyordu; 

(5) en önemlisi, tarafsızlıktan yararlanmak isteyen, Mihver güçleri ve Sovyetler Birliği arasındaki savaşı teşvik etmeyi amaçlayan İngiliz-Fransız stratejisini yok etti; II.Dünya Savaşı, Mihver devletleri ve diğer kapitalist uluslar ve Sovyetler Birliği arasında bir savaş olarak başlayacaktı, buna zorlanırsa, birleşik faşist güçlere karşı tek başına savaşmak zorunda kalmayacaktı. Faşist Eksenin dünya çapındaki yenilgisi, kısmen Stalin'in diplomatik stratejisinin ve daha sonraki askeri stratejisinin bir ürünüdür.

Ama buna gelmeden önce, Stalin'in en çok lanetlendiği olaylara, arınma, yargılamalara geri dönmeliyiz. Bu kitabın çoğu okuyucusuna, bu davalardaki büyük sanıkların masum olduğu ve burada en açık şekilde Stalin'in acımasız zulmünü ve paranoyasını gördüğümüz öğretildi.

Burası kesinlikle tüm delilleri gözden geçirip önemli sanıkları yeniden yargılamak için bir yer değil, ancak yargılamalarla ilgili doğrudan çelişkili bir görüş olduğunu ve bu görüşü destekleyecek çok sayıda kanıt olduğunu kabul etmeliyiz.

Devamı

Çeviri
E. A
Nisan 2020

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.