Header Ads

Header ADS

Psikolojik savaş, düşünce görüş ve tavır belirleme

Lübnanda Türk askeri olasılığına kısa bir bakış

Emperyalistlerle ezilen dünya halkları arasındaki politik ve askeri alanda devam eden mücadelenin sosyal ve psikolojik alanı olan “düşünce , görüş ve tavır” oluşturma, değiştirme, ve belirleme, günümüzde Emperyalistlerin üzerinde araştırmalar yaptığı ve yoğun bir şekilde pratiğe döktüğü ve bu “alanı” politik ve askeri savaşın hayati ve vazgeçilmez bir parçası haline getirdiğini görüyoruz.

Fotoğraf makinalarının, kameraların, gazetecilerin yaygın olmadığı, dönemlerde katliamlarını ve provokasyonlarını rahatça gizliyebilen emperyalistler, bütün baskı ve öldürmelerine rağmen geçen yüzyılda işledikleri katliamları gizliyemediler. Geçmiş hatalarından her zaman ders çıkaran (ama ırkçı kibirlilikleri yüzünden her zaman ayni batağa düşen) emperyalistler tekelleri altındaki medyayı globalleştirerek ve gazetecileri kendi askerleri yanında kontrol altında tutarak katliamlarını gizlemeye çalıştılar. Katliamlarının ve provokasyonlarının kaza ile bile olsa görüntülenmesini engellemek için kendi kontrölleri dışında kalan haber görevlilerine hayatı zindan etmekten kaçınmayan ve hatta onları kurşunlayan, kurşunlatan emperyalistlerin pratikleri sonucu sadece Irakta 49 haber görevlisi hayatını kaybetti. Ama provokasyonlar olmasada, katliamları gizlemekte genede istedikleri gibi başarılı olamadılar.

Tarih boyu Politik ve askeri savaşın ayrılmaz bir parçası olan provokasyonlar, günümüz medyasının bir psikolojik savaş aracı olarak kullanımıyla bütünleştirilmesiyle, sadece savaşın olduğu sınırlar içindeki kitleleri (düşmanı) böl-parçala-birbirine düşür amacını hedeflemekle kalmamış, savaşın sınırlarınıda aşarak dünya kamu oyunda kendi çıkarları doğrultusuna “düşünce, görüş ve tavır” yaratmayı hedeflemiştir.

Bir anlamda zaten yıllardır süren psikolojik savaşın, özellikle “batı” ile kaynaşımı yoğun olan ülke insanlarında, bu “düşünce ve tavır” anlayışının temelin oluştuğunu ve yenilere “hazır” olduğunu, günümüzde Afganistan, Irak ve en yakın Lübnan olaylarında, ve bu olaylar üzerinde özelde Türkiyedeki her alandan insanın verdiği reaksiyonlardan görebiliriz.

Bu reaksiyonlara örnekler vermeden önce bahsettiğim, yaratılmış “temel anlayış” üzerine durup, konuya biraz daha açıklık getirelim.

Kapitalismin kaçınılmaz sonucu olarak insanlar arası ilişkiler, “materyal” ler arası ilişkilere dönüştü. Bireyin “kim” olduğu, bireyin “nelere” sahip olduğu ile belirlenmeye başladı. Modernlik kişinin kendisiyle değil, kişinin sahip olduğu ve/veya giyindiği marka ile ölçüleğe başladı. Yani materyal e “sahip olanlar” modern, “sahip olmayanlar” degil.


Buna global ve politik açıdan baktığımızda , “az gelişmiş” ırk/millet leri yaratarak, bunları “yönetmesi” gereken kendilerine ait olan , “üstün ırkı” yaratan Emperyalistler bu sömürü ve soygunları süreci içerisinde Sahip olanlar ve sahip olmayanlar zıtlığını, bir anlamda kapitalist dönemin “medeni olanlarla”, “az gelişmiş, “barbarlar” karşıtlığınıda yaratdı.

“Sahip olanlar”ın sahip oldukları teknolojik araçın kullanımının ulaştığı SONUÇ ne kadarda kötü olursa olsun, “sahip olmayanların” elinde olan ilkel araçlarla ulaştığı AYNI SONUÇ un kitlelerdeki etkisi daha olumsuz oluyor ve kitlelerin “görüş ve tavrı” ayni sonuca farklı yaklaşımda oluyor.

Yani belirleyici olan sonucu yaratan “HAREKET” değil, sonucu yaratan “ARAÇ” anlayışı uzun yıllar süren “psikolojik savaş” ın etkisi hemen hepimizde, bu yeni “düşünce, görüş ve tavır “ yaratma provokasyon ve propogandalara “temel” i oluşturmuş durumda..

Örneğin hangimiz bir insanın kafasının bıçakla, yada kılıçla kesilmesini ve öldürülmesini seyredebiliriz? Ve buna “barbarlık” demeyiz? Bu barbarlık çünki kullandığı “araç” modern değil, ilkel.!

Ama bir adamın kafasına on tane kurşun sıkılmasını çok insan seyredebilir, belki vahşetle, ama buna karşı gösterilen reaksiyon, ilkel olan a gösterilen reaksiyonla aynı değildir.

Bir asker eve girip 14 yaşındaki kızı iğfal edip annesini , babasını , kardeşlerini ve sonrada kızı kursun yagmuruna tutarak öldürüyor. Kurşunlanmış resimlere baktığımızda
ne kadar da nefret edici (özünde barbarlığın en alası) olmasına rağmen, eğer o kızcağız bir yolunu bulup o askerin kafasını taşla param parça etmiş olsa (muhakkaki olayın nedenini kimse anlatmaz, ve hikayeyi bilmiyeceğiz) ,
sadece kafası tasla ezılmis resime baktığımızda ki reaksiyonumuz, gene KULLANILAN ARAÇla orantılı olarak farklı olacaktır. Yani ÖLDÜRMEDE kullanılan ARAÇ, olayın BARBARlık olup olmadığında belirleyici etken oluyor.

En son bir örnek olarak Arabistan, yada başka bir ülkede ölüm cezalarının KILIÇLA olmasını “barbarlık” olarak nitelerken, ölüm cezasının elektrik sandalyesinde uygulanması, “medeniyet”in , ve bu ölüm cezasının ailece seyredilebilmesi “medeni olmanın” bir parçası olabiliyor.

Özellikle batıda ve batı ya yakınlığı olan ülkelerde Aynı sonucu veren HAREKETİN, hangi ARAÇ kullanıldığına bağımlı olarak farklı reaksiyonlar, görüşler ve Tavırlar oluşturması bu yıllar süren psikolojik savaşın bir ürünüdür. Batı her konuda olduğu gibi bu konudada kendini aklamayı becermiştir.

Irak ta gelişen olaylar Politik ve askeri savaşın ayrılmaz bir parçası olan provokasyonların, medyanın bir psikolojik savaş aracı olarak kullanımıyla bütünleştirilmesi, ve bu yaratılan anlayışın, provokasyonların başarıya ulaşmasındaki etkisinın en çarpıcı örneğidır.

Irak işgalinin ilk dönemlerinde bir sürü kaçırılan sivillerin kamera önünde gırtlaklarının kesilmesi, ve buna karşı oluşan “tüyler ürpertici”, farklı tepki ve reaksiyonlar, bu yaratılmış olan “düşünce, görüş ve tavır almanın” bir örneğidir. Bombalanan, yanan , 16 mm lik mermilerle vucudu param parça olan insanların resimlerinin büyük ülçüde kitlelerin gözünden uzak tutulduğu bu dönemde hemen her ülkede “allah belasını versin bu barbarların” diyen insanların sayısı hiçte küçümsenmeyecek sayıda olmasına neden olmuştur. Bu provokasyonlar ve senaryolar “ırak içi kitlelere dönük” olmaktan daha fazla, Irak dışı kitlelere dönük olmuştur. Bu şekilde “ medeniyetin” , “Barbarlara “ medeniyet getirme İşgali, onun “insancıl ve medeni” temelde nedenleri olduğu kılıfı ve onaylanması hedeflenmiştir.

Bu arada on binlerce insanın bombalar altında öldürülmesi her ne kadarda nefret ve kınanma ıle karşılaştıysada geniş kitlelerce en fazla “ bu savaştır ve savaşın acı ama kaçınılmaz sonucudur” düşünce görş ve tavrını aşamamış, “ barbarlık” damgasını vurmamıştır.

Kuram ve kavramların çıkarlar doğrultusunda durmadan değiştirildiği ve psikolojik savaşın bir parçası haline getirildiği günümüzde “uçaktan atılan modern bombaların” örneğin Afganistanda binlerce insan öldürmesine, ve yıllar sonra hala çocukların bırak sakatı, çocuğa ve insana benzemez şekilde bir yaratık olarak doğmalarına neden olmasına rağmen “barbarlık” olarak nitelenmemesi, ama bir Afganın bir insanın kafasını keserek öldürmesinin “ barbarlık” olarak nitelenmesi, Az gelişmiş lerle bunları yönetmesi gereken Gelişmişlerin, modern ARAÇLARA sahip olanlarla, sahip olmayanlar, ve devamında modern aracla ulaşılan sonucun “Barbarlık “ olmayacağı “görüş ve anlayışın” yaratılmasının bir sonucudur.

Buna benzer bir sürü örnekler verilebilir. Mesela batının, onların devletinin ve askerinin kesinlikle “terrörist” olamıyacağı gene kullanılan ARAÇ larla ve onların “medeni olmayanların” karşıtı “medeni” olma ırkçı görüşleriyle bağlantılı olarak yaratılan bir görüşdür

Sonuçta “kimlik” sahip olduğu materyallere, ve bu materyalin gene kendileriyle bağlantılı olarak, “modern” liğine bağlı olarak açıklanmakta, ve alınan pratiklerin “sonucu” da bu materyallerin “modernliği” ile değerlendirilmekte. Eğer bu konuda çıkmaza çıkarlarsa bu sefer gene temel ırkçı görüş olan “medeni”ler ve “ azgelişmiş” ler ikilemi ile değerlendirmeye geçebilirler.
Lübnanda Türk askeri olasılığına kısa bir bakış
Güncel ve önemli olan Türkiyenin Lübnana Asker göndermesi olasılığını ve orda olabilecekler konusunda ,yukarda bahsettiğimiz temelde yaratılmış olan “düşünce, görüş ve tavır” la bağlantılı olarak fikir yürütelim.

Lübnanla ilgili yazılarımda “Türk askeri giderse Hizbullahla savaşması kaçınılmaz olacak, çünki Lewıs un tanımıyla “Lübnanlaştırılmış” olan Güney Lübnan ortamı emperyalist “provokasyonlara” açık olacakdır.”demiştim.

Bir an dönelim Irak a ve hatırlayalım Türk şoförlerinn kafalarının kamera önünde kesilmesi olaylarına ve Türkiyede yarattığı reaksiyona…..

Hep düşündürmüştür beni “bunu kimler yapıyor” sorusu. İnternetde hemen hemen işgale karşı savaş başlamasıyla beraber açılan ve hala devam eden Iraklı sitelerde hep inkar edildi bunlar ve provokasyon denildi. Sadece adı duyulmamış ve birden ortadan kaybolan “örgütlerle”, Zarqavi örgütü üstlenmişti bunları. Gene iki gün yaptığım araştırmalarda bu olayı kabul eden örgütlerin sivilleri, çarşı ,cami vb bombalama olayları dışında işgale karşı direniş le ilgili hiç bir bağlantılarını ne haberlerde ne de sitelerde rastlayamadım. Kendimi Kamboçyadaki olaylarla ilgili yazılarda buldum, ondan sonra Kore, ondan sonra Sovyetlerin Afganistanı işgal etmeden önce glişen olaylarda, ve en sonunda yakından incelediğim Latin Amerika olaylarına…

Bir devlet gücünün “örgüt kurması “ ve “bir internet sayfası” açması o kadar kolayki..Ve bu örgütün istediğini yapma ve yapabilme imkan ve olanakları…

Lübnan Mossad ından tut her türlü gizli örgütün cirit attığı bir ülke olmanın yanında, artık klasik anlamda merkezi bir gücün olmadığı, çıkarları ve safları birbirlerinde çok farklı grupların olduğu , kısacası her türlü “geçici örgütlerin!” kurulma ve provokasyon amaçları doğrultusunda pratiğe geçirme olasılığının en kolay olduğu bir yer.


Lübnandaki Türk askerlerinin Iraktaki gibi benzer provokasyonlara kurban gitmesinin Türkiyedeki “düşünce ve görüşünün” nasıl değişebileceği ve devamında nasıl tavır alabileceği konusunda fikir yürütmeğe gerek varmı bilmiyorum...

İki yüz askerle katılmayı planlıyan Fransız hükümeti BM in Lübnan kararının askeri güçler ve onların aktif görevleri konusunda dahada netleştirilmesi konusunda BM e baskı yapmakta... Bu netleştirilme Hizbullahın gerekirse zorla silahsızlandırılması “gerekliliğinden” başka bir şey olamaz gibi geliyor bana. Peki bu “netleştirilme” süreci uzayıp, Türkiye asker gönderdikten sonra olma olasılığı varmı? Bu durumda Turkiye askeri gerimi çekecek? Yoksa kapalı kapılar arkasındaki antlaşmalar bumu.?. Artık kendi halkına halkın istekleri doğrultusunda konuşup, masa altından tam tersini yapma antlaşmaları , bütün ülke liderlerinin alışılagelmiş pratikleri...

Bunlar olmasını arzulamadığımız olasılıklar, ama endişemiz ya olursa? Daha doğrusu ya planın içinde bu varsa? Orta Doğu Projesi Planı önceden de Lübnanla ilgili yazılarımda olasılığından bahsettiğim Irak, Lübnan, Suriye ve Trürkye-Iran sıralamasımı?

Her zaman olduğu gibi kitleler ya bekler görür, yada görmemek için harekete geçer...Bundada anti-emperyalist kuruluşlar ya bekler işgal güçleri! kapıyı çalana kadar, yada halkla beraber , halk adına bu kararı verecek olanların kapısını çalar...

Hep beraber “inşallah” olmaz deyip olayları gazete ve Televizyonlardan takip edelim!!! Bakalım ne olacak..

11 Ağustos 2006
Erdogan Ahmet
video

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.