Mussolini Faşizmi ve Erdoğan Faşizmi benzerlikleri
AKP sivil darbesinin başlangıç ve oluşumunun Hitler faşizmine benzerlikleri konusuna bir yazıda değinmiştim. Bu yazıda, Hitler öncesi, İtalya da Mussolini faşizminin "oluşumu ve" sonraki, faaliyet dönemlerinin özellikleri üzerine önemli olan verilere kısaca değinip, çarpıcı benzerlikleri Türkiyedeki gelişmeleri yakından takip eden okuyuculara bırakacağım.
"Elli bin silah(lı destek), beş milyon seçmenin desteğinden daha iyidir" sözleri, Nisan 1924 de oyların % 60 ını alan , ve bu seçimleri "son seçimler" olarak gören Mussolininin cevabı olmuştu.
1919 da yayınlanan ilk faşist manifesto " Programma dei Fasci di Combattimento" tamamen özelleştirmeye ve büyük şirketlerin özel şirketler tarafından sahip olmasına karşıydı.
1919 da yayınlanan ilk faşist manifesto " Programma dei Fasci di Combattimento" tamamen özelleştirmeye ve büyük şirketlerin özel şirketler tarafından sahip olmasına karşıydı.
1920 lerde Faşistlerin politikasında 180 derece değişim oldu. Bu değişikliği Mussolini “Faşizmin değeri onun pragmatik doğasındadır" diyerek açıklıyordu. ” Mussolini, 1932, p. 850
Toprak ağaları, orta sınıf ve küçük sanayi şirketlerin desteğini de alan Mussolini, 1921 seçimlerinde parlamentoda 535 koltuktan 35 ini kazandı. Köy ve sanayi işçileri Sosyalist Partinin destekçisiydi. Bu dönemde Sosyalist partinin gücünü hesaba katan, fabrikalarında sorun yaşamak istemeyen Büyük sanayi ve sermaye, desteğini sınırlı tutuyordu, ve Roma ya Yürüyüşe kadar gözlerden uzak ve sınırlı tuttu. "Pragmatik "Mussolini, büyük sanayi ve sermayenin desteğini alma stratejisini yaşama geçirmeye bu dönemde başladı.
İtalyan parlamentosunda Haziran 1921 de ilk konuşmasını yapan Mussolini şunları söylüyordu :
Koalisyonun küçük bir parçası olarak Mussolini planladığı politikalarını yeteri kadar uygulama olasılığına sahip değildi. Nisan 1924 seçimlerinde Mussolini 374 temsilciden 275 ini kazanarak çoğunluğu elde etti. Bu çoğunluk, Mussolini ye olası muhalefetlerini bastırmaya, ve Demokratik Sosyalist temsilci Giacomo Matteotti nin seçimlerde sahtekarlık yapıldığı ve bu nedenle seçimlerin iptalini etmesi nedeniyle kaçırılıp katledilmesi örneğinde olduğu gibi, açık tehditler yağdırma ve tehditleri uygulama imkanlarını sağlamış oldu. Ancak kaçırma ve infazı gerçekleştirenlerin Mussolinin partisiyle direk bağlantısı olan bir grup olduğunun ortaya çıkması, muhalefet seslerinin yükselmesine neden oldu.
3 Ocak 1925 de parlamento da yaptığı konuşma, bütün muhalefeti susturmayı hedefleyen, sanayinin, sermayenin ve koalisyon ortaklarının da desteklediği, Faşizmin ilk safhasının sonu, tek adam faşist diktatörlüğünün başlangıç konuşması oldu. Konuşmanın ardından muhalefet parti temsilcilerinin parlamentoya dönmesine müsaade edilmedi, tüm muhalefet partileri ve sendikalar yasaklandı. Bu döneme kadar devam eden "koalisyon faşizmi" sona erdi ve faşizm devletin "tek adam" kontrolü safhasına girdi.
Önceki yıllarda sınırlı siyasi gücünü "tek adam" Faşizmine geçiş sürecinde artırma politikası ve bu yöndeki konuşmaları , başlangıçta şüpheli olan büyük sanayi ve sermayenin de desteğini almasıyla tamamlanmış oldu. Mussolini bunu sonradan ""karşı koymalar Aristokrasi den değil, çoğunlukla üst sınıflardandı" diye açıklıyor. Kamu sanayisinin özelleştirilmesi, Devlet tekellerin kaldırılması gibi pratikler büyük sanayi ve sermayenin desteğini alma, onlara cesaret verme ve aralarında ittifakı oluşturma pratiğinde kullanılan yöntem olmuştu.
Mussolini tek adam iktidarının özelleştirme konusundaki pratiğini, Sanayi ve Sermaye ye garantili olarak göstermek için Maliye bakanı olan ve özelleştirmede büyük rol oynayan De’ Stefaniyi , hazine bakanlığıyla birleştirerek, ekonominin sorumlusu pozisyonuna getirdi. De Stefaninin özelleştirme ve devlet tekellerinin kaldırılması konusundaki net görüş ve pratiği , bu ittifakın sağlanmasına önemli ölçüde yardımcı oldu.
Sermayenin her faşist liderlerinde olduğu gibi, Mussolinin de görüşleri "devlet" in güçlülüğünün gerekliliği, ama "işletmeciliği" özel şirketlere transfer etmesi ile bağlantılı olmuştur. Devlet bir piramit biçiminde, en üstte ulusal bir lider, sosyal, siyasi , ekonomik, ahlaki ve dini organ olmalı. “Faşist yaşam kavramı" diyor Mussolini, "Devletin önemini vurgular, ve bireyi, sadece bireyin çıkarları Devletin çıkarları ile çakıştığı sürece kabul eder. Devleti birey adına reddeden klasik liberalizme karşıdır; Faşizm, Devletin haklarını yeniden kazandırır... Eğer klasik liberalizm, bireyciliği karakterize ediyorsa, Faşizm hükümeti karakterize eder. ”Her şey devlet için, hiç bir şey, ve hiç kimse devlete karşı, devletin dışında olamaz."
Bu anlayış temelinde, "Sadece hükümet, genel refah bakış açısında doğru pozisyondadır " diyen Mussolini, neye, ne kadar ve ne için para harcanağı konusunda tek sorumlusu olduğu görüşünden hareket ederek, bu harcamaları düzenleyici Konfederasyonlar, daha doğrusu kartel ler, oluşturdu. Bunların en önemlileri Ulusal Faşist Sanayi Konfederasyonu, Ulusal faşist Ziraat Konfederasyonu, Ulusal Faşist Ticaret Konfederasyonu, ve Ulusal Faşist Bankacılık Konfederasyonu. Mussolini bununla yetinmedi çiftçiler, sendikalar ve profesyoneller için karteller oluşturdu. Bu kartellerin de kullanımıyla, İtalya belkide tarihin ilk en geniş çapta özelleştirilme pratiğine girdi. Özelleştirme sanayi burjuvazisinin desteğini alma siyasi stratejik amacıyla ilgiliydi, ve bu yönde, devlet tekelinde olan sanayileri özelleştirdi. Mussolini daha 1921 de muhalefete iken, demir yollarının ve diğer kamu kurumlarının özelleştirilmesi taraftarı olduğunu belirtmişti.* 1922 de demir yollarının özelleştirilmesi başladı. *Mussolini, “Discorso all’Augusteo”, 7 November 1921
Bu çapta, 1922 ve 1925 arasındaki - sigortadan telefona kadar her kar getiren kamu sektörünü - özelleştirme, tarihi eşi benzerini sadece 1934-1937 arasında, Nazi Almanya sında kendisini gösterdi.
Askeri üretim de en büyük üretim şirketi Ansaldo ile 1922 anlaşmaya giren Mussolini, sözde kamu kontrolü adı altında, şirketin para kaybetme olasılığı ortadan kaldırıldı, kar garantilemişdi. 1925 de bu sanayi de tamamıyle özelleştirilmeye açıldı. Fiat şirketi nin teklifine karşı iki İtalyan bankasının ortak teklifiyle, Ansaldo tamamen özelleştirildi.
Aynı şekilde şehirler arası yolların ve ilgili yapıların inşaatı Hükümetin kar ve mali destek garantisi ile, Mussolinin uzun süreli destekcisi şirkete verildi. Bu yolların işletmeside 50 sene süreli olarak bu özel şirkete verildi.
Özelleştirme, Güney İtalya ve Sicilyayı içeren telefon da İsveç Erikson a verilen küçük bir hisse hariç, tamamıyle ve kesinlikle İtalyan sanayi ve sermaye şirketlerini kapsıyordu.
Tek adam devletini getiren ünlü konuşmadan 20 gün sonra, Ocak 23, 1925 te , Faşist Büyük Konseyi, ülkenin bütün ekonomik güçlerinin Devlet le bütünleştirileceği açıklamasını yapmıştı.
Nisan 3, 1926 da çıkartılan yasayla, ekonominin her alanına karışma ve ekonomiyi yönetme ye yönelik yasalar çıkardı. Bu yasalar 1920 lerde Faşist devletin yönetimini ve kontrolünü sağlayan ve bu amaçla yaratılan tüm kurumları ve şirketleri kapsıyordu. Tam bir sene sonra, "Emek-işçi Konsulü" ( Carta del Lavoro ) ilan edildi. Bu yasayla,siyasi bir çıkar söz konusu olduğunda, özel şirketleri Devlete bağımlı olacağını açıkça belirtiyordu.
Faşist "şirketsel" sistemi, ekonomiye , ekonomik faaliyetlere ve ekonominin düzenlenmesine, büyük şirketler ve sermaye çıkarına müdahele temelinde oluşturulmuştu. Özelleştirme uzun vadeli tutarlı bir yöntem değil, kısa vadede kendisini destekleyen sermaye, ve büyük şirketleri güçlendirme tedbir ve pratiğiydi. Bunu (BdR) Banca Di Roma ve (BIS) Banca İtaliana di Sconto nun sanayi girişimlerini kimi yerde kurtarma, kimi yerde güçlendirme pratikleriyle sergilediler. BIS in en önemli sanayi girişimlerinden birisi olan Ansaldo, hükümetin müdahelesiyle - mali yardımı ile - kurtarıldı. Devlete transfer edilen, farklı sektörlerden 98 firma Banca DiRomaya transfer edildi. Bunların hepsi, "Mali Problemler", "ekonomiyi yerine oturtmak" ve " Devlet Bütçesinin düzenlenmesi" şiarları altında yapıldı.
Başbakan olarak parlamentoda yaptığı ilk konuşmada Mussolini şunları söylemişti;
“ Mali problemler, hayati sorunlar; Devlet bütçesini mümkün olan en kısa zamanda dengelemeliyiz"
"Mali problemler" ve çözüm için alınan pratik önlemler, büyük sanayinin ve sermayenin desteğini devam ettirmesi için tüm kar getiren kamu kuruluşlarının bunlara transfer pratiği olmanın dışına çıkamadı. Vergisiz ve neredeyse bedava transfer eden Türkiye den tek farklı olan, bu transferlerden elde edilen vergilerle, kısa vadeli de olsa devlet bütçesini büyük ölçüde dengelemeyi sağlamıştı.
İlk defa 1920 lerde İtalya da gerçekleştirilen bu çapta "özelleştirme", devamında Hitler Almanyasında, Arjantinde ve şu anda Türkiyede gerçekleştirilmekte.
Ekim 26, 2018
Erdoğan A
Toprak ağaları, orta sınıf ve küçük sanayi şirketlerin desteğini de alan Mussolini, 1921 seçimlerinde parlamentoda 535 koltuktan 35 ini kazandı. Köy ve sanayi işçileri Sosyalist Partinin destekçisiydi. Bu dönemde Sosyalist partinin gücünü hesaba katan, fabrikalarında sorun yaşamak istemeyen Büyük sanayi ve sermaye, desteğini sınırlı tutuyordu, ve Roma ya Yürüyüşe kadar gözlerden uzak ve sınırlı tuttu. "Pragmatik "Mussolini, büyük sanayi ve sermayenin desteğini alma stratejisini yaşama geçirmeye bu dönemde başladı.
İtalyan parlamentosunda Haziran 1921 de ilk konuşmasını yapan Mussolini şunları söylüyordu :
"“Devletin bir polisi, bir yargısı, bir ordusu ve bir dış politikası olmalı. Diğer tüm şeyler ve orta öğretimi hariç tutmuyorum, bireylerin özel faaliyetlerine geri dönmeli. Eğer Devleti kurtarmak istiyorsak, Kollektifci Devlet ortadan kaldırılmalıdır. ” Mussolini, “Il Primo Discorso alla Camera”, 21 June 1921Mussolini bu siyasi görüşünü Kasım ayında tekrarladı;
"Demiryollarını ve posta-telgrafı geriye, özel ellere vereceğim, çünkü şu anki şeylerin durumu bir bütün olarak rezil ve savunmasız. Etik Devlet, tekelci devlet değil, bürokratik devlet değil, işlevlerini sadece kesinlikle gerekli olana indirgeyen unsurdur. Ekonomik devlete karşıyız." Mussolini, “Discorso all’Augusteo”, 7 November 1921.Hemen devamında, Aralık ayında Mussolini’nin bu temel görüşleri Partito Nazional Fascista - faşist parti tarafından "Ekonomik yeniden inşa" bölümünde resmen kabul edildi ve yayınlandı.
"Roma ya Yürüyüşten" bir ay önce Eylül 1922 de, Mussollini bu görüşünü tekrarladı.
"Demiryolu Devletine, Posta Devletine, Sigorta Devletine bir son vermeliyiz. Bütün İtalyan vergi mükelleflerinin parasını çarçur eden ve İtalyan Devletini mali olarak kötüleştiren "devlete" bir son vermeliyiz."Mussolini, “Il Discorso di Udine”, 20 September 1922.Mussolinin, bu konuşmasından bir ay sonra, Ekim 1922 iktidara gelmesi, Mussolinin hakim sınıfları, onlara daha iyi servis vereceği yönünde ikna etmesinin bir ilk yansıması olarak, "koalisyon" la gerçekleşti, ve 1925 e kadar koalisyon olarak devam etti.
Koalisyonun küçük bir parçası olarak Mussolini planladığı politikalarını yeteri kadar uygulama olasılığına sahip değildi. Nisan 1924 seçimlerinde Mussolini 374 temsilciden 275 ini kazanarak çoğunluğu elde etti. Bu çoğunluk, Mussolini ye olası muhalefetlerini bastırmaya, ve Demokratik Sosyalist temsilci Giacomo Matteotti nin seçimlerde sahtekarlık yapıldığı ve bu nedenle seçimlerin iptalini etmesi nedeniyle kaçırılıp katledilmesi örneğinde olduğu gibi, açık tehditler yağdırma ve tehditleri uygulama imkanlarını sağlamış oldu. Ancak kaçırma ve infazı gerçekleştirenlerin Mussolinin partisiyle direk bağlantısı olan bir grup olduğunun ortaya çıkması, muhalefet seslerinin yükselmesine neden oldu.
3 Ocak 1925 de parlamento da yaptığı konuşma, bütün muhalefeti susturmayı hedefleyen, sanayinin, sermayenin ve koalisyon ortaklarının da desteklediği, Faşizmin ilk safhasının sonu, tek adam faşist diktatörlüğünün başlangıç konuşması oldu. Konuşmanın ardından muhalefet parti temsilcilerinin parlamentoya dönmesine müsaade edilmedi, tüm muhalefet partileri ve sendikalar yasaklandı. Bu döneme kadar devam eden "koalisyon faşizmi" sona erdi ve faşizm devletin "tek adam" kontrolü safhasına girdi.
Önceki yıllarda sınırlı siyasi gücünü "tek adam" Faşizmine geçiş sürecinde artırma politikası ve bu yöndeki konuşmaları , başlangıçta şüpheli olan büyük sanayi ve sermayenin de desteğini almasıyla tamamlanmış oldu. Mussolini bunu sonradan ""karşı koymalar Aristokrasi den değil, çoğunlukla üst sınıflardandı" diye açıklıyor. Kamu sanayisinin özelleştirilmesi, Devlet tekellerin kaldırılması gibi pratikler büyük sanayi ve sermayenin desteğini alma, onlara cesaret verme ve aralarında ittifakı oluşturma pratiğinde kullanılan yöntem olmuştu.
Mussolini tek adam iktidarının özelleştirme konusundaki pratiğini, Sanayi ve Sermaye ye garantili olarak göstermek için Maliye bakanı olan ve özelleştirmede büyük rol oynayan De’ Stefaniyi , hazine bakanlığıyla birleştirerek, ekonominin sorumlusu pozisyonuna getirdi. De Stefaninin özelleştirme ve devlet tekellerinin kaldırılması konusundaki net görüş ve pratiği , bu ittifakın sağlanmasına önemli ölçüde yardımcı oldu.
Sermayenin her faşist liderlerinde olduğu gibi, Mussolinin de görüşleri "devlet" in güçlülüğünün gerekliliği, ama "işletmeciliği" özel şirketlere transfer etmesi ile bağlantılı olmuştur. Devlet bir piramit biçiminde, en üstte ulusal bir lider, sosyal, siyasi , ekonomik, ahlaki ve dini organ olmalı. “Faşist yaşam kavramı" diyor Mussolini, "Devletin önemini vurgular, ve bireyi, sadece bireyin çıkarları Devletin çıkarları ile çakıştığı sürece kabul eder. Devleti birey adına reddeden klasik liberalizme karşıdır; Faşizm, Devletin haklarını yeniden kazandırır... Eğer klasik liberalizm, bireyciliği karakterize ediyorsa, Faşizm hükümeti karakterize eder. ”Her şey devlet için, hiç bir şey, ve hiç kimse devlete karşı, devletin dışında olamaz."
Bu anlayış temelinde, "Sadece hükümet, genel refah bakış açısında doğru pozisyondadır " diyen Mussolini, neye, ne kadar ve ne için para harcanağı konusunda tek sorumlusu olduğu görüşünden hareket ederek, bu harcamaları düzenleyici Konfederasyonlar, daha doğrusu kartel ler, oluşturdu. Bunların en önemlileri Ulusal Faşist Sanayi Konfederasyonu, Ulusal faşist Ziraat Konfederasyonu, Ulusal Faşist Ticaret Konfederasyonu, ve Ulusal Faşist Bankacılık Konfederasyonu. Mussolini bununla yetinmedi çiftçiler, sendikalar ve profesyoneller için karteller oluşturdu. Bu kartellerin de kullanımıyla, İtalya belkide tarihin ilk en geniş çapta özelleştirilme pratiğine girdi. Özelleştirme sanayi burjuvazisinin desteğini alma siyasi stratejik amacıyla ilgiliydi, ve bu yönde, devlet tekelinde olan sanayileri özelleştirdi. Mussolini daha 1921 de muhalefete iken, demir yollarının ve diğer kamu kurumlarının özelleştirilmesi taraftarı olduğunu belirtmişti.* 1922 de demir yollarının özelleştirilmesi başladı. *Mussolini, “Discorso all’Augusteo”, 7 November 1921
Bu çapta, 1922 ve 1925 arasındaki - sigortadan telefona kadar her kar getiren kamu sektörünü - özelleştirme, tarihi eşi benzerini sadece 1934-1937 arasında, Nazi Almanya sında kendisini gösterdi.
Askeri üretim de en büyük üretim şirketi Ansaldo ile 1922 anlaşmaya giren Mussolini, sözde kamu kontrolü adı altında, şirketin para kaybetme olasılığı ortadan kaldırıldı, kar garantilemişdi. 1925 de bu sanayi de tamamıyle özelleştirilmeye açıldı. Fiat şirketi nin teklifine karşı iki İtalyan bankasının ortak teklifiyle, Ansaldo tamamen özelleştirildi.
Aynı şekilde şehirler arası yolların ve ilgili yapıların inşaatı Hükümetin kar ve mali destek garantisi ile, Mussolinin uzun süreli destekcisi şirkete verildi. Bu yolların işletmeside 50 sene süreli olarak bu özel şirkete verildi.
Özelleştirme, Güney İtalya ve Sicilyayı içeren telefon da İsveç Erikson a verilen küçük bir hisse hariç, tamamıyle ve kesinlikle İtalyan sanayi ve sermaye şirketlerini kapsıyordu.
Tek adam devletini getiren ünlü konuşmadan 20 gün sonra, Ocak 23, 1925 te , Faşist Büyük Konseyi, ülkenin bütün ekonomik güçlerinin Devlet le bütünleştirileceği açıklamasını yapmıştı.
Nisan 3, 1926 da çıkartılan yasayla, ekonominin her alanına karışma ve ekonomiyi yönetme ye yönelik yasalar çıkardı. Bu yasalar 1920 lerde Faşist devletin yönetimini ve kontrolünü sağlayan ve bu amaçla yaratılan tüm kurumları ve şirketleri kapsıyordu. Tam bir sene sonra, "Emek-işçi Konsulü" ( Carta del Lavoro ) ilan edildi. Bu yasayla,siyasi bir çıkar söz konusu olduğunda, özel şirketleri Devlete bağımlı olacağını açıkça belirtiyordu.
Faşist "şirketsel" sistemi, ekonomiye , ekonomik faaliyetlere ve ekonominin düzenlenmesine, büyük şirketler ve sermaye çıkarına müdahele temelinde oluşturulmuştu. Özelleştirme uzun vadeli tutarlı bir yöntem değil, kısa vadede kendisini destekleyen sermaye, ve büyük şirketleri güçlendirme tedbir ve pratiğiydi. Bunu (BdR) Banca Di Roma ve (BIS) Banca İtaliana di Sconto nun sanayi girişimlerini kimi yerde kurtarma, kimi yerde güçlendirme pratikleriyle sergilediler. BIS in en önemli sanayi girişimlerinden birisi olan Ansaldo, hükümetin müdahelesiyle - mali yardımı ile - kurtarıldı. Devlete transfer edilen, farklı sektörlerden 98 firma Banca DiRomaya transfer edildi. Bunların hepsi, "Mali Problemler", "ekonomiyi yerine oturtmak" ve " Devlet Bütçesinin düzenlenmesi" şiarları altında yapıldı.
Başbakan olarak parlamentoda yaptığı ilk konuşmada Mussolini şunları söylemişti;
“ Mali problemler, hayati sorunlar; Devlet bütçesini mümkün olan en kısa zamanda dengelemeliyiz"
"Mali problemler" ve çözüm için alınan pratik önlemler, büyük sanayinin ve sermayenin desteğini devam ettirmesi için tüm kar getiren kamu kuruluşlarının bunlara transfer pratiği olmanın dışına çıkamadı. Vergisiz ve neredeyse bedava transfer eden Türkiye den tek farklı olan, bu transferlerden elde edilen vergilerle, kısa vadeli de olsa devlet bütçesini büyük ölçüde dengelemeyi sağlamıştı.
İlk defa 1920 lerde İtalya da gerçekleştirilen bu çapta "özelleştirme", devamında Hitler Almanyasında, Arjantinde ve şu anda Türkiyede gerçekleştirilmekte.
Ekim 26, 2018
Erdoğan A
Hiç yorum yok