Zorunlu Stalin - 2
Ne Lenin'in ne de Stalin'in, Sovyetler Birliği kadar geniş ve potansiyel olarak zengin olan bir ülkenin bile, dünyanın geri kalanında kapitalizmin iktidarı varken, devletsiz, sınıfsız bir toplum kurabileceği konusunda hiçbir yanılsamaları yoktu. Ancak Stalin, Lenin gibi, Sovyetler Birliği'nin kapitalizmi ortadan kaldırabileceği, sanayileşeceği, işçi sınıfının gücünü artırabileceği ve kapitalist kuşatma döneminde gerçek maddi ayrıcalığı ortadan kaldırabileceğine inanıyordu.
Zorunlu Stalin - 1905-1952 Temel Teorik yazıları
PDF İndir
Bruce Franklin in giriş yazısı- ikinci bölüm
PDF İndir
Bruce Franklin in giriş yazısı- ikinci bölüm
1921'de, İç Savaş sona erdiğinde, Sovyetler Birliği çoğunlukla kaotik bir harabe halinde iken, Lenin, Parti içinde Troçki'ye karşı hem şehirlerde hem de kırsal kesimde ticaretin gelişmesine izin verilen sınırlı bir miktarda özel girişim temelli olan (NEP) Yeni Ekonomik Politika nın kurulması mücadelesini kazandı. NEP, ani bir toplu felaketin önlenmesinde başarılı oldu, ancak 1925'te bu politikanın sosyalizmin gelişimi için de sorun yarattığı ortaya çıkıyordu. Bu bizi Stalin sorusunun ilk büyük sorununa getirir.
Her ne pahasına olursa olsun sanayileşmek için Stalin in, süreç boyunca kulak (zengin Köylü) olarak bilinen birkaç milyon köylüyü kasten öldüren acımasız bir kolektifleştirme politikası izlediğine inandırıldık. Gerçek oldukça farklıdır.
Bolşevikler iktidarı ele geçirdiğinde ilk pratiklerinden birisi fakir köylülerin devasa toprakları ele geçirmesine izin vermekti. Slogan "Toprak işleyene" idi. Bununla birlikte, bu, büyük ölçekli tarıma, özellikle hayati tahıl ürünlerinin üretimine uygun olmayan çoğu toprakları küçük işletmeler şeklinde bıraktı. NEP altında, kapitalizm ve yeni bir toprak (sahipliği) ağalığı biçimi kırsal alanda gelişmeye başladı. Köy tüccarları ve zengin köylüler de dahil olmak üzere, tefecilerin ve diğer küçük kapitalistlerin oluşturduğu kulaklar (kelimenin tam anlamıyla "sıkılmış yumruklar") olarak bilinen sınıf, mevcut tahılda piyasayı köşeye sıkıştırıyor, gittikçe daha fazla küçük arazileri ellerinde tutuyor ve borçlandırma yoluyla köylüleri kiracı çiftçiliğine ve ücretli emeğe zorluyordu. Her ne olursa olsun, küçük köylü işletmelerinin modern tarımın başlayabilmesi için bir araya getirilmesi-yoğunlaştırılması gerekiyordu. Temel olarak bunun gerçekleştirilebileceği iki yol vardı: o dönemde kulakların yaptığı gibi ya kapitalist birikim yoluyla ya da büyük ölçekli sosyalist çiftliklerin gelişmesiyle. Eğer (sosyalist Çiftlikler) ikincisi seçilirse, o zaman bir başka seçenek takip edecekti: hızlı bir zorla kolektifleştirme, ya da kooperatif çiftliklerinin ilk önce ortaya çıkacağı, ardından kolektiflerin ortaya çıktığı ve her ikisinin de gönüllü olarak, örnek ve ikna ile kazanacağı bir süreç.
Stalin neyi seçti?
Stalin neyi seçti?
Burada, kendi sözleriyle, 1927’de On Beşinci Parti Kongresi’nde kabul ettiği ve benimsediği politika:
"Çıkış yolu nedir? Çıkış yolu, küçük ve dağınık köylü çiftliklerini, ortak arazinin ekimine dayanan büyük birleşik çiftliklere dönüştürmek, yeni ve daha yüksek bir teknik temelinde toprağın toplu olarak ekimine geçmek.
Çıkış yolu, küçük ve cüce köylü tarlalarını kademeli olarak, ama kesinlikle, baskıyla değil, örnek olarak ve ikna ederek, tarım makinelerinin, traktörlerin, bilimsel araştırmaların, yoğun tarım yöntemlerinin kullanılmasıyla toprağın ortak, iş birliğine dayalı, kolektif olarak yetiştirilmesine dayanan büyük çiftliklerde birleştirmektir.
Bundan başka çıkış yolu yok."
Bu politikayı uygulamak için, NEP kapsamında izin verilen kapitalist imtiyazlar iptal edildi. Bu, kulakların kısıtlanması olarak biliniyordu. Kulakların, bir sınıf olarak varlıkları tehdit altına alındı ve geri itildi. Kulaklar kooperatiflere ve kolektiflere saldıran, tahıl doluyken ahırları yakan, tarlaları tahrip eden ve hatta Komünist köylü liderlerini öldüren terörist gruplar örgütlediler.
Bu saldırılardan daha da ciddi olarak Kulaklar, şehirlerde açlık ve kaos yaratmak amacıyla kendi büyük tahıl tedariklerini pazardan geri tuttular. Fakir ve orta köylüler geriletildi. Kırsal kesimlerde gerçek, açık bir iç savaş başladı. Kooperatif çiftlik hareketi hızla yayıldıkça, yoksul ve orta köylülerin arasında kırsal kesimdeki toprak ağalığına ve tefeciliğe bir son verilmesinin baskısı yaygınlaştı. 1929'da Stalin, kulakları bir sınıf olarak ortadan kaldırma zamanının geldiğine karar verdi. Arazi kiralanmasına ve emeğin kiralanmasına izin veren yasaları yürürlükten kaldırmaya önderlik ederek, kulakları hem topraktan hem de kiralık işçilerden mahrum bıraktı. Büyük özel işletmelerin kamulaştırma yasağı kaldırıldı ve köylüler hemen kulak sınıfını kamulaştırdı. 1920'lerin sonlarında kırsal kapitalistlerin kamulaştırılması, on yıl önceki kent kapitalistlerinin kamulaştırılması kadar belirleyiciydi. Toprak ağaları ve köy tefecileri tamamen "özel işletme sahipleri " olarak ortadan kaldırıldılar. Kuşkusuz ki, birçok yerlerde gereksiz şiddete ve acıya maruz kalındığı doğrudur. Ancak bu Stalin ile ortaya çıkmadı. Yüzyıllar boyunca alçaltılmış ve aşağılanmış ve sayısız kan borcu bulunan Rusya köylü kitlelerinin, ezicileriyle hesaplaşma saati gelmişti. Stalin onların öfkelerini serbest bırakmış olabilir, ancak yüzyıllar boyunca birikmesine neden olan Stalin değildi. Gerçekte, bu kolektif hareket tarafından coşku ile oluşturulan aşırılıkları dizginleyen Stalin idi. 1930’un başlarında, “kolektif çiftlik hareketinin“ gönüllü ilkesinin” hiçbir koşulda ihlal edilmemesi gerektiğini ve zorla kollektifleşmeye başvuran herkesin sosyalizm düşmanlarına nesnel olarak yardım ettiğini yinelediği, “zafer sarhoşluğu” makalesi Pravda’da yayınlandı. Ayrıca, şu an için doğru biçimin (artel olarak bilinen) kooperatif olduğunu, "hane halkı (küçük sebze bahçeleri, küçük meyve bahçeleri) arazilerinin, konut evlerinin, süt sığırlarının bir parçasının, küçük hayvancılığın, kümes hayvancılığının vb. sosyalleşmediğini söylüyordu. ”
Yine, bunun ötesine geçme aşırı faaliyetler nesnel olarak düşmana yardım etti. Hareket, köylü kitlelerinin ihtiyaç ve isteklerine dayanmalıydı.
Stalin'in Kulaklarla ilgili kararı, yaptığı operasyon un sınırlarını mükemmel bir şekilde örneklemektedir. Fakir ve orta köylülerin Kulakların topraklarına el koymalarına izin vererek kulakları sınıf olarak sonlandırmaya karar verebilirdi. Ya da sonucuna bakmadan, Kulakların açlıktan ölen köylülerden ve işçilerden tahıllarını alıkoymaya devam etmelerine müsaade etmeye karar verebilirdi. Kulaklara "rüşvet vermeye" devam edebilirdi. Ancak, en azından, Kulakları iyi sosyalist olmaya ikna etme seçeneğine sahip olduğunu söylemek oldukça geçersizdir.
Sonucuyla ilgili söylenen her ne olursa olsun, Stalin'in kırsal kesimdeki politikasının, tarihte ilk kez Sovyet topraklarının tüm halklarını besleyebilen geniş ve modern bir tarım sistemi ile sonuçlandığına dair hiçbir kuşku olamaz. Kaçınılmaz görünen ve bugünkü devrimden önce Hindistan'dan veya Çin'in kiler kadar kötü görünen kıtlıklar geride kaldı.
Bu arada, Stalin'in ağır-sanayileşme politikası hızla yolunda ilerliyordu. Modern, son derece sanayileşmiş bir Sovyetler Birliği için yaptığı büyük plan öylesine büyük bir şekilde başarılıydı ki, bunun yalnızca ütopik ve bu nedenle intiharcı bir rüya olduğunu düşünen çoğu Parti liderinin acımasız muhalefetinden sonra kabul edildiğini unutuyoruz. Stalin, hem sağ hem de solda bu muhalefetin üstesinden geldikten sonra, 1929'da, dünya tarihindeki ilk beş yıllık planı başlattı.
Plan kısa sürede tamamlandı. 1930'ların başlarında Sovyetler Birliği, dünya devrimi için hem ilham hem de materyal malzeme üssü haline gelmişti. Ve kısa süre sonra, Stalin'in öngördüğü ve ona karşı silahlandığı kapitalist güçlerden gelecek bir askeri harekata denk olmaktan çok daha fazlasını kanıtlayacaktı.
Bu bizi Stalin sorusunun ikinci büyük konusuna, Troçki'den kaynaklanan ve daha sonra “Yeni Sol” olarak adlandırılan teorisyenlerin geniş çapta yaydığı “sol” eleştirisine getirir. Bu eleştiri, Stalin'in sadece milliyetçi olduğunu ve dünyanın geri kalanında devrimi sattığını iddia ediyor. Tartışma, yirminci yüzyıl tarihinin tüm önemli olaylarına dayanıyor ve sadece bir makalede ele alınabilir.
Stalin'in Troçki ile köylülük konusunda arasındaki fark, Sovyetler Birliği'ndeki köylülüğün rolü ile sınırlı değildi.
Troçki, hala temelde köylü toplumları olan bu bölgelerdeki ulusal kurtuluş hareketlerinde çok az potansiyel gördü. Devrimin önce Avrupa ve Kuzey Amerika'nın gelişmiş kapitalist ülkelerine geleceğini ve daha sonra dünyanın “medenileşmemiş” bölgelerine yayılacağını savundu. Stalin ise, Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın ulusal kurtuluş hareketlerinin dünya devriminin gelişmesinde kilit rol oynadığını, çünkü nesnel olarak emperyalizme karşı mücadeleye öncülük ettiklerini belirtti.
Bu argümanın 1924 gibi kısa bir sürede geliştiğini görüyoruz, “Leninizmin Temelleri” nde;
“Mısırlı tüccarların ve burjuva entelektüellerin, Mısır'ın bağımsızlığı için yürüttüğü mücadelenin, Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenli ve burjuva isimli olmasına ve sosyalizme karşı olmaları gerçeğine rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadele olduğunu savunuyor”, buna karşın, İngiliz 'İşçi' hareketi proleter kökenleri ve hükümet üyelerinin proleter unvanı, sosyalizm taraftarı “olmaları” gerçeğine rağmen, Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttükleri mücadelenin, aynı nedenlerden ötürü, gerici bir mücadelede" olduğunu söylüyordu. Bu Çoğu Avrupa sözde- Marksistleri için barbarik bir aykırı düşünce-sapmaydı. Ancak Ho Chi Minh Stalin’in ulusal kurtuluş mücadeleleri saflarında yer alan eden tek Partinin lideri olduğunu kabul ettiği ve çoğu Avrupa sözde-Marksistlerinin ulusal sorun hakkındaki görüşlerinin “karşı-devrimcilik”ten başka bir şey olmadığı konusunda Stalin’le aynı fikirde olduğu, aynı yıl, 1924de sömürgelerdeki komünistlerin görüşlerini dile getirdi. (Komünist Enternasyonal'in Beşinci Kongresi'ndeki Ulusal ve Sömürge Soruları hakkındaki Ho Chi Minh Raporu)
“Mısırlı tüccarların ve burjuva entelektüellerin, Mısır'ın bağımsızlığı için yürüttüğü mücadelenin, Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenli ve burjuva isimli olmasına ve sosyalizme karşı olmaları gerçeğine rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadele olduğunu savunuyor”, buna karşın, İngiliz 'İşçi' hareketi proleter kökenleri ve hükümet üyelerinin proleter unvanı, sosyalizm taraftarı “olmaları” gerçeğine rağmen, Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttükleri mücadelenin, aynı nedenlerden ötürü, gerici bir mücadelede" olduğunu söylüyordu. Bu Çoğu Avrupa sözde- Marksistleri için barbarik bir aykırı düşünce-sapmaydı. Ancak Ho Chi Minh Stalin’in ulusal kurtuluş mücadeleleri saflarında yer alan eden tek Partinin lideri olduğunu kabul ettiği ve çoğu Avrupa sözde-Marksistlerinin ulusal sorun hakkındaki görüşlerinin “karşı-devrimcilik”ten başka bir şey olmadığı konusunda Stalin’le aynı fikirde olduğu, aynı yıl, 1924de sömürgelerdeki komünistlerin görüşlerini dile getirdi. (Komünist Enternasyonal'in Beşinci Kongresi'ndeki Ulusal ve Sömürge Soruları hakkındaki Ho Chi Minh Raporu)
Stalin'in çizgisi ile Troçki'nin çizgisi arasındaki fark ve ile Stalin'in çizgisinin ne olduğunun tahrif edilmesi, en açık bir şekilde Çin devrimi sorunsalında görülebilir. Bugün yaygın olan tipik "sol" görüş, "Stalin'in Çin Devrimi'nin karakterine ve potansiyeline olan körlüğünü sürdürdüğünü" söyleyen David Horowitz'in "Özgür Dünya Devi " Kitabında (1965) temsil edilmektedir. Ana kaynak olarak Tito'nun Yugoslav biyografisini kullanan Horowitz, “Savaştan sonra bile, Chiang’un bittiğine dair çoğu gözlemcinin açık olduğu durumlarda bile, Stalin, Çin Komünizminin geleceğinden umudu yoktu.” diyor. (s. Ill) .
Mao nun ise Stalin hakkındaki fikri bundan farklı. Mao şunları söylüyor;
"Onun etrafında toplanarak, ondan sürekli fikir aldık, onun eserlerinden sürekli ideolojik güç aldık...Yoldaş Stalin in Çin halkını içten bir şekilde sevdiği ve Çin devriminin gücünün ölçülemez nitelikte olarak gördüğü herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Stalin Çin devrimi ile ilgili konularda en büyük bilgeliği gösterdi. ... büyük öğretmen Stalin in anılarını büyük saygıyla koruyarak, Çin Komünist Partisi ve Çin Halkı..daha da fazla ısrarla Stalin in öğretilerini okuyacaktır. (Büyük bir Dostluk, 1953)
1963 de "Khrushchev Stalin in büyük imajını Sovyet halklarının ve dünya halklarının zihinlerinden silmeyi hiç bir zaman başaramayacaktır"" diyordu ("On the Question of Stalin")
Aslında, 1927 de Çin üzerine makalesinin gösterdiği gibi, Stalin çok erken bir tarihte Çin devriminin temel teorisini özetlemişdi. Troçki, devrimci merkezler olarak şehirleri temel almadığı, proletaryanın, özellikle köylülüğün sınıf müttefikliğine dayandığı ve mücadelenin öncelikle Çin kapitalizmine karşı odaklanmak yerine, öncelikle anti-feodal ve anti-emperyalist olduğu için "gerilla macerası" olarak küçümsediği bu teoriye saldırıyordu.
Kırsal alanda ilk kurtarılan üs alanların kurulduğu 1927'den sonra Troçki, bu devrimin artık proleter olarak görülmeyeceğini, sadece köylü bir isyan olarak görülebileceğini iddia etti ve kısa süre sonra bu teorisini Stalin-Mao çizgisi olarak adlandırmaya başladı.
3 Ocak 2020
Çeviri
Erdoğan A
Hiç yorum yok