KAPİTALİST BUNALIMIN İKİZLERİ=IRKÇILIK+FAŞİZM[*]
TEMEL DEMİRER
“Kaçıklar tarafından başlatılır faşizmPiç kuruları sayesinde uygulanır.
Ve aptallar yüzünden sürüp gider.”[1]
Cehennemin kapısında “Buraya girenler, bütün umudu terk edin,” sözünün sürdürülemez kapitalist krizle doğrudan ilintili ırkçılık[2] ve faşizmin[3] hızla tırmandığı XXI. yüzyıl yerküresi için de geçerli olduğundan kimsenin şüphesi olması!
“Nasıl”
mı?
Gayet
basit: “Avrupa’nın kaderini faşistler belirleyecek”;[4] “Avrupa’da sağ
rüzgâr fırtınaya döndü”;[5]
“Büyük sermayenin aşırı sağ hesapları”;[6] “Dünya hiç bu
kerte istikrarsız dönemden geçmemişti,”[7] tespitlerinin
hepsi gerçeği yansıtıyor!
Yerküre
ve Avrupa’da faşizmin yükseldiği inkâr edilemez bir hakikâtken; “Şu anda bire
bir ‘30’lardaki gibi bir görüntü yok, toplumsal direniş hareketleri yüksek,”
tespiti yalnızca bir dilek ve temenni; tıpkı, “Avrupa sermayesindeki
uluslararası tekeller böyle bir opsiyonu tercih etmiyorlar,”[8] ifadesi gibi!
Hal böyleyse, İtalya’da Meloni de neyin nesi ki…
Şaka falan değil: “SS’lerin cümlesi suçlu değildi. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde 1 milyon SS vardı. Suç şahsidir. Birini suçlamadan önce ne yaptığını bilmem gerekir!” Bunları söyleyen Maximilian Krah. 6-9 Haziran 2024’deki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin liste başı adayıydı. Ve çılgın Milei’lerin, Trump’ların, Le Pen’lerin gölgesinde yeni bir dünya şekilleniyor.[9] Değil mi?!
Umutsuzluktan,
geleceksizlikten beslenen şiddetin[10]
yerküresi ve Avrupa’sındaki birçok ülkede sağcı, faşist ve popülist partilerin
giderek daha geniş kitle tabanı kazanması düşündürücü bir gelişmedir. Özellikle
genç neslin bu partileri tercih etmesi, geleceğe dair umutlarının azalmasından
kaynaklanıyor; tıpkı Declan Mulholland’ın, “Umutsuzluk faşizmi besliyor,”[11]
ifadesindeki üzere…
Görülmesi,
kavranması gerekiyor: Yerküre ve Avrupa’da aşırı sağ, istisnai bir
olgu olmaktan çıkıp kıtanın siyasal dengelerini dönüştüren kalıcı bir güç
hâline geldi. Bu yükseliş, artan göç hareketleri, ekonomik belirsizlikler ve
toplumsal kutuplaşma tarafından beslenirken, merkez sağ partiler de bu dönüşüme
farklı stratejilerle yanıt veriyor. Kimi zaman merkez siyasetin sınırlarını
koruyarak mesafesini muhafaza eden merkez sağ, kimi zaman da aşırı sağ
söylemlere yönelerek bu yükselişten faydalanmaya çalışıyor. Fransa’da
Cumhuriyetçiler (Les Républicains) içindeki bazı siyasetçilerin Marine Le
Pen’in göç ve güvenlik politikalarına yakınlaşması, İtalya’da Giorgia
Meloni’nin merkez sağ koalisyon ortaklarıyla kurduğu ittifak ve Hollanda’da
merkez sağ VVD’nin Geert Wilders’in aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) ile
müzakere masasına oturmaya açık olması, merkez sağ ile aşırı sağ arasındaki
sınırların giderek bulanıklaştığını gösteriyor.
Almanya’da
yaşanan değişim, Avrupa’daki sağ popülist siyasetin genişleyen etkisi
bağlamında ele alınmalı. İtalya’da Giorgia Meloni liderliğinde aşırı sağ
kurumsallaşırken, Fransa’da Marine Le Pen’in söylemleri ana akımlaşmakta,
İspanya’da ise Halk Partisi (PP) yerel yönetimlerde aşırı sağcı Vox ile
ortaklıklar kurmaktadır. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde merkez sağ partilerin
aşırı sağa yaklaşarak seçmen kaybını engellemeye çalıştığı bu süreç, aşırı
sağın siyasal meşruiyetini hızlandıran bir dinamiğe dönüşüyor.[12]
Gözler
önünde; Le Pen’in görüşleri normalleştikçe merkez sağın çeperlerinden faşist
partilere geçiş hızlanırken, Almanya seçim sonuçları kapitalist uygarlığın
andaki durumuna ve geleceğine yönelik eğilimlere ilişkin önemli ipuçları
veriyor: Irkçılık ve faşizm yükseliyor, militarizm, sömürgecilik eğilimi de
küreselleşerek güçleniyor.
Örneğin
Münih Güvenlik Konferansı, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in,
Şansölye Scholz’u ve şansölye adayı Marz’ı görmezden gelerek AfD
lideri Weidel ile görüşmesi, küresel karanlık ittifakı gözler önüne
serdi.
Trump’ın
desteğiyle cesaretlenen AfD, artık ana akım partilere gerçek bir alternatif
konumuna yükseliyor. Hıristiyan Demokratların lideri Merz’in, Alman siyasetinde
aşırı sağa karşı uzun süredir korunan “ateş duvarını” (“işbirliği yapmayacağız”
anlamında) aşarak, göçmenler yasası için AfD ile işbirliği yapması, bu
yükselişin göstergelerinden biri.
Trump
yönetiminin dış politikası sadece Almanya için değil, uluslararası “düzen” için
de bir tehdit oluşturuyor. Faşist rejimleri, partileri desteklerken ABD’nin
geleneksel müttefiklerini dışlayan Trump yönetimi, her şeyi emperyalist
ilişkiler zemininde şekillendirmeye çalışıyor. Demokratik değerleri ve
uluslararası hukuku hiçe sayan bu emperyalist dış politika anlayışı, gücün
hukukun önüne geçtiği bir dünya yaratıyor.[13]
* * * * *
Şuna
şüphe yok; kısa vadede “Avrupa’nın geleceğini sağ güçler belirleyecek”![14]
Kolay
mı?
İtalya’dan
siyasi analist Mario Deaglio bunu, Avrupa perspektifi ve değerleri bağlamında,
“Koordinatlarımızı yitirdik” sözleriyle ifade ediyor.
“Beyaz
Avrupa” vaat eden “Fareli Köyün Kavalcıları”nın arkasına takılan aşırı sağcılar
dışında, ana akım seçmenler gerçekte nasıl bir Avrupa geleceğine ve konseptine
oy verdiklerini tam bilmiyorlar.
Aşırı
sağcılar için ise ayrım net ve açık.
Aralarında
nüanslar da olsa, Avrupa aşırı sağcılarının cümlesi, Brüksel’i devreden çıkaran
bir “uluslar Avrupası” istiyor.
Başta
“göç” olmak üzere bu partiler, Brüksel’in iklim değişikliği gibi uluslar üstü
politikalarına karşı çıkıyorlar.[15]
Bunun
da “mükafatı”nı alıyorlar: Avusturya’da koalisyon görüşmelerinin başarısızlıkla
sonuçlanmasının ardından hükümeti kurma görevi, 2024 Eylül’ündeki seçimin
birincisi aşırı sağcı FPÖ’ye verildi; böylelikle kırmızı çizgiler ortadan
kalkmış oldu[16]!
Artısı
da var: II. Dünya Savaşı’nın ardınndan Almanya siyasi tarihinde ilk kez Nazi
ideolojisini savunan faşist bir parti, AfD ikinci parti oldu… Almanya’da, 1987
seçimlerinden sonra ilk defa yoğun bir katılımın olduğu 23 Şubat seçimlerinde
sandığa giden seçmen oranı yüzde 82.5’e ulaştı.
Almanya’nın
geçmiş tarihi nedeniyle faşizmin nasıl bir tehlikeli hâl alacağını bilen,
süreci doğru okuyanlar seçim sonuçlarından derin endişe duyuyor. Postdam’daki
gizli toplantıda ortaya çıkan sürgün planlarına, AfD’nin açık ırkçı ve radikal
söylemlerine ve izlediği politikalara rağmen, bu partiyi hafife alanlar ise
tehlikenin boyutunun hâlen farkında değiller.
AfD,
özellikle Doğu Almanya eyaletlerinde bütün partileri geride bırakarak birinci
oldu. Doğu ve Batı arasındaki refah eşitsizliği, mülteci alımına yönelik
tepkiler, halkın sorunlarını çözmeyen mevcut üçlü koalisyondaki partilere olan
güvensizlik, ekonomik alanda yaşanan sorunlara çözümsüzlük, hayat pahalılığı,
Ukrayna Rusya savaşının uzaması AfD’nin yükselmesine neden olan etkenlerden
başlıcaları.
AfD’nin
yükselişi dünya genelinde ve Avrupa’da sağcı, ırkçı, faşist yapılanmaların ve
örgütlenmelerin yükselmesine zemin yaratan koşullardan ayrı değil. Avrupa
geldiği noktada maalesef faşist hareketlerin giderek örgütlendiği ve meşruluk
kazandığı bir alana dönüyor.
AfD’nin
oy oranının yükselmesinde kuşkusuz Alice Weidel’in sergilediği performans
önemli bir rol oynadı. Göçmen ve mülteci karşıtlığını merkezine alan AfD,
“tersine göç” (remigration) söylemlemini Elon Musk’ın desteğiyle daha da
sertleştirdi. Weidel’ini ırkçı politikaları Avrupa ve dünya genelinde destek
buluyor.
İtalya’nın
ilk kadın başbakanı olarak tarihe geçen aşırı sağcı Meloni’nin yardımcısı
Salvini, AfD’yi “soldan gelen saldırılara ve yalanlara” karşı meydan okuduğu
için tebrik etti. ABD başkanı Trump, seçim sonuçlarının hemen arkasından “bugün
harika bir gün” diye yorumladı,[17]
“AfD’ye oy verin” diyen Elon Musk ise sonuçlardan mutlu.
Almanya
seçimleri, Avrupa’da faşist hareketlerin daha fazla meşruiyet kazandığı ve
uygun bir alan hâline geldiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.[18]
Görüldüğü
gibi Almanya’da eşitsizlik ve sağ birbirini besliyorken; Şansölye’nin 2023’de
beyan ettiği gibi bir “kırılma noktası” yaşanıyor.
Derinleşen
yoksulluk ile 2023 araştırmalarına göre tüketici için gıda fiyatları yüzde 12.4
enerji ise yüzde 12 yükseldi. 2023 rakamlarına göre nüfusun yüzde 21.2’si
yoksulluk ve sosyal izolasyon eşiğinde bulunuyor. Almanya Federal İstatistik
Kurumu’nun verilerine göre yoksulluk oranı 1990’dan bu yana en yüksek
seviyesinde. Bu yoksulluktan en çok etkilenen kesim ise emekliler. Almanya
Çalışma Bakanlığına göre emeklilerin yüzde 66.6’si yoksulluk sınırının (1300 €)
altında yaşıyor.[19]
Bu
tabloda Almanya seçimini yaptı. Hiç lafı eğip bükmenin anlamı yok. Acı ama
gerçek. Faşist parti AfD (Almanya için Alternatif) ikinci gelse bile
yine de faşizm kazandı. Sandıktan nur topu gibi bir faşizm çıktı.
1945’ten bu yana, yemin billah “bir daha asla” diye belleklerden silindiği
iddia edilen, 56 milyon insanın yitip gitmesine neden olan, bütün bir İkinci
Dünya Savaşı’nın baş sorumlusu Alman faşizmi tam 80 sene sonra, 10 milyon 327
bin 148 oy aldı. Bir başka ifadeyle seçmenin yüzde 20.8’inin desteği ile 152
vekilin koltuğunu Federal Parlamento’da garantilemiş oldu.[20]
Evet,
Alternatif für Deutschland (AfD) adlı faşist partinin ikinci parti
konumuna yükselmesiyle, Almanya seçimlerinin kazananı ırkçılık ve faşist
propaganda olmuştur!
AfD,
özellikle Almanya’nın doğu eyaletlerinde güçlendi. Göçmen karşıtı söylemiyle oy
oranını artırdı. Partinin Avro bölgesine karşıt tavrı, Nazi döneminin yeniden
yorumlanmasıyla ilgili tartışmaları, Avrupa Birliği’nden uzaklaşma
planları, Elon Musk’ın verdiği destek, Almanya’da ırkçılığı yükseltiyor.[21]
CDU
lideri Friedrich Merz’ın, AfD’nin yükselişini durdurmak için muhafazakâr
seçmenleri kazanmaya çalışırken önerdiği daha sert göç politikaları, tam tersi
etki yaratıyor.
Tüm
bunlar da faşizmi besliyor!
* * * * *
Hayır;
“Büyük sözlere, derin analizlere gerek yok. Çünkü bilginin, deneyimin olmadığı
yani hiç bilmediğimiz bir faşizm türünün ülkeyi adım adım ele geçirmesiyle
karşı karşıyayız. Bu yeni tür faşizmin türünün kaynağı cehalet,”[22]
türünden yüzeyselline “Evet” demek mümkün değil.
Faşizm,
ekonomi-politik (hadi beşeri de diyelim) bir gerçekliktir.
Bu
bağlamda “Faşizm” meselesinde kritik saptamaları aktaralım: “Faşizm özüne
indirgenmiş liberal devlettir.”[23]
“Emperyalizmin
ne olduğunu bilmiyorsanız, faşizmin ne olduğunu da bilemezsiniz.”[24]
Faşizm,
emperyalizm ve toplumsal devrim döneminde, kapitalist burjuvazi ve
diktatörlüğün sınıf hâkimiyeti sistemidir. Burjuvazi, emperyalist savaştan,
muzaffer Rus Devrimi’nden ve Sovyetler Birliği’nin on yıllık varlığından ve bu
faktörlerin proletarya, köylü, baskı altındaki uluslar ve sömürge halkları
üzerinde yaptığı büyük devrimci etkiden sonra eski parlamenter demokrasi biçimi
ve yöntemleri ile halk kitlelerini sınıf egemenliği altında tutamayacak ve
kapitalist istikrar ve rasyonalizasyon görevlerini yerine getiremeyecektir.
Burjuvazinin tek çıkar yolu kitleleri faşizm ile zaptetmektir. Faşizm
burjuvazinin sınıf egemenliğinin son aşamasıdır. Bütün burjuva devletleri
eninde sonunda ya bir hükümet darbesi ile ya da “barışçı” bir yolla, ya da
gaddarca ya da tatlı sert bir biçimde faşizme geçer; geçiş yöntemleri önemli
değildir ve belirli bir ülkenin özel şartlarına, toplumsal yapısına, politik
güçler ve sınıflar arasındaki dengeye bağlıdır.”[25]
“XXI.
yüzyıl insanın yanılgısı, faşizmin tekrar Nazi üniformasıyla geleceğini
sanmasıdır.”[26]
“Ütopya
fikrini hor gören faşistler yalnızca dünyanın kötü olduğunu kabul etmekle
kalmaz, özünde her zaman bu kadar kötü kalması gerektiğine inanır ve başka
türlü olabileceği düşüncesini cezalandırılması gereken bir suç olarak
görürler.”[27]
“Ünlü
fanatikler ve katiller, eğer hükümeti ayakta tutan, evrak işlerini yapan, korku
ve şiddet tehdidi içlerine işlemiş, rejimin potansiyel kurbanlarıyla yan yana
yaşayan sayısız destekçileri olmasaydı var olamazlardı.”[28]
“Faşizmin
en kısa tanımı nedir? ‘Şiddete içkinliği’! İtalya’nın ünlü tarihçisi Alessandro
Barbero’nun tanımı. ‘Şiddet, faşizmin fıtratındadır’ diyor ve ekliyor: ‘Faşizm
dahası şiddet kullanmakla övünür. Bundan kıvanç duyar ve iftihar eder. Faşizm
siyasi rakiplerini döve döve öldürerek iktidara gelir. ‘Düzen’ vaadiyle tesis
ettiği ‘rejimi’ hayata geçirdiğinde de şiddetten vazgeçmez: Çok konuşanlar, er
ya da geç içeri alınacağını bilir. Acı olan şudur: Bunlar ülkeyi fiilen tecrübe
edildiği üzere perişan etmek için değil, dünya üzerindeki gücünü ve
saygınlığını artırmak iddiasıyla yapılmıştır. Çok insan da safiyetle bu hayale
inanmış, inandırılmıştır.”[29]
Özetin özeti: Nisan 2025’te ‘The Guardian’ın, ABD’de de aşırı sağın güç
kazanmasını inceleyen ‘Ahir Zaman Faşizminin Yükselişi’ başlıklı bir makale
yayınlamak zorunda kaldığı[30]
koordinatlarda sürdürülemez kapitalist çürümenin doğrudan ürünü olan ırkçılık
ve faşizm; itiraz edemeyip, karşı çıkamayan örgütsüz proletaryanın ödemek
zorunda olduğu kefarettir.
Bu noktada “Soru, kıyamet faşizminin yükselip yükselmeyeceği değil;
liberal demokrasilerin buna karşı gerekli açıklığı, cesareti ve ahlâki vizyonu
gösterip gösteremeyeceği,”[31]
değil; faşizmin döl yatağı kapilalizme karşı çıkılıp, çıkılamayacağındadır!
Çünkü ırkçı, faşist hukuk(suzluk), “liberal demokrasi”den vazgeçen sürdürülemez
kapitalizmin kendisidir…
Malum,
“hukuk(suzluk)”, muktedir faşistler için, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek
için sadece bir araçtır. Themis heykelinin gözündeki maskeleyici örtüyü ve
elindeki teraziyi yok sayar. Hukuk(suzluk) sadece kendilerine hizmet için
vardır.[32]
Rakiplerine gelince - Zafer Arapkirli’nin ifadesiyle - “… ‘Ne hukuku lan?’
moduna bağlayıverir anında.”[33]
Biçimsel
olarak da olsa hukuk(suzluk), toplumda kişilerle kişiler, kişilerle devlet
arasındaki ilişkileri düzenleyen, uyulması gereken kurallar cüzüdür. “Hukukun
bir işlevi de vatandaşın hak ve özgürlüklerini devlete karşı korumak”
“iddia”sıdır!
Hukuki
düzenlemelerin evrensel iktidara uygun, vatandaşın hak ve özgürlüklerini
koruyucu yönde olması gerekir. Bu bağlamda temel ilkeleri; Fransız
İhtilali’nden sonra kabul edilen “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nde yer
alan ilkeler şöyledir:
Madde
5: Yasa yalnızca topluma zarar verici eylemleri yasaklar, yasa tarafından
yasaklanmayan hiçbir eyleme engel olunamaz.
Madde
9: Yasa ancak açık, kesin olarak düzenlenen suçlara gerekli cezaları
getirebilir. Bir insan suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır.
Madde
11: Düşünce ve inançların başkalarına özgürce iletilmesi insanın en önemli
haklarındandır. Her yurttaş özgürce konuşabilir, yazabilir, bastırıp yayabilir.
Madde
15: Toplum, idari örgütün her memurundan hesap sorma hakkına sahiptir.
Madde
16: Hakları güvence altına almamış, kuvvetler ayrılığı belirlenmemiş
toplumların anayasaları yok hükmündedir, yok demektir.
Irkçı,
faşizan hukuk düzeninde, evrensel hukuk ilkelerine uyulmadığı gibi hukuk
işlevsizleştirilir, “profanizm” (hukuku yozlaştırıcı söz ve eylemler) yasal
yozlaşma oluşur. Amaç muhalefeti sindirmek, rejim karşıtlarını tasfiye etmek,
farklı inançta olanları aşağılamak, cezalandırmak olup çıkar.[34]
* * * * *
Karşımızda mücadele edilmesi ve ciddiye alınması gereken neo-faşist
olgu/ vukuat var.
Örneğin
Almanya’da darbe yoluyla iktidara gelmeyi planlayan ve bu temelde silahlanan
“İmparatorluk Vatandaşları (Reichsbürger)” adlı örgütle ilgili davada
yargılananlar arasında AFD partisi Eski Milletvekili ve Hâkim Birgit
Malsakwinkemann da bulunuyordu.
400
bin sayfalık soruşturma dosyası ve 600 sayfalık iddianamede örgütün silahlı
olarak yapmayı planladıkları darbe ayrıntılı olarak ele alınıyor. Planda,
Başbakan Olaf Scholz, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ana muhalefetteki
Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi Başkanı Friedrich Merz’in gözaltına
alınması yer alıyordu.
Silahlı
darbe yapmaya hazır olan Reuss grubu, Alman ordusundaki destekçileri tarafından
orduya ait helikopterlerin kullanılacağına inanıyordu. Merkezi Oberndorf am
Neckar’daki silah üreticisi Heckler&koch’ta, yönetimin şiddet kullanılarak
ele geçirilmesinin bile planlandığından söz ediliyor.[35]
Öte
yandan İngiltere’de üç çocuğun öldürüldüğü bıçaklı saldırı sonrası faşist
grupların gösterileri tüm ülkeye yayıldı. Protestolar “göçmen avına” dönüşürken
aşırı sağcılar polisle çatıştı.
Başbakanlık
konutunun bulunduğu Downing Street yakınlarında aşırı sağcılar polisle çatıştı,
100’den fazla kişi gözaltına alındı. Ülkenin kuzeydoğusundaki Sunderland’de
yüzlerce gösterici sokaklara indi, şehrin “ciddi düzeyde şiddet eylemlerine”
sahne olduğu açıklandı.[36]
Bunları
küçümsemek mümkün değil.
Tam
da bunun için Erendiz Atasü’nün, “Demokrasi faşizmin panzehiri midir? Belli bir
sınıra kadar. Nedir bu sınır? Sermayenin kendini güvende hissetmemeye başladığı
nokta! Başka bir deyişle, emek kesiminin yükselen taleplerini, sermayenin
kârına tehdit olarak algılamaya başlaması! Ve liberal demokrasinin faşizme,
moda bir deyimle ‘illiberal’ demokrasiye dönüşmesi, yani seçim var, parlamento
var ama buyruk başka yerden!”,[37]
notunu düştüğü hâlde ırkçılık/ faşizm, seçimle gelmiş olsa da unutulmamalıdır
ki, seçimle gitmesi garanti değildir. Bu yüzden mücadele sandıkla sınırlı
kalmamalı; kapitalizmin sınırlarını aşmayı hedefleyen toplumsal direnişin her
katmanında ve özellikle de işiçi sınıfında her gün yeniden militanca
üretilmeli/ yürütülmelidir.
21
Mayıs 2025 17:51:19, İstanbul
N O T L A R
[*] Görüş, Haziran 2025...
[1] Henry de Montherlant.
[2] Bkz: i) Temel Demirer, “Faşizm(ler)in
Güncelliği ve Irkçılık”, Rojnameya Newroz, Ocak 2018…; ii) Temel Demirer,
“Irkçılık/ Faşizm Suçu”, Kaldıraç Dergisi, No:231, Ekim 2020…; iii) Temel
Demirer, “Irkçılık Virüsü Yaygınlaşırken…”, Esmer Dergisi, No:74, Temmuz 2012…;
iv) Temel Demirer, “Irkçılık Depreminde Sosyo-Politik Topoğrafya(mız)!”,
Rojnameya Newroz, Yıl:5, No:193, 17 Kasım 2011; Rojnameya Newroz, Yıl:5,
No:194, 24 Kasım 2011…; v) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Kriz + Yüksel(til)en
Irkçılık= Faşizm”, Kaldıraç Dergisi, No:254, Eylül 2022…; vi) Temel Demirer,
“Irkçılık Küreselleşirken!”, Avrupa Demokrat, Mart 2024…
https://temeldemirer.blogspot.com/2024/06/irkcilik-kuresellesirken.html ; vii)
Temel Demirer, “Dünya Hâl(ler)i ve Kuzey Irkçılığı”, Görüş, Nisan 2021…
https://temeldemirer.blogspot.com/2025/05/dunya-halleri-ve-kuzey-irkciligi.html
[3] Bkz: i) Sibel Özbudun- Temel Demirer ,
“Faşizmin Tarihselliği ve Güncelliği”, 11 Kasım 2022…
https://temeldemirer.blogspot.com/2022/12/fasizmin-tarihselligi-ve-guncelligi.html
; ii) Temel Demirer, “Faşizm(ler)in Güncelliği ve Irkçılık”, Rojnameya Newroz,
Ocak 2018… 16 Aralık 2017…; iii) Temel Demirer, “Devlet(ler) ve Faşizm(ler)”,
Kaldıraç Dergisi, No:133, Haziran 2012…; iv) Temel Demirer, “Sıradanlaşan Nedir
(Mi)?”, Mezopotamya Haber Ajansı, 29 Mayıs 2020…
http://mezopotamyaajansi22.com/tum-haberler/content/view/98304 ; v) Temel
Demirer, “Bugün(ümüz)de Faşizm(ler)”, Sosyalist Mezopotamya Dergisi, No: 5,
Mayıs 2019…; vi) Temel Demirer, “Aşırı Sağcılık Yoğunlaşırken Neo-Faşizm”,
Rojnameya Newroz, Haziran 2024… https://temeldemirer.blogspot.com/2024/07/asiri-sagcilik-yogunlasirken-neo-fasizm.html
; vii) Temel Demirer, “Yeniden -Ve Bir Kez Daha- Faşizm”, Rojnameya Newroz,
Temmuz 2016…
https://temeldemirer.blogspot.com/2016/07/yeniden-ve-bir-kez-daha-fasizm.html ;
viii) Temel Demirer, “Avrupa’dan ABD’ye -Bugünlerde- (Neo-) Faşizm”, Kaldıraç
Dergisi, No: 257, Aralık 2022...; ix) Temel Demirer, “Almanya, İtalya,
İspanya’nın Faşist Hafızası(ndan)”, Görüş, Aralık 2022…
https://temeldemirer.blogspot.com/2023/02/almanya-italya-ispanyanin-fasist.html
; x) Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Trump Versiyonlu ‘ABD İmparatorluğu’, Dünya
ve Faşizm”, Kaldıraç Dergisi, No: 257, Aralık 2022…
[4] Gürsel Köksal, “Avrupa’nın Kaderini Faşistler
Belirleyecek”, Birgün, 30 Mayıs 2024, s.11.
[5] “Avrupa’da Sağ Rüzgâr Fırtınaya Döndü” ,
Birgün, 11 Haziran 2024, s.11.
[6] Ali Arayıcı, “Büyük Sermayenin Aşırı Sağ
Hesapları”, Birgün, 27 Mayıs 2024, s.11.
[7] Nilgün Cerrahoğlu, “Starmer, Le Pen ve Biden
Arasında”, Cumhuriyet, 7 Temmuz 2024, s.7.
[8] Yücel Özdemir, “… ‘Ulus’ Ön Planda”, Birgün,
11 Haziran 2024, s.11.
[9] Nilgün Cerrahoğlu, “Avrupa’nın Karanlık
Saati”, Cumhuriyet, 26 Mayıs 2024, s.7.
[10] Ankara Barosu’nun 68. Olağan Genel
Kurulu’nda, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar üyesi avukatların, kadın cinayetlerine
tepki amacıyla Kürtçe slogan atmalarına, Türk Milliyetçisi Avukatlar Grubu’nun
tepki göstermesinin ardından arbede çıktı. Sandalyelerin fırlatıldığı kavgada,
bir avukat başından hafif yaralandı. (“Ankara Barosu Genel Kurulu’nda
Milliyetçi Avukatlar Grubu’ndan Saldırı”, Birgün, 13 Ekim 2024, s.15.)
[11] Declan Mulholland, “Umutsuzluk Faşizmi
Besliyor”, Birgün, 19 Ağustos 2024, s.10.
[12] Derya Uzunkala, “Merkez Sağ ile Aşırı Sağ
Arasındaki Sınır Aşınıyor mu?”, Birgün, 5 Şubat 2025, s.11.
[13] Ergin Yıldızoğlu, “Trump’ın Gölgesinde
Almanya”, 20 Şubat 2025…
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/trumpin-golgesinde-almanya-2301648
[14] Gürsel Köksal, “Avrupa’nın Geleceğini Sağ
Güçler Belirleyecek”, Birgün, 30 Mayıs 2024, s.11.
[15] Nilgün Cerrahoğlu, “Avrupa’nın Kader Seçimi”,
Cumhuriyet, 9 Haziran 2024, s.7.
[16] “Faşist Lidere İktidar Yolu”, Birgün, 7 Ocak
2025, s.11.
[17] ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yapılan bir
araştırmada siyahi annelerin gebelikle ilgili bir nedenle ölme olasılığının
beyaz kadınlara göre üç kat fazla. (Osman Öztürk, “Irkçılık ve Sağlık”, Birgün,
12 Ağustos 2024, s.3)
[18] Perihan Baçaru, “Almanya Seçimlerinde
Sandıktan Çıkan Faşizm mi?”, 28 Şubat 2025…
https://www.avrupademokrat5.com/almanya-secimlerinde-sandiktan-cikan-fasizm-mi-perihan-bacaru/
[19] Ezgi Deniz Güneytepe, “Almanya’nın Dönüm
Noktası”, Birgün, 9 Kasım 2024, s.10.
[20] Emrah Cilasun, “Almanya Seçimlerinin Sonucu:
Nur Topu Gibi Faşizm”, Birgün, 26 Şubat 2025, s.11.
[21] Almanya’da
iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV), Almanya için
Alternatif (AfD) partisini “aşırı sağcı oluşum” olarak sınıflandırması
Berlin-Washington hattında gerilime yol açarken partinin akıbetine dair de
tartışma başlattı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X’teki paylaşımında
“Bu demokrasi değil” diyerek Almanya’yı “gizli bir diktatörlük” olmakla
suçladı. DW’nin haberine göre Rubio, “Gerçekten aşırıcı olan, son seçimlerin
ikinci partisi AfD değil; bilakis onların karşı çıktığı, ölümcül
derecede açık sınır göç politikalarıdır” dedi. (“ABD Aşırı Sağ Partiye Sahip
Çıktı”, Birgün, 5 Mayıs 2025, s.11.)
[22] !,” Işıl Özgentürk, “Türkiş Faşizm!”,
Cumhuriyet, 25 Ağustos 2024, s.8
[23] François Chatelet, Maria Antonietta
Macciocchi, Faşizmin Analizi, çev: Cemal Süreya, Payel Yay., 1979.
[24] Palmiro, Togliatti, Faşizm Üzerine Dersler,
çev: Şiar Yalçın-Yüksel Demirekler, Bilim ve Sosyalizm Yay., 1989.
[25] George Dimitrov, Faşizme Karşı Birleşik
Cephe, çev: Ali Özer-Seçkin Cılızoğlu, Evrensel Basım Yay., 2005.
[26] Umberto Eco, Aktaran: Ergin Yıldızoğlu,
Cumhuriyey Yay., 2020.
[27] Theodor W. Adorno Faşizm ve Propaganda çev:
Müge Çavdar Sel Yay. 2023
[28] Daniel Lee, SS Subayının Koltuğu-Bir Nazinin
Gizli Yaşamı, çev: Büke Temizler, İletişim Yay., 2022, s.27-28.
[29] Nilgün Cerrahoğlu, “Faşizm ‘Şiddet’
Demektir”, Cumhuriyet, 18 Ağustos 2024, s.9.
[30]
https://www.theguardian.com/us-news/ng-interactive/2025/apr/13/end-times-fascism-far-right-trump-musk
[31] “Kıyamet Faşizminin Yükselişi: XXI. Yüzyılda
Kıyamet Vizyonları ve Otoriter Güç”, 7 Mayıs 2025…
https://gorus21.com/kiyamet-fasizminin-yukselisi-21-yuzyilda-kiyamet-vizyonlari-ve-otoriter-guc/
[32] “1926’da, yani henüz Hitler başa geçmemişken,
Bavyera’da kabul edilerek tüm Çingenelerin yerel idarelere kayıt olması
zorunluluğunu getiren ve kısa sürede tüm Almanya’ya yayılan yasanın adı,
“Çingeneler, Serseriler ve Avare Takımıyla Mücadele Yasası”ydı. Hitler iktidara
geldikten hemen sonra, Temmuz 1933’te Yahudiler, Çingeneler ve engelliler
‘alt-insan’ olarak sınıflandırıldı; toplumun üstün ırksal özelliklerini
bozdukları gerekçesiyle iğdiş edilmelerine yönelik yasalar çıkarıldı.
Çingeneleri ve Yahudileri fişleyip ‘dinsizlik’, suça eğilim ve toplum
düşmanlığıyla genetik ilişkilerini araştıran ‘resmi sağlık örgütü’ Irksal
Hijyen Araştırmaları Merkezi 1936’da kuruldu. Polis teşkilâtı bünyesinde
kurulan Çingene Tehdidiyle Mücadele Merkez Ofisi’nin doğum tarihi de 1936’dır.
Hitler Polonya’yı işgal edip savaşı başlattıktan bir yıl kadar sonra,
Avusturya’da Çingenelere özel Lackenbach Toplama Kampı açıldı.” (Uğur Kutay,
“Göç Çağı Anlatıları”, Birgün, 15 Ocak 2024, s.15.)
[33] Zafer Arapkirli, “Faşizmin Hukuku(!) Düşman
Hukukudur”, Birgün, 31 Ocak 2025, s.6.
[34] Öztin Akgüç, “Faşizan Hukuk Düzeni”,
Cumhuriyet, 30 Nisan 2025, s.11.
[35] “Almanya’da Bir Faşist Örgüt Daha
Yargılanıyor”, Evrensel, 30 Nisan 2024, s.9.
[36] “Faşistlere Gün Doğdu”, Birgün, 5 Ağustos
2024, s.11.
[37] Erendiz Atasü, “Konuk Odamızdaki Faşizm”,
Birgün Pazar, 30 Eylül 2023, s.13.
Hiç yorum yok