Ahmet Nesin ve “Orta Asyadan gelenler”in geri gitmesi çağrısı üzerine
Saldırının provokatörü İçİşleri bakanı ile |
Bir toplumun gerek ideolojik olarak gerekse eğitim olarak bulunduğu seviyenin en önemli belirtileri “ön yargılar” ın yaygın ve hakim olmasıdır. Çünki önyargılar, burjuvazinin kendi hakimiyetini güçlendirmesi ve kalıcılığını sağlayabilmesi için yaratılması ve pekiştirilmesi gereken, en önemli “toplumsal düşünce” yaratımı faaliyetini oluşturur. Sınıflar arası çelişkilerin artık ortadan kalktığı, çelişkilerin sosyal tabakalar ve kültürler arası farklılıklar olduğu burjuva teorileri, bu “önyargıların” yaratılması zorunluluğunun temel pratiklerini oluşturur. Kısacası, sınıf savaşımında burjuvazi, emekci halkları ve onların gücünü bölerek , kendini güçlendirmeyi hedefler. Ön yargılar, emekci halk içinde farklılıkları derinleştirerek onların birleşmesini engelleyici, ve gerektiğinde çatışmalarını sağlayıcı, dikkatleri sınıf mücadelesinden ve burjuva iktidarından başka yöne çekici niteliğe sahip unsurlardır.
Özellikle Türkiyede , 1980 lerden sonra yaratılmaya ve pekiştirilmeye başlanan bu “ön yargı” düşünce ve tavır, gelinen yerde, yaşamın her alanında , her konuda, kendisini Marksist Leninist sol olarak adlandıran hareket ve bireylerden, liberallere kadar, hepsinin yorum ve değerlendirmelerinde , bütün çıplaklığıyla göstermektedir.
Faşist bir saldrıyı protesto etmek amacıyla, İlericilik adına yapılan , ideolojiyi ve İktidarı hedef almayan, “önyargılı” etniksel ve mezhepsel yaklaşım ve değerlendirmeler, tarihin hiç bir döneminde, hiç bir zaman emekci halkların ve mücadelenin çıkarlarına hizmet etmemiştir, edemez. Tam tersine, etniksel “önyargılı” yaklaşımlar, işçi sınıfının ideolojisinden uzak, ona yabancı , etniksel anlayış ve tavırı güçlendirmek için uğraşan burjuvazinin ekmeğine yağ süren yaklaşımlardır.
Ahmet Nesin in cenaze törenine yapılan iğrenç faşist saldırıyı protesto amacıyla tüm doğruları getirip sonunda , “””Hani Orta Asya'dan geldiniz ya, gidin oralara, bırakın buraları İNSAN olanlara, Taş Devri'nden yavaş yavaş geçiş yaparak yaşamaya çalışın, sizi kurt mu besler, ayı mı sever, artık o kadarını bilemem ama insan olmadığınızdan eminim.””” sözleriyle yazısını bitirmesi, yazısının objektifliğini silip, ne kadar subjektif- ön yargılı yaklaşımı olduğunu ortaya koymuştur.
Ahmet Nesin, bu bitiş sözleriyle, cenazeye saldırıdan “sorumlu” olarak AKP dini gericiliği, dini gerici faşist ideolojiyi, sistemin faşist ajanlarını değil, sınıf ve düşünce ayırımı yapmaksızın , “Orta Asyadan” gelen tüm etnik grubu hedef alıyor. Yani Ahmet Nesine göre sorun, ne sınıfsal, ne de hatta sosyal, ama, etniksel bir sorun. Ona göre “ Orta Asya” dan gelenlerin hepsi aynı kafada, aynı şekilde vahşi ve iğrenç, onlar giderse , sorun çözülür, ne vahşet kalır , ne de bu tür iğrençlik....
Ne ilginçtirki, genelde emperyalist burjuvazi, özelde AKP dini gericiliği de benzer “ön yargılı” değerlendirmeler yaparak, hatta bu düşünceyi yüzlerce kitaplar yazıp teorileştirerek, sorunların “sistem” le ilgili değil, sistem içindeki “bozukluk” larla, “kültürel” farklılıklarla ilgili olduğunu, bazı zorlama değişikliklerle “çözümlenebileceği”ni iddia ediyorlar.
Bu nedenle, her şeyden önce , bu tür “ön yargılı” yaklaşım, burjuva ideolojisinin “doğru” olarak onaylanması sonucuna ulaşır. Yani burjuva ideolojisinin borazancılığıdır.
İkincisi bu tür yaklaşım, diğer bir halk kesimini karşıya alıp, ayırım yapmadan , aşağılayarak, suçlayarak , özelde o grup içindeki, genelde diğer gruplar içinde, aynı “ön yargıları” besler, pekiştirir ve tavır almaya zorlar, “ön yargısı “ olmayanları da bu tür yaklaşıma iter. Yani bu tür yaklaşım, “ön yargının”, “ ırkçılılığın” , faşist iktidarın borazancılığıdır.
Sıradan bir demokratın bile karşı çıktığı ve çıkacağı bu tür iğrenç saldırıları, ideolojik ve dönemsel özgüllüğünden koparıp, olayı bir etnikliğe bağlamak, sadece burjuva ideologların ve sözde aydınların işidir. Çünki bu tür yaklaşım sadece ama sadece dini gerici faşist iktidarın işine yarar.
Bu tür iğrenç faşist saldırılardan birey önce insan olarak, sonra –eğer o ülkedense- o ülkeden olma nedeniyle karşı çıkar ve utanır.
Karşı çıkıp çıkmamak, protesto edip etmemek, bireyin kendisini hangi ideoloji ve anlayışla özdeşleştirdiğine bağlı bir sorundur, (ideolojisi ırkçı olmadığı sürece) etnikliğine bağımlı olarak değil. Yani sorun İdeolojiktir, etnik değil. Sorun faşist diktatörlük, Türkiyedeki ve Orta Doğudaki gelişmeler, gericiliğin önü açık bir şekilde , ciddi bir muhalefet görmeden güçlenmesi sorunudur.
Sorunların “ Orta Asya” dan gelen lerin geri dönmesi ile halledileceğine inananlar, kendilerinin de içinde yaşadığı ülkede ki gerici gelişmelere seyirci kalmaya devam etsinler, ve hatta, bu tür “önyargılı-ırkçı” değerlendirmeleriyle, bu gericilere yardımcı olsunlar. Ancak “Orta Asya” dan gelen, “Rusyadan gelen”, önceden burda olan, sonradan gelen, ön kişiliği (etnikliği-mezhebi vs) ikincil olan, tüm emekci halk, devrimci ve yurtseverler, (dini temel alan) bu gerici faşist hükümete ve “etnikliği olmayan” sermaye iktidarına karşı mücadelelerini, sizin gibi borazancılara rağmen, şimdilik zayıf, ama güçlenerek devam ettireceklerdir.
Ön yargılardan, ve bunun getireceği kaçınılmaz sonuç olan ırkçılıktan kurtulmadan, olaylara ve gelişmelere sınıfsal açıdan bakmayı öğrenemeden, objektif olunamaz, “Orta Asya”dan gelenleri geri göndersende, ne sermayeden, ne de onun dini gerici faşist iktidarından kurtulamazsın. Sınıfsal, objektif bakışın olmadığı sürece, “önyargılarla”, onların ideoloji ve çıkarlarının borazancılığını yapmaya devam etmiş olursun.
Yani, eski tas eski hamam.
Eylül 17, 2017
Hiç yorum yok