Cihadcılar ın kamplaşması ve Suriyedeki gelişmeler üzerine
İdlibde güçler dengesindeki değişim |
Yakın Tarihte arkasında onu destekleyen (iç ya da dış) bir sınıfın olmadığı hiç bir "hareketin" varlığından söz edemeyiz. "Devlet"lerin stratejik taraf değiştirmesi, o devlete egemen olan sınıfın çıkarlarına bağımlı olarak belirlenir. Sınıfsal hareketlerin dışında kalan hareketlerin stratejik taraf değiştirmesi , desteğin geldiği yere , onun gücüne ve desteğin oranına bağımlıdır. Bu gerçeğe en önemli kanıtlar günümüzde Suriyede, özellikle İdlib , Ghouta ve güney Suriyede kendini göstermekte.
Suriyede güçler dengesinin değişmesine bağımlı olarak , "muhalefet" adı altındaki onlarca cihadcı ve cihadcı olmayan hareketler , ayakta kalabilmek için yeni stratejik ortaklar - mali ve askeri destekciler- arayış süreci ve aktivitesi içine girdiler.
Güçler dengesindeki hızlı değişimler, özellikle İdlibdeki cihatcıların ve "dinci olmayan! " muhalif çetelerin karşılıklı çatışmaları ve gruplaşmalarıda beraberinde getirdi. Çünki çeteler arası kutuplaşmalarda "iplerin", başlangıçta olduğu gibi, artık sadece ABD nin elinde olmadığı bir güçler dengesi ortaya çıktı .
Bir yorumumda, "Parayı veren düdüğü çalar" ve "güçlünün, güçlü bir devletin yanında olma" belirleyici etkenleri göz önünde bulundurursak, homojen olmayan, onlarca küçük gruplardan oluşan bu büyük çetelerin içlerinde "güçlünün" yanına doğru kayma "çatırdamalarına" , çok yakında, şahit olabiliriz"" . Sızan haberlere göre , küçük gruplar "gerek mali" ve gerekse " korku" nedeniyle birinden diğerine geçiş yapmıyorlar. Bu şartların değişmesi, ipleri farklı devlet- ittifakların elinde olan ,yeni güçlü iki ya da üç gruplaşmayı oluşturmayı sağlayacaktır.....""demiştim. Geçen bu dönem içerisinde İdlib deki "muhalefet !" içi çatışmalar yeni kamplaşmaları ortaya çıkarmakta.
Sayısı irili ufaklı o kadar çok hareket varki, bunları tek tek ele almaya imkan yok, ve gerekde yok. Genel olarak baktığımızda güçlerin;
1- Bir zamanlar adı Jabhat al-Nusra olan, Al-Qaeda ile ilişkili Ha’yat Tahrir al-Sham (HTS)
2- Suqour Al-sham, Uzbek and Turkistan Cihadistleri de son zamanlarda içine alan ,Jabhat Tahrir Souriya (JTS)
3- ve gene bir sürü küçük grupları içinde taşıyan, Free Syrian Army (FSA)- (ÖSO)
olarak üç ana hareketde kamplaştığını görebiliriz, yada olasılığından bahsedebiliriz.
ÖSO ve JTS in İdlibde bir ittifak içinde hareket ettiği, ancak Ghouta da ÖSO nun Jaish al-Islam ve diğer cihadcılarla birlikte hareket etmesi gerçeği, bunların tek bir merkezden yöneltilmediği, iletişimlerinin kopuk olduğunun ya da bunların her birinin aynı isimde fakat farklı çeteler olduğunun bir göstergesi olabilir.
Görünüşe göre bölgedeki ÖSO ve JTS Türkiye tarafından beslenmekte ve desteklenmekte.
Üç gün önce HTS in yüzlerce DAESH mahkumunu serbest bırakması, onların DAESH le birlikte bir kamp oluşturma yönünde adım attığının göstergesi olabilir. Aynı örgütler Güney Suriyede ve Golan da hakim ve İsrail tarafından, Doğu Suriyede Wadi Ghadrawi, Qubbat az Zubayyah, Wadi Az Zubayyat, Abu as Sayid vb bölgelerde, ve PYD nin hakim olduğu bölgenin hemen yanında Irak sınırındaki geniş alanda, ABD tarafından desteklendiği bilinmekte.
Bu kamplaşmada HTS ve DAESH in ABD- İsrail tarafından beslenip desteklenmekte olduğunu gösteriyor.
Kamplaşma sürecindeki en son gelişmelere bakılırsa TR nin desteklediği JTS büyük oranda İdlibe hakim olma yolunda.
Bu kamplaşmada HTS ve DAESH in ABD- İsrail tarafından beslenip desteklenmekte olduğunu gösteriyor.
Kamplaşma sürecindeki en son gelişmelere bakılırsa TR nin desteklediği JTS büyük oranda İdlibe hakim olma yolunda.
Suriye ve Rusyanın bu bölgelerde halkı silahlandırdığı da Twitter haberlerinin içinde.
İdlibde Şubat 26 muhalefet ! durumu |
HTS ve JTS arasındaki çatışmaların gidişatı, ikisi arasındaki güçler dengesinin belirgin bir şekilde değiştiği bölgelerde, birinden diğerine kaymalarla diğer bölgelerdeki gelişmeleride hızlı bir şekilde etkileyecektir.
Bu gelişmelere ve verilere dayanarak ulaşabileceğimiz ve söyleyebileceğimiz ilk sonuç, ezberci , kalıplaşmış değerlendirmelere ters olarak, ABD ve TR arasındaki çıkar çelişkilerinin özgül durumda "uzlaşan" olmadığının göstergesidir.
İkincisi, TR nin Suriye özelinde ve genelde çıkar çatışmasında ve çıkarların belirlenmesinde "önemli oyuncu" lardan birisi olma yolunda ciddi adımlar atmış olduğu gerçeğidir.
TR nin Afrinde, bir günde 50 nin üzerinde Suriye milişasını bombalaması, onun oportunistliği yanında, tavrında belirli ölçülerde bağımsız ve büyük ölçüde vurdumduymaz, saldırgan karakter ve amaçlarının göstergesidir.
İdlibin Suriyenin ABD nin kontrolü altında olan diğer bölgelerinden gerek kara ve gerekse hava alanı olarak izole edilmiş olması, mali ve askeri yardımı büyük ölçüde engelleyeceğinden, HTS ve DAESH in uzun süreli direnme şansını ortadan kaldırmaktadır. Ellerinde var olan cephane ve mali gücün hızla erimesi, içindeki çatırdamalarıda hızlandıracak, JTS ve ÖSO ya kaymalar ve onların saldırılarına ilave olarak ,bölgelerde silahlanan halkın cesaret alarak saldırılarıyla , yenilgilerle yok olmakla yüz yüze gelmesi olasılığı yüksek görünüyor.
Özgül durum ve şartlarda Suriyenin kendisine karşı direk bir tavır alamıyacağının bilincinde olan TR, İdlibde ve Afrindeki askeri güçleriyle gerek ABD ve Gerekse Rusya ile pazarlıklarında önemli bir söz sahibi "taraf" olmayı hedeflemekte.
Afrin de ana kara yollarını ele geçirerek güneyden İdlib le, doğudan Mari ve Azaz le Afrin arası ulaşımı kontrol altına alarak, kendi askeri güçlerine fazla gerek kalmadan, Güney ve doğudan cihatcılara hava desteği ile amacına ulaşmayı hedeflemekte.
ABD emperyalizminin taktiklerini uygulayarak , "emperyal"bir güç olduğunu kanıtlama peşinde olan TR, bu yaklaşımıyla - Suriyeli "muhalefet ! " leri kullanarak- bölgede sınır hariç, büyük bir askeri güç bulundurmadığı kılıfıyla-, "işgalci" olarak nitelenmekden de kaçınmayı hedeflemekte.
Bölgedeki gelişmelerin hızlı ve sürekli değişim içinde olması, geleceği doğru bir şekilde değerlendirmeyi olanaksız kılmakta. Özellikle TR nin saldırganlığı ve stratejik ortaklıktaki dengesizliği Suriyedeki gelişmeleri her an değişebilecek ve yaygınlaşabilecek bir niteliğe büründürmekte.
Bu arada, PYD nin Raqqa ve DerElZordaki varlığı ve ABD ile ittifakı , bu gerilimin uzun süreli olmasının , ve TR nin stratejik ortaklıktaki dengesizliğinin, en önemli etkenlerinden birisini teşkil ediyor. Gerçi PYD nin orda olmaması , genel anlamda savaşın ortadan kalkmasına neden olmayacak, ama TR nin "dengesizliğine" kılıfını ve Rusya-Suriyenin bu dengesizliğe karşılık vermemesi nedenini ortadan kaldırabilecek bir adım olabilir. PYD nin Rakka dan çekilip Suriyeye devretmesi ve yakınlaşması , TR nin saldırganlığını frenleyebilecek bir gelişim olabileceği gibi, ABD nin saldırganlığını da arttıracak bir gelişim de olabilir.
Kısacası Suriyedeki savaş, ilk yazıda da vurguladığım gibi, iç içe geçen ve "haklı-haksız-tür" anlamında nitelikleri , ve stratejik ortaklıkları sürekli değişen savaşları içinde taşıyan , her an yaygınlaşabilecek ve dünya savaşına dönüşebilecek nitelikte bir savaş.
Erdoğan A
4 Mart 2018
4 Mart 2018
Hiç yorum yok