Seçim sonuçları , göstergesi ve gösterecekleri
Seçim sonuçlarına subjektif bakış açısıyla değerlendirmeler bu günden başlayarak uzun süre devam edecek . Rakamlar özsel-siyasi veriler olma yerine. matematiksel hesaplarla “kazanım” ya da “kayıp “ ikilemli değerlendirme verileri olarak kullanılacak..
Ülke çapında , din i kullanarak Kürdistan illeri dahil olmak üzere % 50 yi aşan bir oy alan AKP si, HAS ı ,SP si, vb , ırkçılığı kullanarak % 14 e yakın oy alan MHP si, BBP si , % 26 yı aşan burjuva ulusalcı CHP si vb ile oyların toplam % 90 ınından fazlasını teşkil ediyorlar.. Geriye % 7 ye yakın ı ise bağımsızlar , EMEP, TKP ve sosyalist adayları destekleyen ÖDP ve diğerleri...Hadi abartalım % 1 de stratejik ya da taktiksel olarak seçimleri desteklemeyen sol kesim..
Bağımsızları destekleyen % 7 lik oyun ne kadarı sosyalist, ne kadarı burjuva milliyetci olduğu üzerine bir değerlendirme yapmak zor. “Olası” yerine “somut” dan hareket etmek gerekliliği nedeniyle bir tahminde bulunmayacağım. Engels in bir asır öncesi belirttiği gibi, seçimler güçler dengesinin, siyasi bilincin ve sınıf mücadelesinin somut pratikte bir barometresidir. Genel barometreye baktığımızda taban kitleler açısından, seçimlerde belirleyici olanın, sınıfsallıktan çok uzak , dinsel ve etniksel yaklaşım olduğunu görememek için gerçekten kör olmak gerekir. Yani sol hareketin kitlelerle, sınıfsal anlamda olan bağının ne kadar kopuk olduğunun somut bir göstergesidir.
Bu “genel”de ki kıtlelerle olan bağın ne kadar kopuk olduğu gerçeği. “Özel”e, Kürdistana, indiğimizdede , AKP nin Hakkari haricinde , Şırnakta bile bir milletvekili çıkarması, Diyarbakırda 5 milletvekili çıkarması, kimi yerlerde baş başa gitmesi , kimi yerde geçmesi , belirleyici etkenin “din” ve “etniklik” olduğunun bir göstergesidir. Bunun tersini iddia etmek ayakları yere basmayan, hayalci bir iddia olur.
Bu sonuçlar bize özsel-siyasi olarak neyi anlatıyor? 1970 lerden bu yana söylenen , mücadelenin sınıfsal temelde ele alınmasını, hiç bir başka mücadeleye tabi ve ikincil kılınmaması gerekliliğini...
"Kayıp" - terkedilmişliği, kopukluğu, yokluğu ortada olan sınıf mücadelesi ve emekci kitlelerle olan bağlar...
“Kazanım” ? Bağımsız adaylar olarak kimi sosyalistlerin ve sosyalizme sempatisi olanların burjuva parlementoya girmesimi? Bır yere kadar Evet..nedenini “Seçimlerde tavır üzerine” başlıklı , biraz sarkastik olan, yazımdada belirttiğim gibi , seçilenler , -olurya işte- mücadelenin “öz” üne dönerler ve parlementoyu bir “teşhir aracı ve alani” haline dönüştürürlerse , ilkelerden tavizler vermezlerse, Kürt halkının demokratik taleplerinin kazanımları yönünde adımlar atarlarsa, parlementer mücadeleye takılıp kalmazlarsa... hem kendileri ( tecrübe kazanma anlamında) , hem de mücadele kazançlı çıkar..
Olmaz da , örneklerini gördüğümüz gibi , burjuva parlementonun bir parçası haline gelirlerse, kendilerini teşhir etmiş olmakla kalmayacaklar, Türkiyede emekci kitlelerle , devrimcilerle ve dolaysız ittifak güçleriyle sıkı bağlar kurmuş, parlementoyu sosyalizm mücadelesinde bir araç gören , yasal ve gizli çalışmaları birlikte yürütmeyi yaşama uygulayan güçlü bir devrimci parti oluşturmadan , parlementoya girmek için seçimlere katılmanın ne kadar gereksiz ve hatalı olduğunu göstermiş olacaklar..
Yakın gelecekte göreceklerimiz ve yaşayacaklarımız bizlere Marxın ""… liderler takımının tümünün parlamentoya girmemiş olmaları talihsizlik oldu. Bu, bütün takımdan kurtulmanın en güvenli yolu olacaktı…"" sözlerini tekrar ettirecekmi ? Bunu önümüzdeki süreç ve süreç içindeki pratikler gösterecek.
Lenin in sözlerini özgüne göre yeniden sözlemlersek, Bu süreç içinde , Türkiyedeki devrimci mücadeleye ve enternasyonalizme olan görev ve sorumluluğumuzdan kaynaklanan , sosyalist milletvekillerini yoldaşça destekleme görevi , onlar devrim saflarında çalıştıkları sürece bir “görev “ olacaktır, ve onlar devrim saflarında oldukları oranda ve sürece “yoldaş” olarak görülecektir.
12 Haziran 2011
EA
EA
Hiç yorum yok