Kırım Tatarlarının Sürgün Konusu üzerine
Garbis Altınoğlunun Stalinin konu üzerine gizli mektubuna açıklayıcı yorumu
Kırım Tatarları'nın vb. sürgünü konusu Türk gerici ve faşistlerinin gözde konularından biridir. Bu çevreler, İkinci Dünya Savaşı sırasında anayurdun savunması için gerekli olan ve yaşama geçirilen nüfus transferi uygulamalarını bir kıyım, hatta bir jenosit gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Stalin'i ve Stalin dönemi Sovyetler Birliği'ni karalamak amacıyla ellerine geçen her malzemeyi kullanmaya hazır olan Trotskistler de bu koroya katılmakta ve yapılanları, “Stalin dönemi zulmü”nün bir uzantısı gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Ne yazık ki, egemen bilgisizlik ve cehalet ortamında, bilgi birikimi ve Marksist formasyonu yetersiz pek çok içtenlikli genç devrimci de bu yalanlara kanmakta ya da bu yalanlardan etkilenmektedir. Bu nedenle, sözkonusu zorunlu yeniden yerleştirme fenomeni hakkında bir şeyler söylemek isterim.
Evet, özellikle Büyük Yurtsever Savaş sırasında bazı etnik topluluklar güvenlik gerekçesiyle SSCB'nin başka bölgelerine taşındılar. Sovyetler Birliği'nde 7 ayrı küçük etnik grup 1941-47 yılları arasında zorunlu yeniden yerleştirmeye tâbi tutuldu. Bu gruplar ve nüfusları şöyleydi:
Çeçenler: 408,000
Volga Almanları: 382,000
Kırım Tatarları: 202,000
Mesketler: 150,000
Kalmuklar: 134,000
İnguşlar: 92,000
Karaçaylar: 76,000
Balkarlar: 43,000
Toplam sayısı 1,487,000'i bulan bu gruplar, devletin güvenliğini koruma gerekçesiyle zorunlu yeniden yerleştirmeye tâbi tutulmuşlardı. (Bu rakamın SSCB'nin, 1937 sayımına göre 170 milyonu bulan toplam nüfusunun yüzde 1'inden daha az olduğu da dikkate alınmalı.) Bilindiği gibi Nazi Almanyası 22 Haziran 1941'de Sovyet Rusya'ya saldırmış ve bu saldırının bir parçası olarak Sovyet rejimine yeterince bağlı olmayan ya da düşmanca duygular besleyen bazı etnik gruplar arasında yıkıcı çalışmalar başlatmış ya da var olan böylesi çalışmaları teşvik etmişti. Bu işgal sırasında her etnik gruptan bazı hain ve işbirlikçiler çıkmıştı. Ancak Sovyet rejimi bu sekiz etnik gruptan yedisinde ihanet ve işbirlikçiliğin kitlesel düzeyde olduğu kanısına varmıştı. Örneğin, SSCB Yüksek Sovyeti Prezidyumu'nun 25 Haziran 1946 tarihli açıklamasında şöyle deniyordu:
“Büyük Yurtsever Savaş sırasında... çok sayıda Çeçen ve Tatar, Alman ajanlarının kışkırtmasıyla, Alman ordusunun örgütlediği gönüllü birimlere katıldılar ve Alman ordusuyla birlikte Kızılordu birliklerine karşı silâhlı savaşıma giriştiler; dahası onlar Almanların buyruğuyla, cephe gerisinde Sovyet otoritesine karşı savaşım için oyalama amaçlı çeteler oluştururken Çeçen-İnguş ve Kırım Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri halklarının ana gövdesi, bu yurt hainlerine karşı herhangi bir karşı eyleme geçmedi.
“Bu nedenle Çeçenler ve Kırım Tatarları SSCB'nin diğer yörelerine yerleştirildiler.” (1) Kırım'ın ve Kuzey Kafkasya'nın Müslüman halklarının Alman işgalcilerine karşı bir tutum almamaları, hattâ onlara sempati göstermeleri Kızılordu'nun bu bölgelerden, Alman ordusuna karşı savaşmaksızın geri çekilmesine yol açtı:
“Kırım kentlerinin çoğunda yerel Tatar nüfus, ilerleyen Alman ordusunu sevinç gösterileri ve 'kurtarıcılar' nitelemeleriyle karşıladı...
“(Alman generali- G. A.) Manstein, Tatarlar'ın aktif desteğini kazanma konusunda görece başarılı oldu. Hem Alman ve hem de Tatar kaynaklarına göre Almanlar 15 ila 20,000 Tatarı, kısmen Almanlar tarafından silâhlandırılan özsavunma taburları hâlinde örgütlenmeye ve partizan birliklerinin peşine düşmeye ikna ettiler... Çeşitli Kafkas halkları 110,000 gönüllüyü askere alırken Kalmuklar yaklaşık 5,000 gönüllü sağladılar...
“Altı örgütlü Tatar özsavunma taburunun yanı sıra çok sayıda Tatar köylüsü Sovyet partizanlarına karşı çetin bir savaşa giriştiler.” (2)
Benzer bir durum, aralarında Nazi askerlerini barındıran Volga Almanları için geçerliydi.
“Alman (ya da Romen) askerleri bir köye geldiklerinde kurtarıcılar gibi karşılanıyorlardı...
“Volga Almanları'ndan bazıları... savaş sırasında gönüllü olarak Nazi Almanyası hesabına çalıştılar ve Alman silâhlı kuvvetleri içinde görev aldılar.” (3)
Bu sekiz etnik gruptan SADECE, Gürcistan SSC'nin güneybatısında ve Türkiye sınırında yaşayan Mesketler (ya da Ahıska Türkleri), herhangi bir ihanet ve işbirliği örneği sergilemedikleri halde Orta Asya'ya sürüldüler. Bunun nedeni ise, savaş sırasında pro-Nazi bir politika izleyen ve bir Alman zaferi hâlinde kendi askerî birlikleriyle Kafkasya'ya girmeyi kuran Türk gericilerinin plânlarını boşa çıkarmaktı.
Hruşçov ve ortaklarının izinden giden bazı anti-Sovyet tarihçiler ve özellikle Türk gerici ve faşistleri, bir bölümü Türkik kökenli olan bu halkların güvenlik önlemleri çerçevesinde Orta Asya'ya sürülmelerini bir kıyım ya da jenosit gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Tabiî olan bitenin bununla bir ilgisi olmadığı ortadadır. Alman ordusuyla birlikte hareket edenlerin bir bölümü çatışmalarda öldürülmüş, ihanetleri ve işbirlikçilikleri daha sonra saptananlar da cezalandırılmışlardır elbet. Ancak bu zorunlu yeniden yerleştirme sırasında adıgeçen halklara karşı herhangi bir kötü davranışta bulunulmamış, Orta Asya'ya yerleştirilen bu sürgün halklara toprak, tarım araç gereçleri ve yaşamlarını yeniden kurabilmeleri için diğer maddi yardımlar sağlanmıştı.
NOTLAR
(1) “25 Haziran 1946 tarihli Kararname”, Robert Conquest, The Nation Killers: The Soviet Deportation of Nationalities/ Ulus Katilleri: Sovyetlerin Milliyetleri Sürgün Etmesi, Londra, Macmillan, 1970, s. 47.
(2) Alan W. Fisher: The Crimean Tatars/ Kırım Tatarları, Stanford, 1987, s. 153, 155, 159.
(3) Adam Giesinger, From Catherine to Khrushchev: The Story of Russia's Germans/ Katerina'dan Hruşçov'a: Rusya Almanlarının Öyküsü, Battleford, 1974, s. 304, 313.
Hiç yorum yok