Afganistan da seçimler; Demokrasi nin günümüz karikatürü
Günümüzün hem “Sözde Sol” un hem de sağin en büyük şarlatanlığı “kapitalizmin” ( yani hangi döneminde yaşadığımızın dahi bilincide olmadıkları- emperyalizmin) “artık kedini sürekli yenilediği” ve özellikle ABD de Obamanın seçilmesiyle bu “yenilemelerin” daha da geniş “demokrasi acılımları” yönünde olacağı şeklinde kendini gösteriyor.
Emperyalizmin “kendini yenilemesi” nin öz de bir değişiklik olamıyacağı ekonomik politik gerçeğini, bu değişimlerin halkların ezilmesi ve sömürülmesinin devamı, ve sömürülen ezilen halkların kurtuluş mücadelelerini bastırma , onları uyutma taktik ve planlarının bir parçası olarak, BİÇİMSEL değişiklikler olduğu gerçeğini bir yana bırakalım. Ve “Seçimler eşittir demokrasi “ demogoji ve hipokratliğının başka bir örneğine dönelim.
İşgal, katliam ve baskı altında Irak seçimlerini büyük övgülerle bu “değişime” ve “demokrasi açılımı”na örnek olarak gösterilmesinin devamında , şimdide Afganistan seçimleri nin bu “demokratik açılım” ve “demokrasiyi” hayata geçirme propogandası, tüm burjuva medya tarafından övgüyle anlatılmakta, bu borazancılığa kimileri sol adına büyük bir coşkuyla katılmakta.
Şüphesizki bir monarşiye, diktatörlüğe feodal yapıya karşı en geniş halk kitlelerinin 4 senede bir de olsa bu aldatmacaya katılma hakkı elde ettiği demokratik bir cumhuriyet tercih edilir. Ancak bu yaklaşımın “Demokrasi eşittir seçimler” mantığı seviyesine indirilmesi, ve bu sahtekarlığı dünya halklarına “kendini yenileyen kapitalizm” in artık “demokrasinin savunucusu “ olduğu uydurmasıyla eşlendirerek satılmaya çalışılması, sadece burjuvazinin, burjuva milliyetcilerin euro komunistlerin ve her çeşit siyonist troçkist akımların pratiği olabilir.
Feodalizmin tamamıyle hakim olduğu , feodal üretim ilişkilerinin kayda deger hemen hiç çözülmediği bir ülkede burjuva anlamında bile bir demokrasiden bahsedilebilirmi. Buna cevabı teoriden çok bir Afgan yoldaşın Afgan sosyal ve ekonomik yapısını özetlemesi temelinde pratik olarak görmeye çalışalım.
Afganistan
Afganistan kapitalizmin (şimdilerde) Kabul dahil en küçük bir şekilde bile kayda değer bir gelişme göstermediği, bir sürü kabilelerden ve etnik feodal yapıya sıkıca bağlı köylülükten oluşan bir ülkedir.
Feodal yapıyı oluşturan , nüfusun yüzde 50 sine yakın çoğunluğunu oluşturan kabilelerin en başında Gilzayi, Durani, Vardak, Haci, Tarıl vs gibi bir sürü kabileleri içinde bulunduran Paştun kabilesi. Tamamiyle tarıma ve hayvancılığa bağımlı olan sunni müslüman Paştunlar her nekadar da tarihlerinde demokratik merkeziyetci bir yapıya sahip oldular ise de son on sene içinde büyük kabile reisleri kabileleri konusunda tüm kararları kendileri alma yönünde güçlerini yoğunlaştırdılar. Konuyu daha net açıklamak gerekirse, eskiden kabile reisi olarak bile kendi kabilesi hakkında Sirgah denilen kabile liderleri konseyinden bağımsız olarak karar veremezlerdi. Bütün Paştun kabileleri paştunvali denilen bu konsey tarafından onaylanan, belirlenen, çoğunlukla kültürel olan yasa içinde olmak zorundaydı. Bugün Paştun içindeki temelde ikiye- işgal e karşı ve yanlısı olarak - bölünmenin somut varlığı bu merkeziyetciliğin zayıflamasının bir örneğidir.
İkinci büyük ve hepsinden farklı olan grup, merkezi bir otorite anlamında kabile olarak değilde etnik ve üretim ilişkileri anlamında sınıfsal bir yapıya sahip olan, tarım ve hayvancılığın yanında Afganistan şehirlerinde işçi ve mevsimlik işçi grubunu oluşturan Tacikler. Taciklerin çoğunluğu sunni olmasına rağmen şii nüfusu da önemli bir bölümünü kapsiyor.Evlilik konusunda dini veya kültürel bir önyargı olmadığından, kendilerini Tacik olarak yorumluyan Sunni ve Şii Taciklerin birbirleriyle evlenmesi oldukça sık görülen sosyal bir olaydır. Tacikler şehirlerde işçi olmalarının yanında Afganistanın üst orta sınıfının da bir parçasını teşkil etmekteler.
Aslında sayısal anlamda 4üncü grubu teşkil eden, politik olarak ikinci grubu oluşturan , Uzbekler. Uzbekler genellikle Taciklerle iç içe geçmiş , aynı şekilde çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşan , şehirlerde gerek işci gerekse iş sahibi olarak yaşayan etkili bir nüfusa sahip olan, ancak Taciklerden farklı olarak “Han” , “Bey” gibi merkezi otorite lere bağımlı olan kabilelerden oluşmaktadır. Uzbekler, Tacikler, Türkmenler, Oymazlar vb gruplar arasındaki evlilikler in yaygın olması bir anlamda Uzbek “han” ve “bey” lerin Politik güçlerinin yaygınlaşması ve merkezileşmesinin bir başka etkeni olabilir.
Belkide Afganistanın , sayısal anlamda üçüncü grubu teşkil etmesine rağmen ,en çok ezilen ve en fakir grubunu oluşturan Hazaralar da Uzbekler gibi Han lar dan oluşan merkezi otoritelere bağlılar. Genellikle tarım ve hayvancılık la uğraşan Hazaralar, nüfuslarına oranla işçilik ve mevsimlik işçi sayısı en yaygın olanlardan.
Bunların dışında Afganistanın nüfusunu tamamlayan kabileler halinde yaşayan Bakiçiler, Nuristanlılar, Türkmenler,... genellikle etnik olarak yakın oldukları büyük kabileler le yakın iliskilerini sürdürürler.
Kabile olmayan Hintli, Şık ve Arapların nicelik olarak bir etkisi olmamasına rağmen , şehirlerde belirli etkinlikleri bulunmakta..
Kabile olarak yaşamayan ancak etnikliklerine bağlılıkları ve Uzbeklere yakınlıkları olan Taciklerin dışında yukardaki özete baktığımızda, Afganistan nüfusun un çoğunluğunu oluşturan ların Paştunlar, Uzbekler, Hazara lar ve diğre küçük kabileler olduğunu görmekte zorluk çekmeyiz.
Belki de bin in üzerinde küçük kabilelerden oluşan , ancak merkezi olarak güc ü 50 ye yakın ya da fazla büyük kabilelerden oluşan Paştun ları, tamamiyle bir iki odakta merkezileşmiş Uzbekleri ,ayni şekilde merkezileşmiş Hazaraları ve diğer lerini de ilave edersek , siyasi güç anlamında , bütün nufusun kime oy vereceği kararını verecek olan 100 ü aşmayan, (hadi demagoglara boyun eğelim 1000 diyelim) Kabile reisi çıkıyor karşımıza.....yani demokratik !!! seçimlerin Afgan halkı tarafından değil bu 100 ya da bin kişi tarafından ve onların arasında olacak bir seçimden başka bir seçim olamıyacağını görmekte zorluk çekmeyiz.
Gene demagogların olası demogojilerini hesaba katarak şehirlerde sürekli yaşayan ya da mevsimlik işçi olarak yaşayan kabile vatandaşlarını göz önünde buluduralım. Süphesizki biz göz önünde bulundurduğumuz kadar, kabile reisleri de göz önünde bulunduracaktır. Her ne kadarda bu vatandaşlar etnik ve feodal olarak kabilelerine bağlılıkları olsa da , her ihtimale karşı , örneğin Terezay kabilesinin vatandaşlarını ikna !!! etmek için radyoda yaptığı yayından alıntı yapmakta yarar var...
“””””Bütün Terezay kabile halkı Hamid Karzay a oy vermelidir, eğer herhangi Terezay başka adaya oy verirse , kabile onların evlerini yakacaktır.....”””””
Bu demokratik!!!! çağrıya Karzay in cevabı, bu tür tehditlerin geleneksel olduğu ve ciddi bir anlam taşımadığı olmuştur....
Bütün bu sosyal ve kültürel yapıya ilave olarak, emperyalizmin desteğinde ve başta olan Karzayın kendisine karşı olan kabilelere tehditleri, NATO askerlerini kullanarak yaptığı baskıları da ilave edersek, zaten en geniş halk kitlelerinin kendi iradelerini kullanarak katılmadığı, demokratik hiç bir niteliği olmayan seçimlerin ne kadar şarlatanca ve sahte olduğunu görmemek için ....şarlatan olmak gerekir..
Görülüyorki yüz ya da bin kişi arasında bile demokratik bir seçim gerçekleştiremeyen kapitalizm kendisini ne kadar “yenilerse” yenilesin, özünü değiştiremez. Satılmaya çaılışılan “değişimler” biçimsel ,aldatmaca, uyutmaca değişimler dir..
Bu “demokrasi oyunu” olan secimler bir yana, ABD de yazılan Afgan yasasına göre ,başkan, bütün meclisi, bakanları, hakimleri vs istediği an da fes etme ve görevlerine son verme yetkisine sahip.
Seçimlerin (böyle bir ülke olduğunu saece var sayıyorum) en adil ve üçkağıtsız bir şekilde yapıldığı bir ülkede bile bütün otoritenin tek bir kişinin elinde toplandığı bir sistem varsa, bu ülke de seçimlerin demokrasi yi bırak, işlev olarak bir önemi olabilirmi?, böylesine bir ülkede demokrasi den bahsedebilinirmi, böylesine bir ülkede seçimler göz boyama , aldatmaca olmanın dışına çıkabilirmi?
Aklı başında hiç kimse için.. olamaz. Ancak tabiki keskin sol sloganların arkasına saklanarak , aslında sol dan tamamen sağa dönen, ve gizli açık ikinci enternasyonelcileri, Van Kol , David ve Bernstaynın sağ görüşlerini kucaklayan her türlü troçkist akımları saymazsak...
Edoğan Ahmet
Eylül 5, 2009
Hiç yorum yok