UKRAYNA-RUYSA SAVAŞI BİR İŞGAL SAVAŞI
Okcuoglu
RUSYA'NIN UKRAYNA STRATEJİSİ VE ÇARESİZ KALAN ABD/AB/NATO
Sinir harbini Rusya kazandı. ABD’nin bütün “gel gel”ine onun istediği zaman ve ortamda değil, kendi istediği zaman ve ortamda cevap verdi, Ukrayna’ya saldırmadan önce onu kışkırtanların, Ukrayna için savaşmayacaklarını, aslında savaşacak durumda olmadıklarını gösterdi.
Haftalarca süren dozajı arttırılmış savaş kışkırtıcılığı sürecinde NATO’nun, Macron’un dediği gibi “beyin ölümü” gerçekleşmiş, abartıyorsam “beyin kanaması” geçirmiş diyelim, Polonya gibi birkaç ülke hariç Amerikan çıkarları için savaşmaya pek niyeti olmayan üye ülkelerden oluşan, tarihsel olarak da ömrü dolmuş bir askeri örgüt olduğunu gösterdi.
AB de, nereden çıktı bu savaş tehlikesi, ne güzel ticaret yapıyoruz dercesine Amerikan emperyalizminin Rusya’ya tavır alınması konusunda isteksizliğini son ana kadar sürdürdü.
Çokça bahsedilen Rusya tehdidine karşı ABD önderliğinde NATO ve AB arasında bir ortaklaşma sağlanamadığı gibi Ukrayna’ya sahip çıkma konusunda da somut bir adım atılmadı. Ukrayna Rus emperyalizminin önüne atıldı.
İki gündür devam eden Ukrayna-Rusya savaşı, bu gerici, haksız, emperyalist rekabetin bir yansıması olan bu savaş birkaç gerçekliği ortaya koydu:
1) Amerikan emperyalizmi önderliğinde ve onun çıkarlarına, jeopolitik doktrinine göre hareket eden (NATO) ve hareket etmeye zorlanan (AB) tarihinin en zavallı duruşunu sergiledi:
-Batı’nın, savaş şu tarihte, şu saate başlayacak derecesine vardırılan savaş kışkırtması karşısında Rusya, süreklilik arz eden tatbikatlarla öne çıkardığı operasyon ihtimali ile Batı’yı akıllarını alacak derecede tedirgin edebildi.
-Savaş tamtamları çalan, savaş kışkırtıcılığında sınır tanımayan ABD ve NATO, her seferinde Ukrayna’ya asker göndermeyeceklerini açıklayarak Ukrayna için savaşa girmeye niyetli olmadıklarını gösterdiler.
-Rusya, AB ve NATO içindeki çatlakları iyice açığa çıkartana kadar işgal girişiminde bulunmadı. Birbiriyle anlaşacak durumda olmayanların savaşamayacağını bütün dünyaya göstere göstere işgale başladı.
ABD/NATO Doğu Avrupa cephesinde savaşı kışkırttı ve Rusya’nın nasıl saldıracağını okuyamadı. Rusya, Luhansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerini bağımsız devlet olarak tanıyarak ve onların kendilerini koruması talebine evet diyerek Ukrayna’ya (Donbas bölgesine) askeriyle girdi. Böylece Amerikan emperyalizminin Rusya’yı savaşı başlatan taraf olarak dünyaya göstermesi imkanı ortadan kalktı.
Rusya, ABD ve NATO’yu hareket edemez, müdahale edemez hale getirdi. Aksi taktirde NATO’nun Rusya’ya Ukrayna’da silahlı müdahalesi karşılık bulacaktı; Rusya, NATO tarafından atılan her füze rampasını, savaş uçaklarının kalktığı her havaalanını vuracaktı. Bu da savaşın Ukrayna sınırlarını aşması demekti. ABD ve NATO’nun bunu göze alma durumları olmadığı için, ABD, İngiltere ve AB en sert yaptırımlarla Rusya’ya zarar vermek için kademeli adımlar atmaya başladılar. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, “bizim için savaşmak istemiyorlar’’ derken doğru söylüyordu. Ukrayna, yalnız bırakıldığını ve Rus emperyalizminin önüne atıldığını iş işten geçtikten sonra anladı.
2) Rusya’nın nerede duracağı, ne yapacağı henüz belli değil. Birçok olasılık var. Bu olasılıklar şunlardır:
a) Söz konusu bu iki cumhuriyetin talebi üzerine Donbas’a giren Rus ordusu, amacının sadece bu iki cumhuriyeti korumak olmadığını, Donbas’ın tamamını işgal etmek olduğunu harekatıyla gösterdi.
Putin, Donbas’ın “kadim” Rusya toprağı olduğunu açıkladı, yani ilhak edilmesi gerekir dedi.
b) Rus ordusu, Ukrayna’ya Belarus ve Rusya sınırları boyunca saldırdı.
Amacının ne olduğu açık:
Kiev’i ele geçirerek, mevcut rejimi yıkmak ve kendine yakın bir düzen kurmak.
Karadeniz kıyısında Odessa-Mariupol hattını birleştirerek Ukrayna’nın Karadeniz ile bağını kopartmak.
Şimdi, bütün dünyanın gözü önünde Ukrayna’yı işgal ediyor, yakıyor, yıkıyor. Sonuç alana kadar da bombalamaya, yakıp yıkmaya devam edecektir.
Ukrayna’yı tamamen işgal ve ilhak etmeye ne derece gücü yeter, burası henüz bilinmez. Ancak, Ukrayna’yı işgal etse de bu işgale karşı silahlı mücadele durmaz. Rusya, önceli Sovyetler Birliği döneminde bir Afganistan tecrübesi yaşamıştır. Aynı tecrübeyi yaşamak istemeyecektir.
Her halükarda Putin Minsk’i bitirdi, Donbas’ı aldı, Batı cephesine (ABD, AB, NATO) veya jeopolitikasına unutamayacağı bir misilleme yaptı. NATO'nun doğu genişlemesine dur dedi.
Şimdi, Ukrayna’yı batıya yeniden kaptırmamak için yol ve yöntemler geliştirecektir.
Her halükarda Ukrayna şimdiye kadar Batı’nın sorunuyken, bundan sonra Rusya’nın da sorunu haline geldi.
Bu savaşın sadece Rusya-Ukrayna arasında bir savaş olması mümkün değil. Görünüşte sorunun Ukrayna-Rusya arasında olması savaşın bu iki ülkeyle sınırlı olduğu anlamına asla gelmez.
Buradaki savaş biçimini almış olan çatışma, aslında iki jeopolitik doktrin arasındaki çatışmadır. Amerikan emperyalizmi Avrasya jeopolitikası temelinde Rusya’yı şimdiye kadar çok zorladı. Belarus’da zorladı sonuç alamadı, 2008’de Gürcistan’da zorladı sonuç alamadı; Orta Asya ülkelerinde, örneğin Kırgızistan zorladı sonuç alamadı, Kazakistan’da zorladı sonuç alamadı. Ancak Rusya Abhazya’yı ve güney Osetya’yı Gürcistan’dan koparıp kendi nüfuzu altına aldı. Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp işgal etti.
Bu savaş Rusya açısından sadece Ukrayna ile sınırlı kalmayacaktır. Rus emperyalizmine boyun eğmeyen, dağılan Sovyetler Birliği’nin başka ülkelerinde de benzer gelişmelerle karşı karşıya kalınabilir. Rusya, Güney Kafkasya’da Gürcistan’ı, Ermenistan’ı ve Azerbaycan’ı kendine bağımlı tampon bölgeler yapmaya; Orta Asya Türk devletlerinin tampon bölge olma durumları olmadığı için mevcut ekonomik, askeri, siyasi ilişkilerini güçlendirerek bu ülkeleri kendine daha sıkı bağlamaya çalışacaktır.
“Ukrayna'dan da Rusya'dan da vazgeçmeyiz” diyen diktatör Erdoğan’a gelince:
Diktatör Erdoğan yaptığı açıklamalarda ne Ukrayna ile ne de Rusya ile ilişkileri tehlikeye atmak; ne Ukrayna’yı ne de Rusya’yı kaybetmek istemediğini açıkladı. Ancak, aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının kabul edilebilir olmadığını, bu saldırıyı/işgali reddettiklerini de açıkladı. Diktatör bunun ötesinde ABD ile ilişkilerin daha da gerilmesine yol açmamak için NATO’nun ne yapacaksa kesin karar alması ve uygulaması gerektiğine de vurgu yaparak NATO’nun tavrı “Sıradan bir kınama cümbüşüne dönmemeli. Daha kararlı bir adımı atması gerekirdi.” açıklamasını yaptı.
Anacak, NATO 25 Şubattaki son toplantısında daha önceki açıklamalarından pek farklı olmayan yeni bir açıklama yaptı, yani diktatörün deyimiyle “Sıradan bir kınama cümbüşüne” imza attı.
Savaşın uzaması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi bağlamında boğazlardan savaş gemilerinin geçmesi gündeme geldiğinde Türkiye’nin bu savaşta esas tavrının ne olduğu anlaşılacaktır, şimdilik her şey söylemde kalıyor. Türkiye ya Montrö’yü uygulayacaktır; bu durumda tarafsızım diyecektir veya da sözleşmeyi ABD’nin yoğun baskılarına boyun eğerek ABD/NATO gemilerine açacaktır veya Rusya yanlısı bir tavır alacaktır. Başka bir yolu yok diktatörün. Savaşın uzaması durumunda Montrö bağlamında nasıl hareket edeceğini göreceğiz. Şimdilik ‘bu sözleşmenin gereğini yerine getireceğiz, aynen uygulayacağız’ modundalar.
Sonuç itibariyle:
Doğu Avrupa merkezli Amerikan ve Rus jeopolitik doktrinlerin güncelde kırılma alanı Ukrayna oldu, ABD, Ukrayna’yı sattı. Ne pahasına? Güçlerini Çin’e, Pasifik bölgesine kaydırabilmek için ve genel anlamda AB’yi kendine bağlayabilmek, jeopolitik çıkarlarına koşabilmek için, AB’yi, başta da Almanya ve Fransa gibi önde gelen ülkelerini Rusya’ya karşı tavır almaya zorladı. Baltık ülkelerine, Polonya, Romanya gibi ülkelere yığınak yapmakla, NATO’yu yeniden canlandıracağını sandı. ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkeleri savaş, göçmen ve enerji sorunlarıyla baskıladı. Ama bu üç silah ABD’nin değil Rusya’nın elinde. Savaşan Rusya ve göçmenler de daha şimdiden AB ülkelerine girmeye başladılar. Savaş sürdükçe sayıları da artacaktır. Enerji sıkıntısı enerji krizine dönüştü. Alman sanayisi, daha ne kadar enerjisiz kalabilir? Daha ne kadar ABD’nin baskısına boyun eğebilir? Bunu göreceğiz.
Yani ABD, Avrupa/Doğu Avrupa cephesinde eski düzeni yeniden inşa edemez. Bu iş bitti.
ABD, Çin’e yönelebilmek için AB’yi yanında tutmak zorunda. Bunu da ancak Rusya’ya karşı olmakla sağlayabilir. Rusya’ya karşı olma konusunda bugün Ukrayna bağlayıcı bir rol oynamaktadır. Bu nedenle ABD, AB’yi sürekli yanında tutabilmek için Ukrayna sorunu hep güncel tutulacaktır.
Savaş uzun vadede Rusya’yı yıpratabilir, aynen Afganistan’da olduğu gibi. Bu nedenle Rusya, taleplerinin yerine getirildiği bir anlaşma sonrası Ukrayna’dan kısa zamanda çıkmak ister. Bu, muhtemelen NATO’ya girmeyen, NATO-Rusya arasında daha ziyade Rusya’ya bağımlı bir tampon ülke konumunda olan Ukrayna ile mümkün olabilir.
Rusya’nın bu savaş hamlesi Sovyetler Birliğini oluşturmuş olan diğer ülkeler için de ABD ile ilişkilerinizi Rusya’nın çıkarlarına ters düşecek biçimde geliştiremezsiniz türünden bir tehdittir.
İşgal kalıcı olsa da olmasa da ABD, bu sorunu Karadeniz’e, Kafkasya’ya taşımaya çalışacaktır. Montrö anlaşması konusunda Türkiye’yi sıkıştıracaktır; Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirmeye çalışacaktır.
*
Putin’in Donbas bölgesindeki Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıması ne anlama gelir?
2014’te Maydan darbesi öncesinde ve sonrasında Rus nüfusun çoğunluğu oluşturduğu Donbas bölgesinde faşist darbeye karşı mücadele edenlerin kurduğu bu iki özerk bölgenin mücadelesi uluslararası alanda da destek görmüştü. Hem ulusal sorun açısından hem de Ukrayna merkezi yönetimine karşı anti-faşist mücadele bakımından verdikleri mücadele halkıydı, ilericiydi, anti-faşistti. Ancak, bu ayın 21’i gecesi veya 22 Şubat'ın ilk saatlerinde Putin’in bütün dünya kamuoyu önünde her iki cumhuriyetin bağımsızlığını yapılan anlaşmaya göre tanıdığını açıklaması, imzalaması Ukrayna’nın işgaline, şimdi yaşanmakta olan savaşa bir vesile olduğu pek anlaşılmadı. Bu iki cumhuriyetin önderleri, Rusya’yı aynı zamanda kendilerini korumak için Donbas’a girmeye, soruna askeri olarak müdahale etmeye de davet etmişlerdi. Putin bu davetin gereğini yerine getirdi. Böylece bu iki cumhuriyetin davasında bir haklılık kalmadı; doğrudan Rus emperyalizminin Ukrayna’daki uzantısı oldular. Daha önce sürdürdükleri haklı mücadele bir gecede Rusya-Ukrayna arasındaki emperyalist savaşın, haksız savaşın bir parçası oldu. Durum tam tersine döndü. Nitekim Rus ordusu sadece bu iki cumhuriyete girmekle kalmadı, bütün Donbas’ı işgale girişti, ötesinde farklı cephelerde Ukrayna’ya savaş açtı, saldırdı ve bu ülkeyi işgal etmeye devam ediyor.
Gerek Türkiye’de olsun gerekse de başka ülkelerde olsun Rusya’nın bu hareketini alkışlayanlar oldu. Rus emperyalizmi, Rus emperyalizminin çıkarlarını koruyan Rus ordusu kurtarıcı ilan edildi. Bu anlayışların yeni olmadığını belirtelim. Bir zamanlar Kruşçev ve sonrasında meta üretimini ekonominin tamamına yayarak sosyalizmi derinleştirileceğine, komünizme geçişin sağlanacağına inananlar; Afganistan ve Çekoslovakya işgallerini alkışlayanlar, 2000’li yılların başından bu yana Putin’de devrimcilik, hatta sosyalistlik keşfedenler; Çin’de “komünist” parti önderliğinde yabancı sermaye ile sosyalizmin kurulduğuna inananlar bu düşüncelerini bugün Rus emperyalizminin siyasi temsilcisi Putin’de görmekteler. Putin bunlar için bir kurtarıcıdır, anti-faşisttir, anti-nazicidir. Bunlarda zerre kadar anti-emperyalistlik yoktur; bunların gözünü Rus şovenizminin beslediği anti-amerikancılık körleştirmiştir. Öyleki, Ukrayna’nın bombalanmasında, insanların katledilmesinde anti-nazizm, anti-faşizm, ilericilik ve kurtarıcılık görebiliyorlar.
Rus halkı; savaşa karşı alanlara çıkanlar, sosyal medyada kampanyalar düzenleyenler, insan hakları savunucuları, gazeteciler ve bilim insanları, “Biz Rus halkı, Putin'in başlattığı savaşa karşıyız. Bu savaşı desteklemiyoruz" açıklamaları yaptılar. Savaşı durdurun” kampanyası yürütenler, Moskova, St Petersburg, Krasnodar, Ekaterinburg kentleri başta olmak üzere birçok yerde eylem ve etkinlik düzenlediler. Bu eylemlerde yaklaşık 2 bin kişi gözaltına alındı.
Ama akla ziyan düşüncelerin savunucuları Rus halkına sokağa çıkmakla, “bu savaş bizim savaşımız değil”, “Putin’i tutuklayın” demekle yanlış ediyorsunuz; bu savaş emperyalizme karşı, neo-nazilere karşı bir kurtarma savaşıdır; bu savaş haklı savaştır, Rus emperyalizmi haklıdır; Putin bu haklı savaşın lideridir, kurtarıcıdır diyebiliyorlar veya düşünüyorlar.
Hiç yorum yok