Header Ads

Header ADS

Tunus Halk ayaklanması ve Devrim Anlayışı üzerine

Tunus daki halk ayaklanması üzerine halka güvensizliğin, devrimden  korkunun ideolojik kaçışını temsil eden burjuva liberal yaklaşımın *Tunus daki Devrim değildir*, *yasemin devrimi*,  *batı kaynaklı devrim* vb gibi , ezilen, sömürülen, hor görülen  halkların ayaklanmasını  ve bu ayaklanmaların önemini küçümsemeye çalışan liberallerin yanında, ne yazıkki Marksist Leninist olduğunu iddia eden yayınlardada benzer hatalı yazıları  görüyoruz.. Konunun temeli olan ideolojik yaklaşım açısından Tunus: Bu Bir Devrim Değildir başlıklı yazı bunlardan bir örnek.

Bağımsızlık Sosyalizm Demokrasi İçin Yürüyüş Dergisi: 253 üncü     Sayısında Tunus: Bu Bir Devrim Değildir başlıklı bir yazı yayınlandı.Yazı içinde genel doğruları taşımasına rağmen , konuya bakışında temel aldığı yaklaşım, içinde teorik hatalar ve yanlış anlaşılmalara neden olacak  , Marksist yaklaşımdan sapmış bir içeriğe sahip .Yazar eğer bu Sosyalist bir devrim değildir başlığını atsaydı, sorun olmazdı. Ne her politik devrim sosyal devrime dönüşecek diye bir dogma , ne de her *sosyal* devrimin *Sosyalist* devrime dönüşeceği gibi bir hayalcilik içinde olamayız. Ancak bunlar halk devrimlerini-dışardan ve uzaktan , kafamızda yaptığımız *başarısız olacak* değerlendirmeleri temelinde- küçümsememiz için de bir neden olmamalı.

Yazar, bir taraftan -doğru bir tanımlama olarak-  *Bin Ali’nin ülkeyi terketmek zorunda bırakılması, ezilen halkların, sömüren ve zulmeden işbirlikçi diktatörlüklere karşı bir zaferidir. Halklar cephesinin bir kazanımıdır.* diyor. Ancak hemen devamında, aslında *Devrime* burjuva liberallerin yaklaşımını eleştirirken , kendisi de sol-liberal bir yaklaşım içine düşüyor.

**Bu süreç, burjuva basın yayın organlarında “devrim” olarak adlandırıldı. Ve son zamanlardaki emperyalist modaya uygun olarak bu devrime de bir ad konuldu ve “yasemin devrimi ” denildi.** diyerek burjuvazinin halk ayaklanmasını  aşağıdan yukarı, ezilen halkların bir mücadelesinin ürünü olan ayaklanma değil, sanki yukardan aşağı, denetlenen, ve hatta bir *komplo* olarak sunma çalışmalarını eleştirirken , **Oysa bu bir devrim değildi.** diyerek , kendisi de aynı hataya, sol dan düşmüş oluyor.

Yazar daha da ileri gidip *Tunus’taki gelişmeleri devrim olarak değerlendirmek, devrimlerin içini boşaltmak ve nihai anlamda devrimleri tarih sahnesinden silmek isteyenlerin işidir.* diyerek , gerek  teorik açıklama olarak hataya  ve gerekse diyalektik olarak Marksizmle çelişen ve komplo teorisici bir yaklaşıma düşüyor .Burda da eğer *Tunus’taki gelişmeleri *yasemin devrimi* olarak değerlendirmek......* diye tanımlasaydı, sorun olmazdı. Çünki Devrimciler aşağıdan yukarı, halkın başlattığı bir DEVRİM, burjuva Liberaller, yukardan aşağıya  burjuvazinin başlattığı bir *yasemin Devrimi *olarak tanımlıyorlar. Birisi halka olan güveni, diğeri burjuvaziye olanın güveni , birisi devrime olan inancı, diğeri reforma olan inancı  temsil ediyor.

** Devrimler, diyor yazar iki biçimde karşımıza çıkar: Politik devrim, sosyal devrim.Politik devrim, iktidarın el değiştirmesidir. Sosyal devrim ise, bizim gerçek devrim dediğimiz devrim türüdür.**

Bu tanımlamada herşeyden önce *politik* devrimle *sosyal* devrim arasındaki diyalektik ve direk bağlantıyı kopararak onları biribirinden kopuk ve bağımsız iki kavram gibi gösterme hatasına düşmesi yanında, *sosyal devrimle*, *sosyalist devrimi* aynılaştırma hatasına da düşüyor.

Marks Devrim i tanımlarken Devrimin birden olacağı gibi bir dogma dan bahsetmez, maddi koşullara bağımlı kılar.
 "Gelişmelerinin belirli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az bir hızla altüst eder. ... Burjuva üretim ilişkileri, toplumsal üretim sürecinin en son uzlaşmaz karşıtlıktaki biçimidir — bireysel bir karşıtlık anlamında değil, bireylerin toplumsal varlık koşullarından doğan bir karşıtlık anlamında; bununla birlikte, burjuva toplumun bağrında gelişen üretici güçler, aynı zamanda, bu karşıtlığı çözüme bağlayacak olan maddi koşulları yaratırlar." (K. Marx and F. Engels, Soch., 2nd ed., vol. 13, p. 7).

Marks devrim konusunu ele alırken  ilkel toplumdan , köleci topluma , feodalizmden kapitalizme , kapitalizmden sosyalizme geçişte, kendiliğinden, yaygın olmayan ve hatta yöresel olan hareketlerden ve ayaklanmalardan bahseder.  Devrim in ekonomik temellerini toplum içindeki üretici güçlerin arasındaki çelişki ve çatışmalar olarak ele alan Marks bu çatışmanın, kendisini var olan sistemi korumak ve güçlendirmek isteyen hakim sınıflarla ezilen sınıflar arasındaki mücadelede ortaya koyduğunu ve ezilen sınıfların kendiliğinden ya da bilinçli  devrimci mücadelesinin , var olan üretim ilişkilerinin sisteminden  kurtulma ihtiyacı duymanın  , bunun bilincinin doğmasının bir göstergesi olduğunu söyler.

Devrimler, der Marks, hiç bir zaman *kişilerin* , ya da kitlelerden bağımsız  bir azınlığın komplosu değildir. Bunlar sadece kitleleri etkileyen somut değişimlerin  ve şartların yarattığı devrimci durumlardır.

Marks ve Lenin göre, Her sınıf hakimiyet için mücadelesinde , herşeyden önce Politik Devrimi gerçekleştirerek , politik  gücü ele geçirmesi gerekir. Sosyal devrim bunun ayrılmaz parçası-devamıdır.
Marksizm Leninizm  sosyal devrimlerin üretici güçlerin gelişmesinden otomatik olarak doğacağı, ve oblektif şartların ısrarlı mücadele , kayıplar ve yenilgiler olmadan başarı sağlanacağını garantilediği (yani sonucunun belli olduğu)  bir dönemde olacağı fikirlerine tamamen karşı olmuşlardır.

Marksist leninistlere göre , küçük ya da büyük, aşağıdan yukarı olan her halk ayaklanması - devrimler- sosyal ve siyasi ilerleme ve gelişmelerin lokomotifleri olmuştur.  Marx devrimleri tarihin lokomotifleri olarak tanımlamıştır.  Devrimlerin tarihi görevi sosyal ilerlemelerin önündeki engelleri kaldırmak olmuştur ve olmaya devam edecektir.  Her devrim sosyal değişim ve gelişme , daha ileri bir sosyal yaşam yönünde büyük bir ileri adımdır. Devrimci dönemlerde sosyal gelişmelerin sınırları mücadelenin ve somut şartların gelişimine bağlı olarak bir anda daha da genişleyebilir.

Lenin *kapitalistler halkı nasıl korkutmaya çaılışıyor*   yazısında politik devrim olarak  *her siyasi ayaklanma , eğer bu sadece kliklerin değişiminden ibaret değilse, bir sosyal devrimdir* der.

Yazarın karıştırmasına örnek olarak , Lenin *sosyal* ve *sosyalist* devrimin birbirine karıştırılmaması gerekliliğini ve siyasi (politik) devrimle, sosyal devrim arasındaki bağı, **Finansovaya Gazetesi işçiler ve köylüler sadece burjujuvaziden (siyasi –politik devrimle)  (siyasi) gücü almakla yetinmeyeceği bariz gerçeği saklamaya çalışıyor* sözleriyle belirtiyor.  Lenin Collected Works, Progress Publishers, 1964, Moscow, Volume 24, pages 439-440.

Aynı şekilde Lenin * sosyal devrimlerin küçük ülkelerdeki ayaklanamalar olmadan olacağı hayalinde olmak, ..sosyal devrimi inkar etmektir **..derken  sadece siyasi devrimlerle sosyal devrim araasındaki koparılamaz bağı ortaya koymuyor, ayaklanmaların ve siyasi devrimlerin  (Marksin da belirttiği gibi) sosyal devrimin kaçınılmaz ilk adımı ve şartı olduğunu da ortaya koyuyor.  

Ayaklanmalara genel olarak baktığımızda bile, her ayaklanma kitlelerde bir bilinç, tecrübe ve deneyim oluşturur, siyasi devrim için bir kazanç sağlar. Tunusdaki ayaklanmada kazanılan deneyimler, Tunusun sosyalist devrim mücadelesi için ileri bir adımdır.

Gerici , baskı ya dayanan rejimi değiştirme yönündeki her ayaklanma bir devrimci mücadeledir, yani DEVRİM savaşıdır. Politik devrim i hedef alan bir Devrimci ayaklanmanın başarıya ulaşıp ulaşamıyacağı *tesbitlerine* dayanarak  onun bir *Devrim* olup olmadığı yönündeki  değerlendirmeler, halkların mücadelesine yarar sağlamayan, tam tesine burjuvazinin demogojilerine  , komplo teorilerine hizmet eden, halkların mücadelesini ve ayaklanmasını küçümseyen  yaklaşımlardır. 

Politik (siyasi) devrim , sosyal devrim ve sosyalist devrim kavramları kimi yerde birbirine karıştırılarak ya da birbirinden tamamen kopuk bir şekilde ele alınarak  yapılan değerlendirmeler  devrmci mücadeleye yarar değil zarar veren değerlendirmeler olarak sonuçlanmaya mahkumdür.

Devam eden ayaklanmalar DEVRİM dir, devrimin sonuna kadar götürülüp götürülemeyeceği , emperyalist oyunlarla ve pazarlıklarla uzlaşmayla sonuçlanıp sonuçlanmıyacağı konusunda Marksist Leninistlerin  bu halklara DESTEĞİ ve temennisi  , DEVRİMİN siyasi bir devrim olarak sonuçlanması ve sosyalist devrime dönüşmesi yönünde olması gerekir.

Yani Devrim in Devrim olup olmadığını  belirleyen onun başarılı olup olamıyacağı-sonuçun ne olacağı tesbitlerine dayanarak yapılmaz. DEVRİM BİR SÜREÇTİR-ayaklanma (nın kendisi) bir devrimdir, sürecin başlangıcıdır. Başarıya ulaşırsa –başarılı olmuş bir DEVRİM, yenilgiye uğrarsa yenilgiye uğramış bir DEVRİMdir..Ama DEVRİMdir.  Rusyadaki  1905 ve 1917 devrimleri , Fransız Devrimi vb de kendiliğinden oluşan ayaklanmalarla  başlayan DEVRİM lerdi. Bunları SONUÇLARI ne olduğuna göre (bu anlamda) değerlendirmiyoruz, DEVRİM olarak değerlendiriyoruz.   

Emperyalist lerin kuklası olan diktatörlere karşı ezilen, sömürülen, kurşunlanan halk ların, bu rejimleri yıkmayı hedef alan ayaklanmalarını DEVRİM değildir diye değerlendirmek, Marksist Leninistlerin değerlendirmesi olmamalı.

Ayaklanmaları  başarıya ulaşıp ulaşamıyacağı temel alınarak, kendi kafamızdan, uzaktan yaptığımız değerlendirmelerle DEVRİM değildir diye tanımlamak  - pratik sonuçta bu DEVRİMlere moral olarak bile DESTEK vermeyi  gereksiz kılmayı öneren bir yaklaşım hatasıdır.  Devrimcilerin görevi bu devrimleri  tüm olanaklarıyla desteklemek, kazanımlarını coşkuyla karşılamak,Arapa ülkelerinde ki ayaklanmalarla  ilgili olarak kitleleri aydınlatmak, onları umutsuzluktan kurtarmak ve devrimin ÇÖZÜM olduğu, değişimlerin halkların mücadelesiyle kazanılabileceği gerçeğine uyandırmak ve bu coşkuyu kendi kitlelerinde de yaratmak için kullanmak olması gerekir..Küçümsemek ve umudu umutsuzluğa dönüştürmek değil..Şüphesizki bunların SOSYAL-İST devrim olduğu abartısı ile de değil.

Doğan  ve yaygınlaşan umudu, umutsuzluğa dönüştürmek  burjuvazinin ve onların medyasının, basınının görevidir.  
Devrimciler sosyalist devrim mücadelesine katkıda bulunacak, kitleleri bilinçlendirecek, harekete geçirecek ve tecrübe kazandıracak her ayaklanmayı, yani siyasi devrimi (Devrim süreçi içinde sonucunun ne olacağına bakmaksızın) destekleme sorumluğu altındadırlar. Aşağıdan yukarı ,  halktan başlayan , emperyalizme onların kukla iktidarlarına karşı her *politik*, *sosyal* DEVRİM, *sosyalist* DEVRİMin bir kazanımıdır, onun bir parçasıdır.. Bir siyasi devrim in, başarıya ulaşamayıp, sosyal devrime dönüşememesi , hatta siyasi devrim olarak bile başarıya ulaşamaması, onun bir *Devrim* olduğu gerçeğini değiştirmez.

9 Şubat 2011

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.