Header Ads

Header ADS

Ulusalcılar ..........ve Diğerleri??????

Günümüzde Ulusalcılığa saldırıları her geçen gün dozunu biraz daha arttırarak, hemen her türlü maske altında , hemen her alanda şahit olmaya başladık.

Ulus, millet, milliyetcilik ve ulusalcılık üzerine yazı yazmak güncelliğini ve önemini yitirmeyecek kavram ve konular. Çünki gelinen yerde ulusal-cı-lıkla ulusal-sız-cılık arasındaki fark , emperyalizme karşı olmakla-olmamak, bağımsız olmakla –sömürge olmak, demokrasi mücadelesini güçlendirmekle-geciktirmek arasındaki farkları belirleyici bir tavır olacaktır.

Özellikle emperyalistlerin ve işbirlikcilerinin gerek medyayı, gerek sadık üyelerini ve gerekse “sadık üye” olma peşinde koşan aydın! yazarlarını kullanarak en ilkel taktikleri olan böl-parçala-yönet politikalarını hayata geçirme yönündeki pratikleri nedeniyle, Ulusalcılık, Milliyetcilik ve “Global” cilik gündemde olmak zorunda. Onlar bunu gündemde tuttuğu sürece, anti-emperyalistlerde bu konuyu, ama doğru bir şekilde ısrarla gündemde tutmak zorunda.

Türkiyenin Ulus ve Millet kavramı hemen hemen diğer bütün ülkelereden farklı bir yapıya sahip. Bunun da nedeni sanırım Türkçe “Ulus” kavramı na ilave olarak Arapça “Millet” kavramının da Türkçeye girmesi. İkiside diğer dillerle karşılaştırdığımızda , “nation/ulus/millet” ,ve “nationalist/uluscu/milliyetci” aynı anlamı taşıyan bu iki kavram, özellikle Türkiyede emperyalistlerin soğuk savaş döneminde farklı politik karakter ve içeriklere sahip oldu. Bu değişim süreci ve karmaşıklık günümüzde de emperyalistlerin ve işbirlikcilerinin çıkarları doğrultusunda kitleleri manipule etme yönünde yoğun pratikleri sonucuyla netleşme yönünde adımlar atıyor. Onlar bu kavram karışıklığını anti-emperyalist güçleri bölme ve hatta birbirine düşürme amacıyla daha da karmaşık, ve kendi çıkarlarına hizmet edecek içerik ve pratiklere doğru yönlendirmeye çalışırken, anti-emperyalistlerin görevi bu kavram karışıklığını netleştirmek ve emperyalist işbirlikcilikle anti-emperyalist safların ne olduğunu ortaya koymak oluyor.

Önce Uluscular konusuna mümkün olduğu kadar kısa ve öz bir değinelim

Tarihe, fazla derine girmeden kısaca değinirsek “ulus” belirli bir sınırları olmayı yani “toprak birliğini”, bu sınırlar içerisinde yaşayan insanların “kültürel birliği” ni , “halkın konuştuğu ortak dil” in varlığını gerektiren , “bir ırk yada aşiret topluluğu değil, bu sınırlar içinde bulunan insanların uzun süreli bir arada kaynaşma ve yaşamaları sonucunda oluşturduğu coğrafi, ekonomik ve politik bir yapı dır.

Şimdi bu açıklama çok temel bir açıklama olduğundan demogojilere ve tartışmaya açık olacaktır. O zaman bunu Anti-Emperyalist Halk Cephesi yaklaşımı ile herkesin ortak temelde birleşebileceği bir temel e indirgeyelim. Ulus belirli sınırlar içindeki coğrafi yapının , bizim dilimizde en güzel bir şekilde açıklanacak terimle , “üzerinde yaşanılan VATAN” ın ta kendisidir. Bu anlamda “ULUS”culuğun temel ilkesi bu coğrafi sınırlar içinde olan “VATAN” ın bağımsızlığının korunmasının savunulmasıdır.

Yukarda bahsettiğim gibi Türkçe de iki ayni anlamı taşıyan Ulus ve Millet kavramları süreç içerisinde ayrı anlamlara dönüştü ve dönüşmeye devam etmekte. Ulus coğrafi yapıyı, yani VATANı simgelerken (ülke- Türkiye) , “Millet” o coğrafi yapı üzerinde yaşayan tüm insanları (Vatandaşları) belirten bir kavram oldu. Soğuk savaş döneminde ve devamında Emperyalistlerin dünya çapında gelişen halkların anti-emperyalist mücadelelerini bastırma, ve “yenidünya” düzeni kurma yönünde uyguladıkları strateji ve provokasyonlarıyla “millet” kavramı “etnik-millet”lere , yani ulus içinde yaşayan insanların bölünüp parçalanmasına ve birbirlerine düşürülmesine yol açtı. ULUSALCILIK, yani vatanı savunma yerine, Etnik-Milliyetciliğe, yani VATANın emperyalizmin çıkarları doğrultusunda kimi ULUSlarda bölüştürülmesine, kimisinde de bu bölünme zeminin hazırlanmasına neden oldu.

Öz olarak bakarsak Ulusalcı, ULUS içinde yaşayan insanları etnik yada dini bir ayırım yapmadan, bir bütün olarak , “ulusun milleti” olarak görür. “Millet” kavramı, içinde emperyalistlerin uzantılarından, işbirlikcilerinden ajan ve provokatörlerine kadar her gurup insanı içinde taşıyan bir yapı olduğundan Anti-Emperyalist Ulus cu ile , emperyalistlerin her zaman kullandığı sahte “işbirlikci-uluscu” ların temel ayrıldığı nokta bu konuda olmuştur, ve günümüzde de olmaya devam etmektedir.

Gerçek ULUScu, emperyalist uzantıları, işbirlikcileri, ajan ve provokatörleri dışlayan, onları pratiktede “dışarı” atmayı, yada Erzurumun Aşkalesinde bir açık hapishane inşa edip oraya atmayı hedefleyen bir anlayışa sahiptir.
Emperyalist işbirlikcilerinin ulusculuğu etnik-milliyetcilik temelinde olup anti-emperyalist güçleri bölmeyi ve birbirlerine düşürmeyi hedefleyen sahte ulusculuktur.

Uluscuları anladık ...... kim bu diğerleri???

Bu diğerlerini, her nekadar pratik sonuçta ayni yere hizmet ediyorlarsa da, üç gruba ayırabiliriz

Ulusalcılığa karşı olan Birinci grup şüphesizki emperyalistlerin Globalizm teorisiyle çıkarları bağdaşan sermaye, Emperyalist Tekelci şirketlerin “üyeleri” olan ve olma peşinde koşan politikacılar, Emperyalistlerin kamu oyunu , çıkarları doğrultusunda oluşturma yönünde harcadıkları milyarlarca dolardan pay almak isteyen, 1970 lerde MC döneminde orta okulu bile bitirmeden üniversite diploması alıp, her nasılsa profesör olmayıda beceren öğretim üyelerinden tut, artık adından başka hiç bir şeyi Türk olmayan “Medya” yazar ve çizerlerine kadar bütün işbirlikciler. Yani Emperyalist uzantı Sermaye ve sermayenin papağanlarının oluşturduğu grup.

Ulusalcılığa karşı olan İkinci Grup aslında birinci grubun içinde olan , açıkca ULUSAL cılığa karşı gelenlerin tersine, etnik-milliyetcilik oyununun hala işleyeceği anlayışında birleşen ve tabanda oluşan geniş anti-emperyalist potansiyeli, ve özellikle Atatürkcü “Milliyetci”liği, yani Kurtuluş Savaşı ruhunu, “vatansever” liği savunan kesimi etnik-milliyetciliğe kanalize ederek anti-emperyalist güçleri bölüp, zayıflatmayı, ve hatta birbirine düşürmeyi hedefleyen Provokatörler Grubu..


Bu grubun “milliyetciliği”nin , yüzünde “etnik” maskesi olması rağmen, eskiden olduğu gibi gene “globalizmin” hizmetinde olduğu en geniş taban tarafından gözler önünde yaşanmakta. MHP ilçe başkanlarının ABD ye karşı gösteri yaptı diye görevden atılması çok net ve açık bir örnek.

MHP merkez Komite Üyesi Vedat Bilgin in “ Ulusalcılık Milliyetciliğe tehdittir” sözleri, Ulusalcılık kavramını çarpıtması yanında, her nekadar bir sürü, tam da emperyalist lerin yaptığı demogojik teori ve süslü sözlerle dolu olsada, onların asıl iç yüzünü ortaya koyan, maskesini düşüren bir açıklamadır.


Açıklamanın en azından pratik sonuçta doğuracağı (amaç ve hedefi ) sadece kafa karıştırmak değil, eski sol-sağ çatışmasını, kavramların öz Türkçe anlamlarıyla Ulusalcı-Ulusalcı, değişen anlamıyla Ulusalcı-Milliyetci çatışması olarak yeniden gündeme getirilmesi olacaktır.

Emperyalizmden hiç bahsetmeyen Sayın Bilgin

“””……hâlâ Türkiye'de ulusalcılık gibi kavramlarla milliyetçiliği tek parti dönemini idealize eden, Türkiye'nin 1930-40'lı yıllarını kutsallaştıran, devleti toplumun önüne koyan, devleti toplumun kültür ve tarihine önem vermeyen bir aktör olarak gören bir ulusalcılık anlayışıdır……. Diyor

Tam tersine Ulusalcılık sayın Bilgin in ima ettiği etnik-milliyetciliğe karşı olduğu gibi, var olan Devleti toplumun önüne değil, toplumun çıkarlarını, ve en önemlisi ülkenin bağımsızlığını herşeyin önüne koyan bir anlayışa sahiptir. Çünki toplumun çıkarları tam bağımsızlıkta yatmaktadır.

Gene Sayın Bilginin “toplumun kültür ve tarihine önem vermeyen..ulusalcılık anlayışıdır” çarptımasının tersine, toplumun kültürünün dejenere olmasına ve yozlaşmasına karşı mücadele eden, ülke-ulus içinde yaratılmış olan güzel değerlerin halk tarafından yaratıldığına, ve onlara ait ait olduğuna inanan, yabancılaşmış değil kendi kültürüne sahip çıkıp onu daha da zenginleştirerek ve geliştirerek evrensel kültüre katkıda bulunacağına inanan bir ULUSALCIlık anlayışıdır .

Eğer Sayın Bilginin bahsettiği “ulusalcılık” bizim “burjuva ulusalcılığı” dediğimiz halk dilinde “işbirlikci ulusalcılığı” ise , bu da emperyalist lerin “burjuva ulusalcılıkla” “halk ulusalcılığı”nı ayni kefeye koyarak çıkarları doğrultusunda yönlendirme ve kullanma pratiğinin bir başka örneğidir. Çünki burjuva-işbirlikci ulusalcılar toplumun çıkarlarından once emperyalistlerin ve kendilerinin çıkarlarını korumayı hedeflerler.


Bu anlamda “halkın ulusalcılığı” , emperyalist uzantıları, işbirlikcileri , ajan -provokatörleri “ırkdaş” görüp dışlamayan, bu nedenlede pratik sonuçta emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden işbirlikci sahte milliyetcilerin, halkı bölüp birbirine karşı düşürme amacını güttükleri ırkcı etnik-miliyetciliğe, ve dolayısıyla da EMPERYALİZME , ve onların işbirlikcilerine karşı bir tehditdir.

Ulusalcıların gündemi ülke üzerinde oynanan emperyalist oyunlar, saldırılar , ülkenin pazarlanması, AB ye peşkeş çekilmesi vb emperyalizme karşı mücadelede odaklanır. Yani “bağımsızlık” mücadelesidir. Bu gündemi değiştirecek, kardeşi kardeşe düşürecek teori ve pratiklerin içine girmek , bu tür oyunlara düşmek tamda emperyalistlerin planladığı tuzağa düşmekle sonuçlanacaktır.

Ulusalcılara karşı olan Üçüncü grup teori olarak emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eden, pratiktede yüzlerce örnekleri ile emperyalist ajanlarla dolu açık Troçkistler ve Troçkizme karşı olduğunu iddia eden, yada olduklarının farkında bile olmayan gizli Troçkistler.

Çok ilginçtir emperyalistlerin gönüllü/ açık teorisyenleri Marks ın “ işçilerin ana vatanı yoktur” sözünü bütünden, hatta paragrafdan kopartarak alarak Sol a saldırmışlardır, Gönülsüz/ gizli teorisyenleride aynı şekilde bir tavır alarak “Sol” ! u emperyalistlerin çıkarına savunmuşlardır. Herkesin Marksın yazısını okuma olanağı olmadığı için, hele yazanın isminin başında Prof, General, Dr vs gibi etkileyici bir apolet varsa okuyucu asıl kaynağı okumaya gerek görmeden, yazılanı kabullenmiştir. Halbuki Marks o sözün hemen devamında “”işçi sınıfı , herşeyden önce, siyasal gücü ele geçirmek, ulusun önder sınıfı durumuna gelmek, bizzat ulusu oluşturmak zorunda olduğuna göre, kendisi, bu ölçüde, ulusaldır, ama sözcüğün burjuva anlamında değil” der.

Şimdi Marksist ustalardan bir sürü alıntılar yapmaya gerek duymuyorum. Çünki onların ne Marksist olduklarına, ne de iyi niyetli olduklarına inanmıyorum. Bu konuda gerek “Ana Vatanın Savunulmas Üzerine”, gerekse “Emperyalist savaşa karşı alınacak tavır üzerine” başlıklı yazı dizilerinde yeteri kadar alıntılar yaptım. Ayni şekilde “”AB cilik SOLculuk mu, Emperyalist uşaklıkmı, yoksa , “ ahmakça darkafalılık” mı?”” başlıklı yazı da onlara hitab eden, ve bolca Marksist alıntılar olan bir yazı.

Bu gruptakiler “BATI HAYRANI” ı oldukları , ve artık emekci halktan ümitlerini kestikleri için , her geçen gün faşizme doğru yol alan “batı demokrasisi”! ni tek çare olarak gören ve halka çözüm olarak sunan, ama bunun bile Türkiyede gerçekleşemeyeceğine inanan, bu nedenle de Türkiyenin AB emperyalistlerinin bir sömürgesi haline gelmesini ateşli bir şekilde savunan Sol! cular. Bunu savunurkende tabiki yüzlerinde artık transparent olan Marksist maskenin arkasındakinin görünmesini engellemek için “enternasyonalizm” le buğulandırmaya çalışmak zorunda kalıyorlar.

Marksın o yukarda alıntıladığım paragrafda es geçtikleri””.... bizzat ulusu oluşturmak zorunda olduğuna gore…”” sözleri, Engelsin “”Ulusularası işçi hareketi sadece “bağımsız uluslar arasında mümkündür” sözleri, Lenin in “Kapitalizm altındaki bir Avrupa Birleşik Devletleri, sömürgeleri paylaşma anlaşmasıyla birdir” sözleri, Zhdanovun Günümüz emperyalizmi nin “küresellik” ideolojisi kendi ırkcı ulusalcılıklarının diğerlerini küçümsediği , dışladığı, aşağıladığı burjuva “ulusalcılığı”dır sözleri ve yüzlerce sıralayabileceğim Marksist ustaların sözleri çok açık ve net bir şekilde ana vatanın savunulması ve iktidarı işbirlikcilerin elinden alma temelinde olan Ulusalcılığı reddetmenin, ve Globalizmi savunmanın Marksizm olmadığını ortaya koyuyor.

İşbirlikci-ulusalcılık, onların sunduğu etnik-milliyetcilik, sol adına “globalizm” anti-emperyalist olamaz. Ne PKK nın ve onun çizgisindeki partilerin işbirlikci ulusculuğu, etnik milliyetciliği, ne MHP nin anti-ulusculuğu ve etnik-milliyetciliği, ne CHP nin, AKP nin ÖDP nin vb Globalizmi, Anti-Emperyalist olamaz. Kimisi özünde, diğerleri pratik sonuçta emperyalizmin çıkarlarına hizmet etme ortaklığında buluşacaklardır.

Sonuç olarak “halk ulusalcılığı” dediğimiz ULUSALCI larla, “diğerlerinin” arasındaki fark anti-emperyalist olmakla olmamak arasındaki farkdır.


Erdoğan Ahmet
6 Şubat 2007

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.