Header Ads

Header ADS

Gerçeği Görelim -Aydın Çubukçu

Değerli yoldaşlar, değerli konuklar, kardeşlerim, arkadaşlarım,

Kongremiz bir olgunluk ve ileri atılma kongresi olmak için her türlü şarta haiz. Geçmiş yıllarda kuruluş yılarımızda Emek Partisi’ni iğneyle kuyu kazanların partisi olarak tanımlamıştım. Gerçekten öyle başladık. Zor ve karşı tarafın bütün saldırılarına rağmen ilerletilmesi gereken görevlerimiz vardı. Bunların büyük bir bölümünü başarıyla yerine getirdik. Açıkça söyleyebilirim ki artık kazma-kürek ile işe girişme zamanıdır, iğneyle kuyu kazma zamanı değil.

Faaliyet raporumuzda son derece önemli noktalara temas edilmiştir. Bunların tekrar tekrar vurgulanmasında fayda görüyorum. Dünyada olup biten bütün ayaklanmalar, muhalefet hareketleri, şiddetle bastırılan halk muhalefetinin dinamik güçleri bir süre sonra sönüyorlar. Bunca çirkef, bunca soygun, bunca sömürü ve zulüm ayakta kalıyor, halkların bunlara karşı mücadelesi ise belli bir zafere ulaşmadan eriyor ve tekrar patlıyor. Sönüyor patlıyor, sönüyor patlıyor. Adeta dünya bir kalp atışının ritmiyle açılıp kapanıyor, açılıp kapanıyor. Kan dolaşımı devam ediyor.

Bütün bu muhalefet hareketlerini, Türkiye’dekinden de biliyoruz ki, Haziran isyanından bu yana, hepimizin açıkça gördüğü odur ki, bu toplumsal hareketlerin sınıf karakterini kuvvetle öne çıkaracak bir örgütlenme, bir sınıf örgütlenmesi olmadıkça kalıcı zaferler elde etme imkanı yoktur. İşçi sınıfı dünyada ve Türkiye’de toplumsal muhalefet hareketlerine önderlik etmedikçe, bu hareketlerin omurgasını işçi sınıfı teşkil etmedikçe, düzen içinde sıkışan, sönmeye mahkum muhalefet hareketleri olarak kalacaklardır.

İşçi sınıfının tarihsel rolü, kapitalizmi ebediyen mezarına gömmek ve bütün insanlığın barış içinde, eşit, kardeşçe ve özgürce yaşayacakları sosyalizmi kurmaktır. Mülkiyetle ilişkisi olmayan, özel mülkiyet araçlarına sahip olmayan bir sınıf olduğu için, sonuna kadar kapitalizmin karşısında mücadele edecek tek sınıf olduğu için işçi sınıfı diğer bütün muhalefet hareketlerini etrafında toplamak, onlara önderlik etmek ve onları nihai sonuca götürmek üzere hareket edebilir. Başka hiçbir sınıf, başka hiçbir toplumsal katman bu görevi yerine getiremez.

İşçi sınıfının tarihsel rolünü oynayabileceği olgun şartlar içinde yaşadığımızdan kimse kuşku duymasın, ama eksiğimiz vardır. İşçi sınıfını örgütlemek, işçi sınıfını sosyalizmi kuracak bir sınıf olarak harekete geçirmek için gerekli olan tek koşul onun partisidir. Burada bizim görevlerimiz başlıyor. Burada partinin yalnızca bir örgüt, bir yönetici güç, bir araya gelmiş gönülleri ve düşünceleri aynı olan insanların örgütü olması yetmiyor. Sınıfı örgütleyen ve sınıfı harekete geçiren, sınıfın hareketine yön ve biçim veren bir örgüt olarak kendisini ayağa kaldırması gerekiyor. Partimiz bu şartlara sahiptir. Ama açıkça söylemek gerekirse henüz kat etmesi gereken çok uzun bir yol var.

En geniş muhalefet güçlerin birliği, bunun nasıl sağlanacağı, hangi şartlarla, hangi araçlarla gerçekleştirileceği partimizin çözmesi gereken ciddi problem olarak önünde durmaktadır. Bizim perspektifimiz açıktır, biz rasgele birliklerden yana değiliz. Biz yalnızca solcuların kendi aralarında yapacakları birliklerden yana değiliz. Bunların herhangi bir şekilde halkın ihtiyaçlarını çözmeyeceğini biliyoruz. En geniş halk birliği dediğimiz zaman, hareket halindeki muhalefet güçlerini birleştirmek, onları ortak bir mücadele programı ve ortak bir hedef etrafında yeniden ve yeniden örgütleyecek bir muhalefet birliğinden söz ediyoruz.

Elbette aydınların arasında ya da kimi toplumsal gruplar arasında kendi sorunlarına göre şekillenmiş birlikler doğabilir. Biz bunları da değerli buluruz. Biz bunları da önemseriz. Ama bunun halkın tümünün birleştirilmesi amacının yerine geçmeyeceğini de biliriz. Solcular arasında birliği sağlamaya çalışan çalışır, buna itirazımız yok. Ama halkın birliği yerine bunu önermek, bununla ittifak etmek, bunun halk birliğinin alternatifi olabileceğini düşünmek bizim kabul edebileceğimiz bir şey değildir.

Gerçeği görelim, milyonlarca insanı ortak bir hedef ve ortak bir mücadele programı etrafında birleştirmek mi yoksa kendi aramızda kendi kendimize kurabileceğimiz ittifaklar mı, birlikler mi önemlidir? Şüphesiz halkın birliği olmadan, işçi sınıfı da bu birliğin eksenine oturtulmadan mücadelenin zafere ulaşması imkanı yoktur. Ne Türkiye’de ne de dünyanın herhangi bir ülkesinde işçi sınıfının önderliği altında birleşmiş en geniş halkın birliği sağlanmadan zafer mümkün değildir. Bunu düzenin tamamen değiştirilmesi, yeni bir dünyanın kurulması hedefiyle birleştirecek olan işçi sınıfıdır, işçi sınıfının partisidir.

Partimizi enternasyonal proleter hareketin bir üyesi, onun değerli bir müfrezesi olarak üstüne düşen görevleri bugüne kadar yerine getirdi. Bundan sonra enternasyonalizmin partinin ruh taşlarından biri olduğunun bilinciyle hem kendimizi inşa ederken, hem de dünya proletaryasının mücadelesine katkıda bulunmak için mücadele ederken, bize yol gösterecek olan temel bir ilkeyi yeniden ve kuvvetle hatırlamak zorundayız. Emek Partisi enternasyonalist bir partidir. Bu yalnızca diğer halkların mücadelesine ilgi duymaktan ibaret bir ilke değildir. Dünya işçi sınıfının mücadelesinin birliğini sağlama, her şeyden önce kendi mücadelesini en yüksek düzeyde sınıf karakteriyle donatmaya bağlıdır. Biz kendimizi bir proletarya hareketi olarak inşa etmekte geri kaldığımız sürece, proletarya enternasyonalizmine yeterince katkı sağlayamayız. Öyleyse hatırlamamız gereken, yeniden yükseltmek için el birliğiyle çalışmamız gereken; Marksizm-Leninizm temelinde kendimizi yeniden inşa etmek olmalıdır. Bu yolda bugüne kadar yaptıklarımızı yeterli görmemeliyiz. Partimizi tepeden tırnağa bir öncü parti olarak inşa edebilmek için bize yol gösterecek olan ilkeler, proletaryanın uzun mücadele tarihi içinde süzülmüş, önümüze konulmuş ilkelerdir. Cephe çalışmaları içinde, halkların demokrasi mücadelesi içinde elbette sonuna kadar yer alacağız. Ama orada proleter karakterini, Marksizm-Leninizm ile donanmış, sosyalist karakterimizi asla unutmadan, bunun ne kadar önemli olduğunu bir an aklımızdan çıkarmadan mücadele etmeliyiz.

Belki bu kongrenin yeniden ilan edeceği en önemli hedeflerden birisi, Marksizm-Leninizm yolunda işçi sınıfının yüce ideallerini canlı ve diri tutma yolunda mücadele olacaktır. Bunun için imkanlarımız vardır, bunun için irademiz sağlamdır, bunun için önderliğimiz sağlamdır. Partimiz kendisini yeniden inşa ederken hem tarihinden gelen bir güce sahiptir, hem de ileriye baktığı zaman gördüğü o büyük idealin ışığıyla aydınlanmaktadır.

Biz sıradan bir parti değiliz. Bir devrim partisi olarak, işçi sınıfının devrimci partisi olarak hem işçi sınıfına hem ezilen halklara hizmet etmenin yolunun en kesin, açık, net devrimci bir çizgiden geçtiğini biliyoruz. Gölgeli olmaya, netlikten kaçınmaya, kendini örtmeye ihtiyacımız yok. Çok net olarak kimliğimizi ifade ederek en geniş halk birliği içinde yer almanın ne kadar önemli olduğunu geçmişten biliyoruz. Halka ancak böyle önderlik edilebilir.

Gizlenerek, yumuşatarak vesaire değil. Açık işçi sınıfı kimliğini ilan etmeden zaten işçi sınıfına da kendimizi önder olarak kabul ettirme imkanımız yoktur. İşçi sınıfı kendi önderini kendi kimliğiyle inşa edecektir. Önderlik havadan inmez, önderlik parayla da satın alınmaz. Önderlik mücadele ederek ve net bir çizgi inşa ederek kazanılır. Partimiz bugün bunun tüm imkanlarına sahiptir ve önü son derece açıktır.

Değerli dostlar, konuşmama son vermeden önce bir noktayı daha hatırlatmak istiyorum. Önümüzdeki yıl Ermeni Soykırımı’nın 100.yıldır. Bu 100. yıl vesilesiyle şunu söylemek mümkündür; biz Türkiye burjuvazisinin bu kirli geçmişinin asla tasnifçisi değiliz, asla bu meselenin üstünün örtülmesinden yana değiliz. Yalnızca Ermenilerin değil başta Kürtler, Aleviler olmak üzere bu topraklarda acı çekmiş bütün halkların hesabının sorulmasından yanayız. Dolayısıyla bu konuda sessiz kalmayacağımız bilinmelidir.

Tarihe karşı görevlerimiz vardır, tarih burjuvazinin katliamlarından ibaret değildir, halkların da mücadelesinden derinlik kazanır. Öyleyse o derinlik içinde kendimizi, nerede durduğumuzu da çok net olarak ifade etmek durumundayızdır.

Son verirken, proletarya enternasyonalizmi ekseninde, dünyada ve Türkiye’de işçi sınıfının önderliğinde halkların bütün demokratik mücadelesini destekleyerek ve onların içinde en önde yer alarak, en önde savaşarak kazanacağımıza yürekten inanıyorum ve partime başarılar diliyorum.

Yaşasın devrim, Yaşasın sosyalizm!

Yaşasın işçi sınıfı, Yaşasın Emek Partisi!

Aydın Çubukçu

(Emek Partisi Kurucusu, 7. Kongre Konuşması)


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.