Header Ads

Header ADS

Marks ve Engels ten Diyalektik ve Doğa üzerine alıntılar

Alıntı çevirileri anlaşılması zor olan "dil"i , olabileceği kadar daha anlaşılır hale getirmek için yapılmıştır. 

Marx, 1844, "Hegels in Filozofisinin Genel Eleştirisi " nden; 

"" Güneş, bitkinin nesnesidir - onun yaşamını (varlığını) doğrulayan vazgeçilmez bir nesne, - tıpkı bitkinin güneşin bir nesnesi olduğu gibi, güneşin yaşam-uyandıran gücünün, güneşin nesnel zorunlu gücünün bir ifadesi olduğu gibi."

Kendisi dışında kendi doğası olmayan bir "var"lık, doğal bir "var"lık değildir ve doğa sistemi içinde bir rol oynamaz. Kendi dışında (bir diğerine) hiçbir nesnesi olmayan bir varlık, nesnel bir varlık değildir. Üçüncü bir varlık için kendisi nesne olmayan bir varlığın,kendi nesnesi için hiçbir varlığı yoktur; yani nesnel olarak bağlantılı değildir. Onun "var"lığı nesnel değildir.

Nesnel olmayan "var"lık , (var olmamak) "yok" luk tur.

Ne  kendisi ne bir nesne, ne de  nesnesi olamayan bir varlığı varsayalım. Böyle bir varlık, her şeyden önce, "eşsiz (benzeri olmayan)  varlık" olur: onun dışında hiçbir varlık olmaz - tek başına ve yalnız var olur. Çünkü benim dışımda nesneler olur olmaz, yalnız olmadığım anda, ben başkayım- benim dışımdaki nesneden başka bir gerçeklik. Bu üçüncü nesne için ben kendimden farklı bir realiteyim (gerçeğim) ; yani ben onun nesnesiyim. Bu nedenle, başka bir varlığın nesnesi olmayan bir varlığı varsaymak, hiçbir nesnel varlığın var olmadığını varsaymaktır. Ben bir nesneye sahip olduğum anda, bu nesne bana bir nesne olarak sahip olur.

Fakat nesnel olmayan bir varlık, gerçek dışı, "duyum"sal olmayan bir şeydir - sadece düşüncenin (yani, sadece hayal gücünün) bir ürünü - bir soyutlamadır.

"Duyum"sal olmak, yani gerçekten var olmak, bir duyu nesnesi, duyumsal bir nesne olmak, kendisinin dışında duyumsal nesnelere sahip olmak demektir -  birinin duyumsallığı nesnesi. "Duyum"sal olmak , (diğerlerinin) "duyum"una açık olmak demektir.


Engelsin Ütopyacı ve Bilimsel Sosyalizm yazısından;

“Genel olarak Doğa, ya da insanlık tarihi, ya da kendi zihinsel etkinliğimizi ele alıp üzerinde düşündüğümüzde, ilk önce ilişkilerin, içinde hiç bir şeyin olduğu gibi, olduğu yerde ve olduğu şekilde kalmadığı, tam tersine herşeyin hareket ettiği, değiştiği, var olduğu ve öldüğü tepkilerin permütasyonların (olasılık varyasyonaları) ve kombinasyonların (çeşitlilik varyasyonları) sonsuz bir karışımının resmini görürüz. Bu nedenle, ilk başta resmi bireysel parçaları (detayları) hala az ya da çok arka planda kalan, bir bütün olarak görürüz, hareket eden, birleştiren ve bağlantılı olan şeylerden ziyade hareketleri, geçişleri, bağlantıları gözlemleriz.

Ancak görünüş resminin (tablosunun)bir bütün olarak genel karakterini doğru bir şekilde ifade eden bu anlayış, , bu resmi oluşturan ayrıntıları açıklamak için yeterli değildirve bunları (detayları) anlamadığımız sürece,  tüm resim hakkında net bir  fikrimiz olmaz.. 

Metafizikçi için, şeyler ve zihinsel refleksleri, fikirleri birbirinden soyutdur, ve (önce) biri sonra diğeri ve birbirlerinden ayrı olarak ele alınmalıdır, (bunlar) hepsi için bir defa verilen sabit, katı araştırma nesnelerdir. Kesinlikle uzlaşılamayan antitezler içinde düşünür. Onun tebliği (ulaştığı sonuç) ‘evet, evet; hayır, hayırdır '; çünkü bunun dışında o şeytandır.” Ona göre, bir şey  ya vardır ya da yoktur; bir şey aynı zamanda hem kendisi ve hem de başka bir şey olamaz,pozitif ve negatif kesinlikle birbirini dışlar; neden ve sonuç, biri diğerine sert bir antitezdir..

…her örgütlü varlık her an (hem) aynıdır  ve (hemde) aynı değildir;her an, dışarıdan sağlanan maddeyi özümser ve diğer maddelerden kurtulur; her an, vücudundaki bazı hücreler ölür ve diğerleri kendilerini yeniden inşa eder; daha uzun veya daha kısa süreç içinde, bedeni tamamen yenilenir ve yerine diğer madde molekülleri gelir, bu nedenle her organik varlık her zaman kendisidir ve aynı zamanda kendisinden başka bir şeydir.

Bu süreçlerin ve düşünce biçimlerinin hiçbirisi metafiziksel akıl yürütme çerçevesi içine girmez. Diyalektik ise, şeyleri ve onların temsillerini, fikirlerini, onların  temel bağlantıları, birleşmeleri, hareketleri, kökenleri ve sonlanışları (bütünlüğü) içinde kavrar. Bu nedenle, yukarıda belirtilenler gibi işlemler, kendi işlev yönteminin bir sürü doğrulayıcısıdır.

Doğa diyalektiğin kanıtıdır ve modern bilim için bu kanıtı her geçen gün giderek çok zengin malzemelerle donattığı söylenmelidir ve bu nedenle nihai sonuçta Doğa metafiziksel olarak değil diyalektik olarak işlev görür; sürekli tekrar eden bir çemberin sonsuz tekliği içinde hareket etmez, tam tersine gerçek bir tarihsel evrimden geçer.””


Friedrich Engels in "Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu " yazısından;

Dünyanın, hazır şeylerden oluşan bir karmaşa olarak değilde , kafalarımızdaki zihinsel imgeleri olarak kavramlar gibi, görünüşte durağan olan şeylerin, ortaya çıkma ve yok olma değişikliği, içinde, tesadüfi ve tüm geçici gerilemelere rağmen, sonuçta  ileriye dönük  bir gelişme sonucunda kendini ileri sürdüğü kesintisiz bir süreç  karmaşası olarak anlaşılması gerektiği büyük temel düşünce. - bu büyük temel düşünce, özellikle Hegel zamanından beri, alışılagelmiş bilince öylesine derinlemesine işlemişki,artık buna genel olarak  neredeyse  hiç  karşı çıkılmaz.

Ancak bu temel düşünceyi sözde kabul etmek ve onu gerçekte her araştırma alanına ayrıntılı olarak uygulamak iki farklı şeydir. Eğer, bununla birlikte, soruşturma her zaman bu bakış açısından devam ederse, nihai çözümlere ve evrensel gerçeklere olan talep birden herkes için  sona erer; birey her zaman edinilen tüm bilginin gerekli sınırlandırılmasının, edinildiği koşullara göre şartlandırıldığı gerçeğinin bilincindedir. Öte yandan, kişi  artık doğru ve yanlış, iyi ve kötü, özdeş ve farklı, gerekli ve tesadüfi arasında hala yaygın olan eski metafiziğin  antitezinin kendisine  dayatılmasına izin vermez. Birey bilir ki bu anti-tezler sadece göreceli bir geçerliliğe sahiptir, aynı şimdilik yanlış olarak bilinenin doğru bir yanı olduğu ve bu doğru yanı nedeniyle daha önce doğru sayıldığı gibi, şimdi doğru olarak kabul edilen şeyin aynı zamanda belirtisi görünmeyen yanlış yanı da vardır.

Kişi, “zorunlu” olarak ileri sürülenin saf tesadüflerden oluştuğu ve tesadüf denilen şeyin, “zorunluluğun “ arkasında saklandığı biçim olduğunu bilir - vb.

Ancak, her şeyden önce, doğal süreçlerin birbirine bağlanması konusundaki bilgimizi büyük bir hızla ilerleten üç büyük keşif vardır:

İlk olarak, tüm bitki ve hayvan kütlesinin çoğalması ve farklılaşmasından gelişen bir birim olarak hücrenin keşfi.

Bu, sadece tüm üst organizmaların gelişimi ve büyümesi, tek bir genel yasaya göre ilerlediğinin kabul edilmesi değil, aynı zamanda hücrenin değişme kapasitesini, ve değişimle kendi organizmalarıntürlerini nasıl değiştirebildiklerini ve dolayısıyla bireysel gelişimden de öte  olan bir süreçten geçtiklerini gösterir.

İkincisi, bize inorganik doğada ilk aşamada işlevsel -mekanik kuvvet ve bunun tamamlayıcısı enerji, ısı, radyasyon (ışık veya radyant ısı) elektrik, manyetizma ve kimyasal enerji - olarak adlandırılan ,belirli oranlarda birinden diğerine geçen, böylece birinde  kaybolan belirli bir oranın yerine, diğerinde belirli miktarın göründüğü ve   böylece doğanın tüm hareketinin, bir biçimden  diğerine bu sürekli dönüşüm sürecine indirgendiği,  enerjinin transferi, evrensel hareketin tezahürünün farklı biçimleridir.

Son olarak, Darwin'in kanıtı ilk kez , insanı da içeren , bugün bizi çevreleyen doğadaki organik ürün stokunun, birkaç tek hücreli mikroplardan  kaynaklanan uzun bir evrim sürecinin sonucu olduğu , ve bunların yine protoplazmadan veya kimyasal yollarla ortaya çıkan albümin  den kaynaklandığı sonucudur..
  
 Bu üç büyük keşif ve doğa bilimindeki diğer muazzam gelişmeler sayesinde, şimdi sadece belirli alanlarda değil, aynı zamanda bu özel alanların bir bütün olarak birbirine bağlı doğasındaki süreçler arasındaki bağlantıyı gösterebileceğimiz noktaya ulaştık, ve bu böylece, ampirik bir bilimin kendisi tarafından sağlanan gerçekler vasıtasıyla, doğadaki birbirine bağlantılılık hakkında kapsamlı bir bakış açısı sunabiliriz.

Çeviri; E.A
Nisan 2020

İlaveler

Lenin, DİYALEKTİK VE EKLEKTİZM.  "OKUL" VE "AYGIT"
Okullarda yeterli görülen (ve alt sınıflar için ---değişikliklerle­ yeterli görülmesi zorunlu) biçimsel mantık biçimsel tanımlamaları alır ve kendisine en olağan olanı ya da en sık göze çarpanı kılavuz alır ve bununla yetinir. Buna karşılık iki ya da daha çok sayıda tanımlamayı alır ve bunları tamamen rastlantısal biçimde (hem cam silindir, hem de su kabı) birleştirirseniz, sadece nesnenin çeşitli yanlarına işaret eden eklektik bir tanım elde edersiniz. 

Diyalektik mantık, bunun ötesine geçmemizi talep eder. Bir nes­neyi gerçekten tanımak için onun bütün yanlarını, bütün ilişkilerini ve "aracılıkları"nı kavramak ve araştırmak gerekir. Buna hiçbir zaman tam olarak ulaşamayız, fakat çok yanlılık talebi bizi hatalardan ve ka­lıplaşmaktan korur. Bu birincisi.

İkincisi, diyalektik mantık, nesneyi gelişimi içinde, (Hegel'in zaman zaman söylediği gibi) "kendi hareke­ti" içinde, değişimi içinde ele almayı gerektirir. Bir bardakta bunu gör­mek hemen o kadar kolay değil, fakat buna rağmen bardak da değiş­meden kalmıyor, özellikle de onun amacı, kullanımı, çevreyle ilişkisi değişiyor. 

Üçüncüsü, bir nesnenin tam "tanımı"na gerek hakikatin öl­çütü olarak gerekse de bir nesnenin insanın ihtiyacı olan şeyle ilişkisi­nin pratik determinantı olarak tüm insan pratiği girmelidir. 

Dördüncü­sü, diyalektik mantık Plehanov'un Hegel'e atfen söylemeyi sevdiği gibi "soyut gerçek olmadığını, gerçeğin her zaman somut olduğu"nu öğ­retir. 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.