Header Ads

Header ADS

1905 Devriminde St. Petersburg Sovyeti'nde “yatıştırıcı” rolünü oynayan Troçki!

“İsyan havasının önüne geçmeye çalışan” Troçki!


Troçki Ekim 1905'te Finlandiya'dan St. Petersburg'a döndüğünde genel grev patlak vermişti. Grev yapan işçiler grev komitesi için delege seçerler; bu delegelerden oluşan grev komitesi de kısa zamanda “İşçi Temsilcileri Sovyeti”ne dönüşür. Menşevikler bu Sovyeti başından beri desteklerler ve onda temel demokratik bir hükümetin organını görürler. St. Petersbur'da Bolşevikler başlangıçta bu Sovyet oluşumu karşısında bekleme tavrı içinde olurlar. Öyle ki, Sovyet oluşumunu partiye karşı bir gelişim olarak algılarlar ve onu partiye katılma koşuluyla destekleyeceklerini açıklarlar.

Ancak Lenin St. Petersburg'a döndükten sonra Bolşevikler, oluşan Sovyet üzerine sağlıklı bir değerlendirme yapabilirler. Lenin'in yaptığı Sovyet analizini şudur: Oluşan Sovyet, Çarlık devleti yıkılmadan önce bir hükümet organı olamaz. Mevcut koşullarda görevi, devrimci mücadeleye önderlik etmek ve Çarcı devlet mekanizmasının yıkılmasını sağlamaktır. Lenin'e göre “İşçi temsilcileri Sovyeti, emeğin parlamentosu ve proleter özyönetimin organı değildir. Hiç de hükümet organı değildir, aksine belli amaçların elde edilmesi için bir mücadele örgütüdür...İşçi temsilcileri Sovyeti devrimci demokratların ve sosyalistlerin belirli olmayan geniş bir mücadele birliğidir”.

30 Ekimde St. Petersburg Sovyeti yürütme organını seçer. Bu organda Bolşeviklerden, Menşeviklerden ve Sosyal devrimcilerden üçer kişi yer alır.

St. Petersburg'a geldikten sonra Troçki, doğrudan Menşeviklere koşar ve onlarla işbirliği içinde hareket eder. Menşevikler üzerinden Sovyete seçilir ve önder bir rol oynamaya başlar. Menşevik çizgiyi savunan Troçki, mücadelenin beraberinde getirdiği coşkuyu bastırmaya ve işçilerin aktifitesini geriletmeye çalışır.

İ. Deutscher'in “Silahlı Peygamber Troçki”deki anlatımına göre “Troçki, Sovyet'ten greve son vermelerini istedi. Grevin devamı başarı sağlamayacak, kan dökülecekti. Sovyet bu görüşü oybirliği ile kabul etti ve grev 21 Ekimde bitti”. Bu sonuca varmak için Troçki, Sovyet'e baskı yapar (8).

Troçki, bununla da yetinmez. İşçiler kendiliğinden, fabrikalarda 8 saat çalışma günü için greve giderler. Ve Çarlığın Polonya'da ilan ettiği sıkıyönetim vesilesiyle de ikinci genel grev çağrısı yaparlar. Ama Troçki, ikinci genel grev çağrısından üç gün sonra genel greve son verilmesini önerir.

İ. Deutscher anlatıyor:


“5 Kasım günü bütün Yürütme Kurulu adına Sovyet'te konuşan Troçki, ikinci genel greve son verilmesini teklif ediyor. Hükümet o sırada Kronstad bahriyelilerinin askeri mahkemede değil, sivil mahkemelerde yargılanacağını ilan etmiştir. Sovyet bu şekilde davrandığı taktirde, elbette zaferle değil, ama şerefiyle geri çekilmiş olacaktı” (9).


Troçki, ateşli önder, ateşli isyancı, devrim örgütleyicisi pozlarında mücadelenin yatıştırılması için çaba harcamaktadır. İ. Deutscher de onun bu çabasını "Troçki isyan havasının önüne geçmeye çalışırken bile Sovyet'in önünde meydan okur bir pozdadır" diye değerlendiriyordu (10).


Gelişmeler mücadeleden, devrimden yanadır, ama Troçki devrimden, mücadeleden yana değildir. Troçki grevciler yorulmaya başladılar diyerek grev kırıcılığı yapıyordu; ona göre “olaylar bizden yana gelişiyor zaten, adımları hızlandırmanın nedeni yok”tu. Ama grev kırıcılığı yaparken de “Olabildiğince çabuk kesin hareket hazırlığına başlamalıyız. Bu aşama belki bir ay, belki de iki ay sürer. Ama o zaman olabildiği kadar sıkı ve örgütlü bir ordu haline gelmiş oluruz” diye umut dağıtıyordu (11).

İ. Deutscher, “sinirli ve ciddi” olan Troçki'nin “ılımlı olmayı savunan bir liberalle yaptığı konuşmayı” aktarır:

“Kendisine (ılımlı olmayı savunan liberale- İ. O.) Fransız devriminde geçen bir olayı anlattım: Kongre 'Fransız halkının düşmanla kendi toprağında konuşmamasına' karar verir. Kongre üyelerinden biri atılıyor ve soruyor: “Zaferle anlaşma mı imzaladınız?”. Şöyle cevap veriyorlar: “Hayır, ölümle anlaşma imzaladık”. Liberal burjuvazi sanki kendi ihanetiyle övünür gibi bize şunu söylüyor: “Yalnızsınız. Bizimle birlikte olmadan kavgaya devam edebileceğinizi sanıyor musunuz? Zaferle anlaşma mı imzaladınız?” Cevabımızı yüzlerine çarpıyoruz: “Hayır, ölümle anlaşma imzaladık” (12).

“Ölümle anlaşma imzalayan” “radikal” Troçki, ikinci genel grevi de boğduktan sonra sermayenin Sovyet'e saldırı ve bölünme kaçınılmaz olur.

İ. Deutscher'den okuyalım:


Troçki, “Birkaç gün sonra Sovyet'in güçsüzlüğü üzerinde yeniden durdu ve sekiz saatlik çalışma günü konusunda daha fazla direnmemesini istedi...Sovyet ikiye ayrılmıştır: Azınlık genel bir grev istemektedir. Ama Troçki, metal işçilerinin de desteğini alarak oylamayı kazanmıştır...Troçki'nin 1905'te izlediği “ılımlılık” politikası...” (13).


Aralık başında, Çarlık hükümeti kendini güçlü hissetmeye başlayınca saldırıya geçer. Basına sansür uygulanır, St. Petersburg Sovyeti başkanı ve bazı önder üyeleri 5 Aralıkta tutuklanır. “Sekiz saatlik iş gününü işçi sınıfına kazandırmadan, işçi sınıfını sekiz saatlik iş gününe kazandırmayı başardık” diyen Troçki, bir geçiş dönemi için Sovyet'e yeni bir başkanın seçilmesini ve silahlı ayaklanma hazırlığına başlanılmasını önerir.

“İşçi Delegeleri Sovyeti geçici olarak yeni bir başkan seçmeli ve silahlı ayaklanma hazırlanmalıdır” (14).

St. Petersburg Sovyeti Troçki'nin önerisini kabul eder ve Troçki başkanlığında yeni bir yürütme seçer.

Troçki'nin bahsettiği "silahlı ayaklanma hazırlığı" konusunda da İ. Deutscher şunları yazar:

"Troçki'nin sözünü ettiği ayaklanma hazırlığı daha ortada bile yoktu; illerdeki Sovyet'lerle ilişki kurmak için iki delege gönderiliyor. Ayaklanma için gereken şartlar yoktur" (15).


“24 ayar” militan, ayaklanmacı, devrim önderi Troçki'nin ve Menşeviklerin 1905 Devriminde St. Petersburg Sovyeti'nde oynadıkları rol SBKP(B)- Tarihi'nde şöyle anlatır:

“Çarlığın İmparatorluk başkentinin Sovyeti olarak, tüm Rusya'da en büyük sanayi merkezinin ve devrim merkezinin Sovyeti olarak Petersburg İşçi Temsilcileri Sovyeti'nin 1905 Devriminde belirleyici bir rol oynaması gerekiyordu. Ama bu Sovyet, başında berbat, Menşevik bir yönetimin bulunması yüzünden görevlerini yerine getiremedi. Bilindiği gibi o sırada Lenin henüz Petersburg'da değildi, ülke dışında bulunuyordu. Lenin'in orada bulunmayışından yararlanan Menşevikler, Petersburg Sovyeti'ne sokuldular ve Sovyet yönetimini ele geçirdiler. Bu şartlar içinde Hrustalyov, Troçki, Parvus vb. Menşeviklerin Petersburg Sovyeti'ni ayaklanma politikasına karşı çevirmekte başarılı olmalarının şaşılacak bir yanı yoktu. Onlar, askerlerin Sovyet'le ilişkilerini sağlamlaştırarak ve bunları ortak mücadelede birleştirecek yerde, askerlerin Petersburg'dan çıkarılmalarını istiyorlardı. Bu Sovyet, işçileri silahlandıracak ve onları ayaklanmaya hazırlayacak yerde, yerinde sayıyor, ayaklanma hazırlıklarına karşı olumsuz bir tavır takınıyordu” (16).

Troçki'nin 1905 Devriminde Petersburg Sovyeti'nde oynadığı rol buydu.

1905'teki devrimci mücadeleler, sonuçta Bolşeviklerin ve Menşeviklerin yakınlaşmasına neden olur. Zor geçen bir dizi görüşmeden sonra dördüncü kongreyi toplamak için ortak bir merkez komite oluşturulur. Tarihe Birlik Kongresi olarak geçen IV. Parti Kongresi 1906'da Stokholm'da gerçekleştirilir. Bu kongrede çoğunluk Menşeviklerde olduğu için kararlar da daha ziyade onların görüşleri doğrultusunda alınır. Adı Birlik Kongresi olmasında rağmen her iki taraf arasındaki siyasi ve ideolojik görüş ayrılıkları giderilememiştir. Bu nedenle birlik de biçimsel kalmıştır. Ortak bir merkez komite oluşturulmasına rağmen Bolşevikler kendileri için bir de illegal merkez komitesi kurarlar.

V. Kongre 1907'de Londra'da gerçekleştirilir. Bu kongrede Bolşevikler çoğunluktadır. Ama bu çoğunluk, kendi çizgilerini kabul ettirmek için yeterli değildir. Troçki'nin de dahil olduğu yalpalayan unsurların oyu çoğunluk oluşturmada belirleyici olur.

1905 Devrimi Menşevikler arasında değişime de neden olur: Bir dizi Menşevik önder illegal mücadeleyle sonuç alınamayacağı görüşünü benimser. Bu nedenle partinin illegal yapısının tasfiye edilmesini ve Rusya-Çarlık yasallığını kabul eden legal bir partinin kurulmasını talep eder. Bu sorun Bolşevikler ve Menşevikler arasında oldukça önemli bir görüş ayrılığı olur. Bolşevikler, partinin illegal yapısını yıkarak, legal bir parti kurmaktan yana olan Menşevikleri tasfiyeci olarak tanımlarlar. Son birlik denemesinden sonra (IV. Kongre) Bolşevikler, artık tasfiyecilerle ortak hareket etmeyeceklerini açıklarlar.


“Birliğin Zedelenmesi Üzerine” makalesinde Lenin tasfiyecileri tanımlarken şöyle der:


“Tasfiyecilikten bahsederken, yılların seyri içinde ortaya çıkmış, 20 senelik parti tarihinde “Menşevizm” ve “Ekonomizm” ile iç içe geçmiş ve belli bir sınıfın –liberal burjuvazinin- politikası ve ideolojisi ile birleşmiş belli bir ideolojik akım tespiti yapıyoruz” (17).

Şüphesiz ki, bütün Menşeviklerin tasfiyeci oldukları söylenemez. Plehanov, tasfiyecilere karşı sürekli mücadele etmiştir. Bu mücadeleye bazen Martov da katılmıştır. Diğer taraftan 1905 Devrimi Bolşevikler arasında da farklı düşüncelerin gelişmesine, bölünmelere neden olmuştur. Bunların arasında “Otsovizm”in belli bir yeri vardır. Otsovistler, Duma seçimlerinin boykot edilmesini talep ediyorlar, her türlü legal çalışmayı reddediyorlardı. Sosyal demokrat vekillerin Duma'dan derhal geri çağrılmasını talep ettikleri için bunlar, Rusçada geri çağırma anlamına gelen 'otoswat'çılar olarak tanımlanmışlardır.

Buna karşın Lenin'in çizgisi şuydu: İllegal örgütü inşa etmek, illegal mücadeleyi sürdürmek ve mümkün olan bütün legal olanaklardan yararlanmak.

Bolşeviklerden kopan başka bir grupçuk da ultimatistlerdi. Bunlar da vekiller derhal geri çağrılmamalı, ama hatalarını düzeltmek için onlara bir ültimatom verilmelidir anlayışında olduklarından dolayı bunlara da ultimatistler denmiştir. Her iki grup da Bolşeviklerin “sol”unda yer alıyordu.

Bolşevikler tarafından dışlandıktan sonra bu iki grup “Vperyod-Grubu” olarak birleşti. Kendilerini sol Bolşevikler olarak tanımlayan bunlar, uç sol görüşler savunuyorlar, Lenin ve taraftarlarını sağa kaymakla suçluyorlardı. Onlara göre Lenin ve taraftarları sağa kaydıkları için Bolşevizme ihanet etmişlerdi.

Troçki, bu uç sol gruba da sempati duyuyordu.


Bu ve sonraki yıllarda esas mücadele Bolşeviklerle Menşevikler arasında sürdürüldü. Bu mücadelede Troçki, “kanka”sının yanında hiç yer almadı, her iki taraf arasında kaldı. Ama Bolşeviklere karşı mücadelede fiilen tasfiyecilerin yanında yer aldı.

1908'den itibaren örgüt/örgütlenme üzerine mücadele giderek şiddetlendi. Tasfiyecilerden arındırılmış, onlardan tamamen bağımsız bir Bolşevik Parti'nin kurulması için çabalar yoğunlaştırıldı. Lenin önderliğinde Bolşevikler, partiye sadık kalan güçlerle, tasfiyecilerden tamamen kopuşa hizmet eden bir konferans düzenlediler. Bu konferansa karşı Troçki, oldukça şiddetli mücadele etmiş ve “kanka”sı Lenin'i dar görüşlü bölücü olarak tanımlamıştı. Öyle ki Troçki, Alman sosyal demokrat basınında (örneğin “Neue Zeit” -”Yeni Zaman” ve “Vorwärts”te -”İleri”) Rus işçi hareketi üzerine gerçek dışı görüşler yaymış, utanmazca Rusya'da, Rus işçi hareketinde Bolşeviklerin ve Menşeviklerin herhangi bir rol oynamadıklarını yazmıştı. Troçki'nin bu marifetlerine karşı Lenin Mayıs 1911'de “Rusya'da Parti İçin Mücadelenin Tarihsel Anlamı” makalesinde şöyle der:


”Troçki, Menşevizmin ve Bolşevizmin "proletaryanın derinliklerinde kök saldıklarını" düşünmek "bir hayaldir" diye açıklıyor. Bu, Troçki'nin ustası olduğu, yankı yapıcı ama boş sözlere iyi bir örnektir. Bolşeviklerle Menşevikler arasındaki ayrılığın kökleri "proletaryanın derinliklerinde" değil, ama Rus devriminin iktisadi içeriğinde yatıyor...

Troçki, Bolşevizmi çarpıtıyor, çünkü o, Rus burjuva devriminde proletaryanın rolü konusunda hiçbir zaman kesin bir görüşe varamamıştır...

Kendi hizbinin reklamını yaparken Troçki , Almanlara, partinin parça parça olduğunu, her iki hizbin parça parça bölündüğünü ve sadece kendisinin, Troçki'nin, durumu kurtarmakta olduğunu söylemekten çekinmiyor. Gerçekten şimdi hepimiz görüyoruz ki, Troçki, özellikle tasfiyecilerin ve vperyodcuların güvenini kazanmıştır - Troçki yandaşlarının (Viyana Kulübü adına 26 Kasım 1910 tarihinde) onayladıkları en son öneri bunu kesin olarak kanıtlamaktadır.

Troçki'nin Almanların önünde partiyi küçültmekte ve kendini yüceltmekte ne ölçüde utanmazlığa kaçtığı, örneğin şu sözlerde çok iyi görülüyor. Troçki, Rusya'daki "işçi yığınları"nın, "sosyal demokrat partinin kendi çevreleri dışında (vurgulayan Troçki) kaldığı" düşüncesinde olduklarını yazıyor ve "sosyal demokrasisiz sosyal demokratlar"dan söz ediyor.

Bay Potressov'la dostlarının, bu tür sözlerden ötürü Troçki'yi bağırlarına basmaktan geri durmalarını nasıl beklenebilir?” (18).

Troçki, kişisel kaygıları uğruna Alman kamuoyu önünde Rus işçi hareketini temsil eden Bolşevikleri ve Menşevikleri küçük düşürmüş, önemsizleştirmiş ve sonuçta da partinin dağılmakta olduğu imajını uyandırmıştır. Troçki'nin Bolşevikler ve Menşevikler nezdinde Rusya işçi hareketine saldırıları Kopenhag Uluslararası Sosyalistler Kongresi'nde Rus temsilciler arasında da belli bir rol oynamıştır. Yukarıda adı geçen makalesinde Lenin konuyla ilgili şunları yazar:

“Kopenhag’da partiye sadık Menşeviklerin ve merkez organ redaksiyonu delegesi olarak Plehanov, Bolşeviklerin temsilcisi olarak bu satırların yazarı ve Polonyalı bir yoldaşla birlikte Troçki’nin Alman basınında parti sorunlarımızı nasıl betimlediğine karşı kararlı protesto ettiler” (19).

Troçki de “Hayatım” kitabında konuya oldukça dolaylı, Lenin'i “kanka” gösterme çabası içinde değinir:


“Viyana’dan Kopenhag Kongresine giderken yolda aktarma yapılması gereken bir istasyonda Paris’ten gelen Lenin ile hiç beklenmedik halde karşılaştım. Bir saat beklemek zorundaydık ve aramızda ilk bölümü oldukça dostça, ikinci bölümü ise daha az dostça olan büyük bir konuşma başladı…Lenin, karşısında konuşanın sözleri arasında kendisine gerekli olanı almak istediği zamanlarda kullandığı kendine özgü bir üstün dikkat yeteneği vardı; böylesi zamanlarda karşısındakine bakmaz uzaklara dalardı” (20).

Bu sahte dostluk gösterisinin anlamı nedir? Troçki, kamuoyuna 'bakın, aramızda hiçbir ciddi sorun yoktur', 'her şeye rağmen biz iki sıkı dostuz' mesajı vermeye çalışmaktadır. Ama buna rağmen Troçki'nin Lenin ile arasının pek öyle iyi olmadığını yine onun anlatımından anlıyoruz. Tamam, konuşmanın “ilk bölümü oldukça dostça” geçmiş. Belki de Lenin, Troçki'nin bu bölümde Çek sendikalarındaki bölünmeyi Troçki ile tartışmak istemediğinden sadece onu dinlemiştir. Bu dinlemeyi de Troçki oldukça dostça bulmuş olabilir. Ama konuşmanın ikinci bölümünde durum değişiyor, “oldukça dost” olmak yerini “daha az dost” olmaya bırakıyor. Neden? Konuşmanın bu bölümünde Lenin, Troçki'nin Alman basınında çıkan makalesi üzerine görüşünü dile getirir. Bu konuşmaya Troçki, “Hayatım” kitabında yer verir.

Okuyalım:

“Lenin’e “İleri” (gazetesindeki- İ. Okçuoğlu) Rus sosyal demokrasisi üzerine son makalemden bahsettiğimde konuşma tamamen başka bir karakter aldı. Makale kongre için yazılmıştı ve hem Menşevikleri hem de Bolşevikleri sert bir eleştiriye tabi tutuyordu. Yazının püf noktası “kamulaştırmalar”a dokunan yeriydi. Yenilgiye uğramış devrimden sonra silah zoruyla yapılmış kamulaştırmalar ve terörist baskınlar en devrimci partinin dahi dağılması için kaçınılmaz kaynaklar olur. Londra Parti Kongresi Menşeviklerin, Polonyalıların ve bir kısım Bolşevikin oyu ile kamulaştırmayı yasakladı … Kamulaştırma Londra Kongresinden sonra da devam ediyordu ve partiye zarar veriyordu. İleri'deki yazıyı bunun üzerine yazmıştım. Lenin, bunu gerçekten yazdınız mı diye sitemkar bir biçimde sordu... Telgraf çekerek makalenin basılmasını durdurmak mümkün değil mi? Hayır diye cevap verdim. Makalenin bu sabah yayınlanmış olması gerekir ve niçin durdurulsun ki? Makale doğrudur” (21).

Troçki, siyasal mücadelede dengesizliğini bir kez daha gösterir ve “Hayatım”da anlatımına devamla söz konusu makalenin doğru olmadığını yazar:

“Gerçekte ise makale doğru değildi. Çünkü makale, -gerçekte Bolşeviklerin Menşeviklere karşı amansız mücadelesiyle bir parti doğmuşken- Bolşeviklerin Menşeviklerle kaynaşması ve bütün aşırılıkların dışlanmasıyla bir partinin doğacağı hesabını yapıyordu. Lenin Rus delegasyonu nezdinde makalemin mahkum edilmesini sağlamaya çalışıyordu. Bu benim yaşamında Lenin ile ilk sert çatışma anıydı” (22).

Lenin ile ilişkileri söz konusu olduğunda Troçki'nin başka bir özelliği de açığa çıkıyor: Lenin'e karşı birçok mücadelesinde Lenin'in haklı olduğunu, kendisinin haksız olduğunu sonradan kabul etme özelliği. Lenin “kankamdı” demeye getiren Troçki, neden böyle hareket eder, tarihi kendine göre neden böyle yazar? Onun bu tavrı tabii ki, bilinemez değil. Amacı oldukça açıktır; Troçki, Lenin ile kendi arasındaki var olan derin çelişkileri yumuşatmaya özen gösterir. Amacı budur.

Rusya'da devrimci parti nasıl olmalıdır konusunda Lenin ile Troçki'nin görüşleri arasındaki fark, ortak hareket etmeyi, aynı örgütsel çatı altında mücadele etmeyi engelleyecek derecede derindi. Devrimci parti nasıl olmalıdır sorunu o zaman Rusya'da güncel, üzerinde sürekli tartışılan, fırtınalar kopartılan siyasal bir sorundu. Devrimci parti için mücadelede Lenin, Troçki'yi hiç de dost düşünceli olarak görmedi, tam tersine Troçki'de devrimci parti düşmanlığını gördü ve bunu çok defa da dile getirdi.

Eylül 1911'de “Stolpin İşçi Partisi Kampı” makalesinde Lenin diğer şeylerin yanı sıra şunları yazar:

“Buradan açık ki Troçki ve onun zihinsel akrabalarının –‘Troçkistlerin ve uzlaşmacıların‘ en amansız tasfiyeciden daha zararlı oldukları açığa çıkar. Çünkü inanan tasfiyeciler düşüncelerini açıkça ortaya korlar ve işçiler onların noksan yanını kolayca görürler. Ama bay Troçki’ler işçileri aldatıyorlar, kötülüğün üstünü örtüyorlar, onun açığa çıkartılmasını ve iyileştirilmesini imkansız yapıyorlar. Troçki’nin grupçuluğunu destekleyen herkes yalan politikasını ve işçilerin kandırılması politikasını, tasfiyeciliğin gizlenmesi politikasını destekliyor. Rusya'da Potressov ve hempası baylar için tam eyleyiş özgürlüğü, yurt dışında faaliyetlerinin ‘devrimci boş laflarla‘ gizlenmesi – işte bu, Troçkizmin politikasının özüdür” (23).

Troçki'nin “kanka”sı Lenin'e karşı bitmeyen saldırılarından biri de 1912 yılı başında gündeme gelir. Ocak 1912'de Lenin önderliğinde Bolşevikler tarafından Prag'da bir konferans gerçekleştirilir. “Bütün Rusya Parti Konferansı” adını taşıyan bu konferansın resmi çağrıcısı Rus Örgüt Komitesidir. Bu komitede Bolşeviklerin dışında partiye bağlı Menşevikler de yer almaktaydı. Bolşevikler dışında, o dönem tasfiyecilere karşı tutarlı bir mücadele sürdüren Plehanov ve onun duruşunu destekleyen partiye sadık bir kısım anti-tasfiyeci Menşevik de konferansa katılır. Bu konferanstan sonra Rusya'da mücadelede canlanma ve işçi hareketinde yükseliş başlar. Ama Troçki, Lenin'in “mücadele yoldaşı” Troçki, bu konferansın gerçekleşmesini engellemek için bütün olanakları kullanır. Başaramayınca da Lenin'e karşı saldırılarını şiddetlendirerek sürdürür. Troçki, sadece bununla da yetinmez. Prag Konferansına karşı başka bir konferans örgütler. Bunun için başında kendisinin olduğu bir “Örgüt Komisyonu” kurar. Böylece, o zaman siyaset piyasasında ne kadar anti-bolşevik unsur varsa onlarla birlikte “Ağustos Bloku” kurulmuş olur. Bu blok, örgütleyicilerinin, dolayısıyla Troçki'nin deyişiyle Lenin önderliğinde Bolşeviklere karşı bütün anti-bolşevik unsurların örgütünü kurmak göreviyle donatılmıştı. Troçki bu, “kanka”sı konferans düzenler de o düzenleyemez mi?!

Bu blokun bileşenleri Troçki'nin nasıl bir blok oluşturulduğunu yeteri açıklıkta gösteriyor.


Troçki ve Martov yönetiminde hazırlanan konferansa katılan ve “Ağustos Bloku”nun oluşturan örgütlerin listesi:


1-'Golos Sosyal Demokrat' gazetesinin Menşevik tasfiyecileri.


2-'Nyevski Golo' gazetesi çevresini oluşturan Menşevik grup.


3-Sosyal Demokrat İşçi Partisinin Kafkasya Bölge Komitesi.


4-'Spilka', bir Ukrayna sosyal demokrat örgütü.


5- 7 Menşevik Duma vekili.


6- 'Vperyod' grubu.


7-Letonya bölgesi Sosyal Demokrat Partisi.


8-Troçki'nin Viyana Pravda grubu.

Troçki, ancak yıllar sonra bu adımın yanlış olduğunu kabul edecekti.


Troçki'nin marifetlerine karşı Lenin, Ocak 1911'de “Parti İçindeki Durum Üzerine” makalesinde şunları yazar:

“MK yeniden toplanmadığı müddetçe “Pravda”nın MK karşısındaki tavrı üzerine Plenum tarafından atanan (ve) Troçki’nin tavrını parti düşmanı olarak açıklayan MK temsilcisinden başka hakem yoktur...Ve biz bütün parti adına, bildirgesinde tek kelimeyle MK’yı anmadığı (sanki MK dağıtılsın diyen Golos'cularla anlaşmış gibi) yurt dışındaki tek bir grubun adına RSDİP’in bir konferansının çağrılması için bir fon “örgütlemeye” çağrı yaptığı için Troçki’nin parti düşmanı bir politika sürdürdüğünü; parti illegalitesine zarar verdiğini; maceracılık ve bölücülük yoluna girdiğini açıklıyoruz...

Bildirgesinde Troçki ‘Leninistlerin ve Plehanovcuların’ sürdürdükleri mücadelenin... güncel olarak her türden ilkesel temelden yoksun olduğunu yazıyor” (24).

Troçki'nin Prag Konferansına karşı mücadelede tasfiyecilerin yanında yer alması Lenin'i çileden çıkarmıştı. Aralık 1911'de “Troçki'nin Diplomasisi Üzerine” makalesinde konuya ilişkin olarak şöyle der:

“Troçki, legal yayınlarda tasfiyecilerin tam da ‘koalisyon özgürlüğü‘ şiarını kahrolsun illegal parti, kahrolsun cumhuriyet için mücadele şiarı ile birleştirdiklerini çok iyi bilmektedir. Troçki’nin görevi de aynı zamanda işçilerin gözüne kum serperek tasfiyeciliği örtbas etmektir… Troçki ile olgusal (nesnel gerçeklik bazında- İ. Okçuoğlu) tartışılamaz, çünkü onun hiçbir görüşü yoktur. İnançlı tasfiyecilerle ve Otsovistlerle tartışılabilinir ve tartışılmalıdır. Ama hem birinin ve hem de diğerinin hatalarını örtbas etme oyunu oynayan bir insanla tartışılmaz, o ancak … en kötü karakterli diplomat olarak teşhir edilir” (25).

Lenin ile Troçki arasındaki ilişkide belirleyici özellik, Lenin'in Troçki'yi sürekli teşhir edici eleştirmesidir. Lenin'in bu tavrının nedenini Troçki'nin laftan sözden anlamaz karakterinde aramak gerekir. Troçki, gerçekleri görmemede veya görmüyor gibi hareket etmekte, yani demagojide oldukça ustaydı. Onun bu özelliğini tasfiyecilerle haşır neşir oluşunda da görüyoruz. Gerçekten de Lenin'e bölücülük atfı, Rusya'da tasfiyecilerin dışında ciddiye alınacak bir gücün olmadığı türünden Batıda yaptığı propaganda akıllara durgunluk verecek cinstendi. Troçki tasfiyecilere sarılıyor, Lenin de ancak tasfiyecilikten arındırılmış bir partinin devrim iddialı olabileceği anlayışını savunuyordu. Bu bağlamda Lenin, Troçki'ye tasfiyecilerden ayrışmanın bölücülük olup olmadığını da sorar. “Kanka”sının bu sorusu karşısında Troçki yan çizer:

“Troçki, konuyla ilgili görüşleri hakkında yeni dergisinde mümkün olduğunca az şey söylemeyi yeğledi. “Put Pravdi” (Nr. 37) Troçki’nin ne illegalite sorunu ne de legal bir parti için mücadele şiarı vs. üzerine tek bir sözcük bile etmediğini daha önce belirtmişti. İşte bu nedenle biz, herhangi bir ideolojik-politik fizyonomiden yoksun ayrı bir örgütlenmenin ortaya çıkmak istemesi durumunda, başka şeylerin yanı sıra, en kötü hizipçilikten söz ettik” (26).

Troçki'nin açık seçik olmayan tavrı, sonuçta tasfiyecilerin işine yarar. Bu, bulanık suda balık avlama işidir; tasfiyecilerle, oportünistlerle, bilumum anti-bolşeviklerle blok oluşturmaya hizmet eden bir tavırdır. Nitekim Troçki, “Hayatım”da “Ağustos Bloku”nu neden oluşturmaya çalıştığı üzerine de yazar:

“1912’de, siyasal yükseliş açıkça kendini gösterdiğinde sosyal demokrat fraksiyonların temsilcileriyle bir birlik konferansı toplamaya çalıştım. O zaman birleşik bir Rus sosyal demokrasisinin yeniden oluşturulabileceği umudunun sadece beni meşgul etmediğinin tanığı da Rosa Luxemburg'du…

O dönemde bizzat Bolşevikler arasında uzlaşmacı eğilimler oldukça güçlüydü ve bunun Lenin’in de konferansa katılmasına neden olacağı umudunu kaybetmedim. Ama Lenin bütün gücüyle birliğe karşı geldi. Gelişmelerin bütün seyri Lenin’in haklı olduğunu gösterdi. Konferans Ağustos 1912’de Viyana’da Bolşevikler olmaksızın toplandı ve ben resmen Menşeviklerle ve Bolşeviklerden kopmuş olanların tekil gruplarıyla bir “blok”ta yer almış oldum. Bu blokun siyasi bir temeli yoktu, bütün temel sorunlarda Menşeviklerle çatışmalıydı. Onlara karşı mücadele konferanstan bir gün sonra yeniden başladı” (27).

Troçki, şaşkın, yalan söylüyor ve durumu kurtarmaya çalışıyor:

Birincisi, bütün grupların birlik konferansını gerçekleştirme isteği bir “kuyruklu” -önemli değil, kuyruksuz da olabilir- yalandır. Çünkü Troçki, Lenin'in bu konudaki duruşunu, tasfiyeciliğe karşı mücadelesini bilmiyor olamaz.

İkincisi, Prag Konferansı “Bütün Rusya Konferansı”ydı ve Troçki, parti organının Bütün Rusya Konferansı için çağrı yaptığını ve bu durumda kendi konferansının parti konferansına karşı bir konferans olduğunu pekala biliyordu.

Üçüncüsü, Troçki, Lenin'in tasfiyecilerle birlikte gerçekleştirilen bir konferansa, hele hele “birlik” adına gerçekleştirilen bir konferansa ne denli karşı olduğunu da çok iyi biliyordu.

Troçki, baştan doğru hareket etmeyi reddeden, ama sonradan düzeltmeyi, hatasını masumlaştırmayı ve tabi bu arada Lenin'e de hak vermeyi unutmayan bir figürdür. Bu sefer de böyle oldu: Kendi düzenlediği konferans hakkında yanılgısını sonraları kabul etti ve Lenin'e de haklıydı dedi. Troçki, kendi gerçeği böyle olmasına rağmen hep öngörülü oluşundan, geleceği görebilmekten bahseder, ama sonrasında da yanlışını kabul eder.

“Ağustos Bloku” sorunu salt bir hata olarak görülmemelidir. Bu blok sorununda Troçki ve Lenin arasında örgütlenme konusunda birbirine tamamen zıt anlayışların mücadelesi sürdürülmüştü. Burada Leninist örgütlenme, Troçkist “örgütlenme” nedir sorusunun cevabını görebiliyoruz: 1912'de Troçki ne yapmak istemişti? Yapmak istediği, Lenin önderliğinde Bolşeviklere karşı ipini koparmış ne kadar oportünist ve tasfiyeci unsur varsa onlarla birlikte ideolojik birliği olmayan bir blok oluşturmayı amaçlamıştır. Onun bu hareketini anlık bir hata, anlık bir “kafa karışması” olarak göremeyiz. Onun bu tavrı, örgütlenme anlayışını ele vermektedir; Troçki'nin yanlış teorik ve siyasi tasarımı, konsepti onu kaçınılmaz olarak yanlış örgütlenme anlayışına götürmüştür. “Ağustos Bloku” sorununda Troçki, Troçkizmin ne olduğunu gözler önüne sermiştir. Lenin, bu anlayışın tehlikesini görerek Troçkizme karşı mücadelesinde kararlı ve acımasızdı. Troçki'inin narsizmi, kendisiyle Lenin arasındaki ilişkilerde Lenin'i “primus inter pares” (“eşitler arasında birinci”) olarak dahi görmesine engeldi. Troçki'nin Lenin'in arkasında durması söz konusu değildi, böyle bir şey olamazdı. Troçki, Lenin'in önünde değilse de en azından yanında, aynı hizada durması gerekirdi! Troçki'nin Lenin üzerine anlatımından çıkan ve yayamaya çalıştığı imaj buydu. Troçki, başkasından da öğrenen değil, gelişmeleri sürekli öngören -nedense hep yanlış öngörüyordu- birisi olduğu için Lenin'den de öğrenmemiştir. Lenin, ona karşı mücadelesinde, örneğin partinin kurulması, örgütlenmesi mücadelesinde Troçki'yi -tabi başkalarını da- eleştirirken sürekli, bir parti kurmak için birlik çağrısı yapmak yetmez, parti kurma çabası içinde olanın siyasi bir programının da olması gerekir demiştir. “Ağustos Bloku”nun ise ne siyasi bir programı ne de eylem programı vardı. Her zaman olduğu gibi Troçki, “Ağustos Bloku”nun siyasi bir temelinin olmadığını sonradan, 1930'da kabul etmişti. Geç olmuştu, ama olsun, yine de kabul etmişti!

“Ağustos Bloku”, Lenin'e, Lenin önderliğinde Bolşevizme karşı kendi aralarında da farklı görüşleri olan tasfiyeci unsurların bir ortaklığıydı. Böyle bir blokun oluşumu Leninist örgütlenme ilkesine tamamen tersti.

Prag Konferansı ve “Ağustos Bloku” üzerine tartışmalar Leninizm ve Troçkizm arasındaki farkın gözler önüne serildiği tartışmalardır, bu nedenle de oldukça öğreticidir. Nihayetinde bu tartışmalarda söz konusu olan, Leninist parti örgütlenmesiyle Troçkist anti-parti örgütlenmesiydi. Lenin, devrimi gerçekleştiren partinin hedefinin açık olmasını, ortak ideolojik bir temel üzerinde yükselen merkezi bir yapısının olmasını, illegal örgütlenmesini sorunun “olmazsa olmazı” olarak görüyordu. Buna karşın Troçki, görünüşte birleşmiş olan, ama gerçekte her grubun kendi ideolojik, siyasi varlığını koruduğu bir gruplar, grupçuklar federasyonuyla devrim yapacağına inanıyordu. Bu saçma, hayali görüşü ifade eden “Ağustos Bloku” -belki de Troçki daha da saçma duruma düşmesin diye!- kuruluşundan hemen sonra dağıldı.

Troçki, Bolşevik örgütlenmeye karşı -isterseniz buna komutanlığını yaptığı da diyebilirsiniz- “Ağustos Bloku-Meydan Muharebesi”nden yenik çıktı.

Prag Konferansının sonuçlarına gelince:

1-Bu konferans, Bolşevik Parti'nin fiilen kurulması anlamına geliyordu.

2-Tasfiyeci örgütlenmeler, sol oportünist unsurlar partiden uzaklaştırıldı.

3-İdeolojik temeli olan örgütsel birlik sağlandı.

4-Troçki'nin “Pravda”sı ile bütün ilişkilerin kesilmesi kararı alındı.

Hal böyle olmasına rağmen Troçki, Lenin sonrası dönemde geçmişte Lenin ile dostluğunu, yakın düşünce ortaklığını ön plana çıkartmaktan hiç kaygı duymamıştır.

Bakınız, Prag Konferansından sonra Troçki, “kanka”sı hakkında Viyana'da çıkarttığı “Pravda”sında ne yazıyor:

“Bu senenin ocağında bazı Rus politikacıların Leninist edebiyat çevresiyle birlikte yurt dışından bir görüşmesi gerçekleşti. Leninistlerin anlatımında bu görüşme ‘Partinin Bütün Rusya Konferansı‘ olarak adlandırıldı. ‘Vperyod‘ grubu bildirgesinde ise bu görüşme ‘partiye saldırı‘ olarak tanımlandı. Bu görüşmenin bütün gerçekleri ve oluşum koşulları, son tanımlamanın sorunu oldukça tam ifade etiğini kabul etmemize neden olmaktadır. Leninist konferansın kararlarının bizzat Leninistlerin Rusya’daki çalışmaları üzerinde dikkate değer bir etkide bulunmayacağından şüphe etmiyoruz; çünkü ciddi bir parti işçisi, gücünü açıkça umutsuz bir çevre faaliyetine feda etmek istemeyecektir”.

Troçki, Leninist örgütlenmeyi, Bolşevik Parti'yi kitleler içinde etkisi olmayan bir çevre olarak tanımlıyor. Troçki'ye göre bu çevrenin ülkedeki siyasi gelişmelerle bir ilişkisi yok, sadece yazın üretiyor. Troçki, “kanka”sına karşı hızını alamıyor ve bizzat Rusya'daki Leninistlerin dahi Lenin'in “umutsuz çevre girişimi” için faaliyet sürdürmeyi reddedeceklerini savunuyor.

Aynı “umutsuz çevre girişimi”, beş sene sonra, 1917'de Ekim Devrimini -tabii ki Troçki'nin “birinci” önder olarak katılımıyla!- gerçekleştiriyordu.

Prag Konferansından sonra Bolşevikler Rusya'da “Pravda” adında bir işçi gazetesi çıkarmaya karar verdiklerinde Troçki'yi öfkelendireceklerini hiç düşünmemiş olmaları gerekir...

Lenin'e karşı yazdığı makalesinde Troçki sadece “Leninist çevre”den, bu “çevre”nin bölücülük yaptığından, sahtecilikten, dolandırıcılıktan, parti olanaklarına el konulmasından bahsetmektedir.

Parasal olanaklara el koyma meselesi de Troçki'nin karakterini göstermek bakımından atlanmaması gereken bir sorundur. O dönemde RSDİP içindeki bütün tarafların kabul ettiği bir merkezi yapı yoktu. Bu nedenle parasal olanakların toplandığı ve nasıl kullanılacağına karar verildiği üç kişiden (Karl Kautsky, Franz Mehring ve Klara Zetkin) oluşan bir “yediemin” grubu vardı. Bunlar yaptıkları değerlendirme sonucunda Bolşeviklerin Rus devrimci hareketi içinde en güçlü ve en etkili güç olduğu kararına varmışlar ve parasal olanakları da ona göre dağıtmışlardı. Bu üçlü grup, Troçkistleri de parasal olanaklardan yararlanmayı hak eden bir grup olarak görmediği için onların bu olanaklardan yararlanmasını reddetmişti. Bu durum karşısında küplere binen Troçki, her zamanki gibi asılsız haberler yayar. Onun bu tavrını eleştiren Lenin, parti örgütlerine ve gruplara gönderdiği bir yazıda Troçki ve onunla birlikte hareket edenleri utanma duygusuna sahip olmaya çağırır, “para nedeniyle utanılacak, yalan ve sefil bir kampanya yürütmemelerini” söyler.

Troçki bu, “laf söz” dinler mi!? Para nedeniyle Lenin'e karşı daha çirkin bir saldırıya geçer. Öyle ki, bu konuya ilişkin olarak Nisan 1913'te Menşevik Çheidze’ye yazdığı bir mektupta Lenin hakkında, yani “kanka”sı hakkında olmadığı söyler; “Rus işçi hareketi içinde her türden geriliğin profesyonel sömürücüsü”, “Lenin tarafından...formüle edilen margarin-görüş ayrılıkları”, “gazeteyi...çevresel entrikalar ve ilkesiz bölücülük için kaldıraç olarak kullanan Lenin”, “Günümüzde Leninizmin bütün binası yalan ve sahtelik üzerine inşa edilmiştir ve kendi ayrışımının (eriyişinin) zehirli bileşenlerini kendi içinde taşımaktadır”.

Troçki, “kadim” dostu, “ortak mücadele arkadaşı” hakkında bunları söylüyordu. Önemsiz görüş ayrılıklarından dolayı bölen, bölme arzusu ile bölen örgütlenme anlayışına sahip olan Lenin! Bu türden sözlerin siyasi ahlak boyutları büyüktü, kolay kolay unutulamazdı. Durumu düzeltmek isteyen Troçki “Hayatım” kitabında bu konuya da değinir ve şunları yazar:

“Lenin’e karşı Çheidze’ye yazdığım mektup da aynı dönemde yayımlandı. Nisan 1913’teki bu olay, Petersburg’da yayımlanan legal Bolşevik gazetenin…benim Viyana’da yayımlanan gazetem Pravda’nın adını kendine mal etmesiyle doğdu… Bir süre Bolşevikler ve Menşevikler arasında duran Çheidze’ye yazdığım mektupta Bolşevik merkeze ve Lenin’e karşı tepkimi dizginsizce dile getirdim… Polis dairesi mektubu ele geçirdi. Ekim Devrimine kadar polis arşivinde kaldı. Devrimden sonra da Parti Tarihi Enstitüsü arşivine götürüldü. Lenin mektubun varlığını tamı tamına biliyordu…1924 yılında taklitçiler mektubu arşivden çıkartıp partinin başına çaldılar: O dönemde partinin dörtte üçü yeni insanlardan oluşuyordu...Taklitçilerin Çheidze’ye yazdığım mektubu kullanmaları dünya tarihindeki en büyük sahtekarlık manevralarına dahildir. Dreyfuss-Davasında Fransız gericilerinin tertiplemiş oldukları düzmece belgeler, Stalin ve suç ortaklarının bu siyasi sahtekarlığıyla karşılaştırıldığında bir hiçtir” (28).

Troçki böyle bir mektubu yazdığını doğruluyor. Peki “ortak mücadele dostu” Lenin'e karşı bu mektubu kime yazıyor? Çheidze’ye. Çheidze’e kim? Menşevik önder, Rusya'da devrimde belirleyici rol oynayan iki kişiden birisi. Yani Lenin'in karşıtı.

Sonra, böylesi durumlarda baş vurduğu taktiği baş vuruyor. “Lenin mektubun varlığını tamı tamına biliyordu” diyerek yaptığını yumuşatmaya çalışıyor. Ve arkasından “Epigon” (taklitçi) dediği başta Stalin olmak üzere Bolşevik önderlere saldırıya geçiyor.

Troçki'nin yaşamı “özrü kabahatinden büyük” marifetlerden ibarettir dersek pek yanılmış olmayız. Saldırı dozajında değişen bir şey yok. Lenin hakkında Çheidze’ye yakınışıyla Stalin'e saldırısı aynı. Ve varlığını kendisinin de kabul ettiği bu mektubunu sahte dokümanlara dayandırılan Dreyfuss-Davasıyla karşılaştırmaya kalkışması ise Troçki'nin sadece ve sadece biçareliğini, nesnel değerlendirmeden ne denli uzaklaştığını gösterir.

Troçki'nin Lenin hakkında Çheidze’ye yazdığı mektup, sadece sinirden kendini kaybetmenin ifadesi olarak görülemez. Bu, Rus işçi hareketi içinde devrimin arifesinde mücadele eden, devrimi örgütlemeye çalışan Bolşevik Parti ile var olmaya çalışan Troçkizm arasındaki derin ayrılığı gösterir. Troçki'nin devrimin arifesinde devrimi örgütleyen güce ve onun önderine karşı düşman duruşunu ortaya kor. Salt Troçki'nin Lenin için kullandığı kavramlar onun duruşunu açıklamaya yetmektedir. “Rus işçi hareketi içinde her türden geriliğin profesyonel sömürücüsü”, “margarin-görüş ayrılıkları”, “gazeteyi...çevresel entrikalar ve ilkesiz bölücülük için kaldıraç olarak kullanan Lenin”, “Günümüzde Leninizmin bütün binası yalan ve sahtelik üzerine inşa edilmiştir ve kendi ayrışımının (eriyişinin) zehirli bileşenlerini kendi içinde taşımaktadır” vb. nasıl yorumlanmalıdır?

Troçki'yi çok iyi tanıyan Lenin, Mayıs 1914'te “Birlik Yaygarasıyla Örtbas Edilen Birliğin Zedelenmesi Üzerine” makalesinde onun hakkında şunları yazar:

“Buna karşılık Troçki’de hiçbir ideolojik-politik belirlilik yoktur, çünkü “fraksiyonsuzluk” patenti, sadece, ... bir fraksiyondan diğerine geçme ve dönme tam özgürlüğü patenti anlamına gelmektedir. Sonuç: 1) Troçki, Marksizmin eğilimleri ve fraksiyonları arasındaki düşünsel farklılıkları, bu farklılıklar sosyal demokrasi tarihinin yirmi yılını kapsıyor ve bugünün temel sorunlarına değiniyor olmasına rağmen...; 2) Troçki, lafta birliğin tanınması, gerçekte ise parçalanma olarak fraksiyonculuğun baş belirtilerini anlamamıştır; 3) “fraksiyonsuzluk” bayrağı altında Troçki, Rusya’daki işçi hareketi zemininden yoksun olan özellikle düşünce yoksunu bir yurt dışı fraksiyonunu temsil etmektedir.

Parlayan her şey altın değildir. Troçki’nin laflarında çok parlaklık ve gösteriş var, fakat içerik yok...

Bize yanıt olarak, “Siz ‘Pravda’ taraftarlarında (Bolşevik 'Pravda'nın Petersburglu taraftarları kastediliyor- İ. O.) fraksiyonculuk, yani gerçekte parçalanmışken lafta birliğin kabul edilmesi yoksa da, daha kötüsü, yani bölücülük var” deniyor. Kendi düşünceleri üzerine kafa yoracak ve kendi laflarını birbiriyle uyumlu hale getirecek durumda olmayan Troçki, kâh fraksiyonculuk üzerine sızlanıp, kâh: “Bölünme birbiri ardından intiharvari fetihler yapıyor” (No. 1, s. 6) diye haykıran Troçki böyle konuşuyor örneğin.

Bu açıklamanın anlamı sadece şu olabilir: “Pravda’ yandaşları birbiri ardından fetihler yapıyor” (bu, Rusya’da proleter kitle hareketinin, diyelim ki 1912 ve 1913 yıllarında incelenmesiyle saptanabilecek, nesnel, kontrol edilebilir bir olgudur), fakat ben, Troçki, “Pravda” taraftarlarını, 1. bölücüler olarak, 2. intihar politikacıları olarak mahkûm ediyorum...

Her şeyden önce Troçki’ye teşekkür ederiz: Kısa süre önce (Ağustos 1912’den Şubat 1914’e dek), bilindiği gibi anti-tasfiyeciliği “yok etme” tehdidinde bulunan ve buna çağıran F. Dan’ı izlemekteydi. Şimdi artık Troçki, eğilimimizi (ve Partimizi — kızmayın yurttaş Troçki, gerçek bu!) “yok etme” tehdidini savurmuyor, bilakis sadece, onun kendi kendisini öldüreceği kehanetinde bulunuyor!

Bu çok daha yumuşak, öyle değil mi? Bu neredeyse “fraksiyonsuz”, öyle değil mi?

Fakat şaka bir yana (Troçki’nin yaptığı dayanılmaz lafazanlığa yumuşak tepki göstermenin biricik yolu şaka olmasına rağmen).

“İntihar”la ilgili sözler düpedüz bir laftır, boş laftır, salt “Troçkizm”dir” (29).

Tepesi atınca Troçki hakarette sınır tanımıyor. Öyle ki, Bolşeviklerin taraftarı oldukları için ileri işçileri “politik olarak tam bir kafasızlık durumunda” olanlar olarak tanımlayabiliyor. Yukarıda adı geçen makalesinde Lenin buna da değinir ve şöyle der:

“Troçki, tarihsel olayları “bir uzmanın bilge ifadesiyle”, kulağa hoş gelen dolgun ve tınlayan sözlerle, kendisi için gönül okşayıcı biçimde açıklamayı pek sever. Eğer “çok sayıda ileri işçi” Troçki’nin çizgisiyle uyum içinde olmayan bir politik çizginin ve Parti çizgisinin “gayretli ajanları” haline geliyorsa, Troçki bu sorunu hiç utanmadan bir çırpıda ve anında hallediyor: Bu ileri işçiler “politik olarak tam bir kafasızlık durumunda” bulunuyorlar, o, yani Troçki ise, politik olarak sağlam, berrak ve doğru bir çizgi “durumunda” bulunuyor herhalde! … Ve Troçki göğsünü gururla gererek, fraksiyonculuğa karşı, çevreciliğe karşı, aydınların işçilere kendi iradelerini dayatmak istemelerine karşı gürlüyor!…

Gerçekten de insan, bu tür şeyleri okuduğunda, ister istemez, bu sözler herhangi bir tımarhaneden gelmiyor mu acaba diye soruyor” (30).

Troçki'nin ileri işçiler için “politik olarak tam bir kafasızlık durumunda” bulunuyorlar demesi, kızgınlık anında sarf edilmiş bir söz değildir. Bu tanımlama Troçki'nin kendi görüşlerini kabul etmeyenlere nasıl baktığını gösterir. İleri işçiler yerine Lenin'i, Stalin'i, başkaca Bolşevik önderleri, Bolşevik Parti'yi de koyabilirsiniz. Troçki, 1936'da da, “İhanete Uğramış Devrim”inde “İşçiler muhalefete mutlak bir sempatiyle bakıyorlardı ...Bürokrasi...işçilerin şaşkınlık ve edilgenliğini sömürüp, onların en gerilerini en ilerilerinin karşısına dikip... zafer kazanmaya başladı” iddiasında bulunmuştu. Bu sefer de “en geri işçileri” “politik olarak tam bir kafasızlık durumunda” olanlar olarak tanımlamıştı. Bu durumda “geri işçiler” proletarya diktatörlüğüne sahip çıkıyorlar, sosyalizmin inşası için mücadele ediyorlar, Bolşevik Parti'nin genel politik çizgisini savunuyorlar ve Troçki'nin görüşünü kabul eden üç-beş kişi de “ileri işçiler” oluyordu. (31)

Troçki ile tartışmalarında Lenin'in hangi sonuca vardığını “Birliğin Zedelenmesi Üzerine” makalesinde okuyoruz:

“Rusya’daki Marksist hareketin eski katılımcıları Troçki figürünü çok iyi bilirler ve onlar için onun hakkında konuşmaya değmez. Fakat genç işçi kuşağı onu bilmiyor ve onun hakkında konuşmak gerekir...

Eski “İskra” zamanında (1901–1903), yalpalayan ve “Ekonomistler”den “İskracılar”a, İskracılar'dan Ekonomistler'e geçen bu kişilere “Tuşino firarileri” damgası vurulmuştu (Rusya’daki karışıklık döneminde bir kamptan ötekine geçen savaşçılar böyle adlandırılıyordu).


Tasfiyecilikten söz ederken, yılların seyri içinde ortaya çıkan, Parti'nin yirmi yıllık tarihi içinde “Menşevizm” ve “Ekonomizm”le iç içe geçen ve belli bir sınıfın, liberal burjuvazinin politikası ve ideolojisiyle ilintilenmiş belli bir ideolojik akımı saptıyoruz...


1901–1903 yıllarında Troçki, ele avuca sığmaz bir “İskra” taraftarıydı ve Ryazanov, onun 1903 yılındaki Parti Kongresi'ndeki rolünü, “Lenin’in sopası” olarak niteliyordu. 1903 sonunda Troçki bu kez ele avuca sığmaz bir Menşevik olmuştu, yani “İskra” taraftarlığından “Ekonomistler”e geçmişti; “eski ‘İskra’ ile yenisi arasında bir uçurum olduğunu” açıkladı. 1904/1905 yılında Menşeviklerden ayrılıp, yalpalayan bir tutum alarak kâh (“Ekonomist”) Martinov’la birlikte çalışır, kâh kaba-solcu “sürekli devrim”i ilan eder. 1906/1907 yıllarında Bolşeviklere yakınlaşır, 1907 ilkbaharında ise Rosa Luxemburg’la dayanışma içinde olduğunu açıklar.

Dağılma döneminde uzun “hizipçi olmayan” yalpalanmalardan sonra yeniden sağa sapar ve 1912 Ağustosunda tasfiyecilerle bir blok oluşturur. şimdi yine onlardan ayrılıyor, fakat meselenin özü itibariyle onların zavallı düşüncelerini tekrarlıyor” (32).

Söylenecek fazla bir şey yok. Etrafınıza şöyle bir bakın, bu türden tiplerin neslinin tükenmediğini görürsünüz.

Troçki'nin parti disiplini anlayışı da parti aylayışının bir yansımasıdır. Partiden ne anladığını ve Rusya'da Bolşeviklerin parti olarak örgütlenmesine karşı nasıl mücadele ettiğini yukarıda gördük. Şimdi bir de Troçki'nin şu veya bu vesileden dolayı sergilediği parti disiplini anlayışına bakalım.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.