Header Ads

Header ADS

ABD-Israil’in Iran savaşı

In English 

ABD-Israil’in Iran savaşı; özellikle Türkiye’de "Komünistlik" ve demokratlık adına savaşçı saldırgan emperyalizmin çıkarına nasıl hizmet ediliyor

ABD-Israil’in Iran ‘a karşı savaş ilanı olan saldırılarından sonra sosyal sitelerde aniden “komünist” adı altında bir sürü parti, örgüt ve bireylerin ve Iran ‘a karşı alışılagelmiş duygu sömürüsüne dayanan propagandaların sayısı mantar gibi çoğalarak arttı. Bunlar her zaman alışılagelmiş, içeriğinden koparılmış, sloganlaştırılmış, küçük burjuvanın kulağa hoş gelen, çarptırılmış teorilerin tekrar edilmesi olarak sosyal medya da yoğun bir şekilde devam etmekte. Kimisi her zaman olduğu gibi içeriğinden koparılmış, mevcut duruma uymayan bir şekilde, var olan somut şartlara uymayan, gerçek, somut, mantıklı, ve uygulanabilir bir alternatif pratik sunmadan, özünde emperyalist saldırıya karşı “pasifliği” (Israil ile Iran ayni karakterde, biz taraf tutmayız vb), yani emperyalizme hizmeti, kimisi de açıkça emperyalistlerin tam da “rejim değiştirme” ve “kukla bir rejim oluşturma” amacına uygun ve ona hizmet edecek olan, Iran somut gerçeğinden tamamen kopuk “ayaklanma” çağrıları yapmakta. Uzaktan davulun sesi hoş gelir derler. Bu tip sahte-sol “kuklalar” uzaktan o ülke içindeki azınlık halkların bu tür bir isyan hareketine geçerek katliamı ve yok edilmesi pahasına, ya emperyalist kuruluşlardan aldıkları birkaç kuruş ödeme, ya da kendi küçük burjuva egolarını tatmin etmek için bu tür çağrılar yapmaktalar. Bu saptırılmış teoriler ve çağrılar maalesef ki teorik bilgisi zayıf olan, bilgisi tamamen ezberciliğe dayanan küçük burjuvalar tarafından yaygınca savunulmakta ve tekrarlanmakta.

ABD-Israil in Iran ‘a saldırısının (kendilerinin de tekrar tekrar belirttikleri gibi) ilk temel amacı Iran’ da kendilerine siyasi bağımlı kukla hükümet oluşturmak için var olan siyasi bağımsız Rejimi değiştirmektir. Bu konuda Iran içinde var olan kuklaları yoluyla provokasyonlara zaten başladılar. ABD-Israil’in esas ve temel amacı Iranda bir kukla hükümet kurarak Rusya-Cin ve Kuzey Kore bloğu ile devam eden çatışmalarını güçlendirmek için o bölgede yeni savaşları körüklemek, Batı Asya-Orta doğu cephesini Asya cephesine kadar uzatmaktır. Avrupa cephesi, saldırgan emperyalistler arasındaki iş bolümü ile büyük ölçüde EU-NATO ya bırakılmıştır. Doğu ve Güney Doğu Asya cephesi Filipinler, Tayvan, Güney Kore ve Japan olarak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Yani sorun sadece “Iranda ’ki mollalar”  ve onlarla başlatılan savaş değil, yeni ve dünya çapındaki savaşların temelinin oluşturulması pratiğidir. Sorun aktif ve gerçekleştirilme ihtimali olmayan hayalci ve emperyalistlere hizmet eden çarpıtılmış teoriler ile saldırgan, savaşçı emperyalizme hizmet etmekle, saldırgan ve barışsever güçler arasındaki mücadelede, somut gerçekler bağlamında barış sever güçler saflarında ve onların çıkarına tavır almaktır.  Stalin’in de vurguladığı gibi ;” savaşa susamış saldırgan güçler var…Savaş çığırtkanları, halk kitlelerini yalanlara bulaştırmayı, onları aldatmayı ve yeni bir dünya savaşına çekmeyi başarırsa, savaş o zaman kaçınılmaz hale gelebilir…Savaş çığırtkanlarının canice entrikalarını ifşa etmenin bir yolu olarak barışın korunmasına yönelik geniş kampanyanın şimdi birinci sınıf bir öneme sahip olmasının nedeni budur.”  (1)

Gelelim her duruma uygun “reçete” teorilerine ve bunu yaparken bile kullandıkları teorilerin içeriğinin bilinmemesine veya çarptırılmasına. Lenin’in sik sik vurguladığı gibi, “Savaşlar son derece çeşitli, farklı, karmaşık bir şeydir. Onlara genel bir kalıpla yaklaşılamaz, her savaşın somut bir analizi yapılmalıdır." (2)

Ikiside ayni, bizi ilgilendirmez teorisi

Bilinçsizlerin ve bilinçli olarak teorilerin çarpıtılması ve gerek kendi milliyetçi emelleri ve gerekse taraftar oldukları emperyalistler çıkarına kullanılması yeni uygulanan bir taktik değildir.  Konumuzla ilgili olan ve sürekli olarak kullanılan çarpıtma “gerici sınıflar ve emperyalizm” arasındaki çatışma konusudur. Lenin’in bu konudaki teorileri ikiye ayrılır; bir ulus devlet içinde ve bir ulus devletin emperyalizme karşı mücadelesi çerçevesinde. Kurnaz kuklalar bu ikisini birbirine karıştırarak, verili bir durumda çıkarları hangisine uyuyorsa onu kullanıyorlar. Örneğin bir ulus-devlet içinde; "Gerici sınıfların emperyalizme karşı mücadelesini desteklemeyeceğiz; Gerici sınıfların emperyalizme ve kapitalizme karşı ayaklanmasını desteklemeyeceğiz" (3) değerlendirmesini emperyalist saldırıyı aklamak için kullanırlar. Halbuki Lenin’in değerlendirmesi bir ulus-devlet içindeki gerici, feodal güçlerin kapitalizme ve tekelci kapitalizme karşı verdiği mücadelede alınacak tavır üzerinedir.

Bağımsız bir ülkeye (o ülke emperyalist bir vekil ülke olmadığı ve vekil olarak saldırıya hazırlanmadığı, ya da saldırmadığı surece) emperyalist saldırı o ülkenin “bağımsızlık” mücadelesini tetikler. Yani onun emperyalist ülkeye karşı verdiği mücadele bir bağımsızlık mücadelesidir.

Emperyaliste karşı bir ulus-devlet söz konusu olduğunda Marksist Leninistlerin tutumu üzerine Lenin’den alıntılayan Stalin şöyle der ; “ "Emperyalist baskı koşulları altında bir ulusal hareketin devrimci karakteri, hareketin içinde proleter unsurların varlığını, hareketin devrimci ya da cumhuriyetçi bir programının varlığını, hareketin demokratik bir temelinin varlığını zorunlu olarak ön koşulmaz. Afganistan Emir’inin Afganistan'ın bağımsızlığı için yürüttüğü mücadele, Emir ve ortaklarının monarşist görüşlerine rağmen, emperyalizmi zayıflattığı, parçaladığı ve zayıflattığı için nesnel olarak devrimci bir mücadeledir" (4)

Stalin'in yukarıdaki alıntıyı takip eden değerlendirmesi, çarpıcı bir şekilde, bu iddiaları ve iddia sahiplerini gerici olarak tanımlamaktadır.

"Aynı nedenlerle, Mısırlı tüccarların ve burjuva aydınlarının Mısır'ın bağımsızlığı için yürüttükleri mücadele,  Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenine ve burjuva unvanına rağmen, sosyalizme karşı olmalarına rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadeledir;

oysa Britanya "İşçi" Hükümeti'nin Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttüğü mücadele, aynı nedenle, proletarya kökenine ve hükümet üyelerinin proleter sıfatına rağmen, sosyalizmden "yana" olmalarına rağmen, gerici bir mücadeledir. " (5)

Yani Iran ’in ABD-Israil soykırımcı, savaşçı saldırgan emperyalizme karşı verdiği savaş bir bağımsızlık savaşıdır. Lenin ve Stalin’in belirlemesiyle “nesnel olarak devrimci bir mücadeledir. Böylesine karakterde bir mücadelede bırak sessiz, tarafsız kalmayı, bu mücadeleyi veren ülkede “isyan” çıkarma çağrıları emperyalist işbirlikçi çağrılardır.

Bu özgülde Irana karşı verilen saldırgan savaşın o bölgede yaygınlaştırılacak bir savaşların öncülü olduğu gerçeğini hesaba katarsak, Stalin’in sözleriyle ; "Müdahale etmeme politikası, saldırganlığa göz yummak, savaşın dizginlerini serbest bırakmak ve dolayısıyla savaşı dünya savaşına dönüştürmek anlamına gelir. Müdahale etmeme politikası, saldırganların hain işlerine engel olmamak için bir şevk, bir arzuyu ortaya koyar.” (5)

Somut gerçekte bilinen bazı örgütler ve partilerin* (tabi ki kimi bireylerin) yaklaşımının ve tavrının tamda Stalin’in vurguladığı bu “ saldırganların hain işlerine engel olmamak için bir şevk” olduğunu kanıtlar.

Iranda ayaklanma ve devrim çağrısı

Iran’ da başarılı bir devrim yapacak öznel ve nesnel şartlar olmadığı sürece bir “ayaklanma ”dan bahsetmenin, ya da bizi ilgilendirmez tavrı takınmanın bırakın Komünistliği, devrimcilikle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.  "Bir halk devrimi, "diyor Lenin, "önceden planlanamaz. Ayaklanma, eğer onu hazırlayanlar kitleler üzerinde etkiye sahipse ve durumu doğru tahmin edebiliyorlarsa... planlanabilir… halkı silahlı bir ayaklanmaya çağıran, devrimci bir ordunun oluşturulması, ve geçici bir devrimci hükümetin kurulması sloganlarının açıklanması ve yaygınlaştırılmasının zorunluluğunu da içinde taşımalıdır… (8) Başarılı olması için ayaklanma bir komploya değil, bir partiye değil, ama öncü sınıfa dayanmalıdır… Ayaklanma halkın devrimci kabarışına (mücadelenin yükselişine)  dayanmalıdır.. Ayaklanma,  halkın öncü saflarının etkinliğinin en yüksekte olduğu, düşman ve saflarının bocalamada olduğu, ve devrimin güçsüz, kararsız, çelişki dolu dostlarının saflarının en güçlü olduğu bir yükselen devrim tarihindeki dönüm noktasına dayandırılmalıdır ... Ayaklanma sorununu ortaya koymada, bu üç koşul Marksizm’i Blankicilikten ayırır. "(6)

Ayaklanmanın ve devrimin soyut, aşırı sol söylemlerlekitlelerden izole hareketlerle hayata geçirilemeyeceği açıktır. Tam tersine, ayaklanma araştırma ve analiz temelinde stratejik taktiklerin belirlenmesini gerektirir, Halka karşı bir sorumluluk taşır; mesele, emekçilerin çıkarlarıyla ve hayatlarıyla kumar oynamaları ve ayakları yere basmayan “soyut” sloganlar kullanarak mücadele etme meselesi değildir. Lenin'in dediği gibi;

"Biz Marksistler, her zaman, yığın güçlerinin ve sınıf ilişkilerinin titiz hesaplamasını yaparak, herhangi bir savaşım biçiminin yerinde olup-olmadığını belirlemekle gurur duymuşuzdur. Bir ayaklanma her zaman yerinde değildir demişizdir; kitleler arasında bunun ön koşulları var olmadıkça bir kumardır." (7)

Sonuç olarak sol lafazanlıklarla Iran ’a karşı başlatılan savaşa ne tarafsız kalma iddialarının ne de (kimi bilinen burjuva demokrat kaynaklar tarafından*)  Iranda “isyan “ çağrılarının Marksizm Leninizm ile hiçbir bağdaşığı yoktur. Bunlar saldırgan, savaşçı emperyalist saflarda yer almanın kılıflarının sözde sol, çarptırılmış teorilerle savunulmasıdır. Daha da kötüsü Iran halkının etnik ve dini temelde bölünmesinin ve katledilmesinin çağrılarıdır. Bu tehlikeden uzak, özellikle yurt dışından yapılan bu çağrılar ne özelde Iran halkının ne de genelde bölgedeki halkların çıkarına değil, gerek bölgede gerekse dünyada savaşları yaygınlaştırma peşinde kosan emperyalistlerin çıkarınadır.

Erdogan A

15 Haziran 2025

* Burada sözü geçen, Iranda var olan PJAK gibi burjuva demokrat parti ve hareketler.

 Notlar.

(1) Savaş Ne Zaman Kaçınılmaz Değildir?

(2) Lenin'den Inessa Armand'a

(3) Lenin "Reply to P. Kievsky" chapter 5, 1916,  'Monism And Dualism'

(4) Stalin , "Foundations of Leninism

(5) Stalin, SBKP'nin On Sekizinci Kongresi (B), Stenografik Rapor, 1939

(6) Lenin, Marksizm ve Ayaklanma, RSDİP (B.) Merkez Komitesine Mektup 

(7) Lenin, Devrimci Lafazanlık

(8) Lenin, Kendiliğinden Oluşum Teorisi, 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.