Header Ads

Header ADS

Erdoğan ve AKP nin tarihi rolü- Türkiyedeki gelişmelerin arka yüzü

Tarihi siyasi olaylar ve gelişimler, tesadüfe değil, özelde bir ülke içinde,genelde dünyaya bağımlı olarak, ekonomik gelişim ve değişimlere, ve bu gelişmeleri rayına oturtturacak siyasi değişikliklere gerek duyulmasından kaynaklanır.

Türkiyede, 71 ve 80, iki darbeyi de yaşamış olmanın verdiği tecrübeyle, yeni gelişmeleri ve "bir ilk " olarak "Sivil Darbe " deneyimini değerlendirme çalışmaları, araştırmayı Hitlerin Nazi dönemine kadar götürdü.

"Sivil Darbe" hazırlığının ilk belirtisi, sahte bir "Askeri darbe" ve onu bastırma TV gösterisinde kendini ortaya çıkartmıştı. Devamındaki gelişmeler, 1933-1934 Nazi Almanyasında olanlarla çarpıcı bir benzerlik, nerdeyse kopyası olan pratikler biçiminde olmaya devam etti. Medya ve basının bastırılması, tek SES haline dönüştürülmesi, Asker ve Polis tüm kurumların üst düzey amirlerinin kendi adamlarıyla değiştirilmesi, sivillerden yedek-Polis lerin oluşturulması, Muhalefet parti lider ve kadrolarının sahte suç nedenleriyle tutuklanması, kendine muhalefet olan tüm aktiviteleri engellemesi ve gözünü bile kırpmadan sivilleri öldürebilmesi, sağ ve sosyal demokrat partileri zorla ya da anlaşmalarla kendi yanına çekme pratikleri tamamıyle çarpıcı bir uyum içinde.

Bütün bunlara rağmen açıklanması gereken, "NEDEN" - ( emperyalizmin Orta Doğu plan ve pratiklerine katılmada muhalefeti bastırmak ve susturmak) – içinde bir "eksiklik" hep kendini gösteriyordu. Çünki sistem zaten yıllardır Orta Doğuda ki gelişmelerde emperyalistlerin yanında yer alıyordu. En önemlisi; Rusya ile yakınlaşmalar ve uzaklaşmalar, ABD ile sözde bile olsa çatışmalar, İranla durmadan değişen ilişkiler, Bunlar değerlendirmede bir eksikliğin var olduğunun işaretleriydi.

Neydi bu eksiklik?

Nazi Almanyasının başlangıç dönemine geri dönüp baktığımızda, (genel batı değerlendirmesi olan, sermayenin bütün gücünün tek bir Partide -onun zoruyla- odaklanmasının tersine) Nazi rejimi "tekci" bir özelliğe değil , birbirleriyle çıkar çatışması içinde olan tekelci-sermaye , ulusal sermaye ve toprak sahiplerinin uzlaştırıcı ve uyum içine getirme -çoklu sermaye-rejimi olduğunu görürüz.

1929 a kadar gözlem içinde bulunan ve aktif destekçi olmayan tekelci sermaye, Haziran 1933 de diğer burjuva partilerin dağıtılmasıyla, aktif ve "kontrol eden" rol almaya başladı. İşçi haklarına saldırının yaygınlaştığı bu dönemde, Alman Sanayi Federasyonu nun da hükümeti desteklemesiyle, sermaye arasındaki "uyum ve uzlaştırma " görevi Nazi partisinde odaklaşmış oldu.

Alman tekelci sermayenin içindeki karşılıklı gruplar ve çelişkiler, işçi sınıfı hareketlerinin bastırılması ve emperyalist yayılma ortak amaçta birleşmesine rağmen politika ve stratejide farklılıklar gösteriyordu. Nazi SS ler hükümetle tekellerin arasında kooperasyonun aktif oyuncuları haline geldiler. SS, onların gelecek dünya imparatorluğunda kalıcı bir yapıya ve etkenliğe sahip olacağı umut ediliyordu ve Hitler başaramazsa ona alternatif seçilecek olan hükümetde önemli rol oynayacağı bekleniyordu.

Türkiye deki günümüz gelişmeleriyle bu karşılaştırmayı yaptığımızda aklımıza gelecek olan ilk soru, Türkiyede böylesine "gelişmiş ve palazlanmış" , tekelci ve uluslararası sermaye ile çıkar çatışması içine girebilecek bir "ulusal sermaye"nin varlığı ya da yokluğu olacaktır.

Eğer bu soruya cevabımız "evet var" olursa, bu günki Türkiyedeki gelişmeler, özsel olarak Nazilerin Almanyasından farklı içerikte değildir.

Yani Erdoğanın ve AKP nin "tarihi görevi" bu palazlanan ulusal sermaye, tekelci sermaye arasındaki çelişkileri "uyum' haline getirmek ve dünyanın paylaşılması ve yağmalanmasından pay almak için gereken pratikler içine girmesidir.

İşte bu soruya cevabı Okçuoğlu kendi sözleriyle varolanı değerlendirmek var olandan sonuçlar çıkarmak için yaptığı araştırma ve değerlendirmesi olan Emperyalistleşen Türkiye ve Türk Burjuvazisinin Durumu başlıklı yazısında vermiş oluyor.

"Kapitalizmde eşit olmayan gelişme yasası " temelinde, 1980 den bu yana Türkiyedeki sermayeninin gelişimini verilere dayanarak değerlendiren Okçuoğlu, Sovyetlerin dağılmasından sonra Türkiyenin 21inci yüzyıla gelişmiş ve palazlanmış kapitalist bir ülke olarak girdiğini vurguluyor. Okçuoğlunun sözleriyle
Türkiye'de tekelci burjuvazi tarihsel, coğrafi ve ekonomik gücünün beraberinde getirdiği olanak ve avantajları kullanarak uluslararası planda değişen güçler dengesi içinde hızlı yükselen güçlerden birisi oldu. Türk tekelci burjuvazisi, dünyanın dört bir yanında yatırım ve pazar alanı bulmak için cirit atmaktadır. Sıklaşan ve yaygınlaşan diplomasi trafiği, artan meta ve sermaye ihracı bunun açık bir ifadesidir

Her gelişen, yükselen güç, önce en yakın çevresine ilgi duyar. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Örneğin Amerikan kapitalizmi Monroe doktrini ile ”Amerika Amerikanlılarındır” anlayışından hareket ederek bütün Amerikan kıtasını kendi arka bahçesi ilan etmiştir. AB, öncelikle Avrupa ülkelerini üye yaparak bütün kıta üzerinde hakimiyetini kurmuştur. Keza Rusya BDT ile eski SB ülkeleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmaktadır. Türkiye de Balkanlar-Ortadoğu-Kafkasya/Hazar Havzası üçgenindeki ülkelere ilgi göstermekte, bu bölgeleri tarihsel olarak da “arka bahçesi” olarak görmektedir. Tekelci sermayenin stratejisi bölgesel güç olarak gelişmek ve buna dayanarak dünya pazarlarında pay kapmaya çalışmaktır.
Okçuoğlunun değerlendirmesini "öküz altında buzağ arama" amacıyla değilde, anlamak için okuduğumuzda, onun Türkiyenin ABD, İngiltere gibi güçlü bir emperyalist ülke olduğunu savunmadığını, Türkiyedeki sermayenin emperyalist yayılma ve talandan paylarını almak için uğraşacak nitelikte güçlendiğini, bu gücü derecesinde emperyalist (!) olduğunu vurguladığını görürüz. Ben bunu daha çok stratejik konumunu ve sermaye birikimini, emperyalistlerle soygundan pay alma pazarlıklarında kullanacabilecek kapitalist bir ülke haline geldiği olarak sınırlamayı daha uygun görüyorum. 

Leninin İtalyada Emperyalizm ve sosyalizm yazısında ki şu değerlendrimesi bunu  daha netleştirebilir.
""Sömürge politikaları ve emperyalizm,….. kapitalizmin temellerinin kaçınılmaz bir sonucudur. Bireysel işletmeler arasında rekabet, kaçınılmaz olarak kendilerinin mahvedilmesine veya başkalarını mahvetmesine neden olur; Bireysel ülkeler arasındaki rekabet, her birini geride kalma, ikinci bir Belçika olma riski taşıyan,  ya da başka ülkeleri mahvetme ve fethetme, böylece  "Büyük" Güçler arasında yer bulma yolunu zorlayan bir alternatifle karşı karşıya bırakır.""
Buharinin açıklamasıyla  "Rekabet sermayenin yoğunlaşmasına ve merkezileşmesine neden olur ve bu süreç geliştikçe devlet ekonomiyi yönetmede gittikçe aktif bir rol oynamaya başlar."" Türkiyedeki pratik gelişmeler, Buharinin değerlendirmesinin doğruluğunun  kanıtıdır. Buharin, sermayenin ve devletin "devlet kapitalist güvenceleri" dediği şeyi oluşturmak için ulusal düzeyde birleşme eğilimi olacağını vurgular.

Buharin , aynı zamanda, üretim, ticaret ve yatırımın ulusal sınırların dışına çıkması ve küresel ölçekte örgütlenme eğilimi olmasının kaçınılmazlığını vurgular.

Türkiye sermayesinin  geldiği yer "büyük güçler " arasında kendisine yer bulma, bu amaçlada, Türkiye içinde, gerekli siyasi ortam ve şartları yaratmaktır. AKP nin üstlendiği görev de bununla ilgilidir.

Buharin, bu çelişik süreçlerin bir sonucu olarak, başkentler arasındaki ekonomik rekabette giderek jeopolitik rekabet biçiminde olmaeğiliminde olduğunu savunur. Başka bir deyişle, ekonomik rekabet,devletler, bölgeler ve nüfuz alanı genişletmek için devletler arasındaki siyasi ve askeri rekabetler açısından ifade edilir.

Türkiyeyi hala sömürge olarak görmek ve dünya ekonomisini entegre hale geldiğini savunmakla, ekonominin dengesiz gelişmesi teorisini reddetmek ve Türkiyedeki gelişimi açıklayamamakla sonuçlanacaktır.

Türkiyenin sömürge olduğunu iddia etmek , Türkiyenin bu gün ABD ye ve Rusyaya hem kafa tutması hem ikisi arasında  uyum sağlamaya çalışması pratikleri ile  çelişkili ve bağdaşması imkansız bir pratiktir.

Bu değerlendirme ve sonucun günümüz deki gelişmelerdeki önemi nedir? 


Herşeyden önce yukarda vurguladığım gibi bu planlanan Sivil Darbe öncekilerden farklı yapıya, desteğe ve içeriğe sahip. Onların (AKP nin) Tarihi görevleri , Sermaye arasındaki uyumu sağlamak ve Türkiyedeki sermayenin emperyalistlerin yayılma ve soygunundan paye almasını kolaylaştıracak ortam ve şartları yaratmak, bunu yaratacak siyasi sistemi oluşturmaktır.

Şunu unutmamak gerekirki Referandum da Hayır bile bu amacı durdurmayacaktır. Erdoğanın olası başarısızlığı sadece Erdoğanın sonunu getirecektir, sermayenin ve onun yayılma amacının değil. Erdoğan ve AKP nin yerine bir başkası, değişik biçimde, bu ortam ve şartların yaratılması ve devamı için siyasi hayata getirilecektir.

Değerlendirmeden çıkarılacak İkinci ve en önemli sonuç Somut Şartların somut değerlendirilmesi ve İkicilik anlayışı temelinde olması gereken- strateji , örgütlenme , mücadele biçim ve alanları, savaşa karşı tutum gibi ana konuların, değişime bağımlı olarak yeniden değerlendirilmesi gerekliliğidir.

Muhakkaki biz bunu önceden söylemiştik ve söylüyorduk diyenler çıkacaktır. Ancak revizyonistliğine, pasifliğine ve Burjuva milliyetciliğine kılıf geçirmek için temelsiz ve desteksiz uydurma ile, var olan verilere dayanarak, somut , destekli verilere dayanan değerlendirmeler arasındaki fark ideolojik ve sorumluluğa dayanan bir farktır.

Erdoğan Ahmet
Mart 28, 2017


Note-
İkicilik-Ulusal sorun açısından, ezen ve ezilen uluslar işçilerinin fiili koşullarının siyasi, ekonomik ve ideolojik olarak farklı olduğu gerçeği temelinde yaklaşım.

(Uusu sadece ve herzaman bir ulus-devlet  içindeki ulusal-toplum olarak almayalım, bu slogan ezberciliğinin ve sonuçta  kendi tarihimizin en yanlış değerlendirmesi olmuştur)

Somut şartların değerlendirilmesiLeninin Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz bolşevikler, bu kurala, bilimsel temellere dayanan bir siyaset bakımından kesenkes zorunlu olan bu kurala her zaman bağlı kalmak zorundayız teorisi ile bağlantılı yaklaşım.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.