Türkiye devrimci hareketinin ufukta görünen son sınavı- ulusal özerklik
Öz eleştiri sadece Marksist bireylerin, marksist hareketlerin, marksist partinin belirli bir geçmişi güncelliğe kadar yeniden değerlendirmesi ve yanlışlıkları tesbit etmesi ve doğrulara yönlenmesi anlamında değil, kitleleri eğitmede ve yönlendirmede doğru strateji ve taktiklerinde oluşturulması anlamında Marksistlerin vazgeçilmez en önemli silahıdır.
Milliyetcilik salgın hastalığının ırkçılığa dönüştüğü, burjuva liberalizminin sol olarak hakimiyet kazanmada hızla adım attığı gelinen yerde şu kaçınılmaz bir gerçektirki , Türkiyedeki marksistlerin Kürt halkının özgürlük mücadelesine yakaşımlarını, uyguladıkları strateji ve taktikleri oturup Marksizm Leninizmin ışığında yeniden değerlerlendirmeleri ve gerek kendileri açısından gerekse kitleler açısından netleştirmeleri gerekiyor..
Başlangıçtan bu yana yaratılan kafa karışıklığı, parti programları ile uygulanan taktikler arasındaki çelişkiler ve bu konuda bakar körlük, olayları kendi akışına bırakma, hiç bir tedbir ve tavır almama Türkiyedeki devrimci hareketleri Burjuva milliyetciliğini *eleştirme yoksunluğuna* , eleştirisiz ve gerici yanlarına karşı çıkmadan bir uzlaşmacıllığa ve hatta kuyrukçuluğa kadar götürmüştür.
Sonuçta Leninin emperyalizm dönemindeki somut değerlendirmeler ışığındaki
"bugün asıl sorun, artık birleşmiş olan emperyalist devletlerin, emperyalist burjuvazinin, sosyal-emperyalistlerin cephesine karşı savaşmak, ve emperyalizme karşı olan tüm ulusal hareketleri sosyalist devrim yararına kullanmaktır" (1)
değerlendirmesi ,ve
"Ulusların kaderlerini tayin hakkı dahil, demokrasinin çeşitli istemleri mutlak şeyler değildir, bunlar, dünya demokratik hareketinin (bugün sosyalist hareketinin) tümünün bir parçasıdır." (2)
tesbiti tersine döndürülmüş, kimi gruplar bu istemleri teori ve pratikte , kimisi teoride reddedip pratikte MUTLAK olarak ele almış ve parçayı bütüne bağımlı kılma yerine, bütünü parçaya bağımlı kılma pratik sonucuna ulaşmışlardır..
Kısacası, Türkiyedeki devrimci hareket ve önderleri UKKTH konusundaki yaklaşımları, uyguladıkları strateji ve taktiklerle sınıfta kalmıştır. İşin ilginç yanı bu yaklaşımlarıyla sınıfta kalacaklarının kaçınılmaz olduğunun, fiyaskoyla sonuçlanacağının bilincinde olarak sınıfta kalmayı seçmiş olamalarıdır. Dönemin parti ve hareketlerin önderliklerinde 1970lerin devrimcilerinin olması, ve diğerlerinin 70ler dönemdeki tahlil ve tesbitlerden haberdar olması , aldıkları farklı tavır ve uyguladıkları strateji ve taktiklerin bu tahlillerle uyuşmadığının bilincinde olmaları, parti programlarına bile bu yaklaşımı ilave ederken taktikler konusunda bu programla çelişkili maddeler ilave etmeleri, bu fiyaskonun altında yatanın liberalizm ve oportunizm olduğunun bir kanıtıdır.
1970lerde UKKTH nın bir devrim sorunu olduğunu, ancak Türk ve Kürt emekci halklarının ortak mücadelesi sonucu gerçekleştirilebileceğini savunmayan hiç bir ciddi devrimci hareketi yoktu. Gerek PKK öncesinde ve gerekse PKK nın önderliğinin siyasi ve ciddi olarak UKKTH gibi bir sorunu olmadığı bilindiği gibi, bu önderliğin ortaya çıkışı, kimler tarafından desteklendiği ve ideolojilerinin ne olduğu da her devrimci önderlik tarafından biliniyordu. Bu somut verilere rağmen alınan tavırlar ve uygulanan strateji ve taktikler gerek UKKTH nın içeriğine, gerekse önderliğe yaklaşım olarak, objektif olmakdan uzak, duygusal ve opportunist bir karaktere büründürdü. Sonuçlarını hepimiz bu gün yaşıyoruz ve görüyoruz. UKKTH teorisinin öz ve taktiksel içeriğinden en önemlisi olan emekci halkların birbirne kaynaşması, dayanışması ve birliğinin sağlanması yerine, ırkçılığa kadar varan halklar arası düşmanlık ve bir yanda şövenist çığlıklarla burjuvazinin korosuna katılma, diğer yanda hareketin ilerici olan yanlarını destekleme yerine burjuva milliyetciliğini eleştirmeden bile kaçınma, burjuva milliyetcilikle uzlaşma, ya da burjuva milliyetciliğin kuyruğuna takılma..
Ancak Türkiyedeki devrimci hareketin sınıfta kaldığı bu en önemli sınavı burda bitmiyor. UKKTH nın , yani ayrılıp bir devlet kurmanın devrimci bir önderlik altında ve devrim olmadan gerçekleşemeyeceğini *Nihayet * anlayan marksist!! önderlikler, ve emperyalistlerin de bu ayrı devleti kurmaya sıcak bakmadığını kavrayan Burjuva milliyetci önderlik bir diğer alternatif sunmak zorunda. bunun da adı Ulusal Özerklik.
Bu özerklik konusuna yaklaşım Türkiye devrimci hareketinin bu bataktan kurtulma ya da çıkma konusunda SON SINAVI olma niteliğine sahip. Bu konuda alınacak tavır, Türk ve Kürt emekci halklarının biribirleriyle ilişkileri anlamında ve Türkiyedeki devrimci mücadelede onların birlik ve beraberliğinin sağlanabilmesi açısından, yani Türkiyede ve hatta Orta doğuda devrimin geleceği anlamında belirleyici bir rol oynayacak, hiç te küçümsenmemesi gereken bir niteliğe ve öneme sahiptir..
Özerklik konusuna değinmeden onunla iç içe ve bağımlı olan UKKTH konusuna bir defa daha, teoriye ve özerkliğe açıklık getirmesi açısından, kısaca deyinmekte yarar var.
Başlangış olarak yinelenmesi gereken, Leninin Ulusların Kendi kaderini tayin Hakkını şartsız tanımasına karşılık, bu TALEP in pratiğe dönüşmesi konusunda, Leninin ""Ulusal devlet" kurma yolunda burjuva demokratik istemin, marksist açıdan, yani proleter sınıfı bakımından hangi koşullarda destekleneceği konusu" üzerine başlık açması ve sayfalarca tartışması zaten ikisinin aynı şey olmadığının, birinin koşulsuz diğerinin koşullara bağımlı olduğunun su götürmez gerçeğini gösterir..
Ayrıca Ayrılma hakkıyla ayrılmayı salık verme arasındaki farklılık konusunda Lenin in Kievski yi eleştirisi de bu soruya cevabı içinde taşır.
Bunu aslında Leninin şu sözleriyle özetleyebiliriz
"Her ulusun ayrılma hakkı için "evet" ya da "hayır" biçiminde bir yanıt istemek, pek "pratik" bir tutum gibi görünmektedir. Gerçekte bu, saçmadır; böyle bir tutum, teoride metafizik bir anlayışı gösterir, pratikte ise, proletaryanın burjuvazinin siyasetine boyun eğmesi anlamını taşır." (3)
Leninin UKKTH konusundaki yazılarını Marksist teorik temeli olanın bile ilk defa okuduğunda kafasının karışması kaçınılmazdır. Çünki bu teori ağırlıkla taktiksel bir içeriğe sahiptir..
Leninin UKKTH teorisi ve teorideki çelişkili görünüm
Lenin in kendi kaderini tayin hakkı konusundaki yazılarını dikkatlice okuduğumuzda ilk gözümüze çarpan Leninin birbiriyle çelişen yorumları olmuştur.
Lenin bir taraftan UKKT hakkının savunulmasını enternasyonalist olmanın bir zorunluluğu olarak getirirken, diğer taraftan bu hakkın gerçekleşmesinin sadece devrimle olacağını belirtir.
""son yılların pratiği bir kez daha doğrulamıştırki , ulusal ve sömürgesel sorunu emperyalizmin egemenliğinden kurtuluş sorunundan ayrılamaz, sermayenin iktidarı yıkılmazsızın , tüm haklarına sahip olmayan uluslar ve sömürgeler kurtulamazlar"" (4)
(Konu üzerine bazı parti programlarında belirtilen taktiklerdeki Marksizmle çelişkili olan * önderliği kim ya da ne olursa olsun kayıtsız şartsız detekleme* taktiksel madde konusunda Leninin şu sözlerini belirtmekte gerek taktiğin yanlışlığı ve gerekse önderliğin niteliğinin önemi anlamında yarar var.
"" ....sorun, bir örgütün büyüklüğü sorunu değil, politikasının gerçek ve nesnel anlamı sorunudur: bu politika yığınları temsil ediyor mu, onlara hizmet ediyor mu, yani onların kapitalizmden kurtulmalarını amaçlıyor mu, yoksa azınlığın çıkarlarını, azınlığın kapitalizmle uzlaşmasını mı temsil ediyor?"" (5)
Buna Lenin bir başka burjuvaziye karşı kendi burjuvazisine ayrıcalıklı haklar arayan hareketlerinde desteklenmeyeceğini vurguladığını da ilave etmek gerekir.)
Eğer devrimle değilde, alternatif olarak ezen ulus-devletle anlaşarak barışçıl bir şekilde ayrılmadan bahsedildiğinde Lenin bunu gericilik olduğunu belirtir.. Lenin in sözleriyle "Bir azınlığın ötekinden yasalar yoluyla ayrılması fikri gerici bir fikirdir." (15)
Öyleyse Leninin bu teorisinin içeriği ve amacı nedir?
Leninin UKKTH teorisinin taktiksel içeriğini ve önemini iki şekilde özetleyebilriz.
1-Kendi kaderini tayin hakkı teorisi , marksizmin enternasyonalizm ilke ve anlayışına dayanan , zor la ve baskıyla değil, gönüllü birleşmeyi sağlama pratiğinin teorisidir.
Lenin bu taktiksel yaklaşımı şöyle özetler
""ezilmiş, eşit olmayan uluslar için, ayırım yapmaksızın, ayrılma özgürlüğü istiyorsak, bunu, ayrılmadan yana olduğumuz için değil, ama zoraki birlikten farklı olarak, yalnızca özgür, gönüllü birlikten ve kaynaşmadan yana olduğumuz için istiyoruz. TEK NEDEN BUDUR."" (6)
2-Ulusal hareketler hakim sınıfları sorunlar konusunda karar vermeye zorlar
Lenin bu taktiksel yaklaşımınıda şöyle izah ediyor
""Ulusların kaderlerini tayin hakkı", demokratik bir düzeni zorunlu kılar, öyle ki, bu düzende yalnızca genel olarak demokrasi ile yetinilmez, burada, özel olarak ayrılma sorununu demokratik olmayan yoldan çözüme bağlamak olanaklı değildir. ......Gericiler, bir demokratik oylamayla, çoğunluğu sağladıkları zaman, genellikle şu iki şeyden biri olur: ya gericilerin kararı uygulanır, ve bunun kötü sonuçları yığınları hızla ya da yavaş yavaş gericilere karşı demokrasiye doğru iter; ya da demokrasi ile gericiler arasındaki çatışma bir iç savaşla ya da benzeri bir şeyle çözüme, bağlanır"" (7)
Kısacası Marksist UKKTH teorisi ağırlıkla taktiksel içeriği olan bir teoridir ve sınıf mücadelesinden bağımsız tek başına mutlak bir teori olarak, hele içeriksiz bir slogan olarak yaklaşılamaz..
Marksizmin ruhuna çelişki içinde bir yaklaşımdan kaçınmak istiyorsak, Leninin söylediği gibi "Eğer konuyu marksist olarak, yani sınıf savaşımı açısından" alacaksak, "sloganları, "genel ilkeler"le değil, anlamsız beyanlarla, parlak sözlerle değil, sınıfların siyasal çıkarları ile karşılaştırarak " ele almamız gerekir.. (11)
Bu anlamda UKKTH teorisi içşi sınıfının çıkarlarının ikincil ve bağımlı kılındığı bir teori ve pratik içinde algılanamaz. Tam tersine parçalar ve ilgili teoriler, işçi sınıfının bütüne bağımlı olan çıkarlarına ikincil ve tabi kılınması gerekir. Aksi marksizm olamaz.. Burjuva uzlaşmacılığı ve burjuva kuyrukculuğu olur..
Lenin bunu somut olarak yaptığı bir değerlendirmede şöyle ortaya koyar..
Şimdi yorum yapmadan herkesin kolayca Türkiye somutuna uygulayabileceği ve kendisinin bir değerlendirme yapabileceği konu üzerine Marksist tavırların ne olması gerektiği üzerine alıntılar yapalım..""İlkin ulusal görevler, ondan sonra proletaryanın görevleri, diyorlar burjuva milliyetçileri, ve onların ardından ... yalancı-marksistler bunu yineliyorlar. Biz, her şeyden önce proletaryanın görevleri diyoruz, çünkü bu görevler, yalnızca emeğin ve insanlığın sürekli ve hayati çıkarlarını karşılamakla kalmıyor, ama aynı zamanda, bunlar, demokrasinin çıkarlarına da uygun düşmektedir;ve gerçek demokrasi olmadan ...(ezilen bir ulus) ne özerk olabilir, ne de bağımsız.."" (8)
Genel Marksist tavir
""tüm ulusal-toplulukların proletaryası ile öteki emekçi halkına, "kendi" burjuvazisinin ulusalcı sloganlarıyla aldatılmasına karşı en güçlü uyarıda bulunmalıdır"" (9)
""Burjuva milliyetçiliği ve proleter enternasyonalizmi, kapitalist dünyanın iki büyük sınıf kampına tekabül eden ve ulusal sorunda iki ayrı siyaseti (hatta iki ayrı dünya anlayışını) ifade eden, "birbiriyle' bağdaşmaz iki slogandır.."" (10)
“Kim proletaryaya hizmet etmek istiyorsa, bütün ulusların işçilerini birleştirmeli ve "kendisinin" olsun, başkalarının olsun, milliyetçiliğine karşı kesin savaşıma girişmelidir. Kim ulusal kültür sloganını savunuyorsa, onun yeri küçük-burjuva milliyetçilerinin arasındadır, marksistlerin arasında değil." (11)
Ezen ulus Marksistlerinin tavrı
""Eğer bir ezen ulus marksisti, ezilen ulusun tam hak eşitliği isteğini ya da onların bağımsız bir devlet kurma hakkını bir an bile unutursa, yalnızca burjuva değil, ama aşırı gerici milliyetçiliğin bataklığına kaymış olur."" (12)
Ezilen ulus Marksistlerinin tavrı
"kendi" burjuvazisiyle siyasal birliği, tüm ulusların proletaryasıyla birliğin üstünde tutan işçiler, kendi çıkarlarına, sosyalizmin istemerine ve demokrasinin istemlerine karşıt davranıyorlar demektir....-- (13)
"Eğer (ezilen ulustan) bir marksist, (ezen ulus) kıyıcılara karşı duyduğu tamamen haklı ve doğal kinin bir parçasının, hafif bir düşmanlık duygusu biçiminde bile olsa, (ezen) işçilerinin proleter kültürünü ve proleter hareketini kapsamasına izin verirse, kendisi bu yüzden burjuva milliyetçiliğinin bataklığına kaymış olacaktır." (14)
Not
(1) Lenin, Marksizm mi, Prudonculukmu?
(2) Lenin, Marksizm mi, Prudonculukmu?
(3) Lenin, Ulusal sorunda "Pratik Olma"
(4) Stalin, Ulusula Sorunun Ele Alınışı Üzerine
(5) Lenin, Emperyalizm ve Sosyalizmde bölünme
(6) Lenin, Emperyalist Ekonomizm
(7) Lenin, RSDİP'nin Ulusal Programı
(8) Lenin, "Ulusal Özümleme" Umacısı
(9) Lenin, Ulusal sorun üzerine Tezler
(10) Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı
(11) Lenin, Ulusal Kültür
(12) Lenin, RSDİP'nin Ulusal Programı
(13) Lenin, Ulusal sorun üzerine Tezler
(14) Lenin, Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar
(15) Lenin, Sosyalizm ve Savaş
Hiç yorum yok