Header Ads

Header ADS

Öldüren ler , Öldürülen ler ve Öldürten ler

Öldürenler , Öldürülenler ve Öldürtenler
Tarihi incelediğimizde bütün çıplaklığıyla kendisini gösteren gerçek, öldüren ve öldürülenlerin her zaman “halk” dediğimiz kesimden olduğudur. Özellikle Kapitalist tarihin süreci içinde bu halk kitlelerinin birbirini öldürmesine gerek teori gerek pratik zemini, araç ve gereçleri hazırlayan hakim sınıflar , emekci -köylü devrimleri dışında, hemen herzaman kontrol e sahip olmuşlar, emekci halkların dökülen kanları , sefaleti ve acısı üzerinde varlıklarına varlık katmışlardırdır.

Örneğin, İkinci Dünya savaşında ABD şirketleri , ABD nin savaş içinde olduğu Nazi Almanyasına askeri ve lojistik ürünleri satmakla kalmamış, ayni zamanda mütefikleri olan Sovyetlere karşı olan gruplara da silah ve lojistik yardımları yapmışlardır. Savaş sonucu, önceden varolan hakim sınıflar ın burnunun bile kanamaması bir yana hemen hepsi varlıklarına varlık katmıştır.

En yakin tarihten emperyalistlerin tezgahladığı Irak-İran savaşı üzerine ABD li beyinlerden birinin TV de vurguladığı ""biz ne Irak ın ne de İran ın, yani bir tarafın desteklenmesini, bir tarafın kazanmasını planlamadık. İki tarafa da silah ve lojistik yardımı yaparak iki ülkenin de gerek askeri, gerek ekonomik ve gerekse sosyal olarak çökertilmesini hedefledik"" sözleri , Öldürtenlerin, Ölenlerin ve öldüren lerin kimlikleri konusunda daha net bir gerçeği ortaya koyuyor.

Yarı sömürge ve sömürge ülkelerde de olaylar farklı değildir. Emperyalizme göbekten bağlı olan, onların uzantısı olan, ya da en azından onlarla uyum içinde olan hakim sınıflar milyonlarca insanın ölümü ve sefaleti ile sonuçlanan iç savaşlarda genellikle burunları kanamadan ve daha varlıklı olarak çıkmışlardır..

Geçmişte ve günümüzde de olan bundan farklı bir özelliğe sahip değildir. Ölen ve Öldürenler hep “halk” kesiminden olmuştur. Olaylara teorik, pratik zemini , araç ve gereçleri hazırlıyanlar rahat ve endişesiz yaşamlarna devam ettikleri gibi, zenginliklerine zenginlik katmakda devam etmekteler.

Türkiye halkim sınıflarının genelde Irak ta ve özel de Kuzey Irak da milyonlarca dolarlık yatırımları olması , buna ters orantılı olarak Irak hakim sınıflarının Türkiyede milyonlarca dolarlık yatırımlarının olması ÖLDÜRTEN lerin çıkarları doğrultusunda ne kadar OBJEKTİF olduklarının bir göstergesidir. Buna karşı karınlarını bile zor doyuran ,öldüren ve öldürülenlerin ÇIKARLARINA TERS olarak ne kadar SUBJEKTİF , duygusal olduklarının bir göstergesidir.
Büyük oyunda Küçük maşa, Emperyalizm, hakim sınıflar ve PKK devamında PKK-Kürt halkı özdeşleştirmesi yazılarına tam da beklediğim gibi gerek sağ dan gerek soldan gelen, ancak yazılana karşı alternatif bir düşünce getiremeyecek kadar kısa, yavan ve DUYGUSAL, ve ne ilginçtir ki her iki tarafında PKK ve Kürt halkını özdeşleştiren cevapları yanında , siyasal ın ilk mezunlarından olan bir öğretim üyesi Profesörün cevabı bu konuya biraz daha teorik açıklama getiriyor…

“””Eğer sen doğruları söyleyerek doğruların anlaşılacağını sanıyorsan yanılıyorsun.
Senin yazdıklarınla bu insanları değiştiremezsin, bu insanlarla tartışmayla hiçbir yere varamazsın. Bu insanların
önemli bir kısmı ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar
.”””

Sanırım burda hocanın vurgulamak istediği sadece hakim sınıfların olaylara objektif ve
çıkarları doğrultusunda baktığı değil,
halk içinden sivrilip kendine bir koltuk ve rahat yaşam sağlamaya çalışan, kitlelerin gerek sağ ve gerekse sol duygularını oportunistce, kendi bireysel ya da grupsal çıkarları doğrultusunda BİLİNÇLİ bir şekilde kullananların da varlığı gerçeği... Bunu da yazısında “”””Dolayısıyla sorun (sadece) bilinç sorunu değil, sorun bilinçli biçimlendiren üretim yapısı ve ilişkileri sorunu dur””” diyerek üretim ilişkilerinde, hakim sınıflar dışında “ayrıcalıklı bir yer” e sahip olan, ya da olmaya çalışanlarında varlığı ve etkenliği gerçeğini vurguluyor.

Belki biraz acımasızca, ama objektif olarak “””Unutma tarihe bakarsan öldürenler ve öldürülenler daima köleler veya çalışan kitleler olmuştur. Yani kitleler birbirin öldürmüşlerdir. Benim, kendine ve kendi gibilere düşman olan “sınıf içinde kendi için sınıf “ bölümünü oluşturan kitlelere hiçbir saygım yok, değersiz ve insanlık ve vicdandan yoksun hayvanımsılar onarak niteliyorum”” sözleriyle hakim sınıflar ın (üretim ılişlkileri anlamında) dışında kalan ve kitlelere önderlik ettiğini savunan ve bir anlamda “sınıf içinde kendi için sınıfını oluşturan gruplardan ve onların “duygusal” takipcilerinin hakim sınıflar yararına, kendine ve kendi gibilere düşman lık ve ihanet içinde olduklarını vurguluyor.

Gerek hakim sınıfların propoganda ve manipulasyonları gerekse , sınıf içinde kendi için sınıfını oluşturan grupların pratikleri nedeniyle , duygusallığın en somut bir ürünü olarak da , hocanın yazısında vurguladığı gibi “İşçi sınıfı kendini kurtarma ve kendi mücadelesini verme yerine kendine düşmanca düşünce ve faaliyetlere sahip” oluyor.

Hoca nın sonuçta aynı fikirde olmadığım tek değerlemdirmesi i onun “”Kendine düşmanlık.. dar kafalılık veya geri zekalılaştırılmışlık materyal çıkarla da birleşince, senin çaban beyhude demektir.”” sözlerindeki “çaban beyhudedir” sözlerinde odaklanıyor..

Ancak burda da vurguladığı “kendine düşmanlık” , öldüren ve ölenlerin özünde “kendi” leri olduğu, ve kendi çıkarlarının ÖLDÜRTEN lerin çıkarlarıyla , kendini kandıran bir biçimde ÖZDEŞLEŞTİRİLMESİ gerçeği ..

Devrimici ve demokratların bu somut gerçeği görmesi ve en geniş kitlelere göstermesi sanırım önem ve acilliği açısından üzerlerine düşen en hayati görev oluyor.

Emperyalizme karşı mücadelede güçleri bölmek ve birbirine düşürmek “kendine düşmanlığın” pratiğidir. Genelde Orta doğuda tüm halkların çıkarları ile Emperyalistlerlin ve onların işbirlikci hakim sınıfllarının çıkarlarının özdeşleştirilmesi ne kadar kendini kandırma ve kendine düşmanlıksa , Emperyalizmin elinde bir araç haline gelen “sınıf içinde kendi için sınıf olan PKK, PJUK vb ile Kürt halkının çıkarlarını özdeşleştirmek te o kadar kendini kandırma ve kendine düşmanlıktır.

Emekci halkın biribirine düşmesine neden olan , buna seyirci kalan, bir anlamda duygusal ve opportunist yaklaşımlarla buna çanak açan teori ve pratikler içine girenlerin “halkın davasını savunuyoruz “ demeleri hem kendilerini hemde kitleleri aldatmanın üzerini geçemez.

Erdoğan Ahmet
Kasım 1, 2007

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.