Demir Küçükaydın ın Askeri Bürokratik Oligarşinin Bir Strateji Değişimi Olasılığı yazısı üzerine
Sayın küçükaydının kalıplaşmış PKK yı ”kürt halkının özgürlük ve demokrasi” hareketi olarak satma demogojilerine devam ettiği yazılarından birisi olan bu yazısında, sadece yazısının başlığında ve yazı içerisinde kullandığı “Askeri Bürokratik Oligarşi” kavramı üzerine kısa bir yorum yapmakla yetineceğim.
Avrupa komunistleri!! yıllardır Marksist “Devlet” kavramına yeniden “”bakmayı””, ve kavrama “”yeniden anlam getirme””nin gerekliliğinden bahsedip , bu kavramın içeriğini boşaltıp , sistem içinde kazandıkları yada kazanmaya çalıştıkları yeri , ve sömürüden aldıkları payları garantileyecek, burjuva içeriğe büründürme yolunda yüzlerce kitap, binlerce makale yazmışlardır.
(tesadüfen gene etnik-bir-marksist!!!den gelen eleştiriye!! cevaben) “Ne ye ve kim e karşı mücadele?” yazısında “devlet” kavramının önemini vurgulamış, ve bu tür saptımaların burjuva oyunu olduğuna deyinerek yazıyı “"Ne" ye ve "kim" e karşı mücadele verdiğini bilmek, nasıl ve ne şekilde örgütlenip mücadele verilmesi gerektiği sorusunun temel öğelerini içinde taşıyan yanıtlarıdır.. Yoksa soyut bir "hayalete" karşı savaşırsın ve sonunda kaçınılmaz olarak yenilirsin.”” diye noktalamıştım.. Sorunun özü de burda , mücadelenin hedefini şaşırtma ve emperyalizmi aklama, hakim sınıflara hizmet etme…
Sayın küçük aydın da “Mali oligarşinin/komprador burjuvazinin/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvazinin” kurumları olan bürokrasi ve askeriye yi , sanki Türkiyede mali oligarşi yıkılmış gibi, “Bürokratik-askeri oligarşi” diye tanımlamakla , onları “hakim sınıflar “ ve “DEVLET” olarak ilan etmekte, ve bu şekilde kime hizmet ettiğini de belirmekte.
Marksist teoride Bürokrasi kendi başına bir “değer” yaratmaz, ancak yaratılan “ değer” in “üretim” sürecindeki ve devamındaki koordinasyonunu, dağıtımını ve tüketimini kontrol eder. Yani üretim ilişkilerinde “yasaların” hazırlanması ve hayata geçirilmesi ile sorumludurlar. Bürokraside “gelir” vergiler, aidatlar, maaşlar, rüşvetler vb şekilde elde edilir
Bürokrasinin sosyal bir yapı olarak gerçekten bir “hakim sınıf” olabilmesi içinde bulunduğu özelde ki “üretim biçimine” ve “üretim ilişkilerine” bağımlıdır. Gelinen yerde, Kapitalist ülkelerde, özellikle çarpık kapitalizmin gelişmiş olduğu bağımlı, yarı-bağimlı ülkelerde “bürokrasi” kendi başına “bağımsız” bir ekonomiye sahip olamaz. Yani üretim araçlarına sahip olmaktan, üretim biçimi ve üretim ilişkilerini belirlemede, belirleyici rolu oynayamaz. Bu nedenle bürokrasinin “gücü”, sermayenin, yani üretim araçları sahiplerinin “müsaadesi” ve “çıkarları” ile sınırlıdır.
Geçmişte kapitalizmin gelişme döneminde bürokrasinin “devlet” olarak “üretim araçlarına” sahip olmuş olması, üretim biçimi ve ilişkilerini belirleyici rol oynamış olması ve bu nedenle “hakim sınıf” ve “ elit güç” işlevini yürütmüş, ve kimi yerde hala belirli ölçülerde yürütüyor olması , gelinen yerdeki bu gerçeği gölgeleyemez.
Askerin ülkedeki hemen hemen bütün orta sınıfı oluşturduğu, kapitalist üretim ilişkilerinin çarpık bile olsa “belirleyici” ölçüde bile gelişmediği Afganistan, Pakistan, Bengaldeş vb feodal ülkelerde “bürokratik-askeri oligarşi” den bahsedebiliriz. Ancak Türkiye gibi kapitalist üretim ilişkilerinin çarpıkta olsa büyük ölçüde gelişmiş olduğu , KISACA VE ÖZCE emperyalistlere göbekten bağlı komprador burjuvazinin oluştuğu ülkelerde “Bürokratik-askeri oligarşiden” bahsetmek hem emperyalizmi hemde onların uzantıları Mali oligarşiyi/komprador burjuvaziyi/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvaziyi AKLAMAK DEMEKTıR.
Bu mantık, AKP vb partileri, yani hükümeti , ordunun üst kademesiyle birlikte HAKıM SINIFLAR olarak LANSE ederek , Emperyalizmin ve onların uzantılarının aklanması ve uşaklığı teorisinin mantığıdır.
Böylesine anti-marksist bir teorinin kaynağı ve bağlantılı konusu PKK olması gerçeği , “Emperyalizm, hakim sınıflar ve PKK üçgeni “ yazısının doğruluğunu onaylayıcı niteliğini taşımaktadır. Hükümeti ve Orduyu “hakim sınıflar”, “yönetici elit” gibi göstererek , Türkiyedeki üretim araçlarına sahip olan, üretim biçimini ve ilişkilerini belirleyen emperyalistler ve onların uzantıları Mali oligarşiyi/komprador burjuvaziyi/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvaziyi, temize çıkarmaya çalışılmaktadır. Yani “kemiği yalayanlar”, “kemiği sağlayanların”” kimliklerini saklamaya çalışmaktalar.
“Mali oligarşinin” kurumları olan (Marksist terim olarak bürokratik-military-cihaz) bürokrasi ve orduyu , sanki Türkiyede mali oligarşi yıkılmış gibi, “Bürokratik-askeri oligarşi” diye tanımlamak , onları “hakim sınıflar “ ve “DEVLET” olarak ilan etmektir. Yani belirleyici olan mali Oligarşi/sermaye değil de asker ve bürokrat....Bu saptırmanın gerek teorik ve gerekse pratik olarak emperyalistlere ve hakim sınıflara hizmet ettiğini yıllardır yaşayarak görmekteyiz , ve bu tür teorileri getirenlerin de kimlere hizmet ettiğini gene yaşayarak görüyoruz.
Kasım 24, 2007
Erdoğan Ahmet
Avrupa komunistleri!! yıllardır Marksist “Devlet” kavramına yeniden “”bakmayı””, ve kavrama “”yeniden anlam getirme””nin gerekliliğinden bahsedip , bu kavramın içeriğini boşaltıp , sistem içinde kazandıkları yada kazanmaya çalıştıkları yeri , ve sömürüden aldıkları payları garantileyecek, burjuva içeriğe büründürme yolunda yüzlerce kitap, binlerce makale yazmışlardır.
(tesadüfen gene etnik-bir-marksist!!!den gelen eleştiriye!! cevaben) “Ne ye ve kim e karşı mücadele?” yazısında “devlet” kavramının önemini vurgulamış, ve bu tür saptımaların burjuva oyunu olduğuna deyinerek yazıyı “"Ne" ye ve "kim" e karşı mücadele verdiğini bilmek, nasıl ve ne şekilde örgütlenip mücadele verilmesi gerektiği sorusunun temel öğelerini içinde taşıyan yanıtlarıdır.. Yoksa soyut bir "hayalete" karşı savaşırsın ve sonunda kaçınılmaz olarak yenilirsin.”” diye noktalamıştım.. Sorunun özü de burda , mücadelenin hedefini şaşırtma ve emperyalizmi aklama, hakim sınıflara hizmet etme…
Sayın küçük aydın da “Mali oligarşinin/komprador burjuvazinin/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvazinin” kurumları olan bürokrasi ve askeriye yi , sanki Türkiyede mali oligarşi yıkılmış gibi, “Bürokratik-askeri oligarşi” diye tanımlamakla , onları “hakim sınıflar “ ve “DEVLET” olarak ilan etmekte, ve bu şekilde kime hizmet ettiğini de belirmekte.
Marksist teoride Bürokrasi kendi başına bir “değer” yaratmaz, ancak yaratılan “ değer” in “üretim” sürecindeki ve devamındaki koordinasyonunu, dağıtımını ve tüketimini kontrol eder. Yani üretim ilişkilerinde “yasaların” hazırlanması ve hayata geçirilmesi ile sorumludurlar. Bürokraside “gelir” vergiler, aidatlar, maaşlar, rüşvetler vb şekilde elde edilir
Bürokrasinin sosyal bir yapı olarak gerçekten bir “hakim sınıf” olabilmesi içinde bulunduğu özelde ki “üretim biçimine” ve “üretim ilişkilerine” bağımlıdır. Gelinen yerde, Kapitalist ülkelerde, özellikle çarpık kapitalizmin gelişmiş olduğu bağımlı, yarı-bağimlı ülkelerde “bürokrasi” kendi başına “bağımsız” bir ekonomiye sahip olamaz. Yani üretim araçlarına sahip olmaktan, üretim biçimi ve üretim ilişkilerini belirlemede, belirleyici rolu oynayamaz. Bu nedenle bürokrasinin “gücü”, sermayenin, yani üretim araçları sahiplerinin “müsaadesi” ve “çıkarları” ile sınırlıdır.
Geçmişte kapitalizmin gelişme döneminde bürokrasinin “devlet” olarak “üretim araçlarına” sahip olmuş olması, üretim biçimi ve ilişkilerini belirleyici rol oynamış olması ve bu nedenle “hakim sınıf” ve “ elit güç” işlevini yürütmüş, ve kimi yerde hala belirli ölçülerde yürütüyor olması , gelinen yerdeki bu gerçeği gölgeleyemez.
Askerin ülkedeki hemen hemen bütün orta sınıfı oluşturduğu, kapitalist üretim ilişkilerinin çarpık bile olsa “belirleyici” ölçüde bile gelişmediği Afganistan, Pakistan, Bengaldeş vb feodal ülkelerde “bürokratik-askeri oligarşi” den bahsedebiliriz. Ancak Türkiye gibi kapitalist üretim ilişkilerinin çarpıkta olsa büyük ölçüde gelişmiş olduğu , KISACA VE ÖZCE emperyalistlere göbekten bağlı komprador burjuvazinin oluştuğu ülkelerde “Bürokratik-askeri oligarşiden” bahsetmek hem emperyalizmi hemde onların uzantıları Mali oligarşiyi/komprador burjuvaziyi/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvaziyi AKLAMAK DEMEKTıR.
Bu mantık, AKP vb partileri, yani hükümeti , ordunun üst kademesiyle birlikte HAKıM SINIFLAR olarak LANSE ederek , Emperyalizmin ve onların uzantılarının aklanması ve uşaklığı teorisinin mantığıdır.
Böylesine anti-marksist bir teorinin kaynağı ve bağlantılı konusu PKK olması gerçeği , “Emperyalizm, hakim sınıflar ve PKK üçgeni “ yazısının doğruluğunu onaylayıcı niteliğini taşımaktadır. Hükümeti ve Orduyu “hakim sınıflar”, “yönetici elit” gibi göstererek , Türkiyedeki üretim araçlarına sahip olan, üretim biçimini ve ilişkilerini belirleyen emperyalistler ve onların uzantıları Mali oligarşiyi/komprador burjuvaziyi/ya da halk dilinde işbirlikci burjuvaziyi, temize çıkarmaya çalışılmaktadır. Yani “kemiği yalayanlar”, “kemiği sağlayanların”” kimliklerini saklamaya çalışmaktalar.
“Mali oligarşinin” kurumları olan (Marksist terim olarak bürokratik-military-cihaz) bürokrasi ve orduyu , sanki Türkiyede mali oligarşi yıkılmış gibi, “Bürokratik-askeri oligarşi” diye tanımlamak , onları “hakim sınıflar “ ve “DEVLET” olarak ilan etmektir. Yani belirleyici olan mali Oligarşi/sermaye değil de asker ve bürokrat....Bu saptırmanın gerek teorik ve gerekse pratik olarak emperyalistlere ve hakim sınıflara hizmet ettiğini yıllardır yaşayarak görmekteyiz , ve bu tür teorileri getirenlerin de kimlere hizmet ettiğini gene yaşayarak görüyoruz.
Kasım 24, 2007
Erdoğan Ahmet
Hiç yorum yok