Header Ads

Header ADS

TDKP BİRİNCİ (KURULUŞ) KONGRESİ BELGELERİ -1980 - II

II. BÖLÜM 
PARTİMİZ, MARKSİST-LENİNİST BİR PARTİDİR

Yoldaşlar,

Bugün geldiğimiz yerde, Partimizin Birinci (Kuruluş) Kongresi'nde, Partimizin bugünden kazanmış olduğu en tomol nitelikler ve gelişme yönü üzerinde durmamız; başarılarımız olduğu kadar hata ve zaaflarımızı da ortaya koymamız ve bu hata ve zaafların üstesinden nasıl gelebildiğimizi açık olarak bir kez daha vurgulamamız gerekiyor.

Bilindiği gibi her renkten oportünist ve revizyonist akımlar, başka şeylerin yanı sıra özellikle Marksist-Leninist parti öğretisine karşı çıkmakta ve ona azgınca saldırmaktadırlar. Sağ ve 'sol' oportünizm, eski ve yeni revizyonizmin çeşitli varyantları Leninist-Stalinist parti öğretisini, koşulların değişmesi, somut koşullara yaratıcı bir biçimde uygulamak, Marksizm-Leninizm’e katkı vb. gerekçelerle ya açıktan açığa geçersiz ve eskimiş ilan etmekte, ya da onu sözde kabul eder görünerek içini boşaltmakta, kendi oportünist ve revizyonist öğretilerini Marksizm-Leninizm adına sinsi bir biçimde piyasaya sürmekte ve uygulamaktadırlar. Bu konuda Sovyet ve Çin revizyonistlerinin, «Euro-Komünistler»in ve her türden burjuva sosyalistlerin teori ve pratikleri bilenmektedir.

Bütün bu burjuva-revizyonist sürünün Marksist-Leninist parti öğretisine böyle saldırmasının başlıca nedeni, Marksist-Leninist partinin devrim ve sosyalizmin temel bir koşulu olduğunun bilincinde olmalarıdır. Onlar, devrimin objektif koşullarının (devrimci durumun) dünyanın bir çok bölgesinde olgunlaştığını ve olgunlaşmakta olduğunu ve devrimci durumun gerçek bir devrime dönüşmesi ve sosyalizm doğrultusunda ilerleyerek kazançlarını kalıcı kılmasının ve geliştirmesinin, en başta devrimci bir komünist partisi, Marksist-Leninist bir parti olmak üzere sübjektif koşulların noksanlığı nedeniyle engellendiğini biliyorlar. Bu yüzden onlar, devrim ve sosyalizmin büyük başarılar kazandığı bir çok ülkenin komünist partileri de dahil olmak üzere, içine sızdıkları çeşitli partileri yozlaştırarak sosyal-reformist ya da sosyal-faşist partilere dönüştürmüşler ve işçi sınıfının yeni, gerçek Marksist-Leninist partilerinin kurulmasının önüne büyük engeller dikmişlerdir. Bu nedenden dolayı biz Marksist-Leninistler, parti sorununa büyük önem veriyoruz. Bu nedenle uzun ve zorlu mücadeleler sonucu bugün burada, sağlam bir Marksist-Leninist ideolojik-siyasi çizgiye, açık bir Program ve Leninist-Stalinist bir Tüzüğe ve geniş kitle bağlarına sahip, ülkemizdeki ilk ve tek gerçek Marksist-Leninist partinin. Devrimci Komünist Partimizin kuruluşunu ilan etmek için toplanabilmiş olmamız, ülkemiz işçi sınıfının, bugüne kadarki en büyük kazançlarından biridir ve gericiliğe indirilmiş güçlü bir darbedir.

Revizyonizmin ve oportünizmin sinsi ve açık saldırılarına karşın Leninist-Stalinist parti öğretisi dün olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumaktadır ve korumaya da devam edecektir. Uluslararası işçi ve komünist hareketin tarihi tecrübesi, Leninist-Stalinist parti öğretisinin doğruluğunu, proletaryanın nihai kurtuluş mücadelesinin ihtiyaçlarına tam bir cevap verdiğini ve ondan her sapmanın Marksist-Leninist partilerin yozlaşmasına, revizyonizminin ve oportünizmin egemenliğine yol açan temel etkenlerden biri olduğunu kanıtlamıştır.

Her renkten oportünizm ve revizyonizm ile Marksizm-Leninizm arasında proletarya partisinin inşasına, onun temel özelliklerine, tarihsel işlevine ilişkin olarak var olan ayrılıkların kaynağını, proletaryanın nihai kurtuluşu için gerekli ön koşulların neler olduğu ve bu ön koşulların nasıl hazırlanacağı sorularına verilen farklı cevaplar oluşturmaktadır. Marksizm-Leninizm soruna, proletaryanın kısa vadeli çıkarlarını değil, uzun vadeli çıkarlarını esas alarak bakmakta ve çözümlemektedir. İşçi sınıfı hareketi içinde burjuvazinin ajanları ve yardakçıları olan oportünist, revizyonist akımlar ise, sorunu sosyal devrimin, proletaryanın nihai kurtuluşunun engellenmesi, baskı ve sömürü dünyasının devam etmesi, en ölümlü biçimiyle de proletaryanın küçük kırıntılarla yetinmesi temelinde ele almakta ve çözümlemektedir.

Marksizm-Leninizmin temel klasikleri evrenselin yanı sıra özgül olanı da içermektedir. Marksist-Leninist partinin kurulması ve inşa edilmesi sürecinde evrensel olanla özgül olanı, temel ilke ve tezlerle onların her ülkede uygulanış ve hayata geçiriliş biçimini bir birinden ayırmak ekmektedir. Çünkü temel ilke ve tezler tüm ülkeler İçin geçerli iken özgül olanın böyle bir geçerliliği yoktur. Sadece Lenin ve Stalin'in tezlerine sadık kalmakla yetinmemeli, aynı zamanda onların ve gerçek Marksist-Leninist partilerin bu tezleri nasıl hayata geçirdiklerini de İncelemeli ve kavramalıyız. Bu önemlidir, çünkü Marksist-Leninist tezler ülke gerçeğine uygulanmak adına rafa kaldırılmaktadır.

Partimiz, Leninist-Stalinist parti öğretisinin ön gördüğü ilke ve normlara göre kurulmakta ve inşa edilmektedir. Kongremiz, parti öncesi dönemde ortaya çıkan bir çok komünist grubun Kongresi olmak niteliğini taşıma-maktadır. Partimiz, birden fazla komünist grubun örgütsel yapılarını dağıtarak, komünistlerin yeni bir örgütte, örgütsel birliklerini gerçekleştirmeleri suretiyle kurulup inşa edilmemektedir.

Ülkemiz komünistleri, komünistlerin biricik parti öncesi örgütü olan Türkiye Devrimci Komünist Partisi-İnşa Örgütü'nün örgütsel yapısını dağıtarak değil, Leninist-Stalinist ilke ve normların ışığında, onun taşıdığı zaafları yok ederek, partimizi kurma ve inşa etme perspektifine sahiptirler. Çünkü Kongremizin toplandığı günümüz koşullarında komünistlerin biricik parti öncesi örgütü TDKP-İÖ'dür. Ve O, zaaflarına karşın Leninist parti öğretisinin yol göstericiliğinde inşa edilmiştir. Partimiz doğrudan doğruya TDKP-İÖ' nün bir devamı olacağından, partimizin inşası ve geliştirilmesi süreci aynı zamanda TDKP-İÖ'nün her alanda taşıdığı zaafların yok edilmesi süreci olmalıdır. Onun üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi başka şeylerin yanı sıra buna bağlıdır.

Partimiz, her şeyden önce, proletaryayı, Ulusal Demokratik Halk Devriminde hegemonyasını kurmak, sosyalist devrime kesintisiz geçişi gerçekleştirmek, devlet iktidarını ele geçirmek ve sosyalizmi inşa etmek üzere eğitip, örgütleyen, seferber eden ve yöneten bir parti olacaktır. O, proletaryanın bilincini siyasal sınıf bilinci düzeyine, sosyalist bilinç düzeyine, kendiliğinden mücadelesini de iktidar mücadelesine yükseltecektir. O, proletaryanın saflarında kapitalizmin yarattığı dağınıklığı, rekabeti ve yozlaşmayı yok ederek, proletaryayı disiplinli, militan, mücadeleci bir örgütlü birliğe dönüştürecektir. Proletarya disiplinli , militan mücadeleci bir örgütlü güç olmadan, ne devrimde hegemonyasını gerçekleştirebilir, ne de gerici ve sömürücü sınıfların tarihin ileriye doğru dönen çarkını engellemeye yönelik direnişini kırabilir.

Devrimin ve sosyalizmin zaferi, sadece öncü partinin mücadelesiyle gerçekleşemeyeceği gibi, öncü sınıfın mücadelesiyle de gerçekleşemez. Proletaryanın siyasi iktidarı ele geçirmesi ve sosyalizmi inşaa etmesi, onun devlet iktidarını elinde tutan sınıflarla çelişmesi olan ve mevcut siyasi toplumsal düzen tarafından ezilen ve sömürülen sınıfları müttefikleri olarak kazanmasını (devrimin dolaysız yedekleri), kararsız güçlerin tarafsızlaştırmasını ve uzlaşmacı güçleri tecrit etmesini (temel darbenin doğrultusu), gerici ve sömürücü güçleri tecrit etmesini çatlak ve çelişmelerden yararlanmasını (devrimin dolaylı yedekleri) gerektirir. İktidar mücadelesinde, proletaryanın müttefikleri, kararsız ve uzlaşmacı güçlü, devlet İktidarını elinde tutan sınıfların, kapitalizmin gelişme ve feodalizmin tasfiye düzeyine ve bunun belirlediği devrim aşamasına bağlı olarak değişir.

Partimiz, ülkemizin ekonomik ve toplumsal yapısını, gelişme doğrultusunu, süreç içinde gösterdiği evrimi doğru bir şekilde tahlil etmiş ve bu tahlillerden, hareketle, içinde bulunulan devrim aşamasını, proletaryanın müttefiklerini, düşmanlarını, kararsız ve uzlaşmacı güçleri tespit etmiştir. O, bütün bunları objektif durum ve gelişme doğrultusuna uygun olarak saptamıştır. Saptanan bu stratejik plan ve hedefler doğrultusunda partimiz proletarya hareketinin gelişmesini sağlamaya çalışmaktadır. O, mevcut siyasi toplumsal düzen tarafından ezilen ve sömürülen sınıfları, devrim aşamasını ve devrimci potansiyellerini göz önüne alarak, eğitip örgütleyerek seferber etmeli ve yönetmelidir. Bu gerçekleştirilmedikçe, uzlaşmacı ve kararsız güçler tecrit edilerek tarafsızlaştırılamayacak, ezilen ve sömürülen diğer sınıfların oluşturduğu «yedek güçlerin hazırlanması ve proletaryaya bağlanması» gerçekleştirilemeyecektir.

Genel olarak sınıf mücadelesi, özel olarak da onun temel unsurlarından biri olan siyasi mücadele, güçlüklerle, iniş ve çıkışlarla dolu son derece karmaşık ve çok yönlü bir mücadeledir. Sınıflı toplumlarda sınıf mücadelesi kesintisiz sürmekle birlikte, onun cereyan ettiği koşullar ve aldığı biçimleri sürekli değişir. Bu değişiklikler ise, mücadele biçimlerinin, mücadele biçimleri arasındaki ilişkinin, örgütlenme biçimlerinin, örgütlenme biçimleri arasındaki ilişkinin değişmesine yol açar. Aynı şekilde koşullardaki değişme, proletaryanın müttefikleriyle birlikte saldırıya geçmesini (devrimci durumun varlığında) veya geri çekilmesini gerektirir. Partimiz devrim ve sosyalizm mücadelesinin taktik sorunlarını oluşturan bu değişiklikleri objektif süreçlerdeki gelişmelere uygun olarak ve stratejik hedef ve plana tabi kılarak gerçekleştirebilmelidir. Bu doğru bir yöntemin temel unsurlarından biridir.

Partimizin, yukarıda belirttiğimiz görevleri yerine getirebilmesi, onun proletarya arasında ve her tarihi dönemdeki müttefikleri arasında toplumsal ve siyasi yaşamın somut gerçeklerine sıkı sıkıya bağlı çok yönlü ve sistemli bir faaliyet yürütmesini gerektirir. Bu faaliyet, merkezleştirilmiş bir faaliyet olmalı, ekonomik teşhir ve ajitasyonun yanı sıra siyasi teşhir, ajitasyon ve propaganda ile kitleleri partinin yönetiminde hareket eden örgütlerde örgütlemeyi içermelidir.

Partimiz böyle bir faaliyeti her türlü zorluğu ve engeli aşarak, her türlü fedakarlığı yaparak kararlı bir biçimde ve kesintiye uğramadan sürdürecektir.

Partimiz, Marksist - Leninist Teoriyle Donanmış Bir Öncü Müfrezedir

Yukarıda ana çizgileriyle belirttiğimiz görevleri yerine getirebilmesi için partimiz, «işçi sınıfının kendiliğinden hareketinin peşinde sürüklenmemeli, işçi sınıfı kitlesinin duyduklarını ve düşündüklerini kaydetmekle» yetinmemelidir.

Revizyonistlerin Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in öğretilerinin devrimci özüne, Marksist-Leninist teoriye düşmanlıkları ve onu nasıl kendi burjuva amaçlarının bir aracı haline getirmeye çalıştıkları bilinir. Onlar, bununla tamamen bağlantılı olarak, komünist partisinin işçi sınıfının öncü müfrezesi olma fikrine ve pratiğine de saldırırlar. Şimdiye kadar revizyonistlerin egemenliği altına giren tüm partiler şu ya da bu gerekçeyle sınıfın en ileri unsurlarıyla bağlarını koparmışlar, «yığın partisi olmak» gibi sözde gerekçelerle ya da parlamenter kombinezonlara daha güçlü olarak girebilmek için en iyi halde nihai amaçları, günlük çıkarlara feda etmişlerdir.

Oysa işçi sınıfı, kendi başına ve kendiliğinden hareketinin dar çerçevesinde, devrim ve sosyalizmin zaferi için iktidarın ele geçirilmesi için gerekli olan bilinç düzeyine kavuşamaz, «kendi çıkarlarının neden siyasal ve toplumsal sistemin bütünüyle çatıştığının bilincine varamaz. Lenin'in belirttiği gibi, «bütün ülkelerin tarihi göstermektedir ki, işçi sınıfı salt kendi çabasıyla sadece sendika bilincine, yani sendikalar içerisinde birleşmenin, işverenlere karşı mücadele etmenin ve hükümeti gerekli iş yasalarını çıkarmaya zorlamanın vb. gerekli olduğu inancını geliştirebilir». Açıktır ki, böyle bir bilinç siyasal sınıf bilinci, sosyalist bilinç olamaz.

İnsanlar, yaşam araçlarını üretme tarzları tarafından koşullandırılan bilinçleri doğrultusunda hareket eden toplumsal varlıklar olduklarından ve işçiler kendi başlarına siyasi sınıf bilincine, sosyalist bilince kavuşamadıkların dan, işçi sınıfının kendiliğinden mücadelesi, iktidarın ele geçirilmesini, kapitalizmin yıkılmasını, sosyalizmin kurulmasını merkezine alamaz. İşçi sınıfının kendiliğinden hareketi, işçilerin bu çerçevede edindikleri bilince bağlı olarak en olumlu biçimiyle merkezine, kapitalizm koşullarının, emeğin sermayeye bağımlılığı koşullarının «ortaya çıkardığı sıkıntıları hafifleten önlemlersin alınmasını koyar.

«Herhangi bir örgütün niteliğini doğal ve kaçınılmaz olarak belirleyen şey, o örgütün; içeriği» olduğundan, işçi sınıfının kendiliğinden hareketi içinde ortaya çıkan örgütlerin niteliğini de, bu örgütlerin eyleminin içeriği belirler. Açıktır ki, bu örgütlerin eyleminin içeriğini de işçi sınıfının kendiliğinden hareketinin içeriği belirler. İşçi sınıfının kendiliğinden hareketi, iktidarın ele geçirilmesini, kapitalizmin yıkılmasını, sosyalizmin kurulmasını amaçlamadığından, işçi sınıfı bu hareketin dar çerçevesinde devrimin ve sosyalizmin zaferi için gerekli örgütlenme düzeyine kavuşmaz.

İşçi sınıfı, kendiliğinden hareketinin dar çerçevesinde, devrim ve sosyalizmin zaferi için gerekli bilince, önderliğe kavuşamayacağı gibi, devrimin yedek güçlerini de hazırlayıp kendine bağlıyamaz. Bu işçi sınıfının kendiliğinden hareketinin, kapitalizmin yıkılmasını, sosyalizmin kurulmasını ve iktidarın ele geçirilmesini amaçlamamasının doğal ve kaçınılmaz sonucudur.

İşçi sınıfının kendiliğinden hareketinin özellikleri göz-önüne alındığında, partimizin proletaryanın devrimci partisi olabilmesi için, onun işçi sınıfının öncüsü, öncü müfrezesi olması gerekir. O, işçi sınıfının genel kurmayı olmalıdır. Onun, üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi için, «gerçekten öncü bir müfreze olması için, devrimci teori ile, hareketin yasalarının bilisiyle, devrimin yasalarının bilgisiyle silahlanmış olması gerekir.» Çünkü çeşitli sınıflar arasındaki ilişkileri ve bu sınıflarla siyasi akım ve partiler arasındaki ilişkileri, onların devlet ve hükümetle olan ilişkilerini ve işçi sınıfının nihai kurtuluşunun ön koşullarını içeren siyasal sınıf bilinci, sosyalist bilinç, Marksist-Leninist teori üzerinde yükselebilir. Parti, Marksist-Leninist teoriyle donanmadan ,doğru strateji ve taktiklere sahip olamaz ve doğru bir yönetimi de gerçekleştiremez. Çünkü doğru strateji ve taktikler ancak ekonomik, toplumsal ve siyasi yaşamın bilimsel tahlilleri üzerinde yükselir. Parti Marksist-Leninist teoriyle donanmadan, devrimin yasalarının bilgisiyle donanmadan ekonomik, toplumsal ve siyasi yapıyı ve gelişme doğrultusunu doğru tahlil edemez, sınıf mücadelesinin son derece karmaşık koşullarında proletaryayı zafere götüren doğru yolu belirleyemez.

Proletaryanın devrimci partisi, gerek ulusal, gerekse uluslararası planda, tarihin ileriye doğru, komünist topluma doğru dönen çarkını engellemeye çalışan güçlü ve amansız düşmanlarla karşı karşıyadır. Gerici ve sömürücü sınıflar, bütün güçleriyle partinin işçi sınıfını eğitmesini, örgütlemesini ve seferber etmesini, devrimin yedek güçlerini hazırlayarak proletaryaya bağlamasını engellemeye çalışırlar. Parti bu engelleri aşabilecek, etkisiz kılabilecek kararlılığa, bunun için gerekli her türlü fedakârlığı yapma özelliğine sahip olmalıdır. Partinin, üstlendiği görevleri bütün engelleri aşarak, her türlü fedakârlığı yaparak yerine getirebilmesi için, işçi sınıfının en bilinçli, en fedakâr, en kararlı unsurlarını kapsaması gerekir. Bu, «Partinin, işçi sınıfının en iyi öğelerini, bu öğelerin deneyimini, devrimci ruhunu, proletarya davası uğruna sonsuz fedakarlığını emmesinin temel koşuludur. Dolayısıyla da, proletaryanın devrimci partisi, işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin bir bileşimidir. Bu koşul, proletaryanın devrimci partisinin, özellikle kapitalizm koşullarında, sınıfın küçük bir azınlığını kapsamasına, sınıfla parti arasında farklılıklar olmasına yol açar.

Parti, öncü müfreze ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki farkı azaltmaya, yok etmeye çalışacaktır. Ancak farklılıklar «sınıflar yok olmadıkça, proletarya başka sınıflardan gelen öğelerle kendi saflarını tamamlamadıkça; işçi sınıfı bütünüyle öncünün düzeyine yükselmedikçe ortadan kalkmaz.» (Stalin). Bu koşullar gerçekleşip partiyle işçi sınıfının arta kalan unsurları arasındaki farklılıklar yok edildiğinde parti de yok olacaktır.

Partiye sıradan her işçi, isteyen herkes girmemelidir. Partimize belli bir bilinç düzeyine ve partimizin çizgisini hayata geçirme yeteneğine ve isteğine sahip olan, bunun için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır olan unsurların alınmasına özen gösterdik, özen göstereceğiz. Bundan böyle de bu özellikleri yitiren veya taşımayan unsurlar, partimiz saflarında barındırılmamalıdır. Partimizin bir irade ve eylem birliği olması başka şeylerin yanı sıra buna bağlıdır.

Partimizin yeni üyeler alarak saflarını genişletmesi önemlidir. Ancak partimizin nicel gelişmesi nitel bir gerilemeye, partimizin bilinç düzeyinde bir gerilemeye yol açmamalıdır. Nicel gelişme daima niteliğin korunmasına v6 gelişmesine bağlı olarak ele alınmalıdır.

Partimizin nitelik olarak gelişmesi, üyelerinin siyasi ve ideolojik (teorik) düzeylerinin yükselmesine, onların parti çizgisini kavrama, Marksist-Leninist teoriyi özümleme ve hayata geçirme özelliklerinin gelişmesine bağlıdır. Bu nedenle de partimiz, saflarında teorik çalışmayı teşvik etmeli, üyelerini eğitmelidir.

Ülkemiz komünist hareketi, örgütümüz, partiyi başından beri işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin bir bileşimi olarak ele aldı. Bu Leninist teze sadık kaldı ve onu uygulamaya çalıştı. Örgütümüz, Türkiye proletaryasının devrimci partisinin ancak işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin birleşmesinin damgasını bastığı bir süreçte kurulup inşa edebileceğini vurguladı. Bunun bir sonucu olarak da, partimiz, Kuruluş Kongresinin toplandığı günümüzde bile, her renkten oportünizm ve revizyonizme karşı yürütülen mücadele sürecinde gelişen ve siyasi-ideolojik çizgimizin üzerinde yükseldiği Marksist-Leninist teorik bir temele sahiptir. Ancak son dönemde bazı olumlu gelişmelere karşın üye ve aday üyelerimizin, yakın çeperimizin teorik düzeyi pek yüksek değildir ve teorik temelimiz onlar tarafından yeterince özümlenmemiştir. Teorik mücadelenin en etkin bir aracı olan teorik yayınlarımız ve Marksizmin temel klasikleri saflarımızda ve yakın çeperimizde düzenli ve sistemli bir biçimde okunmamakta ve incelenmemektedir. Bunun belli başlı nedenleri, saflarımızda giderek zayıflamakla birlikte, teorinin ve teorik faaliyetin öneminin küçümsenmesi, üye ve aday üyelerimizin günlük pratik çalışma içinde boğulmasıdır.

Örgütümüzün son iki yıldır dışa yönelik yoğun bir teorik mücadele yürütmesine karşın, saflarımızda sistemli ve merkezileşmiş bir teorik eğitim yürütülememiştir.

Partimizin üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi için, sadece merkezi bir teorik faaliyet yürütmesi yeterli değildir. Tüm üyelerimizin ve Örgütlerimizin teorik düzeylerini yükseltmeleri, Marksist-Leninist teoriyi özümlemeleri, örgütümüzün önderliğinin yönetiminde ve onunla uyum içinde teorik bir faaliyet yürütmeleri gerekir. Bu gerçekleştirilmedikçe, işçilerin siyasi mücadeleye çekilmesi ve siyasi sınıf bilincine kavuşmaları için zorunlu olan siyasi ajitasyon ve propaganda faaliyeti doğru bu temelde yürütülemeyecek, yakın çeperimiz eğitilemeyecektir. Çünkü, parti, kitleler ve yakın çeperi içindeki faaliyetini doğrudan doğruya taban örgütleri ve onların üyeleri aracılığıyla yürütür.

Partimizin üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi özel olarak da işçi sınıfının teorik mücadelesini yönetebilmesi, onun Marksist-Leninist teoriyle donanmasını, üye ve aday üyelerinin teorik düzeyini devrimci pratikle bağıntılı olarak yükseltmesini gerektirir. Çünkü dışa yönelik bir ideolojik mücadelenin kalıcı başarılar elde etmesi, saflarımızdaki teorik düzeyin yüksekliğine bağlıdır. Bu nedenle dışa yönelik teorik faaliyetin yanı sıra, saflarımızda bireysel ve kolektif çalışmanın birleştirildiği sistemli ve merkezileşmiş bir teorik faaliyet yürütmemiz gereklidir. İçe yönelik faaliyetimiz, teorik yayınlarımızın ve Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in eserlerinin düzenli ve sistemli bir incelenmesini içermelidir.

Teorik faaliyet, hangi alana yönelik olursa, olsun her zaman devrimci pratikle uyum içinde geliştirilmelidir. O, sınıf mücadelesinden kopuk akademik bir faaliyete dönüşmemelidir. Teorik faaliyet sınıf mücadelesini, yok olacağı düzeye kadar geliştirmenin bir aracı olmalıdır.

Partinin işçi sınıfı hareketiyle sosyalizmin bir bileşimi olması, onun Marksist-Leninist teoriyle donanmasının yanı sıra, gerek kadrolarının sınıf bileşimi, gerekse kitle bağları bakımından işçi sınıfının bir parçası olmasında ifadesini bulur.

Partimiz İşçi Sınıfının Bir Parçası Olmalıdır

Bugüne kadar revizyonist partiler olarak yozlaşan tüm partilerin bir diğer ortak özelliği de işçi sınıfından, onun çıkar ve özlemlerinden kopmak, ancak onu burjuva-revizyonist düzene bağlayan bir araç olarak bu bağları bir ölçüde muhafaza etmektir. Burjuva-revizyonist ideologlar bu pratiklerini haklı çıkarmak için işçi sınıfının «Marks'ın zamanındaki» özelliklerini yitirdiği yada toplumdaki diğer sınıflarla kaynaştığına dair bir çok gerekçe ve teori öne sürerler. Bu tür teorileri açıktan açığa savunamayanlar ise «ideolojik önderlik» vb. gerekçelerle -köylülüğe ya da aydınlara öncelik tanıyarak, parti ile sınıf arasındaki bağı çeşitli kılıklara bürünerek reddederler.

Buna karşılık, gerçek Marksist-Leninistler için partinin proleter sınıf niteliğini koruması ve sınıfın bir parçası olması, dün olduğu gibi bugün de en can alıcı sorunlardan biridir.

Partinin proleter sınıf niteliğini koruyabilmesi, varlığını sürdürüp, gelişebilmesi ve ordusuz bir genel kurmay olmaması için, sınıfıyla güçlü ve kalıcı bağlara sahip olması gerekir. Parti ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki fark, «işçi sınıfından kopmaya kadar varırsa, parti, içine çekilir ve partisiz kitlelerle bağları çözülürse, parti partilikten çıkar. Parti, partisiz kitlelerle bağlı değilse, kendisiyle partisiz kitleler arasında bağları yoksa, bu kitleler partinin önderliğini kabul etmiyorlarsa, eğer partinin kitleler arasında manevi ve siyasi saygınlığı yoksa, parti, sınıfa kılavuzluk edemez.» (Stalin.)

Doğaldır ki, parti kurulur kurulmaz, işçi sınıfının çoğunluğuyla kalıcı ve sağlam bağlara sahip olamaz. Hatta ancak küçük bir azınlığıyla kalıcı ve sağlam bağlar kurabilir. Ancak, parti, işçi sınıfının kitlesiyle sağlam ve kalıcı bağlar kurmaya, güvenini ve sevgisini kazanmaya çalışmalıdır. O, işçi sınıfının kitlesiyle sağlam ve kalıcı bağlar kurduğu, sevgi ve güvenini kazandığı ölçüde, işçi sınıfının öncü müfrezesi, genel kurmayı olacaktır.

Partinin işçi sınıfının bir parçası olması, partisiz yığınlarla sağlam ve kalıcı bağlara sahip olmasının yanı sıra, üyelerinin sınıf bileşiminde de yansımalıdır. Parti, üyelerinin sınıf kökeni ve konumu bakımından da işçi sınıfının bir parçası olmalıdır. Üyeleri arasında ve yönetici organlarda, proleterlerin sayı ve etkinliğinin artmasına özel bir önem vermelidir. Bu, partinin sınıf niteliğini korumasının ve pekiştirmesinin yanı sıra, işçi sınıfıyla sağlam ve kalıcı bağlara sahip olmasının ve işçi sınıfının en iyi öğelerinin «deneyimini, devrimci ruhunu, proletarya davası uğruna sonsuz fedakarlığını emmesi» nin de zorunlu bir koşuludur.

Partinin gerek kitle bağları gerekse saflarının bileşimi bakımından işçi sınıfının bir parçası olabilmesi için faaliyetinin merkezine işçi sınıfını almalıdır. Bu işçi sınıfının nispeten zayıf olduğu, bizimki gibi küçük-burjuvalar ülkesi için daha da büyük bir önem taşır.

Türkiye Devrimci Komünist Partisi-İnşa Örgütü'nün kurulduğu Ekim Koferansı'nda, işçi sınıfı içindeki faaliyetin önemi ve işçi sınıfıyla kalıcı ve güçlü bağlar kurmamızın gerekliliği vurgulanmasına ve bu doğrultuda adımlar atılmasına karşın işçi sınıfıyla olan bağlarımız henüz zayıftır. Saflarımızda proleter kökenli unsurların. % 23,8'i sanayi proleteri olmak üzere % 27,4'dür. Bu genç bir komünist hareket olmamızın yanı sıra, hareketimizin küçük-burjuva devrimci bir örgütün bağrında şekillenmesinin ve kısa bir süre öncesine kadar işçi sınıfı içindeki çalışmayı faaliyetimizin merkezine almamış olmamızın da doğal sonucudur.

THKO'nun komünist bir örgüte dönüştüğü 1975'de, eski sınıf niteliğinin kaçınılmaz bir sonucu olarak onun kadrolarını ve yakın çeperini sınıfsal konum ve kökleri itibariyle küçük-burjuva unsurlar oluşturuyordu. Özeleştiri kampanyasının ve buna bağlı olarak da THKO'nun Marksist bir nitelik kazanmaya başladığı dönemde geçmisinden devraldığı küçük-burjuva sosyal temeli değiştirebilmesi, saflarının sınıf bileşimi ve kitlelerle olan bağları açısından proletaryaya dayanabilmesi için, işçi sınıfı içinde çalışma olanak ve yeteneğine sahip olan güçleri sürekli geliştirip yaratarak, işçi sınıfı içinde çalışmak üzere seferber etmesi gerekirdi. Ancak THKO var olan bu güçleri tümüyle işçi sınıfı içinde çalışmak üzere seferber edemediği gibi, daha da önemlisi, onları geliştirmeye ve ortaya çıkarmaya da gereken önemi vermedi. Bu durum ise teorik tespitlerimize karşın -ki bir süre parti faaliyetine ilişkin teorik tespitlerimiz bugünkü gibi net değildi-pratikte işçi sınıfı içinde çalışmaya gereken önemin verilmemesine yol açtı.

Özeleştiri kampanyasından sonra da, işçi sınıfı içinde durumumuzu pekiştiremememize bağlı olarak sırasıyla yarı-proleter unsurlar ve küçük-burjuva tabakalar arasındaki faaliyetimizin zayıflığı komünist hareketin gerek saflarının sınıf bileşimi bakımından, gerekse kitlelerle olan bağları açısından işçi sınıfının, özellikle de modern sanayi proletaryasının bir parçası haline gelememesine, işçi sınıfından veya yarı-proleter unsurlardan çok öğrenci gençliğe ve şehrin küçük-burjuva tabakalarına dayanmasına yol açtı. 

İşçi sınıfı, tüm toplumsal sınıflar arasında en homojen yapıya sahip sınıf olmakla birlikte, o da çeşitli katmanlardan oluşmaktadır. Bu özellikle bizim gibi yarı-sömürge, yarı-feodal toplumsal bir yapıya sahip ülkelerde daha do belirgindir. Ülkemizde işçi sınıfı, büyük makineli üretimde, fabrikalarda yoğunlaşan modern sanayi işçilerinden, tarım, ulaşım, yapı ve inşaat, küçük atölye vb. işçilerinden oluşmaktadır, işçi sınıfının bütün tabakaları içinde örgütlenme, disiplin ve militan mücadeleci birlik ruhunun en çok geliştiği tabaka, modem sanayi işçileridir. Onlar ayrıca, işçi sınıfının, partisinin siyasi ideolojik çizgisini kavramaya ve hayata geçirmeye en yatkın tabakasıdır. Modern sanayi işçileri, büyük makineli üretimin kendilerine kazandırdığı bu ve benzeri özelliklerden ötürü, devrim ve sosyalizm mücadelesinde, mücadele azmi ve kararlılığıyla saflarındaki disiplin ve örgütlenme yeteneğiyle işçi sınıfının en ileri kesimi ve ilham kaynağıdır. Bu komünist bir önderlikten yoksun olmasına karşın, ülkemiz işçi sınıfı hareketi ve diğer ülkelerin işçi sınıfı hareketi tarihi göz önüne alındığında açık bir biçimde görülmektedir.

Modern sanayi işçileri arasında bizim durumumuz pek de parlak ve iç açıcı değildir. Bu durum ve modern sanayi işçilerinin yukarıda ana hatlarıyla belirttiğimiz özellikleri, işçi sınıfı içinde çalışmayı esas almakla birlikte, modern sanayi işçileri arasında eylemimize özel bir önem vermemizi gerektirmektedir. Faşist diktatörlüğün, onun hizmetindeki faşist, reformist, revizyonist partilerin ve sendika ağalarının önümüze çıkardığı engeller modern sanayi işçileri arasında faaliyetimizi yoğunlaştırmayı engellememeli ve bizi, onların modern sanayi işçilerine nispetle daha az önem verdikleri işçiler (örneğin küçük imalathane ve atölye işçileri gibi) arasında eylemimizi yoğunlaştırmaya itmemelidir. Bu, bir ölçüde, burjuvazinin ve karşı-devrimin çizdiği sınırlar içinde hareket etmek, zorlukların karşısında yılmak olur. Bu engellere karşın, modern sanayi işçileri işçi sınıfının diğer katmanlarına nispetle burjuva, küçük - burjuva özellikle de feodal ideolojinin daha az etkisi altındadırlar, sınıf bilincini edinmeye daha yatkındırlar, mücadele azmi, örgütlenme ve disiplin ruhuna daha çok sahiptirler.

İşçi sınıfı içinde faaliyet göstermeyi esas almakla birlikte yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakalar arasındaki faaliyetimizi bir yana itmemeli, «kendimizi yalnızca işçiler arasındaki eyleme adama»malıyız. Proletaryanın demokratik ve sosyalist devrim sürecindeki tayin edici rolünü, onun en devrimci sınıf ve Marksist-Leninist partinin sınıfın bir parçası olduğunu vurgulamamız, işçi sınıfı içinde çalışmayı esas almamız gerektiğini önemle belirtmemizi, doğru bir biçimde ele alınmadığında örgütümüz saflarında, özellikle de yakın çeperinde yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakalar arasında yürüttüğümüz faaliyetin küçümsenmesi ve gereken önemin verilmemesinde ifadesini bulan «sol» bir eğilimin ortaya çıkmasına da yol açmaktadır. Yarı - proleter ve küçük-burjuva tabakaların, özellikle demokratik devrim sürecinde oynadıkları devrimci rolün küçümsenmesinden, zaaflarının abartılmasından ve bu zaafları en asgari düzeye indirmek yerine, onlar karşısında yılgınlığa kapılmaktan kaynaklanan bu eğilim, proletaryanın temel müttefikleri arasında yürüttüğümüz faaliyetin aksamasının ve yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakalar arasında faaliyet gösteren unsurların görevlerine dört elle sarılma-malarının nedenlerinden birini oluşturmaktadır.

Proletaryanın demokratik ve sosyalist devrim sürecindeki belirleyici rolünü onun en devrimci sınıf olduğunu inkar eden Marksist-Leninist partiyi sınıftan kopararak ele alan ve işçi sınıfı içindeki faaliyetimizin önemini küçümseyen anlayış ve eğilimlere karşı mücadele etmemiz gerektiği gibi, yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakalar arasındaki faaliyetimizi ve onların devrimdeki rolünü küçümseyen II. Enternasyonal oportünizmi ve Troçkizm ile aynı teorik temele sahip olan eğilim ve anlayışlara karşı da mücadele etmemiz gerekmektedir. Ülkemizde yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakaların oldukça yoğun olması, onların devrimdeki rolünü, dolayısıyla da bu eğilime karşı mücadelenin önemini artırmaktadır.

Proletaryanın temel müttefikleri arasındaki faaliyetimizi küçümseyen eğilim ve anlayışlar yok edilmediği sürece, yarı-proleter ve küçük-burjuva tabakalar içinde faaliyet gösteren partili unsurlar ve partimizin yakın çeperi sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı zorlukları aşmak ve üstlendikleri görevleri yerine getirmek üzere bütün güçleriyle ileri atılamayacaklardır. Bunun kaçınılmaz sonucu ise, şehrin ve kırın yarı-proleter ve küçük-burjuva kitleleri arasında faaliyet göstermemiz demokratik ve sosyalist devrimin zafere ulaşmasını -salt öncü sınıfın çabasıyla hiç bir devrim zafere ulaşamaz- asgari ve azami programımızın gerçekleşmesinin yanı sıra, proletaryaya siyasi bilinç verebilmemiz için gerekli olan ve toplumsal ve siyasi yaşamın somut gerçeklerine sıkı sıkıya bağlı canlı siyasal bilgiyi elde etmemizin de vazgeçilmez koşuludur. Biz komünistlerin, partimizin siyasi-ideolojik çizgisi doğrultusunda ister işçi sınıfı içinde olsun ister diğer sınıf ve tabakalar arasında olsun yürüttüğü faaliyet, son tahlilde işçi sınıfının nihai kurtuluşu, tüm insanlığın kurtuluşu için yürütülen bir faaliyettir. Gerçek komünistler, partimizin sadık, fedakar ve kararlı üye ve aday üyeleri olmak istiyorsak, işçi sınıfının yanı sıra onun müttefikleri arasındaki faaliyetimizi küçümsememeli, bütün gücümüzle, bitmek tükenmek bilmez bir enerjiyle eylemimizi sürdürmeli ve partimizin yakın çeperini bu perspektifle harekete geçirmeliyiz.

Partimiz, diğer devrimci sınıf ve' tabakalar arasındaki faaliyetini bir yana itmeksizin işçi sınıfı içindeki faaliyetini daha da yaygınlaştırmalı ve kapılarını siyasi sınıf bilincine kavuşmuş işçilere daha çok açmalıdır. İşçileri partimize alırken, onlarda aydınlarda var olan entelektüel düzey vb. özellikler aramamalı, Leninist kıstaslar aramalıyız. Partimizin eyleminin muhtevasının gerektirdiği özellikleri işçi devrimcilerde aramalıyız. Partimizin gerek kitle bağları, gerekse kadrolarının sınıf bileşimi bakımından işçi sınıfının bir parçası olması için, işçi sınıfı içindeki faaliyeti en başta gelen ödevimiz olarak ele almamız ve partimize üye alırken Leninist kıstaslar aramamız gerekir.

Partimiz Program ve Taktikler Çevresinde Birliğin Yanı Sıra Aynı Zamanda Örgütsel Bir Birliktir

Parti birliği, komünistlerin birliği, sadece ideolojik birlikle, belli bir siyasi çizgi etrafında birlikle sınırlı değildir. Bunların yanı sıra, o, aynı zamanda örgütsel bir birliktir. Örgütsel birlikten yoksun bir parti, proletaryanın devrimci partisi olamaz. İdeolojik birliğin, belli bir siyasi çizgi etrafında birliğin yanı sıra, örgütsel birlik, irade ve eylem birliğinin, mücadele birliğinin ön koşullarından biridir. Lenin «Program ve taktik meseleleri üzerinde birlik esaslı bir meseledir, fakat Parti birliği, çalışmanın merkezileştirilmesi için yeterli değildir» diyor ve şunları ekliyordu:

«...Parti birliği ve çalışmanın merkezileştirilmesi, ayrıca bir örgüt birliğini gerektirir. Bir parti içinde, aile çevresinden daha başka bir şey olarak gelişen örgüt birliği, resmi bir tüzük olmaksızın, azınlık çoğunluğa tabi olmaksızın, parça bütüne bağlanmaksızın mümkün olamaz.»


Proletaryanın devrimci partisi belli ilkelerden yoksun, şekilsiz, gevşek bir örgütsel birlik olmamalıdır. O de mirden bir disipline sahip ve belli ilkelere göre inşa edilen ve örgütlenen bir birlik olmalıdır.

Partinin işçi sınıfını ve diğer emekçi sınıfları asgari ve azami programını gerçekleştirmek üzere eğiten, örgütleyen, seferber edip yöneten, bunun için de çok yönlü sistemli ve merkezileşmiş bir faaliyet yürüten, örgütlü bir birlik olması, onun demirden disipline ve merkezileşmiş bir yapıya sahip olmasını, üretim ve bölge esasına göre örgütlenmesini, hücre sistemini örgütsel temeli haline getirmesi gerekir. Parti, üretim ve bölge esasına göre örgütlenmiş örgütlerin merkezi bir önderlik altında organik bir toplamı olmadan üstlendiği görevlerinin hiç birini yerine getiremez.

a). Partimiz Demirden Disipline Sahip örgütlü Bir Birliktir.

Parti demirden disipline sahip, örgütlü bir birlik olmalıdır. Partinin demirden disiplini, burjuvazinin ve yardakçılarının sık sık belirttikleri gibi üyeleri ve işçi sınıfı için demirden bir cendere, bir işkence bürokratik bir disiplin değildir. Proletarya partisinin disiplini zora dayanmaz. O, parti içindeki konumuna ve görevlerine bakılmaksızın bütün üyelerine eşit olarak uygulanır.

Partinin kendi saflarında olduğu gibi, kitleler içinde geliştirdiği disiplin gönüllü bir disiplindir. O, bilince, pratikte sağlanan güvene, devrim ve sosyalizmin zaferi için yapılan fedakarlığa dayanır. Bu Bolşevik Parti disiplininin, burjuvazinin ve yardakçılarının yüreğine korku salacak kadar sağlam ve demirden bir disiplin olmasının kaynağıdır.

Parti demirden disipline sahip, örgütlü bir birlik olmadan karşı-devrimin saldırılarını göğüsleyemez, kitleler içinde çok yönlü sistemli ve merkezi bir faaliyet yürütemez. Proletaryaya ve diğer emekçi sınıflara disiplin ve : örgüt ruhunu aşılayamaz.

Partimiz, disiplinine uyan, görevlerini yeterli nedenler almaksızın aksatmayan, zamanında yerine getiren unsur-ardan oluşmak, disiplinin ihlaline izin vermemek, liberalizme varan «hoşgörüyü» saflarında yaşatmamak zorundadır. Disiplinin uygulanmamasına varan liberalizme kapıları açan «hoşgörü», sanılanın aksine partiyi çürütür, partinin içinde «yol arkadaşları»nın barınmasına zemin hazırlar.

Demirden disiplinin bütün üyelere eşit olarak uygulanmasında hala önemli zaaflarımız vardır. Keyfi uygulamalar Tüzüğümüzde belirlenen ilkeler ışığında yok edilmelidir. Hangi bölgede olursa olsun, hangi kademede olursa olsun her üye disipline uymalıdır. Yönetici organlar ve yöneticiler, alt organların, üyelerin ve aday üyelerin üstlendikleri görevleri zamanında yerine getirip getirmediklerini, Tüzüğe uygun hareket edip etmediklerini denetlemelidirler. Onlar bu alanda ortaya çıkan zaafları ve nedenlerini tespit etmeli, gerekli tedbirleri almalıdırlar. Üyelerin ve organların yöneticileri ve yönetici organları parti disiplinine uyup uymadıkları konusunda denetleme hakkına sahip oldukları vurgulanmalı bunun haktan onların görevleri olduğu fikri geliştirilmeli ve saflarında egemen kılınmalıdır.

Partimizin bütün üyelerine eşit olarak uygulanan demirden bir disipline sahip örgütlü birlik olabilmesi, Programının yanı sıra. Tüzüğünü kabul eden ve bu doğrultuda örgütlerimizin birinde aktif olarak çalışan unsurlardan oluşmasına bağlıdır. Partimize, onun örgütlerinden birinde aktif olarak çalışmayan, Tüzüğü kabul etmeyen ve hayata geçirmede kararlı olmayan unsurların, daha doğrusu her isteyenin, isteyen herkesin üye olması halinde, o, «sempatizanlar denizinde» kaybolur. Nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan şekilsiz, örgütsüz bir kuruluş haline gelir. Partiye anti-proleter unsurların, özellikle sıradan aydınların dolmasına neden olur. Proleterler, üretim içindeki yerlerinden ötürü disiplinli ve örgütlü çalışmaya yatkındırlar. Bu nedenle demirden disiplin ve örgütlü çalışma proleterlerin partiye girmelerine engel oluşturmaz. Buna karşılık o, anti-proleter unsurların, özellikle sıradan aydınların partiye girmelerinin önündeki engellerden biridir.

Ekim Konferansı'nda, komünistlerin örgütüyle, yakın çeperinin nerede başlayıp nerede bittiğinin yeryer belirsizleştiği belirtilmiş ve bu durum komünist hareketin en önemli zaaflarından biri olarak ele alınmıştı. Bu zaaf özellikle parti-dışı örgütler olan çalışma gruplarının -sonraları çalışma komiteleri denildi- hücreler gibi ele alınması ve çalışma gruplarındaki üye ve aday üyelerimizin, onların dışındaki bir kısım unsurlar arasında örgütsel bakımdan esasa ilişkin bir ayrımın pratikte yapılmaması biçiminde ortaya çıkıyordu. Üye ve aday üyelerimizle, çalışma gruplarının diğer bir kısım üyeleri arasında ö-nemli farklılıkların olmaması pratikte böyle bir uygulamayı sürekli besliyor ve onun nedenlerinden birini oluşturuyordu. Bu durum üye ve aday üye olabilecek unsurları dışımızda tutmamızdan kaynaklanıyordu. Bunun yanında üye ve aday üye olma niteliğini yitirmiş unsurların tümü zamanında atılmadı ve bu alanda gerekli uyanıklığın gösterilmesinde zaaflara düşüldü. Dar kapıcılığın ve liberalizmin tipik ve eklektik bir örneği olan bu uygulama, aynı zamanda, legalizmi, örgütsüzlüğü, disiplinsizliği körüklüyor ve meşrulaştırıyordu.

Konferanstan sonra yukarıda belirttiğimiz zaafı ve onun nedenlerini yok etme doğrultusunda ileri adımlar atmamıza karşın onlar bugün de tamamen yok edilmemiştir. Ama bugün, dünden daha farklı olarak, artık dar kapıcılığı büyük ölçüde aşmaktayız ve üye ve aday üye niteliklerini yitirmiş unsurları Parti dışına çıkarmada daha uyanık ve tedbirli davranmaktayız.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.