SINIF MUCADELESINDE ETIK
Response to a bragging critique on my essay “Ethics in Class Struggle”
Evrensel ve Hizbullahla Yapilan Roportaj ve eleştiriler üzerine
Globalleşen dünya ekonomisinde “etik “üretim araçlarına sahip olanların üretici güçler arasındaki ilişkilerdeki eşitsizliğin bir yan ürünü olması dışında, bu eşitsizliğin pekiştirilmesinde uygulanan pratiklerin kılıfının hazırlanmasında kullanılan hipokratlığın bir ürünüdür.
Kısacası hakim sınıfların kendi aralarındaki ilişkilerindeki “etik” anlayışı ve pratiği ile, onların işçi ve köylü sınıfı ile aralarında olan ilişkilerindeki “etik” anlayışı ve pratiği farklıdır. Çünkü onlar “sınıf mücadelesinin” varlığının ve bunun sadece “parlamento” sorunu değil bir “savaş” olduğunun bilincindeler. Savaş döneminde “etik” içe dönük uyulması, dışa dönük çiğnenmesi gereken kurallardır.
“…bir çok kahramanlar gerçek ahlak ağız kavgası yaparken …….…sadece bilinci başlangıç noktası olarak aldığı için, ahlaki filozofiyle sonuçlandı,”” Marx Engels
Etik, yada kurumsal “Ahlaki Prensip” ve Kuralları oluşturan, bunları evrenselleştirenler kimlerdir sorusuna cevap verdikten sonra bu etikleri oluşturanların emperyalistler ve ezilen halklar genelinde, sınıf mücadelesi özelinde tarih boyu nasıl ve kimlerin çıkarına kullandıklarına da cevap vermemiz gerekir.
Kendi oluşturdukları etikleri hemen her zaman çiğnediklerini gazete okuyan, haberleri dinleyen, düşünebilen ve yorum yapabilen her birey rahatça görebilir. Irak savaşının kılıflarından, Lübnan'a saldırı ve işgale, işlenen savaş suçlarına kadar güncel olan olaylar bunun en güzel örnekleridir.
Doğru ve yanlışın zıtlığı, yani neyin yanlış neyin doğru olduğu olduğu, Marx a göre “iyi ve kötünün zıtlığı” diyalektik değil sadece Burjuva etiğin bir esrarıdır.
Bu kapitalist sistem içinde evrenselleşmiş kurumsal etikler, işçi sınıfının ve köylünün, ezilen halkların etikleri değil, emperyalistlerin düşünce ve tavır üretiminde uyguladıkları her türlü sahtekarlıkları “adil ve gerçek” olarak satma kılıfıdır. Emperyalizme karşı mücadele sadece politik alanda değil, emperyalizmin dünya halklarının köleleştirme yolunda pratik içine girdiği HER ALANDA olması gerekir. Emperyalizme karşı "Melek gibi " , `saf ve temiz` , `hilesiz hurdasız,` bir mücadele peşindeysek yanmışız.
Olaylara `takımsal` anlayışları aşarak, sınıfsal ve sınıf mücadelesi açısından yaklaşmamız gerek.
Eğer bu yazı sonucunda sol dan nefret eden 1000 averaj dindar işçi yada köylü den 100 tanesi bu yazıyı okuyup Deniz Gezmişlere sempati duymaya başladıysa, arasına girip aylarca ve hatta senelerce kazanma çabası bile verilse kazanılma imkânı olmayan insanları bir makale ile beş dakikada en azından saflara ilk adımı attırmış oldu...
Şimdi böyle bir SONUÇ KİMİN , hangi safların ÇIKARINA bir SONUÇ?
Bunun `Dezenfarmosyon` olduğunu (olsun yada olmasın) belirtmek kimlerin , hangi safların ÇIKARINA bir SONUÇ yaratır?
"""Emperyalistlerle ezilen dünya halkları arasındaki politik ve askeri alanda devam eden mücadelenin sosyal ve psikolojik alanı olan “düşünce , görüş ve tavır” oluşturma, değiştirme ve belirleme, günümüzde Emperyalistlerin üzerinde araştırmalar yaptığı ve yoğun bir şekilde pratiğe döktüğü ve bu “alanı” politik ve askeri savaşın hayati ve vazgeçilmez bir parçası haline getirdiğini görüyoruz....................uzun yıllar süren “psikolojik savaş” ın etkisi; " belirleyici olan sonucu yaratan “HAREKET” değil, sonucu yaratan “ARAÇ” tir" anlayışı, hemen hepimizde, bu yeni “düşünce, görüş ve tavır “ yaratma provokasyon ve propogandalarina “temel” i oluşturmuş durumda..""" Psikolojik savaş, düşünce görüş ve tavır belirleme, yazısından.
Bu anlamda, Emperyalizmin bu psikolojik savaşına seyirci kalmakla, Emperyalizmin askeri savaşına seyirci kalmak arasında "savaş" anlamında pek fazla fark yok. Emperyalizme karşı mücadele, onun yarattığı bütün `silahları ve yöntemleri 'ona karşı kullanmadan başarıya ulaşamaz. Filistin'de Filistinlilerin sadece elindeki sapanla, elinde Kaleshnikof olan İsrailli askere karşı savaşması ve bu savaştan olumlu sonuç beklemesine benzer. Mücadelenin `şerefli` ve "onurlu" olması mücadelenin 'içeriği' ve ulaşılmak istenen "sonuç" la ilgilidir, bu amaca ulaşmak için kullanılan araç ve yöntemleri bu terimlerle ifade etmek, burjuva anlayışın pratikte yansımasıdır.
Evrensel ve Hizbullahla Yapilan Roportaj ve eleştiriler üzerine Anlamları birbirine karıştırılmış olan “Etik”, “Değer” ve “Ahlak” ne kadarda aynı gibi görünselerde ve birbirleri ile bağlantılı olsalarda, birbirinden farklı kavramlardır. Savaşa karşı olmak yada olmamak bir “değer” anlayışıdır, Savaşta yaralıyı öldürmek yada öldürmemek “etik” bir sorundur, savaşın yarattığı ortamdan yararlanıp çalmak, ırza geçmek vb “ahlak” sorunudur.
Devrimci Demokratların “etiği”, taktiksel alanda bile taviz verilmeyecek etiklerdir. Ama burjuva “etiği “mücadele çıkarları doğrultusunda her gerektiğinde çiğnenmesi ve tanınmaması gereken etiklerdir. Bu anlamda uygulanacak “taktikler” burjuva etiği sınırları içerisinde olamaz.
"Engels, ...... burjuvazinin yasaları çiğnemesinden sonra bizim de yasaları çiğnememiz gereğine değinerek, "İlk silahı patlatan siz olunuz bay burjuvalar!"diye yazıyordu. İçinde bulunduğumuz bunalımlar, burjuvazinin, bütün ülkelerde, en özgür ülkelerde bile, yasaları ayaklar altına aldığını göstermektedir;.. "" lenin Sosyalizm ve savas
Devrimci Demokratların “etiği”, taktiksel alanda bile taviz verilmeyecek etiklerdir. Ama burjuva “etiği “mücadele çıkarları doğrultusunda her gerektiğinde çiğnenmesi ve tanınmaması gereken etiklerdir. Bu anlamda uygulanacak “taktikler” burjuva etiği sınırları içerisinde olamaz.
"Engels, ...... burjuvazinin yasaları çiğnemesinden sonra bizim de yasaları çiğnememiz gereğine değinerek, "İlk silahı patlatan siz olunuz bay burjuvalar!"diye yazıyordu. İçinde bulunduğumuz bunalımlar, burjuvazinin, bütün ülkelerde, en özgür ülkelerde bile, yasaları ayaklar altına aldığını göstermektedir;.. "" lenin Sosyalizm ve savas
Emperyalistlerin işine yarayan, onlara hizmet eden dezenfarmosyon` konularinda daha uyanık olunmalı... ve bu dezenfarmosyonları ortaya dökerek yada eğer bunu onlara karşı kullanma olasılığı varsa kullanarak, Anti emperyalist mücadeleye zararlı değil yararlı hale dönüştürmeli...
“” bizim etiğimiz tamamıyle işçi sınıfının sınıf mücadelesi çıkarları doğrultusundadır. Bizim etiğimiz işçi sınıfının sınıf mucadelesinin çıkarlarından kaynaklanır." Lenin
Globalleşen dünya ekonomisinde “etik “üretim araçlarına sahip olanların üretici güçler arasındaki ilişkilerdeki eşitsizliğin bir yan ürünü olması dışında, bu eşitsizliğin pekiştirilmesinde uygulanan pratiklerin kılıfının hazırlanmasında kullanılan hipokratlığın bir ürünüdür.
Dünya halklarını köleleştiren, işçileri sömüren, köylüleri topraksızlaştıran, milyonlarca insanı katleden sınıfın “ahlaki prensip ve kuralları” olduğunu , onların böylesine kurallar oluştursa bile bu kurallara uymaları olasılığına inanmak, onlardan bu kurallara uymasını beklemek, ve mücadele bu kurallara uyulması gerektiğini savunmak bir anlamda var olan sistemi savunmakla yada mücadeleyi onların kurallarını belirlediği sınırlar içinde yürütmeyi savunmakla eşdeğerdir.
“İşçi sınıfına bir söylev yazdım…….yalnız … birkaç sözcük ilave etmek zorunda kaldım….”gerçek, ahlak ve adalet”, ancak bunlar zarar veremeyecek şekilde söylevin içerisine yerleştirildi..” Marx
Etiğe, yaklaşım yaparken bunu; her türlü üretim araçlarına sahip olanlarla olmayanlar arasındaki ilişkilerde etik, sahip olanların kendi aralarındaki ilişkilerde etik, sahip olmayanların kendi aralarındaki ilişkilerde etik çerçevesi içinde incelememiz gerek. Yani bahsettiğimiz Burjuva tarafından Burjuvaların çıkarları doğrultusunda yaratılmış Burjuva etiğimi yoksa İşçi sınıfının etiğimi..
Kısacası hakim sınıfların kendi aralarındaki ilişkilerindeki “etik” anlayışı ve pratiği ile, onların işçi ve köylü sınıfı ile aralarında olan ilişkilerindeki “etik” anlayışı ve pratiği farklıdır. Çünkü onlar “sınıf mücadelesinin” varlığının ve bunun sadece “parlamento” sorunu değil bir “savaş” olduğunun bilincindeler. Savaş döneminde “etik” içe dönük uyulması, dışa dönük çiğnenmesi gereken kurallardır.
“…bir çok kahramanlar gerçek ahlak ağız kavgası yaparken …….…sadece bilinci başlangıç noktası olarak aldığı için, ahlaki filozofiyle sonuçlandı,”” Marx Engels
Etik, yada kurumsal “Ahlaki Prensip” ve Kuralları oluşturan, bunları evrenselleştirenler kimlerdir sorusuna cevap verdikten sonra bu etikleri oluşturanların emperyalistler ve ezilen halklar genelinde, sınıf mücadelesi özelinde tarih boyu nasıl ve kimlerin çıkarına kullandıklarına da cevap vermemiz gerekir.
Kendi oluşturdukları etikleri hemen her zaman çiğnediklerini gazete okuyan, haberleri dinleyen, düşünebilen ve yorum yapabilen her birey rahatça görebilir. Irak savaşının kılıflarından, Lübnan'a saldırı ve işgale, işlenen savaş suçlarına kadar güncel olan olaylar bunun en güzel örnekleridir.
Doğru ve yanlışın zıtlığı, yani neyin yanlış neyin doğru olduğu olduğu, Marx a göre “iyi ve kötünün zıtlığı” diyalektik değil sadece Burjuva etiğin bir esrarıdır.
Bu kapitalist sistem içinde evrenselleşmiş kurumsal etikler, işçi sınıfının ve köylünün, ezilen halkların etikleri değil, emperyalistlerin düşünce ve tavır üretiminde uyguladıkları her türlü sahtekarlıkları “adil ve gerçek” olarak satma kılıfıdır. Emperyalizme karşı mücadele sadece politik alanda değil, emperyalizmin dünya halklarının köleleştirme yolunda pratik içine girdiği HER ALANDA olması gerekir. Emperyalizme karşı "Melek gibi " , `saf ve temiz` , `hilesiz hurdasız,` bir mücadele peşindeysek yanmışız.
“…..ilerleme doğrultusunda yardımcı olacak herşeyi desteklemelidir., ve (sırtında) bezdirici ahlaki vicdan vagonu olmamalıdır”” Marx Engels
Emperyalizme karşı mücadeleyi ve safları, kontrol altında olduğu sürece, güçlendirecek her taktik,
uygulanması gereken bir taktiktir. Bu bir sınıf mücadelesi. Nasıl ki bizler Emperyalistlerin demagoji ve hipokratlıklarını, dezenfarmosyonlarini bulup çıkarmak ve deşifre etmeyi, onlara karşı mücadelede kaçınılmaz bir görev olarak görüyorsak, yada görmemiz gerekirse, ayni şekilde onlarında doğruyu bile saptırmaları , yanlış ve etiklere uygunsuz göstermeleri kaçınılmazdır..
uygulanması gereken bir taktiktir. Bu bir sınıf mücadelesi. Nasıl ki bizler Emperyalistlerin demagoji ve hipokratlıklarını, dezenfarmosyonlarini bulup çıkarmak ve deşifre etmeyi, onlara karşı mücadelede kaçınılmaz bir görev olarak görüyorsak, yada görmemiz gerekirse, ayni şekilde onlarında doğruyu bile saptırmaları , yanlış ve etiklere uygunsuz göstermeleri kaçınılmazdır.. Bu anlamda Eger `Evrensel` bunu düşünerek ve bilerek yaptıysa (ki buna evet demesini bekleyemeyiz) Sendika org un yapmış olduğu (bana göre) yanlış. Ama Evrensel bunu araştırmadan ve bilmeden yaptıysa, ve sonuçta gerçekten bu `dezenfarmosyon` ise, emperyalistlerin ve onların uşaklarının ellerine malzeme vermiş olduğu için yaptığı yanlış... Belirleyici olan , pratik sonuçta üretilen düşüncenin ve tavrın, yani ÇIKARın kimlerin yararına olduğudur. Emperyalistlerin mi yoksa Anti emperyalistlerin mi.
Olaylara `takımsal` anlayışları aşarak, sınıfsal ve sınıf mücadelesi açısından yaklaşmamız gerek.
Eğer bu yazı sonucunda sol dan nefret eden 1000 averaj dindar işçi yada köylü den 100 tanesi bu yazıyı okuyup Deniz Gezmişlere sempati duymaya başladıysa, arasına girip aylarca ve hatta senelerce kazanma çabası bile verilse kazanılma imkânı olmayan insanları bir makale ile beş dakikada en azından saflara ilk adımı attırmış oldu...
Şimdi böyle bir SONUÇ KİMİN , hangi safların ÇIKARINA bir SONUÇ?
Bunun `Dezenfarmosyon` olduğunu (olsun yada olmasın) belirtmek kimlerin , hangi safların ÇIKARINA bir SONUÇ yaratır?
"""Emperyalistlerle ezilen dünya halkları arasındaki politik ve askeri alanda devam eden mücadelenin sosyal ve psikolojik alanı olan “düşünce , görüş ve tavır” oluşturma, değiştirme ve belirleme, günümüzde Emperyalistlerin üzerinde araştırmalar yaptığı ve yoğun bir şekilde pratiğe döktüğü ve bu “alanı” politik ve askeri savaşın hayati ve vazgeçilmez bir parçası haline getirdiğini görüyoruz....................uzun yıllar süren “psikolojik savaş” ın etkisi; " belirleyici olan sonucu yaratan “HAREKET” değil, sonucu yaratan “ARAÇ” tir" anlayışı, hemen hepimizde, bu yeni “düşünce, görüş ve tavır “ yaratma provokasyon ve propogandalarina “temel” i oluşturmuş durumda..""" Psikolojik savaş, düşünce görüş ve tavır belirleme, yazısından.
Bu anlamda, Emperyalizmin bu psikolojik savaşına seyirci kalmakla, Emperyalizmin askeri savaşına seyirci kalmak arasında "savaş" anlamında pek fazla fark yok. Emperyalizme karşı mücadele, onun yarattığı bütün `silahları ve yöntemleri 'ona karşı kullanmadan başarıya ulaşamaz. Filistin'de Filistinlilerin sadece elindeki sapanla, elinde Kaleshnikof olan İsrailli askere karşı savaşması ve bu savaştan olumlu sonuç beklemesine benzer. Mücadelenin `şerefli` ve "onurlu" olması mücadelenin 'içeriği' ve ulaşılmak istenen "sonuç" la ilgilidir, bu amaca ulaşmak için kullanılan araç ve yöntemleri bu terimlerle ifade etmek, burjuva anlayışın pratikte yansımasıdır.
ortada düpedüz bir şarlatanlık, başkasının ağzından komünistlere ve marksistlere ders verme girişimi var, siz hala devrim etikten falan bahsediyorsunuz. utanç verici bir durum var ortada, bir araya gelen iki lümpenin masa başı gazetecilik yaparak bütün türkiye solunu aldatabildiğini ve dünyada itibarını bir anda sıfıra indirebildiğini gösteren mide bulandırıcı bir olay bu...
YanıtlaSilRöpörtaj Yazısını bir daha okudum
YanıtlaSil1-Şarlatanlik ne anlamda kullanıyorsunuz bu konuda bilmiyorum ama bu yazıda gordüğüm "bir propoganda", yazının içeriğine baktığımızda da kimin propogandası olduğunu, bunu okuyan okuyucularda bırakacağı intibaların ne olabileceği temelinde görebiliriz.
2- Komunistlere ve Devrimcilere ders verme girişimi var diyorsunuz..
Yazıda böyle bir şey görmedim ama madem konu ettiniz Türkiyede var olan gerçekle Hizbullahın Lübnanda ki gerçeğini karşılaştıralım. 1982 de Halkın içinden gelmiş, İsrail işgaline karşı savaşmış, halkla bütünleşmiş, onları "koyun gibi görme yerine" onların bir parçası olmuş, gidip oraya buraya bombalı pankartlar asma yerine, fakir halkın evine gidip evini tamir etmiş, eylemlerde kaza ile suçsuz insanları yaralama yerine, evlere kazadar doktorlarını gönderip halkın sağlığıyla ilgilenmiş, açın karnını doyurmuş, susuza su vermiş, o halka saldıranlara da cevap vermiş...Yani halkın acil taleplerini yerine getirmiş ve önderlik hakkını kazanmış.
Bilmem ne dersiniz alınması gereken ders varmı bunda?
3- Siz hala devrim etikten bahsediyorsunuz...
Yoo ben devrim etikten bahsetmedim, etiğin Burjuva etiği olduğunu söylüyorum..
4- Utanç verici bir durum...
Kimin gözünde utanç verici? Henüz bunun "yalan " olduğu kanıtlandımı yoksa at çamuru izi kalır burjuva oynumu?
5- Türkiye solu nasıl aldatılmış? Adam Deniz Gezmişler Lübnanda İsrail işgaline karşı Lübnan halkının saflarında döğüştler,onlara saygı duyuyorum dediği için mi? Bunu onun demesine gerek yok Lübnan halkı bunun bilincinde yani YALAN DEĞİL ki aldatılmış olalım..
6- Türkiye solunun Dünyadaki itibarı bir anda sıfıra inmiş...
Türkiye solundan haberdar olmayanlar, Türkiye Devrimcilerinin 1960 larda İsraile karşı Lübnanda savaşmış olduğunu bilmeyen yüzbinlerce, belki milyonlarca insan bunu öğrendi..
Olaylara Subjektif değil objektif bakmak gerek.. Bu haber bilinçli yada bilinçsiz, uydurma yada gerçek tam tersine Türkiye devrimci hareketinin tanınmasına neden oldu..
Sonuçta eğer haber "yanlışsa" emperyalistlerin kabuslarını canlandırdı, ve ders çıkarılması gereken, hem olumlu hem olumsuz bir örnek oldu
Eğer doğruysa üstteki artı propoganda ve haber in günümüzde nasıl iç içe geçmiş olduğunun en güzel örneğini görerek bu konuda daha ileri adımlar atılması gerekliliğini görmüş olduk..
Aslında bu olay sol yada sağdan çok emperyalistlerin midesini bulandırdı..
tabiki bu sadece kişisel bir görüş. Ayni şekilde bu haberı yalanlayan kaynağın
Gilbert Achcar gibi , Huntingtonun `Clash of Civilization` teorisine karsi cikarak , ama devaminda `" Clash of Barbarism" teorisiyle gene ,ozunde dunyadaki ezilen halklarla emperyalistler arasindaki mucadeleyi saptiran bir yaklasimi olan , , Irak taki secimleri destekleyen, Israilin Lubnana saldirisinin `maceraci` hizbullah tarafindan provoke edildigi gorusunde olan, ve "ilericiligi" batili olmakla ozdeslestirip, `western values` , " bati Degerleri" nin saksakciligini ve borazanciligini yapan birinin olması da biraz düşündürmeli
ya saçmalama kardeşim, o zaman biz de masa başına oturalım, Nasrallah'la röportaj yaptık "Mahir Çayan çok büyük bir devrimcidir, Türkiye burjuvazi asalak, emperyalizmin uşağıdır" dedi diye uydurma yazalım aklımıza geleni, bu sözler doğru diye yaptığımız şarlatanlık olmasın. İnsanları enayi yerine koymak denir buna, böyle kimsenin size saygısı kalmaz, gerçek devrimcilerin itibarlarını da istismar etmektektir bu, boşuna lümpenliği boş lafla örtmeye kalkmayın.
YanıtlaSilBiz gençken 68li ağbilerimiz bizlere "hep Devrimci ahlak" ve "Devrimci tavır" konusunun gerek halkla bütünleşmede ve gerekse Devrimciler arası ilşkilerde hayati önem taşıdığını söylerler ve seminerler verirlerdi. Biz bu ahlakla ve o zor şartlarda mücadele vermiştik.
YanıtlaSil1970 le 80 arası Türkiyenin bir çok yerinde bulundum ve hemen her gruptan Devrimcilerle sohbetim oldu. Bu dönem içerisinde ne birisinde Lümpence bir laf duydum ne de öyle bir karşılık verdim.
Bize söylenen bir şey daha vardı, küçük burjuva lümpen birini Devrimci saflara kazanmak için harcayacağın zamanı işçiyi köylüyü kazanmağa çalış, çünki diğerine harcadığın zaman mücadelede boşa harcanmış bir zamandır..
"Gerçek Devrimci" Lümpen olmaz..Özellikle diğer devrimcilere karşı Saygılıdır..Kullandığı kelimelere dikkat eder. Bilmiyorsa susar dinler, okur, araştırır öğrenir, biliyorsa anlatır. "Bu Böyledir işte" deyip kestirip atmak küçük burjuva bir tavırdır. "Neden öyle olduğunu" da açıklaması gerekir.
Devrimci ahlak ve tavırın dışına çıkan insanlar ne kadarda ben devrimciyim dese, hatta "gerçek " devrimciyim dese, Devrimci olamaz, Küçük burjuva Lümpenliğin dışına çıkamaz.. ve eğer kendini düzeltemezse provokatör ve ajan olma adayıdır, çünki bu karakterlere sahiptir.
Gerçekten doğru söylemişler.. Simdi bakıyorumda Devrimcilere artık hakim sınıfların saldırmasına gerek yok, devrimcilik adına bunu yapan takımcı lümpenler dolmuş...
Yazık...umarım bu boşa harcanmış bir zaman olmaz...