Header Ads

Header ADS

PKK – Kürt Halkı Özdeşleştirmesi: Provokasyonlar ve Tavır

Yıllarca süren milliyetçi duygu sömürüsü bir yanda, duygusallıktan ve oportünistlikten tavır almama diğer yanda, en son gelişen olaylar duygu sömürüsünü ikilemli ve tehlikeli bir şekilde odağına ulaştırmada yeni bir hız aldı. Bir tarafta emperyalistler ve onların işbirlikçileri hâkim sınıflar gelişen olayları kendi çıkarları doğrultusunda halklar arası nefret ve düşmanlığı körükleyip daha büyük ve geniş çaplı provokasyonlara zemin hazırlamakta, diğer tarafta gelişen olayları objektif olarak değerlendiremeyen, hala oportunizmin batağında olanlar olaylarda tamda hâkim sınıfların planladığı gibi “taraf” olarak işbirlikçi hâkim sınıfların ekmeğine yağ sürmekte.

PKK yı Kürt Halkı ile özdeşleştiren işbirlikçi hâkim sınıflar, saldırılar sonucu oluşan duygusal ortamı sömürerek Kürt halkına karşı saldırı ve provokasyonlara zemin hazırlaması yanında, olan ve olacak saldırılara karşı savunmaya zorlanan Kürt halkında da milliyetçi duyguların güçlenmesini, PKK ya sempatinin ve “taraftarların” artmasını da sağlamış olacak.

Bu pratikler sonucu, PKK önderliğine karşı olup Kürt halkının demokratik taleplerine sahip çıkan Devrimci ve demokratlarıda (PKK ile) “taraf” olmaya zorlayacak olan işbirlikci hakim sınıflar, onlarıda PKK ile Kürt Halkını özdeş tutan bir pratik içine sokarak kitlelerden tamamen soyutlanmasını ve daha açık ve pratik bir şekilde hedef olmasını sağlamış olacaktır

Bu plan ve provokasyonların tuzağına bir defa daha düşmemek için vurgulanması gereken, bir sorun olarak PKK önderliği ve Kürt halkı birbirinden farklı iki konum ve hedefte olduğudur.

Çünki araya mesafe konulması, dışlanması gereken Kürt halkının mücadelesi değil ona önderlik yaptığını iddia eden etnik milliyetci, APO nun kendi sözleriyle “işbirlikci” , “kullanılmaya çok müsait” önderliktir.Çünki sorun , Kürt halkının mücadelesine Devrimcilerin anti emperyalist ve devrimci demokrasi mücadelesi doğrultusunda sahip çıkması sorunudur. Ulusların ve Ulusal Toplumların Kendi Kaderini tayin hakları reddedilemez. Bu doğru, kimse bununun reddini savunmuyor zaten. Bu teoriyi getirenler buna bağlı temel teorileri de beraberinde getirmişlerdir.

“Ama “diyor “Marksist bu kabul edişin, milliyetçiliği savunma biçimini almaması için, o, ulusal hareketlerdeilerici ne varsa ancak onu desteklemekle sınırlamalıdır; öyle ki, proleter bilinci, burjuva ideolojisi tarafından karartılmış olmasın.””” Lenin UKKTH

Şimdi PKK nın gerek teori ve gerekse pratiğine baktığımızda ilerici olarak görünen somut ne var? Daha da ileri gidelim, PKK nın emperyalistlerle ve hakim sınıflarla olan bağlantıları nı kendi ağızlarından duymanın dışında (duygusallığı, oportunizmi aşamayanlar hariç) göremeyen kaldımı? Gene bu konuda “teoriyi getirenler” “”Bu(demokratik) istemlerin içinde bir teki bile yoktur ki, belirli koşullar altında burjuvazinin elinde işçileri aldatmak için bir araç görevi yerine getirmesin, getiremesin ve fiilen getirmiş olmasın. Siyasal demokrasinin istemlerinden bir tekini bu bakımdan ayırdetmek, özellikle de ulusların kaderlerini tayin etme hakkını ele alıp, geri kalan demokratik istemlerin karşısına dikmek, teoride temel bir yanlıştır”” da demişler..Ve sanki günümüzü yaşayıp görmüşler. PKK nın emperyalistler ve hâkim sınıflar ın elinde bir araç haline geldiği tahlilini yapamayanlar ne Türkiye özelinde ne de dünya genelinde hiçbir konuda tahlil yapabilecek yeteneğe sahip olamaz.Gelinen yerde diğer örgüt, işbirlikcilerinin ve uşaklarının yanında, PKK nın da emperyalistler ve Türkiyedeki işbirlikci hakim sınıflar tarafından Orta Doğu Projelerini gerçekleştirmede kullandığı ve kullanacakları gerçeği artık emperyalist medyada açıkca tartışılabilecek kadar barizleşmiştir.


“Orta Doğu projesi” planı çerçevesi içinde provoke edilecek, gerçekleşecek savaşları, (savaşacak olanlar burjuva olmadığına gore) milyonlarca bölge emekçi halklarının bombalanıp kurşunlanmasıyla, ve sonunda emperyalizmin tam kontrolü altında birbirine düşman bir sürü etnik, mezhebi vb küçük devlet!! lerin oluşmasını içermektedir…

Bu konuda da gene “ana teoriyi” getirenler “” “””””biz, belki de 10 ya da 20 milyonluk bir küçük ulusun özgürlüğe kavuşacağı umuduyla, iki büyük ulus arasında bir savaştan yana, 20 milyon insanıp öldürülmesinden yana olamayız"! Hayır, elbette ki olamayız. Ama, bu, programımızdan ulusların tam eşitliğini sildiğimiz için değil, bir tek ülkede demokrasinin çıkarlarının, birçok ülkede ve bütün ülkelerde demokrasınin çıkarlarına bağımlı kılınması gerektiği için böyledir.”””de demişler…


Yani SOL adına, Ulusların Kendi kaderini tayin hakkı teorisi adına, PKK önderliğinin savunulması ve onun Kürt halkı ile özdeşleştirilmesinin, Anti Emperyalist, devrimci demokrasi mücadelesi çıkarına ne teorik ne pratik , ne de taktiksel olarak tutunabileceği, bir tek dalı bile yok.

Tam tersine gene teoriyi getirenler ;
”Her ulusun ayrılma hakkı için "evet" ya da "hayır" biçiminde bir yanıt istemek, pek "pratik" bir tutum gibi görünmektedir. Gerçekte bu, saçmadır; böyle bir tutum, teoride metafizik bir anlayışı gösterir, pratikte ise, proletaryanın burjuvazinin siyasetine boyun eğmesi anlamını taşır.proletarya için önemli olan şey, kendi sınıfının gelişmesini güvence altına almaktır”” da derler ki SOL için en önemli, birincil olan da budur.

PKK- Kürt Halkı özdeşleştirmesi “burjuvazinin siyasetine boyun eğmek”, emperyalistlerin ve işbirlikci hâkim sınıfların oyununa ve provokasyonuna gelmektir. PKK- Kürt Halkı özdeşleştirmesi özelde Türkiyede , genelde Orta Doğuda emekci halklarıngelişmesini güvence altına almak” değil, onların (en azından bu nesilin) geleceğinin yok olmasını bırak, milyonlarcasının ölümüne, açlığına, sefaletine, aralarında kalıcı ve uzun süreli nefret ve düşmanlık oluşmasına çanak açmak demektir. Sonuç olarak, dışlanması gereken Kürt halkının mücadelesi değil ona önderlik yaptığını iddia eden önderliktir. Sorun Kürt halkının mücadelesine Devrimcilerin anti emperyalist ve devrimci demokrasi mücadelesi doğrultusunda sahip çıkması, emekci halk arasında yaratılan ve fanatikleştirilmeye çalışılan nefret ve düşmanlığın yıkılması ve mücadelenin diğer emekci halkların mücadeleleriyle bütünleştirmesi sorunudur


Erdoğan Ahmet
31 Ekim 2007

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.