Metin Akpınar a gericiliğin saldırısı ve sözde soldan "çekimserlik" ve alkışlar
Türkiye de "devrimcilik" anlayışı inanılmaz bir şekilde karşı-devrimci yorum ve pratiklerle buluşmakta. En ilginci, kişi başına düşen "Marksizm Leninizm" i hatmetmiş, "teorisyen" seviyesinde olduğunu iddia edenler anlamında, Türkiye, dünya da birinci sırada dersek abartmış olmayız. Hemen hemen devrimciyim deyip bu tür gerici tavır alanların % 90 ı Marksizmi Leninizmi bir kaç defa hatmetmiş "teorisyen" tavırlarında. Gel gelelim, Marksizm Leninizmin, yani devrimciliğin "en temel" ilkelerinden birisi olan "kime yapılırsa yapılsın, haksızlıklara karşı gelme" anlayış ve pratiğinden haberleri yok, bu ilke, "ezberlerinin" içinde değil.
Metin Akpınar, bu "teorisyen"ler , ve büyük ihtimalle onların babaları donsuz gezerken, 1970 lerde her gün öldürülme tehlikesine rağmen, insanları uyandırma niteliğinde olan sanatına ara vermedi, haksızlıklara karşı susmadı, bildiği ve anladığı kadarıyla sistemi mizahi bir şekilde eleştiren, teşhir eden oyunlarını devam ettirdi. Bunun dışında da o dönemin kimi devrimcilerinin şahit olduğu gibi , onlara elinden gelen yardımı yapmaktan çekinmedi.
Sorun Akpınar ın "sosyal demokratlığı", "nasıl bir sanatçı olduğu" değil, ona, 80 yaşında, gerici bir hükümet tarafından yapılan haksızlık ve adaletsizlik.
Sosyalist bir ülkede yaşamıyoruz. Herkesin, özellikle sanatçıların sosyalist, Marksist Leninist olması gerekmez. Böyle bir kriterya hiç bir kitapta yazılı değildir, yoktur. Eleştiriler ve yaklaşımlar, sanki "sosyalist bir ülkedeyiz, ve herkesin sosyalist olması gerekir, sosyalist olmayanlara, sanatçılar dahil, yapılan haksızlıklar bizi ilgilendirmez, onlar burjuvazinin kendi arasındaki bir sorun" gibi darkafalı ve Marksizm Leninizm ile ilgisi olmayan, tersine ona karşı olan "gerici" bir yaklaşım içinde. Bu tür yaklaşım aslında, Sosyalizm inşa döneminde bile karşı devrimci ve gerici bir yaklaşımdır..
Bu, "Marksizmi Leninizmi hatmetmiş", "teorisyen" beylerin anlayışından yola çıkarsak, Maksim Gorki de savunulmaya değmez bir sanatçı idi, öyle ya şövenist, karşı devrimci bir bildiriye imza attı, Çarlık onu tutuklasa idi, o "burjuvazinin kendi arasında bir çatışma" olurdu. Aynı şekilde, bunlara göre pasifizmi savunan Tolstoy un da gericilerin saldırısına karşı savunulması anlamsızdı. Ama pasifist Tolstoy, "şövenist" Gorki, Lenin ve diğerleri tarafından "halkları uyandıran" sanatçılar olarak görüldü ve değer verildi, burjuvazinin saldırılarına karşı savunuldu, yeri ve zamanı geldiğinde de eleştirildi. Bu na eminim ki gerek devrim öncesi ve gerek devrim sonrası onlarca benzer örnekleri verebiliriz.
Herşeyden önce, burjuvazinin yalaka sanatçıları, ve borazancı entellektüelleri ile, sosyal demokrat, halkın sanatçıları ve entellektüelleri arasında bir ayırım yapmak gerekir. Lenin Gorkiyi acımasızca eleştirdiği yazdığı mektupta " Burjuvazinin entellektüel güçleri ile, halkın (proletaryanın demiyor) entellektüel güçlerini birbirine karıştırmak yanlıştır" diyordu. Bu demek değildirki, burjuvazinin yalakası olan bir entellektüele yapılan haksızlığa sessiz kalacağız. Devrimci burjuvazinin her türlü haksızlığına karşı gelir, ona karşı ilkesel olarak, ve taktiksel (teşhir amacıyla) tavır alır. Devrimcinin amacı ve görevi kitleleri, özellikle sanatçıları, bilim adamlarını, profesyonelleri vs sosyalizm tarafına çekmek, en kötü ihtimalle diğerlerini tarafsızlaştırmaktır, onları dışlayarak, onlara karşı anlamsız tavırlar alarak sol dan uzaklaştırarak gericiliğin kucağına atmak değil.
Ezberci "hızlı" devrimcilik, sekterliğin ve bu nedenle de, pratik sonuçta karşı devrime hizmetin "teorisyenliği" ve "pratiği" dir. Devrimin "nasıl yapılacağı" konusunda bile, ezberci soyut sloganların dışında, (kendileri de bilmediği için) "somut" "elle tutulacak" bir bilgi ortaya süremeyen "teorsiyenler"in, devrimden sonra "sanatçısız, bilim adamsız, profesyonelsiz nasıl sosyalist bir sistem kurabileceklerini düşünüp, ona göre tavır almalarını da beklemek sanırım saflık olacak.
Lenin den bir örnek belki biraz olsun "teorisyen!!" lerimize birşeyler anlatabilir.
Bolşevik devriminden sonra bilimle uğraşan Ivan Pavlov, Halk Komiserliğine bir mektup yazar. Mektubunda, hiç bir siyasi görüşü olmadığını, kendisini zorla sosyalist ya da komünist yapamayacağını, aldığı maaşın temel ihtiyaçlarını zor karşıladığını, bu şartlarda mesleğine devam edemiyeceğini vs. anlatır, ve Rusya dan karısıyla birlikte ayrılmasına müsaade edilmesini ister. Mektup Lenine ulaştırılır, Lenin Pavlov un tüm ihtiyaçlarının karşılanmasını emreder. Pavlov Sovyetlerin en önemli bir bilim adamı olarak, 86 yaşına kadar kendisine Lenin in emriyle ayrılan evde yaşar.
Sonuç olarak; birincisi, "kimden gelirse gelsin" haksızlığa karşı çıkmak ilkesel bir sorundur. Şu veya bu nedenle haksızlığa karşı çekimser kalmak, ve hele de bunu alkışlamak bir devrimcinin değil, gericinin tavrıdır. İkincisi, sosyalist olmayan, daha devrimin gündemde olduğu bir ülkede, burjuva entellektüeli, sanatçısı, profesyoneli olmayan, iktidara muhalefet sosyal demokrat olsun, ya da genelde "apolitik" olsun, çoğunluğunu saflara kazanmak, diğerlerini tarafsızlaştırmak, onları gericiliğin kucağına itmemek, devrimci bir sorumluluk, devrimci bir görevdir. Hele bu 80 yaşına basmış, yaşamını mizahi sanatıyla iktidarların pisliklerini teşhir etmekle geçirmiş bir sanatçı ise, onu gericliğin saldırılarına karşı savunmamak, gericiliğin saflarında yer almak demektir.
Erdoğan A
Aralık 26, 2018
Hiç yorum yok