“yeni-Osmanlı” politikası üzerine- kısaca
Bu, özellikle AKP ye atfedilen ve abartılan *yeni Osmanlı* politikasına, politika nın temel kuramını özetleyen bir alıntıyla başlayalım
“Ortadoğu’da ve Osmanlı Coğrafyası’nda barışın tesis edilmesi ve terörün engellenebilmesi, ancak bu bölgedeki halkla tarihî, dinî ve kültürel beraberliği olan Türkiye’nin önderliğinde gerçekleştirilebilir. ABD’nin süper güç olması, Irak örneğinde görüldüğü gibi, zorla barış ve huzuru sağlayarak terörü önlemesi için yeterli değildir. Lâkin, bu konuda Türkiye’nin de kararlı, azimli, cesaretli ve hazırlıklı olması lâzımdır“. Hasan Celal Güzel 16 Mayıs 2008 tarih ve “Osmanlı Milletler Topluluğu” başlıklı yazısında
Bu alıntıda Hasan Celal Güzel yeni osmanlı Politikasının neden benimsenmesi gerektiğini özetliyor. Ve devam ediyor…
“ ‘Büyük Ortadoğu Projesi’, ancak ‘Büyük Osmanlı Projesi’ hâlinde düşünülürse barış ve huzurun sağlanması mümkün olabilir. Bunun için de, ilk merhalede ‘Osmanlı Milletler Topluluğu’nun kurulması şarttır. Bu topluluğa, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Güney Doğu Asya’dan üyeler sağlanabilecek; bu yeni oluşum, hem Türkiye’ye lâyık olduğu statüyü kazandıracak, hem de dünya barışına katkıda bulunabilecektir.”
Devamındaki bu alıntıda da Hasan Celal Güzel aslında bu projenin kimlerin projesi ve kimlerin çıkarı doğrultusunda uygulanacak bir politika olduğunu özetliyor.
Tarihi temeline bakarsak , Yeni Dünya Düzeni, “ ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ , sınıflar arası çelişkilerin tarihe karıştığı ve emperyalistlerle ezilen uluslar arası çelişkilerin , aslındakültürler arası çatışmadan ibaret olduğu , Huntingtonun teorlerinin , genelde dünyada , özelde Orta doğuda emperyalistler tarafından uygulamaya geçirilmesidir.
Bu teorinin pratiğe uygulanması ile , ABD nin ve diğer batılı emperyalist ülkelerin , dünya genelinde , ve özelde Ortadoğu’da zaten zayıf olan etkisinin ve gücünün daha da zayıflaması , Sovyetlerin parçalanmasından arda kalan Türkik ve islami ülkelerde etki alanları olmaması, Türkiyedeki işbirlikci - dünya tekelci sermayenin uzantısı olan burjuvaziye, bu bölgelerde ekonomik ve siyasi yayılma rolü oynama şansını ortaya çıkardı. Bu da , gene emperyalist düşünce kurumlarının isimlendirdiği ve biçimlendirdiği *yeni Osmanlı projesi * adı altında piyasaya sürüldü.
Hemen hemen hiç bir ülkede hakim sınıf olarak sermaye , ekonomi ve politikaların uygulanması ile doğrudan uğraşmaz, bu işlevi onların -sınıfsal bir iktidar olarak-devletin in Bürokratik kurumları ,ve bu kurumların en önemlisi –devletin bir iktidarı olarak- Hükümet yerine getirir. Hükümet, hakim sınıf ın, işlerini ve ilişkilerini düzenleyen , Yürütme işlevini yerine getiren bürokratik kurumdur..Marx ve Engelsin deyimiyle ,hükümet *Modern devletin yürütme organı, tüm burjuvazinin ortak işlerini düzene koyan bir komiteden başka bir şey değildir*.
Bu anlamda Yeni Osmanlı politikası, AKP nin değil, sermayenin bir politikasıdır, o dönemde AKP yerine başka bir parti iktidar da olsaydı onun politikası olacaktı, ve gelecekte hangi parti iktidara geçerse , onun -sermaye adına ve çıkarına uyguladığı- politikası olacaktır.
özet olarak Türkiye’nin “yeni-Osmanlıcı” ismiyle nitelenen bu dış politikası , Türkiyedeki sermayenin , ortaya çıkan tarihsel bir fırsattan yararlanarak Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya’da nüfuzunu arttırmayı hedef alan ve emperyalizmin *yeni dünya düzeni*, “demokratikleşme” , *büyük orta doğu projesi * vb gibi maskelerle gizlediği yayılma ve etkinlik alanlarıni genişletme amaçlarlıyla direk bağlantılı olarak yürütülen, *aracı* bir politikadır. yani sözü geçen politika *Türkiye nin* bir politikası değil, emperyalizmin bu ülkelerde yayılmasını ve etkinliği gerçekleştirmede Türkiyedeki işbirlikci sermayenin, ve onun bürükrasisinin ARACI olma işlevinin politikasıdır.
Yukarda da belirttiğimi gibi AKP , ya da herhangi başka bir parti , kendi başına bağımsız politika yapacak, Türkiyedeki hakim sınıfın üzerinde, ondan bağımsız veya dışında-karşıt sınıfsal bir yapıya sahip değildir, olamaz,.İktidar partileri, sermayenin devletinin yürütmesiyle görevli bürokrasiyi oluştururlar.
Buna Türkiyedeki hakim sınıfın , uluslarası sermayeden bağımsız, onlara rakip, (güncelde) gelişmiş ulusal bir burjuvazi olmadığı gerçeğini katarsak , ne Türkiyedeki sermayenin ne de Türkiyedeki gericilerin, başını ABD emperyalizminin çektiği tekelci burjuvazinin dünya çapındaki siyasal ve ekonomik egemenliği şartları altında , onlardan bağımsız bir *Yeni Osmanlı * politikası uygulayabilecekleri nden bahdedemeyiz.
Milliyetci duyguları okşuyan Yeni Osmanlı projesi nden yeni bir Osmanlı İmparatorluğu gibi, geniş bir devletler federasyonu olgusu da kimileri tarafından gene yaşamın gerçeklerinden uzak bir şekilde hayal edilmekte..
Yukarda özetlemeye çalıştığım gerçekler bir yana, genelde ve özellikle Kültürler arası çatışma teorisi ışığı altında ülkelerin Lübnanlaştırılması olarak pratiğe geçirilen politikalara baktığımızda, emperyalistler in kendileri için büyük devletleri ve devletler birliğini, ezip sömürdükleri ulus-devlet ler için en küçük parçalara bölünmüş küçük devletlerin oluşumunu hedeflediklerini açıkca görebiliriz. Emperyalistlerin, ezilen ve sömürülen ulus devletlerden oluşan büyük bir devletler topluluğu yaratılmasını destekleyeceği, böyle bir politika uygulayacağını düşünmek sanırım mantıkla bağdaşamaz.
Bu anlamda Yeni Osmanlı projesi, genelde -teorik ve pratik anlamda- Türkiye için değil, kapitalistler ve emperyalistler için, özelde, her ne kadarda Türkiyedeki burjuvazi ekonomik olarak faydalar sağlamış olsada (kapitelistler için , genel kapitalist çıkarların, ulusal çıkarlar dahil her türlü diğer çıkarlara göre daha önde tutulacağından) - siyasi pratik sonuç anlamında -Türkiyedeki burjuva milliyetciliğini tabanda güçlendirmek için canlı tutulmaya çalışılan bir teoridir.
Mısır Tunus Cezayir vb ülkelerde emekci halkların ayaklanması , ve emperyalistlerin konu üzerine konuşma ve yazılarında Türkiye yi onlara MODEL olarak göstermesi, şüphesizki iktidardaki AKP nin ve ona atfedlen *yeni Osmanlı Projesi * nin de gündeme getirilmesine, faydalanmasına, neden oldu. Gelişen olayların ışığında , görünüşe göre ABD nin AKP desteğindeki çalkalanmalar da bir durağanlık olacak. Ancak gerek tarih ve gerekse bu olaylar da göstermiştirki emperyalistler çıkarları doğrultusunda , en sadık uşaklarını bile bir çırpıda elden çıkartmakdan çekinmezler. Onlar için-ve genelde önemli olan- devletin iktidarında ki bürokratik kurum un kimler olduğu değil, sınıfsal iktidar olarak Devletin kimlerin elinde olduğudur. İktidar olarak Devlet el değiştirmedikten sonra, Devletin iktidarında olanların değişimi onlar tarafından kontrol altına alınabilir.
Genelde, emperyalist politikaları bir anlamda belirleyen, emperyalist *düşünce kurumları*nın Türkiyeyi diğer müslüman ülkelere , daha yakın geçmişte Mısır Tunus değerlendirmelerinde bile ,* örnek alınması gereken ülke olarak* göstermeleri ile , *yeni Osmanlı Projesi * arasında –bilinçli olarak -kurulmaya çalışılan bağlantı , bir aldatmaca olmasının yanında , bazı önemli gerçekleri de bize sunmaktadır.
Türkiyedeki devrimci ve emekci halkın güçlerinin bölünmesi , gündemin ve pratiğin bu bölünmüşlüğü kalıcı kılınmasını sağlaması emperyalistlerin Türkiyedeki devrimci hareketi ve olası bir halk ayaklanmasını bütünüyle pasifize ettiği inacı içinde olduğunun bir göstergesidir.
Emperyalistlerin koltuk deyneği Burjuva Liberal ve Troçkist karmaların *artık Stalinistlerin kalesi olan Türkiyenin de fethedildiği* tesbitleri, Türkiyede Troçkist örgüt ve partilerin mantar gibi yayılması, hemen her örgüt ve partiye sızmaları, deve kuşu gibi gövdesi dışarda kafası kumda *yasa dışı* ve *hızlı* Marksist Leninist olduklarını iddia eden örgütlerin Troçkistlere kucak açmaları ve Troçkist örgütlerle birlikte *boykot cephesi* kurmaları, daha geçen hafta istanbulda ,onlarla ortak isimleri olan pankart açmaları ve yürüyüş yapmaları, *yetmez ava evet* ler, AKP yi desteklemeler …..aslında bunlar , ne yazıkki, emperyalisterin bu tesbitlerini doğrulayan veriler…
Emperyalistlerin , ezilen ve sömürülen müslüman çoğunluklu ülkelerde emekci halkların protestolar ve ayaklanmaları na alternatif olarak Türkiyenin gösterilmesi , sadece emperyalist *yeni dünya düzeni* projesinin Türkiye uzantısı ve kırması * yeni Osmanlı projesi* nin –onlar için gerçekliğini- emekci halklar için sahteliğini ortaya koymuyor, -- Türkiyedeki emekci halkların (emperyalizmi ve kapitalizmi hedef alan) mücadelesinin (1970 lere kıyasla) ne kadar bölünmüş, geride ve pasifize edilmiş olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor.
Erdoğan Ahmet
Şubat 5, 2011
Hiç yorum yok