CHE: "Her devrimcinin görevi devrim yapmaktır..." 1988
Özgürlük Dünyası Ekim 1988
"Ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin, savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları mitralyöz sesleriyle ve de sıvaş ve zafer naralarıyla cenazelerimize ağıt yakacaktı, ölüm hoş geldi, sefa geldi!"
Emperyalizme ve emperyalizmin dünyada neden olduğu haksızlıklara karşı dişinden tırnağına kadar isyanla dolu iyimser ve aydınlık gülüşlü büyük devrimci Ernesto, ÜÇ KITA DAYANIŞMA ÖRGÜTÜ'ne gönderdiği mesajda böyle diyor ve devam ediyordu: "Ölümleri ve sonsuz trajedileriyle, emperyalizme karşı gündelik kahramanlıkları ve aralıksız saldırılarıyla, dünyada iki-üç, daha fazla Vietnam olsa; ani darbelerle ve dünyadaki bütün halkların artan nefretiyle emperyalizmin güçlerini yok etmeye yönetse; gelerek ne yakın, ne parlak görünür!"
Kısa ama düşmanlarını bile imrendirecek kadar onurlu yaşamı boyunca, zafer için yola çıkmanın ve kitleselleşerek başarıya ulaşmanın her zaman büyük müfrezeleri gerekli kılmadığı umudunu yeniden yeşerterek, başta Latin Amerika olmak üzere bütün dünya halklarını sonsuz bir heyecan ve coşku ile ayağa kaldıran Che, ölümünden sonra geçen 21 yıldan bu yana, devrimci mücadelenin insaniliğine dair en temiz ve en yalın bir sembol olarak devrimcilerin ve dünya halklarının bilincinde olanca canlılığıyla yaşamaya devam ediyor.
Doktorluk mesleğinin yanı sıra ihtilalci faaliyetlerine Guatemala'da başladı Che. İlerici Arbenz Hükümetimin Amerikan emperyalizminin kirli bir oyunu sonucu devrilmesinden sonra, ihtilalin en ön saflarında çarpışmak istedi fakat bu olanağı bulamadı. Meksika'ya geçti. Burada Fidel Castro ve arkadaşlarıyla tanışarak Küba ihtilalcilerinin safında ver aldı. "Granma" gemisiyle Küba'ya hareket etti ve başlayan savaşın içinde en ön saflarda çarpıştı. Küba devriminden sonra çeşitli görevlerde bulundu. Küba'nın temsilcisi sıfatıyla dünyanın çeşitli ülkelerini dolaştı. En son az gelişmiş ülkelere de ziyaretlerde bulunan Che, sömürülen halkları ve emperyalizmi daha yakından tanıma fırsatını buldu. Bu durum enternasyonalist durgularla dolup taşan Che'yi yeni bir kararın eşiğine getirdi: Küba'daki görevini tamamlamıştı.
Kendini devrim ve haksızlıklara karşı mücadele dışında hiç bir şeyle sınırlandırmayan; pasifizm, atalet, statükoculuk, düzenle uzlaşma ve ulusal kurtuluş savaşlarına ilgisizlik olarak gördüğü revizyonizme kabından taşan haklı bir öfke duyan, emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin yüreklerine korku salan kasırga yürekli devrimci Küba'dan ayrılmadan önce anne ve babasına yazdığı mektupta:
"Topuklarımın arasında bir kez daha Rosinante'nin böğrünü hissedeceğim, yine yola koyulacağım, kolumda kalkanım olacak.
Silahlı mücadelenin, kendi özgürlükleri uğruna savaşanlar için tek çözüm olduğuna inanıyorum ve inançlarımın gerektirdiği gibi davranıyorum. Bir yok insan bana maceracı diyecek. Doğru, maceracıyım, ama farklı bir cinsten: inandıkları şeyi kanıtlamak için yaşamlarıyla kumar oynayanlardan." diyordu.
Adalet tutkusunun yoğunluğu, gerilla mücadelesinde kahramanca yer alma isteği, zihinsel yetenekleri, ulaştığı politik olgunluk ve "her devrimcinin görevi devrim yapmaktır" inancı, onu, devrim davasının ulusallıkla sınırlandırılmaması gerektiği düşüncesine götürdü ve Che inancına uygun bir kıvılcım çakmak üzere Bolivya'nın yolunu tuttu. Ancak önceden hesaplanmamış farklılıklar, bir devrimin bir başka yerde aynı biçimde tekrarlanmasının diyalektik olarak olanaksızlığı dolayısıyla önderliğini yaptığı gerilla kolu olağanüstü fedakârlığına ve kararlılığına rağmen Barrientos'un korucuları tarafından kıstırıldı ve dağıtıldı. Binbaşı Ernesto Che yaralı olarak ele geçirildi. Che yaralıyken devrimci kararlılığından ve baş eğmezliğinden ödün vermedi. Kendisini sorgulamaya gelen bir generale verdiği yanıt, baş eğmezliğinin bir başka kanıtı olarak yüzüne tükürmek oldu. 9 Ekim günü yaralı durumdaki Che, Barrientos'un kiralık katillerinden çavuş Mario Terzan'ın silahlarından çıkan kurşunlarla öldürüldü.
Che'nin yakalandıktan sonra öldürülmesi ondan ne derece korkulduğunun ifadesidir. Yaralı bir Che'den bile bunca korkanlar yine de onun efsanesinin dilden dile dolaşmasına engel olamadı. Efsaneler ise kurşungeçirmezlikleriyle Che'yi ve onun onurlu geçmişini korudukları gibi, adını ve etkisini dünyanın dört bir yanına yaydılar. Che baş eğmezliğin, haksızlığa karşı isyanın ve onurun simgesi olarak ona en çok karşı olanların bile bilincine, sökülmezcesine kazındı.
Günümüz için de anlam taşıyan; dinamizm yerine hantallığın, fedakarlık yerine bireycilik ve bencilliğin, emperyalizm ve gericiliğe karşı mücadele yerine uzlaşma ve teslimiyetin, Marksizm yerine Kruşçevcilik ya da Brejnevciliğin geçirilmeye çalışıldığı bir zamanda yüksek sesli bir isyan çığlığı olarak ortaya çıkan; enternasyonalist dayanışma, ihtilalci inisiyatif, baş eğmezlik, devrim davası ve yoksul dünya halkları için kendini feda ediş rüzgarlarını tüm düşünenlerin beyninde estiren; devrim ve sosyalizm davasının dişinden tırnağına kadar militan savunucusunun şu sözleri anlayan tüm kulaklarda yankılanıyor: "Yaratmamız gereken 21. yüzyıl insanıdır; bu, hala öznel ve tasarlanmamış bir arzu olsa bile. Çabamızın temel hedeflerinden biri, tamı tamına gelecek yüzyılın insanıdır."
Che gibileri yoksa umut da olmayacaktır. Dünyada binlerce Che olsa, yaşamı sefalet haline getirenler korku duyar ve insanlığı barış içinde yaşamaya terk ederler. Eğer insanlık onurla yaşamak itiyorsa, binlerce, on binlerce Che olmalıdır yeryüzünde...
Ekim 1988
Hiç yorum yok