TDKP BİRİNCİ (KURULUŞ) KONGRESİ BELGELERİ -1980 -«MAO ZEDUNG DÜŞÜNCESİ» ÜZERİNE
«Mao Zedung Düşüncesi», günümüz modern revizyonizminin bir değişkeni olan, küçük-burjuva bir teori ve pratiğin ifadesidir. Mao Zedung'un (ve onun fikirlerinin), Cin devriminin gelişme süreci içinde oynadığı rol de bu konumuna uygun olmuştur; Mao Zedung ve onun fikirleri demokratik devrimde tüm tutarsızlıklarına ve yalpalamalarına karşın, objektif olarak ilerici ve devrimci bir rol oynamış, ancak sosyalizm ve proletarya diktatörlüğü karşısında, proletaryanın önderliğini reddeden ve ütopik bir köylü sosyalizmi ve «tüm halkın devleti» sahte hedefi ardında koşan küçük-burjuva bir ideolog (ve ideoloji) olarak, anti-Marksist-Leninist ve burjuva-revizyonist, gerici bir kimliğe bürünerek, adım adım dünya gericiliğine yaklaşmış ve büyük Çin halk devriminin kazanımlarının bir bir yitirilmesine ve sonunda Çin'in bugün geldiği yere, dünya gericiliği ile bütünleşmiş sosyal emperyalist ve sosyal-faşist bir ülke haline gelmesine yolu açmıştır.
Felsefi bir «akım» olarak «Mao Zedung Düşüncesi», Marksist diyalektik ve tarihi materyalizmin genel yasalarını inkar eden ve bunların yerine eski Çin filozoflarının idealist ve ilkel diyalektik yinelemelerinden, Proudho’nun küçük-burjuva anarşist hayallerine kadar ve Narodnizmin ütopyalarından, modern revizyonist ideologların karşı-devrimci, revizyonist yavelerine kadar bir çok düşünce akımlarının» çeşitli öğelerini, Marksizm-Leninizm’in en genel bir takım önermelerinin ve doğrularının ardına gizlemeye çalışan olağanüstü eklektik bir fikirler karmaşasıdır. Bu fikirler karmaşasının ona eklektik bir özellik kazandıran yanları bir tarafa bırakıldığında Mao Zedung'un ve ÇKP'nin pratiğine yol gösteren en belirgin özellikleri Marksist diyalektiğin, inkarın inkarının ve nitelik değişikliklerine yol açan zıtların mücadelesi ve dönüşmesi yasasının, zıtların mutlak birliği ve uzlaşmaz çelişkilerin iradi olarak uzlaşabilir çelişmeler olarak ele alınması temelinde tahrip ve inkar edilmesi; böylece toplumsal gelişmenin devrimler aracılığıyla ve yeninin eskiyi inkar ederek onun yerini almasıyla sürekli akışının yerine, evrimci, durağan, mekanik ve idealist bir tarihsel bakış açısının geçirilmesi ve pratikte kapitalizmin ve burjuvazinin yaşatılmasının teorisinin yapılmasıdır.
Bu konumuna uygun olarak «Mao Zedung Düşüncesine damgasını vuran proletaryanın anti-kapitalist, bilimsel sosyalist bakış açısı değil, ama küçük-burjuvazinin (köylülüğün) soyut bir yoksulluk-zenginlik karşıtlığından kalkınan ütopik ve yararcı bakış açısıdır. Mao Zedung'un bilimsel komünizme inançsızlığı da buradan kaynaklanır.
«Mao Zedung Düşüncesi», proletarya diktatörlüğü, proletarya diktatörlüğü sisteminin kurulması ve yönetilmesinde proletaryanın elindeki en önemli araç olan Parti, proletarya diktatörlüğünün temelini oluşturan halk meclisleri ve sosyalizmin kuruluşunda izlenecek çizgi konularında da Marksizm-Lenini2min karşısında yer alır.
Mao Zedung, partiyi hiçbir zaman işçi sınıfın Marksist-Leninist ideolojisiyle donanmış bir parçası, en yüksek sınıf örgütü ve onun öncü müfrezesi olarak kabul etmedi. O, bunun yerine partiyi, içinde çeşitli ideolojilerin kol gezdiği, proletaryanın sosyalizm ve komünizm için yürüttüğü mücadeledeki irade ve eylem birliğinin sembolü olması yerine, bağrında çeşitli hizipleri barındıran ve bu hiziplerin birbirlerini tasfiye etmesinin bir aracı olarak kullanmaya çalıştıkları; esas çalışma alanını köylülük olarak seçen ve bir parçası olduğu bu «sınıfın» içindeki tüm parçaları ve çelişmeleri yansıtan; burjuvaziyle arasına ideolojik, siyasi ve örgütsel hiçbir bakımdan kesin bir sınır çekmeyen; bütün bu alanlarda bürokrasi ve darbecilikle, liberalizm ve kendiliğindenciliğin yan yana yaşadığı, demokratik merkeziyetçilikten uzak ne idüğü belirsiz bir örgütlenme olarak görmüştür.
Mao Zedung'un «Proletarya Diktatörlüğü» olarak tanımladığı sistem, çok öncelerden beri, küçük-burjuva ideologlar tarafından çelişkili sınıfsal konumların teorik bir yansıması olarak «keşfedilmiş» ve Çin'de Mao Zedung'-dan önce Sun Yat-sen tarafından kurulmaya çalışılan, sözde emek ile sermaye (ve proletarya ile burjuvazi) arasında sağlanacak kalıcı bir uyuma ve bu temelde proletarya, köylülük, şehir küçük-burjuvazisi ve ulusal (orta) burjuvazinin (ve onların siyasi partilerinin) sürekli ittifakına dayanan «bütün halkın» (özünde burjuvazinin) egemenliğini temsil eden devrimci demokratik bir cumhuriyettir. Bu, Marksizm-Leninizm’in proletarya önderliğinde yeni demokratik devrimin üst yapısı olarak savunduğu; özünde proletarya diktatörlüğüne denk düşen, işçi sınıfı, köylülük ve tüm diğer emekçilerin (sömürücü sınıfların ve onların temsilcilerinin dışlandığı) halk meclisleri örgütleri temeline dayanan ve proletaryanın Marksist-Leninist partisi aracılığıyla tek başına yönettiği (ve burjuvazi üzerinde top yekün bir diktatörlük olan) sosyalist bir diktatörlüğe doğru kesintisiz olarak gelişen devrimci demokratik diktatörlükten özü ve sınıfsal karakteri bakımından farklıdır. Nitekim Mao Zedung, Çin'de devletin emekçi halk meclisleri temeline dayanmasını sürekli reddetmiş, bunun yerine içinde burjuvazinin «üç üçte bir sistemi» uyarınca sürekli temsil edildiği örgütleri savunmuş ve bunları örgütlemiş ve proletaryanın devleti tek başına, Komünist Partisi aracılığıyla yönetmesini «kötü bir şey» olarak nitelemiştir. Bunun yanı sıra O, proletaryanın sendikalar gibi, devrimin zaferinden sonra proletarya diktatörlüğü sisteminin bir parçası haline gelen, onu bürokratik-liberal sapmalara karşı denetleyen ve işçi sınıfının çıkarlarını bu sapmalardan Kaynaklanan saldırılara karşı koruyan kitlesel örgütlerine hiçbir zaman gerekli dikkati göstermemiş; aksine bu örgütlerin baltalanmasına ve fiilen dağıtılmasına göz yummuştur.
Mao Zedung'un sosyalizmin inşasında izlenecek yol konusundaki tavrı da böyledir. Özel mülkiyetin sınırlan dışına çıkmayan bir küçük-burjuvanın bakış açısından O, sosyalizmin burjuvaziyi de kapsayan «bütün halk» tarafından ortaklaşa inşa edilmesini ve «burjuvazinin sosyalizmle bütünleşmesini» savunmuştur. Mao Zedung bu temelde proletaryanın sosyalizmin inşasında ağırlık noktasını, kendisini ekonomik, sınıfsal ve siyasi olarak güçlendirecek sosyalist bir ağır sanayiinin kurulmasına vermesini, köylülüğün sırtından proletaryanın zenginleşmesi olarak görmüş; bunun karşısında esas ağırlığı kollektif kapitalisti temsil eden devletle, özel kapitalistler arasında kurulacak ortaklıklar tarafından geliştirilecek geri teknolojiye dayanan bir hafif sanayiye ve kırsal alanlarda köylülerin «kulaklar ve toprak ağaları» ile birlikte oluşturdukları toprağın ve başlıca üretim araçlarının özel mülkiyeti temeline dayanan ve yine kollektif kapitalizmden başka bir şeyi temsil etmeyen kooperatif işletmelere vermiştir. Köylü sosyalizmi hayalleriyle birleşen bu pratik, yalnızca Çin Halk Devriminin güçlü darbeleri altında ve sosyalist ülkelerin de yardımlarıyla kırılan emperyalist boyunduruk ve esas olarak tasfiye edilen feodal kalıntıların engellenmesinden kurtulmuş olarak hızla gelişen Çin kapitalizminin, yeni bir temelde dünya emperyalist sistemi ile yeniden bütünleşmesine ve Çin'in diğer emperyalist ülkelere göre geri bir ekonomik temele sahip olan sosyal emperyalist bir ülke haline gelmesine yol açmıştır. Çin'in bugün geldiği yer ve Hua-Deng kliğinin siyasetleri ve uygulamaları Mao Zedung'un fikirleri ve pratiğinden ayrılmaz. Ancak onların, küçük-burjuva eklektisizmlerinden, burjuva-kapitalist özleri doğrultusunda belli ölçülerde^arındırılmasını ve sistemleştirilmesini ifade eder. Bugün Çin'de ekonomiye yol gösteren ilkeler, Kruşçev ve Brejnev'in burjuva-revizyonist ve sosyal emperyalist Sovyetler Birliği'ndeki ilkelerle (ki bunların tümü kapitalist ekonominin yasalarına dayanır) tümüyle aynıdır.
Mao Zedung'un Marksizm-Leninizm’e yaptığı en büyük «katkılardan» (!) biri olarak gösterilen ve üst yapı alanında proleter devriminin sürdürülüp geliştirilmesi olarak lanse edilen «Kültür Devrimi» de, Çin revizyonist yöneticilerinin anti-Marksist siyasetlerinin yol açtığı hoşnutsuzluk temelinde kendiliğinden patlak veren ve ÇKP içindeki hiziplerin mücadelesi olarak gelişen toplumsal kargaşalıklardan başka bir şey değildir. Bu kargaşalıkların proletaryaya ve onun Marksist-Leninist partisi önderliğinde burjuva-revizyonist ideoloji ve fikirlere karşı proleter kültürü geliştirmek için emekçi kitlelerin yürüttüğü sürekli bir mücadeleyi ifade eden Marksist-Leninist bir Kültür Devrimi anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Mao Zedung'un, demokratik devrim konusuna yaklaşımı da bir çok Marksist-Leninist formülasyonla maskelenmiş olsa da, özünde anti-Marksist ve yalpalayan tutarsız bir köylü devrimcisinin yaklaşımıdır. Mao Zedung., küçük-burjuva bakış açısı doğrultusunda demokratik devrim sorununa sosyalizmi ve komünizmi gerçekleştirebilmek için atılması zorunlu bir adım olarak değil, başlına bir amaç olarak yaklaşmış ve Çin toplumunu ger-ı ek durumu ve çelişkileri içinde değil, yalnızca emperyalizm ve feodalizmle olan çelişkisi açısından ele almıştır. Toplumun bağrında o zamanlar olgunlaşmakta olan ve emperyalizm ve feodalizm ile olan çelişmenin çözümlenmesinden sonra bütünüyle belirleyici bir özellik kazanan proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişmeye gözlerini kapatan Mao Zedung, «halk»ı, üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin niteliğinin ve muhtevasının değişmesine bağlı olarak bileşimi belirli ölçülerde değişecek, kendi içinde çelişkili bir toplumsal kategori olarak değil; «halkçıların eskiden beri yaptıkları gibi, kendi içinde uyumlu bir bütün olarak değerlendirmiş ve buna uygun bir siyaset izlemeye çalışmıştır. Bu yaklaşım, doğal olarak demokratik devrimden sosyalist devrime kesintisiz geçişin ve demokratik işçi-köylü diktatörlüğünün sosyalist diktatörlüğe dönüştürülmesinin İnkarım getirmiştir. Mao Zedung, demokratik devrime, bir Marksist-Leninist olarak değil, bir devrimci-demokrat olarak katıldığından ve sosyalist devrimi gerçekleştirmek diye bîr sorunu olmadığından, demokratik devrimde proletaryanın sosyalist görevlerini hiç bir zaman yerine getirmemiş ve eyleminin ve dikkat alanının merkezine proletaryayı değil, köylülüğü koymuştur.
Mao Zedung'un ve ÇKP yönetiminin küçük-burjuva sınıf konumundan gelen uzlaşmacılığı ve yalpalaması, demokratik devrimde de çeşitli biçimlerde etkisini göstermiş; bu durum, çeşitli emperyalistlerle ve iç gericiliğin şu ya da bu kesimiyle gerçekleştirilmeye çalışılan ilkesiz uzlaşma girişimlerinde ve bu girişimlerin menşevik «aşamalar» anlayışına tamamen uygun olarak (baş düşmana karşı bütün düşmanlarla birleşmeyi vaaz eden baş çelişme ve özel program anlayışı) teorileştirilmesi çabalarında ifadesini bulmuştur. Köklerini «Mao Zedung Dü şüncesi»nde bulan «Üç Dünya Teorisi» tamamen bu an-ti-Marksist ve revizyonist bakış açısının bir ürünüdür.
Mao Zedung'un Marksizm-Leninizm’e bir diğer Katkısı olarak lanse edilen sözde «Halk Savaşı Teorisi» de böyledir. Mao Zedung, Cin devriminin tecrübelerini mekanik ve köylü devrimcisi bakış açısına uygun bir şekilde teorileştirmeye ve buradan kalkınarak proletaryanın devrimde öncü ve temel bir güç olarak rolünü inkar etmeye çalışmıştır. O, çeşitli mücadele ve örgütlenme biçimleri konusunda da objektif durum, koşullar ve proletaryanın bu duruma uygun strateji ve taktikleri açısından değil, sübjektif niyet ve istekleri açısından yaklaşmış; çeşitli mücadele biçimlerini yaratanın insan iradesi değil, objektif koşullar ve kitle mücadelesinin ulaştığı düzey olduğunu inkar etmiştir. Mao Zedung'un bu konuda temsil ettiği bir diğer sapma da, devrim sorununa askeri bakış açısından yaklaşarak orduyu esas örgütlenme aracı ve askeri-bürokratik örgütlenmeyi esas örgütlenme biçimi olarak görmesidir.
«Mao Zedung Düşüncesinin bir diğer özelliği de milliyetçiliğidir. O, milliyetçi bakış açısını Marksizm-Leninizm’in lafızlıyla gizlemeye çalışmış ve bunu Marksizmİn millileştirilmesi olarak göstermeye çalışmıştır. Mao Zedung'un düşünceleri ve genel olarak ÇKP yöneticileri üzerinde büyük Han şovenizminin ve onun eski-yeni ideologlarının büyük bir etkisi vardır. Bu yüzden Mao Zedung Cinli olan her şeye (çağında bile gericiliğin güçlü bir temsilcisi olmuş Konfüçyusun «değerli mirası»na bile) titizlikle sahip çıkarken, proletaryanın enternasyonal komünist hareketine ve Marksist-Leninist partilere daima yararcı bir açıdan ve kuşkuyla yaklaştı. Stalin döneminin Sovyetler Birliği ve III. Enternasyonal ile Mao Zedung ve ÇKP yöneticileri arasındaki çatışma proletaryanın küçük-burjuvazi üzerindeki baskısından doğmasına; Kruşçev-Brejnev kliği ile oniar arasındaki çatışma ise revizyonist klikler arasındaki çıkar ayrılıklarından ve Sovyetler Birliği'nin Çin'i hegemonyası altına almak istemesinden doğmasına karşın, Mao Zedung ve ÇKP yönetimi bu ikisini aynılaştırmaya ve buradan «ulusal» bakış açısının doğruluğunu kanıtlamaya çalıştı. Bugün Çin'i emperyalist bir süper devlet haline getirmeye çalışan Hua-Deng kliği, yalnızca Mao Zedung tarafından açılan yolda daha da ilerlemekten başka bir şey yapmıyorlar.
Mao Zedung ve ÇKP yönetiminin modern revizyonizme karşı sözde mücadelesi de bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Mao Zedung, Tito ve Yugoslav revizyonizmi karşısında yararcı bir tutumla zaman zaman değişik tutumlar almasına karşın, esasta Tito'yu destekledi. Onun Kruşçev-Brejnev kliği ile olan çatışması ise, belirttiğimiz gibi burjuva-revizyonist klikler arasındaki bir çatışma niteliğini taşıyordu. Mao Zedung «ulusal çıkarlar» kaygısı ile uzun süre Sovyet revizyonistleriyle uzlaştı ve onlarla anlaşmaya çalıştı; daha sonra ise başta AEP olmak üzere Marksist-Leninistlerin Sovyet revizyonistlerini eleştirirken ileri sürdükleri kanıtları revizyonist rakibini yıpratmak amacıyla kullandı ve bir çeşit Marksizm ticareti yaptı. Sovyetler Birliği’yle çeşitli anlaşmazlıkları olduğu gerekçesiyle «Euro-Komünist» partileri ve Romanya revizyonist partisini destekledi.
Türkiye Devrimci Komünist Partisi Kongresi, TDKP-İÖ Merkez Komitesi'nin «Mao Zedung Düşüncesi» ile ilgili olarak aldığı ve Yoldaş'ın 15. sayısında yayınlanan kararı, diğer revizyonist akımların yanı sıra, «Mao Zedung Düşüncesine karşı da etkili bir silah haline getirmiş bulunan «Stalin Kampanyası»™ ve teorik yayın organında bu «düşünce»ye yöneltilen bir dizi makaleyi tümüyle benimser ve onaylar.
Türkiye Devrimci Komünist Partisi, «Mao Zedung Düşüncesine ve Çin revizyonizmine karşı mücadeleyi modern revizyonizmin diğer biçimlerine karşı mücadeleyle birleştirecek ve bu mücadeleyi kararlı bir biçimde sonuna kadar sürdürecektir.

Hiç yorum yok