TÜRKİYENİN “EMPERYALİST EMELLERİ” OLDUĞU TEORİSİ ÜZERİNE
Teoride ve teorik sonuçta Türkiyenin emperyalist olduğunu savunan bazı “hızlı” solcular (ve kaçınılmaz olarak kuyrukcular), şimdide bir adım geri atarak Türkiyenin “emperyalist emelleri” olduğunu savunmaya ve bunu savunan yazıları sitelerinde yayınlamaya başladılar. Yani emperyalizmin siyasi ve ekonomik içeriği boşaltılarak, ulaşılması hedeflenen ve herkesin ulaşabileceği bir "emel" e dönüştürdüler.
Herşeyden once “Türkiye” derken emperyalist işbirlikci sermayeden mi, onların “devlet” inden mi, onların bir “aldatmaca” ideolojisi olan etnik milliyetci ırkçı siyasi gruplarından mi Türkiyedeki emekci ve köylü halkdanmı yoksa bir “bütün” denmi bahsedildiğini belirtmek gerek. Bu ayırım yapılarak sunulsa bile , öne sürülen teori nin gerek “sol” açısından gerekse “ırkçı sağ” açısından tutunacak bir dalı olmaz.
Gelinen yerde; uluslarası kapitalist sanayi ve banka sermayesinin içiçe geçtiği, ve mali sermaye temelinde tekelleşerek mali bir oligarşi yaratıldiğı , sermaye ihracının öncelik aldığı ve dünyanın bu tekeller tarafından bölüştürülmüş olduğu Emperyalist dönemde , Marksistlik adına Türkiye gibi bir ülkenin bu uluslarası mali-oligarşiden bağımsız bir “emperyalist “ ülke, ya da emperyalist “emellleri” olan bir ülke olduğunu söylemek , Marksizmden uzak emperyalizmin kavramını ve içeriğini boşaltan, saptıran, kafa bulandıran ahmakca teori üretmektir.
Emperyalizm bir “emel” olarak ulaşılacak bir “seviye” ya da “hedef” midir , yoksa kapitalizmin tarihi gelişimi , süreci sonucu oluşan bir olgu mudur? Buna cevap vermeye gerek varmı bir solcu için?
Emperyalizm sadece “ toprak işgalleri ile siyasi yayılmacılık” la kıstalanamaz, Emperyalizm siyasi yayılmacılığın ve emperyalizm in “ekonomik” içeriği ve özelliğiyle bir bütünlük teşkil eder. yani salt ekonomik de değildir salt ilhakcılık da değildir. Şüphesizki "ilhak" da, gelinen yerde, sadece askeri işgalle yani "zorla" sınırlı değildir.
Yarı bağımlı , ya da bağımlı bir ülkede seçimlere kadar “yayılmacılık” yaygarası yapan bir parti “hükümet olarak” başa geçse de emperyalistlerden ve onların ülke içindeki göbekten bağımlı hakim sınıflarından bağımsız olarak “yayılmacılığa”, yani başka bir ülkenin topraklarını ilhaka kalkabilirmi?? kalksa bile bu o ülkeyi emperyalist yaparmı?
Pakistan yarın kalkıp Afganistanı işgal etse bu Pakistanı “emperyalist” yaparmı? buna cevap vermeye gerek varmı bir solcu için ?
Marksist ustalar “emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşamasıdır” derken kapitalist dönemde burjuva demokratik devrimini yapmış ya da yapmamış, kapitalist, bağımlı, yarı bağımlı vb her ulusun “emperyalist olabileceğini mi söylemişler??? Böylesine darkafalı ve çocukca bir teori olabilirmi?
Hangi bağımlı ülkede , özelde Türkiyede üretim ve sermaye yüksek bir gelişme göstermiş ve emperyalist tekellerden bağımsız “”milli”” tekelleri yaratmış, böylesine kapitalist bir gelişme olmuş , sermaye tekelleşmiş uluslarası olmuş ve “kapitalist emperyalizme” geçiş olmuş (demek değildirki bu olamaz)?
Kapitalizmin ve mali sermayenin en hızla geliştiği, güçlendiği Hindistan ı “emperyalist” olarak tanımlayabilirmiyiz. ?
Marksist ustalar “” emperyalizimin başlıca ekonomik temeli, tekeldir. Bu tekel, kapitalisttir, yani kapitalizmden doğmuştur”” derken kapitalist ülkelerden mi bahsediyorlardı, yoksa yarı feudal, feudal ülkelerden mi?... cevap vermeye gerek varmı bir solcu için ?
Bir gruba “bağımlı” olmakla, o grubun bir “parçası” olmak arasındaki fark , karar verici ve belirleyici olmakla, alınan kararlara uymak ve belirleme de “rol “ almak arasındaki farkdır.
Bağımlı ülkelerde ,uluslararası tekellere göbekten “bağımlı” olan işbirlikci sermaye “hakim sınıfları” oluşturur ve “iktidar” olarak “devlet” in, ve “hükümet “ dahil, devletin bütün kurumlarının asıl karar vericileridirler. İktidar olarak “hükümet” in ve diğer kurumların kontrol ü ve pratiği onların çıkarları sınırlarını aşamaz. Hiç bir zaman da bu sınırı aşamadığının tarihi örneklerini ülkemizde yaşayarak gördük.
Yani “Türkiye nin emperyalist emelleri” n den söz ederken ister “hükümet “ den, ister “devlet” den söz edilsin, sonuçta TÜRKİYENİN EMPERYALİST “EMELLERİ” OLAMAZ. Bu en fazlasından Türkiyenin (devlet olarak-gönüllü) , onun topraklarının, onun insan gücünün ve diğer kaynaklarının EMPERYALİSTLERİN “EMELLERİ” doğrultusunda kullanılması, yağmalardan kar payı araması olabilir.
Karşımızdaki sorun “Türkiyenin “emperyalist emelleri” gibi bir sorun değil, Emperyalistlerin Ortadoğu projesi “emelleri” doğrultusunda (işbirlikcileri sermaye ve sadık uşakları bağlantısıyla , provokasyonlar vb pratiklerle “emelleri yle uyum içinde olan” kamu oyu görüş ve anlayış yaratarak) Türkiyeyi kullanması sorunudur.
Solculuk adına “Türkiyenin emperyalistliğinden ve emperyalist “emellerinden” bahsetmek darkafalılığı aşamayacak olan, ve özünde emperyalizmi saklıyan ve aklayan bir pratiktir.
EMPERYALİSTLERİN Orta Doğu bütününde TÜRKİYE “EMELLERİ” ni, TÜRKİYENİN EMPERYALİST “EMELLERİ” olarak değiştirerek sunmak, emperyalizmi aklamak ve ona uşaklık edenlerin ekmeğine yağ sürmekle eşdeğerdir.
Eğer bahsedilen ırkçı sağ “klik” !!! in “emel” leri ise, ırkçı sağ için de Türkiyedeki işbirlikci burjuvazi nin iktidarı ve gücü ele geçirilmeden (ki bunu savunmak tarihte izine rastlanmayan, dünyanın gerçeklerinden uzak çok gülünç bir iddiadır) emperyalizmden bağımsız siyasi ya da ekonomik yayılmacılıktan bahsedilemez. Böyle bir iddia emperyalist işbirlikci sermayenin , emperyalizmden bağımsız, emperyalistlerin ve kendi çıkarlarına ters olarak hareket edeceğini, ırkçı yayılmacılığın emperyalizmden ve onların işbirlikcilerinden bağımsız olabileceğini savunmakla eşdeğerdir.
Sonuç olarak , bırakın emperyalist “emel” i , Türkiyedeki işbirlikci burjuvazi nin iktidarı ve gücü (Türkiyedeki emekci ve köylü halk ın gerçek önderliği tarafından) ele geçirilmeden, emperyalizmden “bağımsız” siyasi ve ekonomik (siyasi ya da ekonomik demiyorum) bir “emel” den bahsedilemez.
Erdoğan Ahmet
Ocak 3, 2008
Türkiyede bu yazının yazıldığı dönemden bu yana olan yeni gelişmeler temelinde , ekonomideki dengesiz gelişmeyle Türkiyedeki sermaye , yurt dışına sermaye ihraç eden bir güce, ve Türkiye ise gelişmiş kapitalist bir ülke olmuştur. Her ne kadar da Emperyalist olarak tanımlamasakda, artık tam anlamıyla Emperyalizmin kuklası olmaktan, kukla sahibiyle anlaşmalar yapabilecek , yayılmadan ve sömürüden pay isteyebilecek güce gelmiştir.
2017
Gelinen yerde; uluslarası kapitalist sanayi ve banka sermayesinin içiçe geçtiği, ve mali sermaye temelinde tekelleşerek mali bir oligarşi yaratıldiğı , sermaye ihracının öncelik aldığı ve dünyanın bu tekeller tarafından bölüştürülmüş olduğu Emperyalist dönemde , Marksistlik adına Türkiye gibi bir ülkenin bu uluslarası mali-oligarşiden bağımsız bir “emperyalist “ ülke, ya da emperyalist “emellleri” olan bir ülke olduğunu söylemek , Marksizmden uzak emperyalizmin kavramını ve içeriğini boşaltan, saptıran, kafa bulandıran ahmakca teori üretmektir.
Emperyalizm bir “emel” olarak ulaşılacak bir “seviye” ya da “hedef” midir , yoksa kapitalizmin tarihi gelişimi , süreci sonucu oluşan bir olgu mudur? Buna cevap vermeye gerek varmı bir solcu için?
Emperyalizm sadece “ toprak işgalleri ile siyasi yayılmacılık” la kıstalanamaz, Emperyalizm siyasi yayılmacılığın ve emperyalizm in “ekonomik” içeriği ve özelliğiyle bir bütünlük teşkil eder. yani salt ekonomik de değildir salt ilhakcılık da değildir. Şüphesizki "ilhak" da, gelinen yerde, sadece askeri işgalle yani "zorla" sınırlı değildir.
Yarı bağımlı , ya da bağımlı bir ülkede seçimlere kadar “yayılmacılık” yaygarası yapan bir parti “hükümet olarak” başa geçse de emperyalistlerden ve onların ülke içindeki göbekten bağımlı hakim sınıflarından bağımsız olarak “yayılmacılığa”, yani başka bir ülkenin topraklarını ilhaka kalkabilirmi?? kalksa bile bu o ülkeyi emperyalist yaparmı?
Pakistan yarın kalkıp Afganistanı işgal etse bu Pakistanı “emperyalist” yaparmı? buna cevap vermeye gerek varmı bir solcu için ?
Marksist ustalar “emperyalizm kapitalizmin en yüksek aşamasıdır” derken kapitalist dönemde burjuva demokratik devrimini yapmış ya da yapmamış, kapitalist, bağımlı, yarı bağımlı vb her ulusun “emperyalist olabileceğini mi söylemişler??? Böylesine darkafalı ve çocukca bir teori olabilirmi?
Hangi bağımlı ülkede , özelde Türkiyede üretim ve sermaye yüksek bir gelişme göstermiş ve emperyalist tekellerden bağımsız “”milli”” tekelleri yaratmış, böylesine kapitalist bir gelişme olmuş , sermaye tekelleşmiş uluslarası olmuş ve “kapitalist emperyalizme” geçiş olmuş (demek değildirki bu olamaz)?
Kapitalizmin ve mali sermayenin en hızla geliştiği, güçlendiği Hindistan ı “emperyalist” olarak tanımlayabilirmiyiz. ?
Marksist ustalar “” emperyalizimin başlıca ekonomik temeli, tekeldir. Bu tekel, kapitalisttir, yani kapitalizmden doğmuştur”” derken kapitalist ülkelerden mi bahsediyorlardı, yoksa yarı feudal, feudal ülkelerden mi?... cevap vermeye gerek varmı bir solcu için ?
Bir gruba “bağımlı” olmakla, o grubun bir “parçası” olmak arasındaki fark , karar verici ve belirleyici olmakla, alınan kararlara uymak ve belirleme de “rol “ almak arasındaki farkdır.
Bağımlı ülkelerde ,uluslararası tekellere göbekten “bağımlı” olan işbirlikci sermaye “hakim sınıfları” oluşturur ve “iktidar” olarak “devlet” in, ve “hükümet “ dahil, devletin bütün kurumlarının asıl karar vericileridirler. İktidar olarak “hükümet” in ve diğer kurumların kontrol ü ve pratiği onların çıkarları sınırlarını aşamaz. Hiç bir zaman da bu sınırı aşamadığının tarihi örneklerini ülkemizde yaşayarak gördük.
Yani “Türkiye nin emperyalist emelleri” n den söz ederken ister “hükümet “ den, ister “devlet” den söz edilsin, sonuçta TÜRKİYENİN EMPERYALİST “EMELLERİ” OLAMAZ. Bu en fazlasından Türkiyenin (devlet olarak-gönüllü) , onun topraklarının, onun insan gücünün ve diğer kaynaklarının EMPERYALİSTLERİN “EMELLERİ” doğrultusunda kullanılması, yağmalardan kar payı araması olabilir.
Karşımızdaki sorun “Türkiyenin “emperyalist emelleri” gibi bir sorun değil, Emperyalistlerin Ortadoğu projesi “emelleri” doğrultusunda (işbirlikcileri sermaye ve sadık uşakları bağlantısıyla , provokasyonlar vb pratiklerle “emelleri yle uyum içinde olan” kamu oyu görüş ve anlayış yaratarak) Türkiyeyi kullanması sorunudur.
Solculuk adına “Türkiyenin emperyalistliğinden ve emperyalist “emellerinden” bahsetmek darkafalılığı aşamayacak olan, ve özünde emperyalizmi saklıyan ve aklayan bir pratiktir.
EMPERYALİSTLERİN Orta Doğu bütününde TÜRKİYE “EMELLERİ” ni, TÜRKİYENİN EMPERYALİST “EMELLERİ” olarak değiştirerek sunmak, emperyalizmi aklamak ve ona uşaklık edenlerin ekmeğine yağ sürmekle eşdeğerdir.
Eğer bahsedilen ırkçı sağ “klik” !!! in “emel” leri ise, ırkçı sağ için de Türkiyedeki işbirlikci burjuvazi nin iktidarı ve gücü ele geçirilmeden (ki bunu savunmak tarihte izine rastlanmayan, dünyanın gerçeklerinden uzak çok gülünç bir iddiadır) emperyalizmden bağımsız siyasi ya da ekonomik yayılmacılıktan bahsedilemez. Böyle bir iddia emperyalist işbirlikci sermayenin , emperyalizmden bağımsız, emperyalistlerin ve kendi çıkarlarına ters olarak hareket edeceğini, ırkçı yayılmacılığın emperyalizmden ve onların işbirlikcilerinden bağımsız olabileceğini savunmakla eşdeğerdir.
Sonuç olarak , bırakın emperyalist “emel” i , Türkiyedeki işbirlikci burjuvazi nin iktidarı ve gücü (Türkiyedeki emekci ve köylü halk ın gerçek önderliği tarafından) ele geçirilmeden, emperyalizmden “bağımsız” siyasi ve ekonomik (siyasi ya da ekonomik demiyorum) bir “emel” den bahsedilemez.
Erdoğan Ahmet
Ocak 3, 2008
Türkiyede bu yazının yazıldığı dönemden bu yana olan yeni gelişmeler temelinde , ekonomideki dengesiz gelişmeyle Türkiyedeki sermaye , yurt dışına sermaye ihraç eden bir güce, ve Türkiye ise gelişmiş kapitalist bir ülke olmuştur. Her ne kadar da Emperyalist olarak tanımlamasakda, artık tam anlamıyla Emperyalizmin kuklası olmaktan, kukla sahibiyle anlaşmalar yapabilecek , yayılmadan ve sömürüden pay isteyebilecek güce gelmiştir.
2017
Hiç yorum yok