TDKP - Partimizin 19. Yılı ve deneyimler üzerine - Nisan 1999
Devrimin Sesi
Partimiz TDKP bundan 19 yıl önce, Şubat 1980'de kurulmuştu. Geçen bu on dokuz yılın, istikrar ve düzen içinde değil de, ülkede ve uluslararası düzeyde büyük çalkantılar içinde geç tiği göz önüne alınırsa, bu kuruluş yıl dönümünde kendi tarihimizin ana unsurları ve köşe taşlarını genç kuşaklara yeniden anlatmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Özellikle de, partimizin bugün gösterdiği gelişme ve işçi sınıfı hareketi içinde tuttuğu mevzi dikkate alınırsa, bu zorunluluğun önem ve anlamı daha iyi anlaşılır olacaktır.
İşçi sınıfı ve halkın öncü yönetici gücü olma iddiasıyla ortaya çıkmı sayısız sol grup içinden sıyrılıp, işçi sınıfının öncü partisi, tüm emekçi halkın umudu haline gelme yoluna girmesini, tarihin ve sınıflar arasındaki mücadelenin materyalist yorumu ile açıklayacaksak, partimizi bugüne getiren kazanımları ve her dönemde bir sonraki gelişmenin yolunu açan mücadelesinin ana unsurlarını bilmek ve özümsemek zorundayız. Herkes açık seçik bilmeli, kafasına ve eylemine kazımalıdır: Eğer, tarihi kazanımları olmasaydı ve onlara dayanılmasaydı; örgütümüzü temsil eden bugünkü kuşağın, işçiler arasındaki şimdiki pozisyonu kazanması olanaksız olurdu.
Partimizin tarihi bir anlamıyla, gerek iradesi dışındaki zorunluluklardan, gerekse kendi iradesiyle belirlediği ihtiyaçlardan kaynaklanan yeniden inşa lar tarihidir. Örgütümüz, iki kez karşı devrimin çıplak zoru ile (öncel örgütümüz THKO'nun 71'deki yenilgisi, 12 Eylül 80 yenilgisi), bir kez de tasfiyecilik (85-87 yılları arası) tarafından tasfiye noktasına itilmiştir. Buna karşın, her gericilik ve tasfiye döneminin ardından örgütümüz ve partimiz, eksiklerini gidermeyi; güçlerini toplamayı, çizgisini ve örgütünü yenilemeyi; inanç, inat ve ısrarla sınıfa bağlanmayı bilmiştir.
Sermayenin mezar kazıcısı işçi sınıfı gelişiyor ve mücadele ediyordu; işçi sınıfına, devrime ve sosyalizme sadık, kararlı ve inançlı komünistlerin toparlanmaları ve tarihi görevlerine sarılmaları hiçbir şekilde önlenemezdi. Öyle de oldu; gericiliğin ve tasfiyeciliğin, siyasi hayatı bitti diye karar ilan ettiği her noktada partimiz, halk hareketinin talep ettiği görevlere sarılmayı ve sınıf hareketinin merkezini tutmayı kararlılık ve yetenekle başardı.
Öncel örgütümüz THKO ve partiye giden yol
68 hareketine tanık olan, tüm dünyada gençlik eylemlerine yol açan dönemde, ülkemizde de canlı ve kitlesel bir gençlik hareketi boy verdi. Bu hareket özellikle, Avrupa daki soyut özgürlük ideali ni ö ne çıkaran ve yarı anarşist denilebilecek gençlik hareketinden,sosyalizme yönelmesi, emekçi halkla birleşme isteği ve halkın genel uyanışının hızlandığı bir dö neme denk gelmesiyle ayrılıyordu. 68 hareketi, bir gençlik kitle hareketi olmasının yanı sıra, bir genç aydın hareketi de oldu. Hareketin, uluslararası ideolojik akı mlardan beslenmekle birlikte, kendine özgü özellikleri olan politikgruplar (1970 yılına gelindiğinde, hareket gerilemiş, bu gerilemeyle de bağlantılı olan bir çok politik grup ortaya çıkmıştı , bunlar proletarya ve sosyalizm iddiasına karşın sosyalistdeğildi.) olarak örgütlenmesiyle (1) sonuçlanmasının (bir tür başarı) nedenlerinden biri burada yatıyordu.
İç ve dış ideolojiksınıfsal nedenlerini (2) bir yana bırakarak söylersek, bu hareketin en önemli zaafı gelişmekte olan işçi hareketi ile birleşememesi idi. Buna karşın hareket, geniş bir ileri gençler topluluğu yaratması ve bir aydın hareketi de olması nedeniyle, sosyalist iddialı bir çok örgüt ortaya çıkarmıştı. Partimizin önceli THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) bu örgü tlerden biri idi ve Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil ve arkadaşları tarafından kurulmuştu. Deniz Gezmiş, 68 hareketinin simgesi olan bir kişilik; arkadaşları o dö nemlerin en itibarlı gençlik liderleri idi. Bu nedenle de, işçi sınıfı ile birlik sürecinde doğmuş olmadığı halde; THKO, ilgili dönemde kurulmuş olan benzer örgütler arasında ö n plana çıktığı gibi; halk içinde bunların en fazla bilineni, ilgi göreni ve sempati toplayanı da olmuştu.
THKO, silaha sarılan küçük bir topluluğun tüm halkı peşinden sürükleyerek devrime önderlik edebileceğine inanan bir anlayışa sahipti (3). O, bu inancında samimi ve iç tendi. Bu nedenle de, her biri aslında birer kitle önderi olan militanları silaha sarıldılar. THKO'nun başlattığı silahlı mücadele,başka silahlı örgütlerin kurulması ve mü cadeleye girişmesiyle birlikte hızla yaygınlaştı. Silahlı mücadele esasta, Türkiye'deki 68 hareketinin sonu anlamına geldi: Kitle hareketinin, 1970 yılı sonlarına doğru düşüşe geçmesi; gericiliğ e karşı gençlik kitle mücadelesinin, öncülerin silahlı mücadelesi ne dönüşmesi; gerileyen kitle hareketi ve yayılan silahlı mücadelenin sermaye tarafından, ABD patentli askeri faşist bir darbe ve yarı askeri faşist bir rejime dayanılarak kanlı bir şekilde ezilmesi: 1968 hareketi ve gücünü 68 hareketinden alacak, daha sonra da 71 sol hareketi olarak anılacak silahlı hareketin (örgütlerin) geliş me eğrisi böyle olmuş ve sonu da böyle gelmişti.
1971'deki faşist askeri darbe ve yarı askeri faşist rejim üzerine çok şey yazılmıştır ve genç kuşaklar, o dönemi tanıtan bilgileri, partimizin çeşitli belgelerinden ve ö teki materyallerden kolayca edinebilirler. 12 Mart darbesi ile birlikte, ülkenin bütününde sıkıyönetim ilan edildi; kitle hareketi durduruldu, işçi ve gençlik örgütleri dağıtıldı, binlerce genç ve yü zlerce aydın zindanlara dolduruldu. Parlamento , generallerin emrine girdi ve ülkede bir insan avı başlatıldı. 71 hareketini temsil eden THKO, THKP-C ve TKP-ML gibi örgütlerin bir kısım kurucu ve yö neticisi sokaklarda, dağlarda ve işkencehanelerdeyok edildi; gerikalanlarının büyük kesimi ise, işkencelerden geçirilerek tuuklandı, ağır cezalarla cezalandırıldı. THKO'nun 71 yılı başlarında tutuklanan liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmeleri hareketin yenilgisinin ilanı oldu.
1971 sol hareketi, demokratik bir hareketti ve onun en önemli unsuru olan öncel örgütümüz THKO devrimci bir örgüttü. Buna karşılık bunlar, küçük burjuva maceracı bir çizgiyi temsil ediyorlardı. Bu hareket ve bu örgüt, işçi sınıfının ve proleter sosyalizminin bakışaçısı, anlayışı ve çizgisini temsil etmediği gibi, kaçınılamaz bir yenilgiye de mahkumdu. Tü rkiye sol hareketine sosyalizm adına egemen olan elli küsur yıllık revizyonist çizgiye bir tepki olarak ortaya çıkmış; ne yazık ki, büyük ölçüde uluslararası nedenlerle ve bu elli yıll ık revizyonist çizginin yarattığı tahribat nedeniyle onu ideolojik olarak da aşıp, işçi sınıfı ile birleşme yoluna girememişti.
Buna karşılık, genel olarak 1971 hareketi, özel olarak da THKO Türkiye halkının bağrından çıkmıştı; gençliğin halka en bağlı, en nitelikli öğeleri tarafından temsil ediliyorlard ı ve bu hareketin geleceğinden, işçi sınıfına dayanmayı esas alan proleter sosyalist (Marksist-Leninist) bir akımın çıkması (hareketin aynı zamanda bir genç aydın hareketi olduğ unu belirtmiştik) ve ardından işçi hareketiyle birleşmeye girişmesi önlenemezdi.
Nitekim, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının halka, devrime bağlılıklarının yanı sıra, darağacından haykırdıkları Marksizm-Leninizm'e inançları bir göstergeydi. 12 Mart darbesi, yenilgi ve da ğılma anlamına gelmişti. Ne var ki, hareketi yok etmeyi başaramamış; süreç, örgütlerin yeniden toparlanması; bazılarının, parçalanma getiren reformcu bir muhasebesi; öncelimiz THKO'nun ise özele ştiriye girişmesi, Marksizm-Leninizm'e sarılması ve işçi sınıfı ile birleşme mücadelesi ile sonuçlanmıştı.
THKO'nun geriye kalan militanlarının başlattıkları muhasebe; yani benimsedikleri işçi sınıfına bağlanma amaçlı devrimci özeleştiri ve bağımsız bir sını f partisi olan devrimci komünist partisini inşa etme çizgisi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının darağaçlarından ilan etmişoldukları işçi sınıfına, halka ve Marksizm-Leninizm'e bağlılıklarını n tamamlayıcısı oldu. 1973 ve 74'de olgunlaşan ve sonraki yıllara yayılarak gelişen özeleştiri, işçi sınıfına dayanmaya giden yolun ve partimizin sonraki gelişiminin rotasını deği ştirilemezcesine çizmişti.
1971 yenilgisinin ardından başlayan özeleştiri süreci, 1973-74 de belirginleşen toparlanma ile gelişti ve 1975 yılında ilk önemli dönemeci geçti. Bu, 71 hareketinin öteki unsurları olan TKP-ML, THKP-C gruplarının bazı kesimlerinde örgütümüzdekine prelel bir özeleştiri eğilimini teşvik etti. Örgütümüz, 'Geçmişin Özeleştirisi ve Marksist-Leninist Parti Meselesi \'dczerine' bro şürlerinin açtığı yoldan (kuşkusuz bu broşürlerin geriye dönük yönleri de eleştirilerek) ilerledi; 1975 yılında GMK (Geçici Merkez Komitesi) kuruldu ve ardından illegal (teorik) merkez yayın organı YOLDAŞ dergisi çıkarıldı. Yoldaş'ın çıkışı, örgütümüzün işçi sınıfına dayanmasında; her türden reformist, revizyonist, modern revizyonist ve maceracı akıma karşı ideolojik savaş ta ve partinin ideolojik ve örgütsel temellerinin atılmasında hayati bir adımdı. Rolünü halen sürdüren Yoldaş, örgütün yeniden kuruluşu, özeleştiri süreci ve Leninizm'in örgütümüzdeki zaferinin en önemli organlarından biri olmakla kalmadı; öteki gruplardaki özeleştiri sürecinin hızlandırılması, birer (kendi istekleri) grup olarak örgütlenmeleri, devrimcilerin birliği ve sın ıfın partisinin birlikte kurulması çizgisine doğru çekilmelerinin organı da oldu.
Yoldaş'ın bu ilk sayısı, küçük burjuva maceracılığının eleştirisi ve devrimin kitlelerin eseri olduğu anlayışının savunusu na ayrılmıştı. İşçi sınıfını n toplumsal ve tarihi rolü ve işlevini anlamak esastı: Orada bir yazıda, THKO'nun işçi sınıfına dayanması ve çalışmayı sınıf içinde örgütlemesinin zorunlu olduğunun altı çiziliyor, örgütün merkezi görevinin işçi sınıfının bağımsız devrimci partisini inşaşetmek olduğu ilan ediliyordu. Çünkü, işçi sınıfının fiili öncülüğü olmaksızın, devrim ve sosyalizm yönünde herhangi bir değişim olmayacağı gibi, işçi sınıfı zafere ancak devrimci partisi aracılığı ile ulaşabilirdi. Eksikleri ve daha sonraki süreçte dü zeltilecek olan yanlışları taşısa da, Yoldaş dergisinin ilk sayısında ilan edilen görüşler, örgütümüzün çizgisinin temel taşlarını oluşturdu. O, MarksistLeninist bir örgüte dönü şme yoluna girmişti:
''THKO'nun merkezi yapısıyla yeniden örgütlenmesi, GMK'nın kurulması ve YOLDAŞ'ın yayınlanmaya başlaması THKO'nun gelişme sürecinde gerçek bir dönüm noktası oldu.'' (1980 TDKP Kongresi Belgeleri.)
Örgütün yeniden inşası ve partinin kuruluş kararı
GMK'nın oluşumu ve Yoldaş dergisinin çıkarılması, bir yandan örgütün yeniden kuruluşu, kitle hareketine yeni bir temelde katılım anlamına gelirken; öte yandan, özeleştirinin derinleş mesi; işçi sınıfının devrimci komünist partisinin kuruluşunun ideolojik, siyasal ve örgütsel görevlerinin üstlenilmesi ve adım adım yerine getirilmesi anlamına da geldi. Yoldaş'ın 2 ve 3. sayıları , modern revizyonist sovyet sosyal emperyalizmi, Troçkizm ve yeni Troçkizm ile işçi sınıfının (bilimsel sosyalist) Marksist-Leninist görüşleri arasındaki ayrım çizgisini kalın ve aşı lmaz çizgilerle vurguladı. Öte yandan, örgütümüz asla birtakım doğru görüşlerin savunulduğu bir kulüp değildi; kitle hareketine katılma, işçi ve emekçi kitleleri örgü tleme ve onlar arasında örgütlenme görevlerine de aynı sayılarda sürekli vurgu yapılıyor ve dikkat çekiliyordu. Nitekim 1976 Şubatı, örgütümüzün kitleleri aydınlatma ve örgütleme aracı olan kitle yayın organını (Halkın Kurtuluşu) çıkarışına tanık oldu. Bu, örgütümüzün işçi ve emekçi hareketine bağlanma kararlığını n bir belirtisi ve partiye giden yoldaki adımların bir tümleyicisi de olmuştu.
İşçi, emekçi ve gençlik hareketindeki yeni uyanış ve ilerleme, hem kendi tarihinin, hem de dünyada ve ülkemizde uzun süreden beri egemen olan 'üst tabaka sosyalizmi ve devrimciliği'nin örg ütümüzün anlayış ve çalışmasında yarattığı etkiyi yıkmasında önemli bir olanaktı. Buna karşın, gerek örgütümüzün teorik ve siyasal gelişmesi, gerekse örgütsel dönüşüm ve inşa süreci düz, engelsiz bir yol izlemedi. Teorik ve siyasal tezlerde yalpalamalar olduğu gibi, sınıf içindeki çalışmada pratik zayıflama dönemleri de yaşandı. Bunda, Marksizm-Leninizm 'i kavrama derecesinin birrolü olmasının yanı sıra; sonradan atılacak burjuva öğelerden gelen direniş ve sol kamuoyuna egemen olan sınıf dışı geleneğin rolü de yadsınamazdı.
Teorik ve siyasal inşa ile ilgili tezlere karşılık düşen yazılarda, Maocu 'üç dünya teorisi' ve Mao'nun revizyonist çizgisinin 'Marksist bir çizgi olduğu' (Yoldaş 2. sayı ) tezi de kabul edilmişti (4). Yoldaş'ın 4. sayısı bunları tamamladı ; revizyonist tırmanan faşizm teorisi artık çizgimizin bir unsuru olmuştu. Örgütümüzün gelişme sürecinde, üç dünyanın kabulüyle başlayan sağ yalpalama, THKO dışından bir grubun saflarımıza katılmasını; (istisnalar dışında) giderek gerici, sağcı bir direniş unsuru ve gizli bir hizip olarak örgü tlenmesini teşvik etti. Bu nedenledir ki, bir bütün olarak işçi sınıfına ilerlerken;örgütümüzün saflarında, 1976'nın son ve 77'nin ilk yarısı arasını kucaklayan sert bir mücadele patlak verdi; bunun, bizi tarihimizdeki en önemli dönemeç noktalarından biri ile yüz yüze getirmesi kaçınılamazdı.
Öyle de oldu; dönemecin hizbin tasfiyesiyle (5) geçilmesi çok doğaldı. Çünkü örgütümüz, işçi sınıfına bağlanmayı ve işçi sınıfının öncü partisine sahip bir s ınıf olarak hareket etmesini başarmada kararlı idi; bilimsel sosyalist teoriyi özümseme ve bir eylem kılavuzu olarak kullanma sürecinde onu yolundan hiçbir güç döndüremezdi. Nitekim Mao yu, Maocu üç dünya yı ve revizyonist tırmanan faşizm teorisini kabul etmiş olmasına karşın; örgütümüz, bu teori ve tezlerin pratik politik ve örgütsel sonuçlarını gerçekte asla kabullenmemişti. Yolda ş'ın tırmananfaşizm teorisinin ilan edildiği 4. sayısı ve Maocu Aydınlık ve öteki yarı Maocu çevrelere karşı sürdürülen (emperyalizm ve iç gericiliğe karşı mü cadele ve ittifaklar sorunu üzerine) polemik bunu kanıtlar. Örneğin, Yoldaş'ın 4. sayısına bakan herkes, 'tırmanan faşizm teorisi'nin yanı sıra; ittifak politikasını devrimci bir şekilde ele alan, gerici bir mihraka karşı mücadelede diğer bir gericiye dayanılamayacağı nı ilan ederek devrimci konumu savunan başka bir yazıyı görebilir. Bu yazıda ortaya konulan çizgive savunulan görüşler (iç gericiliğe karşı mücadeleye öncelik veren ve taktiğe temel olan yazı), bazı darlıkları teşvik etse de; Leninizm iddiasındaki öteki örgütlerden farklı olarak örgüt ümüzün devrimci yolda yürümesinin dayanaklarından biri olmuştur.
Bir yanda, örgütümüzün gelişen çizgisinde dalgalanmaya neden olacak derecede artan sağcı etki; öte yanda, faşist saldırılar karşısında yenilgiye uğrayan gençlik hareketindeki gerilemenin örgütümüze kestiği (örgütümüz o dönemde üniversite ve gençlik örgütlerinde en güçlü örgüt durumundaydı) fatura.. Örgütümüzün işçi sınıfı ve gen çlik arasındaki mevzilerinin zayıflaması kaçınılamazdı. Sağ ideolojik yalpalama, pratikte kitleler karşısındaki sekter eğilimlerin güçlenmesi olarak dışa vurmakta ve örgütün işçiler ve gençlik içindeki mevzileri hızla zayıflamaktaydı. Olgular, örgütümüzde sağcı ideolojik ve politik tezlere baştan beri karşı çıkan ve Marksist-Leninist görüş leri savunan bir grup (cezaevinde idiler) yoldaşın eleştiri ve karşı çıkışlarının haklı olduğunu tartışılamaz şekilde kanıtladı.
Örgütteki durgunluğun ve mevzilerdeki gerilemenin dışa vurmasının üzerinden fazla bir zaman geçmemişti ki, GMK özeleştiri (6) yaptı ve sağcı eğilime muhalefet eden yoldaşların tezlerini GMK 'nın tezleri olarak benimsedi. Bu tez ve görüşlerin örgütte kabul edilmesininin önlenemez olduğu açıkça belli olmuştu. Örgütün gidişatı ve yönünün daha belirgin bir hale gelmesi, saflar ımızda gizli bir hizip olarak örgütlenmiş grubu, tırmanan faşizm teorisinin savunucusu olmasına karşın, sözde solcu bir mevziden başkaldırıya ve yıkıcı bir faaliyetle açı ktan ortaya çıkmaya zorladı. Hizip örgütten atıldı; böylece, örgütümüzün işçi sınıfıyla birleşmesi ve Marksizm-Leninizm'i proleter bir mevziden özümsemesinin yolu daha da genişledi.
Hizbin tasfiyesi ve hareketimizin, tuttuğu mevziyi devrimci bir şekilde yenilemesi örgütümüzde belli bir canlanma yarattı. Yoldaş dergisi, 6. ve 7. sayıları 'tırmanan faşizm' ve 'üç dü nya teorileri'ni eleştirdi ve siyasal çizgimizdeki eklektizme ağır darbeler indirdi. Kuşkusuz, bunlarla yetinilmedi; yeni, teorik bir yayın organı çıkarıldı, politik bir platform yayınlandı. Yoldaş ve Parti Bayrağı, devrimin meseleleriyle ilgili peş peşe tezler yayınladı; Yoldaş , kendi örgütsel çalışmamızın zaaflarıyla mücadeleyi üstlenirken; Parti Bayrağı, başta elli yıllık revizyonist akım olmak üzere Maoculuğun, kendi geçmişimiz dahil maceracılığın ve ortayolcu akımların eleştirisine girişti ve önemi yadsınamaz polemikler yürüttü. Kısa denilecek bir dönemde, öteki sosyalist akım vegrupların çizgileri ile örgütümüzün çizgisi arasındaki ayrım noktaları görmezden gelinemez şekilde belirginleşti.
Örgütümüzdeki gelişme, sadece teorik ve politik tezler yayınlama ve bir programın temellerini atma girişiminden ibaret değildi. Örgütümüzün amacı aynı zamanda, legal olanakları kullanma yetene ği de taşıyan, illegal temele sahip; illegal işçi örgütleri toplamı olan devrimci bir örgüt olarak yeniden şekillenmekti. Yani, sosyalizmle işçi hareketinin mevcut koşullardaki birliği üzerinden devrimci, komünist bir sınıf partisinin kuruluşuna varmaktı.
Örgütsel cephede de, hem örgütsel çizginin oluşumu, hem de hergünkü çalışmanın iyileştirilmesine dayanan bir çalışma tarzının inşası yönünde, önceki dönemin ç izgi ve faaliyetinin eleştirisi üzerinden adımlar atıldı. Yoldaş dergisinin 4. sayısında, sonra da hem Yoldaş da hem de öteki yayınlarda ve iç genelgelerde, Leninist parti anlayışını ve sınıfa dayanman ın görevlerini vurgulayan yazılar olduğu gibi, örgütü, işçi ve emekçiler arasındaki hergünkü çalışmayı iyileştirme temelinde yeniden inşa edecek olan çalış ma ile ilgili yazılar da (belki daha çok) yayınlandı. Teorik olduğu gibi, örgütsel alandaki mücadele geliştikçe ve örgütün gündelik harekete katılışının önü açıldıkça, örgü t yaşamında ve gündelik çalışmada giderek artan bir cesaret, girişkenlik ve bir enerji yoğunlaşması kendini göstermekte gecikmedi.
Bir yandan, teorik ve siyasal inşa ile ilgili tezlerin, daha sonra nispeten de olsa giderilecek yanlışları taşıyor olsa da, ortaya çıkması; öte yandan, örgütsel inşa alanında teori ve pratikte atı lan adımlar, işçi sınıfının öncü partisinin kuruluş sürecini belirginleştirildi, hızlandırdı. Örgütümüz, 1977 sonlarına doğru bir ileri militanlar toplantısı (İMT) yaparak, safları ndaki düşünce, eylem ve irade birliğini yeniledi, bir Konferans hazırlığına girişti.
THKO Konferansı 1978 Ekimi'nde toplandı. GMK'nın sağ yalpalama ile ilgili özeleştirisi dahil, yayınlanmış ve tartışılmış olan tezleri onayladı; örgütün, temel olarak işçi sı nıfı ve emekçi tabakalar arasında inşasını planlayan ve geçmiş çalışma ve örgütlenmeyi bu plan temelinde eleştiren GMK raporunu tartıştı ve benimsedi. Konferans ımız, THKO adının, komü nist niteliği ve amaçlarıyla uygun düşmediği ve sınıfın devrimci partisinin kuruluşunun yakın olduğu tespitlerinden hareketle, örgütümüzün adını TDKP-İÖ (Türkiye Devrimci Komünist Partisi İnşa Örgütü) olarak değiştirdi.
THKO'nun bu ilk, aynı zamanda son Konferansı, örgütümüzün yaşamındaki en önemli olaylardan biridir. Öyle ki bu Konferans, partimizin kuruluşu tarihine, GMK'nın oluşumu ve özeleş tiri sürecinin başlamasından sonra, örgütümüzün yaşadığı ve geçtiği en önemli dönemeç olarak geçecektir.
1970-71'in THKO'sundan 1978'in TDKP-İÖ'süne.. Bu süreç kuşkusuz kolay yaşanmadı. Ancak gene de, işçi sınıfının bir partiye sahip olabilmesi için gerekli teorik, siyasal ve örgü tsel temel, önemli yanlış ve eksikler hala bulunsa da, asgari olarak atılmıştı. Örgütümüz bu noktaya, açık ki kitle mücadelesine katılmayı temel alan; enerjisini işçilerin uyanışı ve eyleminingelişmesi, bilincinin ve örgütlenmesinin ilerlemesine yönlendiren; aynı zamanda, bütün çalışmasını işçi sınıfının devrimci partisinin inşasının siyasal, teorik ve örg ütsel görevlerinde merkezleştiren bir çizgi ile gelmişti.
Bir parçası olarak örgütlendiği işçi sınıfını ve halkı devrim ve sosyalizm mücadelesinde örgütleyecek ve kopmazcasına bağlı olduğu işçi ve emekçi kitlelere yol gösterip yö neticilik edecek öncü bir sınıf partisi.. Örgütümüz ve onun o dönemdeki yönetici ve üyeleri, ne türden hatalar yapmışolurlarsa olsunlar, onların takdire şayan bir şekilde hiç sapmad ıkları, hiçbir zaman tereddüt göstermeden bağlandıkları en temel ve en acil görev işte buydu.
Örgütümüzün, proletarya partisini inşa görevini proletaryanın en acil temel görevi olarak belirleyip benimsemesi, partimizin tarihindeki Marksizm-Leninizm'i ve proletarya devriminin özünü kavrayan en önemli adımdı... Bu.., ''örgütümüzün Marksizm-Leninizm yolunda ilerlemesinin ve TDKP'nin doğuşu ve bugüne gelişinin temel taşların dan biri oldu.'' (1990 Genel Konferansı Belgeleri) Bugün gelinen yerde çok basit miş gibi görünse de, içinden çıkıp geldiğimiz koşullarda, bağımsız bir sınıf partisinin inşası görevini temel ve acil görev olarak ele almak, içten ve dış tan gelen bütün saldırı ve baskılara karşı yolunda yürüme tutumunu sürdürebilmek, sınıfa ısrarlı bir bağlılık, kesin bir kararlılık ve devrimci bir uzak görüşlül ük gerektirmekteydi. Bu nedenledir ki, 1990 Genel Konferansı, THKO'dan TDKP'nin ilanına gelişi, yukarıdaki sözlerle anıp açıklarken çokhaklıydı.
Partinin kuruluşu ve partili mücadele
Ekim Konferansı ve TDKP-İÖ nün kuruluşu, örgütümüzün saflarında yeni bir coşku ve kaynaşma yarattı ve emekçi kitleler arasındaki çalışma yeni proleter bir soluk aldı. Çünkü Konferansımız sadece, partimizin teorik, siyasal ve örgütsel temelinin gelişme rotasını tayin etmekle kalmadı; aynı zamanda, örgütün önüne pratik bir mevzilenme ve örgütlenme planı da koydu. Bu plan, çalışma ve mevzilenmedeki sapmaların eleştirisi üzerinden yapılan; güçlerin, işçiler arasındaki çalışma temel alınarak dağıtılmasını yenileyen ve çalışma tarzın ın özelliklerini ve gelişme yönünü netleştiren bir plandı. Güçlerin mevzilenmesindeki bazı tereddütleri yıktığı gibi, örgütün daha enerjik ve verimli bir çalışmaya yönelmesinde teşvik edici bir etken de oldu.
Öte yandan Konferans, proleter devrimcilerin birliği politikasının (7) anlamını değiştirmiş ve birliğin artık TDKP-İÖ ne katılarak gerçekleşeceğini ilan etmişti. 'Proleter devrimcilerin birliği'nin, gelinen yerde, uluslararası komünist hareketle birlik, ortaya konulan Marksist-Leninist program ve siyasetlerde birlik ve TDKP-İÖ saflarında birlik demek olduğ unun (Kongre Belgeleri) ilan edilmesi, partimizin saflarında sorumluluk duygusunun güçlenmesine yol açtığı gibi, örgütlerimizindaha güvenli, daha iddialı, daha olgun ve sorumlu hareket etmeleri anlam ına da geldi. Ayrıca, örgütümüz artık uluslararası komünist hareketin bir unsuru, parçası idi. Ve kardeş proletaryalar arası dayanışmayı temsil ettiği gibi, işçi sınıfının ve kendinin uluslarası deneylerden ilk elden yararlanmasının olanağını da bulmuştu.
Neresinden bakılırsa bakılsın, Ekim Konferansı örgütümüz açısından gerçek bir dönemeç ve ilerleme oldu. Bu ilerleme ve dönemeç, çizgimizin şekillenmesi açısından da geç erliydi. Örgütümüz, 1975'lerden (aslında 60'lı yıllardan bu yana Mao büyük bir Marksist sayılırdı) bu yana Mao Zedung'u Marksizmin bir klasiği olarak görüyordu. Mao Zedung Düşüncesi ve onu ifade eden bu terim, hiçbir zaman kabullenilmemekle birlikte, Mao'nun Marksizmin bir klasiği olduğu görüşü, tartışılmaya başlanılmasına karşın, üç dünya teorisinin reddinden sonra da korunmuştu. GMK, hem bu yöndeki tartı malara dayanarak ve hem de uluslararası hareketteki bu yöndeki gelişmelerin (8) uyarıcılığına yaslanarak, Ekim Konferans'ı na, Mao Zedung'un Marksizmin bir klasiği olmadığı yönündeki düşüncesini sunmuş; Konferans, GMK'ni bu görüşü derinle tirmek ve gereklerini yerine getirip örgüte sunmakla görevlendirmiş ti. Konferans sonrası dönem, teorik birikimimizin,siyasal ve örgütsel çizgimizin, o dönemki bakı açısının bazı yanlış ve sınırlılıklarının yarattığı zayıflı kları taşısa da, Mao Zedung etkisinden ayıklanması ve Marksist-Leninist temelde geliştirilmesi dönemi de oldu.
Yoldaş'ın 15. sayısı, örgütümüzün Mao Zedung üzerine özeleştirisini yayınladı (9) ve P. Bayrağı, başta devrim anlayışı ve mücadele biçimleri olmak üzere bütü n temel sorunlarda 'Mao Zedung düşüncesi'ni eleştirdi; birikim ve çizgimizdeki etkilerini açığa çıkarmak ve ayıklamak için mücadele etti.Ayrıca örgütümüzde, bütü n bu sorunlar üzerine kapsamlı bir eğitim çalışması başlatıldı ve yürütüldü. Ama, partinin kuruluşuna giden yolda bunların yetmeyeceği, önce de belirttiğimiz gibi açıktı; işçiler aras ındaki çalışma, gençliğin örgütlenmesi ve çalışma tarzı sorunları yeniden ele alındı.
Sağcı ve çalışma ve örgütlenmede şekilsizleşme (sağ yalpalama döneminin eğilimleri) anlamına gelen görüntü ve belirtiler eleştirildi; bunlara karşı gelişen bu eleştiri, günlü k mücadele ve örgütlenme sorununda, kökleri geçmişte bulunan sekter hataların (parti temel örgütleri, sendikalar, kitle örgütleri ile ilgili tesbitler, bu örgütlerdeki sekterizme, biçimciliğe öykü nen, varan muhalefetler, gençlik örgütündeki biçimci dar anlayışlar ve etkileri (10), çalışma biçimlerive ittifaklar sorunundaki daraltıcı yaklaşımlar, ki bunlar, 1990 Genel Konferansı 'nda ele alınıp eleştirilir.) gözden kaçmasına, hatta çoğalmasına yol açsa da çevrelerimizdeki örgüt bilincinin ilerlemesine hizmet etti . Söz edilen türden hata ve zaafların yavaşlatıcı etkilerine karşın, sağcı eğilimin belirti ve görüntü lerine karşı mücadele, çalışma ve örgütlenmemizi daha da geliştirdi; çünkü, hem örgütümüz daha iyi organize oluyordu ve hem de kitle hareketi yeni bir canlanma dönemine girmişti.
Sonuç olaraksöylenirse, zaaf ve eksikleri bir yana, partimizin program ve tüzüğü ortaya çıkmıştı. Ayrıca, örgütlerimiz gelişmiş, genişlemiş; işçilerle ve işletmelerle bağları, asla tatmin edici olmamakla birlikte, o güne kadar olandan daha sa lam ve gelişkin bir özellik kazanmıştı. Son iki yıl, örgütümüzün işçi ve emekçilerle bağlarını ülke çapında genislettigi gibi, gençlik örgütümüz Türkiye'deki en büyük iki gençlik örgütünden biri haline gelmişti. Konferans sonrasındaki süreçte, sınıfın devrimci partisine giden yol iyice aydınlandığı gibi, hedef de iyice belirginleşmiş ve yakınlaşmıştı.
Örgütümüz böyle bir noktaya, kuşkusuz sadece teorik, siyasal ve örgütsel çizginin oluşumu bakımından değil; hergünkü mücadeleye daha ileriden katılma, işçi ve emekçileri bu mü cadele içinde örgütleme, en iyilerinin çizgimizi benimseyerek öncülük düzeyine çıkmalarını teşvik etme ve örgütleme sorunları bakımından da sayısız zorluğu göğüsleyerek geldi.
Ağır illegalite koşullarının; polisfaşist terörünün, örgütümüzün enerjisinin kitleler arasındaki çalışmada yoğunlaşmasını sistematik olarak baltalaması.. Sayısız kovu şturma ve tutuklamanın güçlerimizi sürekli hırpalaması.. Örgütümüzün, inşa sürecinin kısa sayılacak döneminde ikiyüz civarında militanının, dağlarda, sokaklarda, işkencehanelerde katledilişi koşullarında mücadele etmek zorunda kalması.. Bugünkü genç ku;ak, elbette ki bunları öğrenecektir; öğrenmek, bütün bu zorluklara karşın, önceki kuşakların başardı ğı işin önemini anlamak zorundadır. Bu sadece, önceki kuşaklara haklı olarak duyulması gereken vefa duygusundan dolayı değil; aynı zamanda ve daha çok partinin devrimci karakterinin, tarihi birikim ve mücadelenin özgünlükleri üzerinden şekillenmesinden dolayı böyledir.
Öte yandan, önceki dönemlerin zorlukları ile ilgili olarak bilinmesi gereken bir şey daha var ki, değişik biçimleriyle de olsa o türden zorluklarla bugün hala mücadele edilmektedir ve kararlılıkla da mücadele etmek gerekmektedir: Söz ettiğimiz yıllarda, örgüt kamuoyunda ve gençlik arasında liberal sorumsuzluk, gevseklik ve şekilsizlik vs. ile ilgili hatalar azdı, bunlar yükselen eğilim değ ildi. Sorumluluk duygusu, enerjik çalışma, istikrar, yoldasça dayanısma, çalışmaya adanma, iş disiplini vs.. O dönemin gelişen değerleri bunlardı. Örgütlenme ve çalışma ile ilgili esas sorun, o dönemde darlıklardan; biçimci, bürokratik gelene e kapılma ve kitleler karşısında devrimcilik adına sekter pozisyonu kabullenme vs.den kaynaklanıyordu.
Sınıf kökeni ve geçmişimizden gelen anlayışbozuklukları (gelişmenin diyalektiğine bağlanma, kitlelerin örgütlenmelerine yardım etme yerine, kendi örgütünü örgütleme güdüsü yle hareket etme, emekçilerin tarz, duygu ve ruhunu anlayarak gelişmelerini teşvik edecek yerde, onlara fikir ve formül empoze etme vs. pozisyonunda kalma) ve verili (bürokratikrevizyonist gelenek) mücadele ve örg ütleme alı kanlıkları: kitle hareketine daha ileriden katılmayı, kitleleri örgütleme ve onlar arasında örgütlenmeyi o dönemde baltalayan en önemli zorlukların bu türden zaaflar olduğu açıktı.
Çalısmamızdaki zaaflara işaret eden bu zorluklara karşın, 1977 başlarından itibaren bir düşüş ve durgunluk gösteren işçi ve gençlik hareketinin, 1979 yılında yeni bir canlanma sü recine girmesi, örgütümüzün gelişmesini teşvik eden olguları önemli oranda güçlendirdi. 1979 yılının soniki üç ayında, örgütte bir Kongre kampanyası yaşandı ; program ve tüzüğün ve GMK'nın Kongre ye sunduğu raporun tartışıldığı il ve bölge konferansları yapıldı. Örgütlerimiz ilk kez yönetici organ ve genel kurul delegelerini seçti. Bu yerel Konferans ların ardından, 2 Şubat 1980'de Türkiye işçi sınıfının Devrimci Komünist Partisi'nin Kuruluş Kongresi toplandı. Türk ve Kürt milliyetlerinden Türkiye işçi sınıfı, Mustafa Suphi'nin 1920'deki yarım kalan girişiminden sonra, şimdi yeniden devrimci bir partiye sahipolmuştu. Partisiz olan işçi sınıfının geni yığınları, artı k partili mücadeleye geçme olanaklarına kavu mu bulunuyordu. Partimizin ise, sorumluluğu ve görevleri bin kat daha artmıştı; bu açık ki örgütümüzü olgunlaştıracaktı.
Örgütte tartışılmış, uluslararası hareket tarafından onaylanmı bir program, bir tüzük; beş yıllık bir mücadelenin deneyiminden geçerek şekillenmis bir çalışma tarzı, çalı şma ve örgütlenme birikimi vs.. Daha sonra eleştirilmiş, düzeltilmi ve ayıklanması, düzeltilmesi gereken yönleri bulunmasına karşın, bu alanlarda atılan adımlar ve elde edilen kazanımlar ülkemizde ilkti ve hayati derecede önemliydi. Ne var ki, amacın kendisi de değildi. Komünistlerin ülküsü, bir takım fikirlere, gelişkin de olsa herhangi bir örgüte sahip olmak olamazdı. Amaç, işçi sınıfının kurtulusu; bu kurtuluşun temel aracı olan ve gözünü, geriden gelen kitlelerle kopmaz bağlarla bağlı öncü işçilerin bütününü kucaklamaya diken devrimci bir komü nist partisinin kuruluşu idi. Teorik, siyasal ve örgütsel kazanımlar, ancak,işçi sınıfının devlet iktidarı mücadelesine ve kurtuluşuna bağlandığı oranda anlamlı, işlevli olabilirdi; örgütümüzün işçiler içindeki çalışması yeniden eleştirildi ve proleter sınıf bile imi ndeki zayıflığın altı özellikle çizildi. Sınıfın öncü kitlesinin partiye kazanılması hedefi açıkça vurgulandı:
Kongremiz, örgütümüzün baştan beri savunduğu proletaryanın devrimci partisi, işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin bir bile imidir. tezini bir kez daha ve ısrarla vurguladı . Bunun, onun Marksist-Leninist teoriyle donanmasının yanı sıra, gerek kadrolarının sınıf bileşimi, gerekse kitle bağları bakımından partinin, işçi sınıfının bir parçası olması (11) anlam ına geldiğini kesin ve anlaşılır bir şekilde belirtti. İşçiler arasındaki ilişkilerin ve örgütümüzün sınıfbileşiminin zayıflıklarına dikkat çektikten sonra, işçi sınıfı içindeki faaliyet göstermeyi esas alma görevinin anlamını özel olarak açıkladı. GMK'nin Kongre ye sunduğu rapor, modern sanayi işçilerinin (..) açıkladığımız özellikleri, işçi sınıfı içindeki çalışmayı esas almakla birlikte, modern sanayi işçileri arasındaki eylemimize özel önem vermemizi gerektirmektedir... faşist, reformist ve revizyonist partilerin ve sendika ağalarının önümüze çıkardığı engeller modern sanayi işçileri içindeki faaliyetimiziyoğunlaştırmayı engellememeli ve bizi, onların modern sanayi işçilerine nispetle daha az önem verdikleri işçiler (örnegin küçük imalathane ve atölye gibi) arasındaki eylemimizi yoğunlaştırmaya itmemelidir.'' uyarısını yaparken, hem partimizin öncü işçi niteliğine özel vurgu yapıyor, hem de işçiler arasındaki çalışmadaki dalgalanmalara izin vermeyeceğini ilan ediyordu. Sınıfın öncü kitlesini (sanayi işç ileri) kucaklamadaki bu kararlılık, örgütlerimizin çalışmasını daha da işçile tirirken; daha sonraki süreçte partimizin, işçi sınıfı hareketinin merkezine yürü mesi ve uyanan ana kitlesini parti olarak örgütlemeye soyunmasının en önemli dinamiklerinden biri oldu. (Paragraftaki tırnak içleri Kongre Belgeleri nden alınmıştır.)
Kuruluş Kongremiz, partimize, örgütümüzün çalışması ve geleceğinde büyük rol oynayacak yeni bir organı da kazandırdı. Devrimin Sesi, GMK'nin Kongre'ye sunduğu ö nerinin kabul edilmesiyle doğdu. Örgütümüz, illegal bir örgüttü; pek çok şey legal yollarla söylenebilse bile D. Sesi, söylenemeyenin söylenmesi; partimizin kitlelere doğrudan adıyla ça ğrıda bulunması ve illegal bir örgüt omurgasının olu turulması vs. amacıyla yayınlanmıştı. Öte yandan, ülkede sıkıyönetim yayılıyor ve legal yayın olanakları giderek (en küçü k olanak dahi kullanılmasınakarşın) daralıyordu. Devrimin Sesi, tam da legal yayınlarımızın yasaklandığı, giderek basılamaz hale geldi i bir dönemde yayınlandı ve bu, örgütüm üze önemli bir mücadele gücü kazandırdı. İşlevi (ve periyodu) bir kaç yıldır değişmişse de; Devrimin Sesi, örgütün kuruluşu, yeniden kuruluşu ve sonraki çalışması nda hayati, tarihi bir yere sahip oldu.
Örgütümüz, partinin kuruluşuna gelen beş yıl (açık özeleştiriye giriştiği 1975'den 1980 Şubatı'na) boyunca kitle mücadelesinin hep merkezinde oldu. Onun katılmadığı, itici rol oynamad ığı ve yardımının dokunmadığı bir tek kitle direnişinden söz edilemez. (12) Kongre sonrası süreçte, örgütümüz, kitle hareketi içinde daha ileriden yer alırken; parti merkezimiz ve bellibaşlı örgütlerimizin gündemini giderek artan oranda hareketin ve çalışmanın pratik aktüel sorunları oluşturmaya başladı. Bu, bir yönüyle örgütümüzdeki olgunlaşmanın bir belirtisiydi. Nitekim, politika ve örgütlenme ile ilgili taktiklerimizin sekter, kitleleri kavramayan yönleri ve örgütlerimizin mevzilenmelerindeki bazı sınıf dışılıklar sezilmeye başlanm ıştı. Sendikalarla ilgili tespitlerimiz (TÜRK-İŞ ve DİSK) ve sendikal taktiklerimiz bu gelişme sonucu gündeme girdi ve düzeltilmesi yönündeğileri adımlar atıldı. Bu hata ve sekterlikler, yukarda değindi ğimiz nedenlerden kaynaklanıyorlardı ve esas olarak ancak, mücadele içinde ve deneyim yoluyla altedilebilirlerdi. Var sayalım ki, kitle hareketi ve politik koşullar kesintiye uğ ramadan devam ediyordu; bu durumda, taktiklerimiz ve örgütlerimizin sekter yanılgılarının daha derinden görülmesi ve daha genel nedenlerine inilerek giderilmesi yoluna girilmesinin önüne bir engelin ç ıkabileceği düşünülemezdi bile.
12 Eylül yenilgisi ve tasfiyeciliğe karşı mücadele
Fakat, gelişmeler burada var saydığımız gibi olmadı. Herkesin bildiği gibi, 12 Eylülcü general çetesi, sınıfın ve halkın mücadele eden dar bir kesimiyle, nüfusun geniş kitleleri arası nda bir bağın henüz oluşmadığı ve mücadeleci kitlenin parçalanmıslıktan kurtulup, birle ik örgütlü bir güç oluşturmayı henüz başaramadığı koşullarda saldırıya geçti, kitle hereketini durdurdu ve ardından önce öteki örgütlere, sonra da örgütümüze ağır darbeler indirdi. Cunta, işçi hareketinin zayıflıklarından ve sol örgütlerin içinde bulundugu reformcu ve sekter ortamlardan yararlanmayı bilmişti.
12 Eylül darbesinin ardından, kitle hareketi geri çekilmiş; muhalif örgütler ezilmi ve ülke sesizliğe gömülmüştü. Politik akımlar, darmadağın olmuştu ve tasfiyeci parçalanmalar iç inde eriyorlardı. Partimiz, bir süre korunsa da, daha sonraki süreçte bu tasfiyeci dalganın, örgütümüzün merkezinde ve bir takım parti çevrelerinde sağ opportunist bir eğilim olarak dışa vurmasından ka çınamadı. Bu sağ oportünist etki, 12 Eylül suskunluğu uzadıkça arttı; 1985 yılı, bu sağcı oportünist etkinin bir çıbanhalinde olgunlaşması ve cepheden bir tasfiyecilik olarak patlamasının tanığı oldu.
1985-87 arasında partimizde yaşananlar; yani, tasfiyecilerin 1987 ortalarında tasfiye edilmesi ve MK'nin parti yönetimini ele alması ile ilgili olaylar biliniyor. Şunu belirtelim ki, tasfiyeci saldırının, örgütümüzde, tam da 12 Eylül suskunluğu atlatılırken; kitleler yeni bir uyanısa doğru yol alırken ve bunun bütün belirtileri dışa vurmuşken patlak vermesi bir rastlantı değildi. Bir kaç yıl boyu olgunlaşmış olan oportünizmin; tam da bundan kurtulacak koşullar oluşurken açık tasfiyeciliğe dönüşmesi, sonraki olayların da gösterdiği gibi aslında, açık mü cadelenin taleplerinden kaçışla ilgiliydi. Karşıdevrimci eylemlerini nasıl gerekçelendirirlerse (örgütümüzün aldığı darbeler,partimizin hataları ve yenilgi vs. bahane) gerekç elendirsinler (13), çağrılarının örtülemeyen içeriği, onların bu kaçışını ele verir mahiyettedir.
Tasfiyeci gruplar, partimize saldırır, onu inkar ederken; yenilgiden, partimizin zaaflarından, örgütümüzün eksikliklerinden yola çıkıyorlardı. Oysa parti, işçi hareketinin; devrim ve sosyalizm mü cadelesinin yenilgiye uğramamasının (kuşkusuz kaçınılabilir olandan kaçınılması gerekir) değil, zaferinin güvencisi olabilirdi. Öte yandan, bir partinin hata ve zaaflarıonu tasfiyesinin gerekçesi olamazdı; çünkü, mücadele eden bir örgütün hatalar yapması doğal (kaçınılamaz) olduğu gibi; henüz kurulmu genç bir partinin, bir parçası olduğu toplumun (sınıf ın, halkın, kültürel ideolojik ortamın vs.) gelişkinlik düzeyinin; içinden çıktığı ve kendini henüz ayırdığı bakı açıları, anlayışlar, gelenekler ve tarzların çok ötesine varması her zaman ve her durumda olanaklı değildi. Kaldı ki, genç bir partiden, hatasızlık, zaafsızlık, saf doğruluk talep etmek, toplumsal ve siyasal hayatı hiç anlamamak olurdu.
İnkarcı tasfiyeciler, bu en basit gerçekleri dahi anlamak istemiyorlardı; onların isteği, aslında sınıfın, partimizin şahsındaki kazanımlarını yok etmek; örgütümüzü yıkmak ve sı nıf mücadelesinin sorumluluklarından kurtulmaktı. Buna karşın, tasfiyeciler gerekçe yapıyor ve örgütümüze karşı kullanıyor diye partimiz zaaf ve eksikliklerini hiçbir zaman ö rtbas edemezdi ve etmedi de. Partimiz, kendi sorunlarını tasfiyecilerin açtığı platformlarda ele almayacaktı, almadı ve tartı madı da;ne var ki, bütün tarihinde olduğu gibi, hata ve zaafları ndan korkmadı, tersine bunların üzerine devrimci bir şekilde gitmeyi ve devrimci özeleştiri ile üstesinden gelmeyi temel bir görev saydı.
Merkez Komitemiz, 1987 ortalarında örgütü yeniden inşaya başladığında; partimizi sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına göre mevzilendirme yişçizgisinin en temel özelliği ve merkezi gö revi olarak gördü. Çünkü bu, zaaf ve eksikliklerin giderilmesi dahil, öteki tüm görevlerin başarılmasının önkoşulu idi. Örgütümüz, sınıfmücadelesinin dışına al ınarak tasfiye yoluna sokulmuştu; ancak, hareketin ve hergünkü mücadelenin ihtiyaçlarına bağlandığı ve çalışmasını, kitlelerin uyanışı ve örgütlenmesinin talep ettiği görevler ü zerinden yürüttüğü takdirde örgütlenebilirdi. Hata ve zaafların açığa çıkarılacağı, tanınacağı, hesaplaşılabileceği ve üstesinden gelinebileceği olanak da ancak b öyle bir çizgi sayesinde elde edilebilirdi. (Alıntılar, MK'nın ilk belgesi olan Temmuz 87 Genelgesi'ndendir.)
Parti güçlerinin, fabrika, işyeri ve yerleşim esasına göre yeniden mevzilendirilmesi; birleşmiş ve ortak bir parti yaşamı oluşturmuş olan örgütlerin gü ndeminin, kitlelerin ve kitle hareketinin ihtiyaç ve taleplerine bağlanması; geçmişten gelen zaaf ve hataların, bu gündemin ve hergünkü siyasalve örgütsel çalışmanın bir parçası, yönü haline getirilmesi: Partimizin şahsındaki komünist kazanımları gözbebeği gibi korumayı, hergünkü harekete ba lanmayı ve ona düzenli katılmayı, devrimci ve komünist olmanın kıstası yapan örgütümüzün izlediği çizgi işte böyle bir çizgiydi.
1987 ortalarından 1990 yılına gelen süreç, partimiz için gerçekten ilerletici bir süreç oldu. Bu dönem, tasfiyeci grupları tecrit edip partimizin güçlerini toparlamakla kalmadı; kadro ve çevrelerimizi fabrikalara daha da yaklaştırdı, öteki grupları dışarı süpürürken, örgütümüzü işçi hareketinin merkezine getirdi. 1988-89 işçi hareketi, partimizin çizgi ve politikalarını, örgütlerini sınadığı gibi; zaaf ve eksikliklerinin gözle görülür hale gelmesi ve eleştirilip düzeltilme yoluna girilmesinin yol göstericisi de oldu. Taktik darlıklar ve örgütlenmedeki sınıf dışı hamlıklar, 1990'a gelindiğinde ağır darbeler yemişti; çünkü örgütümüz, sadece işçilere öğreten değil, aynı zamanda, işçilerden öğrenmesini öğreten önemli deneyimler yaşamaktaydı.
1990-1 Mayıs mücadelesi (14), öteki gruplardan her yönü ile ayrılmı olan partimizi, ileri işçi kitlesi ve halk kamoyu nezdinde de ayırdı. Partimizin, 1987'den 1990'a katettiği yolu ve ya adığı dö nemeci başka bir olay daha vurguladı; bu, partimizin tarihindeki birkaç büyük olaydan biriydi. 1990 Şubat'ındaki Genel Parti Konferansı.. Bu Genel Konferans, eğer 1987 ortalarında 'tasfiyeci girişimci'lerin toplad ığı, fakat azınlıkta kaldıkları için terk ettikleri Konferans'ı bir kenara bırakırsak (MK seçimi olmasına karşın parti sorunlarının ele alınması ve tartışılması olana ğı olmamıştır.), 1980 I. Kuruluş Kongremiz den sonraki kapsamlı ilk örgüt ve parti platformudur.
Bu Genel Konferans, partimizin teorik, programatik sorunları dışındaki bütün siyasal ve örgütsel sorunlarının (gerideki onbeşyılın, politik ve örgütsel çizgi ve taktikler açısından muhasebeye tabi tutulması) ele alındığı; geride kalan mücadelelerin deneyimine de dayanılarak devrimci sonuçların çıkarıldığı ve kararların alındığı bir Konferans olmaözelliği ile tanınır. Tarihimizdeki hataların manevi, örgütsel bütün sorumluluğunu da üstlenen Konferans ımız, mevcut siyasal ve örgütsel çalışmamızı inceleyip eleştirmek, sonuçlar çı karmak ve kararlar almakla kalmaz. O, Sovyetler Birliği'nde 1985'lerdensonraki yükselişi ile patlak vermi ve ülkemizdeki sol ve aydın kamuoyunu etkileyerek alabora etmiş olan Gorbaçovcu tasfiyeciliğe karşı çok yönlü, cepheden, devrimci ve proleter bir savas ilanı da olmuştur.
Şubat 90 Konferansı, işçi sınıfının ve onun devrimci partisinin teori ve prati inin görülmedik derecede kapsamlı gerici bir saldırıya u ramasıyla karakterize olan çok kritik bir dönemden geç ilirken partimizin rotasını daha kalın çizgilerle çizen çok önemli kararlar almıştır. O, 1980 Kongresi'nin, işçi sınıfının devrimci partisi ile ilgili aldığı kararları yeniledi; bütün akımların sarsıntıya uğradığı ağır koşullarda, partimizin yeniden inşası ve sınıf hareketindeki gelişmelere bağlı olarak devrimci kitle partisine doğru ilerletilmesi gö revinin altını çizdi, tasfiyeci bütün odaklara meydan okudu.
Parti örgütünün sağlam temeller üzerinde ve işçi örgütleri toplamı olarak yeniden inşa edilmesi.. ve proletaryanın en iyi, en fedakar, en gelişmiş ögelerinin, onun proleter kitlelerle kopmaz ba ğlar içinde olan siyasi önderlerinin partimizin saflarında toplanması,..(..) kitlesel devrimci gelişmeye bağlı olarak parti örgütümüzü(n) proletaryanın devrimci kitle partisine doğru ilerletilmesi).. Görev b öyle konuldu; bunun, Konferans'ın öteki bütün karar ve çağrılarına anlam ve içerik vermesi ise çok doğaldı.
Konferansımız, revizyonist tasfiyeciliğin (tasfiyeci tezin özü, sınıfın toplumdaki önemini kaybetmesi ve Leninist partinin iflası'nın ilanıdır.) zirvede olduğu o günkü koş ullarda, bu kararı alıp çağrısını yapmakla yetinemezdi; karar ve çağrıların hayata geçirilmesini olabildiğince güvenceye alacak bir çizgi de belirlemeliydi. İşçi ve emekçi sınıflar karşı sında sorumsuzluğun ve Marksizm-Lenizm'e olan açık saldırının ayyuka çıktığı o günkü durumda, bu karar ve çağrının hayata geçmesinin aslında herkesçe bilinen zorunluluklar ına dikkat çekmenin gerekli olduğu tartışılamazdı. Ve bu zorunluluklar, eğer kısaca söylenirse öncelikle şu aşağıdakiler olabilirdi:
İlkin, ..kendiliğinden gelişen mücadele(..) içinde, en önde, en kararlı bir biçimde ve en doğru taktiklerle yer alma; ...hata ve eksiklerimizi, hata ve eksiklerin öğretmenliğinde, işç i kitlelerinin deneyiminden yararlanarak düzeltme tutumu.. ile hareket etmek, bu tutumda ısrar etmek zorunluydu.
İkincisi ise, emperyalist ve revizyonist burjuvazinin, burjuva, revizyonist, Troçkist ve sosyaldemokrat karargahların Marksizm-Leninizm'e karşı yürüttüğü yok etme kampanyasına karşı proletarya devriminin teorisini, Marksizm- Leninizm'i inançla ve yeniden savunmanın ve emperyalist vekapitalist ideolojik saldırıya karşı teorik ideolojik mücadelenin her cephesinde uzun süreli ve gü çlenerek gelişen bir sava a girmenin acil iyetini anlayan iddialı, devrimci bir çizgi izlemek gerekiyordu.
Konferans platformu, amaç ve görevi ve başarıya ula mada izlenecek çizginin unsurlarını ortaya koymakla kalmadı; bunları somutladı ve somut bir hedefe de bağladı: partimizin ikinci kongresi işçi sın ıfının en yiğit, en fedakar ö elerinin olu turdu u işçi örgütlerinin ve sınıfın hareketinin kitleselleşmesine bağlı olarak kitle partisi olma yolunda adımlar atan bir örgütü n kongresi olarak toplanacaktı. Bunda başarı için, öteki zorunlulukların yanı sıra, çalışma ve örgüt biçimlerinin önemi de asla yadsınamazdı. Konferans, rejimin liberalleşme güldürüsünü n unsuru olarak tahrik edilen 'liberal legalizm dalgası'na dikkat çekerek örgütümüzün illegal temeli ni yeniden vurguladı. O, 1980 Kongresi'nin çizgi ve kararlarına uygun davrandı ; illegal ve legal çalışmanın diyalektiğine yaslandı ve illegaliteyi temel alma ve legal olanaklardan, diktatörlüğün sınıf işbirlikçisi uşakları için açtığı legal imkanlardan en iyi şekilde yararlanma çizgisini izleme , bu çizgiyi pekiştirme ve derinleştirme görevinin altını özellikle çizdi.
Konferansımız, bu görevin altını da kasıtla çizmişti; çünkü, ülkedeki politik akımlardan bir bölümü, amaç haline getirilmiş bir sözde illegalite ye yaslanarak kitlelerden tü mden kopmu halde terörizm ve yozlaşma yoluna girerken; bazı ba ka akımlar da, çalışmanın illegal yönünü suçlu ilan edip, kendini rejimin izin verdiği legalite sınırına hapseden ve büt ün akımları oraya çağıran bir anlayışla 'legalizm bayraktarlığı'na soyunmuştu. Partimiz, kendini bu iki eğilimden de yeniden ayırmalı; örgütlerimiz ise, örgütlenme ve çalışmanın her iki yönünü birletiren; legalizm dalgası karşısında saglam duran ve her olanak ve kürsüden yetenekle yararlanan örgütler olmalıydı.
Parti platformumuz, daha önce hiç sorun olmayan sorunlar üzerine örgütümüzü uyardı: 'Liberal legalist sosyalizmin yükselen değerler'i, parti ve örgüt olmanın en temel zorunlulukları olan gö rev sorumluluğu ve iş disiplini gibi değerleri ayaklar altına almıştı ve bu, yeni kuşakların ve örgütlerimizin çalışması ve devrimci kişiliği için bir tehdit oluşturuyordu. Platformumuz, tespitlerimizin, çizgimizin ve planlarımızın kağıt üzerinde sözler ve formüller olarak kalmaması uyarısını yaptıktan sonra; üzerinde bulunduğ umuz platformun belirlediği görevleri sımsıkı kavrama, ortaya konulan planları her alanda ve birimde yaratıcı bir tarzda uygulama çağrısında bulundu. Bunun niçin gerekli olduğuna değinme gereği duymadan belirtelim ki, bu çağrı; örgütlerimizin sınıf içinde daha kararlı ve enerjik çalışma yürütmelerini teşvik ederken; kuşkusuz, revizyonist ve tasfiyeci baskı ve etki karşısında daha sa ğlam durmalarında da belli bir rol oynadı. (Yukarıdaki paragraflardaki alıntılar 1990 Konferansı belgelerindendir.)
Konferans sonrası süreçte, örgütlerimizin mücadelesi, önemli zaflara dikkat çekerek ve aşınmış küçük burjuva ögeleri açığa çıkararak gelişti. Konferans'ın değ erlendirme, eleştiri, karar ve çağrıları, örgütümüzün mücadele ve eyleminin platformunu ve temel materyalini oluşturuyordu. Geleneksel üslup ve yaklaşım tarzından kısmi bir iz taşısa da, onun değ erlendirme, eleştiri, plan ve kararları devrimcive proleterdi; sonraki sürecin, partimizin itibarının daha artması ve örgütlerimizin işçiler arasındaki çalışma ve ilişkilerinin güç lenmesi yönünde gelişmesi doğaldı.
Yeniden inşa mücadelesi ve yeni bir genel konferans
1990-91 yıllarında, işçi ve emekçi kitle hareketi atılım yaşadı. Hareket, örgütlerimizin çalışmasını hızlandırdığı gibi; 'işçi sınıfının önemini yitirdiğ i'ni, devrimci sınıf partisine bir ihtiyaç kalmadığını ve 'sosyalistlerin birleşik partisi'ni kurmak gerektiğini ileri süren liberal legalist (eski ortayolcu, revizyonist, Troç kist ve sivil toplumcu ikinci tasfiyeci dalga) tasfiyeciliğin saldırısına karşı mücadelenin zeminini güçlendirdi. Bir dalga olarak körüklenmiş olan legalizmin, işçi hareketi ve uyanan gençlik iç inden tecrit ve tasfiyesi özel bir önem taşıyordu. Partimiz, başta fabrika işçileri, sendikalar ve aydın kamuoyuna yönelik çalışmasını yenilerken; öteden beri yü kselen legalist tasfiyeciliğe karşı, küçük burjuva illegalitesi ile mücadeleyi asla dışlamadan, anlamlı ve kesin bir mücadele de yürüttü.
Onun bu mücadelesi, örgütümüzün legal ve açık olanakları en iyi şekilde kullanmasını kuşkusuz baltalamamalıydı ve baltalayamazdı da. Öte yandan, legal kürsü lerden sonuna kadar yararlanma ve küçük burjuva illegalitesinin etkilerine karşı mücadele de, örgütümüzün illegal çalışma ve örgütlenmesini zedelememeliydi, zedeleyemezdi de. Partimizin perspektif ve ç izgisinin yanı sıra, işçi kitle mücadelesindeki gelişme, hem örgütlenmenin illegal cephesi, hem de açık, legal cephesi bakımından uyarıcı, özgün veriler sunmaktaydı.
Nitekim partimiz, işçilerin derinleşen kopuşunu ve açık hareketteki kitlesel gelişmeyi görmezden gelmedi; aksine, parti Merkez Komitemiz ısrar ve özenle bu gelişmeyi teşvik etti, ona dikkat ç ekti. Liberal sosyalizm ve anarşizan sosyalizm akımları; liberal reformist legalizm ile 'küçük burjuva illegalitesi', tümüyle çürümüş ve iflas etmişti; bunlar, bu harekete herhangi bir yardı mda bulunamaz ve onu kucaklayıp örgütleyemezdi. Partimiz, işçi kitle hareketinin, 'açık sosyalistişçi kitle partisi olarak örgütlenmesi'nin gerekli olduğunu, bunu başarmanı n ve politik işçi hareketini bölünmeden birleştirmenin olanaklı hale geldiğini açıkça ilan etti. Sonrasında ise, bu yönde atılan bütün adımları ve yapılan bütün girişimleri destekledi. Çünkü partimiz, işçi sınıfı ve halkın çıkarlarından ayrı özel bir çıkara sahip değildi.
Ayrıca, bir yandan işçi hareketindeki gelişme, öte yandan partimizin işçi hareketinde tuttuğu yer, açık bir belirti idi. Partimizin, 1975'lerden bu yana mücadelesini verdiği; işç i hareketinin gelişme derecesi ve revizyonizmin hareket üzerindeki tekeli nedeniyle başaramadığı; 1987 sonrası süreçte, ülkede ayrı manın henüz netleşmemiş, örgütümüzün gerekli mevzileri henü z elde edememi ve işçi hareketinin henüz yeterinceolgunlaşmamış olması nedeniyle gündeme girmemiş olan şey açık seçik ortaya çıkmış bulunuyordu: İşç ilerin kitlesel, sosyalist, açık bir kitle partisi olarak örgütlenmesi olanağı! Partimizin, kitlelerle bağlı öncü işçilerin örgütü haline gelmesi , devrimciişçi örgütleri toplam ı olması ve gelişmelere bağlı olarak, proletaryanın devrimci kitle partisine ilerleyen bir örgüte dönüşmesi.. Partimizin geldiği yer ve önüne gelen bu acil görevle ilgili olarak herhangi bir açı klamaya bir gerek var mıdır? Buna bir gerek olmadığı aklı başında herkes için açıktır.
Parti merkezinin, işçi hareketindeki gelişmelere dikkat çekerek, gerekli açıklama ve çağrıları yapması doğaldı. O, bununla da yetinmeyecekti: 1992 Kasım'ında, bütün örgüte yayınlad ığı bir genelge ile, hem illegal ve hem de legal çalışma ve örgütlenmedeki yetenek zayıflığına, yanlış anlayış ve pratiğe; örgütümüzün hareket içindeki politik etkisi ile örgü tsel etkisi arasındaki ayrılığa özellikle işaret etti. Bu yanlış, küçük burjuvaca (kapalı, amaç haline gelmiş, kitlelerin dışındaki illegalitecilik ile yönünü piyasaya dönm ü , şekilsizleşme, gevşeklik, sorumsuzluk ve iş karşısındaki liberalizm olarak görünen legalizm) anlayış ve pratiğin; bunların doğurduğu zaaf ve eksikliklerin sonuçlarına, hareketin uğradığı kayıplara vurgu yaptı. Örgütümüzün, her alanda açık hareketteki gelişmelere, bunun talep ettiği görevlere göre ve kesin olarak kitleler arasında, gelişen hareket içinde olmak ü zere yeniden mevzilenmesi ve çalışmasını yenilemesi çağrısında bulundu.
Sayıları henüz az da olsa bilinçli işçiler, bir kitle partisi olarak örgütlenmelerinin olgunlaştığını ve bağımsız bir sınıf partisi olarak hareket etmelerinin gerekli olduğ unu giderek daha fazla anlıyor, bunun için gerekli mevzileri tutmaya istekle yöneliyorlardı. Örgütlerimiz ise, gerekeni yerine getirme; pozisyon ve çalışmalarını yenileme ve mücadelenin ö n cephesi olarak örgütlenmenin görevlerine sıkıca sarılmışlardı. Ne var ki, sınıf dışı geleneğin ve liberal piyasanın çevrelerimiz üzerindeki etkisi, bizim öngördüğüm üzden ve öngörebileceğimizden daha derindi. 1992-94 yılları arasında durgunluk yaşayan açık işçi hareketindeki düşüş bunu açıkça gösteriyordu. Örgütlerimizin çalış ma ve eyleminde yaşayan sağlı sollu sınıf dışı etkinin, düşüş koşullarında daha yıkıcı sonuçlarla çıkması kaçınılmazdı.
Partimiz, bu yıkıcı sonuçlardan elbette yılmadı ve yıkıcı rolünü gelecekte de oynayacak olan bu etkinin tutucu baskısından yılmayacaktı da. Gerekli kararları (MK 1994 Genel Toplantısı) aldı ve bütün örgüte durumu değiştirme ve partimizin çizgisine sarılma çağrısında bulundu. Örgütlerimiz, çevreden gelen tasfiyeci ku atmanın baltalamaları (15) altında bir verimsizlik dönemi yaşam ış olsalar da, bu çağrıya yanıt verdi; ilişkilerini yeni güçlerle yenileme hedefi ile verimliliği giderek artan bir çalışmaya yöneldi. İlk adımlar atıldığında ise, bütü n hata ve eksiklerimize karşın, gerek işçiler arasında, gerekse ona dışardan katılan çevrelerde ortaya çıkan veriler, atılan adımın aslında geç kalınarak atıldığını ve örgütümüz ün gerçekleşebilir, sağlam bir platform üzerinde yürüdüğünü yadsınamaz bir şekilde kanıtladı.
Partimiz, aynı dönem için II. Parti Genel Konferansı kararını da almıştı. Konferansımız, teknik nedenlerle daha geç; örgütümüzde zaafiyet ve savrulma yaşandığı ve ülkede lib eral tasfiyeciliğin ikinci dalgasının (1985 sonrası ilk dalga, TKP'nin tasfiyesi, ikincisi ise, eski DEV-YOL'un yeni çizgisi ile ortaya çıkması, ÖDP'ye gidiş süreci ve örgütlenmesiyle karakterize olur), birka ç yıl boyunca hareketin bütün zayıf unsurlarınıönüne katıp savurduğu bir dönemin ardından toplandı. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku çökmüştü. Sosyalist Arnavutluk yık ılmış ve Uluslararası Komünist Hareket derin bir tasfiye içindeydi. Merkez Komitesi sadece, ülkemizdeki mücadelelerle ile ilgili değil, aynı zamanda bu uluslararası olaylar ve bu olaylar tarafı ndan tahrik edilen uluslararası tasfiyecilik karşısında da kararlar almış ve parti karşısındaki sorumluluğunu üstlenerek uygulamıştı. Parti platformu, bu iç ve dış olayların ardı ndan toplanan ilk resmi parti platformuydu. O, Merkez Komitesi'nin bütün bu faaliyet ve kararlarını onaylarken; hem tasfiyeciliğin bu ikinci dalgasının liberal akımlarının, hem de sö zde illegaliteci terörist akımların örgütümüze karşı yürüttüğü saldırılarla savaş platormu da oldu.
Bu konferans, I. Genel Konferans'tan bu yana dünyada ve ülkemizde meydana gelen olgu ve olayları, dünyanın ve ülkenin gidişatını inceledi; buradan, politik, örgütsel sonuçlar çıkardı . Olgular, partimizin bir dönemeç noktasına geldiği(ne), ideolojik politik, örgütsel pratik tüm alanlardaki çalışmasını yenileyerek geliştirmesinin zorunlu olduğuna işaret ediyordu ve örgütümüz, taktik platformunu ve pratik örgütsel tüm alanlardaki çalışmasını yenileyerek geliştirme(li).. ve taşıdığı zaaflardan arındırmalıydı.
Konferansımız, örgütümüzün çalışmasını değerlendirdikten sonra, solun bugün tümüyle tasfiyeci platformda bulunan sağ ve sol kanatlarının savundukları gibi, yasal ve yasadışı örgütlenme ve çalışma, biri diğerini dıştalayan ya da biribirinin alternatifi olan değil, tam tersine, aynı amaca ba lanmıştek bir çalışmanın birbirini tamamlayan ve güçlendiren farklı yö nlerinin birliğidir. görüşünü yeniden vurguladı. Ve işçi hareketinin (..) ilerlemesinin bugünkü görevlerine, en etkili araçları ve biçimlerine (..) sırt çevirerek; işç i hareketine yardım edilemeyeceği gibi, sağlam ve.. güçlenen bir yeraltı örgütü ve temeli de inşa edilemeyeceği görüşünü özellikle belirtti.
Marksizm-Leninizm'i, olay ve olguları irdeleme, sonuçlar çıkarma ve pratik mücadleye katılmanın, yani dünyayı değiştirmenin bir klavuzu olarak ele alma, giderek yaşama ve canlı olgulara daha sık ı bağlama, daha doğru, yaratıcı bir şekilde uygulama ve onu gene yaşamdan edinilen deneyimden öğrenerek geliştirmede düzey kazanma: 1975'lerden başlayan,1980 Şubat'ı üzerinden geç erek gelişen Marksizm-Leninizm'i kavrama ve bir eylem kılavuzu olarak uygulama süreci, 1990 ve 96 Konferansları dönemlerinde daha da ilerleyerek, partimizin teori ve prati inde açık bir derinlik kazandı. Marksizm-Leninizm'i öğrenme ve ya ama uygulama yeteneğini geliştirmenin sonu yoktur. Bu konuda, idealist, biçimci gelenekten gelen eksik ve yanlışlarımız, bugün de vardır ve gelecekte olması kaçınılamazdı r. Ancak ne var ki, partimiz ve örgütümüzün, teoriyi proleter sınıf cephesinden özümseme ve kılavuz olarak kullanmada bir birikim ve deneyime ulaştığı yadsınamazdı ve son Konferansım ızın, geleneksel, kütleşmiş dar bakış açısından tümüyle ve cesaretle sıyrılma ve işçi hareketine bağlanmanın bir göstergesi olan örgüt sorunu ile ilgilikararları bile a çık bir belirti idi.
İşçi sınıfının açık-yasal (ekonomik-siyasal) alandaki örgütlenmesine azami desteği verme ve güçlendirme.., buralarda en enerjik bir biçimde çalışmanın yanı sıra ve bunun bir par çası olarak, işçi sınıfının mücadelesinin ilerletilmesi ve örgütlenmesinin en etkili araçlarından biri olan açık işçi basınını destekleme.. ve güçlendirme.. ve onu günlük çalı şmada en etkin bir şekilde kullanma.. görevleri: Partimizin bugün en acil görevleri bunlardı. Konferansımız, bu acil görevler gereği gibi yerine getirilmediğinde, başka bir görev iç in ciddi tek bir adımın dahi atılamayacağını kararlılıkla ilan etti. (Yukarıdaki paragraflardaki alıntılar 1996 II. Konferansın çağrısındandır.)
II. Genel Konferans, partimizin II. Kongresi'ne giden yolda son dönemeçti. II. Kongre, hareketin merkezini tutmus öncü işçilerin oluşturduğu devrimci (aynı zamanda açı k hareketi temsil edecek derecede kitlesel) işçi örgütlerinin kongresi olarak toplanacaktı; örgütümüzün yaşamı ve çalışmasında, işçi hareketinin gelişme ve örgü tlenmesine zarar veren sınıfa yabancı anlayışve eğlimlere ve sınıf dışı hiçbir şeye asla kayıtsız kalınamazdı. Dolayısıyla da, bu Konferans, siyasal ve ideolojik görevlerle birlikte, onları n bir ifadesi ve uzantısı olan çalışma tarzı veörgütlenme sorunlarına özel bir önem verdi: Eksiği ve yanlışıyla da olsa, illegal mücadele ve örgütlenmeyi öğrenmiştik. Şimdi, dolaysız açık, legal mücadeleyi öğrenmeliydik. Yapacağımız şey bir anlamıyla, açık, legal mücadele ve örgütlenmenin düzeltici deneyimine dayanarak, illegal örgü tlenmemizin ve birikmi deneyimimizin başaşağı yönlerini düzeltme, böylece illegal çalışma ve örgütlenme ile legal çalışma ve örgütlenmeyi birle tirme anlayışve prati imizi yenilemekti. Konferans' ın, çalışma tarzı ve örgütlenme ile ilgili direktifi ve çağrısı özet olarak bu içerikle şekillenmişti. Ve bu, liberal legalizme olduğu kadar, 'küçük burjuva illegalitesi'ne karşı da bir tutumdu.
Ayrıca, bu başarılmak zorundaydı; çünkü, piyasadaki düzen içi legalist liberalizmin gevşekliği ve 'küçük burjuva illegalitesi'nin kütlüklerine boyun eğilerek varı lacak bir yer yoktu. Ve bu ancak örgütlerimizin, mevzilerini değiştirdikleri ve işçi hareketindeki dinamiklerden, hareketin öne çıkardığı öncü işçilerden öğrenmeye açıldıkları, öğrendikleri oranda başarılabilirdi. Burjuva legaliteciliği ve 'küçük burjuva illegaliteciliği'nin, çalışma ve örgüt biçimleri hakkındaki bo inanç larının örgüt ve ç evrelerimiz üzerindeki aptallaştırıcı ve kötürümleştirici önyargıları yıkılmadan tek adım atılamazdı.
Konferans'ın, çalışma ve örgütlenme sorunları ile ilgili tartı maları verimli oldu; karar ve çağrıları olumlu yankılar buldu. Devrimin Sesi'nin işlevi daha netleşmişti; daha seyrek ç ıksa bile Konferans'tan sonraki sayıları, Konferans'ın siyasal ve örgütsel sorunlarla ilgili tartışmalarının sonuçlarını içerir yazılarla çıktı. Başka bazı organlar ise, Konferans'ın yaptı ğı tartışmalardan yararlanan yazılar yayınladılar. Örgütlerimizin, mücadelenin ön cephesini tutacak bir mevzide yeniden kuruluşu; kitleler arasındaki çalışmalarını, işç i ve emekçiden öğrenme temelinde yeniden örgütlemeleri, başlangıçta yavaş bir seyir izlese de giderek hızlanan bir gelişme gösterdi. Çalışmadaki bu ilerleme, Konferans sonrası dönemin en önemli ö zelliği oldu.
Hareket içinde gelinen yer ve yeniden inşa
Konferans'tan sonraki süreçte, örgütümüzün giderek daha verimli bir çalışma yürütmesi, partimizin hareket içindeki yerinin sistematik olarak büyümesi ve güçlenmesine yol açtı. Ö te yandan, hareketin ve örgütün yönetimini ele alacak yeni proleter kuşağın (bu, partimizin I. Konferansı'nın kararı idi.) temsilcilerinin, işlerini giderek daha girişken bir şekilde yapma yoluna girdikleri g örülüyordu. Bu gelişme, örgütlerimizin, liberal kışkırtmalarla hırpalanmı olan devrimci özelliklerini, bu kez daha proleter ve devrimci bir mevziden yeniden inşa etme yoluna girmeleri demekti; ayn ı zamanda, II. Kongre'ye giden sürecin daha netleşmesi anlamına da geliyordu.
1975'deki özeleştiriyle işçi sınıfına bağlanan ve Marksizm-Leninizm'e yönelen örgütümüz, beş yıllık çetin bir mücadelenin ardından, Türk ve Kürt milliyetinden Türkiye işç i sınıfı ve halkının uyanan kesimleri ve Uluslararası Komünist Hareket nezdinde saygın bir yere sahip olan bir komünist partisinin; partimiz TDKP'nin kuruluşuna varmayı başarmıştı . Bugün ise, tasfiyeciliğin 1987'deki tasfiyesinden bu yana verilen ve yukarıda özetlenen mücadele sonucunda partimiz, işçi hareketinin merkezini ve ön cephesini tutan ve geriden gelen işçi ve emekçi kitleleriyle kopmazcas ına bağlı olan devrimci işçi örgütleri toplamı ve olabilir kitlesellikte bir örgüt olarak yeniden inşa olanağını elde etmiş bulunuyor. Bu, Kuruluş Kongresi'nin (1980) istek ve ö zlemle önüne aldığı hedefi, I. Genel Konferans'ın (1990) somut kararı ve çağrısı idi. II. Konferans (1996) ise, bu sürecin eksiklerini düzelten; yeniden inşa ve kuruluşu onaylayan, biç imini veren son dönemeç olmuştu.
Bu yeniden kuruluş ve 'yeniden inşa'nın nedeni nedir? 1980'de kurulan parti, yoksa tasfiyecilerin ileri sürdükleri gibi, komünist bir sınıf partisi değil miydi? İşçi sınıfının ö ncülerinin çoğunluğuna dayanarak kurulmamasından yola çıkarak, onun işçi sınıfının komünist partisi olamayacağını ileri süren tasfiyecilik yoksa haklı mıydı? Bu sorular, açık ki tasfiyeci bir safsatadan ba ka birşey değildi. Şunlar tartışılamaz: partimiz, sınıfın temsilcisi bir örgüt olarak, devrimci ve komünist bir parti olarak doğdu. O, revizyonizmin işç i hareketi üzerinde ulusal ve uluslararası ölçekte tekelinin bulunduğu ve Türkiye işçi sınıfının henüz azınlığı olan bir kesiminin uyanıp hareketlendiği bir dönemde kurulmuştu. Bu ve benzer nedenlerle de, partimiz sınıfın bütün bölüklerini ve ana kitlesini temsil eden öncü işçilerin bütününü kucaklayarak kurulamazdı. Aksine, işçi sınıfının bellibaşlı merkezlerindekurduğu asgari (ama azımsanamaz) sayıdaki işçi örgütüne dayanma ve öteki emekçilerden gelen en nitelikli ögeleri, işçiler arasındaki çalışmaya teşvik temelinde ve sınıfın öteki bütün öncü ögelerini ve kitlesini kazanma ve örgütleme hedefi üzerinde kurulabilirdi. Partimizin, sınıfın ileri ögeleri ve uyanan kesiminin ana kitlesini kucaklayan bir yeniden inşadan söz etmesi bile, onun doğru bir temel üzerinde doğduğunu gösterir.
Ayrıca, işçi hareketi ile sosyalizmin birliği, bir kez olup biten bir şey değildir; her değişik dönemde, o döneme özellik veren olgular tarafından koşullandırılmış biçimler içinde yeniden gerçekleşir. Ve partinin, olguların köklü değişiklikler gösterdiği her yeni dönemde, temelini korumakla birlikte değişik biçimler ve değişik görünümler alarak yeniden kurulması demektir. Partinin, kuruluşu ve yeniden kuruluşunun diyalektiği, işçi hareketinin gelişme diyalektiği ile özdeştir ve birbirinden ayrı düşünülemez. Partimiz, sınıfın bağ ımsız bir parti olması sorununa, bu gerçeği anlayarak bakmasaydı, tıpkı tasfiyeciler gibi, ham kafa bir idealizm içinde çoktan boğulmuş olurdu.
Konferanslarımızın karar ve çağrılarından da anlaşılacağı gibi, partimiz bir süreden beri yeniden inşa ve kuruluş süreci yaşamaktadır. Onun örgütlenmesi ve görünümü, ille gal temel aynı kalmak üzere, önceki dönemdeki biçimlenişinden farklılıklar gösterir ve kuşkusuz gösterecektir de. Partimiz, çok değişik biçimler gösteren çok çeşitli örgütlerin; görü nen ve görünmeyen çok değişik ilişki ve örgütlenme biçimlerinin toplamıdır. Orada, işçilerin örgütlenmesi, örgüt ya amının olu umu ve merkezleşmesi, değişik ve özg ün özellikler göstererek ve farklı görünümler alarak gerçekle ir. Partimizin bu biçimlenişi, tarihi diyalektik olarak değil de taklit olarak görenlerin hiçbir şablonuna sığmadığı gibi; örgütlenmesinin orijinalitesi, hareketin bir önceki döneme göre daha büyüdüğünü, geliştiğini de gösterir.
Türkiye de veya işçi hareketinde (ileriye veya geriye doğru) köklü değişiklikler olmadığı koşullarda, partimizin biçimlenişinin bugünkü özgünlüğü geçerli kalacaktı r. Bunun nedenleri, harekete sunduğu olanaklar ve üstlenilmesi gereken görevler, konuyla ilgili materyallerde belirtilmiştir. Ülkenin ve hareketin bugünkü koşullarında, gerçekleşmekte ve inşa edilmekte olan bugünk ü çalışma ve örgütlenme biçimi dışında, başka herhangi bir biçimle, harekete herhangi bir yardım, onu kucaklama ve örgütleme olanaksızdır. Açıktır: Parti, şu devrimci ideal'in örgütü olduğu veya kafası kütleşmiş bu çevrenin idealizmini tatmin ettiği için değil; işçilerin bağımsız, devrimci bir sınıf olarak birleşmesi için bir anlam taşır. Bu nedenle de partimiz, hiçbir zaman tek bir biçime kapanıp kalmayacak; örgütünü, ilgili dönemde ön plana çıkmış öncü işçilerin ve sınıfın uyanan kitlesinin bütün ünü kucaklama ve işçi hareketini devrimci hedeflere bağlama yeteneği taşıyan yeni biçimler temelinde hep yeniden kuracaktır. Partimizin yeniden inş a ediliyor ve bunun, geleneksel sol'a egemen olan darkafalı biçimciliğe karşı zengin veriler sunuyor olması, işçi sınıfı hareketiiçin olduğu kadar, sol hareket açısından da aslı nda bir şans, bir olanaktır.
1975'lerde, işçi sınıfının öncü partisinin inşası görevini merkezi görev haline getirilmesinden bu yana; öteki sorunlarda olduğu gibi, sınıf hareketinin sorunları, dinamikleri, geliş me diyalektiği ve partinin örütlenme ve çalışma biçimleri sorunlarında da, örgütümüzün görü açısı, çizgisi ve pratiği bir önceki dönemi hep eleştiri yoluyla özümseyip aş arak zenginleşti, gelişti. Partimizin bugün geldiği yer ve yeniden inşa pozisyonu,örgütümüzün 1975'lerde uğruna mücadeleye bağladığı ülkünün hayati bir aşamasıyd ı. 1980 Kuruluş Kongresi, merkezi görevin konusu haline getirilmi hedefleri, o dönemin koşullarının sınırlamaları içinde nispeten gerçekleştirirken; partimizin hareket içindekibugünkü pozisyonunu, bir perspektif ve gerçekleştirmek için önüne aldığı somut örgütsel bir görev haline getirdi.
Şimdi, herkesin önünde cereyan ettiği gibi, I. Kongre'nin amaç ve I. ve II. Genel Konferanslar'ın somut karar haline getirdiği hedeflere ulaşmanın; yani işçi sınıfını n uyanan kitlesinin parti örgütünde bölünmeden birle tirilmesinin ilk belirtileri ortaya çıkmışbulunuyor. Hareketin merkezini tutmuş ve politik olarak örgütlenmeye girişen geniş kitlelerle bağ iç inde bulunan devrimci işçi örgütleri toplamı olan bir örgüt: Eğer ülkede, ani geriye dönüşler olmazsa; bunun, partimizin II. Kongresi'nin üzerinde yükseleceği zemini oluş turan bir olgu olacağı bugünden görülüyor. Partimizin, on yıllar öncesi önüne aldığı ve gerçekleştirmek içinmücadele ettiği hedefler bugün gerçeğe dönüşüyor.
Gerçekleşmekte olan hedeflerimizi ve proleter organizmalar olarak büyüyen örgütlerimizi daha ileri götürmek bugünün görevi budur. Hedef ve görevlerimizi daha ileriden olmak üzere yeniden belirlemek, bunları gerçeklestirmek ve üstesinden gelmek üzere inatla mücadele etmek: Türkiye de hiçbir kuşak, işçi sınıfı hareketinin tarihsel değişimi ve nitelik sıçraması anlamına gelen ve sonuçları aynı süreçte görülecek olan böylesi görkemli görevler üstlenecek kadar şanslı olmadı. Örgütlerimiz ve görevlilerimizin, bu şansı, bu onurlu işi devrimci bir şekilde ele almayacağı ve görevlerini şevk ve yetenekle üstlenmeyece i asla düünülemez. Bunların aksinin düşünülmesi için her şeyin olgun olduğu ise, her yönüyle görülüyor..
a) İşçilerin partisinin, açık hareketin elverdiği ölçüde kitlesel; işçi sınıfı ve halkın uyanan kitlelerini ve işçi ve halk örgütlerini kucaklayıp kapsayan ve günlük çalı şma ve mücadeledeki girişkenliğini, enerjisini sistemli olarak artıran, sınıf mücadelesi içindene yaptığını, ne yapacağını giderek daha geliş mi bir yetenekle anlayan bir parti olarak gelişmesi ve atılıma geçmesi.
b) Örgütlerimizin, işçi kitle hareketinde ve onun sendikal siyasal her türden örgütünde, bu hareket ve örgütlerin bütün öncü ögelerini kapsayan ve gene bu hareketin ve örgütlerin ön cephesinde (örgütlü kitlelerle ba içinde) mevzilenen devrimci işçi örgütleri olarak yeniden kuruluşları ve örgütümüzün bu öncü işçi örgütlerinin organik toplamışolarak yeniden inşas ı.
c) Sayılarının giderek artmakta olduğu görülen bilinçli işçilere, daha cesur ve giri ken hareket etmelerinde yardım edilmesi ve sınıfın parti olarak örgütlenmesinin iç içe olan bu iki yönü ile değilgili olarak, örgütlerini kurma ve yönetimlerini üstlenmelerinde onların cesaretlendirilip teşvik edilmesi.
Baştan bu yana vurguladığımız hedefler, bir başka bir açıdan bakıldığında bu üç görev ile formüle edilebilir. Anlaşılabileceği gibi, ilk iki görevi yerine getirmek için üç üncüsü zorunlu bir koşuldur ve hayati öneme sahiptir. Başka şeyler bir yana; öncü işçiler, parti ve örgütlerini kitlesel bir temelde bizzat kurdukları; bilimsel sosyalist teoriyi kendi görüş açıları ile benimsedikleri ve örgütlerini kendi üslup ve tarzları ile fiilen yönettikleri koşullarda parti gerçek bir sınıf partisi haline gelebilir. Ülkemiz işçi sınıfının, ilk büyük, köklü ve tarihi dönemeci geçmesi ancak bu takdirde başarılabilir.
Öte yandan, anlayışımızdaki, sınıf mücadelesi ve sosyalizm teorisinin kavranışı ile ilgili sınıf dışı bakı açısı kalıntılarının süpürülmesi; 1975'lerden bu yana giderek güçlenen proleter anlayışımızın derinle mesi ve gerçek bir sıçrama göstermesi de başka bir yoldan başarılamaz. Nereden bakılırsa bakılsın, işçi sınıfının önüne almıs bulundugu tarihi dönemeci geçmeyi başarması hayative aynı zamanda uluslararası öneme sahiptir (16). Sınıfın bu dönemeci başarıyla, olabilen güç ile geçmesinde parti örg ütlerinin oynayacağı rol ise tartışılamaz derecede açık ve ortadadır. Dolayısıyla da, partimizin bugünkü kuşakları, görevlerine sorumluluk,yetenek, enerji ve tutkuyla ve hiç olmamıs derecede sıkı bir tutumla sarılmak zorundadır.
Sonuç: mücadelede deneyim ve görevlerde başarı
Partimizi, bugün bulunduğu yere getiren ve yukarıda özetlenmi olan mücadele tarihi; çizgisi, tutumunun oluşum süreci ve eyleminin dalgalanmalı gelişme seyri deneyimlerle doludur. Partimiz, bugün bulunduğu mevziye, çetin mücadeleler içinde; yenilgilerden, başarısızlıklardan, ilerleme ve atılımlardan öğrenerek ve çizgi ve tutumunu sürekli yenileyerek geldi. Eğer örgütümüz,işç ilerle birleşmenin; onlara öğretmenin olduğu kadar, onlardan öğrenmenin zeminini bulmak; aynı şekilde, görevlerinde başarı kazanmak istiyorlarsa, örgütümüzün genel çizgisini, mücadelesinin değişik aşamalarını, gelişme seyrini ve kollektif tarihsel deneyimini öğrenmek zorundadırlar.
Partimizin, hareket içinde tuttuğu bugünkü yerin ve ortaya koyduğu çizginin sol çevreler için de öğretici olduğunu yukarıda söylemiştik. Bu sol çevreler, bundan öğrenirler veya öğ renmezler; bu, onların kendilerinin bileceği bir şeydir. Ancak, partimizin yetişkin ve genç kuşakları, işçi hareketinin; işçilerin bilincinin gelişmesi ve sınıfın parti olarak örgütlenmesinin somut canlı diyalektiği ve deneyimini özümsemelidir. Çünkü, partimizin burada söz ettiğimiz ondokuz (aslında otuz yıla yakın) yıllık tarihi ve yeniden inşasının biçimleni iyle ilgili bugünkü perspektif ve pratiği, örgütümüzün şimdiki kuşaklarının, işçi hareketinin gelişme sürecine kopmazcasına bağlanmaları, onu ileri götürecek devrimci mevziyi tutmaları, işçinin sınıf içgüdüsünü, devrimci yeteneğini, ruhunu ve kendi devrimci rol ve görevlerini vs. anlamaları için gerekli olan bütün temel verileri sunuyor.
1970'lerin THKO'sundan 1980 Şubat'ının TDKP'sine.. Oradan, 1985-87'lerin tasfiyeye uğratılmış, dağılmış TDKP'sine ve on yıl kadar sonra da, hareketin merkezini tutan devrimci öncü örgü tler toplamına varan ve uyanan işçi kitlelerini bölünmeden birleştirme, yanı sıra kitleselleşme yolunda ileri ve geri döndürülemez adımlar atan bugünün TDKP'sine.. Bu süreç, yukarıda da değinildiği gibi, değişik türden karşıt olgu ve olaylara, yoğun mücadele ve çatışmalara ve örgütümüzü geri veya ileri götüren çok sayıda dönemece tanık olan bir süreç olarak gelişti. İster istemez de zengin deneyimlerin birikmesine yol açtı. Öyle ki, işçi sınıfının kitlesel hareketini örgütleyen bugünkü genç işçi ve devrimci kuşağı , bu süreci çok yönlü bir şekilde özümsemediği takdirde, ister istemez kendini, işini yetenekle yapmasına yardım edecek etkili bir silahtan mahrum bırakmış da olacaktır.
Ancak, bugün kitlesel politik bir hareket olarak örgütlenme mücadelesi veren işçi sınıfı güçleri bu deneyimden ve bu silahtan mahrum bırakılamaz. Bunun nedenleri açıktı r: Her hareket, esas olarak kendi tecrübesini biriktirerek; hareketin unsuru kişi, bu birikmi tecrübeyi özümseyip ileri götürerek gelişir. Sayısız grup içinden sıyrılıp, işçi hareketi kar şısında sınanmı ve merkezi pozisyonu tutmuş bir hareketin deneyimi: Türk ve Kürt milliyetinden Türkiye işçi sınıfının genç kuşağının; genç Türk ve Kürt komünistinin en önemli ve hayati gereksinimlerinden biri bugün işte budur.
Ayrıca, tıpkı işçilerle birleşme mevzisini tutmayı başarmanın olduğu gibi, partimizin kollektif deneyimini anlama ve kavramanın da zorunlu koşulları vardır. İşçi hareketi ve işç ilerle birleşme zemininde bulunmayan kişi ve akımlar, örgütümüzle farklı dünyalardadırlar; onların çizgimizi, deneyimimizi anlaması ve özümsemesi olanaksızdır. Örgütlerimiz ise, elbette çizgimizi ve tarihsel deneyimimizi anlayacak, özümseyecek mevzidedirler; ama onlar, bunu ancak, partimizin, işçi hareketi karşısında, tarihi boyunca benimsediği tutumun özü ve temelini benimsedikleri zaman başarabilirler.
Örgütümüzün çizgisi, işçi sınıfına, mücadele yetene ine ve tarihi rolüne güvenen; işçi sınıfına dayanmayı ve bütün çalışmasını işç ilerin daha ileriden birli ine yönlendirmeyi esas alan bir çizgidir. Öte yandan bu çizgi Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in teorik mirası; Marksizm-Leninizm'in birikimi ve işçi ve komü nist hareketin tarihsel deneyimi temelinde şekillenmiştir. Partimiz, işçi sınıfının bakış açısına ulaşma ve çalışmasını sınıfa dayandırmada ve sınıfın kurtulu şunun teori ve taktiği olan Marksizm-Leninizm'i sınıfın görü açısıyla kavramada ortaya çıkan hata ve zaafları karşısında devrimcidir. Proleter devriminin kendini eleş tirerek ilerleyeceğini söyleyen devrimci ilke, partimizin çizgi ve tutumunun en önemli özelliklerinden biridir. O, sınıfın ve komünizmin kazanımlarını özenle korurken; hatalarını açıkça eleş tirmekten, özeleştiriyi sistematik olarak kullanmadan asla korkmamıştır. Ayrıca partimiz, çizgisinin pratikle sınanmasının önem taşıdığı düşüncesine; saflarındaki işçi görüs açısının, Marksist-Leninist çizgisinin ve teoriyi bir eylem kılavuzu olarak kullanma yeteneğinin sınıfa bağlanarak ve işçilerden öğrenmeyeözellikle açılarak gelişeceği görüşüne derinden bağlanmıştır.
Diyebiliriz ki, partimizin çizgi ve tutumunun bu temel sorunlar üzerine özellikleri, onu öteki akımlardan, sadece teorik olarak değil, pratik olarak da, yani sınıfsal karakter olarak da ayırdı. Bu nedenledir ki, örgütümüz, sınıf dışı akımlar karşısında, yadsınamaz kesin bir üstünlük kazandığı gibi; sınıfa, olgulara ve tarihsel bilgi birikiminden devrimci şekilde yararlanmaya daha da yaklaşt ı. Çizgi ve tutumumuzun burada söz konusu edilen özellikleri, örgütümüzün başlıca zaaflarının tasfiyesinin; diğerleri arasından sıyrılıp, işçi hareketi içindeki bugünk ü mevzisini tutmasının temel dinamikleri oldular.
İşçi hareketinin yeti kin ve genç örgütleyicileri, partimizin çizgi ve tutumun bu özelliklerine öncelikle sarılacaklardır. Çünkü, işçilerin yaşam ve eylemine katılmanın olduğu gibi; uluslararası tarihsel tecrübeyi ve partimizin deneyimini devrimci tarzda (özünden koparma, şemalalaştırma ve taklit etme pozisyonuna düşmeden) özümsemenin olanağı da buradadır. İş çileri anlama, onlardan öğrenme; olguları algılama, onları irdeleyip sonuçlar çıkarma anlayış ve yeteneklerimizi geliştirme: Özet olarak söylersek, bugünkü kuaklarımızın ihtiyacı budur; ve bu ancak, yukarıda özellikleri verilen çizgimizi ve tarihi deneyimimizi özümseme yolundan karşılanabilir.
Partimizin ve sınıfın genç kuşakları şunları özellikle anlamalıdır: İşçi sınıfının açık kitlesel politik örgütlenmesine, daha ileriden ve ön cepheden yardım iç in, kendini, bilinçli işçinin davranış ve eyleminde gösteren bir niteliğin kazanılması zorunludur. Öte yandan, partimize ancak, işçi kitle hareketi ve örgütleri içinde örgütçü militanlar olarak yeti şmiş ve kitle hareketinin tecrübesi ile pişmiş komünistler katılabilir. Bütün bu özellik ve nitelikler, açık ki ancak, parti çizgisini, onun yukarıda değinilen özelliklerini ve örgü tümüzün otuz yıla varan mücadelesinin ürünü olan deneyimini öğrenme, anlama ve özümseme yolundan kazanılacaktır. İşçi sınıfı hareketine ve hergünkü görevlerine enerjik, sebatkar ve sorumlu bir şekilde bağlanma ve işçilerin mücadelesinin en tipik olanlarını sürekli inceleme, sonuçlar çıkarma ve ön plana çıkan işçi lidelerinden ve olaylar içinde yer alış tarzlarından öğrenme tutumu.. Partimizin çizgisini ve tarihi deneyimini öğrenme,anlama ve özümseme olanağı ise, açık ki sadece burada bulunabilir.
Adanmış bir çalışmaya geçmekte ve yetişmekte olan genç güçler, TDKP örgütlerinin, hareketin bir yönü, derinliği olduğunu görmektedir. Giderek daha fazla yeni örgütçü , bunu anlama yolundadır ve bu olgu, bir adım sonrasındaki dönemde de herkesçe görülecektir. Sınıfın genç devrimci ve komünist kuşağı, güncel hareketin kitlevi örgütlenmesine en ileri düzeyde, sorumluluk, sebat ve enerji ile katılırken, bu gerçeği de görmek zorundadır.
Dipnotlar:
1) 68 hareketinin sona erisi, THKO, THKP-C, TKP-ML'nin ve cuntaci, revizyonist birkaç küçük grubun örgütlenmesiyle paralellik göstermistir.
2) Bu nedenler, uluslararasi işçi hareketindeki revizyonizmin tekeli, geri ülkelerde yükslen küçük burjuva maceracılığı ve ülkede proleter bir kareketin değil, revizyonizmin bir tarihe sahip olması gibi nedenlerdir.
3) Bu, pek çok yanlışa yol açıyordu. THKO, kırlardan şehirlere doğru gelişen bir silahlı mücadele çizgisini savunuyor ve öcü parinin süreç içinde mücadeleyi yürü ten ordu içinden çıkacağı düşüncesiyle hareket ediyordu.
4) Bu kabul, uluslaratası bir kabul olduğu için Mao hiç tartışılmamıştır.
5) Hizip 77 Mayısında açık saldırıya girişti ve atıldı. Bu grup sağcıydı, sahte bir solculukla ortaya çıktı. Bu 'solcu' çıkışı daha sonraki süreçte onu terörist bir reaksiyon grubu olan TIKB olarak örgütlenmeye mahkum etti.
6) Bu özeleştiri kuşkusuz kolay olmadı. Tartışmalar sonucunda, örgütümüze sonradan katılan gruptan GMK'ne katılmış olan öğeler istifa ederek, gizli hiziplerini kurmaya (sonradan açığa çıkacağı gibi) yöneldiler. Fakat değişim bundan ibaret kalmadı, GMK'nın yapısı önemli oranda değişti.
7) KP-ML VE THKP-C/ML ortak bir blok oluşturma, sınıfla birleşme ve temel tezleri oluşturma sürecinde bu gruplarla birleşme be partinin birlikte inşası politikası izlenmişti. Bu, bunların grupç u, Maocu ve sınıf dışı eğilimleri nedeniyle yürümedi, bu nedenle de bu politika Konferansça terk edildi.
8) Mao Zedung'un reddinde, AEP'in ÇKP'ne açık mektubu, 5 Komünist kardeş partinin 'Mao Zedung Düşüncesi'ne karşı ortak deklerasyonu ve Mao'nun Eserler'inin V. cildinin yayınlanması örgütümüzü uyarıcı olmuştur.
9) Yoldaş'ın 8,9 ve 11. Sayılarında peşpeşe Ulusal Demokratik Halk devrimi, 'Üç Dünya' üzerine özeleştiri ve Milli mesele üzerine tezler yer alır.
10) Sendikalarda DSM'ler, gençlikte YDGD'ler, memurlarda TDM'ler..vs. Bu hatalaların nedenleri biliniyor. Bunlar, bir anlamıyla da, sağ sapmaya karşı mücadelenin soldan ürünleri ve gene aynı dönemin kitleler karşısındaki sektarizminin bir devamı idiler. Bunları,1980 Konferansı eleştirir, ama bunlara neden olan anlayış hala etkilidir ve mücadele gerektirmektedir.
11) Tasfiyeciler, partiye önce 'sınıf bileşimi'nden saldırdılar. \'d6rgütümüzde işçilerin, diğer emekçi sınıflardan katılanlara oranı %27.4 tü. Partimiz, bunun yetersiz olduğunu bildiği ve sistematik olarak eleştirdiği gibi, örgütümüzün işçi hareketi içinde ve sendikalarda merkezi yeri henüz tutmadığını da biliyor ve bu yeri kazanmak için mücadele veriyor.
12)Revizyonizmin işçi ve sendika hareketi üzerindeki tekeli, örgütümüzün işçilerle bağlarını sürekli baltaladı ve sanayi işçilerinin hareketinin gelişmesine katkısını bir dönem oldukça zayıflattı. Ne var ki örgütümüz bundan yılmadı, giderek etkisini artıma ve ilişkilerini bu alanda da geliştirme yolunu buldu. Ötekiler bir yana, örgütümüzün Tariş direnişinde oynadığı rol ve Adana'daki 14000 sanayi işçisinin daha önce (sendikaların etkisi dışında ve sendikalara karşın) başlayan ve cuntanın işbaşına gelmesinden iki gü n sonra biten grevi bir göstergedir.
13) Tasiyecilerin amacı, hata ve eksikleri giderme değildi, işçi sınıfının ve komünizmin partimizin şahsındaki kazanımlarını ortadan kaldırmak (örgütümüzü dağıtmak) ve yerine iktidar yeteneği olmayan, asla da hiçbir şeye karşı sorumlu olmayan Troçkizm (Troçkizm kırmasıydılar ve onun bütün hiziplerini temsil ediyorlardı) benzeri ve kırması bir şeyi koymaktır.
14) Mayıs 1990 mücadeleleri, parimizi işçiler nezdinde bütün akımlardan ayırdı. Bütün gruplar 'Taksimci idi. Partimiz, 'her yer 1 Mayıs alanı' sloganıyla hareket etti: iş bırakma, işyerinden mahellelerden yürüme çizgisini savundu. Toplanan işçi temsilcileri bu görüş benimsediği gibi, Platformun çağrısıyla yüzbinden fazla işçi iş bıraktı, binlercesi sokaklara d öküldü. Bu 1 Mayıs son yasadışı 1 Mayıs oldu. Türk-Iş sahiplenmek, hükümetler izin vermek zorunda kaldı: 'Taksimcilik'bitti. Işçiler, partimizi özdeneyimleriyle yeniden sınadıkları gibi, sınıfdışı çizgi iflas etmiş, örgütümüzün kitle hareketine bağlanan taktik planı bir kez daha doğrulanmıştı. Öteki akımlar, işçi kitle hareketinden bir daha dönmemek üzere dışlandılar. Partimizin ise, hareketin merkezini tuttuğu dost düşman herkesçe kabul edilir hale geldi.
15) Örgütlerimiz, kürsülerini oluşturmaya giriştiklerinde, piyasa liberalizmin temsilcileri, örgütlerimizin eteklerine adeta yapıitılar. \'d6te yandan, öteden beri kaçkın olan, organları sabote etmek ve aklınca 'intikam' almaktan başka derdi olmayan gerici döküntü bir tabaka çevrelrimizi adeta kuşatmaya aldı. \'d6rgütlerimiz, bu sabotajı ve kundaklama harektini, ancak bir sarsıntı ve dağınıklığın ardından püskürtebildiler.
16) Gerek dünya gericiliği, gerekse işçi sınıfı ve halklar açısından Türkiye önemli bir ülkedir. Bulunduğu yer ve içinde yaşadığı koşullar, Türkiye'yi emperyalist zincirin zayıf halka adaylarının başına koyarken: işçi sınıfının son on yıllık mücadelesi ve isçi hareketinde partimizin tuttuğu yer, sınıfımıza uluslararası tarihi bir yer kazandırmıştır. Koşullar, kuşkusuz değişebilir olmakla birlikte, sınıf hareketinin bir adım ileri gitmesi ve partimizin rolünü oynaması ileri işçi sınıfı nı ilgilendirecektir.
Hiç yorum yok