Header Ads

Header ADS

Faşist iktidarın Afrin "macerası" üzerine -1

Afrin halkı - resim Fehim Işıktan
Efrîn...Îroj..."Em ê berxwe bidin..."
Yazılan her yazıda, Türk egemen sınıflarının "yürütücü" görevini üstlenen AKP faşist iktidarının Afrine saldırı ve işgal faaliyeti, yüzeysel ve genellikle "duygusal" yaklaşımlarla , sınıfsallıktan ve emperyalist planlardan uzak, Orta Doğuda temel "oyunculardan" ve onların "çıkarlarından bağımsız olarak değerlendirilmelerin hakimiyetini görmemek imkansız. 

Siyasi gelişimlerde, her şey göründüğü gibi değildir ve temel "oyunculardan" gelen "söylenceler" bütün gerçekleri içinde taşımayacağı gibi genellikle "çelişkileri" de içinde taşır. Gerçeklere göz kapatmak, sadece duygusal isteklerimize uygun yorumları seçmek değil, onları ortaya sermek ve derinlemesine irdelemek, olasılıkları objektif olarak değerlendirmek, ona göre tavırları belirlemek gerekir.

2006 da taktiksel içerikli Orta Doğu Projesi; İran ve Çin yazısında şu değerlendirmeyi öne sürmüştük.
""Orta Dogu Projesi" (yani orta doğu ülkelerinin "Lübnanlastırılması projesi) nin gerçekleşmesinde en önemli engellerden birisi, belkide en önemlisi İrandır."
Orta Doğu Projesinin çıkmaza girmesi “Yeni Dünya Düzeni” projesini de çıkmaza sokacaktır. Bu yüzden İran, projenin 4üncü adımı ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Bu “yeni Dünya Düzeninin kurulmasında en son aşamayı oluşturan Çin e giden yol, İranın “Lübnanlaştırılması” gerektirmekte."" Bunun gerçekleşmeside (Iraktan sonra) Suriyeden ve Türkiyeden geçmek zorunda.
Afrin özeli dahil, Orta Doğudaki tüm gelişmeler, 12 sene sonra aynı temel amacı hedefleyen olayların bir zinciridir. Aradaki tek fark,  Çin ve Rus etkeninin ortaya çıkmasıyla, dünyadaki "stratejik ortaklık"ların hızlı bir değişim süreci içinde olması ve bu nedenle artık ABD ve İsrailin tek başlarına ve kolayca at koşturamadıkları somut gerçeğidir.

Bu temelden hareket ederek, şu bilinen gerçekler ışığında Afrin konusuna değinelim;

1 - ABD ve İsrail Suriyenin toprak bütünlüğünü yeniden kazanmasını engellemek, özellikle petrol ve su alanlarının bir şekilde, dolaylı ya da dolaysız kontrolünü eline geçirmekten vazgeçmiyecektir. Bu yoldada hedef aldığı "ESAD" sız, merkezi olarak güçlü olmayan bir Suriye yaratma mücadelesine devam edecektir.

Gerçek şu ki, Türkiyedeki dini gerici, faşist iktidar böylesine bir girişimi "temel oyuncular" la bir çeşit anlaşmaya girmeden yapamaz. Bu "saldırı, işgal" çığlıkları, gerek İsrail ve gerekse ABD nin işine nasıl ve hangi ölçüde yararlı olabilir sorusuna , sanırım tek cevap, kıskaçları altına aldıkları Suriye Kürdistanı egemen sınıfı (ya da hala orda "sınıf" olmadığını iddia edenler için - egemen grupları) , daha da sıkı bir şekilde kıskaçları altına almaya, daha fazla tavizler almalarına hizmet edecektir.

ABD bir yandan silahlar gönderip, ordu kurmaktan, yardım etmekten bahsederken, arada da "Afrin in onların sorunu olmadığı" mesajlarını her iki tarafa da bildiriyorlar. 

Bölge koalisyon sözcüsü Colonel Ryan Dillon;
"Biz Afrinde faaliyet göstermiyoruz, Biz Orta Fırat Nehri Ovası kesiminde geri kalan ISIS leri yenmek için ortaklarımıza yardım ediyoruz. " diyor  
Aynı şekilde  Rankine-Galloway Afrin ve YPG ile ilgili olarak şunları söylüyor;
"Biz onları "ISIS i yenme operasyonu grubumuzun bir parçası olarak görmüyoruz. ..Onlarla hiç bir ilişkimiz yok...""
Bir tarafa şantaj ve korku (daha fazla taviz ve kıskacı sıkılaştırma) , diğer tarafa "sınırlı yeşil ışık" - "Afrine girebilirsin ama ordan ilerisine değil"..

Türkiye ile Stratejik ortaklığın çelişkide olduğu bu dönemde , ABD sırf  bağlantıları tamamen koparmamak, biraz olsun güçlendirmek amacıyla,  bu sınırlı "yeşil ışığı" yakabilir.

2 - Suriye egemen sınıfı ve Esad, ABD ve İsrailin planlarının bilincinde, ve Suriyeli Kürt grupların , bunlarla uyum içinde olan " Esadsız bir Suriye" planlarının farkında. Esad hala değişik bölgelerde ISIS le uğraşırken, İdlib le uğraşında zorluklar çekiyor. Televizyon ve haberlerde Suriye hükümeti temsilcilerinin "Türkiyeye müsaade etmeyiz" sözleri, "göz boyama", "Kürtlerle şimdilik çatışmadan kaçma " ve onları - geçte olsa - kendine çekme, ya da en azından, ABD ile bir saldırı olasılığında, "tarafsızlaştırma" , "oyalama" amacını gütmekte.  

Türkiye ile Suriyenin bu konuda bir anlaşma yapmış olma olasılığının yanında, bu tür bir "dikkatleri dağıtma ve başka yöne çevirme", Suriyenin gerek İdlib ve gerekse diğer bölgelerdeki faaliyetlerinde, olası bir "cephe" yi , şimdilik gündemden çıkartan bir faaliyet olarak görülebilir. İdlibin Suriye için hala önemli bir tehlike teşkil etmekte olduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak gerekir.

Suriyede ABD ve İsrailin fiziksel varlığı olduğu bir parçalanma, Türkiyenin kuzeyde bir bölgedeki faaliyetinden daha tehlikeli olduğu, bunun "sonradan çözümlenebileceği" anlayışında olabilecekleri yönündeki bir yorum, sanırım geçerliliğini korur.

Gerçekte Esad ın farklı zamanlardaki konuşmalarını dikkatli bir şekilde okursak , özellikle ABD nin Kürdistanla "ortaklığı" ilanı ve , Kürdistan liderlerinin " Esadsız Suriye" çağrısını yenilediklerinden bu yana, Türkiye gericiliği ile bir kooperasyona soğuk bakmadığı sezinlenebilir.

3 - İranın Kürdistanlarda ABD ve İsrailin askeri ve fiziki var oluşundan ne kadar rahatsız olduğu somut gerçeği, İranla Suriyenin yakın ilişkileri, yukarda Suriyenin "asıl tehlike" olarak neyi temel alıyor  konusundaki "geçerliliği" güçlendirir.

İran ın  "stratejik ortaklıkta" durmadan (genel anlayışın tersine - bilinçlice)  yalpalayan, Türkiyedeki gerici iktidarla Afrin konusunda çelişkisi olmayacağı değerlendirmesi sanırım yanlış olmaz.

4 - Rusya, (ve dolaylı olarak Çin) açısından ABD ve İsrailin Suriyede varlığı, Suriyenin toprak bütünlüğün tehlikede olması, ve devamında İranın hedef olması, kabullenilir bir sonuç olmayacağı yönünde. Bu nedenle, Kürdistan ABD-İsrail  ortaklığına karşı olacak hareketlere tamamıyle karşı olmayacakları, savaşı yaygınlaştırmayacak nitelikte, sınırlı operasyonlara, ve kazanımlara "yeşil ışık" yakma olasılıkları kaçınılmaz. 

Afrinden Rusların askerlerini çekme faaliyeti, bir anlamda, sınırlı bir operasyona "yeşil ışık yakma" olarak algılanabilir. 

5 - Türkiyedeki dini gerici, faşist iktidarın  Afrin macerası, "kendi başına" karar verdiği bir macera olarak, hele SADECE "seçimler nedeniyle" açıklanamaz. Faşist iktidara karşı (kendiliğinden) muhalefet giderek artmakta ve yaygınlaşmakta. Gelinen yerde, bu muhalefeti bastırmada çözüm, tarihi örneklerinde olduğu gibi, ırkçılığı kamçılayarak dikkatleri başka yöne çekmek, ülke içinde emekçi halkın muhalefetinin birleşmesini engellemek ve birbirine düşürmek ve en önemlisi "SAVAŞ" çığlıkları olarak kendisini göstermekte.  Rusya, İran ve Suriye ile  açık ya da gizli bir ortaklığın , ve hatta bir ölçüde ABD nin, çıkarları doğrultusunda olan bu  Afrin "macerası" , Türkiye içindeki gelişmeleri de durdurma  planlarıyla çakışan, iç ve dış, özel ve genel bir niteliğe sahiptir. 

Olayları "o bundan, bu ondan nefret ediyor bütün neden bu" gibi subjektif , sınıfsallıktan uzak değerlendirmeler, tam da faşist iktidarın aradığı ve istediği, ırkçılığı, halklar arası nefreti kamçılayan değerlendirmelerdir. 

Küçük bölgesel savaşların, büyük savaşlara dönme olasılığı her zaman , bir kıvılcım olarak kendisini içinde taşır. Bu savaşlarda en çok zarar görecek emekci halklar ve köylüler olacaktır.  Halkların kanının dökülmesi, göçlere zorlanması pahasına ırkçı ve şöven söylemler, savaş çığırtkanlığı, devrimci ve demokratların söylemleri değildir. Halklar arası düşmanlığı besleyen söylemlerden kaçınılması gelinen yerde önemini dahada belirgin hale getirmiştir. 

Önceki bir yazıda vurguladığım gibi  Türkiyedeki devrimci ve demokratlara, Türkiye Kürdistanı önderliğine bu  konuda büyük sorumluluk düşmekte, ve etkili olabilecek güce sahip. Türkiyede ve Suriyede halkların kardeşliğini sağlamada ve Emperyalistlerin kanlı planlarını engellemede Türkiyeli ve Suriyeli tüm devrimci ve demokratların dayanışması ve birliği konusunda önemli adımlar atmak, gelinen yerde bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu sadece özelde -Türkiye de değil, genelde - Orta Doğuda gelişmeleri etkiliyecek bir atılım olacaktır.

Türkiyede Afrin "macerasına" karşı "şövenist" söylemler yerine, savaşa karşı kitleleri harekete geçirmek, en geniş kitle protestoları organize etmek, emperyalizmin ve faşizmin iğrenç yüzünü teşhir etmek gündemde olan sorumluluktur. 


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.