Header Ads

Header ADS

KAZAKİSTAN’DA GÖZÜ OLANLAR VE HALK AYAKLANMASI

 11 Ocak 2022

Okçuoğlu

Anlaşılan böyle bir kalkışmayı, isyanı kimse beklemiyordu.

İşçi sınıfının en yoğun olduğu Batı Kazakistan’da protestolar “zamlar geri alınsın”talebiyle başladı. Ama kısa sürede “Cumhurbaşkanı Tokayev ve tüm Nazarbayev rejimi yetkilileri istifa” etsin, “Parti ve sendika kurma hakkı tanınsın”, “1993 Anayasasına geri dönülsün”, “Baskılara son verilsin”, “Siyasi mahkumlar serbest bırakılsın” talepleriyle siyasallaşıp yaygınlaşan bir halk kalkışması yaşandı.

Kazakistan'da yükselen protestolar neredeyse unutuldu ve bu ülkede kimin ne muradı varsa, hangi jeopolitik olasılıklar söz konusuysa onun üzerine tartışmalar yoğunlaşmaya başladı. Kazakistan’da ayaklanmanın kimin işine (ABD, AB, Rusya, Çin, Türkiye, Türk Devletler Teşkilatı) nasıl geleceği üzerine senaryolar yazılmaya başlandı veya yazılmış olanlar güncellendi.

Nüfusun çoğunluğu tarafından tüketilen (otomobilde yakıt, ısınma ve mutfak) gaz fiyatının bir gecede iki misline çıkartılması birikmiş başka sorunları da tetikleyerek büyük bir protesto hareketini gündeme getirdi. İlk gösteriler petrol üreten büyük işletmelerin kalbi olan Batı Kazakistan’ın Mangistau bölgesinde başladı. Kitleselleşen ve yaygınlaşan halk hareketi, fiyat artışlarına karşı grev ve protesto olmaktan hızla çıkarak hükümete karşı siyasal bir harekete dönüştü. Protestoların başlamasından beri sanayi işçileri mücadelede kilit bir rol oynadılar; hareketin sınıfsal omurgasını oluşturdular.

Kazakistan hükümeti gelişen mücadeleye “havuç ve sopa” politikasıyla cevap vermekte gecikmedi; iki yıldır görevde olan Cumhurbaşkanı Tokayev yönetimindeki hükümeti, bir taraftan taviz verirken, diğer taraftan da baskıları artırdı. Gaz fiyatına yapılan zam geri alında, hükümet istifa etti, Güvenlik Konseyi başkanı olarak eski Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in görevini Cumhurbaşkanı olarak Tokayev üstlendi.

Çömert Tokayev, ülke çapında yaygınlaşan ve çatışmalara dönüşen halk hareketiyle başedemeyeceğini anlayınca üyesi olduğu “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nü (KGAÖ) mücadele etmesi için ülkeye çağırdı. Şimdi Rusya önderliğinde bu örgüt Kazakistan’ın önemli merkezlerinde, saldırının olası olduğu yerlerde görev başındadır.

Karşı saldırıda öldürülenlerin sayısı bilinmemekte, şehirlerdeki operasyonlarda ise binlerce kişi gözaltına alınmıştır. Katletme ve gözaltına alma devam etmektedir.

İç ve dış sermayedara güvence, işçi ve emekçiye; yoksula zulüm düzeni yeniden tesis edilmektedir.

Bu kalkışmanın karakteri hakkında “Kazakistan Sosyalist Hareketi” Eşbaşkanı Aynur Kurmanov şu değerlendirmeyi yapıyor: “Pek çok siyasi analist onu bu şekilde sunmaya çalışsa da, burası Ukrayna tipi Maydan değil. Bu şaşırtıcı öz-örgütlenme nereden geldi? Bu, emekçilerin deneyimi ve geleneğidir. 2008 yılından bu yana grevler Mangıstau ilini sarstı ve 2000’li yıllarda grev hareketi başladı. Aynı zamanda petrol şirketlerinin kamulaştırılması talep edildi, hem de Komünist Partinin veya sol grupların hiçbir etkisi olmaksızın. İşçiler, özelleştirmenin ve yabancı kapitalistlerin egemenliğinin nelere yol açtığını kendi gözleriyle gördüler. Bu konuşmalar sırasında büyük bir mücadele ve dayanışma tecrübesi birikmiştir. Çöldeki yaşam bile insanları birbirine bağlıyor. Bu arka plana karşı, işçi sınıfı ile nüfusun geri kalanı arasında bir bağ vardı. Janaözen ve Aktau’daki işçilerin gösterileri, ülkenin diğer bölgelerinin gidişini belirledi. Protestocuların şehirlerin ana meydanlarına kurmaya başladığı yurtlar ve çadırlar, Euromaidan deneyiminden alınmadı, hepsi geçen yıl Mangıstau bölgesinde yerel grevler sırasında kurulmuştu. Ve halkın kendisi protestoculara su ve yiyecek getirdi... Evet, bu hareket işsizler ve başka toplumsal güçler tarafından desteklenen, işçilerin öncü rolü ile tabandan gelen bir toplumsal harekettir. Ama içinde çok farklı güçler iş başında. Aynı zamanda, emekçilerin kendi partileri, sınıf sendikaları, çıkarlarını tam olarak karşılayan net bir programı yoktur. Kazakistan’da var olan sol gruplar daha çok çevreler gibidir ve olayların gidişini ciddi şekilde etkileyemezler. Oligarşik ve dış güçler bu hareketi kendi amaçları için sürmeye ve kullanmaya çalışacaklardır.” (“Kazakistan Sosyalist Hareketi” Eşbaşkanı Aynur Kurmanov’un demecinden, Çeviren; Candan Badem)

Harekete önderlik, örgütlülük ve dolaysısıyla sınıf bilinci sorunu açısından bakarsak bu hareketin kendiliğindenci bir karakterde olduğunu söyleyebiliriz. Kazanımların devamının sağlanması başlı başına bir sorun olsa da açık ki, mücadele halkın kendi gücüne daha çok güvenmeye başladığını göstermiştir.

Bu hareket, siyasal, sendikal bir örgütlülükten yoksun olmasına rağmen güçlü ve kitlesel bir harekettir. Bu hareketin en büyük zaafı kendiliğinden bir hareket olmasıdır. Aynur Kurmanov’un açıklamasında bunu görüyoruz.

“Bugün itibariyle Kazakistan’da yasal bir muhalefet yok, tüm siyasi alan temizlendi. 2015 yılında en son tasfiye edilen Kazakistan Komünist Partisi oldu. Geriye sadece 7 iktidar yanlısı parti kaldı.” açıklaması da bu harekete siyasi önderlik edecek bir yapılanmanın olmadığını göstermektedir.

Bu haliyle bu hareket hem ülke içinde egemen güçler arası çatışmalarda hem de dış güçlerin Kazakistan üzerine hesaplarında kullanılmaya müsait olabilir. Aynur Kurmanov’un anlatımıyla “Oligarşik ve dış güçler bu hareketi kendi amaçları için sürmeye ve kullanmaya çalışacaklardır.”

Bugüne kadarki gelişmelerde iç hesaplaşma yapıldı. Örneğin Ulusal Güvenlik Komitesi’nin eski başkanı Karim Masimov, vatana ihanet suçlamasıyla gözaltına alındı, Ulusal Güvenlik Konseyi başkanlığıyla ülkede kontrolü elinde tutan Nazarbayev, bu görevi Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev üstlenmesiyle tasfiye edildi. Ancak, iç hesaplaşma bunlarla sınırlı kalmayacaktır.

Türkiye de dahil emperyalist güçlerin, öncelikle de ABD, Rusya ve Çin’in görünüşte Kazakistan’da mevcut siyasi statükonun geleceğinden endişe duyar türünden açıklamalar yapmaları, rejimden yana tavır takınmaları oldukça aldatıcıdır. Her birinin kendine göre bir hesabı var.

Bu hareket “içinde çok farklı güçler(in) iş başında” olması neredeyse sayısız olasılıkları, komplo teorilerini gündeme getirmektedir. Farklı güçlerden kast edilen de STK’lardır. Kazakistan’da “binlerce (rakamlar yıllar içinde 5000’den başlayıp 40.000’e kadar çıkıyor) STK (yüzde 90’ı 200’den fazla Batılı kuruluş tarafından fonlanan)” faaliyet göstermektedir. Bunun ötesinde Kazakistan’da şeriatçı grupların faaliyeti de bilinmektedir.

Kazak işçi sınıfının, halkının haklı davası için ayaklanmasının hızlı bir biçimde farklı yönlere çekilmesi, farklı güçlerin Kazakistan üzerine hesaplarının erken ortaya döküldüğünü; bu ayaklanmanın kullanılmak istendiğini göstermektedir.

Kazakistan’dan kim ne isteyebilir?

Kazakistan’ın coğrafi konumu ve mevcut ve potansiyel yeraltı zenginliği onu Amerikan emperyalizminin Avrasya jeo-politikasının önemli bir parçası yapmıştır. ABD’nin buraya, dolayısıyla Orta Asya’ya yerleşmesi, bir taraftan Rusya’yı doğusundan da kıskaca alması anlamına gelirken, Rusya-Çin arasına girmiş olması anlamına da gelir. Bu bakımdan Ukrayna gibi Kazakistan da Rus emperyalizminin “kırmızı” çizgisidir.

Rusya açısından Kazakistan aynı zamanda gerekli olursa bölünmesi gereken bir ülkedir. Rus jeopolitiğinde Kuzey Kazakistan, Rus toprağıdır, gerekirse kopartılıp alınmalıdır.

Çin ile Rusya arasındaki ABD’ye karşı ortaklaştırılmış adımlar, müttefiklik ilişkileri, ortak tatbikatlar, birbirine sürekli yan gözle bakan rakipler arasındaki ilişkinin ötesinde değildir. Çin’in Sibirya’nın bir kısmını ele geçirmek istediği bilinmiyor değil. Çin için bu, şimdilik uzakta duran bir jeopolitik açılımdır. Çin şimdilerde ‘bir yol bir kuşak’ projesinin kara rotalarını geliştirmekle, böylece ABD’nin denizden çevrelemesine karşı karadan çıkış güzergahını geliştirmekle meşgul. Bu nedenle Kazakistan ve diğer Orta Asya Türk devletlerinin yanı sıra Rusya bu projenin işlerlik kazanmasında bağlayıcı önemi haizdir. Kuzey koridorunun bir kısmı Kazakistan’dan geçerken, orta koridorun tamamı Orta Asya Türk devletleri topraklarından geçmektedir.

Amerikan emperyalizmine göre ‘Bir yol bir kuşak’ projesinin engellenmesi için Orta Asya’nın karıştırılması gerekir. Bugün Kazakistan’da denenen yarın bölgenin diğer ülkelerinde de denenmelidir. Bu istikrarsızlığı ne Rusya ne Çin ve ne de Türkiye ister.

Diğer taraftan “Türk Devletleri Teşkilatı”nın kurulmasında Kazakistan’ın çabası küçümsenemez. Neden bugünlerde kuruldu sorusunu ayrı tutalım. Ancak, bu kuruluş hafife alınamaz, en azından Rusya almamaktadır.

Genel olarak bu çelişkiler çerçevesinde bakıldığında Kazakistan’dan kimin ne istediğine cevap verebiliriz.

Gelecek makalede bu jeopolitik oyunu ele alacağız.

https://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2022/01/kazakistanda-gozu-olanlar-ve-halk.html

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.