TROÇKİZM’İN ÖZELLİKLERİ
TROÇKİZM’LE MARKSİZM-LENİNİZM’İ AYIRAN BAZI TEMEL MESELELER
Felsefi açıdan Troçkizm’i belirleyen en önemli unsur, objektif olgulara sırtını çeviren; gerçekler karşısındaki şemaya uydurmaya çalışan iradeci subjektivizmdir. Troçki’nin “saf proleter devrimi” teorileri savunması, köylülüğün önemini reddetmesi, Brest Litovsk Barış Anlaşm ası’nda takındığı tavır, 1922’de savunduğu “köylük bölgelerde sosyalist saldırı ” görüşleri hep gerçek duruma sırt çeviren, iradeci subjektivist görüşlerin ürünüdür.
Troçkizm’i felsefi açıdan belirleyen bir başka unsur eklektizm ’dir (devşirmecilik). Troçkizm’in kendine özgü, kendi içinde tutarlı, sistem li bir dünya görüşü yoktur. O Marksist görüşlerle, çeşitli türden oportünist görüşlerin karman çorman bir devşirmesidir.
Troçki’nin en önemli özelliklerinden biri onun ilkesiz olması, bugün söylediğinin tersini yarın aynı bağnazlıkla savunabilmesidir. Mesela 1922’de “köylük bölgelerde sosyalist saldırı” talep eden Troçki, 1929’da “üretici güçler henüz yeterince gelişmemiştir” gerekçesiyle “kolektifleştirmeye ” karşı çıkıyordu. Onun ilkesizliği hedefine varmak için her şeyi mübah gören pragmatizm şeklinde de kendisini gösteriyordu. Troçki hayatı boyunca çeşitli unsurlarla Bolşeviklere karşı olma temelinde, çeşitli ilkesiz birliklere girmiştir.
Troçki’nin ilkesizliği kendini gerek ideolojik siyasi alanda, gerekse örgütsel alanda “centrizm ” (merkezcilik) şeklinde göstermiştir. Troçki 1905 ve 1917 Ekim ’inden sonraki kısa dönem haricinde sürekli olarak Menşeviklerle-Bolşevikler arasındaki çatışmada “merkezci” bir tavır takınmış, güya “fraksiyonlar üzerinde” hareket ederek, örgütün “birliğini” savunmuştur. Gerçekte ise yaptığı her dönemde “sol görünüp, sağcıları desteklemek olmuştur. ”
Lenin şunlan söylüyor:
“ ‘Tuşino Firarileri’kendilerininfraksiyonlarüstü olduklarını açıklıyorlar ve bunun biricik nedeni, görüşlerini bugün bir fraksiyondan, yarın başka birfraksiyondan 'ödünç almaları 'dır.
1901-1903 yıllarında Troçki, ele avuca sığmaz bir ‘Iskra’ taraftarıydı ve Ryazanov, onun 1903 yılındaki Parti Kongresi’ndeki rolünü, ‘Lenin’in sopası’ olarak niteliyordu. 1903 sonunda Troçki bu kez ele avuca sığmaz bir Menşevik olmuştu, yani ‘Iskra ’ taraftarlığından ‘Ekonomistler ’e geçmişti; ‘eski ‘Iskra ’ ile yenisi arasında bir uçurum olduğunu’açıkladı. 1904/1905 yılında Menşeviklerden ayrılıp, yalpalayan bir tutum alarak kâh ( ‘Ekonomist’) Martinov’la birlikte çalışır, kâh kaba-solcu ‘sürekli devrim’i ilan eder. 1906/1907yıllarında Bolşevıklere yakınlaşır, 1907 ilkbaharında ise Rosa Luxemburg’la dayanışma içinde olduğunu açıklar.
Dağılma döneminde uzun ‘fraksiyonel olmayan ’yalpalamalardan sonra, yeniden sağa sapar ve 1912 Ağustos 'unda Tasfiyecilerle bir blok oluşturur. Şimdi yine onlardan ayrılıyor, fakat meselenin özü itibariyle onların zavallı düşüncelerini tekrarlıyor.
Bu tür tipler, Rusya ’da proleter kitle hareketinin henüz uyuduğu ve herhangi bir grupçuğun, başkalarıyla birleşmekten söz eden bir akım, bir grup, bir fraksiyon, tek sözcükle bir ‘güç ’ olarak görünmek için yeterince ‘yer bulduğu ’ dünün tarihsel oluşumları ve formasyonlarının enkazı olarak tipiktir.(Lenin, Seçm e Eserler, Cilt: 4, İnter Yayınlan, s. 216-217)
Troçkizmi ideolojik siyasi açıdan belirleyen unsur Marksizm -Leninizm ’e düşmanlıktır. Troçkizm tüm temel sorunlarda Marksizm -Leninizm’e karşı revizyonizm ile birleşir. Mesela Troçki, Kautsky’den “üretici güçler” teorisini aynen almıştır. Savaş konusunda da lafta sosyal şovenlerden ayrılmasına rağmen, gerçekte onlarla birlik propagandası yaparak, son tahlilde sosyal şovenlerle aynı çizgide birleşmiştir. Marksizm-Leninizm düşmanlığı, Sovyetler Birliği’nde girişilen sabotaj hareketlerine kadar varmıştır.
Örgütsel alanda Troçkizm’i belirleyen unsurlar, Bolşevik örgütlenmeyi reddetme, parti içinde hizip özgürlüğünü savunma, her türlü oportünist unsurla aynı parti içinde bir arada barınma, ilkesiz birliktir.
TROÇKİZM’LE MARKSİZM-LENİNİZM’İ AYIRAN BAZI TEMEL MESELELER
“Sürekli devrim” meselesi: “Sürekli devrim” aslında Marks ve Engels’in ortaya koyduğu bir düşüncedir. Onlar bu düşüncelerini şöyle ifade ediyorlardı:
“Bu sosyalizm, devrimin süreklilik açıklamasıdır. Sınıf diktatörlüğü; sınıflar arasındaki tüm farkların ortadan kaldırılması, bu farklılaşmaların kaynağını oluşturan tüm üretim ilişkilerinin kaldırılması; bu toplumsal ilişkilerden çıkan tüm düşüncelerin değiştirilmesi için bir geçiş aşamasıdır. ” (Marks-Engels, Eserler, Alm ., Cilt 7, s. 90)
Görüldüğü gibi devrimin sürekliliğinden Marks ve E ngels’in anladığı iki şey vardır.
1- Onlar devrimin sürekli olacağını belirterek, devrimi yalnızca siyasi iktidarın ele geçirildiği darbelerden ayırıyorlar.
2- Onlar devrimin sürekli olacağını belirterek, sosyalist devrimi, yalnızca feodalizm i tasfiye eden, ama sın ıf farklılaşmalarını koruyan burjuva demokratik devrimden ayırıyorlar.
Bir başka yazıda Marks-Engels devrimin sürekliliği meselesine yine değinirler:
“Demokrat küçük burjuvalar, devrimi mümkün olduğunca çabuk ve en fazla üstteki talepleri (daha az devlet harcaması; miras hakkının sınırlandırılması; büyük toprak mülkiyetine vergi; demokratik devlet anayasası) gerçekleştirmek amacıyla bitirmeye çabalarken; bizim istediğimiz ve görevimiz devrimi sürekli kılmaktır. Öyle ki; tüm mülk sahibi sınıflar iktidardan sürülsün, devlet iktidarı proletaryanın eline geçsin, işçilerin bir likleri yalnızca bir ülkede değil, tüm dünyada işçiler arasında rekabet ortadan kalkacak şekilde ilerlesin ve en azından tayin edici üretici güçler proletaryanın elinde toplansın ” (Marks-En- gels, Eserler, Alm ., Cilt 7, s. 248)
Daha sonra Marks-Engels devrimi sürekli kılabilmek için proletaryanın kendi bağım sız örgütünü kurması ve devrime önderlik etmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu konuda şöyle diyorlar:
“Mücadeleden sonra kandırılmak istemiyorsak, işçiler her şeyden önce Bund (Uluslararası İşçi Birliği - Çev.) bağımsız gizli ve açık bir örgüt yaratmalıdır. Bu örgüt içinde proletaryanın menfaatleri burjuva etkilerinden bağımsız olarak savunul- malıdır. işçiler devrimci coşkunun hemen zaferden sonra bastırılmasını engellemeli, devrimci coşkuyu mümkün olduğunca uzun süre ayakta tutmalıdır. İşçiler silahlı ve örgütlü olmalıdır. ” (Marks-Engels, Eserler, Alm ., Cilt 7, s. 249)
Görüldüğü gibi Marks ve Engels devrimin sürekliliği düşüncesini işçi sınıfının bağım sız öncü örgütünden ayrı düşünmüyorlar
Lenin, Marks ve Engels’in sürekli devrim teorisini alarak, Çarlık Rusya’sının şartlarına uyguladı.
Lenin’e göre; Rusya’da henüz demokratik devrimin ödevleri tamamlanmamıştı, yani feodalizm henüz tasfiye edilmemişti. Eğer demokratik devrime proletarya önderlik edebilirse, toplum hiç ara vermeden sosyalizme doğru ilerleyebilirdi. Lenin şöyle diyordu: “Biz gücümüze göre, sınıf bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücüne göre, demokratik devrimden hemen sonra durmadan sosyalist devrime geçişe başlayacağız. Biz kesintisiz devrim taraflısıyız. Biz yarı yolda durmak istemiyoruz. ” (Lenin, Eserler, Alm ., Cilt 9, s. 232.)
Lenin sosyalizm e geçebilm ek için gerekli olan demokratik devrim aşamasında, köylülüğün devrimci potansiyeline güveniyor, proletaryanın temel görevinin bu gücü harekete geçirmek, bu güce önderlik etmek olduğunu söylüyordu. Lenin’e göre; de mokratik devrimde en önemli m esele işçi-köylü temel ittifakını gerçekleştirmekti. Köylüler demokratik devrimde temel müttefikti ve mutlaka kazanılması gerekliydi. Aksi halde demokratik devrimin başarısı hayaldi.
Demokratik Devrim Çarlık idaresini yıkma, işçi ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğünü kurma hedefine yönelecekti. Lenin şöyle diyordu:
“İşçi ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğünün dünyada her şeyde olduğu gibi, bir geçmişi ve geleceği vardır. Onun geçmişi istibdat, serflik, monarşi ve imtiyazlardır. Bu geçmişe ve karşı devrime karşı mücadelede proletarya ve köylülüğün irade birliği mümkündür. Çünkü ortak menfaatleri vardır.
Onun geleceği ise özel mülkiyete karşı mücadeledir. Ücretli işçinin kapitaliste karşı mücadelesidir. Sosyalizm için mücadeledir. Burada ortak irade imkânsızdır.” (Lenin, Eserler, Alm., Cilt 9, s. 74)
Marks-Engels tarafından ilk defa ortaya konan, Lenin tarafından geliştirilen sürekli devrim teorisi Troçki’de de vardır. Ve hatta troçkistler Lenin’in “kesintisiz” devrim teorisini Troçki’den aldığını, 1916’da Troçki’yle aynı düşünceye geldiğini söylerler. Ama gerçekte Troçki’nin “sürekli devriminin” Marks-Engels’in sürekli devrimiyle ilgisi yoktur. Troçki “sürekli devrim ” teorisinde bir tek devrim aşaması tanır! Sosyalist devrim. Bir tek devrim tanır! Proleter devrimi. O, sosyalist devrim dışındaki bütün devrim aşamalarını reddeder. Sürekli devrimden proletaryanın her yerde, her zaman tek başına iktidarı ele geçirmesini anlar. Troçki’nin sürekli devrimi, son tahlilde proletaryayı müttefiksiz bırakan ve devrimi imkânsız kılan bir teoridir. Devrimi sürekli kılabilmek için proletaryanın bütün devrimci sınıf ve tabakalara önderlik etmesi şarttır. Önderlik ise ancak proletaryanın devrimci düşüncesiyle silahlanmış, sağlam bir örgüt aracılığı ile gerçekleştirilir. Yukarıda Marks ve En gels’de devrimin sürekliliği düşüncesinin örgüt m eselesi ile iç içe ele alındığını gördük. Troçkizm ise devrimin sürekliliğinden söz etmesine rağmen, örgüt konusunda, Marks-Engels’den ayrı sonuçlara varır. O örgütü her türlü düşüncenin tartışıldığı, bir tartışma kulübü olarak görür.
Troçkizm’in ‘‘''sürekli devrim" anlayışı, her türlü ittifakı ve sosyalist devrim dışında her türlü devrim aşamasını ret eden sek- ter, son tahlilde proletaryayı müttefiklerinden soyutlayıp, devrimi imkânsız kıldığı için karşı devrimci bir anlayıştır. İttifakları ret etme, kendisini somut olarak, demokratik devrimde köylülüğün devrimci potansiyelini küçümseme, köylülüğü demokratik devrim aşamasında da bir bütün halinde “karşı devrimci" görmek şeklinde ortaya çıkar. Demokratik devrimde köylülükle ittifakı ret eden Troçkizm sağ-sol yalpalamalar içinde, burjuvaziyle ittifak kurmaktan geri durmaz. Nitekim Troçki demokratik devrimin liberal burjuvazinin işi olduğunu söyleyen Menşevik- lerle uzun süre bir arada durmuştur. Troçkizm’in ittifak politikası kısaca: “Köylü düşmanlığı, her türlü ittifakın genel olarak reddedilmesi, pratikte her zaman burjuvaziyle ittifak ” şeklinde özetlenebilir.
Hiç yorum yok