Afrine Askeri Saldırı Üzerine -2 - Süreç ve Boyutları
""Faşist iktidarın Afrin "macerası" üzerine"" başlıklı yazısında, Suriyedeki "temel oyunculardan"- ABD, Rusya, Suriye, İran- hiç birisinin TR faşizminin bu saldırısına karşı olmaları için nedenleri olmayacağına, bu nedenle, hepsinin böyle bir askeri harekete sınırlı "yeşil ışık" yakmış olabilecekleri olasılığına değinmiştim. Bu yeşil ışık olasılığınada ABD açısından, kıskaçları altındaki Kürtlerin kıskacını daha da sıkılaştırma ve daha fazla tavizler alabilme yönünde yarar sağlayabileceğini, Rusya, İran ve Suriyeye ise, hala ciddi bir sorun olan İdlib ve diğer bölgelerdeki savaşlarında odaklaşmalarına olanak sağlayabileceği, ve aynı zamanda ABD ve İsrailin "Esadsız bir Suriye" planlarıyla "uyum" içinde olduğu yönünde açıklamalar yapan Kürt önderliklere "dolaylı" bir mesaj verilmesi açısından işlerine gelebileceğinden bahsetmiştim.
İki gün içindeki gelişmeler, "aksine açıklamalar " yapılmasına rağmen, bu "yeşil ışığın" yakılmış olduğu, ve Türkiyenin bu harekete kararı tek başına almadığı diyalektik gerçeği yönünde.
Böylesine bir macera, diğer temel oyuncuların onayı olmadan gerçekleşme olanağı, sadece tarihi istisna olarak olabilirdi, ancak gelişmelerde gördüğümüz ve göreceğimiz gibi, bu hareket, Orta Doğunun geleceğine karar vermede çakışan çıkarların birbirlerine karşı uyguladığı oyunların , tehlikeli bir parçasıdır.
Haziran ayında Suriyeli Kürt önderliğin İntihar Politikası yazısında yaptığım "ABD ittifakı Kürt halkı için bir intihardır....dört bölgedeki Kürt halkını daha da zor durumda bırakacaktır. " değerlendirmesi , ABD nin ilişikteki videodaki açıklamasıyla bağlantılı olarak ele alınırsa , malesef ki geçerliliğini koruyor, ve bunun önemli nedenini de ortaya koyuyor.
David Satterfiel şunları söylüyor;
" Başkan (Trump) stratejinin (ayrılmaz) bir parçası olarak Suriyeden çıkmayacağımıza kararlı . Çeşitli nedenlerle burada kalacağız. Hayati (önemi olan) Kuzey ve Kuzey doğuya yardım ve (bölgenin) stabilize edilmesi, Kuzey doğuda ISIS e karşı savaşmış olan ortaklarımızın ,SDF in , korunması, bölgedeki siyasi yapıyı Suriyenin diğer bölgelerine model olacak bir yapıya geçişi sağlama çalışmasına yardımcı olmak""
Görüldüğü gibi ABD nin Suriyeden çıkma gibi bir düşüncesi olmadığına ilave olarak, Suriyenin geleceğini belirlemede söz sahibi olmaktan vazgeçmeyeceğini de belirtiyor. Suriyenin geleceğini "Esadsız" ve "parçalanmış" olarak belirleyen, ve bu amaçla Kürt önderliğiyle ortaklık içinde olan ABD, çözümün değil, sorunun ana odağını oluşturuyor.
Kısacası, ABD nin stratejisi ve planı;
- Suriye topraklarında askeri güç varlıkları ve Kürtlerle ortaklıkları vasıtasıyla, Suriyenin ISIS ten temizlenmesinden sonraki Kürt ve Suriye pazarlıklarında söz sahibi,-belirleyici-olmak,
- Suriyenin toprak bütünlüğünü sağlamasını engellemek, Bölgede askeri güç olarak varlıklarını devam ettirmek.
- İrana karşı bölme faaliyetlerine yakın üssü oluşturmak.
- Türkiyedeki gericiliğin stratejik ortaklık yalpalamasını, dönem içinde yoğunlaştırdığı pratik- tehditle kendi tarafına çekmek.
Afrine saldırıda İdlibdeki TR destekli cihatcılarında kullanılma olasılığı, İdlibdeki Suriye muhalefet gücünü zayıflatacaktır. Bu da Suriyenin İdlib operasyonlarını kolaylaştırabilir.
Bu nedenlerle, Suriyenin TR nin Afrine askeri saldırısına karşı medya açıklamalarını " gerçekci" olarak ele almak zor.
Bu nedenlerle, Suriyenin TR nin Afrine askeri saldırısına karşı medya açıklamalarını " gerçekci" olarak ele almak zor.
Nasılki ABD açısından , stratejik olarak Suriyenin bölünmesi hayati önem taşıyor ve bu yönde kararlı ise, Rusya, Suriye ve İran Suriyenin toprak bütünlüğünü koruma konusunda, aynı şekilde kararlılar . Türkiyeyi de , en azından var olan somut şartlar içinde, Bu üçlüye, kolayca katabiliriz.
Bazı "liberal" burjuva milliyetcilerin Türkiyedeki gericiliğin bir "ilhak" peşinde koşuyor değerlendirmesi, görünüşsel olarak doğru olabilir, ve hatta ABD -İsrail tarafından , gizliden de desteklenebilir bir pratik olabilir, ancak günümüz Ortadoğu somut şartlarında bu, ne türkiyedeki egemen sermayenin, ne de gericiliğin uzun vadeli çıkarlarıyla uyuşacak bir sonuç doğurabilir, ne de Suriye, ve Rusya tarafından kabullenilebilir.
Türkiye gericiliğinin , bu ABD nin planlarına karşı "ortak" pratiği olması yanında, aynı zamanda , yağma ve sömürüden pay almada "temel ortaklar" dan birisi olduğunu kanıtlamayı bir adım daha ileriye götürme amacınıda içinde taşıyor.
Temel Oyuncular tarafından verilen bu "sınırlı yeşil ışığın" süreç ve boyutlarının belirgin olmaması asıl tehlikeyi oluşturuyor.
Yeşil ışığın Süreç olarak "sınırı" Suriyenin İdlibi ve diğer yerleri ISIS ve diğer cihatcılardan temizlemesi ile bağlantılı olarak görebiliriz. Ancak bu "sınır", ABD ve israilin Kürdistandaki faaliyetleri, ve oradan gelecek taleplere bağımlı olarak , değişken olma olasılığınıda beraberinde getiriyor. Bu anlamda ABD ile TR arasında çıkar çatışması daha da derin "uzlaşmazlık" lar içine girebilir.
Konuya girmişken, Türkiyedeki gericiliğin (hakim sınıfın ve iktidarın) ABD nin bir uşağı olduğu , ondan izinsiz tuvalete bile gidemiyeceği, (bir zamanlar benimde savunduğum) dönemler tarihte kaldı. Stratejik ortaklıklar hızlı bir değişim süreci içerisinde. Bu hızlı değişimler, özellikle oturmuş bir politikası ve entellektüel tecrübeli beyin gücü olmayan, Türkiye gibi gerici faşist ülkelerde, Rusya (ben bundan Çin anlıyorum) ve ABD arası yalpalanmalar, daha sıklıkla oluyor. Şüphesizki bu yalpalanmalar (derecesini bilemediğimiz) bir ölçüde "stratejik ortaklıkta ki pazarlığın" bir yansıması, ancak gelişmelerde asıl tehlikeyi de oluşturacak olan bu yalpalanmalar.
ABD nin Suriyede petrol ve su kaynaklarının kontolüne hakim olacak bir şekilde, Suriyeyi bölme planlarının, sadece bir başlangıç hedefi olduğunu, ve devamında diğer petrol alanlarınıda kontolü altına alma yolunda adımlar atacağından şüphesi olan sanırım düşünebilen ve geçmişten ders çıkaran hiç bir insan için su götürmez bir gerçektir. Bu gerçeğe bakarsak, kutuplaşmaların bu temelde nasıl olacağı ve devam edeceği de şüphe götürmez. Rusya, İran ve Suriye - ABD-İsrael. Türkiyedeki egemen sınıf-ların çıkarları, ABD nin, bölgede, özgül durumdaki çıkarlarıyla uyum değil, uyumsuzluk içinde. ABD nin "sınırlı "yeşil ışık yakması", üslerinin kullanılmasına ses çıkartmaması,"uyumsuzluğu" uzlaşmazlık derecesine getirmek istemediğinin bir göstergesi olabilir. Zaten önceki yazıda verdiğim alıntılarda da görüleceği gibi, ABD nin ""Afrin de bir "çıkarı" ve YPG ile bağlantısı olmadığı ""yönünde açıklama yapmasıda, bu göstergenin bir parçasıdır.
"Yeşil ışığın Boyut olarak sınırı başlangıçta Afrinde, ve yöre de stratejik önemli bir kaç yerin işgali olarak görülüyor. Küçük bölgesel savaşların, büyük savaşlara dönme olasılığının her zaman , bir kıvılcım olarak kendisini içinde taşıdığı gerçeğinden yola çıkarsak, Suriyedeki gelişmelere, ve özellikle ABD-İsrailin pratiklerine bağımlı olarak ,bu sınırlı "yeşil ışığı", bölge içinde sınırsız hale getirebilir. Buna bağımlı olarak diğer etken, TR içindeki gelişmeler, sermaye ve faşist iktidarın Rusya-ABD "yalpalama"larının aşırı ve ani bir şekilde bir tarafa kayması, bu askeri faaliyetin boyutlarının ne olacağını belirleyecektir.
Papağan gibi tekrarladığımı, bir defa daha tekrarlamakta yarar görüyorum; Halklar arası nefret ve düşmanlık, emperyalizmin yaşam kaynağıdır, burjuva , ve özellikle gündemle ilgisi olmayan konularla dini gerici borazancılığını bırakıp, halkların kardeşliği üzerinde yoğunlaşmak, Türkiyeli ve Suriyeli tüm devrimci ve demokratların dayanışması ve birliği konusunda önemli adımlar atması , gelinen yerde bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu sadece özelde-Türkiyede değil, genelde-Orta Doğuda gelişmeleri etkiliyecek bir atılım olacaktır.
Hiç yorum yok