DEVRİM VE DEMOKRASİ UĞRUNA SAVAŞIM
Mücadelede atılan her “kazançlı “ ileri adım, her “ kazanılan” mevzi savaşın kazanılması yönünde korunması, kullanılması ve güçlendirilmesi gereken kazançlardır. Özellikle bu kazanılan “mevzi”ler kanla kazanılmış “mevzi”lerse onlara sahip çıkmamak taktik olarak yenilgiyi getirecek hatalar olduğu gibi, kanla kazanılmış mevzilerin düşmana kansız bir şekilde teslim etme pasifist ve teslimiyetciliğinden başka bir sonuç yaratmaz.
Türkiye gibi burjuva demokratik devrimini tamamlamamış bir ülkeyi , bu devrimleri tamamlamış olan Avrupa ülkeleriyle aynı kefeye koymak ve onların geçirdiği tecrübeyi yaşayarak “devrim” e ulaşma anlayışı içinde olmak, günümüz kapitalistlerinin hala burjuva demokratik devrimlerini gerçekleştirecek ilerici niteliğinin varlığını savunmakla eşdeğerdir.
Avrupa işçi sınıfı ve emekcisi kazandığı mevzileri korumuş ve güçlendirme yönünde ileri adımlar atmıştır. Türkiyede kanla kazanılan mevziler ya işbirlikci diktatörlükler tarafından geri alınmış, ya korunması , kullanımı ve güçlendirilmesi “yasal mücadelenin batağı” olarak görülmüş ve terkedilmiş , ya da günümüzde olduğu gibi “yasal mücadelenin batağına” batilarak, uzlaşarak mücadelenin hedefi saptırılmıştır.
Türkiyede kazanılan demokratik haklar işbirlikci burjuvazinin “hibe ettiği” haklar değil, kanla mücadele sonucu kazanılan haklardır. Bu hakları korumamak, mücadelenin hedefi doğrultusunda ve güçlenmesi amacıyla kullanmamak, içinde ne kadar da” Hızlı Marksist”, “İhtilalci” teori ve sloganları taşısada, kanla kazanılan mevzilerin terkedilmesi pratik sonuç olarak teslimiyetcilikte noktalanır, ve de noktalanmıştır. Bu da günümüzde “devrimlerin olamıyacağı” burjuva düşünce ve anlayışın yaygınlaşmasına sebeb olmuştur.
Lenin Sosyalıst Devrım ve Demokrası Ugruna Savasım yazısında “’Sosyalist devrim tek bir hareket, bir cephede tek bir muharebe değil, çetin sınıf savaşlarının yer aldığı bütün bir çağ, tüm cephelerde, yani ekonomi ve siyasetin tüm sorunları üzerine uzun bir muharebeler dizisidir. ... Demokrasi uğruna savaşımın, proletaryanın dikkatini, sosyalist devrimden başka yöne çekeceğini, ya da bu devrimi gözden gizleyeceğini, ikinci plana iteceğini vb. sanmak büyük yanılgı olur. Tam tersine, nasıl ki tam demokrasiyi uygulamayan başarılı sosyalizm olmazsa, aynı şekilde, proletarya, demokrasi uğruna, bütün alanlarda tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamaz.”” diyerek demokratik haklar ve demokrasi için savaşımın, bu yönde kazanılan mevzilerin kullanılmasının gerekliliğini vurgulamıştır.
Bir tarafın yasallaşarak “yasallığın batağına batması” ne kadar yanlışsa, diğer tarafın “mucadele sonucu kazanılmış yasallığın “ kullanılmasını reddetmeside “yasa dışılığın batağına” batmakla sonuçlandığından o kadar yanlıştır. Kazanılan “yasal hakları “ kullanma yerine “yasallaşmayı” seçerek mücadelenin özünü çarpıtmak,kitlelere yanlış umutlar vermek, “burjuva demokrasisinin” bir çözüm olduğu “hayalciliğini yaymak , ve devrimci potansiyeli ve gücü pasifize etmek “kazanılan mevzilerin” işbirlikci burjuvaziye geriye vererek kendine sistemde bir yer arama uzlaşmacılığından başka bir sonuç getiremez. Bunun en güzel örneğini TDKP nin TDKP olarak askeri ve üst kadrolarca hala gizli kalıp, enazından “kazanılan yasal haklar içinde” kendisiyle direk bağlantısı olduğu kanıtlanmayacak “yasal” bir parti oluşturarak bu kazanılan mevziyi kullanma yolunu seçme yerine, kendisini tasfiye ederek “yasallığı” seçmesinde görebiliriz.
Bu yaklaşım sanki Türkiyede burjuva demokratik devrimi tamamlanmış, kazanılan haklar “Avrupadaki gibi korunan , kolayca geri alınamaz” haklar olduğu gibi hatalı anlayışının bir sonucudur. Gelişmesi engellenmiş bizim gibi ülkelerde hakim sınıfların elbise değiştirmesi, bir yoldaşın tabiriyle “ kravatlı elbiseyi çıkarıp askeri üniforma” giymesi ve kazanılan hakları geri alması sadece anlık bir meseledir. Burdada sanırım hata “Avrupanın” buna artık müsaade etmeyeceği düşünce ve anlayışı olabilir. Bu anlayış aynı zamanda gene Batı Demokrasisinin Türkiye içinde tek cözüm olduğu hayallerini yayan, emperyalizmin “gerici” özelliğini gör ardı eden ve günümüzde mali sermayenin Batı Demokrasilerinde bile faşizmi tercih ettiği, büyük bir hızla faşizme doğru yol aldığı ya da alacağı gerçeğini göremeyen bir anlayıştır.
Herşeyden önce bu anlayış Marksist “devlet” anlayışının pratikte reddidir.
“” Bugünkü sistem sayısı beş ya da altıyı bulan) bir avuç emperyalist "büyük" devletten herbirinin başka ulusları ezmesi sistemidir; ve bu eziş, kapitalizmin çöküşünü yapay yollardan geciktirmenin, ve dünyaya hükmeden emperyalist uluslarda oportünizm ve sosyal-şovenizmi yapay olarak desteklemenin kaynağıdır””””” Marksizm mi , Prudonculuk mu? Lenin
Pratikte Marksist “Devlet” anlayışını reddeden, yani anti-marksist bir yaklaşım, Devrimi hedefliyemez. Bu anlamda “bütünüyle yasallaşma” devrimi değil uzlaşmayı hedefleyen bir pratiktir.
Lenin Devlet ve Devrim de Kautsky ile Pannekoek'in 1912'de ki tartışma üzerine, Pannekoek in "Proletaryanın savaşımı, yalnızca burjuvaziye karşı devlet iktidarı için bir savaşım değildir; aynı zamanda devlet iktidarına karşı bir savaşımdır da..." sözüne, Kautsky nin "Şimdiye dek, sosyal-demokratlarla anarşistler arasındaki karşıtlık,sosyal-demokratların devlet iktidarını ele geçirmek, anarşistlerinse onu yıkmak istemelerinden ibaretti. Pannekoek ikisini birden istiyor." yanıtına "Bu polemikte, Pannekoek, Kautsky'ye karşı Marksizmi temsil etmiştir." yorumu bu konuya net bir açıklık getiriyor.
Birisi salt devlet in iktidarını ele geçirme “yasal” savaş, diğeri devlet iktidarına karşı “(burjuva anlamda) yasal olmayan” bir savaş. Lenine göre bunun ikisini birden istemek, yani iki mücadeleyide bir arada yürütmek Marksist bir yaklaşım. Burda “iktidarı ele geçirme “ hükümetin yasal yollarla ele geçirilmesini, Devlet iktidarina karsi savasim, Devleti/ Otorite yi yok etmek değil, otoritenin eldeğiştirmesini hedefler. Devlet ve hükümet kavramlarınını özü göz önüne alınırsak, hükümeti ele geçirmek Devlet İktidarını ele geçirmek olamaz, sadece Devlet in “göstermelik” iktidarını ele geçirerek , kazanılmış başka önemli bir mevzi olabilir. Devlet İktidarını Engels in “Bir toplumsal devrimin, servet üretimi ve dolaşımı üzerinde şu anda otoritie sahibi olan kapitalistleri devirdiğini düşünelim. Anti-otoritercilerin bakış açısını tamamıyla benimseyerek, toprağın ve iş aletlerinin, bunları kullanan işçilerin kolektif mülkiyetine geçtiğini düşünelim. Bu durumda otorite kalkmış mı, yoksa yalnızca biçim mi değiştirmiş olacaktır? “ Sorusu ve buna cevabı konuyu net bir şekilde açıklamıştır.
Yani amaç otoriteyi/Devleti yıkmak , ortadan kaldırmak değil onun eldeğiştirmesini sağlamaktır. Buda sadece “devlet in” göstermelik iktidarını ele geçirerek değil, “devlet iktidarını” , yani kendisini ele geçirerek sağlanabilir. Bunu da işbirlikci “otorite” nin, halkın çoğunluğunun seçimiyle iktidara! geçilse bile , “Devlet iktidarını” gönüllü olarak devretmeyeceği , ve fiziki saldırıya geçeceği tarihi gerçeğiyle birleştirdiğimizde, bu saldırıyı karşılayacak ve mücadeleyi sonuca götürecek “güçlü yapının” varlığı sağlayabilecektir.
Günün özgül şartlarına ve konumuna uygun, mücadele sonucu kazanılan haklara bağımlı olarak iki mücadele biçimide birbirine bağlı olan, birbirini tamamlıyan,birbirinden kopartılmaması gereken mucadele biçimleri olması gerekir. Birini reddetip diğerini kucaklamak, tarihi tecrübelerinde gösterdiği gibi yenilmeye mahkumdür.
Bu anlamda sırf “gizli” örgütlenmeyle yetinmek ve demokratik haklar için mücadeleyi , kazanılmış hakları kullanmayı küçümsemek ve reddetmek hatanın diğer yüzünü oluşturur.
“”….demokratik bir doğrultudaki siyasal değişmeler ve hele de siyasal devrimler, hiç bir zaman ve hiç bir koşul altında bir sosyalist devirim sloganını gölgeleyemez ya da zayıflatamaz. Tersine sosyalist devrimi yakınlaştırır, tabanını genişletir, küçük-burjuvazinin yeni kesimlerini ve yarı-proleter yığınları sosyalist savaşıma çeker.””” Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine, Lenin
Amaç mücadelenin saflarının genişlemesi ve güçlenmesi ve güçler dengesinin değiştirlmesi olunca Leninin sözleriyle “””Her özel durumda doğru yolu bulabilmek için kafayı işletmek gerekir.””” Yani yasal mücadele iktidarı ele geçirmede kolaylıklar sağlayacaksa bu reddedilemez. Ama bu uğurdada Marksist örgütlenmenin özü olması gereken “gizli örgütlenmeyi” tasfiye edip ”“yasallığın batağına” da düşülemez.
“…….Zamanımızda seçim olmadan bir şey yapılamaz; yığınlar olmadan bir şey yapılamaz. Ve bu basın ve parlamentarizm döneminde, geniş bir biçimde dallanıp budaklanmış, sistemli bir biçimde düzenlenmiş, iyi donatılmış dalkavukluk, yalan, sahtekarlık sistemi olmaksızın, geçer akçe ve yaygın sloganlarla hokkabazlık yapılmaksızın ve —burjuvaziyi alaşağı etmek için devrimci savaşımı reddettikleri sürece— sağda ve soldaki işçilere her türden reformlar ve nimetler vaadedilmeksizin yığınların yandaşlığını kazanmak olanaksızdır”….. Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme, Lenin
İki tür yaklaşımdada sorun kitle tabanı oluşturmanın yanında mücadelenin neyi hedeflediği ile de bağlantılı.Birinin tabanının olması ama hedefinin (en azından pratik gerçekte) yanlış olması, diğerinin hedefinin doğru olup yığınları temsil etmemesi ve onlara hizmet etmemesi, hem sorunu hemde çözümü aslında bu ikilemin içinde taşıyor.
“””Kapitalizm koşullarında proletaryanın çoğunluğunun örgütlenebileceğini kimse ciddi olarak düşünemez. İkincisi —ve asıl sorun budur— sorun, bir örgütün büyüklüğü sorunu değil, politikasının gerçek ve nesnel anlamı sorunudur: bu politika yığınları temsil ediyor mu, onlara hizmet ediyor mu, yani onların kapitalizmden kurtulmalarını amaçlıyor mu, yoksa azınlığın çıkarlarını, azınlığın kapitalizmle uzlaşmasını mı temsil ediyor?””” Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme, Lenin
Yaşadığımız ve gördüğümüz tecrübeler Yasal mücadeleyi reddedip, kitlelerden kopmak , kitleden kopuk , kitlelerin talebi olmayan kısır ve bireysel mücadelelerle “var “ olmaya çalışmak “batağın” diğer ucuna düşmekle sonuçlandığını gösteriyor.
“”””””””Sosyalist-Devrimciler bir yandan, biz teröristlerin hatalarını, tekrarlamıyoruz, dikkatleri kitleler arasında çalışmadan saptırmıyoruz, diye bizi temin ediyorlar; bir yandan da, Balmaşov'un Sipyagin'i öldürmesi gibisinden eylemleri Partiye hararetle tavsiye ediyorlar. Ama artık, bu eylemin kitlelerle uzaktan yakına hiçbir ilişkisi olmadığını ve böyle yürütüldüğü sürece olamayacağını; bu terörist eylemi yapan kişilerin kitlelerin belli bir eylemini ya da desteğini ne akıllarının ucundan geçirdiklerini, ne de, umduklarını herkes gayet iyi biliyor ve görüyor. Bütün saflıklarıyla Sosyalist-Devrimciler, ta başından beri, kendi sınıf mücadelesini veren devrimci sınıfın bir partisi olmak için en küçük bir çaba göstermeden kendilerini işçi sınıfı hareketinden uzak tutmuş olmaları ve hâlâ da uzak tutmaya devam etmeleri ile teröre eğilim göstermeleri arasında ister isternez sıkı bir bağ bulunduğunu bir türlü kavrayamıyorlar.””””” Devrimci Maceracılık, Lenın
Devrimci mücadelenin güçlenmesi ve gerçekleşmesi kitlelerden kopuk bir örgütlenmeyle olamıyacağı gibi, kitlelerle bağ kurup onları örgütlemedende gerçekleşemez. Bu kitlelerle bağ kurmayla, güçlü bir örgütlenmenin gerçekleşmesi içiçeliği , aynı şekilde gizli ve açık mücadelenin ayrılmazlığı gibi mücadelenin başarısının şartıdır.
“”Huzursuzluk duyan, protestolarda bulunan, dağınık olan ve dağınık oldukları için de güçsüz olan kitleler ile devrimci örgütler arasındaki bağın kopma tehlikesi yok mudur? Oysa başarımızın biricik teminatı bu bağdır.””””” Nereden Başlamalı? Lenın
Kitlelerle bağ kurma , kitlelere, kitlelerin kısa vadeli taleplerine sahip çıkarak onları hayata geçirme yönünde pratiklere girerek, ve bunu uzun vadeli taleplerle birleştirerek gerçekleştirilebilir. Kitlelerden kopuk “gizli” bir mücadele hedeflenen sonuca ulaşamıyacağı gibi , kitlelere sahip olup onların kısa vadeli taleplerini yerine getiremiyecek “yasal” bir mücadelede hedeflenen sonuca ulaşamıyacaktır.
“””””Devrimci çalışmasını proletaryanın sınıf mücadelesine gerçekten bağlı olarak yürüten herkes, proletaryanın (ve onu destekleyebilecek halk kesimlerinin) bir yığın acil ve doğrudan talebinin yerine getirilmeden öylece durduğunu çok iyi bilir, görür ve hisseder. Bilir ki, birçok yerde, geniş alanlarda, emekçi halk eyleme geçmek için hakikaten elinden geleni yapmakta, ama yayınların ve önderliğin yetersizliği ve devrimci örgütlerin güç ya da araçlardan yoksun oluşu yüzünden ernekçi halkın bu çabası boşa gitmektedir. Ve kendimizi, uzun zamandır .. devriminin başına bir uğursuzluk alameti gibi çöreklenmiş bulunan o aynı kısır döngünün içinde buluruz — bulduğumuzu görürüz. Bir yandan yeterince aydınlatılmamış ve örgütlendirilmemiş kalabalığın devrimci şevki boşa giderken, öte yandan da düzenli bir şekilde ilerleme ve kitlelerle el ele çalışma imkanına olan inancını kaybeden kıvrak bireylerin ateşlediği silahlardan yükselen dumanlar havada kaybolur gider.””””” Devrimci Maceracılık, Lenin
Sonuç olarak “yasal” yaklaşım, tek başına, mücadeleyi hedeflenen sonuca ulaştıramıyacaktır. Bunu Lenin Sosyalist Devrim ve Demokrasi Uğruna Savaşım yazısında
“```Mali-sermayenin ya da genel olarak sermayenin tahakkümü, siyasal demokrasi alanında herhangi bir reformla ortadan kalkacak değildir```”“Çünkü emperyalist sistemde,… siyasal demokrasinin tüm istemleri ancak kısmen "gerçekleştirilebilir", ve o da ancak çarpıtılmış bir biçimde..” diyerek zaten net bir şekilde ortaya koymuştur.
O zaman gözler önünde olan çözüm bu iki mücadele biçimini birleştiren ve bu birbirine bağımlı, birbirini güçlü kılacak mücadeleye önderlik eden bir örgütün, ya var olanlarla ve/ya da yenilerle, hayata geçirilmesinde yatmaktadır.
“”Siyasi mücadeleyi her durumda ve her şart altında yürütebilecek güçlü bir örgüt olmadan, sağlam ilkelerin aydınlattığı ve kararlılıkla uygulanan sistemli eylem planı diye bir şey sözkonusu olamaz; çünkü taktik denince akla gelen budur””” Nereden Başlamalı? Lenın
Mücadele taktikler gerektirir, taktikler kısa yada uzun vadede güçlü savunmayıda içererir. Bununda gerçekleşmesi teoride değil, yaşamın gerçeklerinden yola çıkarsak, sadece yasal örgütleme ve mücadele verenlerle değil, birbirlerini destekleyen, koruyan ve güçlendiren “güçler” le birlikte, tek bir örgüt önderliği altında yada “ittifak örgütlenmesi” önderliği altında olabilir. Emperyalist İşbirlikçi hakim sınıfların içiçe geçmiş “beyin takımı” /önderliği, göstermelik partileri ve askeri kadroları var. Emperyalist işbirlikcilerine karşı Sosyal Demokrasi mücadeledesi bu içiçe geçmiş yapıya sahip olmadan gerçekleşemez. Varolan yapıların ve/ya da yeni oluşacak yapıların, olşturulacak bir önderlik altında (bu bir ittifak önderliğide olabilir) ML ist bir örgütlenme anlayışı çerçevesi içinde birleştirilmesi ve içiçeliği sağlanmalıdır.
Ölümsüzlerin Anısına Saygıyla
Aslan Göncü-Erdogan Ahmet
Hiç yorum yok